1. Eveeet, nerede kalmıştık? Araya yağmurlar, fırtınalar, elektrik kesintileri ve tahammül-fersa bir migren ağrısı girdiğinden, geçtiğimiz Cumartesi devamını yazmayı vaat ettiğim tweet zincirini paylaşmak şu gece şu saate kaldı.
2. Gecikme için beklettiğim herkesten özür dilerim. Hemen en baştan şuracığa bu metin ve final zincirini oluşturacak diğer floodların (evet, gerisi de var! Ama bu hafta bitiriyorum, inş.) devamında kullanacağım araçları koyayım:
3. #1: Her zaman olduğu gibi, metni tweet zinciri olarak okumakta zorlananlar için zincirin son tweetinin altında @threadreaderapp ‘ten yollanmış tweet olacak.
4. O tweet içindeki linki tıklayarak zinciri düz metin halinden açıp okuyabilirsiniz.
#2: Bu final zincirlerinde bazı kısaltmalar kullanmak mecburiyetindeyim.
5. Bu metinde hepsi geçmeyecek olsa da bu kısaltma ve bilmeyenler için kelime açıklamalarını da baştan koyayım: Unutmayınız ki “once an ODTÜlü, always an ODTÜlü” ve bi ODTÜlü tuvalet kağıdına bile TK der 😉
6. I. Flood: Zincir, tweet akışı, bazı Twitter kullanıncılarının bilgisel de dediği. Zincir kelimesi sürekli tekrar etmesin metinde diye bazen flood diyorum genellikle Türkçe metinde İngilizce kelimeler kullanmamaya özen göstersem de.
7.
II.KBE ilkesi: Kadının Beyanı Esastır ilkesi
III.FEM-POL-BÜR: Feminist Polit Büro
8. IV.SS: Screen-shot/ Ekran görüntüsü
V.SM: Sosyal Medya
VI.MM: Master/ usta Manipülatör
9. VI. Stalking/ Stalker: Israrlı takip/ ısrarlı takipçi. Bu da tabii kısaltma değil ama Twitter’da yazarken karakter tasarrufu olması açısından terimin İngilizcesini kullanmayı tercih edeceğim.
VII. CANCELLAMA: Buradaki tarzanca için de özür dilerim.
10. Ancak malumunuz Türkçe çok pragmatik bir dil ve o yüzden İngilizce cancel (iptal) kelimesinden türemiş bu eylemin Türkçe’de yaygın ifadesi böyle. Birini kendisine isnat ettiğiniz bir suçtan dolayı,
11. onu cezalandırma amacıyla, işinden etmek, yer aldığı çalışma ve projelerden, bağlı olduğu kurumlardan attırmak için işverenine ya da kendisiyle çalışma yapan kurum ve kuruluşlara baskı yapmak anlamına geliyor.
12. Amacınızda başarılı olursanız o kişiyi “cancellamış” oluyorsunuz.
13. Ve son olarak:
VIII. EBŞM: “Elimde yazılı belgesi yahut (göndermesini yaptığım olay/ların) şahidi/şahitleri var. Şimdilik delillerimi ortaya dökmüyorum. Ama ileride gerekli görürsem dökerim de” ifadesinin kısaltması.
14. EBŞM bahsine ileride 1 kez daha geri döneceğim. Şimdilik kadarını söyleyeyim, elimde bir buçuk senedir oluşturduğum, hangi arşivci görse kendisine parmak ısırtacak tarih, kişi ve konularına göre tasnifli, alfabetik sıralı
15. açık kaynaklardan oluşturduğum dev bir arşivim var. Kayıtlı belgelerin çoğunu SS’ler oluştursa da başka malzemelerim, kaynaklarım da var. 1,5 yıldır yayınladığım tüm bu zincirler boyunca en ufak iddiama varasıya kadar söylediğim
16. her şeyi SS’lerle kanıtlama ihtiyacı hissettim. İfade ettiğim hiçbir şeyi desteksiz atmadığımı gösterme amaçlıydı bu titiz belgelendirme. Ancak bu final zincirini artık bu hafta içinde nihayete erdirme
17. azim ve kararlılığında olduğumdan iddialarımın heeeer bir köşesini SS vs. belge ile destekleme titizliğimden biraz feragat edeceğim. İşin bu kısmının metin düzenlemeleri çok zaman alıyor. Fakat sizi şuracıkta TEMİN EDERİM Kİ,
18. İDDİA GÖRÜNEN HER BİR İFADEMİ YAZILI/GÖRSEL BELGE YAHUT ŞAHİTLERLE KANITLAYABİLİRİM. Desteksiz hiçbir şey yazmıyorum. Bu belgeli kayıtlı yazıp çizen araştırmacı yaklaşımın bir uzantısı olarak ayrıca
19. + Özkırımlı’dan bir VİP ayrıcalığı talep ettim ve PD-UÖ davasının hem karar metnini o yayınlamadan önce alıp okudum, hem de sesli mahkeme kayıtlarını dinledim.
20. Kendisinden öğrendiğime göre yeminli tercümesi biter bitmez, mahkeme kararını yayınlayacak. Mahkemenin ses kayıtlarında parçaları da kendisinin “Artık Konuşma Sırası Bende” başlıklı
21. Youtube videoları serisinde bulabilecekmişsiniz önümüzdeki günlerde. Dolayısıyla mahkeme kararı ve görülen davanın içeriğine ilişkin ileride beyan edeceğim ifade ve vukuatın doğruluğunu, UÖ’nün yayınlayacağı bu kayıtlardan
22. kontrol edebilirsiniz. Onu bekleyemezseniz, bi zahmet bu kayıtları PD’den isterseniz, aynısı onda da var nasıl olsa. İleride mezkur kayıtların içeriğine bazı göndermelerde bulunabilirim, fakat bunları yayınlama yetkim yok takdir edersiniz ki.
23. Okumakta olduğunuz bu flood, UÖ’nin PD aleyhine açtığı iftira ve karalama davasının, UÖ’nün lehine sonuçlanması ertesi kaleme aldığım şu zincirin (bkz. )
24. devamı niteliğinde. Konuya ilişki zincir serisini tamamladığımda, serinin totali, başından beri benim için mezkur davanın kendisinden çok daha önemli bir mesele olan, “bu davanın açtığı gedikten görülen dehşet entelektüel çürüme” ile ilgili
25. 1,5 senedir yazageldiğim zincirlerin FİNALİ niteliğinde olacak ve birkaç bölüm daha devam edecek. Niyetim hepsini bu hafta içinde bitirip, artık bu dosyayı kapatmak ve normal hayatıma, kendi işime gücüme devam etmek
26. ondan sonra. Takdir edersiniz ki fena halde sıtkım sıyrıldı, ama bu finali yapmadan da bu işin peşini bırakmayacağım. Bugünkü zincirin temel konusu TR feminizminde bu konu vesilesiyle gündeme gelen bazı tartışmalar,
27. bu tartışmaların son bir sene içinde yaşanan arka planı ve PD-UÖ mahkemesi sonucunda ta 200 TW’de (23.9.2020) öngörmüş olduğum ve bugün başımıza gelen kötü sonuçtan
28. TR feminist hareketinin ve bu ülkenin imtiyaz sahibi olmayan kadın, çocuk, lgbti bireylerinin nasıl sıyrılabileceği, bazılarının sayesinde (!), bu dava sonucunun hareket ve mağdur insanlar için yol açtığı şerri
29. nasıl herkes için hayra çevirebileceğimiz konusunda bazı önerilerde bulunmak.
30. PD-UÖ davası yol açtığı TR sol-liberal basın- yayın, medya, akademi ve hukuk çevresinde bir SUSURLUK KAZASIDIR demiştim. Bu final zincirinin diğer bölümlerinde de söz verdiğim gibi,
31. Bu SUSURLUK KAZASININ ANATOMİSİ incelemesine ve yine bu kazanın sonuçlarını hangi koşullarda olumluya çevirebileceğimizi tartışacağım. Aslında bugünkü konu da elbette bu genel ve kesif çürüme bahsinden ayrı değil, tam da içinde.
32. Yine aşağıda yazdıklarımda ve bu final zincirinin tamamının içeriğinde de zaten göreceksiniz ki,
33. yazageldiklerim zinhar benim onunla bununla şahsi hesabım, husumetimden kaynaklanmıyor. Bilen biliyor, gören görüyor, fakat aha şuraya en başa, hâlâ daha kafası almayanlara altını çize çize bir daha yazayım koyayım:
34. “Aman amma da yazdı bi uçkur davasına” diyengillerdenseniz, zaten meseleyi, anlattıklarımı hiç anlamamışsınız demektir. Neredeyse bir kitap kadar araştırma, tetkik ve yazı-çizi emeğimi döktüm bu işe,
35. ve bunu da aktörlerinin hiç birini şahsen tanımadığım dava için yapmış değilim. Tersine, ta en başında, 16.7.2020 tarihinde (bkz. 72 TW) bu davaya karışan kimsenin ellerinin temiz olmadığını nal gibi de koymuşum. İsteyen açar bakar.
36. Derdim, şu sitede her gün içinden imdat çığlığını haykırdığımız kubur çukurunun, tam da @barbarosansalfn ‘ın üç sene kadar önce isabetle öngördüğü gibi, maalesef düşündüğümüzden çok daha derin, çok daha batak ve yoğun olduğunu göstermek ve
37. yakın gelecekte memlekette vuku bulmasını umduğum hesaplaşma, öz-eleştiri, arınma ve yeniden yapılanma sürecine, bulunduğum köşecikten, -kendim öylesini tercih ettiğim için
38. (ki tercihimin sebepleri de herhalde bu finalle birlikte iyice anlaşılacaktır) örgütsüz ve bağımsız bir ses olarak karınca kararınca, bireysel gücümün, entelektüel kapasite ve altyapımın el verdiği ölçüde bir katkı sağlamak.
39. Bu başında da böyleydi, şimdi de böyle. Yazdıklarımın hepsi Twitter hesabımın başına pinlenmiş/ çivilenmiş 200 TW ve altındaki zeyllerde mevcuttur. Bu final bölümleri de bittiğinde oraya gidecek.
40. 200 TW öncesinde de, 1) 21.6.2020 tarihinde ilk olarak yayınladığım, PD’nin güya “fail”in adını sanını vermeden UÖ’ye akademide cinsel taciz suçunu isnat ettiği ifşanın “çakma feminist ifşa” olduğunu “karşı feminist ifşa” ile ifşa ettiğim
41. (tekerleme gibi cümle! Ama olan buydu vallahi!) mini zincire ve 2) 16.7.2020’de yayınladığım ve vakanın bir cinsel taciz değil “akademik nepotizm” vakası olduğunu, nepotizmin de 1 değil 2 faili olduğunu ifşa ettiğim 2. flooda (72 TW) da
42. duvarımda pinli 200 TW içindeki linklerden ulaşabilirsiniz. Şimdi bunlara isteyen istediği kadar baksın, incelesin…
En başından beri yukarıda işaret ettiğim gaye ile ilgili bir iç tutarlılık olduğunu göreceksiniz.
43. Ha göremiyor ya da okumak istemiyor, hâlâ “öff gene mi bu mesele” diyorsanız, her zaman dediğim gibi elbette beni bloklayabilir, ya da iletilerimi sessize alabilirsiniz. Benim açımdan hiçbir sorun yok.
44. Kimseye zorla yazdıklarımı okutuyor değilim.
“Senin köyünden/ Bursa’dan yazdığın, örgütsüz, bireysel sesin ne ehemmiyeti var?”, diyebilirsiniz.
45. Muhtemelen haklısınızdır da. İşin orası da benim öz-yaşamımla, kendi hikayemle ilgili bir mesele. Bunca kuburun içinde aklımın duru, vicdanımın rahat huzurlu, mümkünse ellerimin temiz kalması yönündeki çabamla ilgili hayat gayem.
46. Bunu da her zaman yapabildiğim, bugünden sonra hata yapmayacağım anlamına gelmiyor bu ifade. Ama hukukçu bir babanın ve çok güçlü sezgileri olan, vicdani melekeleri çok kuvvetli bir annenin evladıyım.
47. Çocukluğumdan bu yana aldığım edep, terbiye ve eğitim pusulamın adalet, hakkaniyet olması gerektiği yönünde işledi beni. Kimseye olmasa bu ilkeyi bana belleten aileme karşı alnım ak, başım dik olması ve
48. kendim için de vicdanımın huzurlu olması keyfiyetine bu pusulanın bana gösterdiği yönde hareket etmeye azami çaba gösteriyorum. Bir tarihçi olarak da, özellikle tarihsel dönemeçlerde, doğru yerde durabilmiş olmak,
49. kimse için olmasa, yine kendi iç huzurum için büyük önem arz ediyor. Zihinsel kapasitemi, entelektüel birikimimi bu çabayla sonuna kadar harcıyor ve aldığım kararların, tuttuğum yolun, bilhassa da etik ve siyaseten
50. duruşumun da bir cemaate, bir kimliğe aidiyet üzerinden değil, fikri hür, vicdani hür bir birey olarak yolunu, yönünü bulmasına, bir yere, bir davaya, bir cemaate bağlılığımı ispat adına, daima sorgulayan
51. ve şüphe eden aklımın şalterlerini asla indirmemeye özen gösteriyorum. Bu çaba ve bu duruş, özenle temiz tutmaya çalıştığınız elleri dirseğinize, hatta omzunuza kadar kuburun içine sokmayı gerektiriyor bazen.
52. Hedef gösterilmemle başlayan 1,5 senelik süreçte bunu yaptım, yapmak zorunda kaldım. Umarım memleket hayrına, çocuklarımızın geleceğine zerre kadar da olsa bir katkısı olur da, bunca çabaya değer.
53. Ne kokup ne bulaşan cinsinden değilim. Toplumsal değişim ve dönüşümün, dahası devrimin olanağına inanıyorum. Bunu sağlama potansiyeli gördüğüm hareketlerin bireysel olarak yapabileceklerim sınırlı da olsa,
54. en azından “tarihsel vaka” olarak kaydını tutmak için içinde yer almaya, ona şahitlik etmeye çalışıyorum yer-zaman imkanlarım el verdiğince. PD-UÖ davası elbette elbette bir toplumsal hareket değil.
55. Ancak yarattığı zincirleme etkiler birçok açıdan toplumsaldı ve bu etkilerin yol açtığı ya da katkı sağladığı gidişattan da pek çok açıdan memnun değildim, hâlâ da değilim. PD tarafından hedef gösterilmeme yol açan da aslında
56. bu memnuniyetsizliğin ifadeleridir. 2020 Haziran’ında PD’nin başını çektiği ve benim sonradan 200 TW itibariyle FEM-POL-BÜR olarak adlandırdığım (bkz. )
57. bir grubun, kadınları, özellikle de bir grup feminist kadını hedefine koyan saldırılarını son derece rahatsız edici ve hakkaniyetsiz olduğu kanaatindeydim. 200 TW’den azıcık hatırlatayım mı size 2020 yazı başını?
58.Ayrıca daha Haziran başında elbette PD ve İA’nin ifşalarındaki tutarsızlık ve -üzgünüm ama- sahtekarlıkları da fark etmiş

59. ve bunun yol açacağı sonuçlar açısından son derece rahatsızdım.
Yüzlerce kişinin böylesi iftira ve sahtekarlığa gözü kulağa kör, PD’nin peşine takılarak bir grup feminist kadına karşı sosyal medya zorbalığına neden giriştiğini ise
60. hiç anlamadım. O günlerde Feminist Başbuğ olarak neden PD’yi seçtiklerini ve gerekçelerini zahmet buyurup bize açıklarlar bugün. Bir de bu arkadaşların kullanmayı pek sevdikleri bir ifade var: TETİKLENME
61. Daha Haziran 2020’nin ilk haftasında oturup PD ve İA’in yayınladığı belgeleri dikkatlice okumaya yönelten mesele UÖ-PD arasında geçen STALKING iddiasıdır. Bu arkadaşların tam da anlayacağı şekilde söyleyeyim:
62. BİR ŞEY var ki bu konuyla ilgili, onu okuyunca kelimenin tam anlamıyla “tetiklendim” ve fişek gibi açıp, ifşa metinlerini UÖ’nün 5.6.2020 Medium com’da yayınladığı savunma metniyle yanyana koyup dikkatlice okudum.
63. ve ondan sonra da burada çok büyük bir sahtekarlık döndüğüne kanaat getirdim. Yine susacaktım ben de herkes gibi ve olayı UÖ-PD arasındaki mahkeme sonucuna bırakacaktım… eğer hedef gösterilmeseydim.
64. Ve eğer PD-UÖ arasında yaşanan çatışmanın ta orta yerinde AKADEMİK NEPOTİZM olduğunu, bu ikilinin ilişkisinin birine haksız kazanç, diğerine başkaca çıkarlar sağladığını fark etmemiş olsaydım,
65. o zaman da konuşmayı mahkeme sonucuna bırakmaz, PD tarafından hedef gösterilmesem de konuşurdum. Başıma nice dertler de açsa, zorbalıkla susturulmayı, hele hele aptal yerine konmayı afiyetle sindirebilen bir tabiatım yok maalesef.
66. Israrlı takip meselesiyle ilgili beni tetikleyen “o şey” i ise bu zincirin en sonuna bırakıyorum şimdilik.
67. Benimle birlikte binlerce kişinin, ki bunların önemli kısmını da araştırmacı gazeteciler, akademisyenler ve hukukçular oluşturuyor-, PD ve İA “ifşa”larına okumasına ve binlercesinin bu metinleri beğenmelerine,
68. yüzlercesinin paylaşmasına rağmen, benden gayrı bir tek kişinin bile PD ve İA’nın yayınladığı belgeleri okuyup, İA’nın yayınladığı metinlerde yaptığı sahtekarlığı fark edememesine her zaman büyük hayret ettim.
69. Eğer “o şey” le tetiklenmemiş olsaydım, muhtemelen ben de okuma ve öyle derin dikkatli inceleme gereği duymayacaktım. Ama neticede ben de ne araştırmacı gazeteci, ne bu meseleyle özel olarak ilgilenen bir hukukçu,
70. ne de feminist- cinsiyet çalışmaları içinde yer alan bir akademisyenim. Bu arkadaşların böylesine yoğun bir tepki dalgasına yol açan ifşaların metinlerini bi zahmet dikkatlice incelemelerini beklerdim.
71. Belki inceleseler ve durumu fark etseler BİLE, aldıkları pozisyon ve oynadıkları rolden vazgeçmeyeceklerdi. İrem’in manipülasyon altında hareket ettiği, PD’ye göre genç ve tecrübesiz olduğu,
72.bir sene içinde benim tespit edebildiğim kadarıyla tam 4 İFŞA yaptığı için psikolojik bazı sorunları olabileceğini göz önünde tuttuğumdan onun sahtekarlığını ifşa etmedim.
73. Beni bu kanaate vardıran da, “benim ifşam magazinel değil diye görmezden geliniyor” diye ısrarla daha fazla ilgi çekmek istediğini ortaya koyan şu paylaşımıydı:
74. Bu yüzden üstü kapalı bir şekilde kendisine 200 TW’de evvela bir uyarıda bulundum:
75. Fakat sonra, İrem kendi ifadesiyle “terf-savarlarığı”nda vites yükseltti ve agresif şekilde yılların emeğiyle ortaya çıkmış bir feminist kurumu ve bu kurumun yöneticisi feminist kadınları hedef aldı.
76. Üstelik resmi belge üstünde oynamalara kadar varabilen sahtekarlığı, feminist ifşayı ilgi çekme amaçlı kullandığına dair kuvvetli şüphem, organize şekilde feminist kadınları hedef alan ve artık bir alışkanlık haline getirdiği
77.“TERF-SAVAR” eylemlerinden yola çıkarak eğer sarf edilmişse bile İrem sarf edildiği iddia edilen “alıngan” ve “kulisçi” ifadelerinin az bile kaçtığını söylememe bilmem gerek var mı?
78. Bu ifadelerin “İrem tacize uğradığı” için kullanılmış olması ihtimaline, özellikle de bunun iddiası böyle bir sahtekarlıklar yapabildiğini gördüğüm birisinden geldiği ve İA’nın itham ettiği kişiler
79. feminist mücadeleye yıllarını vermiş insanlar olduğu için hiç inandırıcı bulmuyorum, üzgünüm. Fakat böyle zırvalar ve organize bir saldırı neticesinde bu köklü kuruluş kapanma kararı aldı.
80. ve grubun hedef tahtasına oturtulan yöneticileri çok maddi ve manevi çok ağır zarar gördüler bu süreçten. Kimsenin umru bile olmadı, bu kadınların yıllarca omuz omuza mücadele ettikleri pek duayen feministler bile
81. havaya bakıp ıslık çaldı. Üstelik Filmmor’a yapılanların, başka derneklerin de başına gelebileceği, bu derneklerin ikinci dalga feminizm bakiyesi görülen yöneticilerinin de Filmmorcular gibi cancellanabileceği imasıyla,
82. bu feminist dernek ve yöneticilerinin FEM-POL-BÜR güdümünde hareket etmeleri için ŞANTAJ UNSURU olarak kullanılabildiğinin de da pekala farkındayım. Hele bir inkâr edin! Bunlara tarihsel olarak şahit olmak 1 kadın olarak bana çok ağır geliyor.
83. İrem saldırı ve iftiralarına devam edince, bardağı taşıran bir gün (tarih 14.3.2020) bu kez ismini vermeden ve belgelerini yayınlamadan İrem’in çakma feminist ifşasında sahtekarlık yapmış olduğunu
84.Ortaya koydum:
Valla FEM-POL-BÜR’e vız geldi tırıs gitti, İrem de dalgasını geçti olayın. İçinde bulunduğu durumun vehametini asla idrak edemedi.
85. Yahu sizin tek bir aklı başında arkadaşınız da mı yok uyaracak?! Ben anlamıyorum ki! İşte öyle öyle bugünlere geldik maalesef. Dolayısıyla Ben İA’in belgelerde oynadığını, kendi ve PD lehine ifşasında sahtekarlık yaptığını
86. bunu fark eder etmez açıklamış olsaydım da, kadınların bundan nasıl zarar görebileceklerini besbelli hiiiiiiç umursamayan FEM-POL-BÜR çetesinin umru bile olacağını zannetmiyorum.
87.İşte mesela daha iki gün önce Çatlak Zemin’de çıkan şu yazıdan: catlakzemin.com/twitter-polemi…
88. “Kadınlar haksız bile çıksa”, öyle mi? Yani bu davada örneğini gördüğümüz üzere, kadınlar alenen sahtekarlık yapsa, mesnetsiz temelsiz desteksiz suçlamalarla iftira atsa, göz göre göre başka mağdur insanların hakkını gasp etse,
89. sizcileyin imtiyaz sahibi olmayan, toplum içinde göreceği baskıdan dolayı susmak zorunda kalan, yerini bulamayan adalet yüzünden mağduriyet üstüne mağduriyet yaşamalarına yol açacak olsa bile, biz yine de sahtekarlığa
90. hak gaspına alet oluruz diyorsunuz öyle mi? Maşallah, iddianiza güya destek, yüzsüz hak ve savunma silahı gasplarına, sizi şarlatanlığın peşine takan kullanışlı aptallığınıza kılıf olsun diye şuracıkta mağduriyetlerini
91. ÇALDIĞINIZ, birilerinin sefil menfaatlerine alet ettiğiniz kadınlardan, onların ailelerinden de hiç utanmıyorsunuz değil mi?
92. Kimler kimler yok bu listede? İpek Er, Nevin Yıldırım… utanmanız olmadığı gibi izanınızda yok ama ben bu yazının yazarlarıyla değil,
93. yazarların fikriyatını burada alenen intihalle kullandıkları manipülasyon amaçlı bu saçmalamaların asıl sahiplerini ele alacağım ileride. Siz onların borazanlığını yapıyorsunuz sadece, uğraşmaya değmezsiniz.
94. Buradan genç feministler başta olmak üzere tüm bu zinciri okuma zahmetine giren tüm gençlere sesleniyorum. Hiçbir insan, SADECE O ŞU BU KİMLİĞE SAHİP OLMAKTAN ÖTÜRÜ, tüm zamanlarda haklı, doğru olamaz.
95. Her kim sizden o şu bu kişi, grup, cemaat, dava ve ideoloji uğruna AKLINIZI, SORGULAMA YETİNİZİ, ŞÜPHE ETME HAKKINIZI askıya almanızı ve ona/onlara kayıtsız şartsız BİAT ETMENİZİ talep ediyorsa kaçın oradan.
96. Bilin ki o davadan, o ideolojiden, o kimlikçilikten ne topluma, ne bireylere hiçbir hayır çıkmaz. Pusulası hakkaniyet, adalet olan böyle derin kubur çukurlarına düşmez. Olur da bir hata yapar, düşerse, özeleştirisini verir, içinden çıkar.
97. O çukurun içinde böyle takla atıp, kendini iyice kubura gark etmez.
98. Bu özeleştiri çağrısını içinde bulunduğumuz aşamada en başta #ErilAkademiyeDurDe gibi, son derece vahim bir derde dair herkesin canı gönülden “Evet!” diyeceği bir sloganı ardına alarak
99.bu müfteriliğe, mağduriyet hırsızlığına, bir büyük yolsuzluğa bilerek bilmeyerek imzasıyla ortak olan #ErilAkademiyeDurDe imzacılarına yapıyorum BİR KEZ DAHA.

100. Ve inanın aklım almıyor, siz her biri birbirinden parlak diploma ve kürsülerin sahibi akademisyenlersiniz. Yayınlanan bu ifşa metinlerindeki ifadeler, iddialar ile bu metinlerde yer alan belgelerdeki tutarsızlığa
101. hiç mi dikkat etmediniz? Hafsalam almıyor, İrem’le Pınar’ın aslında aynı belgeyi kullandığını nasıl fark etmezsiniz? Tabii retorik bu soru bir yandan, içinizden biiiir çoğunuzun da bu metne neyin ne olduğunu
102. pek ala bile bile imza koyduğunuzu da çok iyi biliyorum. İmza koyduğunuz metnin de akademidesiddeteyeryok.wordpress.com
103. bu metnin 5 Harfliler ‘de İrem Az imzalı şu yazıda ifade edilen 5harfliler.com/kadinlarin-ve-…
104. ortaya çıkış hikayesi ve metnin çıkış sloganında ifadesini bulan haklı çağrıya imza kabulü için koyduğunuz âli (!) kriterler de, her zaman pek KAPSAYICI olduğunu iddia ettiğiniz feminizm yorumunuzun,
105. akademide kadınların başında en büyük sorunlardan biri için toplanan imzada bile ne kadar DIŞLAYICI OLDUĞUNUZU ortaya koyuyor. Bu konuda naif olamayacağım, gayeniz akademide ataerki şiddet ve ayrımcılığıyla
106. mağdur edilen kadın akademisyenlere el vermek, destek olmak, bu alanda cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak için bir kısım yapısal değişiklilere çağrı yapmak olsaydı, böylesi dışlayıcı bir metne imza koymazdınız.
107. Yoksa bunu da mı okumadınız? Okuduysanız, siz kim oluyorsunuz da akademide eril şiddetin türlüsünden çok çekmiş, fakat PD-UÖ davasında dönen sahtekarlıkları da gören ben ve benim gibi nicesinin
108. derdini ve mağduriyetlerini, bu davanın şarlatanlıklarına, ha şurada avukatının da ifadesiyle cascavlak ortaya konmuş, emeğinin hakkıyla bir yere gelmeye çalışan kadınların emeklerinin, üstelik
109. akademide patriyarkayla sözde mücadele adına (!) aşağılanmasına, bu kadınların enayi yerine konmasına alet edersiniz? Affedersiniz ama ataerkiyle mücadele ona boyun eğerek, eğmeyenlerle de alay ederek
110. verilemez. “İşbirlikçi” demişsiniz ya metinde bize, işbirlikçinin feriştahı hâlâ daha bu suça ortak olanlardır. Pes vallahi!
111. Bu arkadaşlardan bir kısmının da FEM-POL-BÜR’ün yarattığı hedef gösterme, bol kepçeden eril küfürlü sosyal medya linci, HORMONLU DOMATES’e aday gösterilme gözdağı,
112. işinden, yer aldığı projelerden edilmeye kadar varan bir dizi zorbalığın yarattığı tehdit ve şantaj havasında bu metne imza koyduklarını da biliyorum.
113. İnsanları çirkeflik ve zorbalıkla terörize etme (bin defa düşünürüm bu kelimeyi kullanırken ama olan buydu), onları bu yolla boyun eğmeye zorlama
114. tam olarak çetelerin hatta mafyanın yapacağı iştir ve mafyatik yöntemlerle iş çeviren bir oluşumun da genel olarak sosyal adaleti sağlamak, özel olarak da toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele gayesi
115. taşıması mümkün değil. Çeteciliğin gayesi zorbalıkla maddi kazanç ve imtiyaz elde etmektir. Gaye hak mücadelesi, arayışı falan değil, dört dörtlük şekilde sınıfsal 1 temele dayanıyor, hak arayışına değil. O da şu:
116. Hareket içinde zaten imtiyazlı olan bir azınlığın, imtiyazsız olan ve güya haklarını savunduklarını iddia ettikleri imtiyazsız kadın, çocuk ve LGBTİ bireyleri, ataerkinin şiddeti her geçen gün daha da artan taarruzu karşısında
117. çırılçıplak ve SAVUNMASIZ bırakmayı göze alarak, imtiyazsız mağdurların savunma araçlarını TAMAMEN ŞAHSİ MENFAATLERİ İÇİN GASP ETMEK!
118. Şunu defeatle zincirlerimde dile getirdim, fakat ne yazık ki hâlâ daha anlaşılmamış olduğunu görüyorum. Ne yazık ki ülkenin kaymak tabaka akademisyenleri de dahil olmak üzere, bu ülkede ciddi bir
119. okuyamama, okuduğunu anlayamama sorunu var. O yüzden umarım artık son kez, şu altını kalın kalın çizerek bir daha yazıyorum. Çoktan idrak etmiş olanlara tekrar olduğu için özür dilerim:
120. Benim için Haziran 2020’nin ikinci haftası Pınar Dinç ve İrem Aydemir’in çakma ifşa zincirlerinde yayınladığı belgelerini dikkatle incelememle başlayan bu dava, başından beri ne Özkırımlı’nın ve Dinç’in şahsı ile ilgili ilgiliydi.
121. Daha 72 TW’de de yazdığım gibi ikisini de tanımam etmem. 21.6.2020 tarihinde attığım ilk mini zincirden bu yana bu konuda yazdığım tüm zincirler, bu konuda birbiriyle tutarlıdır.
122. Bu mesele benim için başından beri politik, sosyolojik, hukuki ve biraz da tarihsel bir vakaydı.
123. Ayrıca ben kimsenin avukatı falan değilim. Size Umut Özkırımlı tacizci değildir diye bir şey söylemedim. Bilmiyorum, tanımıyorum dedim:
124. Babamın oğlu olsa hiçbir erkeğe taciz vs. konularda kefil olmam. Niye olayım? Yeri geliyor, insanlar evlendikleri, bilmem kaç sene bir yastığa baş koymuş oldukları adamları hiç tanımamış olduklarını anlıyorlar
125. hayatlarının ortasına düşen bir krizde. Ben size sadece şunu dedim, bakın işte yukarıdaki linkin altında 200 TW sonunda yazdıklarımla:
126. VELEV Kİ UÖ TACİZCİ BİR ADAM, BU DAVA O DAVA DEĞİL, BURADA BÜYÜK BİR ŞARLATANLIK DÖNÜYOR. Ve bu işin sonunda da başta kendiniz olmak üzere, TR feminizmi, kadınlar, çocuklar
127. LGBTİ bireyler ÇOK ZARARDA ÇIKACAK, AMAN!, dedim
128. O ŞARLATANLIĞIN ne olduğuna da, işte zincirler orada, açar bakarsınız. Ortaya çıkan yeni belgeler ve Hanımefendinin bir master öğrencisine yazdırdığı teze varasıya çalışmalarını incelemem neticesinde BU ŞARLATANLIĞIN
129. hangi vahim kabahatlerden müteşekkil olduğunu tek tek yazdım. Bunun içinde:
I. NEPOTİZM VAR (suçlusu 2 kişi!!!!),
II. DUBLE DUBLE İNTİHALCİLİK VAR,
130. III. İçine bir öğrenciyi çok mühim bir belge üzerinde oynayarak ilave bir çakma ifşa yapmaya ikna edebilen ORGANİZE bir MÜFTERİLİK VAR
Ve en önemlisi de,
131. IV. Bence tüm bu organize müfteriliğin en başından beri temel motivasyonunu sağlayan 185 BİN AVROLUK BURSUN İÇ EDİLME YOLSUZLUĞU VAR.
132. Bunları sade laf sözle iddia edip, yazıp bırakmış da değilim, tek tek belgeleriyle ortaya döktüm. Siz ne yaptınız?
133. 150+ yıllık bir hareketi ve en önemli savunma silahlarımızı böylesi utanç verici bir şarlatanlığa alet ettiniz ve çıkan tüm bu kanıtlara rağmen bunu sürdürmeye devam ettiniz.
134. İçinizden bazıları hâlâ da devam etmekte ve onlar hiç kusura da bakmasınlar. Bundan sonra 1. Kamuoyuna sunulmuş bu belgelere ve 2. Müfteriliğin mahkeme kararıyla tesciline rağmen HALEN MANİPÜLASYONA DEVAM EDEN HER KİM VARSA
135. kendilerinin PD’nin 1.6.2020 tarihli çakma ifşasından bu yana, PD ile, onun erkek arkadaşıyla, bu kişilerin iş çevreleriyle, Lund Üni ile ve LUND ÜNİ.’NİN ilişkide olduğu burs dağıtan İSVEÇ KURUMLARIYLA
136. ortak iş (ortak yayın, çalıştay, ediston kitap vs.) yapmış, onlardan burs, fon vs. sağlamış, bu işlerin, fonların, bursların alayı ve bu kişilerin isimleri artık ŞAİBELİDİR. Tekrar: Eğer “halen manipülasyona devam ediyorlarsa”. Nokta.
137. Sözgelimi bu bağlamda şu proje ve katılımcılarına insanlar bakacaktır tabii:
138. Gelelim yine Özkırımlı’ya. ALINAN KARAR KENDİSİNİ (CİNSEL) TACİZCİ SUÇLAMASINDAN AKLARMIŞ, AKLAMAZMIŞ… bunlar benim meselem değil, ben ne hukukçuyum, ne İsveç’teki mahkemenin
139. yargıcıyım, ne İsveç hukuku üstünde uzmanlık sahibiyim. Kararın Türkçe’ye çevrilmiş tam metnini zaten Özkırımlı yakında yayınlayacakmış, o zaman PD’nin reel ve sanal avukatları metnin içinde takla atabilirler.
140. Ancak mantığım, aldığım şu kadar hukuk derslerinden çıkarttığım, mesela dün bir hukukçunun baştan sona çok iyi zincirde de ifade ettiği gibi,

(bkz. )
141. bir insanın tüm zamanlar ve mekanlar boyunca tacizci olduğunun yahut olmadığının iddiası hukuken çok sakat ve absürd bir pozisyon. Hukuk kişinin sınırsız mekan ve zamandaki durumu ile değil tek tek vakalarla ilgilenir.
142. Bu açıdan tarihe (daha doğrusu tarih yazma işine) benziyor. Sizin gayeniz Özkırımlı’nın tacizciliğinin ispatı idiyse, aldığınız ya da peşine takıldığınız vaka yanlıştı. Sizde benimle ve savlarımla ilgili
143. karın ağrısı yarattığını düşündüğüm asıl meseleye de açıklık getireyim de onun da kesin kaydı şurada dursun madem. Gün ola, Özkırımlı ile ilgili kendisinin geçmişinde yahut gelecekte yer aldığı yeni bir taciz vakası
144. olayın mağdurunun ifşasıyla (çünkü başka kimse bu ifşayı yapmaya yetkili değildir) ortaya çıkar, yine o ifşanın
I. Tutarlılığına ve samimiyetine
II. Hayatın olağan akışıyla çelişmemesine,
145. III.müddeinin ve şüphelinin iddianın öncesindeki yaşantılarında aralarında bir husumete olmamasına,
146. IV.müddeinin iddialarının şüphelinin kesin delilleriyle çürütülmemiş olmasına
bakarak, elbette ve can-ı gönülden bu kriterleri sağlayan her ifşa ve ifşa sahibinin yanında, arkasında dururum.
147. Hiç biriniz hala bu kadar basit bir ilkesel duruşu defalarca ifade etmeme rağmen hâlâ anlamadıysa, bunu işte bir kez daha dile getiriyorum.

Şüphesiz , kendi adıma, çıkacak başka ifşa ve ifşacılar için de geçerli!
148. UÖ sadece bir X’tir benim için, bir başkası Y. İlkelerim hep aynı. Hiç fark etmez.
149. Artık öğrenmeyen kalmadı ama bir daha tekrarlayayım: Kadının beyanı esastır (KBE) ilkesi MAHKEME VE SAVCILIK SORUŞTURMASINDA esas alınan bir prensiptir. Bu ilke beyanın esas alınarak,
150. yani müddei için bir delil kabul edilerek, derhal savcılık soruşturması açılmasını sağlar. Beyanın delil (hakikat değil, iddiaya delillerden en önemlilerden biri)
151. olarak kabul edilmesinin koşulları da üstte sıraladıklarım gibidir. Bunu ben demiyorum. Bizzat feminist hukukçulardan Hülya Gülbahar diyor ki, 200 TW’de de yazmıştım:
152. Ha-şa ne ben, ne ifşanın yapıldığı cümle kamuoyu bir mahkemenin savcısı, hakimiyiz. Ancak işin pratiğinde, ne yazık ki kamuoyunun, özellikle de sosyal medya kamuoyunun her bir üyesinin
153. bir nevi yargıç kürsüsüne oturtulmuş olmasına yol açıyor. Hukuk işletilemediği sürece ne yazık ki ifşa sürecinin kaçınılmaz görünen zayıf yönlerinden biri bu. İnsanlara tek tek, konu hakkında hüküm verme, dahası en hafifinden
154. “toplu kınama” ile başlatılan ve son zamanlarda mezkur şüpheliyi ve hatta onunla o şu bu şekilde ilişki halinde olduğu düşünülen insanları işinden etmeye kadar varabilen “cezalandırma” yetkisi biçildiğinde
155. iş dehşet bir sanal linçe dönüşebiliyor. Bu işin neticesi bazen intiharlara, cinayetlere, itham edilen kişinin ailesini mağdur etmeye kadar varabilen sonuçlara kadar varabiliyor.
156. Şimdi evvela söz konusu taciz suçuysa hukukçular af buyursun ve yanlışım varsa onlar düzeltsin: bu suçun cezası 1-2 yılı geçmiyor bildiğim kadarıyla, onun da hükmü açıklanmıyor vs.
157. Ha bu adaletsiz bulunabilir, âlâ. O zaman söz konusu kanunların değişmesine yenilenmesine veririz enerjimizi. Ama her ne olursa olsun bu suçun karşılığı ölüm cezası değil, suç ve ceza arasında bir denge olmalı.
158. Tacize ölüm cezasını layık görürseniz, tecavüz edip kadını yakana ne ceza biçeceksiniz? Öldürüp cesedinin üstünde mi tepineceksiniz? Vahşi batıda mı yaşıyoruz? İkincisi, suçun bireyselliği ilkesi gereğince, itham edilen kişinin
159. ailesi, eşine dostuna varan cezalandırma hukuki kabul edilemez. Üçüncüsü (ve bu konuda yazılacak, çalışılacak çok şey var aslında) “kamuoyu önünde özür” göz ardı edilecek, hafife alınacak bir durum değildir.
160. Elbette özür ve yüzleşme, işlenen suç ya da suçların varlığını, yaşanmış mağduriyeti ortadan kaldırmaz.
Ancak kamuoyu önünde dilenen özür, mağdurun haklılığını, işlenen suçun sabitliğini net
161. şekilde ortaya koyar. Bunun herkesin gözü önünde tanınmasının bile yaşanan mağduriyet üzerinde sağaltıcı bir etkisi olur.

Bunun tersi inkar, daima yaşanan mağduriyeti ağırlaştırıp, kronik hale gelmesine neden oluyor.
162.Bu nedenle değil taciz, en büyük insanlık suçu olan soykırımda bile siyaseten suçuyla yüzleşip özür dileyenle dilemeyen bir tutulmaz.

Suçluya yaşattığı mağduriyetin en azından devam eden etkilerini ve kendisini düzeltme fırsatı tanınır.
163. Samimiydi, değildi küçümsemelerine, yok saymalarına girmeden, evvela özrü ciddiye alır, kişinin sonraki eylemleriyle özrünün tutarlılığına bakarsınız, bitti!
Özrü kabul etmek ya da etmemek biz hasbelkader yargıç
164. kürsüsünde kendini bulan bizlerin değil, mağdurun bileceği iştir.

İddia soruşturma ve mahkemeye yansıdıysa ne güzel. O zaman iddiayla ilgili inkar edilemez açıklıktaki deliller ortada ve mahkemenin adilane yürümediği
165. gözlenmekteyse (bkz. Gülay Mübarek’in ifşa süreci) sonuna kadar kamuoyu baskısı yapılır. Ortadaki iddianın delilleri daha muğlaksa,
166. (çünkü ne yazık ki tacizin delilleri nadiren mevcut oluyor) ve eğer iş zaten hukuki sürece girdiyse, o zaman benim naçizane tavsiyem (siz isterseniz başka türlü davranırsınız elbette) o zaman mahkeme kararını beklersiniz.
167. Girmediyse ve girecek gibi de değilse (mesela tacizin yıllar önce vuku bulduğu durumlar) o zaman en azından mağdur ifşacının samimiyet ve tutarlılığına bakarsınız.
Bu süreç biraz zaman alıyor ve ama buna değer.
168. İlla anında konuşmak, tepkinizi göstermek, hele hele ifşacıyı sorgu suale tutmak zorunda değilsiniz!
Ama PD ifşasının en büyük, en âşikar zaafiyeti başından beri samimiyetsizlik ve ifade tutarsızlığıydı.
169. Böyle yaparsanız PD-İÖ ifşası sonucunda olduğu gibi yahut mesela yakın geçmişte yine beyanın yalan beyan olduğu mahkeme kararı ve kamuoyu önünde itirafla ispatlanan bir başka durumda olduğu gibi
170. (Şükrü Erbaş için yapılan çakma ifşa) sonradan size sorumluluk ve vicdan yükü olabilecek hareket ve kararlardan mesul olmazsınız
171. Bu yine hafifçe atlatılan bir yanlış alarmdı Şükrü Bey açısından muhakkak kesinlikle öyle olmasa da. İtham edilen kişiye haberturk.com/adana-da-tecav…
172. ve ailesine çok daha ağır sonuçları olan
sondakika.com/haber/haber-if…
173. vakalar da yaşandı bu ülkede ve o zaman da cinayeti işleyen babaya sosyal medyada “oh, eline sağlık” çeken çok kişi olmuştu.
Bu vakada beyanın sahibi kız çocuğunun kendi içindeki mağduriyet hikayesi de baştan aşağı
174. korkunç ve yürek parçalayıcı. Bunu da lütfen atlamayın. Söylemeye çalıştığım sadece şu: Feminist ifşanın amacı, işlemeyen adaleti bir şekilde işler hale getirmektir.

Daha ayrıntılı tanımını daha ilk zincirimde yapmıştım bkz:
175. İfşa ile kimin haklı olduğunun kararı sosyal medya kullanıcılarına bırakılıyorsa, bu kullanıcıların verecekleri hükmün, koyacakları eylemin kararı, sorumluluğu ve o sorumluluğun getirdiği vicdani yükümlülük de
176. yine sosyal medya kullanıcılarına aittir. Bu sorumluluk ve vicdani yükümlülüğü taşıyan insanlara da
177. “niye destek/ niye köstek oldun? Niye konuştun?/ niye sustun?/ niye sordun?” baskısını yapmak, hele hele kullanıcıları verdikleri/ vermedikleri tepkilere bakarak fişlemek
(PD-İA çakma ifşası sürecinde bunlar hep yapıldı biliyorsunuz)
178.zorbalıktır.

Bir ifşa yapıyorsanız,

a.kanıt sunmanız her zaman mümkün değil, şart da değil. Fakat mahkeme huzurundaki beyanda aranan “samimiyet, tutarlılık vs.” kriterlerin sosyal medyada da aranacağını bekleyebilirsiniz.
179. Bu koşulların sağlanıp sağlanmadığını sorgulamak, desteğini istediğiniz insanların hem hakkı hem sorumluluğu. Eğer psikolojik olarak bunu kaldırmaya kendinizi henüz hazır hissetmiyorsanız, hazır olduğunuzda yapın.
180. İfşada zaman aşımı gibi bir kısıtlama yok.

b.“Falanca beni taciz etti, bana şiddet uyguladı ve bunu nasıl yaptığını hiç de anlatmak zorunda değilim”, yaklaşımı destek talebinizde ciddi iseniz, tutulacak bir yol değil.
181. Kimse böylesi bir trajik durumda kimse sizden müstehcen, ya da sizi rencide edebilecek, dile getirirken sizi üzecek ayrıntıları anlatmanızı beklemiyor. Fakat “tacizdir”, “şiddettir” diye koyduğunuz olay ve durumun
182. tanımını, açıklamasını, çok zorda kalıyorsanız, ima yolu ile bile de olsa ifade etmeniz gerekiyor ki, SM kullanıcıları iddianızın taciz/ şiddet vs. kapsamına girip girmediğini değerlendirebilsin.
183. c. “Hiç kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsin”, diyen ağır ablalara kanmayın. Eğer elinizde ifşa iddianızı destekler nitelikte somut kanıtlar varsa, yaygın destek almak için bunları ne kadar dökebiliyorsanız o kadar iyi.
184. d. Hiç kanıtınız olmayabilir. Bu, cesaretinizi kırmasın. İfadelerdeki samimiyet ve ifade ve eylemlerin tutarlılığı gerçekten çok önemli. İddiasında haklı olanlar, zaten bu konuda bir sorun yaşamazlar;
185. mesela geçtiğimiz aylarda birinin yaptığı gibi, iddiasını desteklemek için koyduğu belgede ifşasındaki ifadeleriyle çelişen verileri ortaya dökmezler:

186. Üstelik de çoğu zaman tacizci, birden çok kadını taciz etmiş oluyor. Aynı tacizci ile ilgili sizden sonra başka mağdurların da ortaya çıkması, kanıtınız olmasa bile büyük ölçüde haklılığını ortaya koyacaktır.
187. Ama adaletsizlik, hukuksuzluk başka bir hukuksuzlukla da çözülemez. Bunu özellikle pek devrimci olduğunu iddia ederek külliyen hukuk tanımazlığı savunan feminist arkadaşlara
188. ama en çok da geçen kışki ifşa dalgasında da şimdiki bu mahkeme sonucunda da alenen hukuk mukuk tanımadığını beyan eden avukatlara söylüyorum. Bu yaklaşımı cüppelerinin altında savunmayı
189. kendine yedirebilen avkatlara (!) ve kendine “hak savunucusu” kimliği, görevi biçen cümlesine:

Sizin yaklaşımınız, Western filmlerinde “Biz burada yabancıları sevmeyiz dostum, onları önce asar, sonra yargılarız”,
190. diyen “vahşi Batı” kasabalılarınkine benziyor.

Ne yaparsanız yapın, mevcut adalet sistemine güvenmiyorsanız, isterseniz yargılayıp hükmü kesecek bir feminist yargı platformu kurun,
191. ama önce belli tanım ve kriterler üzerinden yapılmış bir yargılama ve hüküm olsun.

Öte türlü, itham edilen kişiyi “aha işte bu fail, alın bunu ne yaparsanız yapın”, diye bir kalabalığa teslim etmenin adı başkadır.
192. Bunu salık verenler, üstüne üstlük eline hemence bir taş alıp atmaya girişmeyenleri fişleyenler, itham edenler, hiç boşuna kendilerine hukukçu demesinler.

Kitabî bilginizi, dava ezberlerinin
193. körlüğü içinde yutup hasır altı edebiliyorsanız, en temel hukuk ilkelerini pratikte uygulamaktan acizseniz, yakın o diplomalarınızı daha iyi.
194. Cüppelerinizin sağladığı otoritelerin altında kimseye hukuksuzluğu “hak savunuculuğu” adı altında satmaya hakkınız YOK.
195. Hukuksuzluk ortamı eeeeen başta ve ennn önce toplumda en zayıfların aleyhine işler. Tarihte bunun istisnası yok!

Bakın şu dahi sineye çektiğiniz, önerdiğiniz HUKUKSUZLUKtan iyidir:
196. Siz dersiniz ki, “Biz bir Feminist Front/ Feminist Cephe/ Feminist Yargı Komisyonu kurduk. Bu komisyonda da toplumun her kesiminden
197. kadın ve LGBT-i bireyler temsil edilmekte. Bizim TACİZ TANIMImız şudur.

Bu tanım uyarınca ifşa edilen şahısları şu şu şu kriterlere göre yargılıyoruz. Taciz faili olduğu konusunda HÜKÜM VERDİKLERİMİZİ de işte,
198. öz-savunma uyarınca Hindistan’da kadınların yaptığı gibi toplaşıp dövüyoruz/ kapısına kırmızı boya/ kafasına çürük yumurta vs. atıyoruz…” vs.

Ha bu çözüm bile yargısız infazdan, hukuksuzluktan yeğdir!
199. Böyle bir komisyon, feminist cephe vs. kurulursa, şu iki nokta çok önemli:

a.Böyle bir komisyon, toplumun her kesiminden mağdurlar için son derece kolay ulaşılabilir olmalı.
200. b. Bu komisyonda karar alma, tanım ve eylem koyma birkaç kişinin imtiyazı haline gelmemeli.

Çeşitli konularda uzman olanlar sorulduğunda görüş bildirirler, ancak gerektiğinde de geri çekilip sözü,
201.sesini kitlelere duyurabilme ayrıcalığına sahip olmayanlara bırakabilmeli.

Ben bu ilkesel duruş ve önerilerle ne feminist hareket içinde aman aman öyle kanaat önderliği gibi bir role soyunmaya,
202. ya da o şu bu örgütte, yayında kendime bir koltukçuk, bir köşecik edinme dertlerim var.

Tersine şu meseleyle işim bir bitsin, arkama bakmadan topuklayacağım bu alandan ve kendi çalışma konularıma geri döneceğim.
203. Kusura bakmayın, ben tarihçilik alanının dejenerasyonundan şikayet ederdim geçen seneye kadar, ama hiçbir alanda çürümenin, ezberciliğin bu kadar yoğun, fanatizmin bu kadar kesif, çirkefçe ve belaltı vuruşların bu kadar meşru
204.sayıldığı başka bir çalışma alanı daha görmedim.

Şu anda şu kadarcık konuşma, çözüm önerileri sunma hakkını kendimde görüyorsam, bunu sadece KİB ilkesine ve feminist ifşaya bu ülkenin
205. her kadını kadar muhtaç olduğum için, yalnız ve ancak bu ülkede yaşayan EN SIRADAN KADIN kimliğinin bana verdiği hak ve yetkiye dayanarak bunu yapıyorum.
206. KİB’in de Feminist ifşanın da son 1,5 sene içinde aldığı darbeleri atlatarak SİZ BİR AVUÇ İMTİYAZLININ DEĞİL, tüm toplumun nazarında sağlam MEŞRUİYET ZEMİNİ üzerinde oturabilmesi ÇOK ÖNEMLİ olduğu için yapıyorum.
207. Yoksa ne bu alanda yıllardır çalıştığımı ne de -bunu da esef duyarak söyleyeyim- bu alanın tabanında, sokağında göğüs göğüse savaşanlardan olageldiğimi iddia etmedim.
208. Yine de SIRADAN KADIN KİMLİĞİmle bu kadarını söylemeye hakkım olduğunu düşünüyorum, çünkü örgütlü feminizm maalesef benim de savunma silahım olan KİB ve feminist ifşayı bu süreçte büyük bir riske attı.
209.Halen de çıkıp şöyle eni konu, rövanşist de olmayan bir özeleştiri yapan yok!

Bu durumda sizlerin “feminist”ten saymadığı ÖRGÜTSÜZ SIRADAN KADINLARIN KONUŞMA HAKKI DOĞAR BACILAR.
210. Kusura bakmayın, bu süreçte bizim değil, büyük ölçüde kendiniz adına, örgütleriniz ve bu çalışma alanı içinde akademik, gazeteci vs. kimliğiyle yer alan manipülatör bir çoğunuz da kendi maddi çıkarları doğrultusunda hareket ettiniz+
211. VE KİMİNİZ DE HÂLÂ DA ETMEKTESİNİZ.

Finali toplayacağım ileriki bölümlerde işim yalnız manipülasyona DEVAM EDEN bu kişilerle. Bu diğerlerinizin hesaplaşmayı hak etmediğinden değil.
212. Fena halde ediyorsunuz da, birincisi dediğim gibi hepinizle tek tek uğraşmaya zamanım, gücüm, enerjim yok.

İkincisi hâlâ hatanızdan döneceğinizi ve feminist hareketin selameti için özeleştiri vereceğinizi ümit ediyorum
213. SON OLARAK: Bu zincirin başında bahsettiğim bana bu vukuatın en başında “tetiklenme” yaşatan ve belgeleri yakından incelememe neden olan, stalking meselesi ile ilgili “O şey” i unutmadım.
214.Ama STALKING çok önemli ve dikkatli yazmak istediğim bir konu. Bunca ağır mesele ve 213 tweetten sonra şimdi siz de yoruldunuz, ben de çok yoruldum. Bu konuya sonraki zincirde devam edeceğim.

Sabredip okuyan herkese teşekkürler.
@threadreaderapp unroll pls.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Adrenalin Arsızı

Adrenalin Arsızı Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @elcinarabaci

19 Oct
Beklettiğim herkesten özür diliyorum. Dilerim beklediğinize değer size hazırladığım final. Ben onu girmeye başlayasıya kadar bi alt tweette linkini koyduğum zinciri dikkatle okumanızı tavsiye ederim.

Bugüne kadar malum davaya ve ondan önemlisi onun açtığı gedikten ifşa olan+
ifşa olanların idrakine ve anlatısına bunca emek, zaman, mesai harcamış birisi olarak, bana hiç düşünmediklerimi düşündürten, çok sofistike ve tekrar tekrar okuyup üstünde düşünmek istediğim bir metin buldum aşağıda:
Hareketin gidişatı, destek olunanın (her kim olursa olsun, bunu genel bir sorun olarak düşünüyorum) günün sonunda, işin koptuğu -kopacağı noktada yapayalnızlığı...
Feminist hareketin bir parçası, bir feminist ifşa olarak görünen bir olayın ardında ortaya çıkıveren+
Read 6 tweets
19 Oct
Akılla bir konuşmam oldu dün gece
Sana soracaklarım var dedim
Sen ki her bilginin temelisin
Bana yol göstermelisin.

Yaşamaktan bezdim ne yapsam
Birkaç yıl daha katlan dedi
Nedir dedim bu yaşamak
Bir düş dedi birkaç görüntü
Evi barkı olmak nedir dedim
Biraz keyfetmek için
Yıllar yılı dert çekmek dedi

Bu zorbalar ne biçim adamlar dedim
Kurt, köpek, çakal, makal, dedi
Ne dersin bu adamlara dedim
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi
Benim bu deli gönlüm dedim
Ne zaman akıllanacak?
Biraz daha kulağı burkulunca dedi...

Hayyam'ın bu sözlerine ne dersin, dedim
Dizmiş alt alta sözleri
Hoşbeş etmiş derim dedi

Read 4 tweets
19 Oct
İşittim ki Dr. @Aslan_D_U aşağıdaki zinciri RT'yeni blokluyormuş.

Neyse ki benim için öyle bir sorun yok zira ben geçen aylarda, kendisinin Boğaziçi Buddy grubunda, Boğaziçi Uni öğrencilerini "ben Lund'dan bildiriyorum", (amanın pek objektif yerinden veri!) diyerek apaçık+
yalanla manipüle ettiğini tespit ettiğim zaman bloklanmıştım zaten. Bkz neler demiş objektif biliminsanı Dr. Aslan:
UÖ'ye soruldu:
"1. Hiç evlendiniz mi?
2. Kaç doktora öğrencisine tez danışmanlığı yaptınız ve kaçıyla ilişkiniz oldu?
+
Read 4 tweets
16 Oct
Ya işin bu boyutu o kadar komik ki, 16.7.2020'de yayınladığım 72 TW'de vakanın 1 nepotizm vakası olduğunu ortaya koyunca, "ne alakası var cinsel tacizle?!", "seeeen bk çukuru... lağım faresisin" diye hakaret sıralayanların alayı şimdi nepotizm ne onu öğrenmiş, +
"Aaaaa... ama UÖ'nün nepotizmi de atlanmamalı", diye yazıyor. Siz ne ara öğrendiniz bakalım nepotizmi 🤣

Hepinizin 72 TW'den sonra attığınız birbirinden veciz ve seviyeli tweetleriniz duruyor bende. Alfabetik sırada, tarihli marihli kayıtlı, misss gibi arşivli bilgisayarımda.
O yüzden işgal ettiğiniz kürsülerin, köşelerin, cüppelerin sorumluluğunu taşıyarak öz eleştiri verecekseniz verin Pazartesi'ne kadar.

Ha veremiyor, hala bana çamura debeleniyorsanız, siz bilirsiniz...
Read 10 tweets
16 Oct
Bin defa söyledim yazdım ama, hâlâ anlaşılmıyor sanırım, ama 72 TW'den itibaren bakarsanız gayet tutarlıyım bu konuda:

Benim derdim meselem ne PD'yle ne UÖ'yle. Yazdığım her şey TR- AKADEMİK VE HUKUK başta olmak üzere sol-liberal düşün dünyasındaki ÇÜRÜME!
Öyle başladım, Pazartesi akşamı benim için başından beri bir Hukuk, Sosyoloji ve biraz da Tarih vakası olan bu dava ve onun ifşa ettiklerinin analizi onunla bitecek.
Özetle "birilerinin "uçkur davası" na ne yazdı be kardeşim!", diye bakıyorsanız meseleye, zaten ya sessize alın, ya bloklayın beni gitsin.

Ne ben böyle anlaşılmak istiyorum, ne siz okuduğunuzu anlıyorsunuz... Benden gelen veri akışını kesin o zaman. Çözüm bu.
Read 4 tweets
16 Oct
Arkadaşlar, inanmayacaksınız ama dün gece giden elektrikler, ertesi gün 15:00'de geldi. Bilgisayarımı, telefonumu henüz şarja taktım, yeni açıyorum. Fakat daha da önemlisi bu arada benim biraz sağlığımdan gitti.

Merak etmeyin, halet-i ruhiyem gayet iyi durumda, zımba gibi.+
+ fakat işte kaportanın yaşı belli :D @narlaincir 'in dediği gibi 1000 ya da 50 yaşında olmasam da, 45 yaşındayım ve ne kadar psikolojinizi sağlam, kuyruğu dik tutmaya çalışsanız da vücut belli bir oranın üstünde stresi kaldıramıyor ve illa tepkisini koyuyor.
Ben de iki gündür, tahammülfersa bir migren ağrısıyla mücadele ediyorum, geçmiyor, geçemedi.

Bu floodun gerisi muhakkak gelecek. Bana Pazartesi gecesine kadar müsaade edin, cidden dinlenmem ve yazarken zihnimin pırıl pırıl bir berraklıkta olması lazım.
Read 15 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(