Ünlü Antopolog, Tarihçi, Prof. Eugene Pittard, 1937 yılı 2. Türk Tarih Kongresinde yaptığı konuşmada ve 1939'da Belçika'da yayımladığı bu Antropoloji kitabında şöyle der: "Hiç kuşku yok ki, Avrupa'ya medeniyeti getirenler, bugün Anadolu'da yaşayan Türklerin Turani Atalarıdır."
1-Prof Eugene Pittard: Eğer Asya'da gündelik yaşayış koşulları derin değişimlere uğramamış olsaydı, Avrupa'nın geri hayat tarzı ilelebet sürebilirdi. Ancak Turanilerin gruplar, kafileler halinde batıya gelmeye başlamasıyla yeni medeniyet durumu Avrupa'ya girmiştir
(İskit kemeri)
Prof Eugene Pittard: Anadolu'nun bugünkü brakisefal insanları, Asya'nın bu yerlileri, bugünkü oturmakta oldukları Anadolu'yu, atalarının isgal etmiş olduğunu düşünmelidirler. Bugün bu kavimler, başka başka isim taşımaktadırlar. Türkistan'da Türkmen, Anadolu'da Türk'türler.
3-Dünya tarihi bakımından önemli bir hadise olarak kaydedelim ki, demirin kâşifi de bunlardır.
Hititlerin de ataları olan bu Hatti ülkesi, Anadolu'nun bu eski brakisefalleri, sebepten sonuca varmak yolu ile, Türklerin de atalarıdır.
4-Hititlerin buğday, arpa ve ehlileştirilmiş bazı yerli bitkileri ektiklerini biliyoruz. O vakitten beri bu tür ziraatın ardı kesilmemiştir. Ziraat ve hayvan besiciliği Anadolu yaylalarında devam ettirilmiştir. Böyle kadim bilgiye malik olmadan yüksek bir medeniyet kurulamaz.
5-Bu ziraat ve hayvancılık Avrupa'da tesadüfen başlamış değildir. Bunun Asya halklarının getirmiş olduklarinı düşünmek zorundayız. Çünkü bu servetlere Asya'nın yerli halkları çok eskiden beri maliktiler.
6-Neolitik medeniyet dediğimiz sosyal inkilabı getirenler bugün Anadolu'da yaşayan insanların, Türklerin atalarıdır.
Bir dönem Cengiz Han ile birlikte hareket eden Tatarlar da, Türk ırkından teşekkül etmiş insanlardır.
Türk olmak koskoca bir tarihi sırtında taşımak demektir...
7-Bu neticelerden varacağımız yer; Avrupa hazır medeniyetimizin bütün elemanlarını ve bazı ırklarımızı kendisinden aldığımız Anadolu'yu ve mücavir memleketleri birer kutsal toprak saymalıyız. Önasya bugünkü Avrupa'nın anasıdır. Prof. EUGENE PİTTARD
Damgaların önemi anlaşıldı mı!
8-İskoç bilgin James Fergusson, 1872'de yazdığı 4 ciltlik Mimarlık Tarihi adlı eserinde şöyle diyor; "Avrupa'ya medeniyeti getiren Türklerin atalarıdır. Avrupa'daki kurganları-mezarları yapanlar Turanlılardır. Antik döneme ait tüm yapıtlar onlarındır."
9-Mart 1886 Senesinde ilk Alman Arkeleoglarından olan
Prof dr Johannes Fressel, München'de yayınlanan bu kitabında Almanların atalarının Sakalar/İskitler olduğunu açıkça yazmaktadır.
Hitler'e kadar Almanlar köklerini Türklere bağlamıştı. Sakalar ortak atalarımız diyorlardı.
10-Dünya da ilk kez Irk Bilim Merkezi Almanya'da kurulmuştur. Kitabın yazarı Prof Johannes Fressel de ilk kurulan
"Alman Arkeleoglar Meclisinin" , Akademisyenlerindendir.
11-Bu da sanırım kaynağın ciddiyeti ile alakalı soruları bertraf etmeye kafidir.
Bu kitapta eski German isimleri de yer almaktadır ( Hun-bolt, Hun-breht, Hun-frid, Hun-gunt, Hun-nart, Hun-caz, Hun-alf Hun-rat, Hun-rih gibi...Hun olmaya da çok önem verilmiştir.
12- ll. Dünya savaşında ise Nazi Almanyası kendini Hintle özdeşleştirmeye çalıştı.
Bugün tarihsel ve bilimsel kökü olmayan sadece Hitlerin adamlarının uydurduğu Hint-Aryan Avrupa tezi literatürde var ama Hint-arilerin kökenini İç Asya'ya yine kendileri bağladılar.
13-İskoçyalı bilgin James Ferguson, 1872'de yayımlanan kitabında (ia600208.us.archive.org/15/items/rudes… ) (Sayfa 30-31, 507, 508) damarlarında Asyalı (Turanlı) İskit kanı dolaştığı inancındaydı ve bunu 1302 yıkında Papa'ya yazdıkları mektupla itiraf etmişler Turani olduklarını duyurmuşlardı.
14-Yahudi ırkı yoktur, Musevi dini vardır. Museviliğe girenleri Yahudi saydık diyen Yahudiler, kökümüz Türk derler. 7 kollu Şamdan bir Hakas Tanrısı Chelbigendir. Hakasların en önemli tanrısı Chelbigen'in Hakasya da bolca Petroglifleri var. İlginçtir Hacıbektaş Müzesinde de var.
15-Almanlar, Italyanlar, İskoçlar, Isveç, Norveç, Macarlar, Yahudiler hatta Ermeniler bile köklerini Türklere bağlamışlar. Ama arapçı Prıf dr Yasin Aktay'a, arapçı şair İsmet Özel'e ve azılı Türk düşmanı ümmetçi o tayfaya göre, Türk ırkı diye bir şey, Türkçe diye de dil yoktur!..
16-Adamdaki paradoksa bak, Yunanca var, Arapça var, Farsça var, Yunan milleti var, Arap milleti var, Fars milleti var ama Türkçe ve Türk yok! Ve bu rezil adam bunu İslamcı, ümmetçi kimliği öne çıkarmak için yapıyor!
17-Prof dr Adile AYDA: eğer PELASGLAR, TYRRHENLER, ETRÜSKLER üzerinde çalışmalar yapılırsa, sadece ANADOLU'nun tarihin ilk günlerinden beri TÜRK olduğu değil; EGE ADALARI'NIN, YUNANİSTAN'IN, hatta İTALYA'nın üzerindeki TÜRK etkileri ispatlanmış olacaktır.
18-Herodot’un, Grekler tanrılarını Mısırlılardan aldılar sözü unutuldu. Medeniyetin,
Mezopotamya-Anadolu-Mısır/ Türkistan-Hindistan ve Çin aksından doğduğu unuttuldu Ama Avrupa emperyalizmi yine kendine bir kök bulamadı, sonunda Grekleri ata ilan ettiler!
20-Prof dr Mustafa Aksoy'un 18 yıllık saha çalışmasından küçük bir bölüm dinleyince saha çalışmasının ne kadar önemli ve zahmetli bir iş olduğu anlaşılacaktır. O derece de önemli.
Dr @ESonnurOzcan ile
Prof dr @SosyologAksoy un söyleşisine dikkat lütfen!
21-Ermeni Tarihçi Genceli Kiragos, 10 Ciltlik "Ermeni Tarihi" adlı eserinde, bizim Selçuklar dediğimiz devlete ve dahi Tuğrul Beye, Çağrı Beye Alparslan'a İskit der ve
1071 yılında "İskitler Anadolu'ya geri döndü" demektedir.
(Tellioğlu, 2020: 30-31)
22-KSENOPHON'un meşhur
"Anabasisi- Onbinlerin Dönüşü" eserinde, Anadolu'daki İskit tayfalarının etraflıca anlatıldığı unutulsa da! biz, UNUTTURMAYACAĞIZ!
Çoğumuz bu kitabın adını duymuştur ama pek azımız okumuştur. Bence şimdi tam okumanın ZAMANIDIR.
33-İskoçlar, İsveçler, Almanlar, Bulgarlar... ne diyorsa onları aktarıyoruz ne eksik ne fazla.
34-Atatürk'ün Türkçeye çevirttiği J.Oppert'in kitapları:
-Les Inscriptions des Achéménides, 1852.
-Ecriture Anarienne 1855.
Expédition Scientifigue en Mésopotomie, 3 cilt, 1859
-Historie des Empires de Chaldée et d'Assyrie, 1865.
-Le Peuple et la Langue des Médes, PARİS, 1879.
35-Linguistik Arkeoloji Araştırma Grubu'nun lideri, Almanya'daki Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü'nden ve Nature dergisinde yayınlanan çalışmanın baş yazarı, (karşılaştırmalı dilbilimci)
Martine Robbeets: Dünya'daki dillerin kökeni Türkçedir dedi! tr.sputniknews.com/20211111/turkc…
36-Tarihi kayıtlar ortadayken neden Amerikan Başkanları her 24 Nisan'da büyük felaket diyorlar?!
1915 tehcirinde İstanbul'daki Ermenilerin burnu kanamamışken neden büyük fekaket diyorlar? Sebebi Kiragos tarihinde saklı: Anadolunun tekrar Türklere geçmesi onlara göre felaketmiş!
37-Atatürk'ün çabalarıyla oluşturulan Türk Tarih Tezini yeniden okullarda okutmazsak, önümüze koyulan menüyü yiyip mankurt olmaktan başka şansımız yok maalesef. En büyük emperyalizm kültür emperyalizmidir. Ekonomik veya askeri başarıları bile yok eder bu!
38-Kuyruğu kesilen yılan ile oğlunu kaybeden adam bir daha nasıl ki dost olamazsa, Türklerde Hınçakların, Taşnakların katliamlarını, toplu mezarlarını asla unutmaz! İstedikleri kadar büyük felaket zırvalarıyla bizi aşağılasınlar bizde bunları unutmayız!
39-Kıytırık Amerikan Başkanlarının her 24 Nisandaki Büyük Felaket zırvaları bizim gerçeklerimizi örtemez!..
41-Prof. Dr. Erich Feigl ve Stanford Shaw Yahudidirler. Bu ikili Ermenilerin soykırım yalanlarına öyle darbeler vurdular ki, Ermeniler onların evlerini yaktılar, defalarca suikast düzenlediler!
Bunlar büyük felaket yalanıyla Anadolu'nun büyük bir bölümüne sahip olmak istiyorlar.
42-OYSA Ön-Türklerin M.Ö 13 bin lerde Anadolu’ya geldiğini, İst. Ünv. Senatosunun “Şeref Doktoru”, Türk Tarih Kurumu “Onur Üyesi” payesi ile ödüllendirdiği Afif Erzen, yıllar süren araştırmalarını 1984'de yayınladığı “Anadolu ve Urartular” kitabında bilimsel olarak kanıtlamıştır.
43-Avrupalı Tarihçiler de,
Türk Tarih Tezi de,
Prof Kazım Mirşan'da aynı şeyi söylüyor: Ön Asya Türklerin öz vatanıdır. Türkler, Anadolu’da yeşermiş medeniyetlere beşiklik etmiştir. Başka bir deyişle; Türkler, Anadolu’da can bulan medeniyetlerin hem anasıdır, hem babasıdır.
44-Tolunoğulları (868-905)
2-Ihşidoğulları (935-969)
3-Eyyubîler (1171-1250)
4-Memlükler/Devletü’t-Türkiyye (1250-1517),
5-Osmanlı İmp (1517-1882).
Tam 1000 sene K.Afrika'ya Türkler hakimdi ama Osmanlı'da Türklükleri UNUTULDU Sebebini BULUN!
Türklüğü yaşatanlara da selam olsun
45-O gün her yaştan, her meslekten insanlar Atatürk'ü dinlemeye gelmişti.
Atatürk de onlara diyor ki; "Türklüğün unutturulmuş büyük medeni vasfını bütün Dünya'ya yeniden tanıttık..."
46-ARAPÇA'NIN TÜRK DİLİ İLE KURULUŞU
Arap dilinin esaslı toplanması ve sözlüklere alınması Abbasiler devrinde olmuştur.
Arap dilinin ilk defa olarak en iyi sözlüğün yazan CEVHERİ
Arap bilginlerin yazdığı üzre
FARABLI BİR TÜRK'TÜ...
47-TEKRAR-EN!
Bundan 250 yıl geriye giderseniz Amerikalı,
900 yıl geriye giderseniz de Rus bulamazsın!
1200 yıl geride İngiliz,
1700 yıl geride Fransız,
2000 yıl geride ise Alman bulamazsın.
Ama İnsanlık tarihinde ne kadar geriye giderseniz gidin Türk bulursunuz...
48-Türk Tarih Tezi tekrar okullarda okutulunca twitter hesabımı kapatıp emekliliğe başlayacağım. Zaten o günlerde bizlere ihtiyaç kalmamış olacak.
İlk başta Ülkücülük böyleydi.
Sonra Tanrı, Allah oldu.
Bozkurt'un etrafına sarılan hilal daha önemli oldu.
Atsız terk edildi, Ötüken dergisi yasaklandı.
"Tanrı Türkü Korusun" yerine "Kanımız Aksa da zafer İslamın" denilir oldu.
Ahmet Arvasi'nin Türk-İslam sentezi saçmalığı esas alındı ve Türklük kağıt üstünde bırakıldı, sonra o ülkücülerin çoğu menzilci oluverdi! Artık ülkücüler de Türk tarihine birer yabancı-el oldular, tıpkı araplar gibi...bu yüzden sığınmacı arap istilasına gık diyemiyorlar! 50 bin askerin, polisin, öğretmenin, korucunun, kundaktaki bebeklerin katili terör örgütünun liderini Devlet Bahçeli TBMM'ye davet etti!
Sıradanlığın dibi budur!
Oysa İspanyollar ETA'yı,
İngilizler İRA'yı yok sayarak, toplumdan dışlayarak yok etti.
Onların yok etme metodu yerine tam tersi bir metodu niye uyguluyoruz!?
Çünkü İspanya'yı İspanyollar,
İngiltere'ye de İngilizler yönetiyor.
Bizi de yıllardır Vatikan ile Washington'un seçtiği memurları yönetiyor!
Türklerin en büyük hatası kriptoları baş tacı yapan hoşgörüsüdür!
Padişah 2. Mahmut döneminde Sarayı teslim alan Süleymaniye li Halid-i Nakşi tarikatı Alevi Bektaşi dergahlarının malına mülküne çöküp, Hacıbektaş Postunda oturan Hamdullah Çelebi'yi idamla yargılayıp, diğer dedeleri köylerinden sürgün etmiş, dedelerin köylerine geri dönme şartı ise Naksiliği kabul etmek olmuştu.
Benzer bir durumu,
"ben Bizans İmparatoru Muhammed'im" diye madalyon bastıran Fatih Sultan Mehmet yapmıştı!
Dün ne yapıldı ise bugün de aynısı yapılmak isteniyor ve üstelik bunu yapanlar yeniden Osmanlı devrine geri dönelim diyenler.!
1-SAKLI TARİH:
Bahtiyar Aydın ve Dr Çiğdem Bayraktar Ör ile
Osmanlı'dan Günümüze Türkçülük neden Yükseliyor?
Ümit Özdağ özelinde İSTİBDAT DÖNEMİ UYGULAMASI GERİ Mİ GELDİ? VE DAHA PEK ÇOK KONU İÇİN YOUBTUBE LİNKİ EKTE
@BayraktarOr ile
@Saka_larr ⏬
2-Vatikan'ın büyük vergi ve kilise yapım masraflarından kurtulmak isteyen Adriyatik derebeyleri çok daha az vergi ile Osmanlı'ya katılıyor kendilerini güvenceye alıyorlardı. Aynı Osmanlı 400 yılda Yemen'i fethedemedi ve 1 milyonunun çok üstünde Türk genci Yemen'de şehit olmuştur!
Rizeli Şevki Yılmaz, yıllarca Cumhuriyet devrinde Ermeni Manukyan'a kerhane açtılar, Manukyan Müslüman Türk kızlarını satıyor, vergi rekortmeni oluyor diye diye köy kahve dolaşıp Atatürk'ü ve Cumhuriyeti kötüledi. İşin iç yüzünü bilmeyenler de ağladı üzüldü cumhuriyet düşmanı oldu.
Oysa Manukyan'nın dedesine o kerhaneyi Sultan Padişah ll. Mahmut artırmıştı.
Hepsi , MK'tv de SAKLI TARİH programında anlatıldı.
@BayraktarOr ile ⏬
Osmanlı tahtında Sultan 2. Mahmut oturuyor.
Osmanlı-Rus savaşı sürüyor.
Osmanlı ordusunun Tuna garnizonlarında ekmek yok!
Çünkü ekmeği yapacak UN yok, Buğday yok!
Osmanlı, ünlü Yahudi banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild, gerekli buğdayı satın alıp Osmanlı’ya verir.
Osmanlı devleti, aldığı buğdayın ancak yarı parasını ödeyebilir...
Yıl: 1834
Osmanlı tahtında Sultan 2. Mahmut oturmaktadır.
Yunanlar Osmanlı’ya başkaldırmış, savaşmış ve bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Ayrıca, Osmanlı devletinin Yunanlara tazminat ödemesi karalaştırılmıştır...
Osmanlı yine banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild’in bir temsilcisi İstanbul’a gelir, sözü edilen parayı öder, Osmanlı’ya borç yazılır.
Yıl: 1853–1856
Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecit oturmaktadır...
Kırım Savaşı sürmektedir...
Osmanlı ordusunun silaha ve mühimmata ihtiyacı vardır, ama bunları alacak parası yoktur...
Osmanlı, yine banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild aracı olur, Osmanlı’ya 10 milyon 514 bin 976 kuruş borç verip
40 bin tüfek,
2 bin şişhane,
10 milyon fişek ve 50 milyon kapsül alınır.
Yıl: 1855
Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecit oturmaktadır.
Zaten kasasında parası olmayan Osmanlı’nın, Kırım Savaşı sırasında masrafları çok artmıştır.
Çok acele ve çok büyük paraya ihtiyacı vardır.
Osmanlı yine banker Rothschild’a başvurur.
Osmanlı, istediği borç karşılığı Mısır vergisi, İzmir ve Şam gümrüklerinin gelirlerini teminat olarak gösterir, yani ipotek ettirir, Patlak büyür.
Rothschild bu teminatlarla yetinmez. Çünkü Osmanlı devleti, aldığı buğdaydan kaynaklanan borcun yarısını hâlâ ödememiştir.
İşte bu nedenle Rothschild; İngiltere ve Fransa’nın kefil olması koşuluyla Osmanlı’ya borç vermeyi kabul eder.
Osmanlı devletine 5 milyon Sterlin borç verir.
Yıl: 1891
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazinede para yoktur.
Bir kez daha banker Rothschild’e başvurulur.
Rothschild; yüzde 4 faizle, ödeme süresi 60 yıl olan, 6 milyon 316 bin 920 Sterlin borç verir.
Yıl: 1894
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazine tam takırdır.
Borç için yine banker Rorhschild’e başvurulur.
Rorhschild, yüzde 3,5 faizle 8 milyon 212 bin 340 Sterlin borç verir.
Borcun geri ödeme süresi 61 yıldır.
Osmanlı bu borcu yıllık 330 bin Sterlin taksitlerle ödemek üzere borç senetleri imzalar.
Tarih: 1 Kasım 1922
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Osmanlı saltanatına son verdi,
Tarih: 17 Kasım 1922
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçtı.
Tarih: 24 Temmuz 1923
Lozan Antlaşması imzalandı...
Genç Türk devleti, Osmanlı devletinin borçlarını yüklendi.
Bu borçlar arasında banker Rorhschild’den alınmış borçlar da vardı.
Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri gereğince, banker Rorhschild’den alınmış olan borçlar Rothschild Ailesi’ne ödendi...
Değerli Dostlar,
Kamu maliyesi uzmanı Dr. Mahfi Eğilmez, Osmanlı’nın borçlarını hesapladı.
2013 yılının kurlarına göre, Osmanlı devletinin toplam borcu 500 MİLYAR DOLAR tutuyordu.
Bu borcu, büyük devrimci Atatürk’ün önderliğinde “Yeniden Doğan” Türk milleti ödedi...
Değerli Dostlar,
Bu yazının kısa özeti şudur:
Yıkılıp giden Osmanlı’nın 500 MİLYAR DOLAR borcunu, Osmanlı’nın aşağıladığı Türk halkı ödedi.
Bu gerçeği, Osmanlı palavralarıyla kandırılmak istenen halkımız, özellikle de gençlerimiz hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar
çünkü bugünde borç beşyüzü aştı, ödeyecek bir Atatürk daha yok, akıllı olun, halı(devlet) altımızdan kayıyor...
1-Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar
Mahfi Eğilmez
1923'de batılı ülkelerin ortalama kişi başına geliri 6000 dolar, Türkiye'nin aynı standartlara göre düzeltilmiş geliri ise 700 dolardı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk yurtdışı borçlanma Padişah Abdülmecid tarafından 1854 yılında Kırım savaşını finanse etmek için alınmıştır. Tutarı 3,3 Osmanlı altın lirasıydı. Bu borçlanmanın ardından peş peşe borçlanan Osmanlı İmparatorluğu borçlarını ödeyemeyecek duruma gelince borç veren batılı ülkeler bu borçları tahsil etmek için, 1881 yılında, kendi temsilcilerinin yönetiminde, Düyunu Umumiye idaresini kurdurmuşlardır. Böylece Osmanlı İmparatorluğu mali yönetimini başkalarına teslim etmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra bu borçlar Lozan Antlaşmasıyla imparatorluğu oluşturan ülkelere ilgisine göre paylaştırılmıştır.
Lozan Antlaşmasına göre toplam 161.603.833 altın liralık borcun 105.553.623 liralık kısmı yani 1912 öncesi borçların % 62si, 1912 sonrası borçların % 77'si Türkiye'ye kalmıştır. 1928 yılında borçların ödenme takvimini belirlemek üzere Paris'te toplanan borç meclisi toplantıları sonucunda imzalan Paris Sözleşmesiyle Türkiye Cumhuriyetine düşen Osmanlı borçlarının toplamı faizler de dahil olmak üzere 107.528.461 milyon altın lira olarak yeniden belirlenmiş ve ödeme takviminin sonu da 1955 yılı olarak tespit edilmiştir.
Lozan Antlaşması'na öngörülen serbest ticaret zorunluluğunun da 1929 yılında süresinin dolmasıyla birlikte Türkiye ithalat kısıtlamaları ve devletçi ekonomi politikası izlemeye dönmüştür. Bu dönüşü ithal ikamesi politikası, KİT'lerin kuruluşu, sanayi planları (yani planlı ekonomik kalkınma modeli) ve Türk Parasının Kıymetini Koruma mevzuatı izlemiştir.
Türkiye'nin 1929 krizinin yarattığı ortamı da ileri sürerek Osmanlı borçlarının hafifletilmesi, aksi taktirde bu borçların ödenmeyeceği yolundaki başvurusu üzerine borçlar meclisi toplantıları 1930 yılında yeniden başlamış ve borçların miktarı, Türkiye'nin indirim talepleri ve geri ödenme şekli tekrar ele alınmıştır. Üç yıl süren toplantılar sonucunda 1933 yılında imzalanan Paris Sözleşmesiyle Türkiye'nin ödemesi gereken Osmanlı borçları tutarı 8.578.343 altın liraya düşürülmüştür. Böylece Türkiye'nin ödeyeceği Osmanlı borçları yüzde seksen oranında hafifletilmiş oluyordu.
Osmanlı'dan devralınan 107,5 milyon altın lira tutarındaki toplam borcun yüzde sekseninin silinmiş olması büyük bir diplomatik başarı olarak kabul ediliyor.
Bu borçların ödenmesi 1954 yılına kadar sürdü. Osmanlı İmparatorluğu ilk dış borçlanmayı 1854 yılında yaptığına göre bu borçların tasfiyesi 100 yıl sürmüş oluyor.
Bu şekilde tasfiye edilen borçlar bankaların ve çeşitli kuruluşların ellerindeki tahvillerden doğan alacaklardı dolayısıyla kişilerin ellerindeki tahviller ve tutarları bu anlaşmaların dışında kalıyordu. O nedenle bu tahvillerin ve faizlerinin Osmanlı borcu olarak tek tek ödenmesine 1990'lı yılların sonuna kadar devam edildi.
Kaynak:
Hayri R. Sevimay, Cumhuriyete Girerken Ekonomi, Osmanlı Son Dönem Ekonomisi, 1995.
Ali Yavuz, Başlangıcından Bugüne Türkiye'nin Borçlanma Serüveni, SDÜ Fen Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2009, sayı: 20, ss.203 - 226
Gürbüz Arslan, Osmanlı Devletinin Dış Borçları ve Yeniden Yapılandırma Süreci (1930 - 1933), International Journal of History, Vol. 7, Issue 4, December 2015.
2-TTK E. Başkanı Prof dr Metin Hülagü'ye göre(ki Osmanlıcıdır)
1903 yılında Sultan 2. Abdülhamid dünyanın en zengin 3. Padişahıdır. Ancak Anadolu'daki Türkler de o derece fakir ve sefildir.
Sultan vereceği senetlerle Duyunu Umumiye'yi kurdurmayabilirdi..
İtalyan ve Alman Bilim insanları sonunda Etrüsklerin sırrı çözdüler. Buna göre;
Etrüskler, Genç Neolitik ve Tunç Çağı'nda, yaklaşık MÖ 6000'den MÖ 3500'e kadar Bozkırdan bölgeye göç eden Turanilerdir. Biz deyince ırkçı oluyoruz onlardan okuyun. greekreporter.com/2024/08/16/dna…
Bugün kullandığımız Latin abc'yi ilk bulanlardır ETRUSK'ler, Etrüskler tarih sahnesinde " Ön Türkler " olarak biliniyor. Latin abc runik tamgalardan ( harf ) geliştirilmiştir..
Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde latin abc'ye geçiş sürecinde Başbuğ M. Kemal ATATÜRK'e neden latin abc diye sorulmuş. O da latin abc'nin öz de TÜRK abc'si olduğunu söylemiş, alfabrmizin adına da yeni Türk Alfabesi demiştir.
Türk; Hoca Saadettin Efendi'ye göre, leşti, hilebazdı, aşağılıktı…
Türk; Naima'ya göre, azgındı, çirkindi, kabaydı, cahildi…
Türk; Nef-i'ye göre, Allah'ın irfan pınarını yasakladığıydı…
Türk; Baki'ye göre, kabaydı…
Türk; Hafız Çelebi'ye göre, baban bile olsa öldürülmesi gerekendi…
Türk; Sadrazam Kuyucu Murat'a göre, başı vurulması gerekendi…
Türk; Aksaraylı Kerimettin Mahmut'a göre, hunhar köpekti. Me'lundu…
Türk; Merzifonlu Seyyit Abdurrahman Eşref'e göre, eşsiz bir gaddardı…
Türk; Gelibolulu Mustafa Ali'ye göre, pasaklıydı, çirkindi…
Türk; Taşlıcalı Yahya'ya göre, soyu kuruyasıca idi…
Türk; Büyükelçi Moralı Çuhadır Ahmet'e göre, hayvandan farkı olmayandı…
Türk; Tokatlı Nuri'ye göre, şehir dili bilmez hayvandı…
Türk; Şeyhülislam Mustafa Sabri'ye göre, tiksinti duyulandı…
Türk; Vahdettin'e göre, dini, soyu sopu, yurdu belirsiz, cahiller sürüsüydü…
Siniriniz bozulmasın devam etmeyeyim!
Osmanlı…
– Ermenilere, “Millet-i Sadıka”…
– Araplara, “Kavm-i Necip”..
– Rumlara, “Romalı” anlamına gelen “Romeos” derken Türkler'i böyle aşağıladı.
Peki, Türk kendini nasıl görüyordu?
İşte Türk'ün hali; +++
2-++“İlk ders beni şaşırtmıştı.
Bu bölük, o zamanki milletin bir parçasıydı. Hepsi de Anadolu köylüleriydi. Biz Anadolu köylüsünü dindar, mutaassıp bilirdik. Halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler...
Fakat asıl şaşkınlığım ikinci derste oldu. Daha ilk sual cevaplarda anlaşıldı ki, bu askerler yalnız hangi dinden olduklarını değil, hangi milletten olduklarını da bilmiyorlardı.
‘Biz hangi milletteniz' deyince her kafadan bir ses çıktı:
‘Biz hangi milletteniz' deyince her kafadan bir ses çıktı:
‘Biz Türk değil miyiz' deyince de hemen, ‘Estağfurullah' diye karşılık verdiler.
Türklüğü kabul etmiyorlardı.
Halbuki biz Türk'tük. Bu ordu Türk Ordusu'ydu. Türklük için savaşıyorduk...
Asırlarca süren maceralardan sonra son sığınağımız ancak bu Türklük olabilirdi.
Fakat ne çare ki bu “biz Türk değil miyiz?” diye sorunca “Estağfurullah” diye cevap verenlerin görünüşe göre Türk demek Kızılbaş demekti.(…)
Dininde, milliyetinde birleşmiş olmayan bu bölük, dersler ilerledikçe görüldü ki, devletin şeklini, devletin adını, padişahın ismini, devletin merkezini, başkumandanını ve onun vekilini de bilmemektedir.
Hele iş, vatan bahsine dönünce büsbütün karıştı. Kısacası, vatanımızın neresi olduğunu bilen yoktu. Yahut da bütün bilgiler, belirsiz, köksüz, şekilsiz ve yanlıştı…”
Şevket Süreyya Aydemir (1897-1976), öyküsünü yazdığı “Suyu Arayan Adam” kitabında böyle anlattı Türkleri…
VATANDAŞLIK BAYRAMI
Falih Rıfkı Atay (1894-1971),
“Batış Yılları” adlı eserinde kendi kuşağını Osmanlı'nın son çocukları olarak tanımladı:
“Kendime ilk defa ne zaman ‘Türk' dediğimi pek hatırlamıyorum. Bizim çocukluğumuzda ‘Türk', kaba ve yabani demekti.
İslam ümmetinden ve Osmanlı idik. İlmihallerde baş dersimiz ‘din ile milliyetin bir olduğunu' öğrenmekti.
‘Vatan' sözü yasaktı. Onu ben büyüyüp de Namık Kemal'i okuduğum günlerde kitapta gördüm. Kulağımla ancak Meşrutiyet'te duydum.
Biz padişah kulları idik.
Okul çıkışlarında her akşam sıraya girer, ‘Padişahım çok yaşa' diye bağırırdık…”
Buraya kadar yazdıklarımın kuşkusuz amacı var:
Mustafa Kemal de, Osmanlı'nın son kuşağındandı. Türk'ün, Osmanlı iktidarı tarafından nasıl aşağılandığını yaşadı.+
Osmanlı münevverlerinin Babıali'de “Türk” sözünü Arap aksanıyla ifade ederek “Terk” diye yazdıklarını unutmadı. (“Terk” sözcüğünün çoğulu Arapçada “Etrâk” demekti; ve Türklere, “İdrâki biidrak” -anlayışsız Türkler- diyorlardı!)
Oysa…
Türk; Atatürk'e göre, yıldırımdı,
Oysa…
Türk; Atatürk'e göre, yıldırımdı, kasırgaydı, dünyayı aydınlatan güneşti. Bu sebeple…
96 yıl önce…
Tarih: 23 Mayıs 1928.
TBMM, 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nu kabul etti. Böylece…
Asırlardır hor görülen Türk, yurttaşlık payesiyle onurlandırıldı.+
Osmanlı ile Cumhuriyet farkı buydu…
Bugünlerde…
“Osmanlıcı” geçinen kimi AKP'liler, Ekrem İmamoğlu'nun “Türk” değil, “Rum” olduğunu ima ederek onu aşağılamaya çalışıyor!
Demek ki artık…
“Türk”, Osmanlı'da olduğu gibi aşağılanan-horlanan değildi.
3-Bu yazıyı yazalı 10 yıldan fazla olmuş. Milyonlarca insan belki de ilk defa Kürtleşen Türkmenleri öğrenmişti. Hala güncelligini koruyor. turkiye.net/yelpaze/konuk/…
--Amerikalı gazeteci:
Niye değiştirdiniz milletin alfabesini diye soruyor Atatürk'e.
--Atatürk'ün cevabı:
Hayır milletin değil, 10 bin kişinin alfabesini değiştirdim. Doğru alfabeyle de millete de okuma yazmayı öğrettim.
1-Tarih boyunca Türkçe'nin kaydedildiği alfabeler 18 tanedir.
(Dilbilimci Prof Dr Ahmet Buran hocadan alınmıştır) @AhmetBURAN4
@AhmetBURAN4 2-Yıllarca aklımızla alay edercesine bir gecede alfabe değişti de dedemizin mezar taşını okuyamıyorum dedi malum zırtolar, kütüphaneye gidipte hiç bir şey okuyamıyorum dedi aynı zırtolar! Peki bunlar Osmanlı'da alfabe tartışmalarını? Bal gibi biliyorlar.. altayli.net/osmanlida-alfa…