2. Dünya Savaşı'ndan sonraki sıkıntılı sürece girdik. Boğazlar'da atacağımız adımlar önümüzdeki on yılları etkileyecek.
Türkiye Ukrayna krizinde nasıl adımlar atmalı, tarafı neresi olmalı? Gelin anlatayım.
1* Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor. Bu kriz Türkiye'yi "doğrudan" etkileyen bir krizden çok dolaylı yönden etkileyen bir kriz.
Kriz esasen Doğu Avrupa sorunu, yani Avrupa'nın güvenlik konsepti ve stratejisiyle ilgili. Haliyle mesele evvela Avrupa'yı ilgilendiriyor.
2* Avrupa, 1991'e dek doğuda ciddi bir Rus tehdidiyle yaşadıktan sonra Sovyetler'in dağılmasıyla rahat nefes aldı. Fakat Rusya'nın özellikle 2014'ten sonraki hamleleri tehlikeyi yeniden artırmaya başladı. Şimdilerdeyse ciddi bir sorun haline geldi.
3* Avrupa'yı tedirgin eden şey, Rusya'nın güçlenmesiyle paralel olarak Ukrayna, Baltıklar, Balkanlar ve Polonya çevresini tehdit eder hale gelmesidir. Ukrayna bir adım. Devamı da gelecektir.
En ciddi sorunsa Avrupa'nın Rus enerjisine bağımlı olmasıdır.
4* Sonuç olarak Avrupa önce enerji tedarikini çeşitlendirip akabinde Rus tehlikesine yönelik yeni bir güvenlik stratejisi belirlemek isteyecektir. Tabi, bu süreçte "istemeden de olsa" ABD ve NATO güdümüne hapsolacaktır. Bunu pek istemiyorlardı.
5* ABD ve NATO açısından Avrupa'nın Rus tehlikesine maruz kalması bazı çıkarlar sunuyor. Washington doğru adımları atabilirse Avrupa'yı enerji ve güvenlik üzerinden yeniden güdümüne alabilir.
Bunun için Rus tehdidinin sürmesinde bir sakınca görmediklerini düşünüyorum.
6* Türkiye bu noktada Doğu Avrupa merkezli tehlikenin çevresinde bulunuyor ve dolaylı etkileme alanı içerisinde kalıyor.
Avrupa bu krize karşı net bir tutum takınmak zorunda ama Türkiye'nin konumu biraz daha rahat. Ve iyi ki öyle.
7* İyi ki öyle diyorum çünkü Türkiye, Rusya'yı Avrupa'nın gördüğü gibi ciddi bir tehlike olarak görmüyor. Bunun nedenleri var. Birincisi Türkiye ve Rusya arasındaki tarihsel sorunlar büyük ölçüde çözülmüştür.
Rusya ne boğazlarda ne de Doğu vilayetlerinde hak iddia etmiyor.
8* İkincisi Türkiye, Rusya açısından ikincil öneme sahiptir. Rusya için asıl mesele Doğu Avrupa olduğundan Türkiye hedefin dışında kalıyor. Aksine, gelişmiş Türk-Rus ilişkileri Rusya için de fırsatlar sunar. Mesela enerji açısından.
9* Rusya, Doğu Avrupa'ya enerji transferi için muhtaçtı. Boru hatları Polonya ve Ukrayna üzerinden gittiği için Moskova bu ülkeleri doğrudan hedef tahtasına koyamıyordu. Fakat Rusya bu soruna elverişli bir çözüm yolu buldu.
10* Rusya, biri Baltık denizi üzerinden, diğeri de Karadeniz ve Türkiye üzerinden olacak şekilde iki jeostratejik enerji güzergahı oluşturdu.
Bu, Ukrayna ve Polonya enerji hattının bypass edilmesi anlamına geliyordu.
11* Polonya ve Ukrayna hatları bypass edilince Rusya iki ülkeye karşı daha agresif tutum takınma imkanına erişecekti ki bunun nispeten olduğunu görüyoruz.
Yani, Türkiye bu noktada Rusya'ya alternatif bir enerji güzergahı oluşturma şansı tanıyor.
12* Ayrıca belirtmek gerekir ki Türk Akımı projesi Rus gazının Balkanlara erişmesini sağlayarak Rusya'nın bölgedeki tesirini artırmasına ve bölgeyi AB'den uzaklaştırma hedefine de katkı sağlıyor.
Özetle Türkiye, Rusya için enerji açısından önemli bir partnerdir.
13* Rusya'nın Türkiye'ye katkı sağlayan başka konumları da mevcut. Türk-Rus ilişkilerinin iyi olması, Kafkaslar bölgesini de sakinleştiriyor.
Sovyetler dağıldıktan sonra Batı bu bölgeyi de etkisi altına alabilmek için Çeçen ve Gürcistan sorunlarını kullanmak istemişti.
14* Ermenistan - Azerbaycan sorunu da Rusya'ya karşı Batı için ideal fırsatlar sunuyordu. Fakat Türk - Rus ilişkilerinin iyi seyretmesi, Moskova'nın bölgeyi sakinleştirmesine olanak sağladı.
Mesela son olarak Karabağ Savaşı buna örnektir.
15* Rusya, Türkiye'ye sağladığı politik destekle Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan'ın topraklarını geri almasını başarmıştır. Rusya'nın bu konuda ödün vermesi, Türk - Rus ilişkilerine verdiği önemi gösterir.
Türkiye de bu ilişkiden çıkar sağladıkça, ilişkiler güçlenecektir.
16* Ve tabi Ortadoğu da önemlidir. Rusya, 2015'ten itibaren Suriye üzerinden Ortadoğu'da etkisini artırdı. Akdeniz'de bir üs elde etti ve Libya'ya uzanan sıçrama rampası sağladı.
Bir anlamda Rusya, yumuşak biçimde Akdeniz'e inmeyi başardı.
17* Rusya'nın Ortadoğu'daki varlığı ABD'nin de etkinliğini sarstı ki bu Moskova için azımsanmayacak kadar değerlidir.
Türkiye tamamen ABD saflarında kalsaydı, Rusya'nın Suriye'deki varlığı tehlikeli hal alırdı. Rus uçağının düştüğü günler buna güzel bir örnek.
18* Pek bahsedilmiyor ama Türk - Rus ilişkilerinin iyi olması Rusya'ya Afrika'da da olanaklar sağlıyor. Batı'nın etkisini giderek kaybettiği Afrika hem Çin hem de Rusya için ideal bir nüfuz yayılım alanıdır.
Türkiye'nin "İslami" açıdan bölgedeki prestiji bazı kapılar açıyor.
19* Bir de Montrö'ye değinmek gerek. Anlaşma Karadeniz'i Batı varlıklarından arındırıyor. Türkiye şimdiye dek Batı'yı Karadeniz'e sokmadı ve bu duru Ruslar için avantaj.
İlişkilerin kötü olması durumunda Montrö'den vazgeçilmesi Rusya'ya (ve Türkiye'ye de) ciddi zarar verebilir.
20* Türk - Rus ilişkilerine bir de NATO üzerinden bakmak gerekir. Rusya'ya karşı NATO üyesi olarak pozisyon alan bir Türkiye, Rusya için güneyde ciddi bir sorun teşkil edebilir.
Fakat Türk - Rus ilişkilerinin iyi seyretmesi Rusya'ya NATO'nun birliğini çatırdatma imkanı veriyor.
21* Türkiye'nin NATO ile ilişkilerinin durgun seyretmesi Rusya'ya bir fırsat sağladı. Moskova'nın Ankara'ya S400 satması Türkiye'yi NATO içerisinde tartışmaya açtı. Fransa NATO'nun beyin ölümünün gerçekleştiğini ifade etti.
NATO, Rusya için en büyük tehdittir.
22* Rusya, NATO'nun en büyük ikinci ordusuna S400 satarak F35 projesini kısmen baltaladı. Moskova'nın NATO gibi baş tehdidi içerisinde böyle bir karmaşa yaratması oldukça faydalı.
Ve bir de son olarak Orta Asya var.
23* ABD, Sovyetler'in dağılmasıyla birlikte Türkiye'yi Orta Asya'ya sıçrayabilmek için bir tür basamak olarak gördü. Bu, Rusya için ciddi bir sorundu.
Türkiye'yle ilişkilerin iyi gitmesi, Moskova'nın Orta Asya'da istikrarını koruyabilmesi için fırsatlar sunuyor.
24* Sonuç olarak Türkiye ile düşmanlaşan bir Rusya pek çok alanda zarar görebilir. Enerji hatları, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya, Ortadoğu, NATO, Afrika ve Libya politikaları açısından Türkiye ile iyi geçinmek Rusya için "kazanım" demektir.
25* Rusya kazanımları sağlıklı şekilde elde edebilmek için Türkiye'ye de bazı kazanımlar sağlamak zorundaydı. Enerji hattının Türk topraklarından geçirilmesi hatta isminin Türk Akımı konulması bile bir mesajdı.
26* Bunun yanında S400, nükleer santral projeleri, Suriye'de harekat özgürlüğü, Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan lehine tutum gibi Rus tavizleri Türkiye'nin de bu ilişkilerden kazançlı çıkmasını sağladı.
27* Türkiye'nin diğer bir kazanımı özellikle 15 Temmuz sürecinden itibaren düşmanlaşan Batı politikalarına karşı Rusya'nın denge aracı olarak kullanılabilmesiydi.
Böylece Rusya, Türkiye için Batı ilişkileri açısından bir tür dengeleyici halini aldı.
28* Tüm bu faktörler Rusya'nın Türkiye'yi ve Türkiye'nin de Rusya'yı "tehdit" olarak algılamasının önüne geçiyor. Zaten dediğim gibi Rusya, doğu vilayetlerinde hak iddiası, boğazlarda üs gibi tarihsel politikalarını terk etmiştir.
Özetle Rusya için asıl tehdit Doğu Avrupa'dır.
29* Türkiye için Ukrayna da önemli bir ülkedir. Ülke, Rusya'nın Karadeniz'i çevrelemesinin önünde ciddi bir engeldir. Ukrayna ayrıca son yıllarda SİHA'lar açısından hem önemli bir motor sağlayıcısı ve hem de müşteridir.
30* Tüm anlattıklarımdan şu sonuç çıkıyor:
Mevcut durumun devam etmesi, yani Ukrayna'nın bağımsız bir ülke olarak varlığını koruması ve Rusya'nın Doğu Avrupa için ciddi tehdit oluşturamaması Türkiye'nin avantajlı konumunu sürdürmesini sağlıyor.
31* Status quo korunursa, Rusya güçlenmemiş ve dolayısıyla tehdit halini alamamış olur. Batı ile gerilimlerinde Türkiye'ye ihtiyaç duyar ve Türkiye, NATO ile Rusya arasındaki rekabette denge politikası güderek avantajlar sağlamayı sürdürür.
32* Fakat statükonun korunması Türkiye için bir paradoks yaratıyor.
Türkiye'nin avantajlı durumunu koruyabilmesi için Ukrayna'nın bağımsızlığı şart. Ama Ukrayna'nın bağımsızlığı için de Rusya'ya karşı koyması gerekiyor. Bu durumda da Rus ilişkileri zarar görme riski taşıyor.
33* Tüm bu şartlar altında Türkiye'nin iki temel direğe tutunması gerekiyor:
1- Ukrayna'nın bağımsızlığının korunması, 2- Ukrayna krizinde Rusya'ya karşı düşmanca tavır almaması,
Bu iki şartın aynı anda gerçekleşmesi için fazla ihtimal yok ve bu çok kötü bir durum.
34* Bu iki kritik şartın gerçekleşmesi için ya Rusya'nın işgalden vazgeçerek Ukrayna topraklarından çekilmesi gerekir ki bunun olması imkansız gibi bir şey... Ya da Ukrayna'nın Batı desteğiyle tarihi bir direnişle bağımsızlığını koruması, yani Rusya'nın başarısız olması...
35* Türkiye'nin gerçekten büyük bir şansa ve çok stratejik adımlara ihtiyacı var. Çünkü:
Türk - Rus ilişkileri NATO açısından sorundur. Yani NATO bu ilişkilerin sona ermesini ve Türkiye'nin Rusya'ya düşmanca tavır takınmasını ister. Bunu şimdiye kadar başarabilmiş değiller.
36* Ukrayna krizi bu açıdan NATO'ya ciddi bir fırsat tanıyor.
İşler kızışırsa ve NATO'nun iyiden iyiye devreye girmesi gerekirse NATO, fırsattan istifade ederek müttefiki Türkiye'nin Rusya'ya karşı düşmanca tavır almasını tetikleyebilir.
37* NATO, Ukrayna'ya fiilen müdahale edemeyeceğinden Türkiye'den ordu talep edemez fakat Ukrayna'nın NATO'ya dahil edilmesi için kabul oyu talep edebilir. Bu durumda Türkiye, Rusya açısından düşmanca bir hamle yapmış olur.
Neyse ki Ukrayna'nın üyeliği gündemde değil.
38* Rusya'nın Ukrayna'da ilerlemesi halinde Türkiye, Rusya'yla ilişkilerini bozması için baskı görebilir fakat bu baskı bir şekilde sönümlenebilir.
Zaten Rusya'nın Ukrayna'da ilerlemesi Türkiye için doğrudan olumsuz sonuç olacaktır.
39* Batı, Rusya'ya karşı sert ve kapsamlı yaptırımlar uyguladığında Türkiye'nin de bunlara katılması için baskı yapabilir ki bu ciddi bir sorun.
Ekonomik yaptırımlar karşısında Türkiye'nin çok akıllı adımlar atması gerekiyor.
40* En ciddi kriz ise NATO'nun Türkiye'ye boğazlar konusunda Rusya karşıtı adımlar atması için baskı yapmasıdır.
Böyle bir durumda hem Montrö hem de Türk - Rus ilişkileri ciddi bir kriz yaşayacaktır ki en büyük risk buradadır.
41* Neyse ki Rusya şimdiye dek Karadeniz üzerinden Odesa'ya ciddi bir adım atmadı. Bana kalırsa Moskova'nın sağ duyulu olması ve Türkiye'yi ikilemde bırakacak bir baskıya maruz bırakmaması, yani Odesa'ya hamle yapmaması gerekir.
42* Moskova'nın Odesa'ya hamle yapması Türkiye'yi ikilemde bırakacağı için Türkiye'nin Batı yanında konumlanması halinde Türk ilişkileri bozulacağından Rusya da zarar görecektir.
Belki de Rusya bu nedenle şimdiye dek cazip fırsatı kullanmaktan geri durarak Odesa'ya girmedi.
43* Fakat Rusya gerekli ilerlemeleri sağlayamazsa başka bir çıkış yolu bulamadığı için Odesa'ya hamle yapabilir ve bu durum Türkiye için de oldukça kötü olur.
Dileyelim de böyle bir süreç hiç yaşanmasın.
44* Şayet Türkiye bu süreçte "Ukrayna lehine" tarafsız politikasını koruyamaz ve Rus ilişkileri darbe alırsa Rusya'nın Türkiye'ye karşı atacağı bazı adımlar bulunuyor.
İlk seçenek enerji ticareti, sebze ve turizm ambargosu olacaktır.
45* Rusya, Türkiye için önemli bir gaz tedarikçisi, sebze müşterisi ve turist deposudur. Bu yönde atılacak adımlar iyiden iyiye kötüleşen Türk ekonomisine ciddi zararlar verebilir ve Ankara'yı köşeye sıkıştırabilir.
46* Fakat Rusya için atılacak asıl adım İdlib'deki statükonun bozulmasıdır.
Rusya'nın emriyle bölgeye taarruz eden Suriye ordusu, Türkiye için birkaç milyonluk yeni bir göç dalgası anlamına gelecektir ki bu hem Türk sosyal yapısını hem güvenliğini hem de ekonomisini baltalar.
47* Türkiye bu süreçte şimdilik Ukrayna lehine tarafsızlık politikası uygulamalı.
Ukrayna halihazırda zaten Batı tarafından askeri, ekonomik ve politik yardımlar alıyor. Türkiye'nin bu noktadaki yardımları sahada fark yaratmayacaktır.
48* Kaldı ki Türkiye krizden çok önce Ukrayna'ya gerekli SİHA yardımı yaparak ciddi bir katkıda bulunmuştur.
Bu noktada Türkiye, Kırım'da olduğu gibi Donbas'taki kararları tanımamalı ve işgali kınamalı ama ötesine geçmek için dikkatli olmalıdır.
49* Bunun yanında Türkiye barış, müzakere ve ateşkes için aracı olmaya ve krizi diplomatik açıdan dindirmeye çabalamalı. Ve tabi her türlü insani yardımda ön sırada rol almalı.
Bir de olası barış gücü planlarına askeri yardım sunarak sahaya inmeye hazır olmalı.
50* Türkiye'nin olası Rus karşıtı yaptırımlara nasıl tepki vereceği hususu önemlidir.
Türkiye icabında kendi ekonomisinin zarar göreceği yaptırımlardan sıyrılmaya çalışmalı fakat etki eşiği düşük yaptırımlara katılarak Rusya karşısındaki kredisini hizalamalıdır.
51* Türkiye'nin katılacağı yaptırımlar Rusya'yı kızdırabilir ve Rusya da Türkiye'ye bazı yaptırımlar uygulayabilir. Bunlar Türk - Rus ilişkilerini öldürücü tesir yapmayacaktır. Ama dozu iyi ayarlanmalıdır.
Şimdi geldik asıl meseleye: Boğazlar.
52* Krizin boğazlara sıçraması halinde Türkiye ister Rus lehine ister NATO lehine tavır takınsın, bu iki tavır da Türkiye'nin tüm stratejisini çökertici sonuçlar doğurabilir.
Haliyle mesele nettir. Türkiye'nin ilk hedefi krizi boğazlardan uzak tutmak olmalı.
53* Fakat şartlar bir noktadan sonra Türkiye'nin kontrolünden çıkabilir ve kriz boğazlara sıçrayabilir. Bu noktada Türkiye'nin atabileceği pek hamle yok.
Ankara bu noktada her haysiyetli devlet gibi davranmalı: Verdiği sözü tutmalı.
54* Ankara'nın verdiği söz Montrö'nün satılarında yazılı. Türkiye, Montrö'de bir taahhüt vermiştir ve bu taahhütlere tavizsiz uymalı.
Montrö, Türkiye'nin imzaladığı en eski anlaşmalardan biridir ve hiçbir güç Türkiye'ye anlaşmasına sadık kaldığı için düşmanca tavır takınamaz.
55* Anlaşmaya sadakat bir ülke için uluslararası sorunlarda en ideal gerekçelerden birini teşkil eder.
Hiçbir güç, uluslararası bir krizin ortasında Türkiye'nin anlaşmadan çekilmesini ve sözlerine ihanet etmesini dayatamaz. Montrö Türkiye için gerekçedir. Ve fırsattır da.
56* Türkiye, Montrö'deki sözlerine sadık olduğu için tepki görse ve yaptırıma maruz kalsa dahi kriz sona erdikten sonra Türkiye'ye hak verilecektir.
Türkiye'nin bu noktada son çaresi Montrö'nün şimdilik uygulanması ve anlaşmanın durumunun ileride gözden geçirilmesi taahhüdüdür.
57* Türkiye, Rusya'ya Ukrayna'da fırsat sağlaması halinde dahi Montrö'ye sadık kalmalıdır.
Zaten Türkiye Montrö'deki sözlerini çiğnediğinde Rusya'nın hezimeti kesin değildir. Montrö, sonucu doğrudan etkileyecek etkilere sahip değildir.
58* Tüm baskılara rağmen Montrö'yü ayakta tutarak "Ukrayna lehine tarafsızlık" politikamızı sürdürmeyi başarırsak ve şansın da yardımıyla Ukrayna'nın bağımsızlığı korunabilirse, bu badireden büyük bir zarar görmeden çıkmayı başarabiliriz.
59* Fakat kriz Rusya'nın Ukrayna'yı ele geçirmesiyle sonuçlanırsa sonuçlar pek çok şeyi değiştirecektir.
İlk olarak Türk - Rus ilişkileri Batı için çekilmez bir hale gelecektir. Rusya, zaferden elde ettiği güçle Orta Asya ve Kafkaslar'da yeni krizler yaratacaktır.
60* Bu şartlar altında Türk - Rus ilişkilerinin dayandığı temel, tedrici olarak ya kırılacak ya da tümünden çökecektir. Türkiye, Rusya tarafından çevrilecek, denge imkanı azalacak ve böylece Türkiye NATO'ya yaklaşmak zorunda kalacaktır. Hem de ileri karakol olarak.
61* Türkiye'nin hedefleri bu süreçte dış politik olmaktan çok iç politiktir. Türkiye'nin ciddi sorunları vardır.
İlk olarak demokrasi güçlenmeli, toplumsal kutuplaşma azalmalı ve göçmen sorunu derhal çözülmelidir. Ve tabi, ekonomisi güçlü olmayan hiçbir ülke ayakta kalamaz.
62* Ukrayna'nın bu krizdeki en büyük sorunu (hatta krize neden olan sorunu) toplumsal birlik ve beraberliğinin büyük ölçüde baltalanmış olması ve milli ruhtan yoksun bulunmasıdır.
Türkiye de bu konuda potansiyel sorunlara sahip.
63* Türkiye hali hazırda toplumsal birlik ve beraberliği baltalayan bir kutuplaşma yaşıyor. Milli ruh ise "anti-milliyetçi" politikalar ve bölücü örgütler eliyle zararlar görüyor.
Türkiye bu konularda hızlı ve güçlü reformlar yapmak zorundadır.
64* Demokrasi bu sorunların çözümü açısından ideal bir anahtardır.
Türkiye derhal kutuplaşmasını bitirmeli, ekonomisini düzeltmeli ve göç sorununu da çözerek küresel kamplaşma dönemine hazırlık yapmalıdır.
65* Kalabalık ve dinamik nüfusa, tüm engellemelere rağmen güçlü bir orduya ve çeşitlendirilmiş bir ekonomiye sahibiz.
Tek ihtiyacımız biraz iç huzur ve ilerici bir programdır. Vakit azalıyor. Mukadderatımızdaki ülke olmak zorundayız.
66* Türkiye bu krize maalesef "kötü" yakalandı. İç sorunlar nedeniyle bozulan ekonomiye şimdi de dış sorunlar darbe indirebilir.
Tarım devi iki ülke arasında savaş başladı. Bu, tarım ürünlerinde fiyat artışını beraberinde getirecek. Ve bu soruna bir de yaptırımlar eklenecek.
67* Yaptırımlar sadece Rusya'ya etkilemeyecek. Devamında enerji fiyatlarında küresel artışlar gelebilir. Böylece Batı ülkelerinde "zaten yükselmiş olan enflasyon" biraz daha yükselebilir.
Uzmanlar bu durumun gelişmekte olan ekonomilere darbe indireceğini tartışıyor. Yani bize..
68* Dış politikada her şey yolunda gitse dahi savaşın getireceği ekonomik zorluklardan kaçmak neredeyse imkansız.
Döviz, yakıt ve tahıl ürünlerindeki artışlar Türkiye için ciddi sorunlara neden olabilir. İçinde bulunduğumuzdan daha zor şartlardan bahsediyorum.
69* Atatürk'ün yüz yıl önce çizdiği ufuklar hala günceldir ve günümüze entegre edilerek uygulanması gerekir.
Herkes üzerine düşeni yapmak zorunda. Aksi halde beklenmedik krizler ve tehlikelerle karşı karşıya kalabiliriz. Tarih, örnekleriyle doludur. Ders çıkaralım.
İşte, Ukrayna krizi karşısında Türkiye'nin konum, hareket alanı ve yapabileceklerinin kısa bir özeti.
Bilgisel bitmiştir. Okuduğunuz için teşekkürler. Patreon sayfamda desteklerinizi beklerim. patreon.com/consinov
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Suriye'de neler oluyor? 13 yıl direnen Esad rejimi 13 günde nasıl çöktü? ABD sürecin neresinde?
Sarığını çıkarıp sakalını kısaltan ve selefilikten istifa eden "eski cihatçı yeni ılımlı" lider sahneye sürülüyor...
Bu bilgiselde Türkiye'de pek konuşulmayan şeyler anlatılacak...
1* Muhalifler topyekün harekete geçti. Suriye'nin düşük maaşlı askerleri direnemedi. Rus hava gücü yeterli destek vermedi. İran çekimser kaldı. Hizbullah yardıma koşmadı ve Esad ülkeden kaçtı.
Ama bu sürecin ardında çok önemli hazırlıklar vardı.
2* Jolani yakın zamana kadar El Kaide ve IŞİD'le bağlantılığı selefi militandı. Fakat hayatı birkaç yıl önce değişmeye başladı.
Önce sarığını çıkardı. Askeri üniforma giymeye başladı ve selefi söylemlerini olabildiğince yumuşattı. Niyeti, ABD için tehdit olmaktan kurtulmaktı.
Şimdi diyecekler ki, İsrail zaten zulmediyordu. Hamas 7 Ekim'de saldırmasaydı, İsrail yine zulmedecekti. Evet. Doğru. Ama askeri ve siyasi stratejide yaşanabilecek sonuçlar yelpazesi yalnızca zulümle ifade edilmez. Onlarca sonuç var.
1* İsrail Filistin'de hep zulmediyordu ama son iki yıldır onca uğraşa rağmen birkaç mahalleyi ancak boşaltabilmeyi başarmıştı. Daha fazlasına cesaret edemiyordu. Üstelik Arap ülkeleri ile İsrail arasında ABD'nin çabalarıyla bazı anlaşmalar imzalanmaya başlamıştı.
2* İbrahim anlaşmaları adı verilen bu anlaşmalar daha çok ABD'nin Çin'in Ortadoğu politikalarına karşı almaya çalıştığı önlemlerle alakalıydı. Neyse...
Diğer yandan Netanyahu hükümeti iktidara yeni gelmişti ve durumu pek parlak değildi. Hatta Biden'la arası iyi değildi.
AB Sayıştayı sığınmacılarla ilgili yürütülen entegrasyon projeleri hakkında 71 sayfalık rapor hazırladı. Türkiye'nin performansını açıkça eleştirdi hatta suçladı.
Yarım kalan projeler
Geri alınan ödemeler
Eleştirilen kanunlar
Raporda yer alan bilgileri sizler için derledim👇
1* AB Sayıştayı, raporunda Türkiye'nin AB'den aldığı paralarla 2022-2023 döneminde yapılan faaliyetleri denetlemiş. Okulları, hastaneleri ve alt yapı inşaatlarını gezip fotoğraflamış.
Raporda Türkiye açıkça suçlanıyor. Eleştiriliyor. Hatta verilen bazı paralar geri isteniyor.
2* Raporun hazırlanma nedeni olarak Türkiye'nin bazı konularda AB'ye gerekli verileri sağlamaması, bazı sığınmacıların şikayetleri ve bazı projelerin "önemli ölçüde" gecikmesi gerekçe gösterilmiş.
Haliyle AB, "madem para veriyorum, denetlerim" demeye getirmiş.
Her 23 Nisan'da TBMM'nin açılışını kutluyor ve yad ediyoruz. Fakat acı bir gerçeği kaçırıyoruz.
23 Nisan'da Vahdettin-Ferit-İngiliz konsorsiyumu Anadolu'da kanlı bir ihaneti sahneye koydu. Türk askerleri katledildi. Anadolu iç savaşın eşiğinden döndü.
1* Mustafa Kemal, Nisan ayının başlarında Ankara'da meclis toplamaya karar verdiğinde Saray ve Damat Ferit korkuya kapıldı. Anadolu'yu kaybedeceğini anlayan Ferit bir askeri koalisyon kurup Kuvayi Milliye'yi yok etmeye karar verdi.
2* Ferit'in askeri koalisyonunda "Yunan ordusu halifenin dostudur" diyen Anzavur vardı. Ona derhal paşa rütbesi verildi ve padişah fermanıyla Balıkesir'e gönderildi.
Bağımsız Kürdistan için İngilizlerle yakınlık kuran Seyit Abdülkadir ise Kürtleri ayaklandıracaktı.
Türkiye için hazırlanan 101 sayfalık Dünya Bankası raporunda sıkça geçen bir kavram: SuTPs
Yani, Syrians under Temporary Protection...
1* Dünya Bankası'nın 101 sayfalık "Türkiye Ülke Ortaklığı" raporu 9 Nisan'da yayımlandı. Türkiye, 3 gün sonra Dünya Bankası'ndan 18 milyar dolarlık ek finansman temin ettiğini açıkladı.
2* Raporun giriş kısmında Türkiye hakkında bazı genel bilgiler veriliyor. Bir tanesi depremle ilgili.
Türkiye'nin AB, BM ve Dünya Bankası desteğiyle gerçekleştirdiği değerlendirmeye göre depremle ilgili iyileştirme ve yeniden inşa faaliyetlerinin maliyeti 81,5 milyar dolar..
Kemal Kılıçdaroğlu 2023 yılında uyguladığı başarısız strateji ile iktidarı farkında olmadan öyle bir girdabın içine düşürdü ki bu politik girdaptan çıkılması imkansız gibi.
Atatürk'ten Menderes'e, Ecevit'ten Erdoğan'a...
Türk siyaseti yıllar sonra yeni bir zeitenwende yaşıyor!
1* İnsanlar olacakları planlamaya ve tasarlamaya çalışmalarına rağmen yaşam çoğu zaman beklenmedik dönüm noktalarıyla doludur.
Bu beklenmedik dönüm noktaları Türk siyasi tarihinin ve aktörlerinin değişmez kaderidir. İlk ciddi örnek Milli Mücadele'den hemen önce Erzurum'dan...
2* Mücadelenin ilk ciddi hazırlığı 1919'da Erzurum'da gerçekleşti. Fakat mücadelenin fitili yaklaşık bir yıl önce yine Erzurum'da başlayabilirdi.
9. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, bölgede kurulan şuralar tarafından önder olarak seçilmişti fakat o, bu görevi kabul etmedi.