Cumhuriyet'in kuruluş yıllarındaki eğitim seferberliğinin simgesi olan Köy Enstitüleri'nin mimarı.
Başta Rumeli Hisarı ve Topkapı Sarayı Harem Dairesi olmak üzere sayısız tarihi eserin restoratörü.
Mualla Eyüboğlu Anhegger ,
13 Mart 1919, Sivas doğumlu.
Türkiye'nin ilk kadın mimarlarındandır.
Şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ile yazar Sabahattin Eyüboğlu'nun kardeşidir.
Alman Türkolog ve tarih araştırmacısı Dr. Robert Anhegger'in de eşi...
1940 yılında 3803 sayılı yasa ile ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere açılmış olan Köy Enstitüleri projesinde ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu ve İsmail Hakkı Tonguç başta olmak üzere öncü isimlerle birlikte,
mimar, inşaat sorumlusu, öğretmen olarak çalıştı.
1947 yılında, Ortaklar Köy Enstitüsü'nde çalışırken zehirli sıtmaya yakalanıp İstanbul'a dönünceye kadar 5 yıl, hem Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde çalışıp hem de Anadolu'nun dört bir bucağındaki
21 köy enstitüsünün kuruluşuna katıldı.
1947 yılından itibaren mesleki hayatı boyunca arkeolojik kazılarda, koruma kurullarında, tarihi anıtların onarımlarını yürüten Eyüboğlu, başta Rumelihisarı ve Topkapı Sarayı Harem Dairesi olmak üzere
çok sayıda tarihi eserin restorasyonunu yaptı.
Köy Enstitüleri kapatıldığında Eyüboğlu Akademi'nin mimari bölümüne asistan tayin edilir. Fakat Köy Enstitülerinden geldiği için orada dışlanır, ders verilmez.
"Köy Enstitüleri yüzünden adımızı komüniste çıkardılar.
Mevlevi şeyhleriyle dostluğumuzdan dolayı gericiye.
Her boyaya boyandık anlayacağın. Hepsine de gülüp geçtik.
Sabahattin Ağabeyimin dediği gibi, bizden memleketi sevmek...
Gerisi boş..."
"Anadolu'yu görmeseydim, bu bilgiyi edinmeseydim, bu arada hafriyatlarda arkeologlarla çalışmasaydım, sonra da kocam olan zat-ı muhteremle Osmanlı eserleri üzerine Yugoslavya'da, Bulgaristan'da çalışmasaydım, bunları yapamazdım. Çünkü benim restorasyon diplomam yok."
"...Akademi’den yüksek mimar olarak yeni mezun olmuşum. Annemden izin alıp bir haftalığına Sabahattin ağabeyimi ziyarete Ankara’ya gidiyorum. Hiç unutmam bir cumartesi günüydü. Ağabeyim daha Ankara’ya varır varmaz, o gün İsmail Hakkı Tonguç’la tanıştırıyor beni.
O da o an tayinimi yapıyor Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne, Yapı Kolu başkanı olarak...
Babam çok memnundu, köylerde çalışacağım, memlekete hizmet edeceğim diye. Annem de her zaman 'Aman uşaklarım elinizden geldiği kadar köylücükleri okutun!' diyerek büyütmüş bizleri.
Sabahattin Ağabeyim de Ankara’da bu projeye gönül vermişlerin başlarında geliyor...
Ağabeyimle Hasanoğlan'a gittik. Köy Enstitüleri'ne bir şey öğretemedim ama Yapı Kolu başkanıyken talebeden çok şey öğrendim.
Köy Enstitüleri'ne mimar olmanın öğretici tarafı şu oldu: Herkesten kendi yaşadığı evin planını yapmasını istedim. İşte o zaman Anadolu'daki 40 bin köyün daha prehistoryada yaşadığını gördüm ve bu beni daha çok heyecanlandırdı..."
Sonraki yıllarda Anadolu'nun dört bir köşesindeki köylerde, "Mimar Mualla Hanım" olarak nam salacaktı.
Erzurum Pulur Köy Enstitüsü’ndeki çalışmaları sırasında babası Rahmi Bey’e şunları yazmıştı:
"...Babacığım, enstitü müdürüyle Hasankale ve Aşkale köylerini gezdik.
Bu köyler şimdiye kadar gördüklerimden pek başka. Halis Türk köylerini görmek burada mümkün oldu. Köylerimiz de şehirlerimiz gibi öyle büyük tezatlarla dolu ki. Bir evde kuzu dolması, diğerinde yalnız karpuz kabuğu yeniyor.
Köylüler Orta Anadolu köylülerine nispetle çok çok fazla misafirperver. Köye kamyon çıkamadığı için 7 km yürüyerek gittik. Köylü çocuklara vermek üzere kalem ve sabun almıştım. Köyde o kadar çok çocuk bizi karşıladı ki, kalem sabun bir işe yaramadı.
Her köyde olduğu gibi çocuklardan sonra kadınlar etrafımızı sardı. Yanımda bir de yüksek kısım talebelerinden Saliha var.
Bizi nasıl sarılıp sarılıp öpüyorlar görseniz. 'Bizi siz okutun. Ne iyi canlar varmış!' diye biri bırakıp biri kucaklıyor...
Köylerden kalan intiba: Sefalet, cehalet, harp korkusu, hükümet korkusu, şikayete başlamış bir mütegallibeler sınıfı...
Biz yolcu, onlar hancı..."
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nda raportör olarak görev aldı.
Alman ve Fransız arkeoloji heyetlerinin Efes ve Yazılıkaya kazılarına refakat etti. Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi, Süleymaniye Külliyesi, Siyavuşpaşa Köşkü, Rumeli Hisarı ve Topkapı Sarayı'nın restorasyon projelerinde görev aldı.
Mualla Eyüboğlu Anhegeer, kalp yetmezliği nedeniyle 16 Ağustos 2009 Pazar günü İstanbul’da vefat etti.
“Biz okulda Pisagor teoreminin niye öğretildiğini kavrayamazdık. Oysa köy enstitüsünde bunu öğrenciye çatı makası bağlarken anlatıyorduk.
Öğrenci öğrendiğinin işe yaradığını somut olarak görüyor ve iş yaparken öğrendiği bu bilgiyi bir daha hiç unutmuyordu.”
1799 , Fransız General Napolyon Bonaparte, Osmanlı yönetimindeki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini ortaya attı.
Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre'nin Basel şehrinde toplandı. 1896'da gazeteci Theodor Herzl, ''Der Judenstaat'' yani Yahudi Devleti adlı
bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı.
Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin'de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı'nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu
1903'e kadar, göçmen sayısı 25 bine ulaştı. Çoğu Doğu Avrupa'dan gelmişti.
O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı.
1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası geldi.
Ünlü yönetmen Steven Spielberg'in filmine ilham verdi.
1942’de İran’da doğdu. 1973 yılında Bradford Üniversitesinden kabul aldı ve 3 yıl boyunca İngiltere’de yaşadıktan ve okul bittikten sonra ülkesi İran’a geri döndü.
Mehran Karimi Nasseri, hayatı , 2004 yılında Steven Spielberg’in yapımcısı olduğu ve Tom Hanks’in başrolünü oynadığı “Terminal” filmine konu oldu.
O zamanlar İran’da Şah’a karşı başlatılan isyanda Nasseri de yer almıştı.
Annesinin İngiliz olması sebebiyle 1986 yılında İngiltere'ye yerleşme kararı alan Nasseri, yolculuk esnasında evrak çantasının çalınması sonrası yine de Londra uçağına bindi.
Belirli bir bölgeye yeni doğmuş bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) konuluyor. Her tavşan çifti ikinci aydan itibaren yetişkin hale geliyor ve her ay yeni bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) doğuruyor.
Tavşanların hiç ölmediği varsayılırsa bu bölgede bir yıl sonra kaç çift tavşan olur?
Bu problem İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci’nin 1202 yılında yazdığı Liber Abaci (Hesap Kitabı) adlı kitabında yer alır.
Problemin cevabı Fibonacci dizisidir ve {1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, …} şeklinde devam eden sonsuz sayılardan oluşur.
Fibonacci dizisinin özelliği kendinden önceki iki ardışık sayının toplamının kendisinden sonraki sayıya eşit olmasıdır.
Büyük Taarruz zaferi ile Anadolu’daki Yunan işgali sona erip, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandığında artık ülkenin tek siyasi gücü fiilen TBMM Hükümeti olmuştu.
İtilaf Devletleri, İsviçre’nin Lozan kentinde toplanacak olan barış konferansına yine ikilik çıkarmak için TBMM’nin yanı sıra İstanbul Hükümeti’ni de davet etti.
İstanbul Hükümeti de Ankara’ya barış konferansına birlikte katılmayı teklif etti. Fakat Mustafa Kemal; ““Barış konferansında Türkiye Devleti yalnız ve ancak TBMM Hükümeti tarafından temsil olunur.” diyerek bu durumu reddetti.
Osmanlı’da 1848’den beri Galatalı İngiliz bankerlerin Sırbistan, Dalmaçya ve Karadağ’dan getirdiği taş ustası işçilerle gerçekleştirilen kömür üretimi ve İngiltere’den ithal edilen kömür, ihtiyacı karşılamadığı için 24 Nisan 1867’de Dilaver Paşa tarafından
“Ereğli Kömür Maden-ü Hümayunu” adıyla bir nizamname yayınlandı.
100 maddelik nizamname Ereğli Sancağı’nın Bartın, Eskipazar, Akçaşehir ve Karasu, Safranbolu, Perşembe, Ulus, Amasra, Gökçebey, Ereğli, Horcanaz, Yenice, Devrek, Karabük ve Eflani gibi 14 kazasını kapsıyordu.
Mükellefiyet yasası 13-50 yaş arasındaki erkeklerin sağlam olanlarının ocakta kazmacı, küfeci ve direkçi olarak çalışmasını zorunlu kılıyordu.
Madende çalışacakları ise muhtar belirleyecekti.
9000 yıldan daha uzun bir süre önce inşa edilmiş olan bu şehir şimdiye kadar keşfedilen en büyük Neolitik yerleşim yerlerinden biridir.
İngiliz kaşif James Mellaart tarafından 1958 yılında keşfedildi.
Konya’nın 52 kilometre güneydoğusunda, Çumra ilçesinin sınırları içinde yer alan tarihöncesi yerleşim alanı Çatalhöyük Batı ve Doğu olarak iki höyükten oluşuyor.
Doğudaki Neolitik, batıdaki ise Kalkolitik döneme tarihleniyor.
MÖ. 7.400 ve MÖ. 6.200 yılları arasında tarihlenen 18 adet neolitik yerleşim katmanı bulunuyor.
Neolitik yerleşimler, göçebe yaşamdan yerleşik yaşama, başka bir deyişle tarım yaşamına geçişi işaret eder.