Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin, 'radikal reformların' süreceğini duyurdu...
Oysa kendi yardımcısı Rutskoy bile bu reform programını 'ekonomik soykırım' olarak niteliyordu..
1-Yeltsin, Parlamentoyu Topa Tutuyor!
Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin'e karşı siyasi hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin'e karşı olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin'i görevden almaya çalışıyorlardı...
21 Eylül 1993'te Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi.
Parlamentoyu kapattığını duyurdu. Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel yetkilerle kendisi yönetecekti!..
3-ABD'nin övdüğü örnek demokrat Yeltsin, muhalafete dayanamayıp parlamentoyu kapattığını duyurduğu günün hemen ertesinde Rus Parlamentosu toplandı. Yeltsin görevden alındı, yerine yardımcısı atandı. Artık herşey çığırından çıkmıştı...
4-Rusya çok tehlikeli bir siyasi bunalımın içine yuvarlanmıştı.
On binlerce Moskovalı sokaklara döküldü. Meydanlar Yeltsin karşıtı sloganlarla inliyordu. Rus halkı, parlamentosunu savunuyordu.
5-Ordunun ve güvenlik güçlerinin desteğini alan Yeltsin, 4 Ekim 1993 günü, Beyaz Saray adı verilen Rus Parlamentosunu topa tutturdu. Tüm dünya televizyonları, Rus parlamentosunun topçu ateşi altında kalışını anında yayınladı.
6-ABD Başkanı Bill Clinton, Yeltsin'in bu eylemini, demokrasinin savunulması olarak gördüğünü duyuruyor, demokrat (?) Yeltsin'i destekliyordu.
7- Yeltsin, Aralık 1994'de Çeçenistan'a askeri saldırıda bulunup işgal etti. Moskova'nın denetiminde özerk bir cumhuriyet kurmayı denedi.
Ancak Çeçenlerin güçlü direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldı, iç politikada güç duruma düştü.
İşgal Detayı mepanews.com/11-aralik-1994…
8-YELTSİN'İN
ÖZELLEŞTİRME YAĞMASI
IMF'ye teslim olmuş Rusya'nın 1995'de dış borçları çok artmıştı. Hem bu borçları ödemek hem de Rusya'da yeni türemiş işadamlarının 1996 başkanlık seçimlerinde desteğini alabilmek için, Yeltsin yeni bir özelleştirme yağması başlattı.
9-Rusya'nın en büyük fabrika ve işletmelerinin hisselerini, yeni türemiş Rus bankalarına nakit para karşılığı yok pahasına sattı. Bu hissleri ele geçiren, kendilerine oligark denilen, hemen hemen tamamı Yahudi kökenli olan Rus işadamları ulusal medyanın ve bankaların sahibi oldu
10-İşte şimdi sıra geldi, Boris Yeltsin'in 2. kez devlet başkanlığına seçilişinin öyküsüne.
Alkol bağımlısı olan Yeltsin, 1995'de 2 kez kalp krizi geçirdi.
17 Aralık 1995'de yapılan parlamento seçimlerinde, Yeltsin taraftarları beklenmedik ağır bir yenilgi aldılar.
11-Yeltsin'in dolaylı olarak desteklediği 'Vatanımız Rusya Partisi' oyların sadece % 12,2'sini alırken, Genadi Zuganov'un liderliğindeki 'Rusya Federasyonu Komünist Partisi' oyların % 34,9'unu alarak seçimden birinci parti olarak çıkmıştı.
12-Artık herkes, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimini Komünistlerin lideri Zuganov'un kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu.
Şubat 1996'da Boris Yeltsin, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine katılacağını duyurdu.
13-Bir dönem daha başkan olmak istiyordu. Ama Yeltsin'in karşısında iki güçlü aday vardı:
Komünistlerin lideri Genadi Zuganov General Aleksandr Lebed
Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:
(Tanktaki Lebed)
14-Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:
Genadi Zuganov: % 50-55
General Lebed: % 30-35
Başkan Boris Yeltsin: % 2-8
15-Ekonomiyi IMF'ye teslim eden, Rusya'nın yeraltı ve yer üsütü zenginliklerini özelleştirme adı altında yok pahasına yağmalatan, halkın işsiz ve aşsız kalmasına neden olan Yeltsin'i halk artık istemiyordu.
16-Yeltsin'in alkol bağımlısı oluşu, ciddi sağlık sorunlarının bulunuşu ve dengesiz davranışları da gözden iyice düşmesinin nedenleri arasındaydı. Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu kara tabloyu gören Yeltsin taraftarları paniğe kapıldılar...
17-En çok korkanların başında, özelleştirme yağmasıyla milyarlarca dolar vurgun vuran oligarklar geliyordu. Bu kişiler toplanıp, Yeltsin'e başkanlık seçimlerini iptal etmesi için baskı yaptılar. Açıktan açığa, 'Seçime gerek yok, ülkeyi bir diktatör olarak siz yönetin!' diyorlardı
18-Bunları söyleyenlerin tümü de, ABD tarafından desteklenip övülen Rusya'nın yeni demokrat yıldızlarıydı.
Yeltsin kendisine verilen öğütü dinlemedi. Seçim kampanyasını yürütecek ekibi değiştirdi. Ekibin başına kızı Tatyana ve özelleştirme yağmasının mimarı Çubais'i getirdi.
19-Çubais hemen işe koyuldu. Bankerlerden ve medya patronlarından oluşan bir çekirdek kadro kurdu. Medya patronları sürekli Yeltsin yanlısı propaganda yapacaklar, bankerler de paraları seçim kampanyasına akıtacaktı.
20-Bu hizmetlerine karşlık olarak da Çubais, özelleştirme adı altında Rusya'nın en değerli kurum ve kuruluşlarını bu kişilere peşkeş çekecekti.
21-'Öküz Bokunu Altın Diye Yutturanlar'
Moskova'da Yapılacak başkanlık seçiminde uygulanan kural şuydu: İlk oylamada oyların % 50'sinden fazlasını alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.
22-Eğer ilk oylamada hiçbir aday oyların % 50'sini alamazsa, bir ay içinde ikinci bir seçim yapılıyor bu kez en çok oy alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.
23-Rusya devlet başkanlığı seçim tarihi, 16 Haziran 1996 olarak duyuruldu. Seçim kampanyası başladı.Rus medyasının tamamı Yeltsin yanlısı propaganda yapıyor, diğer adaylara televizyonda konuşma fırsatı verilmiyordu.
24-Buna rağmen yapılan kamuoyu yoklamalarında Yeltsin, hala Zuganov ve Lebed'in çok gerisinde kalıyordu.
Yeltsin'in kampanyasını yürüten kızı Tatyana ve ortağı Çubais, çok çabuk bir çare bulmak zorundaydılar. Ve buldular da...
25-Özelleştirme yağmasından milyarlarca dolar vurmuş olan Yahudi kökenli Rus işadamlarının aracılığıyla, ABD'den yardım istediler. Açıkcası, Amerikalıların Rusya'ya gelip başkanlık seçimini kendilerine kazandırmalarını bekliyorlardı !
26-Amerikan yönetimi, çok bilgili ve deneyimli üç siyasi uzman danışmanı Moskova'ya hemen göndermeye hazır olduğunu bildirdi.
Üç Amerikalı siyasi uzman danışman; George Gorton, Dick Dresner ve Joe Shumate acele Moskova'ya geldiler ve hemen işe başladılar. imago-images.com/st/0094838907
27-Bu üç danışman
Seçim kampanyanlarını yönlendirmede uzmandılar. Amerikan ağzıyla söyleyecek olursak, öküz bokunu altın diye yutturabilecek' kertede yetenekliydiler.
Şimdi de Yeltsin'i Rus halkına, 'eşi bulunmaz demokrat bir lider' olarak yutturacaklardı ...
28-Üç Amerikalı uzmanın ilk önerileri şu oldu: Yeltsin'in rakipleri hakkında medya sürekli olarak yalan haberler uyduracak, çamur atacaktı!
29-Ruslar bu öneriye karşı çıktı. Yalan söylenmeyecek, çamur atılmayacak, dürüstlük ilkesine bağlı kalınacaktı.
Amerikalıların yanıtı ise çarpıcıydı:
Seçimi kazanmak istiyorsanız bizim söylediğimiz gibi davranacaksınız, dürüstlükle seçim kazanılmaz!
30-Amerikalı üç siyasi uzman danışman ikinci önerilerini yaptılar:
Yeltsin halkın arasına girecek, onlarla kucaklaşıp öpüşecek, gençler için düzenlenecek eğlence programlarına katılacak, onlarla beraber şarkılar söyleyip dans edecek, kısacası 'çok sevecen, çok tonton' bir kişi..
31-..rolünü oynayacaktı!
Ruslar bu öneriye de sıcak bakmadı.
Yeltsin'in doğal davranmasından yanaydılar, rol yapmasını istemiyorlardı.
32-Yeltsin'in seçim kampanyası neredeyse tam bir çıkmaza girmişti ki, üç Amerikalı uzmanın ABD'den getirilmesinde payı olan Rusya'nın özelleştirme vurguncusu dolar milyarderleri ve medya patronları araya girdiler. Ateşli tartışmalardan sonra danışmanların önerileri kabul edildi.
33-Artık Yeltsin'in seçim kampanyasında ipler danışmanlarda
'Öküz bokunu altın diye yutturabilecek' düzeyde yetenekli
3 Amerikalı uzman; bir yandan Yeltsin'in nerede, neler konuşacağını, kimlerle buluşacağını belirlerken, bir yandan da medyanın kullanacağı sloganları üretiyordu
34-Rus medyası, Yeltsin'in rakipleri hakkında asılsız dedikodular, yalanlar, iftiralar uyduruyor, en aklı başındaların bile kafalarını karıştırıyordu.
Artık maç başlamıştı...
35-Yeltsin'in rakipleri Zuganov ve Lebed bu karalama kampanyası karşısında şaşkın, kendilerini savunacak, seslerini duyuracak değil bir televizyon kanalı, bir gazete bile bulmakta zorlanıyorlardı.
36-İşte bu atmosferde, 16 Haziran 1996'da başkanlık seçimleri yapıldı.
Katılım oranı % 70 olmuş ve şu sonuçlar alınmıştı:
Yeltsin (% 35,3), Zuganov (% 32), Lebed (% 14,5).
Seçimin ilk aşamasında başkan seçilememişti, ancak bu sonuç Yeltsin için çok büyük bir başarıydı.
37-Birkaç ay öncesine kadar kamuoyundaki desteği % 5 dolaylarındayken, sanki sihirli bir el değmiş ve bu oran % 35'e çıkmıştı! Yeltsin'in kampanya ekibi sevinç içindeydi. Üç Amerikalı uzman ise daha soğukkanlı davranıyor, asıl savaşımın yeni başladığını söylüyordu.
38-Seçimin İkinci Aşaması
Üç Amerikalı uzman hemen kolları sıvadılar. Yolun yarısını başarıyla geçmişlerdi, ama asıl öldürücü darbeyi şimdi vurmaları gerekiyordu.
Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler:
39-Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler: İlk aşamada % 14,5 oy alan Lebed'e, geri çeviremeyeceği kadar parlak bir teklif götürün ve Lebed'in ikinci aşamaya katılmasını önleyin!
40-Seçimin ilk aşamasından iki gün sonra, 18 Haziran 1996'da Başkan Yeltsin, üç Amerikalı uzmanın önerisini yerine getirdi.
Lebed'i, 'Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri' ve 'Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı' olarak atadı.
41-Lebed, ağzı kulaklarında, bu yüksek prestijli atamayı hemen kabul etti ve başkanlık seçiminin ikinci aşamasından çekilmiş olduğunu ilan etti.
42-Lebed'in çekilmesiyle meydan, Yeltsin ve Zuganov'a kalmıştı.
Üç Amerikalı uzman, Zuganov'u yıpratacak kampanyaya hemen başladılar.
43-Tüm medya hemen her gün ve neredeyse günün tamamında şu sloganları tekrar edip durdu:
'Zuganov'a verilecek oylar, Komünistleri tekrar iş başına getirecektir!',
'Bir komünist olan Zuganov eğer seçilecek olursa, Rusya'da iç şavaş çıkacaktır!' ,
'Mal sahibi, mülk sahibi, iş sahibi olmak istiyorsanız oyunuzu demokrat Yeltsin'e verin!',
'ABD'nin ve Avrupa'nın saygı duyduğu Başkan Yeltsin'i seçin!'.
45-Fonlanan Havuz Medyasu bu tek yanlı propagandayı sürdürürken, özelleştirme vurguncusu Rus işadamlarının oluşturduğu havuzdan milyonlarca dolar, üç Amerikalı uzmanın saptadığı bölgelerde, belirlediği gruplara dağıtılıyordu.
46-Tam bu sırada IMF, Rusya'ya 10 milyar dolar kredi verdiğini duyurdu. Yeltsin'in seçim kampanyasını yürütenler sevinç içindeydiler.
Üç uzman, Yeltsin'e bir öneri daha götürdüler:
Neredeyse iki yıla yakın ödenmeyen emekli maaşlarını ve birikmiş işçi ücretlerini hemen ödeyin!
47- Ödemeler derhal yapıldı.
Televizyon kanalları, birikmiş emekli maaşlarını alan yaşlıların ve ücretlerini alan işçilerin Yeltsin'in boynuna sarılarak nasıl ağlaştıklarını, ellerini yüzünü nasıl öptüklerinini tekrar tekrar gösterip durdu.
48-Seçimin ikinci aşamasına bir hafta kala, Yeltsin bir kalp krizi daha geçirdi.
Üç Amerikalı uzmanın yönlendirmesiyle medya bunu halka, Yeltsin aşırı yorgunluktan grip oldu, diye duyurdu.
Yeltsin'in yanına hiç kimse sokulmadı, fotoğrafı çekilmedi, görüntüsü alınmadı.
49-Bu olumsuzluğun ustaca atlatılmasından sonra, 3 Temmuz 1996 günü başkanlık seçiminin ikinci aşaması gerçekleştirildi.
Yüzde 68,9 katılımın sağlandığı seçimde iki aday şu oyları almıştı:
50-ABD'den özel olarak getirilen üç Amerikal uzman, medyanın ve özelleştirme vurguncularının desteğiyle, 'öküz bokunu altın diye' Rus halkına yutturmayı başarmışlardı. Boris Yeltsin, ikinci kez Rusya'nın devlet başkanı olarak seçilmişti.
51-Yeltsin ikinci kez başkan olarak seçildikten sonra, IMF'den 40 milyar dolar borç alındı. Ancak bu para devletin kasasına girmedi! Yeltsin'in kızı Tatyana ve seçimlerde Yeltsin'den yana olan özelleştirme vurguncularının Amerika ve Avrupa'daki banka hesaplarına yatırıldı!
52-Bu gerçek öykü, 2002 yılında Amerika'da çekilen bir filmin senaryosunu oluşturdu.
Fimin adı şuydu: 'Spinning Boris'. Türkçeye şöyle çevirebiliriz: 'Boris Yeltsin'in Rus Halkına Yutturulması!' . imago-images.com/st/0094838907
53-TÜRKİYE FARKLI MI?
Türkiye’de de 2002 seçimlerinde benzer bir senaryoyu yaşadık.
ABD, Irak’ın (ve 60 bin askerle Türkiye’nin) işgaline bir türlü vize alamadığı Ecevit hükümetini devirmek için işe koyuldu.
54-Amerika’nın hükümetteki adamı Kemal Derviş, tam ekonomik krizin ortasında erken seçim lazım diye ilan etti.
Ardından MHP lideri Bahçeli, seçimin 3 Kasım’da yapılması gerektiğini söyledi.
55-Önce Savaş yanlısı faşist senatör John Mc Cain, İstanbul’a gelip MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve Motorola borçlusu Cem Uzan ile bir yemek yedi.
Cem Uzan Genç Parti’yi kurdu.
Kemal Derviş de DSP’den İsmail Cem’i ikna etti, YTP diye bir parti kurdurdu. aydinlik.com.tr/koseyazisi/joh…
56-ANAP ile DYP zaten perişandı.
3 Kasım seçimlerinde AKP, % 34 oyla 1. parti oldu.
Genç Parti’nin aldığı % 7.5 oyla, DSP, ANAP, DYP ve MHP'yi barajda bıraktı.
AKP, CHP ile birlikte parlamentoya girip ezici bir çoğunluğun da sahibi oldu. 20 yıldır her seçimden aynı sonuç çıktı..
57- 1945'den sonra dünyadaki pek çok sosyal bilimcinin beynini bir soru kemiriyordu:
Kant, Hegel gibi büyük filozofları, Einstein gibi bilimcileri, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış Almanlar nasıl olur da Hitler gibi bir delinin peşinden gitti?
58-20 milyonun üstünde insanın canına giren Hitler,
"mühendis kafalı" olmalarıyla ünlü Almanlara ne yapmıştı?
Onların mantıklarını nasıl "servis dışı" hale getirmişti?
Sorunun özü şuydu:
Mantıklı insanların/toplumların mantıksız davranmaya başlamasına sebep olan neydi?
59-Uzun süren araştırmalarla cevabın bazı parçaları keşfedildi.
En önemli kavram "R-kompleks" denilen olguydu.
Almanların beyninde *R-Kompleks* denilen beyin bölgesi, baskın hale getirilmişti.
60-Her beyinde bulunur. R-kompleksle yönetmek, kitlelerin beynindeki "ilkel içgüdüleri aktive ederek, mantıklı düşünmeyi baskılamak" demektir.
Peki bu tip liderlerin metodu neydi?
61-Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, "bir insanın beyinin R-kompleks seviyesine indirgemenin en iyi yollarından biri onu bir gruba dahil etmekti."
İnsanları "biz ve onlar" diye ayırmaktı...
62-İç bağları sıkı bir grup içindeki kişi "akıl ihalesi"
yoluyla "mantığını kullanmaktan vazgeçebiliyordu."
Bu amaçla kullanılan *ikinci yol*, kitleleri "korku kültüründe" yaşatmaktı.
63-Aynı şekilde "dış düşmanlar" göstererek korkuya dayalı *politik propaganda yapılarak* da kitleler *R-kompleks seviyesine indirilebiliyor.*
Bu *siyasi stratejide 3-D çok önemlidir:* 1. Düşman göster, 2. Dayanışma duygusunu kışkırt, 3. Düşündürme!
64-Sürekli çatışma çıkar ki, taraftarların *düşünemesinler!..*
İnsanların mantığına değil *içgüdülerine hitap et!..*
Peki kitleler bu tip "R kompleksli" liderlerde ne buluyorlar?
En önemli açıklamalardan biri *özdeşlik kurma psikolojisiydi.*
65-Kendi hayatında yenik, ezik, kompleksli kişiler, bu tür gücü ve otoriteyi temsil eden liderler üzerinden, kendilerini ezen kocalarından, patronlarından, üst sınıftan kendilerince intikam alıyorlardı.
66- *R-komplekse hitap eden liderlerin en büyük sırrı,
*kendisini bir "intikam aracı"* olarak sunmalarıydı.
Onlar hep; *Kaybedenlere oynayarak kazanıyorlardı!..*
Kimliklerini bir düşmana göre konumlandırıyorlardı.
67-Mesajları şöyleydi:
Ben de senin gibiyim ama senin olmadığın bir yerdeyim, oyunla bana güç ver, nefret ettiğin herkesin canını okuyayım!
Bu tip liderler kolaylıkla iktidara gelebilirken, *gidişlerinde büyük bedel ödetirler*
Bu tip liderler, toplumlar için bir zeka testidir!
68-Farabi, "Devlet başkanlarının ruh hali toplumun üstüne çöker. Ülkenin sokaklarında gördükleriniz devlet başkanlarının Zihninin bir yansımasıdır'' demişti.
Türkistan'da (870-950) yılları arası yaşamış Farabi; Felsefe, Matematik, Mantık, Siyaset Bilimi Musiki ve Gökbilimciydi.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
TÜRKLERİN GENETİK TARİHİ VE TAKİBATI.
Türk halklarında çoğunlukla görülen Y-DNA haplogrupları, MÖ 46.000-65.000‘de ortak atalarda birleşmektedir. Bu bağlamda Türklerin binlerce yıl içerisinde farklı haplogruplara bölünerek oluşmuş kültürel, tarihi ve lisani bir soy birliği olduğu görülmektedir.
Genetik araştırma verileri, Türklerin tek bir haplogruptan değil, en az 14 haplogruptan müteşekkil olduğunu göstermektedir. Aşağıda listesini verdiğimiz bu haplogrouplardan yaklaşık 12 tanesi (G, H, I, J, K, L, N, O, P, Q, R, T), 48.000 yıl önce F haplogrubu idi. F haplogrubundan türeyen erkeklerin binlerce yıl içerisinde y-str değerlerinde mutasyon gerçekleşmesiyle yeni haplogruplar oluşmuştur. F haplogrubu, Moğollarla ortak atamızdan 65.000 yıl önce ayrılmıştır. Bugünkü Türklerin ataları MÖ 65.000 ilâ 46.000 yılları arasında F haplogrubu idi. Aynı tarihlerde Moğolların ataları ise C haplogrubu idi. Türklerin ata haplogrubu (F), MÖ 46.000 ilâ 20.000 yılları arasında çeşitli mutasyonlara uğrayarak alt kollara ayrılmış ve yeni haplogruplar oluşmuştur.[F] Teknik olarak 48.000 yıl önceki atalarımız temel alınırsa, şuan F’nin alt dallarındaki tüm Türkler için F haplogrubundan türeme denilebilir.
F haplogrubundan türeyen alt haplogruplar (özellikle G, H, I, J, K, L, N, O, P, Q, R, T), Orta Asya Türklerinde görülen Y-DNA haplogruplarıdır. Bazı Türk boylarında da görülen C haplogrubu ve alt dalları ise en fazla Moğollarda ve Tunguzlarda görülmektedir. Bu iki haplogrup (C ve F), 65.000 sene önceki CF haplogrubundan türemiştir.[CF] Bununla birlikte C, D ve E haplogruplarının bazı alt dalları da, F haplogrubu kadar yoğun olmasa da Türkler arasında görülmektedir ve Türk toplumunu oluşturan ön Türkler arasında yer almışlardır. +++
Foto: Türk Tarih Tezi'nde
Türk İskit imparatorluğu 🔽
1-++Türklerin atayurdu olarak bilinen Orta Asya’da Türk kabilelerinde F haplogrubu ve alt kollarını yoğun miktarda görmek mümkündür. Alt grupların dağılma yönleri dikkate alındığında, F haplogrubunun dağılma noktasının Orta Asya olduğu tahmin edilmektedir. Nitekim F haplogrubunun kolları Afrika’da pek görülmemektedir. Ayrıca F paragrubunun Kazaklarda, Sarı Uygurlarda, Özbeklerde, Tibet, Çin ve Himalayalarda görülmesi, bu ata haplogrubunun Orta Asya’dan dağılmış olduğunu ortaya koymaktadır.[2, 26]
İnsanlık kültürünün ilk yaşam tarzlarının izlerini taşıyan Ön Türk olarak tabir edebileceğimiz Türklerin ataları, savaşçı ve yarı göçebe olmaları nedeniyle binlerce yıl içinde çok geniş bir coğrafyaya dağılmış, bu göç dalgalarıyla çok sayıda haplogrup dünyaya dağılmıştır. Nitekim F’nin mutasyona uğramasıyla Türklüğün oluşum sürecinde farklı haplogruplar ortaya çıkmaya başlamış ve Türklerin yaşadığı aynı coğrafyada birden çok haplogrup (F’nin varyasyonları) bir arada görülmeye başlamıştır. Ancak Türklerin budunlar (Kıpçak, Kırgız, Karluk, Oğuz gibi) halinde ayrı gruplarda yaşamaları nedeniyle her bir budunda farklı haplogruplar baskın durumda olmuştur.
Günümüzde sondan eklemeli dillerin konuşulduğu halklarda ve coğrafyalarda C, D ve F haplogruplarından türeyen alt dalların görülüyor olması, sondan eklemeli dillerin (dolayısıyla Ön Türkçe’nin) doğuş noktasını, çok daha eski zamanlara götürmektedir. F haplogrubunun türevi olan günümüz haplogrupları (G, J, N, Q, R gibi), sondan eklemeli dil konuşan diğer uluslarda (Kafkas dilleri, Ural-Altay dilleri) ve antik halklarda (Sümerce, Etrüskçe, Hattice, Elamca, Hurrice) en fazla görülen haplogrup kümesini oluşturmaktadır. F’nin yeni haplogruplara bölünme sebebi de farklı coğrafyalara dağılmalar sırasında veya öncesinde yaşanan zamana bağlı olarak mutasyonların gerçekleşmiş olmasıdır. Ancak sondan eklemeli dil konuşanların dillerinde mekanın değişmesine paralel olarak zamanla farklılaşma ve ayrışma gerçekleşmiştir; ancak bu diller sondan eklemeli olma özelliğini korumuştur. En eski Ön Asyalılar (Hattiler, Sümerler vb), Orta Asyalılar, Kafkasyalılar ve İdil-Ural bölgesi halklarının sondan eklemeli diller konuşması da bu köken birliğine işaret etmektedir. Yine F’nin kardeşi diyebileceğimiz C ve D haplogruplarının yaygın görüldüğü Moğol, Tunguz, Kore, Mançu ve Japon halkları da yapı itibariyle sondan eklemeli dil konuşan kadim halklardandır. Genetik tahminlerden yola çıkılırsa sondan eklemeli diller, yaklaşık 65.000 sene önce büyük ihtimalle benzer bir dil konuşuyordu.
Haplogruplara paralel olarak binlerce yıl zarfında otozomal genlerin mutasyona uğramasıyla farklı gen bileşenleri oluşmuş ve insanların fiziksel görünümünde bazı değişiklikler olmuştur. Otozomal bileşenler mukayese edildiğinde Türki halkların ortak genlere sahip olduğu görülmektedir. Ancak ortak otozomal genler her bir Türki toplulukta farklı oranlarda görülebilmektedir. Bu da fiziksel görünümde bir takım değişiklikleri ortaya çıkarmıştır. Y-DNA haplogrupları otozomal genlerden farklıdır.
Aşağıdaki listede Türk ırkını oluşturan Y-DNA haplogrupları ve alt dallarının, yurtdışı Türki topluluklardaki oranlarına yer verilmiştir:
C haplogrubu, Kazaklar, Moğollar ve Tunguzlarda yüksek oranlarda görülmesi nedeniyle Kuzey Doğu Asya özelliği olarak adlandırılmaktadır. C haplogrubunun Batı/Güney/Kuzey Türklerinde çok az görülmesi, bu haplogrubun Moğol istilası ile Türkler arasında yayıldığına işaret edebilir. Ancak C haplogrubunun bazı alt grupları çok daha eski zamanlarda Ön Türkler arasında yer almıştır.
2- Özellikle Afrika, Orta Doğu ve Yunanistan’ın güney kesimlerinde görülen E haplogrubu, Ural-Volga bölgesinde yaşayan Türk halklarında da yaklaşık %14’e varan oranlarda görülmektedir. Aslında bu oran azımsanamayacak kadar fazladır. Türklerde E haplogrubunun hangi varyasyonunun görüldüğü henüz belirlenemese de bu haplogrubun çok eski zamanlarda Ön Türkler arasında yer aldığı Ural-Volga örneklerinden açıkça anlaşılmaktadır.
F haplogrubu: Özbekler, Türkmenler [26], Kazaklar %4.8 [2], Sarı Uygurlar %6.2 [2]
45.000 yaşındaki F haplogrubu, G, I, J, K, L, M, N, O, P, Q, R, S, T temel haplogruplarının atasıdır. F haplogrubunun bir kaç alt grubu fazla mutasyona uğramadığı için temel haplogrup F altında F*, F1, F2, F3 şeklinde sınıflandırılmaktadır. Orta Asya’da Kazaklarda ve Kuzey Çin’de Sarı Uygurlarda F* haplogrubunun ortalama %5 civarında görülmesi dikkate değer bir durumdur. Bu haplogrup Balaresque et al’in 2015 çalışmasına göre Özbekistan ve Türkmenistan’da da görülmektedir.
Ayrıca F1, F2 ve F3 şeklinde sınıflandırılan F haplogrubu örneklerinin özellikle Hindistan, Tibet, Nepal, Çin, Sibirya gibi bölgelerde görülmesi, ilgili haplogrupların İç Asya’dan dünyaya dağılmış olma ihtimalini güçlendirmektedir.[25]
G haplogrubu temelde G1 ve G2 şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Kazaklar (özellikle Orta Cüz kabilelerinden Argunlar)’da en fazla G1 görülürken, Kuzey Kafkasya çevresinde, Orta Asya ve Güney Orta Asya’da G2a’nın alt dalları mevcuttur. Kazakistan’da Tatarlar ve Nogaylarda G2a daha yüksek oranlarda görülmektedir. Avrupalı Macarlarda ve Kazakistan’nın yerlisi Madjar boyunda G1 haplogrubu aynı 12 STR değerlerine sahiptir. Haber et al ve Cristofaro et al çalışmalarına göre Afganistanlı Türkmenler ve Hazaralarda G2a ‘nın P303 dalı mevcuttur.
H Haplogrubu: Uygurlar %8[2], Türkmenler %6 [3], Özbekler %3.1[9]
Güney Asya’da daha yoğun bulunan H haplogrubu, belirli oranlarda Orta Asya Türklerinde de bulunmaktadır. Hindistan’da daha yaygın olan bu haplogrubun, özellikle Uygur Türklerinde %8 oranında görülmesi dikkat çekicidir.
I1 haplogrubu, Kuzey Avrupa’da en çok %37 ile İsveç, %31.6 ile Norveç, %29 ile İzlanda, %28 ile Finlandiya’da görülüyor. Bu haplogrup, Kuzeye yakın Türklerde görülmekle birlikte Orta Asya’da da cüz’i miktarda bulunmaktadır.
I2 haplogrubu, %55.5 ile en fazla Bosna Hersek’te, %26 oranında Romanya’da görülmekte ve Balkanlarda ağırlıkta olan bir haplogruptur. Gagauzlarda ve Balkan Türklerinde yaygın bir haplogruptur. I2a, Orta Asya’da Kazaklarda ve Tatarlarda görülen bir haplogruptur.
30.000 yaşında olan J1 haplogrubu, her ne kadar Orta Doğu’da daha fazla görülen bir haplogrup olsa da Orta Asya’da ve Türkçe konuşan topluluklarda mevcuttur. J1 haplogrubunun alt dalları konusunda henüz çalışmalar yeterli değildir. J1 haplogrubu geniş bir alana yayılmış olmakla birlikte yurtdışı akraba Türklerde belirli oranlarda görülmektedir. J1, özellikle Oğuz grubu Türklerde, Tatarlar, Nogaylar ve Kafkasyalı Türklerde görülmektedir. Türklerde ve Kafkasyalılarda görülen J1 alt dalları, Semitik topluluklarda görülen J1 alt dallarından genel olarak farklıdır.
Onbinlerce insanın kanını ellerinde taşıyan PKK lideri Artin Agopyan (APO) ermenidir.
“Parmaksız Zeki” kod adlı Şemdin Sakık, Ermeni’dir. Nenesinin Ermeni olduğunu kendisi açıklamıştır.
Bölücü Kürt partisi milletvekili Sırrı Sakık Ermeni’dir.
Bölücü Kürt partisi sözde “eş başkanı” Emine Ayna, katıksız bir Ermeni’dir.
PKK’nın önderlik ettiği, şimdi pek adı duyulmayan “sürgünde Kürdistan hükümeti” delegesi, 1959-Silvan doğumlu Semra Bakır, Ermeni’dir. Semra’nın kardeşi Orhan Bakır’ın asıl adı Armenak’tır. Ermeni terör örgütü TİKKO mensubu idi, Örgütün merkez komitesine kadar yükselen Orhan Bakır, güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada Bingol’de öldürülmüştür.
1977-Silvan doğumlu Bülent Bakır Ermeni’dir.
“Zazan Bertin” kod adlı 1980-Silvan doğumlu Ruşen Tapancı Ermeni’dir. Dedesinin adı Ohannis’tir. “Mavi Çarşı”nın yakılması eylemine katılmıştır.
1975 doğumlu Yusuf Cihangir Ermeni’dir. Dedesinin adı Vartan’dır.
1965-Karakaçan doğumlu Adnan Dizin Ermeni’dir. Dedesinin adı Kirkor’dur.
1970-Siirt doğumlu Nihat Türksoy, hiç de TÜRK soylu değildir, Ermeni’ dir. Dedesinin adı Serkis, nenesinin adı Zerdo’dur.
1977-Bozova doğumlu Mehmet Güzel Ermeni’dir. Dedesinin adı Mıgırdıç, nenesinin adı İlsevik’tir.
“Cihan” kod adlı, 1974-Pertek doğumlu Akif Yadigâroğulları Ermeni’dir. Büyük dedesi Apkar, nenesi Maryam’dır.
1973-Ömerli doğumlu Metin Gümüş Ermeni’dir. Büyük dedesi Artin, ninesi Dihram’dır.
1948-Palu doğumlu Zülküf Demirtaş Ermeni’dir. Bu hıristiyan herif, “HADEP İmamlar Birliği” üyesi olmuştur!..
1978-Silvan doğumlu Sidar Şimşek Ermeni’dir. DEHAP ilçe teşkilatında görev yapmıştır. Büyük dedesi Bedros, nenesi Luşin’dir.
1977-Diyarbakır doğumlu Mehmet Sami Geniş Ermeni’dir.
Uyuşturucu madde kaçakçısıdır. Yakalanıp, 11.12.2002 tarihindeİstanbul; 6.DGM mahkemesinde CK/405 ve CK/403: Uyuşturucu madde ticaretinden yargılanarak 6 yıl 8 ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştır. Büyük dedesi Serkis, nenesi Şuşi’dir.
1975-Afşin doğumlu Özgür Erbil Ermeni’dir. Sahte belgeler ile yurtdışına çıkmıştır. Almanya’da, uyuşturucu tâciridir. Büyük dedesi Akup (agop), nenesi Lüsye’dir.
Devam ediyor...
Devamı: 1977-Silvan doğumlu Orhan Olsen Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı İliyo, nenesinin adı Mari’dir. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.
1968-Muş doğumlu Kutbettin Akşula Ermeni’dir. 1992 yılında Muş ilinde PKK terör örgütüne maddî yönden destek sağlamak amacıyla silah kaçakçılığı yapmaktan tutuklanmıştır Büyük dedesi Vartan, nenesi Zelha’dır. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.
1979-Yurtbeyi doğumlu Barış Başak Ermeni’dir. Büyük nenesinin adı Kotine’dir. DTP kurucu üyesidir.
1953-İdil doğumlu Abdülaziz Özdemir Ermeni’dir. Dedesi Yusuf, ninesi Kazo’dur. 21.2.1991 günkü çatışmada ölü ele geçirilmiştir.
1972-Siverek doğumlu Levent Kayadağ Ermeni’dir. Dedesi Migdat, ninesi Havuş adındadır. 16.10.1993 günü çatışmada ölü ele geçirilmiştir.
1954-Beştüşşebap doğumlu Mehmet Öztunç Ermeni’dir. Dedesinin adı Musa, nenesinin adı Miran’dır. PKK’ya yardım ve yataklıktan tutuklanmış, daha sonra HADEP Antalya İl Kurulu’na seçilmiştir.
1977-Karayazı doğumlu İdris Sefil Ermeni’dir. Terörden hapis yatmış, sonra bir ara Konya HADEP Gençlik Komitesi üyeliği yapmıştır. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.
İdris’in akrabası Ersin Sefil de Ermeni’dir. Kuzey ırak’ta çatışmada öldürülmüştür.
1974-Hazro doğumlu Haci İçer’in hacılıkla hocalıkla alâkası yoktur, Ermeni’dir. Dedesi Ali, nenesi Gule’dir. HADEP Hazro İlçe Yönetim Kurulu üyesi idi. O da sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.
1973-Yaylayanı doğumlu Dilâver Öncü Ermeni’dir. HADEP Konak Şubesi Yönetim Kurulu üyesi idi. Izmir’de misyonerlik faaliyetinde bulunmuş, kilisede vaaz vererek hıristiyanlık propogandası yapmıştır.
1965-Firke doğumlu Edip Yıldız Ermeni’dir. Büyük dedesi Gaço, nenesi Rihan’dır. HADEP Parti Meclisi üyesi idi. PKK’lı suçluların avukatlığını yapmaktadır. Nevşehir E tipi cezaevinde yatan PKK terör örgütü mensubu Nimet Can’ın avukatlığını yapmıştır.
1964-Benek doğumlu Haşim Benek Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı Şiho, nenesinin adı Kitro’dur.
16.03.1985 günü Şırnak ilçesi Dereler Köyü civarında, Eşek Mağaraları mevkiinde güvenlik kuvvetleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada sağ olarak ele geçirilmiş ve Diyarbakır mahkemesinde CK/ 1 68 : yasa dışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan yargılanmıştır. Hapis yatmış, sonra DEP Antalya-Muratpaşa Belediye Encümeni adayı olmuştur.
1954-Kamberşeyh doğumlu Mahmut Hakkı Eşiyok Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı Hokar, nenesinin adı Haykanuş’tur. HADEP İstanbul il teşkilatı sekreterliği yapmıştır.
1959-Urfa doğumlu İzzettin Kalaycı Ermeni’dir. 11.7.1986 tarihinde Diyarbakır 1. As. mahkemesinde CK/168 : Yasadışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan yargılanmış 8 yıl 8 ay hapis yatmış, sonra Şanlıurfa HADEP il teşkilatında görev almıştır.
23.06. 1 996 tarihinde Ankara’daki HADEP 2. olağan kongresinde Türk bayrağının indirilerek PKK bayrağı asılması olayına karışmıştır.
1948-Kölük doğumlu Mehmet Cantekin Ermeni’dir. Büyük dedesi Bedros, nenesi Meryem’dir.
Diyarbakır merkez Kayapınar Belediye başkanlığı yapan Mehmet Cantekin, 1995 tarihli milletvekili seçimlerinde Diyarbakır HADEP Milletvekili adayı olmuştur.
Mehmet Cantekin Kulp Karpuzlu da köy koruyucularını yönlendirerek terör örgütü PKK’ya lojistik destek sağlamaktadır. 2003 yılında PKK’nın 1978′de kurulduğu Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde DEHAP ve Göç-Der yöneticileri ile birlikte ‘barış ağacı’ adı altında ağaç dikmek töreni düzenlemiştir. Törende bölücü başı Öcalan’ı övücü sloganlar atılmıştır.
1953-Siirt doğumlu Maruf Altın Ermeni’dir. Büyük dedesi Ohanis, ninesi Pori’dir. Ama babasının dönme adı Hüseyin, anasının dönme adı Nafiye’dir. Böylece pek çok kişinin yaptığı gibi Ermeni olduklarını gizlemişlerdir. DEP İzmir-Konak ilçe teşkilatı üyesi idi. 23 Eylül 1998 tarihinde TCK 1 68 : Yasadışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan 1 2 yıl 6 ay ağır hapis cezasına mahkûm olmuştur.
Devam ediyor...
Devamı: 1973-Urfa doğumlu Mehmet Sait Yalçın Ermeni’dir. Dedesi Girbuş, ninesi Varti’dir.
Ancak babasının dönme adı Mehmet Kerim, anasının dönme adı Mevlude’dir. 1997′deki Bodrum bombalı saldırısının sorumlusudur.
Müebbet hapse mahkûm olmuştur.
1975-Hazro doğumlu Zanamazak Yezidî’dir.
1973-Nusaybin doğumlu Mehmet Zeki Şaşmaz Yezidî’dir.
1971-Nusaybin doğumlu Abdullah Şaşmaz, kendini hiç de ALLAH’ın kulu saymaz, Yezidî’dir.
1975-Hazro doğumlu Nevzat Tedik Yezidî’dir.
Halit-Revzete’ den olma Nevzat Tedik’in nenesi Hüsna Tedik Diyarbakır il teşkilatı HADEP üyesi de olan PKK’nın gençlik örgütlenmesi içinde yer alan Nevzat Tedik, 11 Ekim 2001 tarihinde TCK 1 68: Yasa dışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştır.
PKK’nın Avrupa’daki kasası Nuriye Kesbir Yezidî’dir.
Aynı zamanda Kongra-Gel PKK’nın cephe örgütü Avrupa Kürt Demokratik Toplum Koordinasyonu (CDK) sözde meclis üyesidir. Eylül 200 1 ‘de Hollanda’ya yasadışı yollardan girmek isterken yakalanmıştır.
1980-Midyat doğumlu Şevkiye Atalan Yezidî’dir.
1966-Midyat doğumlu Fahrettin Şahin Yezidî’dir.
Adana’da yakalanan PKK’lı canlı bomba Hatice Arat Yezidî’dir. Dedesi Hasso, nenesi Meryem de Yezidî’dir.
1955-Beşin doğumlu Osman Ergin Yezidî’dir. DTP Merkez Yönetim Kurulu üyesidir.
Batılılar’ın aleyhimize kullanmak için sözüm ona “Türkler” arasından seçtirdiği, Avrupa Parlamentosu üyesi Feleknaz Uca, Yezidî’dir.
Feleknaz’ın babası Abdullah Uca, “Yezidî Kürdistan Birliği” başkanıdır, Elbette o da Yezidî’dir.
Televizyonlarda boy gösteren Metin Uca nedir, size kalmış… Çünkü bu bölücü-militanların yumuşak uzantısı tüm medya, bürokrasi, parlamento ve hatta asker içindedir.
1971 -Midyat doğumlu Seyithan Alpar Süryânî’dir, yani SEYYİT Peygamber torunu) falan değil, düpedüz Hıristiyan’dır.
1976-Midyat doğumlu Metin Kesenci Süryânî’dir. “Beth Nehrin” adlı Süryânî ve Asurî örgütünün kurucusudur.
1975-Midyat doğumlu Adnan Kesenci Süryânî’dir.
1983-Nusaybin doğumlu Bilal Yürek Süryânî’dir.
1980-Pervari doğumlu Salih Boğdu Süryânî’dir.
1937-Ceylanpınar doğumlu Şemsi Emen Süryânî’dir. HADEP üyesi idi.
1969-Kurtalan doğumlu İhsan Kaya Süryânî’dir. Romanya’da PKK insan, silah, ve uyuşturucu kaçakçılığı yapmaktayken sahte pasaport ve kimlikle yakalanmıştır. Büyük dedesi Görgis, nenesi Şemuni’dir.
1962-Siirt doğumlu Basri Kaysi Süryânî’dir. Büyük dedesi Gorgis, ninesi Şemuni’dir. İHD Siirt Şubesi üyesi, ve DEHAP Siirt il teşkilatı delegesi idi.
1980-Siirt doğumlu Ayhan Kaysi Süryâni’dir. Büyük dedesi Gorgis, ninesi Şemuni’dir. Pek çok olaya karışmış, 1997′de teslim olmuştur.
Itirafçı olmuş, 1999′da tahliye edilmiştir.
1952-Nusaybin doğumlu Mehmet Zeki Kanşiray Süryânî’dir. Büyük dedesi Zeytun, ninesi Meryem’dir. İzmir Köy Hizmetleri soygununa katılmıştır. 16.7.1990 günü Bornova Tarım ve Orman Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü Personeli maaşlarının silah zoruyla gasp edilmesi olayında tutuklanmıştır. Hapis yatmış, sonra HADEP Gaziemir İlçesi Yönetim Kurulu üyesi olmuştur.
1968-Derik doğumlu Fethi Oktay Süryânî’dir. Dedesi Turnas, nenesi Mennuş’tur. 1997′de yakalanmış, müebbed hapse mahkûm olmuştur.
1948-Palu doğumlu Zülküf Demirtaş Ermeni’dir. Büyük dedesi Kinkos, ninesi Nazlı’dır. Ikisi de Ermeni idi.
Hala bu ermenilerin peşinden giden kürtlere şaşarım….!
Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu
Osmanlı Hanedanı kurucusu Osman beye Bizanslı çiftçi Zick'in oğlu diyen Osmanlı döneminin ünlü eserleri hatırlayalım. .
Bizans Tarihçisi Kritovulos,
5 ciltten oluşan el yazması kitaplarında Fatih Sultan Mehmet'e hitaben "sen Yunanlaşmış Pers'sin" diyor. Fatih de alıp okuduğu kitaptan çok mutlu oluyor ve
Kritovulos'a doğduğu İmroz adasını hediye ediyor.
Kritovulos eserinde "Osmanlı soyu Perseus ve Achaimenes'in çok eski soyundan gelir" demektedir.
Kitap, Kritovulos'un Fatih Sultan Mehmed'e ithaf ettiği mektupla başlıyor. O'na Bizans varisi ve Pers kökenli olduğunu vurgulamak için Vasileas Ton Vasileon (Şahların Şahı) diyor.
Kitap 1451-1467 yılları Fatih dönemini anlatıyor. Kitabın el yazması nüshaları İstanbul Topkapı Sarayı Müzesindedir.
Bu eseri okuyunca Osmanlı döneminde neden Yunan ve Ermeniler yerine Türklere vize uygulanıp, Başkente sokulmadığı daha iyi anlaşılacaktır.
Neden, Osmanlı'da, Müslüman Türklerin fakir, gayrimüslim azınlıkların zengin olduğunu ve Boğazın iki yakasındaki köşklerde yalılarda onların oturduklarını daha iyi anlayacağız.
Neden Osmanlı'da Müslümanların, Türklerin cahil bırakılıp Yemen'de adeta kıyama uğratıldığı,Yunan, Ermeni ve diğer Hırıstiyan azınlığın köşe başlarını kapıp yükünü tuttuğunu, doktor, eczacı, büyükelçi ve pek çok nazırın Hırıstiyan Azınlıklardan yapıldığını anlayacak ve hala Osmanlı geri gelsin diye sayıklayan Müslüman görünümlü ya da "müslüman kriptolara" + mankurtlara kapak yapacaksınız..
Yeni Osmanlıcılık üzerinden Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yapan dürzülerin kodlarına bakarken, neden "Osmanlı Hanedanı Türk değil" diyor ünlü tarihçiler, onların eserlerine bakıyoruz.
İş Bankası kültür yayınlarından çıkan bu kitabın, "Kritovoulos Tarihi"nin aslı "tekrar belirtelim" İstanbul Topkapı Sarayında, merak eden inceleyebilir.
İki eser tanıtacağım bu zincirde Osmanlı'nın kurucusu olarak tanıtılan Osman Bey'in babasının Bizanslı bir çiftçi olan Zick'in olduğunu açıktan yazan bu yazarları döneminde Fatih hediyelere boğmuş olduğunu öğreniyoruz. Umarım Osmanlıcılık yapan arkadaşlar piyasada bulunan bu eserleri okuyabilirler. ...
Not: Alt maddelere sayfalarını da ekleyeceğim.
(Alıntı kaynak @Mehmet66725437 )
1-Kritovulos Tarihi 5 kitaptan oluşuyor.
Kritovulos, 1453'te yazmaya başladığı kitabı, 1466'da bitirip Fatih Sultan Mehmed'e takdim ediyor.
Yaşadığı dönemi, Fatih dönemini anlatıyor.
2- Kritovulos'un yazıp Sultan Mehmed'e takdim ettiği bu kitabın tek el yazımı nüshası Topkapı Sarayı müzesinde demiştik. Bunu neden özellikle belirtiyorum çünkü Osmanlıcilik oynayan malum zırtolar yalanlanacak, inkar edecektir!
Bizans saldırıları ve Ermeni isyanları sonucu, Doğu ve Güneydoğu'da güçsüz duruma düşen Abbasilerin yerini Arapların Harbunti kabilesinden gelen Humeydiye aşiretine mensup MERVANİLER alacak ve 90 yılı aşkın hüküm süreceklerdir.
Mervani devletinin kurucusu olan Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz, Emeviler zamanında Arabistan'dan gelerek, Ergani-Maden bölgeye yerleşen Humeydiye aşiretine mensuptur. Kürt değil Araptır. +++
Ercişli (Van) yazar,
Mehmet Fatih Bekirhan'in
Güneydoğu
Türkistan mı?
Kürdistan mı? Syf 56. @mfatihbekirhan
1-Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz'ın Kürt kökenli olduğunu ise Alman Şarkiyatçı Stefan Heidemann'ın yazmış olduğu "Mervani Emirliği" adlı eserde vurgu yapılmıştır.
Kürtçülerin kaynak olarak kullandığı Heidemann'ın kitabı, tarihin ideolojik olarak yorumlanmasından başka bir şey değildir.
Çünkü adında kullandığı "Dostuk"a atfen, Abbasilerin hizmetinde bulunan Türkmen asıllı bir aileden olduğu yönünde görüşler de mevcuttur.
Ancak, Mervanilerin genişleme döneminde, Botan-Hakkari civarından gelen Kürtlerin, Mervani ordusunda çoğalması nedeniyle böyle bir yakıştırmaya gidildiği muhtemeldir.
Çünkü Mervani devletinin resmi dilinin Arapça ve basılan sikkelerin tamamının da Arapça olması, bu devletin Arap olduğunu gösterir.
2-Tarihçilerin çoğuna göre Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz'ın Arap kökenli olduğu ancak, Mervanilerin genişleme döneminde, orduya çok sayıda paralı Kürt askerin katılması ile birlikte, zamanla kürtleşme etkilerinin arttığı görülmektedir. (Bizanslılardaki Türkopol olayı gibidir)
Bazı kaynaklarda da Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz'ın Kürtlerin Buhti aşiretine mensup olduğu ya da Harput civarında yaşayan bir Ermeni iken Müslüman olduğu şeklinde bilgiler de mevcuttur.
Ancak Buhti aşiretinin kökeninin Arap olması, bu iddiaları çürütür.
Bir kısım Mervani komutanlarının Türkmen olmasından dolayı da Mervani devletinin, Arap-Kürt-Türkmen konfederasyonu olabileceği şeklinde görüşler de bulunmaktadır.
Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz'ın asayişin gittikçe bozulmaya başladığı Doğu Anadolu'da, otorite boşluğundan yararlanarak, Abbasi hükümranlık sahası içinde bulunan, fakat mahalli Ermeni beylikleri tarafından idare edilen, "Van Gölü kuzeyindeki Erciş'i ve bölgedeki bazı kaleleri zapt eder(dipce:24).
Daha sonra Diyarbakır, Silvan ve Nusaybin'i de ele geçiren Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz; Hamdanilerin elinde bulunan Musul şehrini de ele geçirmek isterken, yapılan savaşta Hamdaniler tarafından öldürülür.
Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz, öldürülünce Bizanslılar başta Erciş ve Muş tarafları olmak üzere, bir kısım Mervani topraklarını yeniden kontrolüne alırlar. +++
İlk başta Ülkücülük böyleydi.
Sonra Tanrı, Allah oldu.
Bozkurt'un etrafına sarılan hilal daha önemli oldu.
Atsız terk edildi, Ötüken dergisi yasaklandı.
"Tanrı Türkü Korusun" yerine "Kanımız Aksa da zafer İslamın" denilir oldu.
Ahmet Arvasi'nin Türk-İslam sentezi saçmalığı esas alındı ve Türklük kağıt üstünde bırakıldı, sonra o ülkücülerin çoğu menzilci oluverdi! Artık ülkücüler de Türk tarihine birer yabancı-el oldular, tıpkı araplar gibi...bu yüzden sığınmacı arap istilasına gık diyemiyorlar! 50 bin askerin, polisin, öğretmenin, korucunun, kundaktaki bebeklerin katili terör örgütünun liderini Devlet Bahçeli TBMM'ye davet etti!
Sıradanlığın dibi budur!
Oysa İspanyollar ETA'yı,
İngilizler İRA'yı yok sayarak, toplumdan dışlayarak yok etti.
Onların yok etme metodu yerine tam tersi bir metodu niye uyguluyoruz!?
Çünkü İspanya'yı İspanyollar,
İngiltere'ye de İngilizler yönetiyor.
Bizi de yıllardır Vatikan ile Washington'un seçtiği memurları yönetiyor!
Türklerin en büyük hatası kriptoları baş tacı yapan hoşgörüsüdür!
Ermeniler Türklere ihanet etti!
Bizans tohumu Fener Rum Ortodoks kilisesi ihanet etti!
Yunanlılar Türklere ihanet etti!
Araplar Türklere ihanet etti!
Osmanlı Hanedanı Türklere ihanet etti!
Prof Dr Ümit Özdağ: Türk'ün ayranı geç köpürür ama mutlaka köpürür, Türk ayağa kalana kadar ...
En son zorla ayağa kalktığımızda Osmanlı enkazından yeni bir devlet kurduk, hanedan-ı Vahdettin İngiliz gemisiyle kaçtı... Şimdi ne olur tahmin ediniz...
Hepsi ve daha fazlası
@mkhabertv de,
@BayraktarOr ile SAKLI TARİH Programındayız.