Muhalefet yeni ekonomi modeline ilişkin “beceremezsiniz, inat etmeyin” demekten öte bir söylem geliştiremiyor. Erdoğan da bu boşluk sayesinde krizi o her zaman kullandığı “elitlere karşı savaş” söylemine büküyor ve kendine yol döşüyor. Peki Erdoğan gerçekten beceremiyor mu?
1/
Aylardır ekonomiyi konuşmamak için türlü bahaneler bulan Erdoğan, artık her fırsatta ekonomi konuşuyor. Başarısızlığı, krizi, yönetememeyi sermaye güçlerine karşı bir çatışma zeminine oturtuyor. Böylece ekonomik başarısızlık politik bir başarıya dönüşüyor.
2/
Dolayısıyla ekonomik başarısızlık üzerinden kurguladığı bu yeni hikaye, politik bir başarının anahtarı oluyor.
Hem bir gelecek vaadediyor, hem de sözümona egemenlerle savaşıyor. Muhalefet bu hikayede tam da Erdoğan’ın istediği gibi konum alıyor.
3/
Yoksulluk giderek derinleşecek. Ancak bu politik başarısızlık anlamına gelecek mi? Erdoğan’ın stratejisi savaşta ödenen bedellere halkı razı etmek. Bunun için evvela ekonomik de olsa savaş konjonktürünün oluşturulması gerekiyor. Dün TÜSİAD’a nasıl yüklendiğini gördük.
4/
Buna karşı muhalefet tam da TÜSİAD’ın dediği gibi halk gerçeğinde karşılığı olmayan “ekonomi biliminin sınırları”nı tarif ediyor. Hiçbir şey yapmadan armutun pişip muhalefetin ağzına düşeceğini düşünüyorlar. Bana kalırsa fena halde yanılıyorlar
5/
Bugün anketlerin muhalefetin lehine seyrettiğini görüyoruz. Ancak böyle devam ederse, tıpkı 7 Haziran - 1 Kasım arasında olduğu gibi sert bir tavır değişikliği söz konusu olabilir. Bunu geçmişte gördük, gelecekte de görmeyeceğimizin garantisi yok. ❗️
Son olarak Kemal Can’ın yayınını herkese tavsiye ederim. Bu meseleyi henüz kavrayamayan kesimlerin, yakın zamanda hayal kırıklığı ile birlikte hayretler içinde bunu konuşacağını düşünüyorum.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1️⃣Dar gelirlilerin bir kısmı son 40 yılda köyden kente göçün ardından popülist politikalarla küçük mülk sahibi haline getirildi. AKP’nin yaslandığı toplumsal sınıflar da bu kesimlerden oluştu. Bu kesimler dar gelirlidir ancak kaybedecek küçük mülkleri vardır.
2️⃣Muhtemelen mülksüz, dar gelirli ama kentli gençlerle aynı politik tercihleri bulunmuyor. Zira korkuları işsiz kalmaktan daha çok tapu rayiç bedelinin aleyhlerine değişmesidir. Buna karşılık Kanal İstanbul’u aynı sebeple destekleyebilirler.
3️⃣Bu kesimlerin gündelik hayatlarının genetiği kente henüz göç eden 1’inci veya 2’nci kuşak olduğu için köyde yazıldı. Ancak genç kuşaklara bu genetik kodu aktarmakta zorlanıyorlar.
1⃣Kerem Kınık lüzumundan fazla büyütülüyor ve meselenin üzerine yanlış sorularla gidiliyor. Mesele Kerem Kınık veya vergi kaçakçılığı değil. (onlar elbette var) Ancak kısaca büyük tezgahı özetlemeye çalışayım
+++
2⃣Doğru soru Başkentgaz'ın Ensar'a neden Kızılay üzerinden para transfer ettiği değil. Bu ilk etapta çözülmesi gereken teknik soruydu. Şimdi uğraşmamız gereken daha temel bir soru var
+++
3⃣Kızılay'ı bir kenara bırakalım. Başkentgaz neden Ensar'a yardım gönderiyor. Geniş, saf ve iyi niyetli insanları zekatımızı veriyoruz diye kandırabilirler. Ancak işin detayı başkadır.
1⃣Türkiye'nin 100 dolarlık gelirine karşılık kaç dolar dış borcu var?
📌2001 Krizi (4. çeyrek): 56,5
📌2009 Krizi (4. çeyrek): 41,5
📌2019 Krizi (2. çeyrek) : 61,9 ❗️
Kriz dönemlerindeki yükselme borcun artmasından değil GSYH'nin azalmasından kaynaklanıyor. Ancak dahası var +++
2⃣Mevcut borçluluk seviyesi sıkça dile getirildiği üzere özel kesime ait. Bu doğru. Yanlış olan ise özel kesim borçluluğunun sorun olmadığı propagandası. Çünkü durgunluk devam ettikçe özel kesim borçları kamulaşıyor.
3⃣Özel kesim durgunluktan kaynaklı borç bulamıyor. Bu durumda özel kesim net dış borç ödeyicisi konumunda.
Özel kesimin dış borcu
📌2017 Ç2: 303,3 milyar $
📌2019 Ç2: 294,7 milyar $
Buna karşılık kamu kesimi dış borcu
📌2017 Ç2: 135,5 milyar $
📌2019 Ç2: 146 milyar $