Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin, 'radikal reformların' süreceğini duyurdu...
Oysa kendi yardımcısı Rutskoy bile bu reform programını 'ekonomik soykırım' olarak niteliyordu..
1-Yeltsin, Parlamentoyu Topa Tutuyor!
Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin'e karşı siyasi hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin'e karşı olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin'i görevden almaya çalışıyorlardı...
21 Eylül 1993'te Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi.
Parlamentoyu kapattığını duyurdu. Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel yetkilerle kendisi yönetecekti!..
3-ABD'nin övdüğü örnek demokrat Yeltsin, muhalafete dayanamayıp parlamentoyu kapattığını duyurduğu günün hemen ertesinde Rus Parlamentosu toplandı. Yeltsin görevden alındı, yerine yardımcısı atandı. Artık herşey çığırından çıkmıştı...
4-Rusya çok tehlikeli bir siyasi bunalımın içine yuvarlanmıştı.
On binlerce Moskovalı sokaklara döküldü. Meydanlar Yeltsin karşıtı sloganlarla inliyordu. Rus halkı, parlamentosunu savunuyordu.
5-Ordunun ve güvenlik güçlerinin desteğini alan Yeltsin, 4 Ekim 1993 günü, Beyaz Saray adı verilen Rus Parlamentosunu topa tutturdu. Tüm dünya televizyonları, Rus parlamentosunun topçu ateşi altında kalışını anında yayınladı.
6-ABD Başkanı Bill Clinton, Yeltsin'in bu eylemini, demokrasinin savunulması olarak gördüğünü duyuruyor, demokrat (?) Yeltsin'i destekliyordu.
7- Yeltsin, Aralık 1994'de Çeçenistan'a askeri saldırıda bulunup işgal etti. Moskova'nın denetiminde özerk bir cumhuriyet kurmayı denedi.
Ancak Çeçenlerin güçlü direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldı, iç politikada güç duruma düştü.
İşgal Detayı mepanews.com/11-aralik-1994…
8-YELTSİN'İN
ÖZELLEŞTİRME YAĞMASI
IMF'ye teslim olmuş Rusya'nın 1995'de dış borçları çok artmıştı. Hem bu borçları ödemek hem de Rusya'da yeni türemiş işadamlarının 1996 başkanlık seçimlerinde desteğini alabilmek için, Yeltsin yeni bir özelleştirme yağması başlattı.
9-Rusya'nın en büyük fabrika ve işletmelerinin hisselerini, yeni türemiş Rus bankalarına nakit para karşılığı yok pahasına sattı. Bu hissleri ele geçiren, kendilerine oligark denilen, hemen hemen tamamı Yahudi kökenli olan Rus işadamları ulusal medyanın ve bankaların sahibi oldu
10-İşte şimdi sıra geldi, Boris Yeltsin'in 2. kez devlet başkanlığına seçilişinin öyküsüne.
Alkol bağımlısı olan Yeltsin, 1995'de 2 kez kalp krizi geçirdi.
17 Aralık 1995'de yapılan parlamento seçimlerinde, Yeltsin taraftarları beklenmedik ağır bir yenilgi aldılar.
11-Yeltsin'in dolaylı olarak desteklediği 'Vatanımız Rusya Partisi' oyların sadece % 12,2'sini alırken, Genadi Zuganov'un liderliğindeki 'Rusya Federasyonu Komünist Partisi' oyların % 34,9'unu alarak seçimden birinci parti olarak çıkmıştı.
12-Artık herkes, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimini Komünistlerin lideri Zuganov'un kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu.
Şubat 1996'da Boris Yeltsin, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine katılacağını duyurdu.
13-Bir dönem daha başkan olmak istiyordu. Ama Yeltsin'in karşısında iki güçlü aday vardı:
Komünistlerin lideri Genadi Zuganov General Aleksandr Lebed
Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:
(Tanktaki Lebed)
14-Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:
Genadi Zuganov: % 50-55
General Lebed: % 30-35
Başkan Boris Yeltsin: % 2-8
15-Ekonomiyi IMF'ye teslim eden, Rusya'nın yeraltı ve yer üsütü zenginliklerini özelleştirme adı altında yok pahasına yağmalatan, halkın işsiz ve aşsız kalmasına neden olan Yeltsin'i halk artık istemiyordu.
16-Yeltsin'in alkol bağımlısı oluşu, ciddi sağlık sorunlarının bulunuşu ve dengesiz davranışları da gözden iyice düşmesinin nedenleri arasındaydı. Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu kara tabloyu gören Yeltsin taraftarları paniğe kapıldılar...
17-En çok korkanların başında, özelleştirme yağmasıyla milyarlarca dolar vurgun vuran oligarklar geliyordu. Bu kişiler toplanıp, Yeltsin'e başkanlık seçimlerini iptal etmesi için baskı yaptılar. Açıktan açığa, 'Seçime gerek yok, ülkeyi bir diktatör olarak siz yönetin!' diyorlardı
18-Bunları söyleyenlerin tümü de, ABD tarafından desteklenip övülen Rusya'nın yeni demokrat yıldızlarıydı.
Yeltsin kendisine verilen öğütü dinlemedi. Seçim kampanyasını yürütecek ekibi değiştirdi. Ekibin başına kızı Tatyana ve özelleştirme yağmasının mimarı Çubais'i getirdi.
19-Çubais hemen işe koyuldu. Bankerlerden ve medya patronlarından oluşan bir çekirdek kadro kurdu. Medya patronları sürekli Yeltsin yanlısı propaganda yapacaklar, bankerler de paraları seçim kampanyasına akıtacaktı.
20-Bu hizmetlerine karşlık olarak da Çubais, özelleştirme adı altında Rusya'nın en değerli kurum ve kuruluşlarını bu kişilere peşkeş çekecekti.
21-'Öküz Bokunu Altın Diye Yutturanlar'
Moskova'da Yapılacak başkanlık seçiminde uygulanan kural şuydu: İlk oylamada oyların % 50'sinden fazlasını alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.
22-Eğer ilk oylamada hiçbir aday oyların % 50'sini alamazsa, bir ay içinde ikinci bir seçim yapılıyor bu kez en çok oy alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.
23-Rusya devlet başkanlığı seçim tarihi, 16 Haziran 1996 olarak duyuruldu. Seçim kampanyası başladı.Rus medyasının tamamı Yeltsin yanlısı propaganda yapıyor, diğer adaylara televizyonda konuşma fırsatı verilmiyordu.
24-Buna rağmen yapılan kamuoyu yoklamalarında Yeltsin, hala Zuganov ve Lebed'in çok gerisinde kalıyordu.
Yeltsin'in kampanyasını yürüten kızı Tatyana ve ortağı Çubais, çok çabuk bir çare bulmak zorundaydılar. Ve buldular da...
25-Özelleştirme yağmasından milyarlarca dolar vurmuş olan Yahudi kökenli Rus işadamlarının aracılığıyla, ABD'den yardım istediler. Açıkcası, Amerikalıların Rusya'ya gelip başkanlık seçimini kendilerine kazandırmalarını bekliyorlardı !
26-Amerikan yönetimi, çok bilgili ve deneyimli üç siyasi uzman danışmanı Moskova'ya hemen göndermeye hazır olduğunu bildirdi.
Üç Amerikalı siyasi uzman danışman; George Gorton, Dick Dresner ve Joe Shumate acele Moskova'ya geldiler ve hemen işe başladılar. imago-images.com/st/0094838907
27-Bu üç danışman
Seçim kampanyanlarını yönlendirmede uzmandılar. Amerikan ağzıyla söyleyecek olursak, öküz bokunu altın diye yutturabilecek' kertede yetenekliydiler.
Şimdi de Yeltsin'i Rus halkına, 'eşi bulunmaz demokrat bir lider' olarak yutturacaklardı ...
28-Üç Amerikalı uzmanın ilk önerileri şu oldu: Yeltsin'in rakipleri hakkında medya sürekli olarak yalan haberler uyduracak, çamur atacaktı!
29-Ruslar bu öneriye karşı çıktı. Yalan söylenmeyecek, çamur atılmayacak, dürüstlük ilkesine bağlı kalınacaktı.
Amerikalıların yanıtı ise çarpıcıydı:
Seçimi kazanmak istiyorsanız bizim söylediğimiz gibi davranacaksınız, dürüstlükle seçim kazanılmaz!
30-Amerikalı üç siyasi uzman danışman ikinci önerilerini yaptılar:
Yeltsin halkın arasına girecek, onlarla kucaklaşıp öpüşecek, gençler için düzenlenecek eğlence programlarına katılacak, onlarla beraber şarkılar söyleyip dans edecek, kısacası 'çok sevecen, çok tonton' bir kişi..
31-..rolünü oynayacaktı!
Ruslar bu öneriye de sıcak bakmadı.
Yeltsin'in doğal davranmasından yanaydılar, rol yapmasını istemiyorlardı.
32-Yeltsin'in seçim kampanyası neredeyse tam bir çıkmaza girmişti ki, üç Amerikalı uzmanın ABD'den getirilmesinde payı olan Rusya'nın özelleştirme vurguncusu dolar milyarderleri ve medya patronları araya girdiler. Ateşli tartışmalardan sonra danışmanların önerileri kabul edildi.
33-Artık Yeltsin'in seçim kampanyasında ipler danışmanlarda
'Öküz bokunu altın diye yutturabilecek' düzeyde yetenekli
3 Amerikalı uzman; bir yandan Yeltsin'in nerede, neler konuşacağını, kimlerle buluşacağını belirlerken, bir yandan da medyanın kullanacağı sloganları üretiyordu
34-Rus medyası, Yeltsin'in rakipleri hakkında asılsız dedikodular, yalanlar, iftiralar uyduruyor, en aklı başındaların bile kafalarını karıştırıyordu.
Artık maç başlamıştı...
35-Yeltsin'in rakipleri Zuganov ve Lebed bu karalama kampanyası karşısında şaşkın, kendilerini savunacak, seslerini duyuracak değil bir televizyon kanalı, bir gazete bile bulmakta zorlanıyorlardı.
36-İşte bu atmosferde, 16 Haziran 1996'da başkanlık seçimleri yapıldı.
Katılım oranı % 70 olmuş ve şu sonuçlar alınmıştı:
Yeltsin (% 35,3), Zuganov (% 32), Lebed (% 14,5).
Seçimin ilk aşamasında başkan seçilememişti, ancak bu sonuç Yeltsin için çok büyük bir başarıydı.
37-Birkaç ay öncesine kadar kamuoyundaki desteği % 5 dolaylarındayken, sanki sihirli bir el değmiş ve bu oran % 35'e çıkmıştı! Yeltsin'in kampanya ekibi sevinç içindeydi. Üç Amerikalı uzman ise daha soğukkanlı davranıyor, asıl savaşımın yeni başladığını söylüyordu.
38-Seçimin İkinci Aşaması
Üç Amerikalı uzman hemen kolları sıvadılar. Yolun yarısını başarıyla geçmişlerdi, ama asıl öldürücü darbeyi şimdi vurmaları gerekiyordu.
Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler:
39-Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler: İlk aşamada % 14,5 oy alan Lebed'e, geri çeviremeyeceği kadar parlak bir teklif götürün ve Lebed'in ikinci aşamaya katılmasını önleyin!
40-Seçimin ilk aşamasından iki gün sonra, 18 Haziran 1996'da Başkan Yeltsin, üç Amerikalı uzmanın önerisini yerine getirdi.
Lebed'i, 'Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri' ve 'Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı' olarak atadı.
41-Lebed, ağzı kulaklarında, bu yüksek prestijli atamayı hemen kabul etti ve başkanlık seçiminin ikinci aşamasından çekilmiş olduğunu ilan etti.
42-Lebed'in çekilmesiyle meydan, Yeltsin ve Zuganov'a kalmıştı.
Üç Amerikalı uzman, Zuganov'u yıpratacak kampanyaya hemen başladılar.
43-Tüm medya hemen her gün ve neredeyse günün tamamında şu sloganları tekrar edip durdu:
'Zuganov'a verilecek oylar, Komünistleri tekrar iş başına getirecektir!',
'Bir komünist olan Zuganov eğer seçilecek olursa, Rusya'da iç şavaş çıkacaktır!' ,
'Mal sahibi, mülk sahibi, iş sahibi olmak istiyorsanız oyunuzu demokrat Yeltsin'e verin!',
'ABD'nin ve Avrupa'nın saygı duyduğu Başkan Yeltsin'i seçin!'.
45-Fonlanan Havuz Medyasu bu tek yanlı propagandayı sürdürürken, özelleştirme vurguncusu Rus işadamlarının oluşturduğu havuzdan milyonlarca dolar, üç Amerikalı uzmanın saptadığı bölgelerde, belirlediği gruplara dağıtılıyordu.
46-Tam bu sırada IMF, Rusya'ya 10 milyar dolar kredi verdiğini duyurdu. Yeltsin'in seçim kampanyasını yürütenler sevinç içindeydiler.
Üç uzman, Yeltsin'e bir öneri daha götürdüler:
Neredeyse iki yıla yakın ödenmeyen emekli maaşlarını ve birikmiş işçi ücretlerini hemen ödeyin!
47- Ödemeler derhal yapıldı.
Televizyon kanalları, birikmiş emekli maaşlarını alan yaşlıların ve ücretlerini alan işçilerin Yeltsin'in boynuna sarılarak nasıl ağlaştıklarını, ellerini yüzünü nasıl öptüklerinini tekrar tekrar gösterip durdu.
48-Seçimin ikinci aşamasına bir hafta kala, Yeltsin bir kalp krizi daha geçirdi.
Üç Amerikalı uzmanın yönlendirmesiyle medya bunu halka, Yeltsin aşırı yorgunluktan grip oldu, diye duyurdu.
Yeltsin'in yanına hiç kimse sokulmadı, fotoğrafı çekilmedi, görüntüsü alınmadı.
49-Bu olumsuzluğun ustaca atlatılmasından sonra, 3 Temmuz 1996 günü başkanlık seçiminin ikinci aşaması gerçekleştirildi.
Yüzde 68,9 katılımın sağlandığı seçimde iki aday şu oyları almıştı:
50-ABD'den özel olarak getirilen üç Amerikal uzman, medyanın ve özelleştirme vurguncularının desteğiyle, 'öküz bokunu altın diye' Rus halkına yutturmayı başarmışlardı. Boris Yeltsin, ikinci kez Rusya'nın devlet başkanı olarak seçilmişti.
51-Yeltsin ikinci kez başkan olarak seçildikten sonra, IMF'den 40 milyar dolar borç alındı. Ancak bu para devletin kasasına girmedi! Yeltsin'in kızı Tatyana ve seçimlerde Yeltsin'den yana olan özelleştirme vurguncularının Amerika ve Avrupa'daki banka hesaplarına yatırıldı!
52-Bu gerçek öykü, 2002 yılında Amerika'da çekilen bir filmin senaryosunu oluşturdu.
Fimin adı şuydu: 'Spinning Boris'. Türkçeye şöyle çevirebiliriz: 'Boris Yeltsin'in Rus Halkına Yutturulması!' . imago-images.com/st/0094838907
53-TÜRKİYE FARKLI MI?
Türkiye’de de 2002 seçimlerinde benzer bir senaryoyu yaşadık.
ABD, Irak’ın (ve 60 bin askerle Türkiye’nin) işgaline bir türlü vize alamadığı Ecevit hükümetini devirmek için işe koyuldu.
54-Amerika’nın hükümetteki adamı Kemal Derviş, tam ekonomik krizin ortasında erken seçim lazım diye ilan etti.
Ardından MHP lideri Bahçeli, seçimin 3 Kasım’da yapılması gerektiğini söyledi.
55-Önce Savaş yanlısı faşist senatör John Mc Cain, İstanbul’a gelip MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve Motorola borçlusu Cem Uzan ile bir yemek yedi.
Cem Uzan Genç Parti’yi kurdu.
Kemal Derviş de DSP’den İsmail Cem’i ikna etti, YTP diye bir parti kurdurdu. aydinlik.com.tr/koseyazisi/joh…
56-ANAP ile DYP zaten perişandı.
3 Kasım seçimlerinde AKP, % 34 oyla 1. parti oldu.
Genç Parti’nin aldığı % 7.5 oyla, DSP, ANAP, DYP ve MHP'yi barajda bıraktı.
AKP, CHP ile birlikte parlamentoya girip ezici bir çoğunluğun da sahibi oldu. 20 yıldır her seçimden aynı sonuç çıktı..
57- 1945'den sonra dünyadaki pek çok sosyal bilimcinin beynini bir soru kemiriyordu:
Kant, Hegel gibi büyük filozofları, Einstein gibi bilimcileri, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış Almanlar nasıl olur da Hitler gibi bir delinin peşinden gitti?
58-20 milyonun üstünde insanın canına giren Hitler,
"mühendis kafalı" olmalarıyla ünlü Almanlara ne yapmıştı?
Onların mantıklarını nasıl "servis dışı" hale getirmişti?
Sorunun özü şuydu:
Mantıklı insanların/toplumların mantıksız davranmaya başlamasına sebep olan neydi?
59-Uzun süren araştırmalarla cevabın bazı parçaları keşfedildi.
En önemli kavram "R-kompleks" denilen olguydu.
Almanların beyninde *R-Kompleks* denilen beyin bölgesi, baskın hale getirilmişti.
60-Her beyinde bulunur. R-kompleksle yönetmek, kitlelerin beynindeki "ilkel içgüdüleri aktive ederek, mantıklı düşünmeyi baskılamak" demektir.
Peki bu tip liderlerin metodu neydi?
61-Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, "bir insanın beyinin R-kompleks seviyesine indirgemenin en iyi yollarından biri onu bir gruba dahil etmekti."
İnsanları "biz ve onlar" diye ayırmaktı...
62-İç bağları sıkı bir grup içindeki kişi "akıl ihalesi"
yoluyla "mantığını kullanmaktan vazgeçebiliyordu."
Bu amaçla kullanılan *ikinci yol*, kitleleri "korku kültüründe" yaşatmaktı.
63-Aynı şekilde "dış düşmanlar" göstererek korkuya dayalı *politik propaganda yapılarak* da kitleler *R-kompleks seviyesine indirilebiliyor.*
Bu *siyasi stratejide 3-D çok önemlidir:* 1. Düşman göster, 2. Dayanışma duygusunu kışkırt, 3. Düşündürme!
64-Sürekli çatışma çıkar ki, taraftarların *düşünemesinler!..*
İnsanların mantığına değil *içgüdülerine hitap et!..*
Peki kitleler bu tip "R kompleksli" liderlerde ne buluyorlar?
En önemli açıklamalardan biri *özdeşlik kurma psikolojisiydi.*
65-Kendi hayatında yenik, ezik, kompleksli kişiler, bu tür gücü ve otoriteyi temsil eden liderler üzerinden, kendilerini ezen kocalarından, patronlarından, üst sınıftan kendilerince intikam alıyorlardı.
66- *R-komplekse hitap eden liderlerin en büyük sırrı,
*kendisini bir "intikam aracı"* olarak sunmalarıydı.
Onlar hep; *Kaybedenlere oynayarak kazanıyorlardı!..*
Kimliklerini bir düşmana göre konumlandırıyorlardı.
67-Mesajları şöyleydi:
Ben de senin gibiyim ama senin olmadığın bir yerdeyim, oyunla bana güç ver, nefret ettiğin herkesin canını okuyayım!
Bu tip liderler kolaylıkla iktidara gelebilirken, *gidişlerinde büyük bedel ödetirler*
Bu tip liderler, toplumlar için bir zeka testidir!
68-Farabi, "Devlet başkanlarının ruh hali toplumun üstüne çöker. Ülkenin sokaklarında gördükleriniz devlet başkanlarının Zihninin bir yansımasıdır'' demişti.
Türkistan'da (870-950) yılları arası yaşamış Farabi; Felsefe, Matematik, Mantık, Siyaset Bilimi Musiki ve Gökbilimciydi.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Biz de herşeyi bildiğini sanan aklı evveller, Hunlar Türk değil, hatta Türk diye bir millet yok derken!
Macaristan Bilimler Akademisinde çalışan Macar Dilbilim ve Etnografya Akademisyeni, aynı zamanda Felsefe doktoru da olan Prof Dr Somfai Kara David; 10. ve 11. Yy larda Macarların adı Türk'tür diyor. Macar adı sonradan çıktı diyor.
Moğolların da temelde Türk olduğunu söyleyen Prof Kara David, Macarlar tarihi kayıtlarda Türk olarak geçiyor diyor.
Demek ki neymiş?
Atatürk'ün dediği gibi:
"Ey gafil; Tuna ezelden beri Türk diyarıdır? Türk adı da boy birliğinin adıdır."
Türk Tarih Tezi okullarımızda tekrar okutulsun dememiz bundan. ... Mankurtlaştırmayı bırakmalıyız. ... Türk'ü, Kıpçaklara, Karapapaklara, Brekisefal kafa çapına (yuvarlak kafaya) indirgeyen tarih profesörü de alıp bu bilgiyi bir yerine iliştirsin! ...
#yks2025
2- Almanya Türk Ocağında yapılan söyleşinin devamı linkte
3- Her yıl Ağustos ayında Macaristan'a gidiyoruz şu güzellikleri görmek için.
Umarım bir gün Türkiye'yi de Türkler yönetebilir ve Turan Kurultayları Türkiye'de de yapılır. ...
Balkan Harbi'nin hemen öncesiydi,
Osmanlı'nın Dışişleri Bakanı bir Ermeniydi.
Siyasi tercihlerinin öne çıkarılmasıyla birlikte, ordunun temel disiplini, eğitimi, emir ve komuta hiyerarşisi alt üst edilerek bugünkü gibi bozulmuştu...
Askerler subaylarını, subaylar da komutanlarını tanımamaya başlamışlardı.
1908'den Balkan Harbi başlangıcına kadar, orduya sadece iki sefer tatbikat yaptırılabilmişti...
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Trakya ve Makedonya'daki askeri kuvvetimiz düşmanlarımızın iki katıydı.
Fakat ne oldu?
Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü dercesine, Rumeli'den tam 75.000 askeri birden terhis ettiler!
Ne zaman?
Seferberlik ilanından yaklaşık bir, bir buçuk ay önce!
Gerekçe?
Harp tehlikesinin olmayışı ve hasat zamanının yaklaşmış olması gibi, gafilce sebepler.
Terhisten önce, Osmanlı'nın barış zamanı kuvvetleri 280.000 kişiydi.
Daha önce de, siyasi sebeplerden dolayı, (görüntüde ise orduyu gençleştirmek adına); Rumeli'yi iyi bilen 1000 kadar tecrübeli subay zorla emekli edilmişti.
Bu terhis edilen 75.000 kişi öyle önemliydi ki; seferberliğin ilanından sonra zar zor toplanabilen seferberlik ordusunun 4'te 1'ine tekabül ediyordu!
Ordunun tecrübeli subaylarını emekli, usta askerlerini de terhis ettiler!
Sonuç?
Bütün Balkanları sadece üç ayda kaybettik!
Rumeli'deki beş asırlık Türk varlığı da böylece sona erdi.
Balkanlar mı? Hala daha kaynayan kazan!
Şimdi gelelim günümüze...
15 Temmuz kaotik darbe girişimi'nden sonra, orduda en büyük darbeyi komuta kademesi aldı!
Ordunun komuta yapısı, disiplini ve hiyerarşisi bozuldu! Silah arkadaşlığı ve güven tamamen bitti!
Bu olumsuz ortama dayanamayan birçok tecrübeli subay ve astsubay, emekli olarak ordudan ayrılmayı seçti.
Askeri okullar kapatıldı!
Askeri liseler ve sınıf okulları, bomboş vaziyette çürümeye terk edildi! Şu anda sınıf eğitimlerinin nasıl verildiği ise tam bir muamma!
Akıllara zarar bir karar alınarak, askeri sağlık sistemi kökünden kazındı!
Öyle ki, bugün Türk Ordusu'ndaki atların ve köpeklerin dahi kendi hekimleri (veterinerleri) varken, çarpışan mehmetçiklerin askeri hekimleri yoktur!
Ve Türk Ordusu, dünyada askeri sağlık sistemine sahip olmayan tek ordudur!
Çatışma sahalarından gelen bilgilere göre, ölümlerin önemli bir kısmı ne yazık ki kan kaybından olmaktadır!
Şimdiye kadar, nizami harplerde de önemli görevler üstlenen jandarma, organik olarak Silahlı Kuvvetlerden kopartıldı!
Deniz Kuvvetleri dışındaki kara ve hava ordularımız, çok uzun zamandır nizami bir harbe yönelik, büyük ve müşterek tatbikatlar yapmıyor! En son Vahdettin köşkündekine selam çaktılar hem de 29 Ekim 100. Yılda...
Harp Akademileri kapatıldı. Ordunun stratejisini belirleyen kurmaylık sistemi artık yok! Askerler mağarada metan gazıyla şehit oluyor! Tarihte görülmemiş ihmaller zinciri var!!
Ülkemizin en önemli harp sanayi tesislerinden biri olan Tank Palet Fabrikası yabancılara satıldı!
Hala Tank veya Uçak motoru yapamıyoruz, Mersin Nükleer santralde çalışan Ruslardan 10 bini ülkelerine geri döndü, Ruslar santraldeki hisselerini satılığa çıkarttı..
Irak'ın durumu ortada!
Suriye'deki işler her geçen gün daha kötüye gidiyor dedik dedik inanmadınız sonunda Suriye bölündü, İsrail'in kontrolünde kıytırıktan bir ülke oldu ve PKK/PYD 2. Devletini de Suriye'de kurdu, devlet oldular!
İsrail güneyimize girdi, ABD İsrail Yunanistan'a tüm çevremize iyice yerleşmeye devam ediyor! İran'a neler yaptıklarını gördük!
Bu kadar da değil....
(Devamı Var)
1+++Amerika son birkaç yıldır, Romanya'da ve daha da önemlisi Bulgaristan'da, Türk sınırına yakın bölgelerde askeri yığınak yapıyor!
Balkan Harbinde Rusya'nın oynamış olduğu yıkıcı ve kışkırtıcı rolü dikkate alırsak, Ruslara da çok güvenemeyiz. Eğer zayıf düşersek, Rusya'nın en büyük parçayı kendisi için koparmak isteyeceği kesindir!
Yunanistan? Her zamanki gibi pusuda, Kin kapısı kapalı hala... 300 küsür Pontus derneği kuran Yunan, 19 Mayıs 1919 tarihini soykırım tarihi ilan etti Atatürk'ü de soykırımcı!
Etrafında bu kadar çok düşmanı olan bir devlet, askeri kadrolarını bu kadar çok boşaltır mı? Şeriatçı askeri terfi ettirip, Atatürkçü Tegmenleri ihraç edip, Güneydoğu'da efsane olan komutanlarını Orduevinde yasaklı konuma sokar mı? Örneğin Osman Pamukoğlu..
Hani beka meselesi vardı?
Beka meselesi olan bir devlet, ordusunu bu kadar zayıflatır ve niteliksizleştirir mi?
Askeri sağlık sistemini kökünden kazır mı?
Akıl ve mantık, tabi ki "hayır" diyor.
O zaman ne yapmaya çalışıyorlar?⚔🦅⚓🇹🇷
(Not: Bu zinciri ilk olarak 29 Mayıs 2019'da paylaştım, hala bir şey değişmemesi ne acı!)
Ekli linkten Türk Tarih Kurumu sayfasından İsmet Görgülü'nün yazısını lütfen okuyunuz. ttk.gov.tr/belgelerle-tar…
2-Osmanlı Hariciyesinde Bir Ermeni Nazır:
Gabriyel Noradunkyan Efendi
Özet
19. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti’nin çok uluslu yapısı, imparatorluğun bekası için en önemli sorunlardan birisini teşkil etmekteydi. Osmanlı devlet yönetiminin en üst tabakalarına kadar yükselen ve “Millet-i Sâdıka” olarak nitelenen Ermeniler içinde de devlete karşı isyan hareketleri görüldü.
Yaklaşık yarım asır Osmanlı Devleti’ne bürokrat ve bakan olarak hizmet eden Gabriyel Noradunkyan Efendi, bu hizmetleri neticesinde çok sayıda nişanla taltif edilmişti.
I. Dünya Savaşı öncesinde yurt dışına çıkan ve Fransa’ya yerleşen Noradunkyan Efendi, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını öngören Paris Barış Konferansı ile yeni Türk devletinin bağımsızlığının kabul edildiği Lozan Antlaşması’nda Ermeni heyeti içinde yer alıp, Osmanlı'nın parçalanıp Doğu Anadolu'da Ermenistan'ın kurulmasını savunmuştu.
Daha Ayasofya yokken, oranın HUN TOPRAĞI olduğuna dair VATİKAN BELGELERİNE bakalım:
Ayasofya’nın bulunduğu yer bile bir zamanlar HUN toprağı sayılıyordu. Hunlardan önce de İskit ve Ön Türkler'in. Bunu Vatikan arşivleri söylüyor. Ayasofya ortada yokken, temelinin Türklere ait olduğunu arşiv belgeleri söylemektedir.
1664 basım Papa Clemens imzalı iki cilt kalın kitap var Vatikan Arşivlerinde. Alessandro Sperelli’in gravürlerinde Sultan Ahmet’teki Mısır’dan gelen taş vardır ve ilk Bizans Kilisesi Aya İrini de açıkça görülür Nova Roma İstanbul’un geçiş adıdır ve Costantinapol yazar.
Resimde ayrıca Hun atlıları; 4 savaş atı ve 4 kımız sağılan kısrak vardır. Çadırda Göktürk harfleri vardır. Saptırılmış şekilde yani asıl Aya İrini eski pagan tapınağı üzerine yapılmıştır duvarın hemen yanı Hun otağıdır. Yani Hun toprağıdır.
Bu arşiv belgesi bize neyi anlatıyor; bugünkü Ayasofya temeli, toprağı, Vatikan arşivlerindeki belgelerde de "TurkuHunas" olarak geçmektedir.
Ve burası konsolosluk gibidir. Daha sonraki yıllarda 1. Ayasofya tahtadan yapılıp, yok olmuştur. Bugünkü Ayasofya çok sonra yapılmıştır. Nereye? Türk topraklarının üzerine… O günlerde her medeniyet, başka yapıların üzerine kendi yapılarını yaparlar. +++
1-Bugünkü Ayasofya daha ortada yokken, Ayasofya’nın bulunduğu yer Türk toprağıdır. Bunu da Vatikan arşivlerindeki belgeden öğreniyoruz. Hıristiyanlık açısından Ayasofya önemlidir algısı bilinçlidir. +++
2- Sonuçta #Ayasofya için kılıç hakkı denilebilir. Bu çalışmanın gayesi, bütün dünyaya bu mabedin Hıristiyan dünyasının malı gibi sunulmasını kanıtlarıyla ortadan kaldırıyor.
Bu safsata şimdiye kadar başarılı olmuştu ama artık bu belgelerden sonra bu algıda yıkılacaktır. Çünkü konjonktüre göre Hıristiyanlar bu algıyı da kullanıyorlar. Katolikler Ortodokslar'a karşı Ayasofya’yı cami olarak açın demekten çekinmiyorlar. Yani Katolikler Vatikan Ayasofya'nın Cami olmasını destekledi. Çünkü Ortadoklardan nefret ediyorlar.
Kısacası Ayasofya daha yokken arsası binlerce hektarlık alan Hun Türklerinindi. Dünya'da ahmak mı yok, İstanbul’u hala Konstantinapolis olarak görmek, öyle anılmasını isteyenler var. Bütün bunlar bize bir şey anlatıyor, İstanbul zaman zaman el değiştirse de Türklerle bağı hiçbir zaman kaybolmamıştır, yine eski SAHİBİNE kavuşmuştur. +++
ABD Ankara Büyükelçisi Barrak: Ulus devleti ve Atatürk'ü unutun, Türkiye için en iyi sistem Osmanlı Millet Sistemidir. Açıkça ne diyor? Türklerin devleti olmasa da olur diyor!
'Yeni Osmanlıcılık' Siyonist Projedir.
Dünya Siyonist Örgütünün Ortadoğu için Siyonist Plan. Yazarı: Oded Yinon.
Cengiz Özakıncı; "Şimdi bu plandan anlatacaklarımı izleyicilerimiz dinlerken gerçekleştimi, gerçekleşmedimi diye düşünerek izlesinler..."
1- Yıllardır anlatıyoruz yeni Osmanlıcılık Siyonist plandır diye 🔽
Osmanlıyı savunanlar Türk değildir diye. Türkiyeli değil Türk'üm 🇹🇷 🐺
Ne Mutlu Türk'üm Diyene 🇹🇷 🇹🇷🇹🇷
2-Yeni-Osmanlıcılık ABD'nin Ortadoğu'daki "Mayın Eşeği"'dir.
1982'de yazılan Rapor ne diyor?
İsrail'in güvenliği için Suriye'nin parçalanması zorunludur. Bunları yıllarca paylaştık mankurtlara anlatamadık maalesef! Sıra Türkiye'ye geldi ama! İsrail TV lerinde sıra Türkiye'de dediler.
Göbekli Tepe'yi ilk ortaya çıkaran Arkeolog Klaus Schmidt, 20 tapınaktan sadece 6'sının gün yüzüne çıkarıldığı ve ortaya çıkan benzerlikler; Türklerin erken kültürünün Göbeklitepe olabileceği yönünde ciddi kanıtlar sunuyor demişti Peters ile birlikte yazdıkları makalede(2004).
Klaus Schmidt, Göbeklitepe de, Asya balbal kültürü var. Altaylar'da 12 sütundan oluşan bir kamlar tapınağı var, Göbeklitepe'de de var, OZ tamgası ve çemberli T, Tengri sembolü 9 bin yıllık Çatalhöyük'de de var, 7 bin yıllık Hacılar Höyük'te de var.
Göbeklitepe'deki dikilitaş kültürü ile Türklerin dikilitaş kültürü aynı. Örn: 1 sütunda 3 adet hayvan figürü üst üste işlenmiş bir Göbeklitepe sütunu var, Tuva'da ve Moğolistan'da yer alan bazı Türk sütunlarında da aynı üslup var. Hatta işlenen hayvanların bazıları tamamen aynı.
Bu açıklamalarından sonra Klaus Schmidt, Almanya'da bir gölde tüplü dalış yaptıktan sonra ölüsü bulundu. Eşine kalp krizi geçirdiği söylendi ama eşi su altında tüplü dalışta kalp krizi geçirmek çok zordur ve kalp hastası değildi açıklaması yaptı.
Arkeolog Dr Semih Güneri, Göbeklitepe'deki taşlara kabartma figürlerini yapan metal keski aletleri, o tarihlerde sadece Güney Sibirya Lena bölgesinde görüldü başka bölgelerde görülmüyor diye açıklama yaptı.
Evet açıklamalar ve Sorular çok.. . ⏩Göbeklitepeyi kimler yaptı?
⏩Neden kazıların ödeneği kesildi,durduruldu, bilinmeyen bir tarihe ertelendi?
⏩Yılan figürleri üzerinden konuyu Anunnakilere bağlamak sağlıklı mı?
⏩Kültür ve Turizm bakanlığı neden kazı yaptırmıyor ya da tatmin edici açıklamalar yapılmıyor?
⏩Ne dersiniz bu işe???
Dr Semih Güneri hocanın konuya dair konferansı. İyi seyirler 🔽
Rusya'dan Doç Dr Ekaterina Anatolievna Lippina ile Dr Semih Güneri,
Güney Sibirya'dan Dağılan Teknoloji,
Üst Paleolitik Taş Alet Endüstrisinin Kökeni ve Yakın Doğuya Taşınması, Yayılımı. Ön Türk Akademisi Konferansı @grok sende dinle öğren madem 😃 🔽
YIL: 2002
Aytunç Altındal: Apo idam edilmeyecek, hapisten çıkıp bir partinin başına geçecek, Vatikan öyle istiyor çünkü...
Son gelişmeler de gösteriyor ki, Türkiye Ankara'dan yönetilmiyor😪😪
2- Aytunç Altındal, "Tapınak Şövalyeleri" kitabında PKK Apo, Papa bağlantılarını ve daha fazlasını anlatmış 🔽
Kitabını okumayan videoya buyursun
3- E. Müsteşar ve Büyükelçisi Onur Öymen'in "Arka Plan" kitabında Türkiye'yi kimlerin nasıl yönettiğini WikiLeaks belgelerine yansıyan haliyle göreceksiniz ve derin devletin ABD güdümünde olduğunu üzülerek öğreneceksiniz.
İşte E. MİT Müsteşarının itirafı