Eski bilginlerin
"Kudüs'ü Türkler kurdu" sözü tam unutulmuşken,
Şlomo Sand adında İsrailli bir akademisyen hem İsrail’de, hem de dünya Yahudileri arasında çok tartışılan bir kitap yazdı: “Yahudi Halkı Nasıl İcat Edildi!" diyerek Yahudilerin Türk soylu olduğunu ortaya koydu.
1-Kitabın içeriği aslında adıyla özetleniyor. Bir Yahudi’nin, Yahudi halkı/ulusu kavramını, bilimsel kanıtlar eşliğinde yerden yere vurmasının hikmeti hakkındaki saptamamızdan önce, kitapta anlatılanlar hakkında biraz bilgi verelim.
2-Kitabı Mukaddes’in (Eski Ahid) içindeki tutarsızlıklar ve özellikle de birden fazla kişi tarafından, çok uzun bir zaman (yüzyıllar) dilimi içinde yazıldığı sıkça vurgulanıyor.
3-Özünde Yahudiliğin bir din olduğu, Yahudi tarih yazımının da Siyonizmin etkisiyle, Kitabı Mukaddes’teki anlatılanlara uygun bir tarih ve halk oluşturduğu anlatılıyor. Yani bütün bu Yahudi geçmişi koca bir yalanmış meğer!
4-Kitaba göre, “Büyük göç” diye bir olay hiç olmamış, “Sürgün Yahudiler” diye bir topluluk da yok. Dünyanın her yanındaki Yahudiler ise zaman içinde bu dine geçmiş olan birçok farklı milletin kalıntıları…
5-Karşıt görüşteki birçok tarihçinin Yahudi tarihi hakkındaki tezlerinin çarpıştırıldığı kitapta, bir ulus oluşturabilmek için bilimin bile Kitabı Mukaddes’e uygun kanıtlar bulma çabası, çarpıcı bir şekilde anlatılıyor.
6-Yemenlilere ve Hazarlara dayanan tarihsel bağlantıların, Siyonist bilim adamları tarafından yok edilmeye çalışılması, aksini kanıtlamaya çalışanların meşruiyetlerinin sorgulanması örneklendiriliyor.
7-Sonradan Yahudiliği seçmiş olan ve bugünkü Yemenlilerle soy bağları bulunan Himyar Krallığı’nın veya Büyük Hazar Devleti’nin Yahudi tarihçileri tarafından adeta yok sayıldığı çarpıcı şekilde vurgulanıyor.
8-Ünlü tarihçileri Abraham Polak, 1944’te “Yahudi kökenlerimiz yerine Türk ve Moğol bir soy keşfettiğimizde, niçin bunca sevinç ve gurur duymamız gerektiğini anlamıyorum” diyerek bilimsel bulgulara karşı tepkisini göstermişti.
9-Çünkü,“İsrailoğullarının doğrudan soyundan gelmediklerinin ortaya çıkması durumunda Siyonist girişimin meşruluğuna zarar gelmesinden duyulan son derece kökleşmiş korku, bu meşruiyet tartışmasının İsrail devletinin varlık haklarının da genel olarak tartışılmasına yol açacağı +++
10-+++korkusu güçlendi.” diyor yazar. (s: 10)
11-Yahudi tarih yazımı sürecinde, hem de İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde ve sonrasında, Alman ırkçılığına rahmet okutacak ırk ve kan araştırmaları da var. Bu araştırmalar bazen Yahudiler içinde Aşkenaz-Seferad çekişmesine dahi dayanak olarak kullanıldı.
12-Kitapta bütün bu soy araştırmalarından da Siyonizmi memnun edecek bir sonuç çıkmadığı belirtiliyor. Buna rağmen İsrail devletinin ırkçı ve kurmaca bir kimlik politikası izlediği de vurgulanıyor.
13-Bir kültürü, soy birliği hatta ortak bir tarihi olmadığı belirtilen İsrail için yazarın çözüm önerisi ise çok çarpıcı: Filistin ile federasyon.
“İdeal çözüm, Akdeniz’den Şeria nehrine uzanan iki uluslu demokratik bir devletin kuruluşu olur elbette.” (s:379)
14-Bu cümlelerin aynısını veya çok benzerlerini son 8-9- yıldır Türkiye’de de duyuyoruz. Bu noktada Yahudi tarihinin bir yalan olduğunu kanıtlayan bu kitap ile birlikte yeni ve çarpıcı dorular çıkıyor ortaya.
15-#Şaman kültüründe önemli bir yere sahip yedi başlı #Çilbigen işlenen bu çalgıyı görünce yıllar önce Nevşehir Hacı Bektaş Müzesinde gördüğüm 7 kollu şamdan geldi aklıma. O zaman işin sırrını çözememiştim, şimdi sır çözülmüştür.
16-#Şamanizm'de dans etmek ya da şarkı söylemek, insan heykeli yapmak veya resmini çizmek yasak değil, bu da #Şaman kültüründe önemli bir yere sahip yedi başlı #Çilbigen işlenen #Hakaslar'ın milli çalgılarından #homıs adlı enstrüman.
17-Daha önce, meşhur Yahudi şamdanı, Şamanizm'den geliyor. Aslı Hakas Tanrısı Chelbigendir demiştik. Hakasya Abakan'a köklerini bağlayanlar Yahudilerdir demiştik. Hakasların en önemli Tanrısı bu Tanrı Chelbigen'in Hakasya da bolca Petroglifleri bulunur demiştik...
18-Yahudi halkı mademki, “icat edildi” o halde bu icat neden yapıldı? Amerikan ve İngiliz bilim çevrelerinin özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan bu resmi tarih yazımına verdiği katkıları nasıl açıklayacağız? İsrail toprakları için mi?
19-Aslında Şlomo Sand’ın somut olarak bölgesel düzeyde ortaya attığı fikirler, Antonio Negri ve Mihael Hadt tarafından küresel düzlemde anlatılmıştı. Birbirilerini tamamlayıcıdırlar.
20-Küreselleşmenin yeni modeli çok kültürlü gevşek bölgesel federasyonlar yaratmaktır: Nerri ve Hardt; “İmparatorluk” ve “Çokluk” adlı kitaplarında bunu anlattı.
Şlomo Sand ise bunun yerel düzeyde somutlamasını, İsrail üzerinden yapmaktadır.
31-Kanımızca bir Yahudi’nin kendi ulusunu ve tarihini yerden yere vurmasının hikmeti buradadır!..
İnsan kendini ne hissediyorsa odur ve Sand, Yahudi halkının hissettiğinin devlet eliyle oluşturulduğunu söyleyerek aslında yeni bir tarih yazıyor...
32-Yazdıkları doğrudur veya yanlıştır demiyoruz çünkü bu konuda daha önce çok sayıda eser yayınlanmıştı. Almanlar, İtalyanlar, İskoçlar, İsveçliler, Yahudiler, Bulgarlar hatta Ermeniler bile köklerini Türklere bağlamışlardı...
Büyük Türk Tarihinin, arkeoloji petroglif, kaya resimleri, kurganları, koç başlı mezartaşlarını, balballarını vesair Türklere dair ne varsa sahada var bunlar sır değil, önemli olan bunları bizim de okumamız zira hep yabancılar buluyor, yorumluyor ama bizim tarihten haberimiz yok!
34-Prof Dr Mustafa Aksoy hocanın 14 ülke ve 6 özerk cumhuriyette tam 18 yıl süren saha araştırması olan [Tarihin Sessiz Dili: DAMGALAR] kitabını, büyük emek vererek hazırlanıp kargoya veren @ArsivSaka dan temin edip, kendi adınıza da faydalı bilgiseller yapabilirsiniz.
35-O gün her yaştan, her meslekten insanlar Atatürk'ü dinlemeye gelmişti.
Atatürk de onlara diyor ki; "Türklüğün unutturulmuş büyük medeni vasfını bütün Dünya'ya yeniden tanıttık..."
36-Prof Mehmet Bayrakdar: Dünya Medeniyetini Türkler kurmuştur. Bunu yazan namuslu tarihçiler vardır. Atatürk bu insanların kitaplarını yurda getirtip, parasını ödeyip tercüme ettirmiştir(131 eser). Ama Ata'nın ölümünden sonra bu eserler depolara atıldı!..
37-Prof Dr Mehmet Bayrakdar: dincilikle, mezhepcilikle ne Türk devletleriyle ne komşu devletlerle ne Ortadoğu'da ne Akdeniz'de ne Karadeniz'de, ne Doğu da ne Batı da ilerleyemez işbirliği yapamaz kendi içinde bile birlik bütünlük dirlik bereket bulamazsın
38-Prof dr Mehmet Bayrakdar:
Mısır Piramitlerini ilk kuranlarda,
Tekerleği ilk icad eden de,
İlk yazıyı, dili edebiyatı, efsaneyi icad eden de Türklerin Ataları Sakalardır.
"Türkler yoğurttan başka ne icad etti ki?!" diyen 'maraz kitle' ye duyurulur!
39-Tarih boyunca en çok yaşadığımız bölgelerin biri de Büyük Azerbaycan ve İran coğrafyasıdır. Bu coğrafyada 90 civarında Türk beyliği, Atabeyliği, Devlet ve İmp kurmuş atalarımız. Şimdi gelmiş birileri iran için Hint-Avrupa diye gak guk ediyor bize! ...
40-Prof. Feridun Agasıoğlu: Hakkari'de Asur ve Urartular arasında Kuman Kıpçak Devleti vardı ve bu devlet
3 bin yıl kadar önce 600 sene kadar yaşamıştır ama Türkler bunu bilmiyorlar!
41-Prof Dr Mustafa Aksoy: Dünya ülkeleri köklerini Türklere bağlarken Kürtleri ayırıyorlar! Binlerce yıllık Türk Damgalarını alıp Kürt damgası diye yalan bilgi yayıp aleni bir şekilde bölücülük yapıyorlar!
Bunun taktiri ve yorumu Türk kamuoyuna aittir...
42-Almanı, İtalyanı, İspanyolu, Rusu, Bulgarı, Yunanı, Ermenisi, İskoçu, İsveçlisi, İranı, Hindi, Pakistanı hatta Yahudisi bizim köklerimiz Sakalardandır derken aynı ülkelerin bazı tarihçileri ise sadece Kürtleri Türklerden ayırmaktadır? Neden dersiniz?...
43-Turani dil ailesi gruplamasını (1854) yapan Alman Max Müller,
J. Oppert, Ravlinson,
Yine;
A.V.Edlinger, Herman F.Kevergic ve L. Cahun'a göre, Fransızca dahil, Hint-Avrupa dillerinin kökeni Turanidir ve Dünya'daki ilk dil Türkçe'dir. Biz demiyoruz bunlar da Avrupalı bilginler.
44-Esik Kurganından çıkan arkeolojik materyalden maalesef bizim sözde milli, eğitim bakanlığımızın yetkililerinin haberi yok!
Maalesef ayıptan öte bir durum bu...
Aktarıcı @turgaytuf
45-TÜRKİYE KURGANLARI
Afyonkarahisar da bulunan Tatarlı tümülüsü, MÖ 470 yılında inşa edilmiş, Asya Türk tipinde defin odası olan bir kurgandır. Bu Kurgan Anadolu’nun Persler tarafından işgal edildiği döneme aittir. Anadolu’da bu kurgana benzer erken Türk tipi Kurganların +++
46-++bir kısmı da Frigler döneminde inşa edilmiştir. Gordion kurganı bunun bir örneğidir.
Fotoğraflarda Tatarlı kurganındaki çalışmaların tanıtıldığı 2010 tarihinde İstanbulda basılmış kitabın kapağı ve bu kitabın içinde bulunan defin odasının rekonstrüksiyonları görülmektedir.
48-Prof Dr Yaşar Çoruhlu: Hint-Avrupa tezi de kendine köken bulamayıp sonunda kökenini Orta Asyaya bağladı.
49-Prof Dr Mehmet Bayrakdar:
Türk kelimesinin 7 bin yıl önceki adı Ur ve Tur'dur.
Hindistan'daki Türk Atalar olan DRAVİTLER'in adı Ur'dan gelmektedir. Bir Saka kolu 7 bin yıl önce G.Hindistan'a gitmiştir. Zaten Hint Avrupa teorisi de buna dayanmaktadır.
50-Prof Dr Mehmet Bayrakdar:
Anadolu Medeniyetini kuran bir Saka kolu olan Hattilerdir. Bunlara çeviri hatası yapılarak Hittit denilmiştir.
Bu Sakalar, Anadolu'dan Mısır'a da (Hiksoslar) medeniyeti götürmüşlerdir. Bunu ispat eden Batılı bilginlerdir.
51-"Türk Tarihinin Eski Çağları" tezimde çok yararlandığım bir eserdir.
Prof Nuri Yazıcı hocaya ve Bahçeşehir Üniversitesine şükranlarımı sunuyorum.
Kaynak arayanlara duyurulur.
52-Orhun Yazıtlarını Danimarkalı Thomsen ve Rus Radlof bulur-çözer, Göbeklitepe'yi Alman K. Smith, Sümer tabletlerini S. N. Kramer bulur-okur. Bizim tarihçiler ne yapar?
Artık eminim, bizim tarihçilerin %80'i Zeki Velidi Togan'ın bir kitabını bile okumamıştır! Neden? ...
53-Maalesef bizim tarihçilerimizin %80 i Herodot'u da okumamıştır. Oysa ki Herodot'un Homeros'un verdiği bilgiler, şehir ve yer adları binlerce yıl sonra arkeolojiyle ortaya çıkartılıp doğrulandı.
Biz de varsa yoksa Osmanlı ve İslam tarihi! Türk nerde?
Türk'e düşmanlar çünkü!
54-Nasıl oluyor da;
Sibirya, OrtaAsya, Ukrayna'daki Turanlıların kurganlarıyla Gordiyon'daki Tümülüsler bire bir aynı olabilir diyorsanız,
buyrun Abd ve Rus arkeoloji Proflarının 1952-1969 arasındaki büyük araştırmasına. altayli.net/altaydaki-pazi…
56-İsimlerin sonuna (es) (os) ekleyi-verdiklerinden şimdi siz hepsini Yunan sanıyorsunuz oysa %90 'ı
Saka | İskit filozoflarıydı.
İşte doğum yerleriyle birlikte.
57-Ben demiyorum .
"Türkler pek farkında değil ama Avrupalılar şu gerçeğin farkındadır. Tarihten Türkler çıkarılırsa ortada tarih diye bir şey kalmaz." diye,
Alman Prof. Fritz Neumark demişti.
58-E. Hava Tuğgeneral Dr Erdoğan Karakuş: İngiliz Kraliyet arşivlerindeki belgelere göre; Kudüs'ten Nil'e kadar uzanan büyük deltadaki topraklar aslında Yahudiler'in değil TÜRKLERİNDİ. Buna göre Yahudiler;Türklerden 7 bin yıl sonra geldiler Kudüs'e.
59-İngiltere başbakanı Gladstone, Rusların Hindistan'ı işgalini önlemek için Ruslarla anlaşıp, Türkleri önce Avrupa'dan sonra Anadolu'dan atmak için anlaştı!
Sonra da maaşa bağladığı bazı akademisyene Hint-Avrupa tezini uydurttu. Köklerini de palavradan eski Yunan'a bağlattı!
60-Alacahöyük kazılarından çıkan buluntulara göre Anadolu'ya Türkler geldiğinde, Anadolu'da ne Yunan diye bir millet vardı ne Ermeni ne Yahudi-Arap vardır (tarihte bile yoktular) Hattiler'den beri binlerce yıldır Anadolu'dayız. Sümerlerin dili Medlerin Yazıtları bile Türkçedir.
61- Prof Mehmet Bayrakdar: Eski Yunan kültürünü yaratanlar Saka Türkleriydi.
Sorbon Ünv,si Atina yakınlarında 1961'de yaptığı kazılarda bunu ortaya çıkarttılar. "Eski Yunanda Üç Saka Filozofu" kitabımda yazdım detaylarını.
62-Prof Dr Mehmet Bayrakdar hoca, Herodot Tarih'ten, küçücük Persia'nın Medleri devirmesini anlatıyor...
63-Prof Mehmet Bayrakdar: Karanlık Çağ anlayışı zihniyetinden acilen "tarihi bilerek" kurtulmamız lazım. Atatürk'te bu yüzden Tarih en önemli derslerden birisi olmalıdır demişti.
İşte Atatürk'ün Konya'da bir öğretmenden istedikleri:
64-M.K.ATATÜRK: Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur.
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
(Afet İnan, Atatürk Hakkında H. B., S. 297)
65-Azerbaycan, Kazakistan, İran, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Yakut-Saka, Başkurdistan, Çuvaşya, Tuva, Altay, Tataristan, Karaçay, Balkar vb bu
Türk ülkeleri eskiden
Mongol (Mengü El) İmpratorluğunun içindeydi? Yahudi tarihçinin Moğolların içindeydik dediği bunlardır.
66-İşin en ilginç yönü ise;
içinde Yemen, Arabistan, Tunus, Cezayir, Sırbistan, Yunanistan...vb gibi ülkeler olan Osmanlı'ya Türk imparatorluğu diyenler, Mongol(Mengü El) İmp. ise Türk değil Moğol diyorlar!
Oysa Çin kaynakları bile Moğolları Hun tayfaları olarak görmektedir.
67-Başkurdistan,Çuvaşya,Yakut, Tuva,Altay,Hakasya,Tataristan, Gagavuz,Karaçay,Balkar,Kırım, Azerbaycan, Kırgızistan vb Türk ülkeleri asırlarca esarette kaldı, bugün bir kısmı kurtuldu ama B. Trakya'da Çin'de,Rusya'da ve İran'daki gibi özgürlük bekleyen soydaşlara da selam olsun..
68-W.Eberhard'a göre,
Çin'e medeniyet götüren Sibirya ve Moğolistan'dan giden Saka boylarıydı. Çin'in Çin olmasını sağladılar ama çok muhtemelen sonradan Budizme geçmesi onları da Çinlileştirmiştir; İslama geçen Türklerin Araplaşması, Museviliğe geçenlerin Yahudileşmesi gibi ...
69-Tolunoğulları(868-905)
Ihşidler(935-969)
Eyyubîler(1171-1250)
Memlüklüleri-Devletü’t-Türkiyye (1250-1517)
Mısır'da,Libya'da,Suriye'de bu devletleri kuranlar Türklerdi ama zamanla, İslâmla, Araplaştılar!
Şimdi çocuklarına bile Tulun, Baybars, Tomanbay, Mete vb ad konmuyor!
Bazı tivitlerim WhatsApp gruplarında paylaşılıyor, aydınlanma başladı...
🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Neden Osmanlı’da Müslüman Türkler fakir, gayrimüslimler zengindir? Yunan Ord. Prof. Dr. Dimitri Kitsikis: “Batılılar bizi kışkırtana kadar Osmanlı’yı, Ermeniler, biz (Yunanlılar) ve diğer devşirmeler yönetiyordu.”
2. Neden Anadolu’daki Türkler İstanbul’a (o zamanki adıyla Konstantinopolis) gitmek için bulunduğu şehrin eşrafından, ağasından, beyinden, borcu olmadığına ve geri döneceğine dair iki kefilli Muhtesip vizesi istenirken, bu vize Yunandan, Ermeniden, Yahudiden ve diğer gayrimüslimlerden istenmezdi?
3-Neden Boğaz’ın iki yakasındaki yalılarda, köşklerde, Marmara Denizi’nin çevresindeki yalılarda, köşklerde bir tane Müslüman Türk yaşamıyordu?
4. Neden Osmanlı Bankası dahil 12 bankanın sahipleri Yunan, Ermeni vb. iken Türkler bankada işçi olarak bile çalışamıyordu? Duruma istisnai bir tepki olarak Mithat Paşa Ziraat Bankasını (Sırbistan'daki Memleket Sandıklarından) kurmuş, sonra da Mithat Paşa Taif’e (Arabistan’da) sürgün edilip zindanda boğdurulmuştur!
5. Neden Anadolu’da doktor, eczacı, hatta köy bakkalları bile Yunan veya Ermeniydi?
6. Neden Türkler 10 yıl, hatta 15 yıl askerlik yaparken, Osmanlı vatandaşı Yunan ve Ermeniler askerlikten muaf tutulmuştu? Bu durumun ticaret, sanat ve her türlü faaliyetten Türklerin dışlanmasına yol açtığı bilindiği halde sürdürülmüştür!?
7. Neden Osmanlı’da Tanzimat aydınları, “Bu alfabe bizi cahil bıraktı, Latin alfabesine geçelim,” diye 80 yıl boyunca İlbasan kongreleri düzenliyorlardı?
Zaten tapu daireleri, telgraf ve saraydaki bazı yazışmalar ve mektuplar Latin alfabesiyle yapılıyor, örneğin 1795 tarihinde Hatice Sultan’ın mimar sevgilisine yazdığı mektup Latin alfabesiyledir.
Durum böyle iken, Anadolu’daki Türkmen-Oğuzlara, Müslüman Türklere neden Arap ve Fars harfli uyduruk Osmanlıca dayatılmıştır?
3-Osmanlı’da en az 80 yıl boyunca Osmanlı alfabesinden kurtulma çalışmaları yapılmış iken, neden alfabe bir gecede değişti yalanını yaydılar? Doğrusu, bu süreç 80 yıl + 1 gecedir.
Bir Amerikalı gazeteci Atatürk’e der ki: “Neden milletin alfabesini değiştirip cahil bıraktınız?”
Bilge Atatürk de cevaben der ki: “Ben 10 bin kişinin alfabesini değiştirdim ama uygun alfabe ile halkıma okuma yazma öğrettim.”
8. Neden Cumhuriyet idaresi “Bulgarlara Osmanlı Arşivi’ni sattı” yalanını yayarlarken, AKP döneminde Milli Kütüphane’nin içinde çok kıymetli el yazması eserlerin de bulunduğu 147 ton tarihi eseri Hurdasan’a kilosu 50 kuruştan sattıklarını söylemiyorlar?
Kaldı ki, Bulgaristan’a Yunan, Arnavut, Karaman, Memlûk veya Makedon arşivini vermediler, kendi arşivini verdiler. Onlar da bunu çöpe atmadılar, bilakis güzelce tasnif edip Türkçe dahil 8 dile çevirdiler ve dünyaya açtılar.
9. Neden Cumhuriyet idaresinin camileri yıktığı ve Kur’an’ı yasakladığı yalanını yayarken, sözde Halife Padişah Sultan Vahdettin’in Beyoğlu’ndaki Ağa Camii’ni parayla gayrimüslimlere satıp, İstanbul’un göbeğine Papa heykeli diktiğini söylemiyor, yazmıyorlar?
4-Yine Bilge Atatürk’ün, Sultan Vahdettin’in sattığı bu camiyi Yunanlardan satın alıp tadilat yaptırarak cami olarak ibadete açtığını niye yazamıyorlar?
Hatta savaşta tahrip edilen diğer 138 camiyi de tamir edip ibadete açtığını neden yazmıyorlar?
Yine Niğde, Aksaray gibi pek çok yerde kiliseleri de camiye çevirdiğini yazamıyorlar!?
10. Sonuç: Yemen’den Fizan’a bitmek bilmeyen savaşlarda ömür tüketen, kırılıp yok edilen Anadolu’daki Türk kimin umurundaydı?
Hiç Yemen Ağıtı dinlediniz mi? Dinleyin lütfen… (1) Yemen Türküsü – Sümeyra Cakir ve Ruhi Su – YouTube youtu.be/iPwR1k36wm8?si…
Sizce bu sorularıma dürüstçe, eğip bükmeden cevap verecek bir tarihçi çıkar mı?
Bahtiyar Aydın
Eski Çağ Tarihi Uzmanı
Not:
Dönme/Devşirmelerin kontrolüne geçmiş bir devlet yapısından/yönetiminden asli kurucu unsur olan Türk'ü söz sahibi yapması beklenemezdi durum bunu gösteriyor...
Üstteki yazım WhatsApp gruplarından bana da geldi.
Geçmiş olsun Çepni Boydaşım
#NihatGenç ADAMDIR🧿
1-Üstteki yazıda geçen kaynak belgeler ektedir 🔽⤵️
E. Amiral Cem Gürdeniz: Osmanlı dünya okyanuslarından bi haberdir. Akdeniz okyanusların sadece %1 idir. Buna rağmen Akdeniz'de bile hakimiyet kuramadılar.
Garp Ocakları Donanması olmasaydı 16. Yy da bile Osmanlı sıfırdır sıfır. Dizilerde anlatılanlar Osmanlı düzmecedir.
100 yıl Kadırga'dan Yelkene geçemedik. Eğer Osmanlı donanmaya önem verseydi, akıla, bilime, sanayiye, sanayi devrimlerine önem verseydi, saraydaki seks alemlerinden kafalarını kaldırıp donanmayı koruyacak tedbirler alabilseydi, İngilizler Çanakkale'ye hoyratça saldırıp gelemezdi. Atatürk de 57. Alaya 'ben size ölmeyi emrediyorum" demek zorunda kalmazdı.
Donanma bitince işgal edilirsin. Çeşme, Navarin ve Sinop donanmalarını bile koruyamadın. Ruslar hepsini yaktı. Bunlar ağzının içindeki, burnunun dibindeki donanmalardı. Bunları koruyamazsan ondan sonra varlığını tabiki sürdüremezsin.
Cia, Akp ve Fetö kumpasiyla bütün Deniz Kuvvetleri Subayları Silivri'ye tıkıldı ve ağzının içindeki, burnunun dibindeki adaların Yunan'ın oluverdi. Bu adaların içinde Büyükada'nın iki katı büyüklüğünde adalar var hemde çok stratejik.
Şu anda o adalarda onbinlerce Yunan yaşıyor ve askeri üs oldular. Gaflet ve delalet ve hatta hıyanet budur. ...
#deprem
Kaynak link
Ata YOLUNDA you tube kanalı
Cumhuriyetçi Birlik Platformu Zoom toplantısından.
Malazgirt Savaşı’yla Anadolu’nun kapılarının Türklere açıldığını öğretirler okullarda. Oysa tarih ve arkeoloji araştırmaları Türklerin binlerce yıldır Anadolu’da hatta İstanbul'da da yaşadığını gösteriyor. İşte Beşiktaş metro kazısında ortaya çıkan Türk kurganları, işte Fikirtepe yazıtı, işte Erenköy yazıtı, işte Anadolu'da binlercesi ortaya çıkan Taşbabalarımız, Balballarımız, Petrogliflerimiz, tümülüs-kurganlarımız, at ve koç başlı mezar taşlarımız...Anadolu bizimde yurdumuz diyenler de bir tane dikili taş göstersinler, kurgan ve mezar taşlarını göstersinler görelim!
***
Bizans’ın ordusunda bulunan ve 1071'de Anadolu'ya geri dönen İskitleri tanıyan paralı Türk askerleri(Kuman Kıpçak, Peçenek Uz-Oğuz) yani
Türkopoller, hiç birbirlerini görmeden bile birbirini anlamış, tanımış ve saf değiştirip belki de Anadolu'daki ilk Türkçü devrimi yaparak gelen soydaşlarını hoş bir sürpriz ile karşılamıştır.
***
MALAZGİRT’TEN BÜYÜK TAARRUZ’A
Hiç şüphesiz Türklerin, "Ermeni Tarihçi Genceli Kiragos'un söylemiyle, İskitlerin geri dönüşünü" simgeleyen Malazgirt Zaferi, Anadolu’nun fethinde önemli bir adımdır.
Mustafa Kemal Atatürk bir tarih bilgini de olduğu için Malazgirt Savaşı’nın ve "Kutsal Ağustos Aylarının" önemini çok iyi biliyordu.. İşte o yüzden, 'Anadolu’nun kapılarını tekrar Türklere kapatmak isteyenlere karşı giriştiği Büyük Taarruz’u 26 Ağustos’ta başlatması belki de tesadüf değildir.
***
HAÇLI SEFERLERİNİ KİM BAŞLATTI?
Türklerin zaferiyle sonuçlanan Malazgirt Savaşı, Haçlı Seferleri’nin de gerekçesini oluşturmuştur...
Turgrul bey ile Çağrı Beyin 1015 yılında başlayan öncü akınlarından bunalan Ermeniler,
1021 tarihinde, Doğu Roma/Bizans ile toprak takası yaparak Ağrı, Van sınır bölgelerini Bizans'a bırakıp, Sivas'a 14 bin çadır olarak gelip, ilk defa Fırat Nehrinin Batısına geçmişlerdi.
Ancak Ermeni papazlarının, o yıllarda Vatikan'a , Bizans'a ve Avrupa başkentlerine yazdıkları mektuplarda, "Anadolu tekrar Türklerin-İskitlerin eline geçerse bu çok "Büyük Felaket" olur" diyerek bu konuda İncil'den muhtelif ayetleri örnek göstermişler ve akabinde zaten haçlı seferleri başlayacaktır (detay için bknz: Prof Dr İbrahim Tellioğlu-Fethedilenlerin Gözünden Anadolu'nun Fethi, Bilge Yay).
İşte bu yüzden de her 24 Nisan'da ABD başkanları soykırım demez ama ne derler: "Büyük Felaket gerçekleşti" derler. Soykırım zaten diyemezler çünkü Osmanlı başkenti Konstantinapolis'teki 149 bin Ermeni tehcire hiç gitmediği gibi Konstantinapolis'te akrabası olan 35 bin Ermeni de Konstantinapolis'e taşınmıştır. Tehcir zamanı bile boğazın iki yakasında ve Marmara Denizinin çevresindeki Yalılarda Köşklerde sefa içinde yaşadılar.
***
Osmanlı devrinde Katolik misyoner/Cizvit papazlarıyla, Anglo Amerikan sermayesi Anadolu'da hiç bir Amerikalının yaşamadığı şehirlerde kurdukları Amerikan Kolejleriyle şehirlerde yaşayan Ermeni gençleri manipüle edip Hınçak partisi adı altında kışkırtıcı faaliyetlere başlamışlardı. Maalesef bu kışkırtıcı faaliyetler sonrası Doğu Anadolu ve çevresinde yüzbinlerce müslüman Türk vatandaşı masum kadın çocuk demeden katlettirilmiştir. Tehcir bu yüzden yapılmıştı zaten.
Hınçak Taşnak Hoybun Cinayetleri için (bakınız; Rus Yarbay'ın Anıları ile
Dr Hans Barth, Türk Savun Kendini, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Yay.)
***
TÜRK TARİH TEZİNİN ÖNEMİ BÜYÜKTÜR
Eski çağda Anadolu'nun sahibi Türkler bize unutturulduğu için, Hıristiyanlara göre Anadolu kutsal kiliselerle dolu kutsal haçlı toprağı ilan edildi.
Oysa Herodot Tarih bile, MÖ 625 yılına kadar bütün Anadolu'ya İskitler hakimdi der. Yani Alper Tunga yenilene kadar. Ama İskitler de unutturuldu, Turani değil İran'i ve Hintli yapıldığı için eski çağlarımızı önemsemedik! Tam bir mankurtluk örneğidir bu Batı'da emsali yoktur.+++
1-İşte Türk Tarih Tezinin önemi burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü Bilge Atatürk, bize yıllarca giydirilen deli gömleğini yırtıp atmış ve yaptırdığı arkeolojik çalışmalarla Alacahöyükte, Hurriler dönemindeki kurgan buluntularıyla Anadolu'nun en az 7 bin yıllık Türk beşiği olduğunu ortaya koymuştur.
Prof Dr Ekrem Memiş hocanın Eski Çağda Türkler kitabı çivi yazılı metinleri kaynakça olarak kullanarak, Doğu Anadolu Bölgesinde MÖ 2 binlerde hakim süren Türk Kağanlığı, Türki krallığı ortaya koymaktadır.
Herodot Tarih'e göre Samsun İskitlerin başkenti idi ama unutturuldu oysa Türk Tarih Tezi, "İskit Türk İmparatorluğu" diyordu Avrupalı bilginlere dayanarak.
Yine Doğu Anadolu Bölgesiyle Kuzey Batı İran'da "Kara Hun Devleti" vardı ama bunu da müfredattan çıkartmıştı gizli eller, oysa bu devletimiz de 602 yıl Hüküm sürmüştür. MS 250- MS 852).
Bitlis ve çevresinde Armanşahlar, Hakkari ve çevresinde Kuman Kıpçak Devleti, Musul ve Kerkük Merkezli Turukku Devletlerinin kurganları, taşbabaları dimdik ayaktadır. O halde elbirliğiyle Türk Tarih Tezinin tekrar okullarda okutulmasını sağlamalıyız, bunun için çaba göstermeliyiz.
***
Son yıllarda, 1071 Malazgirt Zaferimize, "Mossad ve CIA türevi kürdistancıların" da Mervani beyliği üzerinden ortak çıkmaya çalıştıklarını görmekteyiz.
Oysa Mervaniler bir Arap ailedir. İçinde Türk ve Kürt az sayıda paralı asker olması Mervanileri Türk yapmadı, Kürt de yapmaz.
Mervanilerin kurucusu
Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz, Emeviler zamanında Arabistan'dan gelerek, Ergani-Maden bölgeye yerleşen Humeydiye aşiretine mensuptur. Kürt değil Araptır (detay için bknz: Mehmet Fatih Bekirhan-Doğu ve Güneydoğu Anadolu Türkistan mı? Kürdistan mı? Töre-Devlet Yayınları).
İçinde Afşin, Savtegin, Aytegin, Sunduk gibi Anadolu ve Bizans’ı çok iyi tanıyan akıncı Türk beylerinin; Danişmend, Saltuk, Mengücük, Porsuk, Artuk gibi yıldız Türk emirlerinin bulunduğu 50 bin kişilik ordusuyla Halep’ten yola çıkan Alparslan’a çok küçük bir askeri güçle destek veren küçük bir kasaba beyligi olan Mervaniler, o dönem kendi içlerinde bir iç savaş yaşamış bölünmüşlerdi. Bu yüzden tamamı da destek vermemişti.
Bu sembolik destekten hareketle bölücü zihinler öyle ileri gittiler ki, bazı Roma kaynaklarında Alparslan’dan “Kürt ve Perslerin hükümdarı” diye bahsedildiğini bile yazdılar. Allah akıl fikir versin ne diyelim..
***
Kaynak eserler ⤵️
2-PKK ile yıllardır gizli kapaklı, bazen de açıkça yapılan "pazarlık aktörleri" de aklını başına almazlarsa gidecekleri yer "siyasi tarihin çöplüğü olacaktır.."
Çünkü pkk, daha doğrusu ABD ve İsrail'in çıkarları için Türk Kürt kardeşliğini bozarsan altında kalırsın. ..
Osmanlı'da Yavuz Sultan Selim tarafından idrisi Bitlisi'nin Diyarbakır Kadıaskeri yapılmasıyla(1517-1520) ilk defa İran'dan getirilen Kürtler, Araplar ve Acemler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Akkoyunlu Türkmen topraklarında iskan edilip, askerlik ile vergi avantajları sağlandığı için ilerleyen süreçte başta Avşarlar, Halaclar, Mukri, Bayat, Beydili vb Horasan kökenli Türkmen Oğuz Aşiretleri aynı avantajlardan yararlanmak için kürtleşmiştir veya öyle görünmek istemiştir (Doğu'da kalanlar).
Yine 1924 yılından bugüne kadar 3.7 milyon Türk-Kürt evliliği yapılmış ve devam etmektedir, komşuluk ilişkileri ile iş ortaklıkları da devam etmektedir. Bülent Ecevit'in 1995 yılındaki söyleşisinde dediği gibi Kürt sorunu yoktur ABD'nin doğu ve güneydoğu sorunu vardır Kürt sorunu olsaydı Ankara Haymana'da olurdu, Bala'da olurdu, Konya'da Kulu'da da olurdu Cihanbeyli'de de olurdu...
***
Bu sorun Ermeni diasporasının sorunudur. Halk arasında kimsenin bir sorunu yoktur.
Basit bir hesapla 1924 yılından sonra yapılan evliliklerden ikişer çocuk olsa 40 milyon civarında akrabalık bağı oluşmuştur.
PKK bu akrabaları temsil etmediğine göre kimi temsil ettiği ortadadır.
KCK çatı örgütünün İran, Irak ve Suriye'deki faaliyetlerine baktığımızda, bunların İspanya'daki ETA gibi, İngiltere'deki İRA gibi silah bırakıp gerçek manada özür dilemesi beklenmiyor bunların niyeti bambaşka.. Anayasa ile etnik ameliyata çanak tutanları da Türk milleti asla affetmeyecektir.
***
Son söz kurucu Başbuğ Atatürk'ündür:
"Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir."
" Türk Milleti" kavramına savaş ilan edenleri 2 yıl sonra siyasette göreceğimizi kim garanti edebilir?
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene 🇹🇷
Mustafa Kemal'in ışığı yolumuzu aydınlatıyor."
Eski Çağ Tarihi Uzmanı
Bahtiyar Aydın
16 Mayıs 2025 Ataşehir-İstanbul
Yurttaşın ‘eşitlik’ içerdiğini falan reddediyorum. Biz barış, demokrasi, özgürlük istiyoruz.
Onurlu bir yaşam, bir hırka bir lokma…
Giderken de ‘önder’ gibi uğurlanalım arzusundayız.
Ne diyordu Ceren Hanım, babası Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde:
“Bir tek mülk edinmeden, ikinci bir kazağı almadan, kimseden bir şey istemeden, borçsuz ve harçsız, boğazını değil onurunu besleyerek yaşadığın bu dünyadan gidiyorsun baba.”
Biz de böyle gitmek istiyoruz.
Hastane masraflarımız devletimiz tarafından karşılansın, en iyi doktorlar tarafından ameliyat edilelim istiyoruz mesela.
Terörist Abdullah Öcalan’a ‘baba’ demek, ‘Ölene kadar Apocu’yum’ deyip kahraman sayılmak, Hendek teröründe talimatı getiren kişi olup da vicdanı sızlamayan biri olarak kalmak ve bunları yapmamıza rağmen Türk bayrağına sarılı bir şekilde bu dünyadan göçmek mesela…
Ama öncesinde neler yapmak istiyorum biliyor musunuz?
Tatile gitmek!
Şimdi size, sizin de unutamayacağınız bir tatil planımı anlatacağım.
Rüyamda gördüm…
***
Lütfen zinciri Okuyun
Sonra zaten paylaşacaksınız 🌿🌿🌿
1- Dedim ya, tatil yapma hevesindeyim.
Önce Alaçatı’ya gitmek istiyorum.
‘Ahali Alaçatı’da denize sıfır bir meyhanede Ege’nin en taze balıkları ve mezeleri eşliğinde rakımı içmeyi…
İskeledeyken kafam çakırkeyif olduğunda mis gibi deniz kokusu çarpmalı yüzüme…
Hissetmeliyim rüzgarın beni okşamasını…
Ahali Alaçatı
***
2- Sevdiklerimle kafaları bir güzel çektik ya… Artık uyku zamanı…
Hemen 5 bin 500 metrekarelik, denize sıfır, yemyeşil bir otelde ‘Alaçatı Beach Resort’a gitmek ve oranın kral dairesinde sızmak istiyorum.
Prof Dr İbrahim Tellioğlu: Türk Tarih Tezinde "İskit Türk İmparatorluğu" deniyordu bugün ispatlandı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Taşbabaları, Balbalları, Anadolu'daki Kurganlar, Türklerin Anadolu'da 5 bin yıldır var olduklarını gösteriyor. İZLE-ÖĞREN
1- Prof Dr İbrahim Tellioğlu'nun kitaplarından özetler :
@ProfDrTellioglu
Sultan 2. Abdülhamid, Amerikan Elçisi A. W. Terrell ile yaptığı söyleşinde, Osmanlı'nın Türkleri savaşlara sürüp, Ermenileri nasıl baştacı ettiklerini anlatıyor.
Önce yazıdan bir bölüm:
6)Ermenilere Çok Önemli Makamlar Verdik
Batı kamuoyunda Ermenilere kötü muamele yapıldığı ve ırki sebeplerle cezalandırıldıkları iddialarına da Sultan Abdülhamid çok çarpıcı açıklamalar yaparak yanıt verdi.Devlet hizmetinde görev yapan çok sayıda Ermeni olduğunu belirtti ve uzun bir listeyi elçiye ileteceğini bildirdi. Sultan çok önemli ve kritik makamlardaki Ermenilerden birkaç isim saydı:
•Dadyan: Ermeni kökenli Dadyan’a babam Sultan Abdülmecid tarafından imparatorluk barut fabrikasının tüm kontrolü verildi. Çok zengin oldu.
Sultan burada Ermenilere ne kadar çok güvendiklerini vurgulamak için Dadyan’ın saraya danışmadan istediği büyüklükte top/barut yapabildiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Yani ordu onun insafına kalmıştı.”
•Kuetzroglou: Saray'ın her türlü mobilya, mücevher ve giyim eşyasını temin etmek için görevlendirildi. Büyük bir servet kazandı. Boğaz'ın Asya kıyısındaki Çengelköy’de çok sayıda evi ve muhteşem bir köşkü vardı. Babam her hafta dinlenmeye oraya giderdi.
•Agop Efendi: Darphane'nin bütün sorumluluğu Agop Efendi'nin elindeydi. Servet yapma fırsatları elbette çok fazlaydı ve kendisi de çok zengin oldu.
•Gümüşgerdan: Ermeni Gümüşgerdan ise Saray Harem'inin kadın kıyafetleri tasarımcısı ve yapımcısıydı. Hâlâ burada yaşıyor ve son derece zengindir.
•Balian (Ermeni) ailesi: Sultan Mahmud'un zamanından beri babadan oğula geçerek padişahlar için saraylar ve binalar için seçkin mimarlar olmuştur. Dolmabahçe, Çırağan, Beylerbeyi, Yıldız, Ihlamur Kasrı ve Asya kesimindeki Göksu ve Küçüksu vb. sarayları inşa ettiler ve biri hâlâ benim imparatorluk mimarımdır.
•Michael Portakal Paşa: Bir Ermenidir ve şu anda Hazine-i Hassa’dan sorumlu Bakanımdır. Padişaha ait tüm kamu arazileri ve tüm gayrimenkuller üzerinde münhasır kontrole sahiptir.
Sultan Abdülhamid’in elçiye sözünü ettiği Osmanlı hizmetinde Ermeniler listesine baktığımızda gerçekten de 106 Ermeni’nin çok önemli makamlarda çok iyi maaşlarla istihdam edildiği görülmektedir.
Ermeni olaylarının en kritik dönemlerinde bu kadar kişinin Osmanlı devletinde çeşitli kadrolarda görev yapması Osmanlı devletinin Ermenilere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaptığı iddialarını çürütecek boyuttadır. Ayrıca batıda eli kanlı bir diktatör olarak anılan Sultan’ın da Ermenilerle kişisel bir sorunu olmadığını göstermektedir.
7)Ermeniler Nankörlük Yaptı ve Hükümeti Yok Etmeye Kalkıştılar
Sultan Ermenilere karşı ırki veya dini nedenlerle bir nefret duymadıklarını bu örneklerle açıkladıktan sonra Ermeni olaylarının çıkış sebeplerine değindi. Sultan Abdülhamid’e göre Sarayın Ermeni ırkına yaptığı onca iyiliklere rağmen ihtilalci Ermeni komiteleri ve devletin zenginleştirdiği Ermeniler hükümeti yok etmeye kalkışmışlardı ve bu durumda işler değişmişti.
Sultan Ermenilerin onca iyilik yapılmasına karşılık nankörlük göstermelerine epey içerlemiş olmalıydı ki elçinin de iyi tanıdığı bir Ermeni cilt ustası ile ilgili şu anısını aktardı:
Bu (cilt ustası) adam, geçen yıl 26-27 Ağustos'taki karışıklıklardan sonra korkup Amerika’ya kaçmış. İngilizce konuşamadığı ve iş bulamadığı için geri dönmek istediğini söyleyerek Saray'a bir mektup yazdı ve Sultan’ın sağ salim dönmesine izin verilmesi için talimat vermesini istedi. Daha sonra doğrudan padişaha mektup yazarak parasının olmadığını bildirdi. (Elçi Terrell’in naklettiğine göre burada Sultan gülmeye başladı ve şunları söyledi): “Şimdi Amerika'nın Hıristiyan halkı buna pek inanmayacak, ama ben onun iyi bir adam olduğundan emin olarak adama evine dönmesi için 1000 frank gönderdim.”
Prof Dr Kemal Çiçek hocanın Türk Yurdu Dergisine (Nisan 2025) yazdığı yazıyı aynen paylaşıyorum. Geniş araştırma yapmak isteyenler ekteki kitabı edinebilirler.
Lütfen dikkatle okuyup
paylaşalım 🌿🌿🌿
1- II. ABDÜLHAMİD’İN ERMENİ SORUNUNA BAKIŞI
Prof. Dr. Kemal Çiçek
Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi ANKARA
Bu makalemizde Ermeni Sorununun uluslararası bir sorun olmaya başlaması evresinde Sultan II. Abdülhamid’in Ermeniler ve Ermeni sorununa bakışını değerlendireceğiz.
Abdülhamid döneminde Ermeni sorunu hakkında çok sayıda kapsamlı çalışmalar yapılmasına rağmen Sultan’ın bakış açısı hakkında oldukça az araştırma yapılmıştır. Fikrettin Yavuz’un Abdülhamid döneminde Amerikan elçisi olan Alexander Watkings Terrell hakkındaki enfes eseri ve Baha Gürfırat’ın çok kısa bir makalesi dışında konu ele alınmamıştır. Ayrıca bu akademik çalışmalar da kamuya mal olmamış, başka bir deyişle Sultan Abdülhamid’in Ermeni sorununa kişisel yaklaşımı yeterince dikkat çekmemiştir. Halbuki Abdülhamid’in bu konudaki kişisel görüş ve tespitleri kanaatimizce son derece önemli ve değerlidir.
Zira Ermeni Sorununun uluslararası bir boyut kazanması da, ilk önemli Ermeni olayları da onun zamanında yaşanmıştır. İşte bu bakımdan Sultan’ın Ermeni sorununa kişisel yaklaşımı daha fazla ilgiyi hak etmektedir. Burada kişisel bakışı tespitimin altını çizmek isterim, çünkü onun fikirlerinin tam anlamıyla Osmanlı dış politikasına yön verdiğini de iddia etmek doğru değildir. Bununla birlikte özellikle Batılı devletler ve Osmanlı-Ermeni sorunu araştırmacıları Ermeni sorununun çıkışını Sultan Abdülhamid’in siyasetine bağlama eğilimindedirler ki bu doğru değildir.
Sultan Abdülhamid, Ermenilerin ayaklanmasını gerektirecek ve haklı çıkartacak hiçbir siyaset izlememiştir. İzlediği iddia edilen İslam birliği siyasetinin –ki ne kadar etkili olduğu tartışmalıdır- Ermenileri isyana yönelttiği tezleri dayanaksızdır. Bu konuyu detaylı tartışmak bu kısa makalenin kapsamını aşarsa da kısaca Ermeni sorunu ve uluslararasılaşma sürecini hatırlatmak Sultan’ın soruna yaklaşımının anlaşılmasına katkı yapacaktır.
Ermenilerin Uluslaşma Süreci Nasıl Başladı?
Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihçesi Ermeni sorununun temelinde, 19. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı toplumuna da sirayet eden uluslaşma ve milli devletlerin kurulma sürecinin hızlanmasının yattığını göstermektedir. Bununla birlikte Ermeni milli kimliğinin filizlenmesinde en büyük paya sahip olan Sultan Fatih Sultan Mehmet’tir. Sultan Mehmet adeta Ermenilerin siyasi, sosyal ve ekonomik bakımdan kaderlerinideğiştiriştir. Şöyle ki; Bizans tarafından Van ve civarında yaşadıkları topraklardan 11. yüzyıldan itibaren sürekli Orta ve Batı Anadolu’ya sürgün edilen ve hor görülen Ermeniler, Fatih Sultan Mehmet tarafından taltif edilmişlerdir. 1461 yılında,Fatih Ermeni ileri gelenlerinden altı aile ile birlikte Hovakim’i “Patrik unvanıyla” Bursa’dan İstanbul’agetirtmiştir. Ayrıca Anadolu’nun çeşitli şehirlerinden çok sayıda Ermeni’yi İstanbul’a taşıyarak, burada altı cemaatlik bir Ermeni toplumu meydana getirmiştir. 1478 tahrir defterinde İstanbul’da yaklaşık 1000 hane Ermeni cemaati yaşadığı görünmektedir. Ermeni dini liderlerinin Patrik unvanını kullanması ise muhtemelen Kanuni Sultan Süleyman zamanında olmuştur. Aynı tarihte gerçekleşen ilginç bir tarihi olay da, Kozan’daki Ermeni Patrikliğinin Eçmiazin’e taşınmasıdır.
Bu tarihten sonra zımmi statüsündeki Osmanlı milletlerinden birisi olarak Ermeniler çok huzurlu bir dönem yaşamışlar vedevlete önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Orta Anadolu bölgesinden yeni getirilenlerle nüfusu sürekli artan Ermeniler, İstanbul’da ilk matbaalarını 1587 yılında kurmuşlardır. Devlete bağlılık ve hizmetlerinden dolayı “millet-i sadıka” olarak anılmışlardır. Nitekim 1835-1839 yılları arasında Türkiye’de bulunan Helmut von Moltke İstanbul’da Ermeni seraskeri Husrev Paşa’nın Ermeni tercümanı Mardiraki ve ailesinden “Hıristiyan Türkler”şeklinde söz etmiştir. Pek çok gözlemci ve seyyah da Ermenilerin Türkçeden başka dil bilmediklerini kaydetmişlerdir. Amerikan misyonerleri de aynı nedenle mezhep değiştirttikleri Ermenilere bile Türkçe olarak ayin yapmak zorunda kalmışlardır.
2-İşte bu şekilde Türklerle iyi kaynaşmaları ve kurdukları dostluk sayesinde Ermeniler Osmanlı bürokrasisinde de önemli görevler üstlenmişlerdir.
Osmanlı arşiv belgeleri Ermenilerin tercüman, vergi toplayıcısı, mimar, zanaatkâr, hazinedar, meclis üyesi ve hatta bakan olarak her türlü göreve ön yargısız olarak tayin edildiklerini göstermektedir. Böylece amira olarak bilinen sınıflar arasında çok sayıda aristokrat Ermeni ailesi ortaya çıkmıştır.
Ermeniler arasından 17. yüzyılda GrigorDaranaghtsi ve 18. yüzyılda Eremia Çelebi Kömürciyan gibi ünlü tarihçi, şair ve edebiyatçılar yetişmiştir . 18. yüzyıl başlarında İstanbul’da sayıları dörde ulaşan Ermeni matbaalarında 40 cilt, çoğu dini içerikli kitap basılmıştır. Askerlik hizmetinden muaf oldukları için ticarete ve sanat hayatına atılan Ermeniler, bu alanda da çok başarılı aileler çıkarmışlardır. Kuyumcu olan Düzyan ailesi, mimar olan Balyan ailesi, tekstilci Bezciyan ailesi, ressam Manus ailesi, mühendis ve diplomat çıkaran Dadyan ailesi bunlar arasında akla ilk gelenlerdir. Ayrıca özellikle Tanzimat sonrasında pek çok Ermeni de bakanlık seviyesine kadar yükselerek Osmanlı İmparatorluğunu dış ülkelerde temsil etmişlerdir. Osmanlı sultanlarının özel hekimleri arasında Bogos (1744-1814), Manuel (1775-1858) ve Pavlaki (1806-1887) gibi pek çok Ermeni vardır.
Ne var ki bu dostluk ve iyi komşuluk havası Ermeniler arasına yabancı misyonerlerin yerleşmesi ile bozulmaya başlamıştır. Bir yandan 1816 yılında Moskova’da kurulan Ermeni Şark Dilleri Enstitüsünün ajanları diğer taraftan Batı kiliselerine mensup misyonerlerin çalışmaları Ermenilerle Türkler arasında ilişkileri yavaş yavaş kopma noktasına getirmiştir. Özelikle Katolik, Protestan ve Rusya kökenli misyonerlerin Ermeniler arasında yürüttüğü ayrılıkçı çalışmaların etkisi vurgulanmalıdır. Çünkü misyonerlerin farklı mezhepler adına yürüttükleri faaliyetlerin sonucunda sadece Türk-Ermeni ilişkileri zarar görmemiştir. Ermeniler de farklı mezheplere bölündüğü için birbirlerine yabancılaşmışlardır.
Osmanlı Millet Sisteminin Çöküşü ve Ermeni Milletinin Parçalanması
Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren Osmanlı devletinin Ermenileri bir millet çatısı altında toplama gayretlerine karşılık, özellikle Amerikan ve İngiliz Protestan misyonerleri 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren emellerine ulaşmışlardır. 1850’de İngiltere hükümetinin siyasi desteği sayesinde Ermeniler arasından bir Protestan Ermeni milleti çıkartmışlardır.
Sayı bakımından az olmakla beraber, Amerikan misyonerleri vasıtasıyla akan paralar sayesinde Protestan Ermeniler toplum içinde ağırlıklarını gitgide arttırmışlardır. Böylece büyük çoğunluğu Gregoryen Ortodoks ve az sayıda Katolik Ermeni cemaatlerine, Protestanlar da ayrı bir kilise ve cemaat olarak katılmışlardır.
Avusturya, İtalya ve Fransa’nın Katolik Ermenileri, Rusya’nın 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasından itibaren Ortodoks Ermenileri ve İngiltere, Almanya ve Amerika’nın Protestan Ermenilerini himaye altına almaları, Osmanlı millet sisteminin toplumda oluşturduğu hassas dengelerini bozmuştur. Kendi ülkelerinde etnik, kültürel ve dinsel ayrımcılık yaşayan misyonerler, Osmanlı coğrafyasına da “öteki” anlayışını taşımışlardır. Ermenilere aşılanan bu yeni bakış, dinsel ve etnik farklılıkların ilişkilerde belirleyici olmasına sebep olmuştur.
Şunu hatırlatalım ki Osmanlı Devleti’nin egemenliği altındaki uluslara tanıdığı, “millet statüsü”,onlara özerk yaşama hakkı veriyordu; bu hak, devletin güç kaybetmeye başladığı dönemlerde Batılı devletler ve Rusya tarafından istismar edilmiş; kapitülasyonlar sayesinde Batılı büyük devletler, Osmanlı gayrimüslim ahaliyi örgütleyerek Osmanlı Devleti’ni parçalama stratejisini uygulamaya başlamışlardır.
Nitekim İngiltere, Fransa ve Rusya, Berlin anlaşması sonrasında Osmanlı hükümetini iç işlerini reformlarla iyileştirmeye zorladı. Osmanlılar, birkaç askeri yenilgiden sonra isteksizce de olsa pes ettiler.