1)Barış Manço Fransa’da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuktur.
Küstah bir spiker vardır ve Barış Manço ile dalga geçmektedir. Sürekli, “İşte Türk, yani barbar, vahşi vs…” demektedir…
2)Barış Manço daha fazla dayanamaz ve spikere;
“Yanınızda kâğıt para var mı?” diye sorar! Bu soruya spiker şaşırır ve “Evet var ama n’olacak ” der. Barış Manço ısrar edince spiker cebindeki kâğıt paraları çıkartır.
3)Bu olaydan az önce Barış Manço canlı yayında “Anahtar” adlı şarkısını söylemiştir.Bu şarkının bir bölümü şöyledir: “Beş Akif- bir Saat Kulesi, iki Kule-bir Fatih, beş Fatih-bir Mevlana, İki Mevlana-bir Sinan” (Barış Manço / Anahtar şarkısı / Darısı Başınıza Albümü / 1992).
4)Bu şarkı bir matematik sorusudur ve şarkıda adı geçen kişiler o dönemdeki Türk parası olan banknotların arkasında fotoğrafı olan kişilerdir…
Barış Manço spikere sorar:
“Bu paranızda fotoğrafı olan kişi kim?”
5)Spiker: “General .”
Barış Manço diğer paralardaki fotoğrafları olan kişileri de sorar, spikerin verdiği cevaplar hep aynıdır,
6)“General, Amiral, “Komutan” Spikerin bu “falanca General, falanca Amiral, falanca Komutan” cevabından sonra, bu sefer de Barış Manço cebinden Türk paralarını çıkarır…
7)Barış Manço der ki:
Bu parada fotoğrafı olan kişi Mehmet Akif Ersoy’dur. Şairdir…
Bu fotoğraftaki kişi Mevlana’dır. Düşünürdür…
Bu paradaki fotoğrafı olan kişi Fatih Sultan Mehmet’dir. Adaletin sembolüdür…
8)Bu paradaki kişi ise Atatürk’tür. “Yurtta barış, dünyada barış” diyen kişidir. Bizim paralarımız bunlar.
Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medeni insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına şairlerimizin, düşünürlerimizin, bilim adamalarımızın fotoğraflarını bastık…
9)Siz Fransızlar kendiniz barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş Adamlarının fotoğraflarını basmışsınız!” der…
10)Barış Manço’nun bu müthiş cevabından sonra televizyon yöneticileri Canlı yayını keserler ve spikeri yayından alırlar, başka bir spiker yerine gelir ve canlı yayın yeniden başlar, yeni spiker Barış Manço’dan ve Türklerden özür diler.
11) "Bir gün ölürsem, öldüğüm günü değil, doğduğum günü hatırlayın." demişti sevgili Barış Manço. Ad günün kut’lu olsun. (2 Ocak 1943)
1)Ömer Seyfettin'in 'Piç' adlı kitabından güzel, bir o kadar da ilginç bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum.Ömer Seyfettin, asker bir yazardır.
İstiklal Savaşı'nda bir çok cephede savaşmıştır.Filistin Cephesinde olan bir hatırasında bakın neler söylüyor.
2)"Alman'ların yenilmesiyle savaş bitmiş, mütareke imzalanmıştı.
Filistin'den çekiliyorduk.
Bir kaç arkadaş subayla,karşı tarafın da subaylarıyla, çekilme işlerini görüşmek için gittik. Karşı tarafta, Fransız üniformalı biri sık sık bana bakıyor, gözünü benden ayırmıyordu.
3)Ben buna bir anlam veremiyordum.
Fransız subay yerinden kalkıp bana doğru geldi ve;
'Nasılsın Ömer Seyfettin?' Dedi.
'Beni nerden tanıyorsun? Ben bir yüzbaşıyım. Öyle tanınacak kadar üst düzey bir kumandan değilim.' Dedim.
Harf Devrimi sonrası İstanbul'da okul çocukları, 16-40 yaş herkesi millet mekteplerine çağırıyor. İnanç, dil, renk, köken ayrımı yapılmadan...Köylere kadar giden tellallar,davulcular,zurnalar eşliğinde bir millet okumaya çağrılıyor.
İyi ama mektebe gelemeyenler hali nice idi? Telaş yoktu, başta Mustafa Kemal Paşa varsa, ''Seyyar Millet Mektepleri'' ayaklarına kadar gider okuma öğretirdi. Peki parayı nereden bulurdu❓ Nutuk'un plak satışlarından, belediye yardımlarından, bağış ve cezalardan vs.
Sonra ise bütçeler planlandı.Böyle böyle hem öğretmen maaşları ödenir hem silgi, defter, karatahta, kalem gibi masraflar karşılanırdı. Bir de ''blöf'' yapardı Gazi Paşa. ''Mektepten diploma almayana iş yok!'' denirdi.Gerçek değildi elbet; kıyabilir miydi halkına❓
ATATÜRK DÖNEMİNDE ASKERLER KUR'AN ÜSTÜNE YEMİN EDİYORDU VE ATATÜRK'ÜN EMRİYLE ASKERLERİMİZE ''ASKERE DİN KİTABI'' ADINDA KİTAP BASILMIŞTI...
1-Cumhuriyetin ilk yıllarında hazırlanan, dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak tarafından övgülü bir önsözü yazılan ve Diyanet İşleri Başkanlarından büyük âlim Ahmet Hamdi Akseki Hoca tarafınan hazırlanan,“ASKERE DİN KİTABI”; Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı sürecinde, ++
2-bütün askeri birliklerde ders kitabı olarak okutulmuştur.Çünkü Atatürk imansız ve İslamsız bir milletin ayakta kalamayacağını ve hele maneviyatsız bir askerin düşmanla savaşamayacağını, vatanını ve halkını hakkıyla savunamayacağını bilecek kadar akıllı, inançlı ve şuurludur.
1)Fransız General askerlerine:
“Kaledeki o bez parçasını indirin” diye emir verir.
Ertesi gün Cuma günü, Maraşlılar kaledeki
Türk Bayrağı’nın indirilip yerine Fransız bayrağının asıldığını görürler.
2)Maraş halkı üzgün ve çaresizdir. Derken Cuma ezanı okunur ve halk Ulu camide toplanır.
Sinirler gergin, herkesin morali çok bozuktur.
Caminin İmamı Rıdvan Hoca Cuma Hutbesi için minbere çıkar ve cemaatin şaşkın bakışları arasında Türk Bayrağını eline alıp şöyle der.
3)“Ey Cemaat, minbere Cuma Hutbesi için çıkmadım, bilesiniz. Cuma namazı hür insanlar için farzdır.
Kalesinde kendi bayrağı dalgalanmayan bir memlekette Cuma Namazı kılınmaz.
Önce bayrağımızı yeniden dalgalandıralım sonra namazımızı kılalım” der.
Mustafa Kemal'le akrandı, 1881 doğumluydu, askeri tıbbiyeden mezun oldu, hekim yüzbaşıydı.
Eğitim için Almanya'ya gönderildi.
Görev yaptığı hastanede Erica'yla tanıştı, hemşireydi, beline kadar örgü sarı saçlı, tipik Alman güzeliydi.
2)Ragıp'ın aklı başından gitti, kaçamak bakışlarla kendisini süzen o mavi gözlere kelimenin tam manasıyla vurulmuştu.
Ragıp da filinta gibi delikanlıydı,üstelik Almanca'yı akıcı şekilde konuşuyordu,espriler mespriler,romantik cümleler filan,kızı bağladı,flört etmeye başladılar.
3)Doğrusu Erica da ilk günden gönlünü kaptırmıştı ama, mantığı engel oluyordu, Alman gerçekçiliği ağır basıyordu, çünkü, özellikle babasının ne cevap vereceğini çok iyi biliyordu, bir Türk'le bir Müslüman'la evlenmesine asla müsaade etmezlerdi, ayrıca, kendisi koyu bir ++
Mustafa Kemal’e saldıranlar!
ŞU YAZIYI TÜRKIYE'DE HERKESE 7’SİNDEN 80’İNE KADAR GÖSTERMELİ, OKUTMALI, ANLATMALI VE,
ERTESİ GÜNÜ YENİDEN BAŞLAYARAK TEKRAR TEKRAR OKUMALI,ONDAN SONRA DA HER EVE ILETEREK DUVARLARINDA ASILMALI….
1-Şaşıp Kalıyorum,
Arap İngiliz’le birleşmiş Türk’ü arkadan vurmuş;
Ermeni Rus’la birleşmiş, Doğu Anadolu’yu kana bulamış;
Rum Yunan’la, Yunan İngiliz’le birleşmiş, Batı Anadolu’yu ele geçirmiş.
Ülkenin mahvolmadık,yıkılmadık,yanmadık, kan dökülmedik,
2-kül olmadık hiçbir yeri kalmamış,
Elde avuçta İstanbul ile İzmir bile yok!..
Anadolu’nun altı yedi milyon nüfuslu en yoksul bölümüyle, yüzde doksan beşi okuma yazma bilmez,
yorgun, yoksul, bitkin, ezik bir halk..