II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan “Mesken Buhranı” günlerinde de kiralar çok fazla yükselmişti.
İstanbul’da Levend Mahallesi, Ankara’da Saraçoğlu Mahallesi; Mesken Buhranı sorununu çözmek için uygulanan seri projelerden ikisiydi. Bir diğer çözüm yöntemi ise “arsa üretimi” idi.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra bizde ve dünyada farklı sebeplerle “Mesken Buhranı” yaşanmıştı. Bizde köyden kente göç, Avrupa’dan savaş nedeniyle malzeme ithal edilememesi, yeterli altyapıya sahip arsa üretilememesi “Mesken Buhranına” neden olmuştu.
Bkz: Bekir Cantemir doktora tezi
II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan “Mesken Buhranı”, dönemin gazetelerinde ve dönemin mimarlık camiasını tanımamızı sağlayan Arkitekt dergisinde sıkça konu edilir. O yıllarda Arkitekt’te Mesken Buhranı’nı konu eden 42 makaleyi + bir tezi ekte toparladım. drive.google.com/drive/folders/…
O dönem Mesken Buhranını hafifletmek için; inşaat sayısı arttırılır, kurumlar memurları için ev yaptırmaya başlar, İmar Kredi Bankası Belediye ile ortak Levend Çiftliği’ne ev inşa eder ve ev yapacaklara Milli Emlak’tan çok ucuz fiyatla arazi verilir.
Bkz: Bekir Cantemir tezi
İstanbul Belediyesi, mesken buhranını önlemek amacıyla mesken inşası için halka ucuz fiyatlarla verilecek arsaların, bir listesini ve planını çıkardı. Çeşitli dönemlerde halka, 5218 sayılı yasa kapsamında, 2 yıl içinde bina inşa etmek şartıyla çok ucuza arsa verildi.
Mesken Buhranına halkın çözümü ise gecekondu yapmaktı. I. Dünya Savaşı sonrasında Yenikapı’da, II. Dünya Savaşı sonrasında ise Yedikule’den Veliefendi Çayırı’na kadar gecekondular yapılmıştı. 1948’de İstanbul’da 15.000, Ankara’da 10.000 gecekondu mevcuttu. drive.google.com/file/d/1yPkFLZ…
Gecekondularla mücadele ediliyor, ancak bir yandan halka çok ucuza Milli Emlak’tan arsa veriliyordu. Kredi faizleri hiç evi olmayanlar için %5 e düşürülmüştü. İller Bankası, Sümerbank, Emlak Bankası, Vakıflar ucuz konut, memur ve işçilere konut yapımı için görev almıştı.
Koşuyolu Evleri de, Levend Evleri gibi; İstanbul Belediyesi ve Emlak Kredi Bankası ortaklığıyla, “Mesken Buhranı” çözümü için üretilen toplu konut projelerindendi. Her iki projenin şehir planını Prof. Kemal Ahmet Aru hazırlamıştı.
Koşuyolu Evleri’nden bir takım değişikler geçirerek de olsa günümüze ulaşan örnekler mevcut. Levend Evleri kütle/doku olarak korunabilmeleri için tescillendi. Koşuyolu Evleri ise imar planı notlarıyla korunmaya çalışılıyor. Her iki dokuda ticaret yoğunlaştı
Reyhan Suoğlu YL Tezi
Adana’da Memur, Teknisyen ve Ustabaşı Evleri.
Mesken buhranından kurtulmak ve Hıfzısıhha kanununa göre işçilere sağlıklı konut sağlamak için; Emlak Bankası ev, Sümerbank lojman, Belediye ziraat işçileri/memur evleri, çiftçiler için Han, İş Bankası memur evleri inşa ettiriyormuş.
Adana’da Memur, Teknisyen ve Ustabaşı Evleri, 1947 yılı.
Adana’ya o dönemde ziraat mevsiminde civardan 30.000 kadar mevsimlik ziraat işçisi gelirmiş. Resmi ve Özel işverenler yetişmiş işçiyi rahat ettirme ihtiyacı hissediyormuş. Detaylı Bilgi: drive.google.com/file/d/1YESfg5…
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Osmanlı Arşivi'nde, mimari çizimleri incelemek için çok zaman geçiririm. Genelde plan ve kroki olarak adları geçer. Bu arşivdeki mimari çizimlerden bir kısmı seçilerek bir kitap yapılmıştı. Kitabın PDF linkini buldum, paylaşıyorum.
"Osmanlı Mi̇mari̇si̇nde Plan ve Projeler" adlı kitapta çeşitli yapı gruplarına dair örnekler paylaşılmış.
Kitapta, gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş projelere dair Osmanlı Arşivi'nde rastlanan çizimler yer alıyor.
Haydarpaşa Garı
Osmanlı Arşivi ilginçtir. 200 yıl önce inşa edilmiş bir köşkün, 500 yıl önce inşa edilmiş bir caminin inşaat keşif defterlerine ulaşır, harcanan her kuruşu görebilirsiniz.
Haydarpaşa Garı'nın güncel projesini kurumlar paylaşmaz ama arşivden ulaşabilirsiniz.
Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Antakya Koruma İmar Planı'nı hazırlamış, 1987'de onaylanmış
Plana göre, "Asi Nehri'nin her iki yanında 50 şer metre yapılaşma yasağı" getirilmiş. Sonra 1988'de Antakya Belediyesi bu notun çıkarılmasını istemiş. Kurul da onaylamış
Hocam Ataman Demir'in "Çağlar Boyu Antakya" kitabında Antakya'nın tüm tarihi yanında, bu süreç de detaylarıyla anlatılıyor.
Doğal Sit Alanları ile ilgili hükümlerde; "Asi Nehri koruma bantı içinde 50 m.'lik hat yapı yaklaşma sınırıdır." cümlesi gereksiz bulunmuş ve çıkarılmış.
Asi Nehri'nin her iki yanı,Doğal Sit olduğu için, 50 şer metre yapılaşmaya kapalı olsa ne olurdu, her iki yanındaki yapılar ne kadar zarar gördü? Bunlar artık şehir plancılarının incelemesi gereken durumlar. Geçmişe de göz atılması ve sürecin tetkikinde de fayda var
1924'te ülkenin tam kalbindeki Ankara Başkent olarak ilan edildi, ülkenin dört bir yanında fabrikalar açıldı
1970'lerde ise fabrikatörlerin nakliyeyi ucuza getirebilmeleri için sanayi Marmara'ya toplandı. Bu fabrikalara işçi bulabilmek için Anadolu'dan İstanbul'a göç özendirildi
Cumhuriyet'in ilk yıllarında tüm ülkede, fabrikada işçi evleri ve sosyal alanları planlanırken, 1970'lerdeki Anadolu'dan İstanbul'a göç edenler, kendi barınma sorunlarını kendileri çözdüler.Aslında ilk inşa edilen gecekondular, Anadolu'da bırakılan geleneksel evleri anımsatıyordu
Fakat gecekondu sahiplerinin aileleri büyüdükçe, çocukları evlendikçe kat çıktılar, elimizde yüzbinlerce ruhsatsız yapı stoğu oluştu. İş imkanları Büyükşehirlerde olduğu için bu yapılaşma, bir modele dönüştü. Anadolu'daki binlerce yılın birikimi sivil mimari miras da terk edildi.
Malatya'da, sıkıştırılmış toprak yapı. Depremden sonraki fotoğraflarında görüldüğü üzere tek bir çiziği yok. Evet bu çağdaş toprak yapı tek katlı, ancak bakımsız kerpiç yapıların hafızada yarattığı etkileri silecek güçte arkiv.com.tr/proje/malatya-…
Malatya Merkez'de yine arkadaşımız Mimar Nurettin Ekinci'nin @NKNCARCHITECTS projelendirip uyguladığı bu çağdaş toprak yapıda da tek bir çizik yok.
Üstelik doğal yapı olduğu için, doğal iklimlendirmesi var, doğalgaz olmadığı, yapı ısıtılmadığı halde iç mekanı sıcak, korunaklı
Elazığ depremini yine tek bir çizik almadan atlatan çağdaş toprak yapıyı da arkadaşımız @Ozgul_Ozturk_ tasarlayıp uygulamıştı
Bu yapıların ısıtma-soğutma maliyeti yok, doğayı tahrip etmeden inşa ediliyorlar, doğal malzemeden oldukları için beden sağlığını koruyor ve güvenilirler
Ülkemizdeki birçok geleneksel mimarlık ürünü gibi benzersiz Diyarbakır evleri.
Dünyada, sıcak iklime sahip geniş bir alanda, Diyarbakır evlerinde olduğu gibi avlulu, eyvanlı mimari görülmektedir. Ancak Karacadağ bazaltı ve mimari ayrıntıları, Diyarbakır evlerini eşsiz kılmaktadır
Diyarbakır evinde, siyah bazaltın rengini dengelemek için, fırınlarda yakılıp öğütülmüş alçı taşı, "cas" ile süslemeler uygulanır. Siirt'te cas, evlere adını verir, çok daha yoğun kullanılır.
Diyarbakır evlerinde ise pencereler ve taş yüzeylerinde bezeme olarak kullanılır.
Diyarbakır Suriçi'nde de, sıcak iklime sahip diğer yerleşimlerde olduğu gibi, güneşten korunmak için, yüksek duvarlarla sınırlanan dar sokaklar (küçe) oluşturulmuştur.
Bu dar sokaklar, bir insan ve yanında yük hayvanının yürüyebileceği genişlikteydi.
Bornova'daki Seyir Köşkü'nün yavaş yavaş süslemeleri kopmuş, çatı sistemi de bozulmuştu. Zamanla ahşap kat yıkıldı, hatta burada böyle bir köşk olduğu dahi unutuldu.
Bu güzel köşk tekrar Bornova ve İzmir'in bir parçası oldu, mutluyuz. @SemaOzenToth
Bornova'daki bu köşkün zemin katı Bornova'ya has, taş-tuğla almaşıktı. Üst katı ise ahşap ve taş taklidiydi.
İzmir'deki sivil mimarlık örneği köşklerin hemen hepsinde kendine özel detaylar var. Farklı kökenlere sahip ustalar ve ev sahiplerinin, farklı tekniklerini görüyoruz.
Köşkün zemin katı hasarlıydı, ahşap üst katın döşeme izleri kısmen duruyordu. Bina eski eser olarak tescilli değildi, o büyük bahçede kaybolmuştu
İlk fotoğrafı çekerken bir köşkün bakiyesi olduğunu bilmiyordum. 1900'lerden bugüne çekilmiş her fotoğrafta başka bir detay yakaladık