Dün Avrupa yakası sahil camilerini paylaşmıştım. Buradan da Anadolu yakasındaki bazı sahil camilerine bakalım:
Sahilin hemen kenarında değil ama oldukça yakın camilerden birisi, kalem gibi ince minaresiyle Harem’deki Defterdar Tahir Ağa Camii:)
1826 yılına tarihlenen caminin içinde gördüğüm Mühr-ü Süleyman motifinin büyüklüğü dikkat çekici:
Yıldız motifi caminin aydınlatma unsurlarında da kullanılmış:
Salacak sahilinin bir diğer mescidi ise ilkin 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilen ve Üsküdar’ın da ilk camii olan Salacak Fatih Camii.
Tabi sahil camisi diyip Şemsi Paşa Camii’ni unutmak olmaz:) Önündeki yolumsu yer yılan hikayesine dönmüş olsa da, Üsküdar meydanı dünyanın en kötü meydanlarından biri haline getirilmiş olsa da Şemsi Paşa, sahilin yüzük taşıdır, süsüdür.
Kuzguncuk sahil yolunda ise iki güzel yan yanadır: 1952 yılında ibadete açılan Kuzguncuk Camii ile 1835 tarihli Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi yetmiş senedir komşudur burada:)
Kuzguncuk’un az ilerisinde ise bakınca gönüllere ferahlık veren bir mücevher uzanır; Üryanizade Ahmet Esad Efendi Camii. 1860 yılından beri buranın tacı, en güzel manzaralı sahil mescitlerinden biridir bu şirin mabet.
Üryanizade’den iç mekan ve detay görünümleri:
Çengelköy’de Fatih devri mescitlerinden Ömer Efendi Camii
Yine Çengelköy Çınaraltı’nda Hamdullah Paşa mescidi
Kuleli’de Boğaziçi’nin gerdanlığı Kaymakçı Mustafa Paşa’nın 1720 yılında yaptırdığı enfes cami:
1720 yılında camiyi yaptıran Mustafa Paşa aynı zamanda Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın da damadı. Ahşap çatılı yapıya, ahşap son cemaat yeri ve hünkar mahfili 1837 yılında Sultan II. Mahmut tarafından ilave ettirilmiş.
Yakın zaman önce yanan Vaniköy Camii’nde onarımlar devam ediyor.
1749 yılına tarihlenen Kandilli Camii
Kandilli Camii kitabesi ve iskeleye çıkan minik meydandaki çeşme:
Semt sakinlerinden bir arkadaş:)
Anadoluhisarı Camii fetih hazırlıkları esnasında Güzelcehisar berkitilirken yapılmış. Sonraki hikayesi karışık. Yıktırılmış, tekrar yapılmış ve çeşitli onarımlar görmüş.
Kanlıca Gazi İskender Paşa Camii. Hicri 967 yılına tarihli. Sanırım Kanuni Sultan Süleyman’ın son yıllarına denk geliyor.
Caminin Muvakkithanesi.
Çubuklu’da özgün tarihi dokusundan eser kalmamış halde bulunan, 1613 yılına tarihlenen Halil Ağa Camii.
Boğaziçi küçük sahil mescitleriyle zengin bir tarihi barındırıyor.
V’esselam😊🌿
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Prof.Muzaffer Şerif Nasıl "Muzafer Sherif"e Dönüştü?
Film gibi bir hayat. Sosyal psikolojinin kurucularından, literatüre adıyla giren deneyi olan, Harvard, Yale, Princeton, Oklahoma, Pennsylvania ve Columbia üniversitelerinde bulunan bir bilim insanını nasıl küstürüp kaçırdık?+
1906 yılında İzmir, Ödemiş'te zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
1919 yılında, 13 yaşındayken İzmir'i işgal eden Yunan ordusundan bir asker yanındaki kişiyi öldürdükten sonra süngüsünü ona doğrultur.
Fakat muhtemelen yaşı küçük olduğu için öldürmekten vazgeçer.
Ölümler, işgal, savaşlar, esaret, kurtuluşla geçen ilginç bir çocukluğu olur.
Muzaffer Şerif belki de insanların toplu halde sergiledikleri uç davranışları ileride incelemesi için gerekli olan deneyimin en büyüğünü farkında olmadan bu yıllarda edinir.
En özel yiyeceklerden biridir bal. 2009 yılından bu yana bal koleksiyonu yapıyorum. Gittiğim tüm ülkelerden oraya ait yerel ve özel ballardan hem tattım hem de aldım. Dünya ve Türkiye balları üzerine epey araştırma ve okuma yaptım. İşte bal dünyası++
Bal kutsal metinlerde de geçer: ‘’Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü çiçekten, meyveden, ürünlerden ye ve Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!"
Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki, onda insanlara şifa vardır.’’ (Nahl Suresi, 68-69) Gerçekten de onlarca değişik türde bal vardır. Aromaları ve lezzetleri dışında temel olarak çiçek balları ve salgı balları olarak iki ana grupta ele alabiliriz balı.
İslam tarihine bakıldığında birçok önemli hadisenin Ramazan ayında gerçekleştiği görülür.
Kuşkusuz bu gelişmeler İslam tarihinin dönüm noktaları olarak ciddi bir hafızayı da ifade ediyor.
Örneğin Endülüs'ün fethi Ramazan ayında olmuştu.++
"En uzak batı" demek olan Magrib-i Aksa adıyla da bilinen Endülüs’ün, yani bugün İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası’nın Müslümanlarca fethi sadece İslam tarihi için değil, aynı zamanda dünya tarihi için de oldukça önemli gelişmelerden biri oldu.
Miladi 711 yılı, 19 Temmuz günü İslam ordusunun komutanı Tarık bin Ziyad ile Vizigotların komutanı Rodrik’in idaresinde yaşanan savaşı kesin zaferle kazanan Müslümanlar hızla İber Yarımadası’na yayıldı. Endülüs fethinin unutulmaması gereken bir diğer ismi de Tarif bin Malik oldu.
Arkasında onu kovalayıp ele geçirdikleri anda öldürmek isteyen bir ordu, önünde ise bilinmeyenlerle ve tehlikelerle dolu bir coğrafya vardı.
Eşine az rastlanan, insan üstü bir mücadele verdi ve Endülüs Emevi Devleti'ni kurdu.++
Emeviler iktidara geldikleri andan itibaren fetihlere giriştiler ve büyük askeri başarılar elde ettiler.
Afganistan'dan Hindistan'a, İran'dan Kuzey Afrika ve Endülüs'e uzanan inanılmaz büyüklükte bir coğrafyanın hakimi oldular. Kıbrıs'ı, Girit'i, Kafkasya'yı fethettiler.
Ancak fethettikleri coğrafyada son derece otoriter bir yönetim kurdular. Özellikle de devlet idaresi hususunda, İslamiyet öncesinden itibaren rekabet halinde oldukları Haşimoğulları'nı çok sıkı kontrol altında tutuyorlardı. Haşimoğulları'nın her hareketi izleniyordu.
1989 yılında Mekke’de ender görülen, istisnai bir arkeolojik kazı gerçekleştirildi.
Kazının arkasında dönemin güçlü isimlerinden, 1973 petrol ambargosu ile Avrupa’yı dize getiren, S.Arabistan Petrol Bakanı, Mekke doğumlu Zeki el-Yemani vardı.++
Bu kazı çok değerliydi. Çünkü Mekke döneminde vahyin önemli bir bölümü bu evin çatısı altında gelmişti. Hz.Muhammed'inﷺ küçük bir mescidinin de olduğu bu evde Hatice(ra); Kasım, Abdullah, Rukiyye, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Fatıma'yı doğurmuştu.
Yapılan kazı, Hz.Muhammed’inﷺ eşi Hz.Hatice’nin evini açığa çıkarmıştı.
Olabildiğince hızlı, adeta bir kurtarma kazısı gibi gerçekleştirilip tamamlanan çalışmanın ardından, bir kazı raporu niteliğinde de olan “The House of Khadijah bint Huwaylid" adlı kitap yayınlandı.