Postdam Konferansındaki Stalin tehdidi yüzünden İnönü,
Truman Doktrinini kabul edip, sonra da NATO'ya başvurmuştu. Kimileri bu yüzden İnönü'yü hainlikle suçladı ama İnönü mecburdu, Ukrayna'da mecbur.
2. Dünya Savaşı sonunda Berlin/Postdam kasabasında toplanan konferansın sonuç bildirgesinde Stalin'in Türkiye'den 3 vilayetini ve Boğazları istediğine dair bir bildiri yayınlanmıştı.
Google hazretlerine bu başlığı ve ismi yazıp PDF sinden detayı okuyabilirler. Image
Sovyet Dışişleri Komiseri Molotov 1945'te Türkiye'den boğazlar ve toprak istediklerini bizzat anlatıyor. Sorumluluğu Stalin'e yüklemiştir.
Hatta bir ilginç bilgi daha vereyim,
o dönem Sovyetler bizi (1941'de) Almanya'dan istemiştir!
Bu kitap Türkçe'ye çevrilmiştir. ImageImage
İngiltere, ABD ve SSCB arasında 16-26 Aralık 1945'te Moskova'da düzenlenen dışişleri bakanları konferansının tutanakları, Sovyetlerin Türkiye'ye yönelik toprak ve üs taleplerinin en yetkili ağızdan, bizzat Stalin tarafından dile getirildiğini belgeliyor.
cnnturk.com/2007/dunya/12/…
ABD Başkanı Truman'ın, Stalin'i de atom bombasıyla korkutup, Türkiye'yi işgalden vazgeçirdiğini kimse bilmez, bilse de dillendirmez!..
Bu kitapta Postdam Konferansı sonuç bildirgesindeki Stalin tehdidi dahil, Moskova'daki dış işleri bakanları konferansının tutanakları da var. Image
İnönü: Ülkeyi partiler, programlar, vede sağda solda yazılan reçeteler düzeltmez. Ahlakımız düzelmedikçe siyasete ahlak egemen olmadıkça memleket düzelmez (1941).
Son 300 yılda bir tek Tatar Lenin döneminde Türk-Rus ilişkileri düzelecek gibi oldu.
Lenin'in 1923 yılında ölümü ve Stalin döneminin başlamasıyla yine "Ayıdan post Rus'tan dost olmaz!" dönemine girildi. Kruşçev'e (1953) kadar da sürdü bu dönem...
Atalarımız,
"ayıdan post rustan dost olmaz!" demişti.
Bir sebebi olmalı atasözlerimizin...

Kruşçev-Menderes dönemi Lenin'den sonraki 2. balayı idi..
Lakin bunlar saman alevi gibiydi. Son 350 yıl hep savaştık ve hep kaybettik ruslara karşı. İstanbul'a kadar gelmişti Ruslar.
Bknz: Ayestefanos Ant+Rus Zafer Anıtına yenicaggazetesi.com.tr/service/amp/-1…
Kırım Tatarı Gaspıralı
İsmail Beg (d.1851- ö.1914) çok haklıydı. “Dilde,fikirde,işte birlik” diyerek Cedit hareketini başlatmıştı.
6 devlet 1 millet şarkısı yahşi...
Rusya yıkılıp viran olsa kaç Türk devleti daha kurulur?...
Rusya'ya göre eski SSCB nin işgal ettiği tüm ülkeler Rus toprağıdır! Polonya, Bulgaristan, Ukrayna dahil Sibirya, Yakutistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan dahil tüm Türkistan, Rusya'nın olacak!
O zaman eskiden AB yoktu, Avrupa bizimdi... Image

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı)

Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı) Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @Saka_larr

Jun 25
"Bu topraklarda binlerce yıldır Kürtler yaşıyor, Türkler Orta Asya'dan gelen işgalciler, Med Devleti Kürtlerin atasıdır" diyen Kürtçülere okutunuz...
Kitabın adı; ALEXIAD.
Alexiad, Anadolu tarihini öğrenmek isteyen her bireyin sahip olup okuması gereken bir kitaptır ve Anadolu tarihi açısından son derece önemli bir eserdir.
Alexiad, Bizans İmparatoru Alexios Komnenos un kızı Anna Komnena tarafından yazılmış, 11 ve 12. Yüzyıllardaki Anadolu Tarihini konu alan bir eserdir.
Lakin, eserde kendilerini Anadolu'nun gerçek sahibi olduklarını zanneden Kürtlerden, Kürt halkından hiç bahsetmez.
Bakınız bu çok önemli bir husus. Zira Alexiad'da Bizanslılardan, Araplardan, Türklerden, Farslardan, Gürcülerden, Ermenilerden bahsedilir.
Hatta Peçenekler, Uzlar, Kumanlar'dan bahsedilir. (yani Türkler ayrıntılı olarak aktarılır).
Galatlı Keltler'den dahi bahsedilir.
Ama Kürtlerden bahsedilmez
Yoksa Anadolu'da Kürtler yok muydu? Hani 5000 yıllık Kürt Tarihi(!) nerede? Medlerin, Asurluların akrabası ve ardılı(!) olan Kürtler, döneminin en muteber tarihçisi Anna Komnena'nın hiç dikkatini çekmemiş nedense?
Yoksa tarihçi prenses Anna Komnena bir faşist(!) miydi?
Ya da Kurtler zaten Türk ırkının bir kolu muydu?
Bunun başka bir izahı olamaz(!).
Atilla DemircioğluImage
Atilla bey haklıdır zira Med yazıtlarını okuyup, bu yazıt Macarca Fince dil grubundan sondan eklemeli Sakaca iskitçe Türkçe'dir diyen Fransız dilbilimci J. Oppert idi.
CIA projelerinden başımızı kaldırabilirsek göreceğimiz manzara budur.
Read 4 tweets
Jun 23
EKONOMİ BAKANI MEHMET ŞİMŞEK HANGİ DEVLET ADINA ÇALIŞIYOR??

İngiliz Exeter(1) Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan, 1993-1997 yılları arasında ABD Ankara Büyükelçiliği'nde CIA ajanı personele danışmanlık görevinde bulunan, 2000-2007 yılları arasında yönettiği para çantası değeri 1,6 trilyon Dolar olan Merrill Lynch(2) şirketinin Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Afrika Bölge Sorumlusu iken 2001 krizinin çıkması için 10 Milyar Dolar sıcak paranın Türkiye'yi bir gecede terk etmesi işlemini yürüten, İngiliz(3) ve maalesef Türk yurttaşı da olan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ivedilikle istifa etmeli, Türk yurttaşlığından çıkarılmalı ve sınır dışı edilmelidir.+++

E. Binbaşı merhum Erol Bilbilik'in 14 yıl önceki programının tamamı linkte
1- 🚩Değerli Dostlarımız,🚩

Sayın Zahide Ertaş'ın gönderdiği, rahmetli dostum *Erol Bilbilik'in* Mehmet Şimşek'in kimliği ve geçmişte ülkemizin Londra bankerleri tarafından soyulması konusundaki hizmetlerini açıkladığı, müthiş bilgi dolu yazısı en geniş şekilde yayılmalıdır.

İletmeniz için teşekkür ediyorum.

Saygılarımla,
Haluk Dural
Milli Merkez Genel Sekreteri

MEHMET ŞİMŞEK İSTİFA ETMELİ, SINIRDIŞI EDİLMELİ...

NEDEN Mİ..?

OKUYUNUZ..!

*14.4.2008 - Mehmet Şimşek Sınırdışı Edilmelidir!*

İngiliz Exeter(1) Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan, 1993-1997 yılları arasında ABD Ankara Büyükelçiliği'nde CIA ajanı personele danışmanlık görevinde bulunan, 2000-2007 yılları arasında yönettiği para çantası değeri 1,6 trilyon Dolar olan Merrill Lynch(2) şirketinin Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Afrika Bölge Sorumlusu iken 2001 krizinin çıkması için 10 Milyar Dolar sıcak paranın Türkiye'yi bir gecede terk etmesi işlemini yürüten, İngiliz(3) ve maalesef Türk yurttaşı olan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ivedilikle istifa etmeli, Türk yurttaşlığından çıkarılmalı ve sınır dışı edilmelidir.

Türk halkının tarifsiz acılar çekmesine, yüzbinlerce yurttaşın bir gecede işsiz kalmasına, bir gecede yarı yarıya yoksullaşmamıza neden olan bu kişi, sınır dışı edilene kadar savaşımı sürdürmek Türk gençliğinin birinci görevidir.
Erol Bilbilik'in durumu tüm açıklığıyla gözler önüne seren yazısı okunmalı, Bu yazı Bilgisayar’a aktarılmalı, e-posta zincirleriyle herkes bilgilendirilmeli,

İmza kampanyaları yapılmalı,

Yürüyüş ve eylemler yapılmalı,

Türk halkından bu ihaneti bilmeyen kalmamalı,

Mehmet Şimşek yurttaşlıktan çıkarılıp sınırdışı edilene dek eyleme devam edilmelidir.
Tekrar ediyorum, bu görev Türk Gençliği'nin sadece öncelikli değil, birinci görevidir.

(1) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu okulda yüksek lisans yapmıştır. Okul gelişmekte olan ülkelere ılımlı muhafazakâr yöneticiler yetiştirmesi ve İngiliz Haber alma Teşkilatı tarafından kontrol edilmesiyle tanınır.

(2) adresinde kendi kaleminden doğrulanabilir.

(3) İngiliz yurttaşı olmak için Kraliçe'ye sadakatle bağlı kalınacağına yemin etmek gerekmektedir.

***

*Mehmet Şimşek’in Bakanlığı Kabul Edilemez*

Mehmet Şimşek; 1 Ocak 1967’de, Batman iline bağlı Ercüş İlçesi’nin Arıca Köyü’nde doğdu. Ercüş Lisesi mezunu. 20 Ocak 1990’da, ABD uyruklu Annalise Granwald ile evlendi. Granwald, 1971’de ABD Wisconsin Eyaleti’nde doğmuş. Finans eğitimi almış. Şikago’da bir buçuk yıl kadar finansal analistlik yapmış.

Şimşek, lisans eğitimini Ankara Üniversitesi SBF’de yaptı, İktisat Bölümü’nü 1983’te en yüksek ikinci ortalamayla bitirdi. Etibank bursuyla gittiği İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nde Finans ve Ekonomi dallarında yüksek lisans (mastır) yaptı.

1993’te Türkiye’ye döndü ve Etibank’ta işe başladı. Kısa süre sonra ABD Büyükelçiliği’nde Türkiye ekonomisi üzerine analizler yapılan bölümde ekonomi danışmanlığına başladı. Bu göreve binlerce kişi arasından seçilerek geldi ve 1997 yılına kadar 4 yıl süreyle çalıştı. Nisan 1997’de ABD’den oturma izni alarak New York’a yerleşti. UBS Bank’ın Hisse Senetleri Analiz Kısmında çalıştı.

Bu işten ayrılan Şimşek, 1998 başında İstanbul’a döndü ve Bender ve Deutsche Menkul Değerler Şirketi’nde 2 yıl kadar çalıştı. 2000 yılı başında Merrill Lynch’ten gelen teklifi kabul ederek Londra’ya yerleşti. Sorumluluk alanları Türkiye, Yunanistan, Mısır ve İsrail’i kapsayan Akdeniz bölgesi ve 2001 yılı ortasından itibaren eklenen Rusya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti olmak üzere, uluslararası Merrill Lynch yatırım şirketinin makro analizler yapan bölümünde çalışmaya başladı. 2005’te Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgeleri Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Bölümü Başkanlığı’na getirildi. +++mehmetsimsek.gen.tr
2- Mehmet Şimşek, AKP’nin kurulduğu günden itibaren kendisi gibi Exeter Üniversitesi’nde mastır yapmış olan Abdullah Gül ve onun aracılığıyla da Ali Babacan, Nazım Ekren ve Şaban Dişli ile yakınlık sağladı. Şimşek, Recep Tayyip Erdoğan ile ilk defa 2005’te Londra’daki bir Avrupa Birliği zirvesinde karşılaştı. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce Gül, Babacan, Ekren ve Dişli Şimşek’i milletvekili adayı olarak R.T. Erdoğan’a teklif etti. Gaziantep listesinden 1. sırada aday gösterilen Şimşek 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Milletvekili seçildi. 29 Ağustos 2007’de Başbakan R.T. Erdoğan tarafından açıklanan 60. Hükümet’te Hazine’den Sorumlu Devlet Bakanlığı’na getirildi.

*
Mehmet Şimşek, 9 Ağustos 2006 tarihinde onaylanan Bakanlar Kurulu kararında “403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 2383 sayılı kanunla değişik 22. maddesi uyarınca İçişleri Bakanlığı’nın 26.7.2006 gün ve 2422 sayılı kararıyla Türk Vatandaşlığı’nı korumasına izin verilmiş olup aynı zamanda Birleşik Krallık vatandaşıdır.” şeklinde ifade edilmiştir.

Şimşek’in eşi Annalise Şimşek (Granwald), 2 Temmuz 2007 tarihinde onaylanan Bakanlar Kurulu kararında “403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 2383 sayılı kanunla değişik 22. maddesi uyarınca İçişleri Bakanlığı’nın 26.6.2007 gün ve 9985 sayılı kararıyla Türk Vatandaşlığı’nı korumasına izin verilmiş olup aynı zamanda Birleşik Krallık vatandaşıdır.” şeklinde ifade edilmiştir.

Böylece Annalise Şimşek, eşinden 1 yıl sonra ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinden 20 gün önce Türk Vatandaşı yapıldı ve Amerikan, İngiliz ve Türk olmak üzere 3 ülke vatandaşlığına sahip oldu. +++
Read 10 tweets
Jun 14
Truva Atı Bahçeli / Zahide UÇAR

Bahçeli’nin tutumuna hala şaşıranlara çok şaşırıyorum. Nedenlerine gelince;

Kendisini “Arka Bahçeli” olarak tanımladığım bu şahsın karnesine bir bakalım:

1.  Cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan Gül’ü aday yapmayacak, o günün koşullarında daha kabul edilebilir bir aday gösterecekti. Bahçeli sahneye çıktı. Erdoğan’ı Gül’ü aday yapmaya mecbur bıraktı. Partilileri de; “-Gül seçilirse, Erdoğan-Gül çatışması çıkar. Parti bölünür. O nedenle Gül’ün adaylığını destekliyoruz” diye kandırdı.

2.  F-CİA kumpaslarını meşrulaştırarak, Ergenekon-Balyoz- Casusluk ve türevi kumpasları;

“Yargıya saygılıyız” korosuna katılarak destekledi. Partililerin kumpasla esir alınanlara destek vermesini engelledi. AKP bile kumpası itiraf etti. Bahçeli utanmadan; “darbeciler temizlensin” demeye devam etti. Kendi partisinin vekili olan Engin Alan ve ailesi bu ihanete isyan etti.

3.  Erdoğan hastalandı. Bahçeli geçmiş olsun demenin çok ötesinde; “Erdoğan’a bir şey olursa ülkede kaos çıkar” dedi. Biz bir muhalefet liderinin, iktidar partisi liderine bir şey olursa bu ülkeyi yönetemeyiz açıklamasını Cumhuriyet tarihinde ilk defa duyduk. O açıklama aslında Bahçeli’nin siyaseten görevli olduğunun açık itirafıydı.

4.  Bahçeli Cumhuriyet düşmanı, İngiliz istihbaratı okulundan mezun olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanlığına aday gösterdi.

5.  Bahçeli, seçimlerin sonucu alınır alınmaz; “yeniden seçim” diyerek AKP’ye yol gösterdi. AKP’nin tek başına iktidar olmasını sağladı.

6.  Meclis başkanlığı seçiminde, bir Cumhuriyet düşmanının meclis başkanı olmasını sağladı. CHP’nin tekliflerine kapıyı kapadı. MHP’nin adayını destekleyelim teklifini bile reddetti. AKP’nin elini rahatlattı.

7.  AKP’ye karda zincir, yağmurda şemsiye, fırtınada paravan oldu. İktidara talip olmayarak muhafazakar seçmeni çaresiz bıraktı. Daha doğrusu, seçmeni AKP’nin kucağına iteledi.

Oysa AKP’nin tek alternatifi MHP idi. Muhafazakar seçmen CHP’ye oy vermez. Bu bilinen bir durumdur. AKP siyasetinden bıkan seçmenin tek gideceği adres MHP’dir. MHP gerçek bir muhalefet olsaydı birinci parti olma şansı bile vardı. Bahçeli MHP’yi bitirme görevini almış olmalı ki, kimsenin yapamayacağı bir yöntemle, MHP’yi bitiriyor.

Yeni misyonu da AKP ile birlik olup, adı kalan Türkiye Cumhuriyeti Devletini, “İmam darbesiyle” Ortadoğu karanlığına gömmektir.

Soğuk savaş döneminde Amerikan milliyetçiliği desteklendi. MHP Türkçülükten Türk İslam sentezine evrildi. Türklük bir ırk bilincidir. Din ise sadece bir millete ait olmayıp, evrensel niteliği olan bir inanç sistemidir. İkisini bir araya getirmek Türk milletine yapılan büyük bir Amerikan oyunudur. İnanan insanların din üzerinden tuzağa düşürülmesidir. Dinin karşısına veya yanına başka simgeleri koyarsanız, o simgenin silinmesi kaçınılmazdır. O nedenle de din ile Türklük aynı torbaya atılarak, Türklük şuurunun eritilmesi hedeflenmiştir. Eritemediklerini eritme görevini de ARKA Bahçeli üstlenmiştir. Türk İslam sentezi ,“ılımlı İslam’ın” bir başka versiyonudur. Bütün Türklerin ortak simgesi olan bozkurt yerini üç hilal aldı. “Tanrı dağı kadar Türk” sözünün yerini; Hizbullah, El Kaide, Milli Görüşçüler ve şimdilerde İŞİD terör örgütünün bile kullandığı bir slogan aldı. Neydi o slogan?

“Kanım aksa da zafer İslam’ın”…

Yalnız her üretimin defolu ürünleri de vardır. MHP ABD milliyetçiliğine, ılımlı İslam’a evrilirken, milli refleksleri yüksek olan, Türklük şuuruna sahip bir kesimin doğmasına da engel olamadı. Bu kesim Türk Devletleri ile ilişkiye geçiyor, ekonomik, kültürel alanda bir birlikteliği savunuyordu.

Küreselleşme Baronları, ulusalcılık ve milliyetçiliği hedef alırken, mikro milliyetçiliği kaşıyarak, ulus devletleri hedef alıyordu. Türkiye’de Türk Milliyetçiliği ve ulusalcılığın hedef alınmasının nedeni, devleti din ve mikro milliyetçilik üzerinden parçalarken, direniş merkezlerini de yok etmektir. Bahçeli küresel çetenin hedefi olan Türk milliyetçiliğini tasfiye etmekle görevli bir Truva atıdır. (1)Image
2-+++ Gerçek milliyetçiler, Türklük şuuruna sahip olanlar, bu alçak oyunu bozmakla yükümlüdür.

Sizlere 21.09.2006 yılında yazdığım bir yazıyı sunuyorum. Bahçeli daha o günlerde parti simgelerini AKP’ye teslim etmişti. İşte o yazım:
guncelmeydan.com/pano/truva-ati…
Image
3- 1969 seçimlerinde MHP %3 oy alıp bir milletvekilini (Türkeş) Adana'dan çıkartabilmişti.
1969'da Konya'dan Bağımsız milletvekili seçilen Erbakan ise 17 arkadaşıyla Milli Nizam Partisini kurmuştu.
İki kurucu lider de ilk defa 1969'da
ilk seçimine giriyor ve ancak kendilerini seçtirebiliyorlar o da zar zor...
Bunlardan biri zaman içinde büyüyor ve türev partilerle %50'lere kadar oyunu arttırıyor. Diğeri ise onun getir götür işlerini yapan sarayın taşeron partisi pozisyonuna düşürülüyor...
Bu işte bir gariplik yok mu?...
_____________
--------------
MHP, 30 yıl sonra 1999 seçimlerinde %18 oy alıp DSP'nin arkasından 2. Parti olup Ecevit ile koalisyonu kurmuştu.
Bugün Türk Milliyetçilerinin oy potansiyeli %30'u aştı ancak bölünmeler yüzünden etkisi azaldı. Bu da bizim ayıbımızdır.
Zira bugün mecliste 47 milletvekili bulunduran 7 Parti'nin toplam oy oranı sadece 2.48 'dir. Yani MHP kadar vekil çıkarttılar İYİ Parti'den fazla vekil çıkarttılar ve hepsi %2.5 bile değil. ...
______________
---------------
Günümüz Türkiye'sinde kendisini Atatürkçüyüm, Türk Milliyetçisiyim diye tarif eden kitle %65'tir (Area araştırma).

2022 rakamlarına göre partiler bazında kendisine Atatürkçüyüm, Türk Milliyetçisiyim diyen AKP seçmeni %40,
MHP seçmeni %94,
İYİ Parti seçmeni %80,
CHP seçmeni ise %70'dir.

Açıkça görülüyor ki, büyümek isteyen parti, kendisine Atatürkçüyüm ve Türk Milliyetçisiyim diyen havuzdan oy alabilir (Diğer %35'de ise kısmi azınlıklar, kürdistancılar ile Tarikatçılar var).

Hem %35 lik, hemde %65 lik havuzdan oy alınamayacağı ortadadır. Bazı partilerde ki kırılmalar, oy kaymaları her iki havuza birden saldırmaları yüzündendir (Örnegin İYİ Parti; Hem Atatürk'ün yolunda hem Hz Ömer'in, Saidi Nursi'nin yolunda olunamayacağını %17 lere çıkan oylarını önce %8 sonra %4'e düşürerek acı bir şekilde tecrübe ettiler).

Gelinen bu noktada gerçek Atatürkçüler ve Türk Milliyetçileri samimi ve sapasağlam fikirleriyle hangi siyasi ve kültürel kuruluşta olurlarsa olsunlar birlik olmalıdır. Hatta bu birlik zorunluluktur düşüncesindeyim.

Atatürkçülük ve Türk Milliyetçiliği iddiasında bulunan siyasi partiler ve liderleri, fikirlerinde "SAMİMİ" olup aralarındaki parti rekabetini,
"benim dediğim olacak düşüncesini", "dediğim dedik tavırları" bir kenara bırakarak bir araya gelip,
"MİLLİ BİRLİK MUTABAKATI" hazırlamalı ve yeni Anayasa Projesini reddetmelidir.
Bu mutabakata, başta MHP, Zafer Partisi, İyi Parti ve CHP olmak üzere bütün Atatürkçü, Ulusalcı, Türk Milliyetçisi partiler, gruplar ve oluşumlar destek vermelidir ve özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir çatı kurulmalı, Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi birini Cumhurbaşkanı seçmelidir (Örneğin Mansur Yavaş, Ümit Özdağ).

Aksi halde,
Umutsuz, bölünmüş, parçalanmış Atatürkçüler ve Türk Milliyetçileri slogan atarak, "Irmağın akışına ölürüm Türkiyem" ile "İzmir Marşı" söyleyerek yok olup gideceğiz.!Image
Read 4 tweets
Jun 14
GİRİŞ:
İngiliz-Arap işbirliğiyle, 1. Dünya Savaşı'nın tam ortasında Arapların Osmanlı ordusunu türlü çeşitli hilelerle, işkencelerle çölde yok etmesi, hatta Hastanelerdeki yaralı Türk askerlerinin bile diri-diri karnının yarılması sonrası yaşanan büyük vahşetten kahrolan bütün Osmanlı subayları Araplardan nefret etmiştir. İşte bu yüzden "ne Şam'ın şekeri ne Arabın yüzü" denilmiştir.
İşte bu yüzden,
"Türk çocuğu artık Arap çölleri için kanını dökmeyecektir." demişti Kut'lu Bilge, Mustafa Kemal Atatürk
________________________________
ÖZET:
Tarih ders kitaplarımız
Anadolu'daki binlerce yıldır varolan, Kuganlarıyla, Taş Babalarıyla, Balballarıyla, Kaya Resim ve Yazıtlarıyla, Tümülüsleriyle var olan, Ön Türkleri anlatılmadığı gibi... Emevilerin, özellikle Kuteybe Bin Müslim'in Türk katliamlarını da anlatılmaz.. .
Özellikle 670 ile 740 arasındaki Türk-Arap savaşları sansürlüdür! ...
Ama Mengü Han'ın emriyle Hülagü Han'ın ordusu 1258 yılında Bağdat'ı ve Abbasileri ezmesi Halife el-Müstasım'ı atlara çiğnetip öldürtmesi hep anlatılır. ...

"Sözde din kardeşlerimiz Araplar" tarafından 670-740 yılları arasındaki 70 yılda yapılan Türk katliamları "Türkistan Fetihleri" diye sunulmaktadır! Maalesef bizim yazarlarda Araplardan aynen alarak, "Emevilerin Türkistan Fetihleri" diye konuyu pazarlamaktadır! (Örneğin: İslam Ansiklopedisi).

O dönem kendi içinde iç kavga yaşayan Türk Kağanlıkları,
Türkişler, Uygurlar ve Kırgızlar, Araplara karşı birlik olmak yerine Arapların işini kolaylastırdıkları için (detay ekte), o dönem Araplar tarafından:

1. 100.000'in üstünde Türk katledilmiştir.

2. 50.000'in üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.

3. Şehirler yağmalanmış, "ganimet" diye halkın her şeyi talan edilmiştir.

4. Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yağmalanmış, çalınmıştır.

5. Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan Talkan Katliamı'nda 40.000 Türk'ün kafası kesilerek 24 km yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.

6. Aynı şekilde Curcan Katliamı'nda da en az 40.000 Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkırmızı olup cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.

7. Teslim olan Oğuzların tamamı bağırsakları deşilerek katledilmiş, sağ kalan az sayıda insan köle edilmiş, çocuklar da zorla din değiştirilmiştir.

8. Kütüphaneler yağmalanmış ve mezalim "Cihannüma" dahi görülmemiştir.

9. Bu katliam ve zulümlerle ilgili tek bir cümle ne ders kitaplarında ne de genel tarih ansiklopedilerinde bahsedilmemektedir, lakin faşist dini baskıya rağmen korkmadan yazabilenler, bağımsız Arap ve İran kaynaklarında bu konuya çok geniş yer verildiğini göreceklerdir.

751 yılındaki Talas Savaşı'ndan sonra kısmen Müslüman olan Türkler ile Şaman ve Hırıstiyan Türkler arasında süren iç savaşın adı kafitlik savaşıydı! Müslüman olan Türkler olmayanları kafirlikle suçlayıp yine savaşıyorlardı. Çok uzun ve yıkıcı olan bu savaşları bitirmek için önce Satuk Buğra han sonra 963 yılında toplanan büyük Türk kurultayı ile güneye inen Türklerden 200 bin çadır toplamı islsma geçmiş kendi aralarındaki kafitlik iç savaşını bitirme kararı almışlardır. (Detay için bakınız Türk Tarih Tezine).

Konuya dair daha geniş araştırma yapmak isteyen arkadaşlar İran ve Arap kaynaklarını ekteki bilgiselden alabilirler.

GELİŞME VE SONUÇ
EKTEKİ
"TÜRKLERİN MÜSLÜMAN OLUŞU" ADLI BİLGİ SELİNDE.
Bu bilgisel 2018 yılında Bahtiyar Aydın tarafından Arif Cengiz Erman'ın Şamanizm ve sonra da Göktanrı kitabından alınmıştır.Image
Anlaması hiç zor değil aslında.
#dolu dolu #banamüsade
Read 7 tweets
Jun 12
AKP'NİN YENİ ANAYASASI KİME HİZMET EDECEK?

Türkiye’yi eyaletlere ayırarak bölme ve böylece daha kolay yönetme stratejisi ABD tarafından 1896 yılında kabul edilerek meclisler tarafından onaylanmıştır.

ABD Kongresi'nin 100 yıl önce aldığı gizli Türkiye kararı!

Emekli amiral İlker Güven’in Maya dergisinde yayınlanan “Dostumuz Amerika ve Avrupa” başlıklı bir makalesini okudum. Konuyu Yeniçağ televizyonunda da anlatan Güven, İtalya’daki NATO kolejinde ortaya çıkarılan ve Türkiye’yi bölünmüş gösteren harita ile ilgili olarak şöyle diyor:
“Söz konusu haritayı, kıymetli arkadaşım Emekli Hava Orgeneral Cumhur Asparuk, 1975 yılında İncirlik Hava Üssü subay kafeteryasında bizzat gördüğünü söylemiştir.”

* * *
Güven bir tarihi gerçeği daha açıklıyor:
“Bilindiği üzere, ABD Senato ve Temsilciler Meclisi gizli kararları 100 yıl geçmeden açıklanmamaktadır. 1996 yılında 100’üncü yılını dolduran ve ancak bugünlerde elimize geçen 31 Ocak 1896 tarihli 54. Kongre gizli kararı inanılmaz gerçeği karşımıza çıkarmaktadır. Özet olarak Türkçesi şöyledir:
KARAR: ABD’nin belirleyeceği bir temsilci ile her hristiyan ülkeden bir temsilcinin Osmanlı İmparatorluğu adındaki kabul edilemez ve inatla devam eden devletin şeytani hareketlerinin düzene sokulması. Bu karara göre; ABD temsilcisi mutlaka ABD vatandaşı olacaktır. Temsilci, Hıristiyan ülke yöneticileriyle işbirliği yaparak aşağıdaki görevleri yerine getirecektir;
a) Tüm Hıristiyan ülkelerden ABD temsilcisi ile beraber çalışacak, benzer özelliklerde birer hükümet temsilcilerinin atanması sağlanacaktır.
b) Uluslararası Hıristiyan Komitesinin uygun bir bölgede organizasyon çalışmalarına başlaması sağlanacaktır.
c) Uluslararası Hıristiyan Komitesince din, mezhep ve milliyetçi özelliklere bakılmaksızın geçici bir Hıristiyan yöneticiye Türkiye’nin başkanı olarak seçilmesini mütakip, Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hıristiyan eyaletleri kabul edilip, Hıristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması, Utah Eyaleti yönetimi örnek alınarak ve çok eşlilik, kılıçla fethetme gibi dini vaazların ve hareketlerin yasaklanması sağlanacaktır.
d) Geçici hükümet Türkiye Birleşik Devletlerinin sınırlarının içerisindeki etnik özelliklerine uygun olarak oluşacak Ermeni devleti müttefikimize tüm Hıristiyan devletlerinin askeri destek sağlamaları istenecektir.
e) Daha önce bahsi geçen geçici hükümetin süresini tamamlamasından sonra müttefik güçler tarafından kısa zaman içinde Türkiye Birleşik Devletleri’nin Uluslararası Hıristiyan Komisyonu tarafından tanınması sağlanacaktır. Türkiyedeki ülke yönetiminin hiçbirzaman Sultan, Halife veya Peygamber Muhammed’in dini (şeriat) yöneticileri tarzında olmaması ancak ılımlı dini fikirleri olan ve insanlara olumlu yaklaşan yönetimlerin kurulmasına özen gösterilecektir.

* * *
Görüldüğü gibi, Türkiye’yi eyaletlere ayırarak bölme ve böylece daha kolay yönetme stratejisi ABD tarafından 1896 yılında kabul edilerek meclisler tarafından onaylanmıştır.
Bush yönetimi terörist olarak ilan ettiği PKK terör örgütünü illegal yollardan besliyor, himaye ediyor ve maalesef siyasal olarak da destekliyor! PKK terörü de başta ABD desteği sayesinde Türkiye’de masum insanların canlarını almaya devam ediyor. Yine Bush yönetimi, kuzey Irak’ta barınan PKK terör örgütüne karşı operasyon yapmak isteyen Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşısına dikiliyor ve hatta tehdit ediyor.”
Demek ki ABD’nin, Süleyman Demirel’e, Turgut Özal’a ve Tayyip Erdoğan’a eyalet sistemini dayatmasının ardında 100 yıl önce Kongre’nin aldığı bir karar vardır. Erdoğan’ın “Türkiye kimliği” lafları da işte bu 100 yıllık Amerikan projesinin psikolojik hazırlığıdır!

Yazının kaynağı:
Arslan Bulut /27 Eylül 2007 Yeniçağ


Ekteki bu harita,
ABD Başkanı Wilson'un hazırlattığı ve Sykes-Picot Anlaşmasının 100. Yıldönümünde (2006) Amerikan Medyası tarafından arşivden çıkarılan Osmanlı Devleti'nin bölünmüş haritasıdır.
Dikkatli bakınca anlaşılıyor zatenyenicaggazetesi.com.tr/abd-kongresini…Image
1-ABD'li emekli subayın çizdiği ve Türkiye'yi bölen harita NATO brifinginde dinleyicilere gösterildi.
Star Ana Haber'in haberine göre, Roma'da yaşanan gergin dakikalar, ABD'li Albay'ın verdiği brifingde Türkiye'yi bölünmüş olarak gösteren ve bir Kürdistan devletine yer veren haritayı kullanmak istemesiyle yaşandı. Geçtiğimiz aylarda da krize neden olan yarı resmi Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde (Armed Forces Journal) yayınlanan haritayı kullanmak isteyen ABD'li subay, Türk subaylarının tepkisiyle karşılaştı.

Aynı haritanın Roma'daki toplantıda Türk subayların önüne konması yeni bir krize neden oldu. ABD'li subayın bölünmüş Türkiye haritası üzerine konuşma yapmasına fırsat vermeyen Türk subaylar, salonu hemen terk ederek durumu komutanlarına bildirdiler. Ankara'ya gelen bu bilgi Genelkurmay'ı alarma geçirdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ABD Genelkurmay Başkanı Org. Peter Pace'i arayarak olayı sert bir dille kınadı. Genelkurmay İkinci Başkanı, kara, hava ve deniz kuvvetleri komutanları da muhattaplarını arayarak olayı protesto etti. Türk komuta kademesinin bu girişimleri karşısında Amerikalı yetkililer 'yanlışlık oldu' diyerek özür diledi.28.09.2006Image
2-KARBON VERGİSİ VE BÜYÜK İSRAİL!
Arslan Bulut
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya gazetesinin düzenlediği “İklim Ekonomisi Sürdürülebilirlik Finansmanı Zirvesi”inde, iklim değişikliğinin artık tartışılmadığını ve hangi yönden bakılırsa bakılsın önceden yapılan öngörülenlerden çok daha hızlı ilerleyen bir gerçeklik olduğunu iddia etti.
Bu doğru değil... Bir defa düzenlenen “zirve”nin adı iyi anlaşılmalıdır! Kimin, neyin zirvesi?
Dünyada bir iklim ekonomisi kurgulanıyor ve bunun da pilot bölge olarak Türkiye’de para karşılığında uygulanması söz konusu!
***
Haziran ortasında hava sıcaklıklarının yüksek seyretmesi, medya yoluyla abartılıyor. Oysa bu yılki Mayıs ayı, kış gibi geçti. Ardından sıcak hava dalgasının gelmesi normal... Dünyada iklim değişikliği iddialarının artık tartışılmadığı iddiası ise “tartışılmasın” anlamına geliyor.
Şimşek, iklim değişikliği ile mücadele için yoğun finansal kaynak gerektiğini belirterek Türkiye’nin bu ihtiyacını yurt dışından karşılayabileceğini ve bu çerçevede önümüzdeki 3 yıllık süreçte muhtemelen 60 milyar dolarlık bir kaynak söz konusu olduğunu da söyledi.
Aslında bu da bir itiraftır!
İklim projelerinin uygulanması için “çok taraflı bankalar” ve Dünya Bankası, Türkiye’ye 60 milyar dolar verecek! Anlaşılan o ki Türkiye’yi Türklerden fazla düşünüyorlar!
Öyle ki Türkiye’nin Avrupa’dan iki kat fazla karbon ürettiğini iddia eden bile var! Yalan tabii...
***
Şimşek, “Bütün ülkelerin mevzuat düzenlemesine gitmesi gerekiyor. Ortaya koydukları vaatler, hedeflere varmak için gerçekten bağlayıcı mevzuata ihtiyaç var. Bu alana ciddi bir şekilde bir AR-GE yatırımı, harcaması gerekiyor. Fosil yakıt sübvansiyonlarının azaltılması ve tamamen kaldırılması gerekiyor. Bu bahsettiğim bütün dünya için geçerli olan hususlar. Karbon salımının, ayak izinin vergilendirilmesi gerekiyor.” diyerek asıl hedefin ne olduğunu açıklamış oldu.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, “Bakınız, dünyada birileri karbon salınımından ve iklim değişikliğinden sorumluysa bu başta ABD, gelişmiş batı ve Çin’dir. 250 yıldır birikimli karbon salınımları hangi ülkelere aittir, bu bellidir. Önce bu ülkeler sanayileşmenin ve zenginleşmenin vergisini ödesin. Biz Zafer Partisi olarak bu konuda AKP’nin küresel talepler doğrultusunda yapacağı bütün girişimlerin karşısındayız” dedi.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı eski müdürü Bartu Soral ise “Karbon ayak izi vergisi küresel elitlerin dünyayı kontrol altına almak için ortaya attığı bir zırvadır. 250 yıllık sanayileşme süreciyle karbon salınımının esas sorumlusu ABD ve gelişmiş batıdır. Bu süreçte kişi başı gelirleri 6-7 bin dolardan 60-70 bin dolara ulaşmış ve kalkınmışlardır. Bugün sanayileşme çabasına giren veya girecek olan ülkelerde bu konunun konuşulması bile abesle iştigaldir. Sn. Şimşek o kadar meraklı ise bu vergiyi, hem de geçmiş sorumlulukları ile birlikte önce ABD, İngiltere ve AB’den tahsil etmeyi düşünmelidir.” diye mesaj yayınladı.
Eski AKP milletvekili Metin Külünk de Bartu Soral’ın bu mesajını paylaştı...
***
Metin Külünk’ün de karbon vergisini zırva olarak kabul etmesi, AKP iktidarının küresel güçlerin dayatmalarını kabul ederek iklim kanunu hazırlamasını ve “karbon kredisi” uygulaması başlatarak halktan “karbon vergisi” almak istediği gerçeğini kapatmıyor...
Zaten AKP iktidarı bir taraftan Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanlığını sürdürüyor diğer taraftan da Gazze’de soykırım yapan İsrail’e karşı laf üretiyor!
Oysa Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesi için bu ülkeye terörist geçişine izin veren AKP iktidarıdır. Suriye’yi parçalayan BOP projesini uygulayan AKP iktidarıdır.
BOP demek Büyük İsrail demektir. Suriye’yi parçalayıp Türkiye’yi milyonlarca göçmenle istikrarsızlaştıran AKP iktidarı, böylece Büyük İsrail projesine hizmet ederken, +++Image
Read 9 tweets
Jun 9
Uçak veya gemi yapılamaz denilen yıllarda, TÜRKİYE hem uçağını hem gemisini yapıyor hem de Osmanlı borçlarını ödüyordu.
Teğmen olarak mezun olup mühendislik stajını Hollanda'da yapan, Türkiye Gemi İnşa Enstitüsü kurucularından Büyük Başkan
Ord. Prof Dr Ata Nutku'ya saygılarımla
1920'lerde Kurtuluş Savaşı yapıp, 1926'larda Uçak fabrikası kurup, 1935'lerde uçak ihraç eden bir ülke kurmuştu, O büyük Bilge, Önder, Mustafa Kemal Atatürk. Image
Atatürk'ün yerli yolcu uçağımıza binişi.
Atatürk'ün ve ürettiğimiz gerçek uçağın resimlerini bile ancak 90 yıl sonra görebiliyoruz.
İlk uçağın resimleri böyleyken, şimdi sanki önceden hiç bir şey yoktu diye konuşmalar çok saçma gelmiyor mu?.. Image
Read 5 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(