Bob Dylan, ailesinin köklerini şöyle açıklıyordu kitabında:
"Anneannem, köken olarak Türkiye’dendir. Trabzon limanından gemiyle, Karadeniz’i geçmişler. Anneannemin aile adı “Kırgız”dır ve Kağızmanlıdırlar (Kars)
1-Dedemin annesi ve babası da aynı yerde ayakkabıcılık ve deri işçiliği yaparlarmış.10 yaşlarımdayken Ritchie Valens’in “La Bamba” şarkısı herkesin dilindeydi;ama ben Ritchie’nin Bir Türk Kasabasında
(In A Turkish Town) şarkısını söylerdim;“gizemli Türkler ve yukarıda yıldızlar”
2-Bu şarkı bana Ritchie’nin “La Bamba”sından daha uygun görünüyordu ama nedenini kesinlikle bilmiyordum.”
Mayıs 2003′te yayımlanan “Dolmakalem Savaşları” kitabımın “Euro-Dolar Savaşı” başlıklı bölümünde, ABD’nin Irak işgalini canlı yayında nasıl izlediğimi şöyle anlatıyordum:
3-“19 Mart 2003 Saat 04:40. Az önce Amerikan uçakları Bağdat’ı bombalamaya başladı.Bütün televizyon kanalları, bombalama görüntülerini anında aktarıyor. Televizyonun sesini kapatıp; Joan Baez’in, Bob Dylan’la birlikte söylediği “Rüzgârda Savruluyor”u koydum müzik-çalara:
4-Blowin’ in the wind.Gece sessiz, duvarlar ince, komşular duyabilir, uyanabilir, umurumda değil; açtım sesini. Amerikan solcularının bu devrimci halk şarkısı, Bağdat halkını öldüren Amerikan bombalarının ekrandaki görüntüsüne eşlik ediyor şimdi:
5- kişi adam denmek için;
kaç yol geçmesi gerek
martı kuma konmak için;
kaç deniz aşması gerek
bomba yasaklanmak için;
kaç can alması gerek
yanıtı dostum, yel aldı gitti;
yanıt rüzgarda savruluyor…
6-kişi göğü görmek için;
kaç kez bakması gerek
çığlıkları duymak için;
daha kaç kulak gerek
savaş dursun demek için;
daha kaç ölü gerek
yanıtı dostum, yel aldı gitti;
yanıt rüzgarda savruluyor.
deniz dağı delmek için;
kaç yıl dövmesi gerek
halk özgür olmak için;
7-kaç yıl tutsaklık gerek
kaç kez kaçırmak gerek
yanıtı dostum, yel aldı gitti;
yanıt rüzgarda savruluyor…”
Sevgilisi JoanBaez’le birlikte 1960′larda Batı’dan tüm dünyaya yayılan gençlik hareketlerinin simge adlarından biri olacaktı Bob Dylan.
8-Yazdığı sözler ve yaptığı besteler 68 Gençlik Hareketi’ne damgasını vuracak ve Time Dergisi, 1998′de onu Lenin ve Mao ile birlikte “Yüzyılın En Önemli 100 Kişisi” arasında gösterecekti. Çünkü o, Amerika’nın yaşayan en büyük ozanıydı.
9-Yalnızca besteleriyle değil, yazdığı dizelerle de Amerikan edebiyatının en namuslu kalemleri, en yetkin şairleri arasına girmişti. Ezene karşı, ezilenden yana; öldürene karşı, öldürülenden yana; hırsıza karşı, soyulandan yana; paraya karşı, emekten yanaydı.
10-Bob Dylan 3 cilt olarak tasarlayıp yazdığı özyaşam öyküsünün ilk cildini 5.10.2004′te “Chronicles:Volume One” adıyla yayımladığında,bu kitap 19 hafta boyunca New York Times’ın çok satanlar listesinden inmeyecek ve Amerikan Kitap Eleştirmenleri Örgütü,
11-en iyi 5 kitaptan biri olarak ödüllendirecekti.
Amerikalılar, Amerika’nın yaşayan en büyük halk ozanı ve ”Dünyanın En Önemli 100 Kişisi”nden biri olan Bob Dylan’ın özyaşam öyküsünü okurken; o güne dek bilmedikleri şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşacaktı.
12-Dylan, ailesinin köklerini şöyle açıklıyordu kitabında:"Anneannem köken olarak Türkiye’dendir.Trabzon limanından gemiyle,Karadeniz’i geçmişler; anneannemin aile adı “Kırgız”dır; Kağızmanlıdırlar.
13-Dedemin annesi ve babası da aynı yerde ayakkabıcılık ve deri işçiliği yaparlarmış.10 yaşlarımdayken Ritchie Valens’in “La Bamba” şarkısı herkesin dilindeydi; ama ben Ritchie’nin “Bir Türk Kasabasında” (In A Turkish Town) şarkısını söylerdim.
14-“gizemli Türkler ve yukarıda yıldızlar”… Bu şarkı bana Ritchie’nin “La Bamba”sından daha uygun görünüyordu ama nedenini kesinlikle bilmiyordum.”
***
15-Dört ay önce Bob Dylan’ı sessiz sedasız uğurlayan “Türk” medyası; İstanbul’u üç dinin merkezi yapmak misyonuyla Türkiye’ye gelen U2 grubunu neredeyse bir hafta boyunca manşetlerinden indirmeyecekti.
16-Konser verirken, sahnede; kayıp Fehmi Tosun’un adını anarak tezahürata başlayan U2 grubuna, Tosun’un eşi ve yakınları “sarı-kırmızı-yeşil” egaller hediye etmişti.
17-Türk medyasının Türkiye, Kağızman,Kırgız kökenini açıklamış Dünyanın ön önemli 100 kişisinden biri olan Bob Dylan’ın konserine karşı ilgisiz tutumuyla; özkardeşimiz olan Kürtler arasında etnik siyasi ayrımcılığı körükleyen U2 grubunun konserine karşı tutumu,
karşılaştırmalı+
18-+olarak irdelenirse, “Türk” medyasının Türk toplumuna hangi yabancı tasarıları benimsetmenin aracı olduğu apaçık görülecektir.
Eğer, Bob Dylan, 2004′te yayımlanan özyaşam öyküsünde dedelerinin ninelerinin kökenlerini açıklarken Türkiye, Kağızman, Kırgız demek yerine+
19-“Anneannem Kürttür, biz Kürt Kökenliyiz” demiş olsaydı,Türk medyası,Dylan’ı dünya çapında büyük Kürt ozanımız diye ilk sayfadan sürmanşet haber yapardı.
20-Türk muhabirler kameralarıyla Dylan’ın çevresine doluşup başına zorla poşi dolayarak boynuna sarı,kırmızı,yeşil fular bağlayıp fotoğraflamak için yırtınırlar;hazır gelmişken İmralıda Öcalanla görüşmek isteyip istemediği ya da ona bir iletisi olup olmadığnı sorup haber yapardı.
21-“Türk” gazete ve televizyoncuları, “Türk” medya patronlarının buyruğuyla, “Kürt ayrımcılığı”nı mutlu edecek ve etnik ayırımcılara özgüven aşılayacak bir iki demeç alıp bir kaç gün manşetleri bu demeçlerle dalgalandırmadan Bob Dylan’ın peşini bırakmazlardı.
22-'Türk'medyasında,küreselci U2′ye gösterilen olağanüstü ilginin kırıntısının dahi,köklerini Türkiye Kağızman,Kırgız olarak açıklayan Bob Dylan’a gösterilmemiş olmasının nedeni,Türk medyasının profesyonelce yürüttüğü Batı’nın 'Türksüz Dünya Düşlerini' gerçekleştirme misyonudur.
23-Batı,1917′de tasarladığı “Leninsiz, Sovyetsiz Dünya Düşleri”ni 1990′da gerçekleştirir gerçekleştirmez;hiç ara vermeksizin, derhal “Atatürksüz, Türksüz Dünya Düşleri” tasarısını gerçekleştirmeye koyulmuştur.
24-Bu tasarı; Türkleri bizzat “Türk” ”aydınları aracılığıyla ‘”Türk” sözünden, “Türk” olan her şeyden ve Türklüğünden utandırma, iğrendirme, uzaklaştırma, koparma tasarısıdır.Bu tasarının ilk “Türk” uygulayıcıları, 1990′ların ilk yıllarında, “Türkler genetik olarak göçebedirler,+
25-barbardırlar”diye yaygaraya başlamış;ve hemen ardından, “Türkler aptaldır,Türklerin beyni domuz eti yemedikleri için gelişmemiştir”,“Atatürk kendi imzasını kendisi atmaktan aciz, imzanın kişilik demek olduğunu bilmeyen,kendi imzasını bir Ermeni kaligrafa sipariş eden biriydi”
26-yaygarası koparmışlardır.
Atatürk’e ve Türklüğe yönelik aşağılamaları başlatan bu “sol” maskeli “öncü” çıkışlardan sonra, ardılları da öncülerin açtığı bu kapıdan geçerek, Türk toplumunda yurtkardeşliği ve özgüven duygusunu yıkıp etnik ayrışmayı gerçekleştirmeyi amaçlayan+
27-amaçlayan bu tasarıda profesyonelce görev almışlardır.
1990′lardan bu yana son 20 yıldır Türkiye’de Atatürk’ü ve Türklüğü aşağılayıp, yüz kızartıcı yalanları sanki gerçekmiş gibi duyuran “Türk” medyası, geldiğimiz aşamada, artık “Türk” sözcüğünü elinden geldiğince hiç++
28+ hiç kullanmamak; şayet bu olamıyorsa “Türk” sözcüğünün önüne ya da ardına mutlaka olumsuz bir takım nitemler ekleyerek kullanmak noktasındadır.
29-Kağızman,Kırgız,Türkiye kökenlerini açıklayan Bob Dylan’ın Türk medyası tarafından bunlardan hiç söz edilmeksizin ve kendisiyle bir söyleşi dahi yapılmaksızın birkaç satır haberle uğurlanması;buna karşılık etnik ayrılıkçılara sempati dağıtarak dinleri küreselci kalıba dökme+
30-+misyonerliği yapan U2 grubunun “Türk” medyası tarafından el üstünde tutulması; 1990′da düğmesine basılan “Türksüz Dünya Düşleri”nin gerçekleştirilmesi doğrultusunda 20 yılda ne kadar yol alındığını ve “Türk” medyasının üstlendiği “Türksüzleştirme” görevini hangi ölçüde+
31-+ölçüde başardığını göstermesi bakımından anlamlıdır.
Batı’nın “Türksüz Dünya Düşleri” tasarısının medya ayağında etkinlik gösteren “sol” maskeli “aydın”lara ve “aydın” maskeli “küresel diktatörlük misyonerleri”ne karşı polemik yazılarım, 1993-1995 yılları arasında+
32-“Kitap Gazetesi”nde yayımlanmıştı.Şimdi bu yazılarımı güncelleyip genişleterek “Kalemin Namusu: Türksüz Dünya Düşleri” adıyla kitaplaştırmaya çalışıyorum.
33-Türk toplumunun özgüveninin hangi aydınlarca,hangi amaçlarla, nasıl yıkılmaya çalışıldığını;
Türkiye’nin nereden,nereye,nasıl ve niçin savrulduğunu doğru biçimde kavramazsak;ülkemiz ve toplumumuz için tasarlanan kötü sondan kurtulmamız olanaksızdır. @cengizozakinci-Bütün Dünya
34-“Bana satılmış bir medya verin,
size cahil bir toplum yaratayım.”
Joseph Goebbels / Hitler’in propaganda bakanı
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Prof.Dr.Halil İnalcık, soyu bile bilinmeyen Osmanlı sülalesinin, "Türk-Oğuz Kayı soyuna PARAYLA bağlanma" hikayesinin içyüzünü Tv de anlatmıştı. Şoka giren anlı şanlı uydurmasyoncu Osmanlı tarihçileri de gık diyememişti...
1-Soyu belirsiz Osmanlıların soy kazanma, asalet ve itibar kazanmak için ve de, Anadolu'daki Türkmen ve Oğuzları kandırmak için, "parayla tutulmuş talimatlı tarihçilerle!!"
Oğuzların Kayı Boyu'na nasıl bağlandığını,hocaların hocası Prof Dr Halil İNALCIK anlatmaya devam ediyor.
2-Modern Türkiye'yi 70 yıldır Ciasal İslamcılara ezberlettirilen yeni Osmanlıcılık safsatasıyla yıkmaya çalışıyorlar! Osmanlı'yı yüceltip, Cumhuriyet'e ve Atatürk'e sövüyorlar! Oysa Osmanlı'nın soyu bile belli değildir! Bu meyanda herşeyleri yalandır.
ATTİLA'NIN HEDEFİ:
Fransız tarihçi Marcel BRİON,Büyük Hun İmparatoru Attila'nın büyük idealini şöyle sıralamaktadır:
"Attila,Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar her tarafı kendi yönetiminde birleştirmeyi düşlerdi.
Roma imparatorluğuna da bu birlik içinde bir yer ayırmıştı.
1-Avrupa halklarını da bir birlik halinde, ilk Avrupa birligini oluşturarak, kendi yönetimi altında idare etmek istiyordu.Attila'nın bu planı, onun dehasının bir eseridir.
2-Bu plan; Attila'dan yardım isteyen ve kendilerini de yönetmesini isteyen,Galya'lıların, İberya'lıların, Britan'ların, İskandinavların ve Yunan'lıların da isteğiyle ortaya çıkmıştı.
"Türkiye'de iktidarımızdan önce taş üstüne taş konmadı"diyen AKP, Atatürk'ün ülkenin kalkınması için mücadeleyle ve fedakarlıkla yoktan var ettiği kurum ve işletmeleri ya yabancılara sattı yada kaderine terk ederek tasfiye etti. #GiderayAKbatırdınız
Fabrikalar satıldı üretim olmadığından ve tüm ürünler ithal olduğundan Dolar ve Euro artıyor. Şekeri , nohutu , mercimeği ve samanı dahi ithal ediyoruz .Dış güçler hikaye yani.
Paranın değerini ülkenin üretim gücü belirler...Üretirsen paran değerli olur . Ben demiyorum koskoca ekonomi hocası diyor .
"...Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan'da olurdu, ama Trakya ve Anadolu'da kalmazdı. 100 yılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası'ndan sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz?"
1-Ve Amerikalı tarihçi devam ediyor:
"...Ne Türk ne de Türkiye kalırdı.
Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı!"
46 raporlu mısır koçanını veya tevilci Mustafa Amağanı okuyanlar
dünyanın en büyük tarihçilerinden olan Prof Dr Justin McCarty'i bilmez!
2-Yaklaşık 10 sene önce
Atilla İlhan: Türklerin diğer milletlerden farkını açıklamıştı.
Bizde olan onlarda olmayan bakın neydi? Ivır zıvır gündemlerle beyninizi iğdiş etmelerine izin vermeyin, bilgiyi keyifle alın...
Karar verdim, artık arap islamını terk edip, öze dönüp, çevrecilik, ekoloji ve atalarımın ruhları üzerinden yürüyen Kamlık İnancına, Tengrici inanca döndüm. #İsrafHaramdırDiyanetKapatılsın
1-Ağaçların ruhu olduğuna inandığında zaten ağaca saygın artıyor ve koruyorsun. Ağaçlara saygı duyan tüm doğaya saygı duyar.
2-Eski Türklerin dini yok inancı vardı. Şimdi Türklerin dini var inancı yok.
Türkologların, şair, yazar, fikir adamı,Türk aydınlarının,uğradığı katliam, sürgün ve baskılar...16.Y.Y. ortalarından itibaren ve özellikle de 17.Y.Y'dan sonra,Türk dünyası+
1- +Türk dünyası dediğimiz büyük coğrafyanın doğu,batı, kuzey ve güney uçlarında kırılmalar ve geriye dönüşler başlamıştır. Bu geriye dönüş ve çekilme süreci, ne yazık ki, önlenemeyen kanlı bir "etnik arındırma"yı ve "soykırım"ı da beraberinde getirmiştir.
2-Çünkü çekilme ve geri dönüş süreci başlayınca, yerli halklar Türklerin onlara davrandığı gibi davranmamış; Türk ordusunun çekildiği bölgelerde silahsız ve savunmasız kalan sivil Türkleri, amansız ve acımasız bir etnik arındırmaya, sürgün ve soykırıma tabi tutmuşlardır.