Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin, 'radikal reformların' süreceğini duyurdu...
Oysa kendi yardımcısı Rutskoy bile bu reform programını 'ekonomik soykırım' olarak niteliyordu..
1-Yeltsin, Parlamentoyu Topa Tutuyor!
Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin'e karşı siyasi hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin'e karşı olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin'i görevden almaya çalışıyorlardı...
21 Eylül 1993'te Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi.
Parlamentoyu kapattığını duyurdu. Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel yetkilerle kendisi yönetecekti!..
3-ABD'nin övdüğü örnek demokrat Yeltsin, muhalafete dayanamayıp parlamentoyu kapattığını duyurduğu günün hemen ertesinde Rus Parlamentosu toplandı. Yeltsin görevden alındı, yerine yardımcısı atandı. Artık herşey çığırından çıkmıştı...
4-Rusya çok tehlikeli bir siyasi bunalımın içine yuvarlanmıştı.
On binlerce Moskovalı sokaklara döküldü. Meydanlar Yeltsin karşıtı sloganlarla inliyordu. Rus halkı, parlamentosunu savunuyordu.
5-Ordunun ve güvenlik güçlerinin desteğini alan Yeltsin, 4 Ekim 1993 günü, Beyaz Saray adı verilen Rus Parlamentosunu topa tutturdu. Tüm dünya televizyonları, Rus parlamentosunun topçu ateşi altında kalışını anında yayınladı.
6-ABD Başkanı Bill Clinton, Yeltsin'in bu eylemini, demokrasinin savunulması olarak gördüğünü duyuruyor, demokrat (?) Yeltsin'i destekliyordu.
7- Yeltsin, Aralık 1994'de Çeçenistan'a askeri saldırıda bulunup işgal etti. Moskova'nın denetiminde özerk bir cumhuriyet kurmayı denedi.
Ancak Çeçenlerin güçlü direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldı, iç politikada güç duruma düştü.
İşgal Detayı mepanews.com/11-aralik-1994…
8-YELTSİN'İN
ÖZELLEŞTİRME YAĞMASI
IMF'ye teslim olmuş Rusya'nın 1995'de dış borçları çok artmıştı. Hem bu borçları ödemek hem de Rusya'da yeni türemiş işadamlarının 1996 başkanlık seçimlerinde desteğini alabilmek için, Yeltsin yeni bir özelleştirme yağması başlattı.
9-Rusya'nın en büyük fabrika ve işletmelerinin hisselerini, yeni türemiş Rus bankalarına nakit para karşılığı yok pahasına sattı. Bu hissleri ele geçiren, kendilerine oligark denilen, hemen hemen tamamı Yahudi kökenli olan Rus işadamları ulusal medyanın ve bankaların sahibi oldu
10-İşte şimdi sıra geldi, Boris Yeltsin'in 2. kez devlet başkanlığına seçilişinin öyküsüne.
Alkol bağımlısı olan Yeltsin, 1995'de 2 kez kalp krizi geçirdi.
17 Aralık 1995'de yapılan parlamento seçimlerinde, Yeltsin taraftarları beklenmedik ağır bir yenilgi aldılar.
11-Yeltsin'in dolaylı olarak desteklediği 'Vatanımız Rusya Partisi' oyların sadece % 12,2'sini alırken, Genadi Zuganov'un liderliğindeki 'Rusya Federasyonu Komünist Partisi' oyların % 34,9'unu alarak seçimden birinci parti olarak çıkmıştı.
12-Artık herkes, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimini Komünistlerin lideri Zuganov'un kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu.
Şubat 1996'da Boris Yeltsin, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine katılacağını duyurdu.
13-Bir dönem daha başkan olmak istiyordu. Ama Yeltsin'in karşısında iki güçlü aday vardı:
Komünistlerin lideri Genadi Zuganov General Aleksandr Lebed
Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:
(Tanktaki Lebed)
14-Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:
Genadi Zuganov: % 50-55
General Lebed: % 30-35
Başkan Boris Yeltsin: % 2-8
15-Ekonomiyi IMF'ye teslim eden, Rusya'nın yeraltı ve yer üsütü zenginliklerini özelleştirme adı altında yok pahasına yağmalatan, halkın işsiz ve aşsız kalmasına neden olan Yeltsin'i halk artık istemiyordu.
16-Yeltsin'in alkol bağımlısı oluşu, ciddi sağlık sorunlarının bulunuşu ve dengesiz davranışları da gözden iyice düşmesinin nedenleri arasındaydı. Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu kara tabloyu gören Yeltsin taraftarları paniğe kapıldılar...
17-En çok korkanların başında, özelleştirme yağmasıyla milyarlarca dolar vurgun vuran oligarklar geliyordu. Bu kişiler toplanıp, Yeltsin'e başkanlık seçimlerini iptal etmesi için baskı yaptılar. Açıktan açığa, 'Seçime gerek yok, ülkeyi bir diktatör olarak siz yönetin!' diyorlardı
18-Bunları söyleyenlerin tümü de, ABD tarafından desteklenip övülen Rusya'nın yeni demokrat yıldızlarıydı.
Yeltsin kendisine verilen öğütü dinlemedi. Seçim kampanyasını yürütecek ekibi değiştirdi. Ekibin başına kızı Tatyana ve özelleştirme yağmasının mimarı Çubais'i getirdi.
19-Çubais hemen işe koyuldu. Bankerlerden ve medya patronlarından oluşan bir çekirdek kadro kurdu. Medya patronları sürekli Yeltsin yanlısı propaganda yapacaklar, bankerler de paraları seçim kampanyasına akıtacaktı.
20-Bu hizmetlerine karşlık olarak da Çubais, özelleştirme adı altında Rusya'nın en değerli kurum ve kuruluşlarını bu kişilere peşkeş çekecekti.
21-'Öküz Bokunu Altın Diye Yutturanlar'
Moskova'da Yapılacak başkanlık seçiminde uygulanan kural şuydu: İlk oylamada oyların % 50'sinden fazlasını alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.
22-Eğer ilk oylamada hiçbir aday oyların % 50'sini alamazsa, bir ay içinde ikinci bir seçim yapılıyor bu kez en çok oy alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.
23-Rusya devlet başkanlığı seçim tarihi, 16 Haziran 1996 olarak duyuruldu. Seçim kampanyası başladı.Rus medyasının tamamı Yeltsin yanlısı propaganda yapıyor, diğer adaylara televizyonda konuşma fırsatı verilmiyordu.
24-Buna rağmen yapılan kamuoyu yoklamalarında Yeltsin, hala Zuganov ve Lebed'in çok gerisinde kalıyordu.
Yeltsin'in kampanyasını yürüten kızı Tatyana ve ortağı Çubais, çok çabuk bir çare bulmak zorundaydılar. Ve buldular da...
25-Özelleştirme yağmasından milyarlarca dolar vurmuş olan Yahudi kökenli Rus işadamlarının aracılığıyla, ABD'den yardım istediler. Açıkcası, Amerikalıların Rusya'ya gelip başkanlık seçimini kendilerine kazandırmalarını bekliyorlardı !
26-Amerikan yönetimi, çok bilgili ve deneyimli üç siyasi uzman danışmanı Moskova'ya hemen göndermeye hazır olduğunu bildirdi.
Üç Amerikalı siyasi uzman danışman; George Gorton, Dick Dresner ve Joe Shumate acele Moskova'ya geldiler ve hemen işe başladılar. imago-images.com/st/0094838907
27-Bu üç danışman
Seçim kampanyanlarını yönlendirmede uzmandılar. Amerikan ağzıyla söyleyecek olursak, öküz bokunu altın diye yutturabilecek' kertede yetenekliydiler.
Şimdi de Yeltsin'i Rus halkına, 'eşi bulunmaz demokrat bir lider' olarak yutturacaklardı ...
28-Üç Amerikalı uzmanın ilk önerileri şu oldu: Yeltsin'in rakipleri hakkında medya sürekli olarak yalan haberler uyduracak, çamur atacaktı!
29-Ruslar bu öneriye karşı çıktı. Yalan söylenmeyecek, çamur atılmayacak, dürüstlük ilkesine bağlı kalınacaktı.
Amerikalıların yanıtı ise çarpıcıydı:
Seçimi kazanmak istiyorsanız bizim söylediğimiz gibi davranacaksınız, dürüstlükle seçim kazanılmaz!
30-Amerikalı üç siyasi uzman danışman ikinci önerilerini yaptılar:
Yeltsin halkın arasına girecek, onlarla kucaklaşıp öpüşecek, gençler için düzenlenecek eğlence programlarına katılacak, onlarla beraber şarkılar söyleyip dans edecek, kısacası 'çok sevecen, çok tonton' bir kişi..
31-..rolünü oynayacaktı!
Ruslar bu öneriye de sıcak bakmadı.
Yeltsin'in doğal davranmasından yanaydılar, rol yapmasını istemiyorlardı.
32-Yeltsin'in seçim kampanyası neredeyse tam bir çıkmaza girmişti ki, üç Amerikalı uzmanın ABD'den getirilmesinde payı olan Rusya'nın özelleştirme vurguncusu dolar milyarderleri ve medya patronları araya girdiler. Ateşli tartışmalardan sonra danışmanların önerileri kabul edildi.
33-Artık Yeltsin'in seçim kampanyasında ipler danışmanlarda
'Öküz bokunu altın diye yutturabilecek' düzeyde yetenekli
3 Amerikalı uzman; bir yandan Yeltsin'in nerede, neler konuşacağını, kimlerle buluşacağını belirlerken, bir yandan da medyanın kullanacağı sloganları üretiyordu
34-Rus medyası, Yeltsin'in rakipleri hakkında asılsız dedikodular, yalanlar, iftiralar uyduruyor, en aklı başındaların bile kafalarını karıştırıyordu.
Artık maç başlamıştı...
35-Yeltsin'in rakipleri Zuganov ve Lebed bu karalama kampanyası karşısında şaşkın, kendilerini savunacak, seslerini duyuracak değil bir televizyon kanalı, bir gazete bile bulmakta zorlanıyorlardı.
36-İşte bu atmosferde, 16 Haziran 1996'da başkanlık seçimleri yapıldı.
Katılım oranı % 70 olmuş ve şu sonuçlar alınmıştı:
Yeltsin (% 35,3), Zuganov (% 32), Lebed (% 14,5).
Seçimin ilk aşamasında başkan seçilememişti, ancak bu sonuç Yeltsin için çok büyük bir başarıydı.
37-Birkaç ay öncesine kadar kamuoyundaki desteği % 5 dolaylarındayken, sanki sihirli bir el değmiş ve bu oran % 35'e çıkmıştı! Yeltsin'in kampanya ekibi sevinç içindeydi. Üç Amerikalı uzman ise daha soğukkanlı davranıyor, asıl savaşımın yeni başladığını söylüyordu.
38-Seçimin İkinci Aşaması
Üç Amerikalı uzman hemen kolları sıvadılar. Yolun yarısını başarıyla geçmişlerdi, ama asıl öldürücü darbeyi şimdi vurmaları gerekiyordu.
Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler:
39-Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler: İlk aşamada % 14,5 oy alan Lebed'e, geri çeviremeyeceği kadar parlak bir teklif götürün ve Lebed'in ikinci aşamaya katılmasını önleyin!
40-Seçimin ilk aşamasından iki gün sonra, 18 Haziran 1996'da Başkan Yeltsin, üç Amerikalı uzmanın önerisini yerine getirdi.
Lebed'i, 'Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri' ve 'Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı' olarak atadı.
41-Lebed, ağzı kulaklarında, bu yüksek prestijli atamayı hemen kabul etti ve başkanlık seçiminin ikinci aşamasından çekilmiş olduğunu ilan etti.
42-Lebed'in çekilmesiyle meydan, Yeltsin ve Zuganov'a kalmıştı.
Üç Amerikalı uzman, Zuganov'u yıpratacak kampanyaya hemen başladılar.
43-Tüm medya hemen her gün ve neredeyse günün tamamında şu sloganları tekrar edip durdu:
'Zuganov'a verilecek oylar, Komünistleri tekrar iş başına getirecektir!',
'Bir komünist olan Zuganov eğer seçilecek olursa, Rusya'da iç şavaş çıkacaktır!' ,
'Mal sahibi, mülk sahibi, iş sahibi olmak istiyorsanız oyunuzu demokrat Yeltsin'e verin!',
'ABD'nin ve Avrupa'nın saygı duyduğu Başkan Yeltsin'i seçin!'.
45-Fonlanan Havuz Medyasu bu tek yanlı propagandayı sürdürürken, özelleştirme vurguncusu Rus işadamlarının oluşturduğu havuzdan milyonlarca dolar, üç Amerikalı uzmanın saptadığı bölgelerde, belirlediği gruplara dağıtılıyordu.
46-Tam bu sırada IMF, Rusya'ya 10 milyar dolar kredi verdiğini duyurdu. Yeltsin'in seçim kampanyasını yürütenler sevinç içindeydiler.
Üç uzman, Yeltsin'e bir öneri daha götürdüler:
Neredeyse iki yıla yakın ödenmeyen emekli maaşlarını ve birikmiş işçi ücretlerini hemen ödeyin!
47- Ödemeler derhal yapıldı.
Televizyon kanalları, birikmiş emekli maaşlarını alan yaşlıların ve ücretlerini alan işçilerin Yeltsin'in boynuna sarılarak nasıl ağlaştıklarını, ellerini yüzünü nasıl öptüklerinini tekrar tekrar gösterip durdu.
48-Seçimin ikinci aşamasına bir hafta kala, Yeltsin bir kalp krizi daha geçirdi.
Üç Amerikalı uzmanın yönlendirmesiyle medya bunu halka, Yeltsin aşırı yorgunluktan grip oldu, diye duyurdu.
Yeltsin'in yanına hiç kimse sokulmadı, fotoğrafı çekilmedi, görüntüsü alınmadı.
49-Bu olumsuzluğun ustaca atlatılmasından sonra, 3 Temmuz 1996 günü başkanlık seçiminin ikinci aşaması gerçekleştirildi.
Yüzde 68,9 katılımın sağlandığı seçimde iki aday şu oyları almıştı:
50-ABD'den özel olarak getirilen üç Amerikal uzman, medyanın ve özelleştirme vurguncularının desteğiyle, 'öküz bokunu altın diye' Rus halkına yutturmayı başarmışlardı. Boris Yeltsin, ikinci kez Rusya'nın devlet başkanı olarak seçilmişti.
51-Yeltsin ikinci kez başkan olarak seçildikten sonra, IMF'den 40 milyar dolar borç alındı. Ancak bu para devletin kasasına girmedi! Yeltsin'in kızı Tatyana ve seçimlerde Yeltsin'den yana olan özelleştirme vurguncularının Amerika ve Avrupa'daki banka hesaplarına yatırıldı!
52-Bu gerçek öykü, 2002 yılında Amerika'da çekilen bir filmin senaryosunu oluşturdu.
Fimin adı şuydu: 'Spinning Boris'. Türkçeye şöyle çevirebiliriz: 'Boris Yeltsin'in Rus Halkına Yutturulması!' . imago-images.com/st/0094838907
53-TÜRKİYE FARKLI MI?
Türkiye’de de 2002 seçimlerinde benzer bir senaryoyu yaşadık.
ABD, Irak’ın (ve 60 bin askerle Türkiye’nin) işgaline bir türlü vize alamadığı Ecevit hükümetini devirmek için işe koyuldu.
54-Amerika’nın hükümetteki adamı Kemal Derviş, tam ekonomik krizin ortasında erken seçim lazım diye ilan etti.
Ardından MHP lideri Bahçeli, seçimin 3 Kasım’da yapılması gerektiğini söyledi.
55-Önce Savaş yanlısı faşist senatör John Mc Cain, İstanbul’a gelip MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve Motorola borçlusu Cem Uzan ile bir yemek yedi.
Cem Uzan Genç Parti’yi kurdu.
Kemal Derviş de DSP’den İsmail Cem’i ikna etti, YTP diye bir parti kurdurdu. aydinlik.com.tr/koseyazisi/joh…
56-ANAP ile DYP zaten perişandı.
3 Kasım seçimlerinde AKP, % 34 oyla 1. parti oldu.
Genç Parti’nin aldığı % 7.5 oyla, DSP, ANAP, DYP ve MHP'yi barajda bıraktı.
AKP, CHP ile birlikte parlamentoya girip ezici bir çoğunluğun da sahibi oldu. 20 yıldır her seçimden aynı sonuç çıktı..
57- 1945'den sonra dünyadaki pek çok sosyal bilimcinin beynini bir soru kemiriyordu:
Kant, Hegel gibi büyük filozofları, Einstein gibi bilimcileri, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış Almanlar nasıl olur da Hitler gibi bir delinin peşinden gitti?
58-20 milyonun üstünde insanın canına giren Hitler,
"mühendis kafalı" olmalarıyla ünlü Almanlara ne yapmıştı?
Onların mantıklarını nasıl "servis dışı" hale getirmişti?
Sorunun özü şuydu:
Mantıklı insanların/toplumların mantıksız davranmaya başlamasına sebep olan neydi?
59-Uzun süren araştırmalarla cevabın bazı parçaları keşfedildi.
En önemli kavram "R-kompleks" denilen olguydu.
Almanların beyninde *R-Kompleks* denilen beyin bölgesi, baskın hale getirilmişti.
60-Her beyinde bulunur. R-kompleksle yönetmek, kitlelerin beynindeki "ilkel içgüdüleri aktive ederek, mantıklı düşünmeyi baskılamak" demektir.
Peki bu tip liderlerin metodu neydi?
61-Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, "bir insanın beyinin R-kompleks seviyesine indirgemenin en iyi yollarından biri onu bir gruba dahil etmekti."
İnsanları "biz ve onlar" diye ayırmaktı...
62-İç bağları sıkı bir grup içindeki kişi "akıl ihalesi"
yoluyla "mantığını kullanmaktan vazgeçebiliyordu."
Bu amaçla kullanılan *ikinci yol*, kitleleri "korku kültüründe" yaşatmaktı.
63-Aynı şekilde "dış düşmanlar" göstererek korkuya dayalı *politik propaganda yapılarak* da kitleler *R-kompleks seviyesine indirilebiliyor.*
Bu *siyasi stratejide 3-D çok önemlidir:* 1. Düşman göster, 2. Dayanışma duygusunu kışkırt, 3. Düşündürme!
64-Sürekli çatışma çıkar ki, taraftarların *düşünemesinler!..*
İnsanların mantığına değil *içgüdülerine hitap et!..*
Peki kitleler bu tip "R kompleksli" liderlerde ne buluyorlar?
En önemli açıklamalardan biri *özdeşlik kurma psikolojisiydi.*
65-Kendi hayatında yenik, ezik, kompleksli kişiler, bu tür gücü ve otoriteyi temsil eden liderler üzerinden, kendilerini ezen kocalarından, patronlarından, üst sınıftan kendilerince intikam alıyorlardı.
66- *R-komplekse hitap eden liderlerin en büyük sırrı,
*kendisini bir "intikam aracı"* olarak sunmalarıydı.
Onlar hep; *Kaybedenlere oynayarak kazanıyorlardı!..*
Kimliklerini bir düşmana göre konumlandırıyorlardı.
67-Mesajları şöyleydi:
Ben de senin gibiyim ama senin olmadığın bir yerdeyim, oyunla bana güç ver, nefret ettiğin herkesin canını okuyayım!
Bu tip liderler kolaylıkla iktidara gelebilirken, *gidişlerinde büyük bedel ödetirler*
Bu tip liderler, toplumlar için bir zeka testidir!
68-Farabi, "Devlet başkanlarının ruh hali toplumun üstüne çöker. Ülkenin sokaklarında gördükleriniz devlet başkanlarının Zihninin bir yansımasıdır'' demişti.
Türkistan'da (870-950) yılları arası yaşamış Farabi; Felsefe, Matematik, Mantık, Siyaset Bilimi Musiki ve Gökbilimciydi.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Büyük Türk Ozanı Nesimi, bir tarikata gider. Azgın softa Nesimi'nin Türkçe konuşmasından rahatsız olur. Nesimi'den ya Arapça ya da Farsça konuşmasını ister.
"Nesimi ise azgın softaya şu cevabı verir"
"Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi Farisi bilmem dile minnet eylemem."
Hâlbuki Nesimi ana dili Türkçe dışında Arapça ve Farsça da bilmektedir. Fakat küstah tarikat faresine karşı Türkçe'nin kendisi için ne kadar önemli olduğunu göstermek için Arabî Farisi bilmem demiştir.
Yazdığı şiirler yüzünden dinsiz olduğu gerekçesiyle yargılanan, Ve derisi yüzülerek idam edilen Nesimi'nin "Tanrının insan yüzünde tecelli etmesi" gibi fikirleri dönemin yobaz din adamları tarafından tepkiyle karşılanmıştı...
Boynu vurulup derisi yüzülen Nesimi'nin cesedi 7 gün boyunca ibret olması için teşhir edilmişti.
Yobazları hafife almayın, gücü eline geçirdiler mı kaçacak ülke ararız...
Nesimi olayına onedio gözüyle bakalım. +++
#FerdiZeyrek
1-Nesîmî, gerçek doğum tarihi tam olarak bilinemese de, 14. yüzyılın ikinci yarısı ve 15. yüzyılın ilk yarısında yaşamış Divan edebiyatı şairi.
Yaşadığı dönemde kendisinin peygamber soyundan geldiğine inanıldığı için ona 'seyyid' denilmiş.
2-Yaşadığı dönemde Azerbaycan’da oldukça yaygınlaşan Hurufîlik hareketinin kurucusu, Nesîmî'nin hocası Naimi olduğundan, o da bu görüşü öğrenmiş ve kabul etmiş.
Bazı tivitlerim WhatsApp gruplarında paylaşılıyor, aydınlanma başladı...
🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Neden Osmanlı’da Müslüman Türkler fakir, gayrimüslimler zengindir? Yunan Ord. Prof. Dr. Dimitri Kitsikis: “Batılılar bizi kışkırtana kadar Osmanlı’yı, Ermeniler, biz (Yunanlılar) ve diğer devşirmeler yönetiyordu.”
2. Neden Anadolu’daki Türkler İstanbul’a (o zamanki adıyla Konstantinopolis) gitmek için bulunduğu şehrin eşrafından, ağasından, beyinden, borcu olmadığına ve geri döneceğine dair iki kefilli Muhtesip vizesi istenirken, bu vize Yunandan, Ermeniden, Yahudiden ve diğer gayrimüslimlerden istenmezdi?
3-Neden Boğaz’ın iki yakasındaki yalılarda, köşklerde, Marmara Denizi’nin çevresindeki yalılarda, köşklerde bir tane Müslüman Türk yaşamıyordu?
4. Neden Osmanlı Bankası dahil 12 bankanın sahipleri Yunan, Ermeni vb. iken Türkler bankada işçi olarak bile çalışamıyordu? Duruma istisnai bir tepki olarak Mithat Paşa Ziraat Bankasını (Sırbistan'daki Memleket Sandıklarından) kurmuş, sonra da Mithat Paşa Taif’e (Arabistan’da) sürgün edilip zindanda boğdurulmuştur!
5. Neden Anadolu’da doktor, eczacı, hatta köy bakkalları bile Yunan veya Ermeniydi?
6. Neden Türkler 10 yıl, hatta 15 yıl askerlik yaparken, Osmanlı vatandaşı Yunan ve Ermeniler askerlikten muaf tutulmuştu? Bu durumun ticaret, sanat ve her türlü faaliyetten Türklerin dışlanmasına yol açtığı bilindiği halde sürdürülmüştür!?
7. Neden Osmanlı’da Tanzimat aydınları, “Bu alfabe bizi cahil bıraktı, Latin alfabesine geçelim,” diye 80 yıl boyunca İlbasan kongreleri düzenliyorlardı?
Zaten tapu daireleri, telgraf ve saraydaki bazı yazışmalar ve mektuplar Latin alfabesiyle yapılıyor, örneğin 1795 tarihinde Hatice Sultan’ın mimar sevgilisine yazdığı mektup Latin alfabesiyledir.
Durum böyle iken, Anadolu’daki Türkmen-Oğuzlara, Müslüman Türklere neden Arap ve Fars harfli uyduruk Osmanlıca dayatılmıştır?
3-Osmanlı’da en az 80 yıl boyunca Osmanlı alfabesinden kurtulma çalışmaları yapılmış iken, neden alfabe bir gecede değişti yalanını yaydılar? Doğrusu, bu süreç 80 yıl + 1 gecedir.
Bir Amerikalı gazeteci Atatürk’e der ki: “Neden milletin alfabesini değiştirip cahil bıraktınız?”
Bilge Atatürk de cevaben der ki: “Ben 10 bin kişinin alfabesini değiştirdim ama uygun alfabe ile halkıma okuma yazma öğrettim.”
8. Neden Cumhuriyet idaresi “Bulgarlara Osmanlı Arşivi’ni sattı” yalanını yayarlarken, AKP döneminde Milli Kütüphane’nin içinde çok kıymetli el yazması eserlerin de bulunduğu 147 ton tarihi eseri Hurdasan’a kilosu 50 kuruştan sattıklarını söylemiyorlar?
Kaldı ki, Bulgaristan’a Yunan, Arnavut, Karaman, Memlûk veya Makedon arşivini vermediler, kendi arşivini verdiler. Onlar da bunu çöpe atmadılar, bilakis güzelce tasnif edip Türkçe dahil 8 dile çevirdiler ve dünyaya açtılar.
9. Neden Cumhuriyet idaresinin camileri yıktığı ve Kur’an’ı yasakladığı yalanını yayarken, sözde Halife Padişah Sultan Vahdettin’in Beyoğlu’ndaki Ağa Camii’ni parayla gayrimüslimlere satıp, İstanbul’un göbeğine Papa heykeli diktiğini söylemiyor, yazmıyorlar?
4-Yine Bilge Atatürk’ün, Sultan Vahdettin’in sattığı bu camiyi Yunanlardan satın alıp tadilat yaptırarak cami olarak ibadete açtığını niye yazamıyorlar?
Hatta savaşta tahrip edilen diğer 138 camiyi de tamir edip ibadete açtığını neden yazmıyorlar?
Yine Niğde, Aksaray gibi pek çok yerde kiliseleri de camiye çevirdiğini yazamıyorlar!?
10. Sonuç: Yemen’den Fizan’a bitmek bilmeyen savaşlarda ömür tüketen, kırılıp yok edilen Anadolu’daki Türk kimin umurundaydı?
Hiç Yemen Ağıtı dinlediniz mi? Dinleyin lütfen… (1) Yemen Türküsü – Sümeyra Cakir ve Ruhi Su – YouTube youtu.be/iPwR1k36wm8?si…
Sizce bu sorularıma dürüstçe, eğip bükmeden cevap verecek bir tarihçi çıkar mı?
Bahtiyar Aydın
Eski Çağ Tarihi Uzmanı
Not:
Dönme/Devşirmelerin kontrolüne geçmiş bir devlet yapısından/yönetiminden asli kurucu unsur olan Türk'ü söz sahibi yapması beklenemezdi durum bunu gösteriyor...
Üstteki yazım WhatsApp gruplarından bana da geldi.
Geçmiş olsun Çepni Boydaşım
#NihatGenç ADAMDIR🧿
1-Üstteki yazıda geçen kaynak belgeler ektedir 🔽⤵️
E. Amiral Cem Gürdeniz: Osmanlı dünya okyanuslarından bi haberdir. Akdeniz okyanusların sadece %1 idir. Buna rağmen Akdeniz'de bile hakimiyet kuramadılar.
Garp Ocakları Donanması olmasaydı 16. Yy da bile Osmanlı sıfırdır sıfır. Dizilerde anlatılanlar Osmanlı düzmecedir.
100 yıl Kadırga'dan Yelkene geçemedik. Eğer Osmanlı donanmaya önem verseydi, akıla, bilime, sanayiye, sanayi devrimlerine önem verseydi, saraydaki seks alemlerinden kafalarını kaldırıp donanmayı koruyacak tedbirler alabilseydi, İngilizler Çanakkale'ye hoyratça saldırıp gelemezdi. Atatürk de 57. Alaya 'ben size ölmeyi emrediyorum" demek zorunda kalmazdı.
Donanma bitince işgal edilirsin. Çeşme, Navarin ve Sinop donanmalarını bile koruyamadın. Ruslar hepsini yaktı. Bunlar ağzının içindeki, burnunun dibindeki donanmalardı. Bunları koruyamazsan ondan sonra varlığını tabiki sürdüremezsin.
Cia, Akp ve Fetö kumpasiyla bütün Deniz Kuvvetleri Subayları Silivri'ye tıkıldı ve ağzının içindeki, burnunun dibindeki adaların Yunan'ın oluverdi. Bu adaların içinde Büyükada'nın iki katı büyüklüğünde adalar var hemde çok stratejik.
Şu anda o adalarda onbinlerce Yunan yaşıyor ve askeri üs oldular. Gaflet ve delalet ve hatta hıyanet budur. ...
#deprem
Kaynak link
Ata YOLUNDA you tube kanalı
Cumhuriyetçi Birlik Platformu Zoom toplantısından.
Malazgirt Savaşı’yla Anadolu’nun kapılarının Türklere açıldığını öğretirler okullarda. Oysa tarih ve arkeoloji araştırmaları Türklerin binlerce yıldır Anadolu’da hatta İstanbul'da da yaşadığını gösteriyor. İşte Beşiktaş metro kazısında ortaya çıkan Türk kurganları, işte Fikirtepe yazıtı, işte Erenköy yazıtı, işte Anadolu'da binlercesi ortaya çıkan Taşbabalarımız, Balballarımız, Petrogliflerimiz, tümülüs-kurganlarımız, at ve koç başlı mezar taşlarımız...Anadolu bizimde yurdumuz diyenler de bir tane dikili taş göstersinler, kurgan ve mezar taşlarını göstersinler görelim!
***
Bizans’ın ordusunda bulunan ve 1071'de Anadolu'ya geri dönen İskitleri tanıyan paralı Türk askerleri(Kuman Kıpçak, Peçenek Uz-Oğuz) yani
Türkopoller, hiç birbirlerini görmeden bile birbirini anlamış, tanımış ve saf değiştirip belki de Anadolu'daki ilk Türkçü devrimi yaparak gelen soydaşlarını hoş bir sürpriz ile karşılamıştır.
***
MALAZGİRT’TEN BÜYÜK TAARRUZ’A
Hiç şüphesiz Türklerin, "Ermeni Tarihçi Genceli Kiragos'un söylemiyle, İskitlerin geri dönüşünü" simgeleyen Malazgirt Zaferi, Anadolu’nun fethinde önemli bir adımdır.
Mustafa Kemal Atatürk bir tarih bilgini de olduğu için Malazgirt Savaşı’nın ve "Kutsal Ağustos Aylarının" önemini çok iyi biliyordu.. İşte o yüzden, 'Anadolu’nun kapılarını tekrar Türklere kapatmak isteyenlere karşı giriştiği Büyük Taarruz’u 26 Ağustos’ta başlatması belki de tesadüf değildir.
***
HAÇLI SEFERLERİNİ KİM BAŞLATTI?
Türklerin zaferiyle sonuçlanan Malazgirt Savaşı, Haçlı Seferleri’nin de gerekçesini oluşturmuştur...
Turgrul bey ile Çağrı Beyin 1015 yılında başlayan öncü akınlarından bunalan Ermeniler,
1021 tarihinde, Doğu Roma/Bizans ile toprak takası yaparak Ağrı, Van sınır bölgelerini Bizans'a bırakıp, Sivas'a 14 bin çadır olarak gelip, ilk defa Fırat Nehrinin Batısına geçmişlerdi.
Ancak Ermeni papazlarının, o yıllarda Vatikan'a , Bizans'a ve Avrupa başkentlerine yazdıkları mektuplarda, "Anadolu tekrar Türklerin-İskitlerin eline geçerse bu çok "Büyük Felaket" olur" diyerek bu konuda İncil'den muhtelif ayetleri örnek göstermişler ve akabinde zaten haçlı seferleri başlayacaktır (detay için bknz: Prof Dr İbrahim Tellioğlu-Fethedilenlerin Gözünden Anadolu'nun Fethi, Bilge Yay).
İşte bu yüzden de her 24 Nisan'da ABD başkanları soykırım demez ama ne derler: "Büyük Felaket gerçekleşti" derler. Soykırım zaten diyemezler çünkü Osmanlı başkenti Konstantinapolis'teki 149 bin Ermeni tehcire hiç gitmediği gibi Konstantinapolis'te akrabası olan 35 bin Ermeni de Konstantinapolis'e taşınmıştır. Tehcir zamanı bile boğazın iki yakasında ve Marmara Denizinin çevresindeki Yalılarda Köşklerde sefa içinde yaşadılar.
***
Osmanlı devrinde Katolik misyoner/Cizvit papazlarıyla, Anglo Amerikan sermayesi Anadolu'da hiç bir Amerikalının yaşamadığı şehirlerde kurdukları Amerikan Kolejleriyle şehirlerde yaşayan Ermeni gençleri manipüle edip Hınçak partisi adı altında kışkırtıcı faaliyetlere başlamışlardı. Maalesef bu kışkırtıcı faaliyetler sonrası Doğu Anadolu ve çevresinde yüzbinlerce müslüman Türk vatandaşı masum kadın çocuk demeden katlettirilmiştir. Tehcir bu yüzden yapılmıştı zaten.
Hınçak Taşnak Hoybun Cinayetleri için (bakınız; Rus Yarbay'ın Anıları ile
Dr Hans Barth, Türk Savun Kendini, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Yay.)
***
TÜRK TARİH TEZİNİN ÖNEMİ BÜYÜKTÜR
Eski çağda Anadolu'nun sahibi Türkler bize unutturulduğu için, Hıristiyanlara göre Anadolu kutsal kiliselerle dolu kutsal haçlı toprağı ilan edildi.
Oysa Herodot Tarih bile, MÖ 625 yılına kadar bütün Anadolu'ya İskitler hakimdi der. Yani Alper Tunga yenilene kadar. Ama İskitler de unutturuldu, Turani değil İran'i ve Hintli yapıldığı için eski çağlarımızı önemsemedik! Tam bir mankurtluk örneğidir bu Batı'da emsali yoktur.+++
1-İşte Türk Tarih Tezinin önemi burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü Bilge Atatürk, bize yıllarca giydirilen deli gömleğini yırtıp atmış ve yaptırdığı arkeolojik çalışmalarla Alacahöyükte, Hurriler dönemindeki kurgan buluntularıyla Anadolu'nun en az 7 bin yıllık Türk beşiği olduğunu ortaya koymuştur.
Prof Dr Ekrem Memiş hocanın Eski Çağda Türkler kitabı çivi yazılı metinleri kaynakça olarak kullanarak, Doğu Anadolu Bölgesinde MÖ 2 binlerde hakim süren Türk Kağanlığı, Türki krallığı ortaya koymaktadır.
Herodot Tarih'e göre Samsun İskitlerin başkenti idi ama unutturuldu oysa Türk Tarih Tezi, "İskit Türk İmparatorluğu" diyordu Avrupalı bilginlere dayanarak.
Yine Doğu Anadolu Bölgesiyle Kuzey Batı İran'da "Kara Hun Devleti" vardı ama bunu da müfredattan çıkartmıştı gizli eller, oysa bu devletimiz de 602 yıl Hüküm sürmüştür. MS 250- MS 852).
Bitlis ve çevresinde Armanşahlar, Hakkari ve çevresinde Kuman Kıpçak Devleti, Musul ve Kerkük Merkezli Turukku Devletlerinin kurganları, taşbabaları dimdik ayaktadır. O halde elbirliğiyle Türk Tarih Tezinin tekrar okullarda okutulmasını sağlamalıyız, bunun için çaba göstermeliyiz.
***
Son yıllarda, 1071 Malazgirt Zaferimize, "Mossad ve CIA türevi kürdistancıların" da Mervani beyliği üzerinden ortak çıkmaya çalıştıklarını görmekteyiz.
Oysa Mervaniler bir Arap ailedir. İçinde Türk ve Kürt az sayıda paralı asker olması Mervanileri Türk yapmadı, Kürt de yapmaz.
Mervanilerin kurucusu
Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz, Emeviler zamanında Arabistan'dan gelerek, Ergani-Maden bölgeye yerleşen Humeydiye aşiretine mensuptur. Kürt değil Araptır (detay için bknz: Mehmet Fatih Bekirhan-Doğu ve Güneydoğu Anadolu Türkistan mı? Kürdistan mı? Töre-Devlet Yayınları).
İçinde Afşin, Savtegin, Aytegin, Sunduk gibi Anadolu ve Bizans’ı çok iyi tanıyan akıncı Türk beylerinin; Danişmend, Saltuk, Mengücük, Porsuk, Artuk gibi yıldız Türk emirlerinin bulunduğu 50 bin kişilik ordusuyla Halep’ten yola çıkan Alparslan’a çok küçük bir askeri güçle destek veren küçük bir kasaba beyligi olan Mervaniler, o dönem kendi içlerinde bir iç savaş yaşamış bölünmüşlerdi. Bu yüzden tamamı da destek vermemişti.
Bu sembolik destekten hareketle bölücü zihinler öyle ileri gittiler ki, bazı Roma kaynaklarında Alparslan’dan “Kürt ve Perslerin hükümdarı” diye bahsedildiğini bile yazdılar. Allah akıl fikir versin ne diyelim..
***
Kaynak eserler ⤵️
2-PKK ile yıllardır gizli kapaklı, bazen de açıkça yapılan "pazarlık aktörleri" de aklını başına almazlarsa gidecekleri yer "siyasi tarihin çöplüğü olacaktır.."
Çünkü pkk, daha doğrusu ABD ve İsrail'in çıkarları için Türk Kürt kardeşliğini bozarsan altında kalırsın. ..
Osmanlı'da Yavuz Sultan Selim tarafından idrisi Bitlisi'nin Diyarbakır Kadıaskeri yapılmasıyla(1517-1520) ilk defa İran'dan getirilen Kürtler, Araplar ve Acemler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Akkoyunlu Türkmen topraklarında iskan edilip, askerlik ile vergi avantajları sağlandığı için ilerleyen süreçte başta Avşarlar, Halaclar, Mukri, Bayat, Beydili vb Horasan kökenli Türkmen Oğuz Aşiretleri aynı avantajlardan yararlanmak için kürtleşmiştir veya öyle görünmek istemiştir (Doğu'da kalanlar).
Yine 1924 yılından bugüne kadar 3.7 milyon Türk-Kürt evliliği yapılmış ve devam etmektedir, komşuluk ilişkileri ile iş ortaklıkları da devam etmektedir. Bülent Ecevit'in 1995 yılındaki söyleşisinde dediği gibi Kürt sorunu yoktur ABD'nin doğu ve güneydoğu sorunu vardır Kürt sorunu olsaydı Ankara Haymana'da olurdu, Bala'da olurdu, Konya'da Kulu'da da olurdu Cihanbeyli'de de olurdu...
***
Bu sorun Ermeni diasporasının sorunudur. Halk arasında kimsenin bir sorunu yoktur.
Basit bir hesapla 1924 yılından sonra yapılan evliliklerden ikişer çocuk olsa 40 milyon civarında akrabalık bağı oluşmuştur.
PKK bu akrabaları temsil etmediğine göre kimi temsil ettiği ortadadır.
KCK çatı örgütünün İran, Irak ve Suriye'deki faaliyetlerine baktığımızda, bunların İspanya'daki ETA gibi, İngiltere'deki İRA gibi silah bırakıp gerçek manada özür dilemesi beklenmiyor bunların niyeti bambaşka.. Anayasa ile etnik ameliyata çanak tutanları da Türk milleti asla affetmeyecektir.
***
Son söz kurucu Başbuğ Atatürk'ündür:
"Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir."
" Türk Milleti" kavramına savaş ilan edenleri 2 yıl sonra siyasette göreceğimizi kim garanti edebilir?
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene 🇹🇷
Mustafa Kemal'in ışığı yolumuzu aydınlatıyor."
Eski Çağ Tarihi Uzmanı
Bahtiyar Aydın
16 Mayıs 2025 Ataşehir-İstanbul
Yurttaşın ‘eşitlik’ içerdiğini falan reddediyorum. Biz barış, demokrasi, özgürlük istiyoruz.
Onurlu bir yaşam, bir hırka bir lokma…
Giderken de ‘önder’ gibi uğurlanalım arzusundayız.
Ne diyordu Ceren Hanım, babası Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde:
“Bir tek mülk edinmeden, ikinci bir kazağı almadan, kimseden bir şey istemeden, borçsuz ve harçsız, boğazını değil onurunu besleyerek yaşadığın bu dünyadan gidiyorsun baba.”
Biz de böyle gitmek istiyoruz.
Hastane masraflarımız devletimiz tarafından karşılansın, en iyi doktorlar tarafından ameliyat edilelim istiyoruz mesela.
Terörist Abdullah Öcalan’a ‘baba’ demek, ‘Ölene kadar Apocu’yum’ deyip kahraman sayılmak, Hendek teröründe talimatı getiren kişi olup da vicdanı sızlamayan biri olarak kalmak ve bunları yapmamıza rağmen Türk bayrağına sarılı bir şekilde bu dünyadan göçmek mesela…
Ama öncesinde neler yapmak istiyorum biliyor musunuz?
Tatile gitmek!
Şimdi size, sizin de unutamayacağınız bir tatil planımı anlatacağım.
Rüyamda gördüm…
***
Lütfen zinciri Okuyun
Sonra zaten paylaşacaksınız 🌿🌿🌿
1- Dedim ya, tatil yapma hevesindeyim.
Önce Alaçatı’ya gitmek istiyorum.
‘Ahali Alaçatı’da denize sıfır bir meyhanede Ege’nin en taze balıkları ve mezeleri eşliğinde rakımı içmeyi…
İskeledeyken kafam çakırkeyif olduğunda mis gibi deniz kokusu çarpmalı yüzüme…
Hissetmeliyim rüzgarın beni okşamasını…
Ahali Alaçatı
***
2- Sevdiklerimle kafaları bir güzel çektik ya… Artık uyku zamanı…
Hemen 5 bin 500 metrekarelik, denize sıfır, yemyeşil bir otelde ‘Alaçatı Beach Resort’a gitmek ve oranın kral dairesinde sızmak istiyorum.
Prof Dr İbrahim Tellioğlu: Türk Tarih Tezinde "İskit Türk İmparatorluğu" deniyordu bugün ispatlandı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Taşbabaları, Balbalları, Anadolu'daki Kurganlar, Türklerin Anadolu'da 5 bin yıldır var olduklarını gösteriyor. İZLE-ÖĞREN
1- Prof Dr İbrahim Tellioğlu'nun kitaplarından özetler :
@ProfDrTellioglu