Binlerce yıl önce, 30 keçi Sümerliler tarafından takas edildi. İşlemi kayda geçirmek için, küçük bir kil tablete, işlemin faturası oyuldu. Basit geometrik işaretler çiftlik hayvanlarını ve erzakları temsil ediyordu. Dairelerin içindeki çentikler ise miktarı gösteriyordu.
İlk resimsel yazı sistemi Sümerliler tarafından MÖ 3250 civarında kullanılmaya başlandı. Sümerlilerin resimsel yazıyı kullandığı dönemde Mısır’da da Hiyeroglif resimsel dil kullanılmaya başlanmıştı.
Resimsel – Piktografik – yazı, anlatılmak istenen kavramın şeklinin çizilmesi ile başlamıştı. Anlatılmak istenen dağ ise üç tane yan yana tepe çiziliyor, anlatılmak istenen eğer kadın ise bir üçgen çiziliyordu.
Bu şekilde yaklaşık 2000 görsel kullanılıyordu ve her bir görseli ezberlemek bugün tüm yol işaretlerini ezberlemek gibiydi.
MÖ 3000 binde ortaya İdeograma çıktı.
İdeogramda birkaç resimsel işaret bir araya gelerek bir anlam ortaya çıkarıyordu.
Bu şekilde yazı bir değişim geçirmişti. Üçüncü önemli değişim ise yine Sümerliler tarafından kullanılmaya başlanan çizgisel yazı sistemiydi.
Resimsel işaretler daha sadeleşmiş ve onların yerini çizgi ile gösterilen yazı almaya başlamıştı.
MÖ 900 civarında Fenikeliler yeni bir yazı dili geliştirdiler. İlk kez harf sistemli bir yazı sistemi ortaya çıkmıştı ve ilk harf aleph ikinci harf ise bet’ti. Sonraki yüzyıllarda Alfabe ismi bu yeni yazı sisteminin ismi olarak kabul edilecekti.
Yazının, bağımsız olarak, Mezopotamya’da, Mısır’da, Çin’de ve Mezoamerika’da olmak üzere an az dört kere icat edildiği öne sürülüyor.
Hiyeroglifin kelime anlamı “kutsal yazıt” demektir.
Antik döneme ait bir yazı sistemi olan hiyeroglif, ilkçağda Mısır, Hitit, Girit ve eski Amerika toplulukları tarafından kullanılmıştır.
İnsanlar uzun süre konuşabilme ve yazı yeteneklerinin tanrılar tarafından kendilerine hediye edildiği düşüncesini taşıdılar.
Mısırlılar yazının Osiris’in kız kardeşi İsis tarafından öğretildiğine, Babilliler Marduk oğlu Nebo tarafından öğretildiğine, Yunanlılar ise tanrı Hermes tarafından öğretildiğine inandılar.
Levant’ta (Akdeniz’in doğu sahilleri) MÖ 1450 – 1150 civarında geliştirilen ilk alfabelerden sonra yazının esas anlamda çoğaltılması el yazmaları ile oldu.
MÖ 8. yüzyılda keşfedilen Yunan Alfabesi ile başlayan süreçte
papirüs yavaş yavaş yerini parşömene bıraktı, bu süreçte sadece Mısır’da üretilen Papirüsün Anadolu’ya ithalatı yasaklanınca Pergamon Kralı II. Eumenes parşömenin icadına ön ayak oldu. O dönemden sonra yaygın olarak kullanılan bu yazı aracı hayvan derisinden imal edilmekteydi.
Gerek çivi yazısında, gerek Mısır hiyeroglif yazısında başlangıçta her bir sembol bir nesneye veya soyut kavrama karşılık geliyordu.
Bu yüzden çok sayıda sembol vardı. Zamanla seslere karşılık gelen yazı sembolleri ortaya çıktı.
Bir nesneye karşılık gelen sembollerle seslere karşılık gelen semboller birlikte kullanılmaya başladı.
Romalılar Yunan alfabesini Latince yazmak için uyarladılar. Roma İmparatorluğu vasıtasıyla bu alfabe Avrupa'ya yayılır, kişisel ve resmi yazışma aracı haline gelir.
Yunan dili Fenikelilerden yazının ilk öğrenildiği ve kendi dillerine adapte edildiği dönemde Yunan harfleri sağa veya sola bakar şekilde yazılarak her iki yöne doğru yazılabiliyordu.
Zaman içerisinde Yunanlılar sadece soldan sağa yazmaya başladılar.
MÖ 5. yüzyıla gelindiğinde, yön, bugün kullanıldığı gibi, soldan sağa okunacak şekilde yerleşmişti.
Zamanla, Yunan alfabesi, Avrupa'ya yayılan Latin ve modern Rus alfabesinin öncüsü olan Kiril alfabesi de dahil olmak üzere birçok başka alfabenin oluşmasına katkıda bulundu.
Aramice, İbranice, Arapça gibi Ortadoğu dilleri sağdan sola yazılır.
Tüm bu diller, ilk yazı olan Sümer çivi yazısı ve onun devamı olan Elamca, Babil’ce gibi dillerin, kil ve taş tabletlere, sol el ile kamış veya çivi gibi sivri uçlu nesnelerin
sağ elde ise çekiç tutularak yazılması işlemi, sağdan sola daha rahat ilerlenmesine imkan tanıyordu. Bu noktada kullanım faydası ve yazının yaratıldığı bölgede benimsenmiş köklü gelenek, Ortadoğu’da şekillenen dillerin aynı şekilde sağdan sola yazılmasına sebep oldu.
Taşınabilen harflerle baskının bulunması yazıyı çok daha fazla erişilir hale getirir. 1500'de tahminen 35.000 metin basılmaktaydı.
Yazı ;
“Söz ya da düşüncenin belli işaretlerle saptanması.”
15 Mart 1860 yılında Ukrayna’nın Odessa bölgesinde dünyaya gelir.
Meraklı ve çalışkan bir çocukluk geçirir.
1879’da liseden mezun olduktan sonra Odessa’daki Imperial Novorossiysk Üniversitesi’nde Matematik ve Fizik Fakültesi’ne girer.
Waldemar Haffkine (Vladimir Khavkin), tıp tarihine bulaşıcı ve insanlar için ölümcül olan hastalıklara karşı icat ettiği aşılarla geçen bir isim.
Bulduğu kolera, veba aşısı sayesinde sayısız insanın hayatını kurtardı.
Asi ve isyankar bir genç olan Haffkine öğrenci hareketlerine katılıp protesto ve gösterilerde bulunduğu için okuldan atıldı. Bununla birlikte, yeteneği ve azmi, kendisinin profesörler ve akademik kadrodan destek görmesini sağladı.
1943, Nevşehir Ürgüp’de Tahsin Ağa Kütüphanesine bir görevli atanır.
Günler geçse de tek bir kişi bile gelmez, en sonunda 1 hafta olur.
Kimsenin gelmediğini görünce amirlerine durumu bildirir.
Beklemediği bir cevap alır ;
– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
– Alıyorum.
– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.
Mustafa Güzelgöz, 1921 yılında Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde doğdu.
II. Dünya Savaşı nedeniyle 1940 yılında askere alınarak üç buçuk yıl Tokat'ta askerlik yaptı.
Askerlikten sonra memleketine döndü.
Ortaya çıkış tarihini ve yerini gösteren net bir belge yok.
Arkeolojik bulgulardan elde edilen bilgiler ışığında, tarihin köklü medeniyetlerinden birisi olan Sümerlere kadar uzandığı, yine bu bulgular ışığında,
MÖ 2500’lü yıllarda Çin’de askerlerin bu oyunu oynadığı ortaya çıkmıştır.
Futbol, Dünya’da en çok sevilen ve takip edilen spor dallarından birisi.
Homeros’un eseri Odessa’da da topla oynanan bir oyundan söz ediliyor.
Romalı askerler tarafından oynanan Harpastum ise günümüzde oynanan modern futbolun temeli sayılabilir
Çinliler, iki takım halinde topu yere düşürmeden ortadaki çitin karşı tarafına atmaya çalışırlarken, Avustralya yerlilerinde topu en yüksek noktaya çıkaran gol atmış sayılıyordu.
O halkını ışığa kavuşturan adam.
İsminin anlamı da tam olarak bu.
Hayatı boyunca 70 civarı takma isim kullandı.
Bugün hala ulusunun kurucusu olarak anılmaktadır.
Ho Chi Minh yani en aydınlamış olan.
Vietnam’ın Atatürk’ü sayılan, komutanlık kariyerinde ülkesinde hem sömürgeci Fransa’yı, hem de istilacı Amerika Birleşik Devletleri’ni kesin zaferler kazanarak yenmiş tek lider Ho Chi Minh.
1890 yılında o zamanlar Fransızların Hindi Çini olarak bilinen Fransız sömürgesi, Vietnam da doğar.
21 yaşında Fransız gemisinde iş bulur. Tüm dünyayı gezer.
1919 – 1923 yılları arasında Fransa’da çalışırken sosyalist arkadaşlarıyla vakit geçirmesiyle başladı.
Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesinin ardından Sovyet güçlerinin 1989'da geri çekilmesinden sonra Afganistan'daki merkezi hükümetlerin zayıflıklarından yararlanarak iktidara geldiler ve ülkenin büyük bölümünü kontrolü altına aldılar.
Arapça Talib (öğrenci) kelimesinin çoğulu Taliban (öğrenciler) adını benimseyen örgüt, ülkenin güneyinde Molla Ömer Ahund liderliğinde yaklaşık 50 medrese öğrencisiyle birlikte 1994'te kuruldu.
Afgan toplumu içerisinde hızla taraftar toplayan ve yükselen grup, amacını, Sovyet savaşı ve akabinde patlak veren iç savaşlar sırasında ortaya çıkan savaş ağalarından kurtulmak olarak tanımladı.
Osman amcanın hanımı, dayak yiyip memleketteki anasının yanına gitmiş ve epey zamandır gelmemiştir.
Cep telefonuyla yaptığı çağırma istemlerine cevap alamayan Osman amcanın çamaşır, bulaşık, yemek, temizlik ve çocuklarla uğraşmaktan takadı tükenmiştir.
Kadınını son kez çağırmak için telefona sarılmış, ancak anasının yanından gelmek istemeyen kadın, telefona cevap bile vermemiştir.
Bunun üzerine Osman amca mesaj atmaya karar vermiştir.
Mesajdan 1 saat sonra evin kadını kapıda belirmiştir..
İşte o mesaj;
Kadınım bu sağa son mesajım.
Bebelerinen evde oturup ağlarım.
Çamaşır, bulaşık tarih yaptı.
Kadınım ben bu işlerden ne ağnarım.
Bi tokat salladım değmedi bile,
La bok mu var babağan evinde.
Ula ne bilinmez bir avradmışşın,
Bebelerinen beni mevlam gayırsın.