Sakalar/İskitlerde Kadının Konumu
#Ukrania kadınları eşlerinin yanında elinde silahla ülkelerini savunduklarını görünce hem sevindim hem düşündüm, bunlar Saka/İskit kanı taşıyor diye düşünüp daha çok sevindim...
1-İskit kadınlarının toplumsal hayatın her alanında yer aldığı Yunan Atalanta örneğinde görülmektedir. Atalanta'nın durumu şöyle aktarılmaktadır:
Yunan bir baba, eşinden erkek çocuk doğurmasını beklerken eşinin kız çocuk doğurması üzerine babası bu kızını bir dağa bırakmıştır.
2-Dağda yetişip büyüyen, avcılık
ve savaşçılıkta ustalaşan Atalanta isimli bu kız,
MÖ VI. yüzyıldan
Roma dönemine kadar Yunan sanatçıların yaptığı fresk ve vazolarında daima İskit kadını formunda tasvir edilmiştir.
3-Yunan mitolojisinde Atalanta karakteri erkeklerle güreş yapan, elinde yayı,
oku, mızrağı, yanında av köpeği, üstünde zikzak çizgili tuniği,
belinde kemeri, İskitlere özgü sivri şapkası ve İskitlere özgü botlarıyla tam bir İskit savaşçı kadını olarak tasvir edilmiştir.
4-Bu durumu Stanford Üniversitesi'nden Adrienne Mayor, Amazonlar adlı
eserinde şöyle açıklamaktadır: "Hiçbir şey eski Yunanları, kadının İskit kültürü içindeki
eşit ve özgür konumu kadar huzursuz etmemiştir."
5-Mayor'a göre eski Yunan kültürü erkek egemen bir kültürdür.
Kadın eve kapanıp çocuk bakmaktan başka işe yaramayan bir
varlık konumundadır. Ancak Atalanta İskit kadınları gibi özgür,
sporcu, avcı, güreşçi, savaşçı olup Yunan kadınlarıyla uyuşmamaktadır.
6-İşte Yunanlar bu sebepten dolayı Atalanta isimli kadın figürünü fresk ve vazolarında Yunan kadınlarına kötü örnek
olmasın diye İskit kadını formunda tasvir etmişlerdir.171
7-Hipokrat, #Ukrania Azak Denizi çevresinde bulunan İskit kadınlarının evlenene kadar ata bindiğini, ok attığını, mızrak savurduğunu ve düşmanlarıyla savaştığını söylemiştir. İskit kadınlarının töre
gereği bir kurban kesilmediği sürece eşi olan erkekle aynı evde
oturmadığını,
8-+++evlendikten sonra da ata binmeyi bıraktığını eklemiştir.172
9-Herodot, İskit erkeklerinden daha fazla İskit kadınlarını övmüştür. Amazon kadınlarının İskit erkekleriyle birleşip evlenerek
kurdukları Sarmat Krallığının, erkeklerin kağanlığından daha
meşhur olduğunu söylemiştir.
10-Orosius, Kızılırmak havalisinden,
Terme civarından (Samsun) Karadeniz'in kuzeyine geçen Amazon
kadınlarının İskit kadınları olduğu görüşünü ortaya koyarak İskender dönemine kadar Asya ve Avrupa'da hâkim olmuş, +++
11-+++Efes ve
Sinop gibi şehirleri kurmuş ve Atina'ya kadar giderek Yunanlarla
savaşmış atlı kadınlardan oluşan bu topluluğa İskit topluluğu demiştir.174
12-Döneme dair bilinen bir başka kadın figürü de Pers kaynaklarında adı çokça geçen sivri başlık giyen (sakatigrakhauda), İskitlerden olan, Sarmatların en bilinen hükümdarı Tomris Hatun'dur.
13-Tomris'in tarihteki ilk kadın hükümdar olması ve zaferleri hakkında Herodot şu bilgileri aktarmaktadır:
"Pers Kralı Kiros'un Kraliçe Tomris'e evlenme teklifi etmesi, fakat Tomris'in bunun bir hile olduğunu düşünüp teklifi reddetmesi üzerine +++
14-+++Kiros, Tomris'in oğlunu bir hileyle
öldürtmüştür. Bunun üzerine üzülen ve intikam andı içen
Tomris, Kiros'la büyük bir savaşa tutuşmuştur. Pers ordusunun büyük bir kısmı olduğu yerde erimiş, Kiros'un 29 yıl süren saltanatı sona ermiştir.
15-Savaşı Tomris kazanmış,
Kiros kaybetmiştir. Tomris ölüler arasında Kiros'u bulmuş, kafasını kestirip kan dolu fıçıya atarak andını yerine getirmiştir. Böylece atası Alp Er Tunga'nın ve oğlunun intikamını almıştır."175
16-Herodot'a göre bir İskit kolu olan Massagetler, Güney Rusya
İskitleri gibi giyinir, yaya veya atla savaşır, daha çok "sagaris" denilen baltayı kullanırdı. "Silahlarını yalnız bakır ve altınla yapar,
kargı, mızrak uçları ve baltalar hep bakırla kaplanır, savaş başlığı,
17-+++kılıç kayışı gibi parçalar da altınla kaplanırdı." Özgür ve savaşçı
Massaget kadınları yalnızca tek erkekle evlenir, kısrak sütü içer,
en büyük tanrı olarak güneşe inanır, en hızlı hayvan olan atı güneş için kurban ederlerdi.176
18-Eski Türklerde başta Tomris ve Buhara Melikesi Kabac Hatun
olmak üzere pek çok kadın hükümdar vardır.
19-Kirman Kutluk Devletinde:
1- Türkân (Terken) Hatun.
2- Padişah Hatun (doğumu 1256).
İran'daki Salgurlu Devletinde (1147)
1-Bibi Türkân, Salgar Türkmenlerinin Başkanıdır (1261).
2- Ebeş Hatun (1263)
İran Hurşidoğulları Devletinde (1195) Devlet Hatun (1316)...
20-+++İran'da İlhanlı Devletinde:
Satı Bey Hatun (1338).
Celayirli/İlkâniyan Devletinde:
Döndü Hatun (1415).
"Hanbike" sıfatlı Tatar Hanlığını yöneten:
Süyüm Bike Hatun
(1554)
21-Kasım Hanlığında:
Sultan Fatma Bike (Begüm) 1679
en çok bilinenleridir.177
Türklerde kadının konumu bu manada başka hiçbir millette görülmemektedir.
22-93 Harbinde Erzurum, Aziziye Tabyası'nın
savunmasında Rus işgaline karşı direnişin simgesi haline gelen
Nene Hatun ve İstiklal Harbi'ndeki Kara Fatma bu geleneğin son
temsilcileri sayılabilir.
23-İskitlerden günümüze kadar gelen eski Türk inancındaki en
önemli dini ritüel, dans ve şiirdir. Bu sebeple kamların iyi birer
şair, ozan, dansçı ve taklitçi olması gerekmektedir.
24-Kamların, üzerindeki özel elbiseleri ve çaldıkları davul sonucu kendilerini transa sokmalarından dolayı Tanrı ve ruhlarla iletişim sağladıklarına,
kozmik âlemde yolculuk yaptıklarına inanılmıştır. Kamların bu
trans esnasında yaptıkları her şey doğaçlamadır.
25-Günümüzde de;
Altay Şamanları, Dolgan, Hakas, Nenet, Tofa, Tuva, Yakut, Buryat, Çukçi, Evenk, Oriçi, Solon, Tunguz, Kalmuk vb. Şamanları, giyecekleri kutsal şaman elbiselerini, Ruh atasının istekleri doğrultusunda hazırlayıp, ruhun onayına sunduktan sonra giyilebiliyorlardı
26-Kamların sosyal statü açısından diğer insanlardan bir farkları yoktur. Kadınlar
için "kadın kam" ifadesi mevcut değildir.
Saadettin Gömeç'e göre
kamların diğer insanlardan üstün tek yanları, trans halinde kozmik âlemdeki ruhlarla kurdukları temastır.
27-Trans hali geçtikten
sonra ise diğer insanlardan bir farkları yoktur.
28-Eski Türklerde kadınların da erkekler gibi kam olabilmeleri Türklerde çağlar boyu
devam ettirilen kadın-erkek eşitliğini gözler önüne sermektedir.178
Eski Türklerde kadının eşitlikçi ve hatta kutsal tarafı Umay Ana
figüründen kaynaklanmış olmalıdır.
29-Servet Somuncuoğlu, 8 bilim insanıyla birlikte Kırgızistan'ın Saymalıtaş Vadisi'ndeki,
resimlerinde yaptıkları incelemeler sonucunda meydana getirdiği
Gökyüzü Atları adlı eserinde Eski Türklerin toplumsal öncelik sıralamasını "hakan-şaman-çoban ve avcı" olarak vermiştir.
29-Daha sonraları bu sıralamaya savaşçılar da katılmıştır; fakat sıralamanın en üst sırasında daima kadın olagelmiştir.
30-Somuncuoğlu, inceledikleri petrogliflerde (kaya resimleri) ilk kutsal şamanın "gökyüzü atlarıyla" gökyüzünden kadın kılığında indiğini gözlemlediği için Türklerde kadının kutsal olduğunu söylemiştir.17
31-Konunun devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.
15 gün olmadan 2. baskısı da tükenmek üzere olan kitabımı;
Yayıncı Kaynak Yayınları, D&R, HepsiBurada, Dost Kitabevi, İdefix dahil pek çok sayfadan alabileceğiniz gibi @ArsivSaka hesabından da isteyebilirsiniz.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı)

Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı) Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @Saka_larr

Feb 6
İlk başta Ülkücülük böyleydi.
Sonra Tanrı, Allah oldu.
Bozkurt'un etrafına sarılan hilal daha önemli oldu.
Atsız terk edildi, Ötüken dergisi yasaklandı.
"Tanrı Türkü Korusun" yerine "Kanımız Aksa da zafer İslamın" denilir oldu.
Ahmet Arvasi'nin Türk-İslam sentezi saçmalığı esas alındı ve Türklük kağıt üstünde bırakıldı, sonra o ülkücülerin çoğu menzilci oluverdi! Artık ülkücüler de Türk tarihine birer yabancı-el oldular, tıpkı araplar gibi...bu yüzden sığınmacı arap istilasına gık diyemiyorlar! 50 bin askerin, polisin, öğretmenin, korucunun, kundaktaki bebeklerin katili terör örgütünun liderini Devlet Bahçeli TBMM'ye davet etti!
Sıradanlığın dibi budur!

Oysa İspanyollar ETA'yı,
İngilizler İRA'yı yok sayarak, toplumdan dışlayarak yok etti.
Onların yok etme metodu yerine tam tersi bir metodu niye uyguluyoruz!?
Çünkü İspanya'yı İspanyollar,
İngiltere'ye de İngilizler yönetiyor.
Bizi de yıllardır Vatikan ile Washington'un seçtiği memurları yönetiyor!Image
Türklerin en büyük hatası kriptoları baş tacı yapan hoşgörüsüdür!
Read 6 tweets
Jan 26
Padişah 2. Mahmut döneminde Sarayı teslim alan Süleymaniye li Halid-i Nakşi tarikatı Alevi Bektaşi dergahlarının malına mülküne çöküp, Hacıbektaş Postunda oturan Hamdullah Çelebi'yi idamla yargılayıp, diğer dedeleri köylerinden sürgün etmiş, dedelerin köylerine geri dönme şartı ise Naksiliği kabul etmek olmuştu.
Benzer bir durumu,
"ben Bizans İmparatoru Muhammed'im" diye madalyon bastıran Fatih Sultan Mehmet yapmıştı!
Dün ne yapıldı ise bugün de aynısı yapılmak isteniyor ve üstelik bunu yapanlar yeniden Osmanlı devrine geri dönelim diyenler.!
1-SAKLI TARİH:
Bahtiyar Aydın ve Dr Çiğdem Bayraktar Ör ile
Osmanlı'dan Günümüze Türkçülük neden Yükseliyor?
Ümit Özdağ özelinde İSTİBDAT DÖNEMİ UYGULAMASI GERİ Mİ GELDİ? VE DAHA PEK ÇOK KONU İÇİN YOUBTUBE LİNKİ EKTE

@BayraktarOr ile
@Saka_larr ⏬
2-Vatikan'ın büyük vergi ve kilise yapım masraflarından kurtulmak isteyen Adriyatik derebeyleri çok daha az vergi ile Osmanlı'ya katılıyor kendilerini güvenceye alıyorlardı. Aynı Osmanlı 400 yılda Yemen'i fethedemedi ve 1 milyonunun çok üstünde Türk genci Yemen'de şehit olmuştur!

Rizeli Şevki Yılmaz, yıllarca Cumhuriyet devrinde Ermeni Manukyan'a kerhane açtılar, Manukyan Müslüman Türk kızlarını satıyor, vergi rekortmeni oluyor diye diye köy kahve dolaşıp Atatürk'ü ve Cumhuriyeti kötüledi. İşin iç yüzünü bilmeyenler de ağladı üzüldü cumhuriyet düşmanı oldu.
Oysa Manukyan'nın dedesine o kerhaneyi Sultan Padişah ll. Mahmut artırmıştı.
Hepsi , MK'tv de SAKLI TARİH programında anlatıldı.
@BayraktarOr ile ⏬
Read 14 tweets
Jan 2
Osmanlı tahtında Sultan 2. Mahmut oturuyor.
Osmanlı-Rus savaşı sürüyor.

Osmanlı ordusunun Tuna garnizonlarında ekmek yok!
Çünkü ekmeği yapacak UN yok, Buğday yok!

Osmanlı, ünlü Yahudi banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild, gerekli buğdayı satın alıp Osmanlı’ya verir.
Osmanlı devleti, aldığı buğdayın ancak yarı parasını ödeyebilir...

Yıl: 1834
Osmanlı tahtında Sultan 2. Mahmut oturmaktadır.
Yunanlar Osmanlı’ya başkaldırmış, savaşmış ve bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Ayrıca, Osmanlı devletinin Yunanlara tazminat ödemesi karalaştırılmıştır...

Osmanlı’nın tazminat ödeyecek parası yoktur, hazine boştur.

Osmanlı yine banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild’in bir temsilcisi İstanbul’a gelir, sözü edilen parayı öder, Osmanlı’ya borç yazılır.

Yıl: 1853–1856
Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecit oturmaktadır...
Kırım Savaşı sürmektedir...

Osmanlı ordusunun silaha ve mühimmata ihtiyacı vardır, ama bunları alacak parası yoktur...

Osmanlı, yine banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild aracı olur, Osmanlı’ya 10 milyon 514 bin 976 kuruş borç verip
40 bin tüfek,
2 bin şişhane,
10 milyon fişek ve 50 milyon kapsül alınır.

Yıl: 1855
Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecit oturmaktadır.
Zaten kasasında parası olmayan Osmanlı’nın, Kırım Savaşı sırasında masrafları çok artmıştır.
Çok acele ve çok büyük paraya ihtiyacı vardır.
Osmanlı yine banker Rothschild’a başvurur.

Osmanlı, istediği borç karşılığı Mısır vergisi, İzmir ve Şam gümrüklerinin gelirlerini teminat olarak gösterir, yani ipotek ettirir, Patlak büyür.

Rothschild bu teminatlarla yetinmez. Çünkü Osmanlı devleti, aldığı buğdaydan kaynaklanan borcun yarısını hâlâ ödememiştir.

İşte bu nedenle Rothschild; İngiltere ve Fransa’nın kefil olması koşuluyla Osmanlı’ya borç vermeyi kabul eder.
Osmanlı devletine 5 milyon Sterlin borç verir.

Yıl: 1891
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazinede para yoktur.

Bir kez daha banker Rothschild’e başvurulur.
Rothschild; yüzde 4 faizle, ödeme süresi 60 yıl olan, 6 milyon 316 bin 920 Sterlin borç verir.

Yıl: 1894
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazine tam takırdır.

Borç için yine banker Rorhschild’e başvurulur.
Rorhschild, yüzde 3,5 faizle 8 milyon 212 bin 340 Sterlin borç verir.

Borcun geri ödeme süresi 61 yıldır.
Osmanlı bu borcu yıllık 330 bin Sterlin taksitlerle ödemek üzere borç senetleri imzalar.

Tarih: 1 Kasım 1922
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Osmanlı saltanatına son verdi,

Tarih: 17 Kasım 1922
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçtı.

Tarih: 24 Temmuz 1923
Lozan Antlaşması imzalandı...
Genç Türk devleti, Osmanlı devletinin borçlarını yüklendi.

Bu borçlar arasında banker Rorhschild’den alınmış borçlar da vardı.

Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri gereğince, banker Rorhschild’den alınmış olan borçlar Rothschild Ailesi’ne ödendi...

Değerli Dostlar,
Kamu maliyesi uzmanı Dr. Mahfi Eğilmez, Osmanlı’nın borçlarını hesapladı.

2013 yılının kurlarına göre, Osmanlı devletinin toplam borcu 500 MİLYAR DOLAR tutuyordu.

Bu borcu, büyük devrimci Atatürk’ün önderliğinde “Yeniden Doğan” Türk milleti ödedi...

Değerli Dostlar,
Bu yazının kısa özeti şudur:
Yıkılıp giden Osmanlı’nın 500 MİLYAR DOLAR borcunu, Osmanlı’nın aşağıladığı Türk halkı ödedi.

Bu gerçeği, Osmanlı palavralarıyla kandırılmak istenen halkımız, özellikle de gençlerimiz hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar
çünkü bugünde borç beşyüzü aştı, ödeyecek bir Atatürk daha yok, akıllı olun, halı(devlet) altımızdan kayıyor...Image
1-Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar
Mahfi Eğilmez

1923'de batılı ülkelerin ortalama kişi başına geliri 6000 dolar, Türkiye'nin aynı standartlara göre düzeltilmiş geliri ise 700 dolardı.

Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk yurtdışı borçlanma Padişah Abdülmecid tarafından 1854 yılında Kırım savaşını finanse etmek için alınmıştır. Tutarı 3,3 Osmanlı altın lirasıydı. Bu borçlanmanın ardından peş peşe borçlanan Osmanlı İmparatorluğu borçlarını ödeyemeyecek duruma gelince borç veren batılı ülkeler bu borçları tahsil etmek için, 1881 yılında, kendi temsilcilerinin yönetiminde, Düyunu Umumiye idaresini kurdurmuşlardır. Böylece Osmanlı İmparatorluğu mali yönetimini başkalarına teslim etmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra bu borçlar Lozan Antlaşmasıyla imparatorluğu oluşturan ülkelere ilgisine göre paylaştırılmıştır.

Lozan Antlaşmasına göre toplam 161.603.833 altın liralık borcun 105.553.623 liralık kısmı yani 1912 öncesi borçların % 62si, 1912 sonrası borçların % 77'si Türkiye'ye kalmıştır. 1928 yılında borçların ödenme takvimini belirlemek üzere Paris'te toplanan borç meclisi toplantıları sonucunda imzalan Paris Sözleşmesiyle Türkiye Cumhuriyetine düşen Osmanlı borçlarının toplamı faizler de dahil olmak üzere 107.528.461 milyon altın lira olarak yeniden belirlenmiş ve ödeme takviminin sonu da 1955 yılı olarak tespit edilmiştir. 

Lozan Antlaşması'na öngörülen serbest ticaret zorunluluğunun da 1929 yılında süresinin dolmasıyla birlikte Türkiye ithalat kısıtlamaları ve devletçi ekonomi politikası izlemeye dönmüştür. Bu dönüşü ithal ikamesi politikası, KİT'lerin kuruluşu, sanayi planları (yani planlı ekonomik kalkınma modeli) ve Türk Parasının Kıymetini Koruma mevzuatı izlemiştir. 

Türkiye'nin 1929 krizinin yarattığı ortamı da ileri sürerek Osmanlı borçlarının hafifletilmesi, aksi taktirde bu borçların ödenmeyeceği yolundaki başvurusu üzerine borçlar meclisi toplantıları 1930 yılında yeniden başlamış ve borçların miktarı, Türkiye'nin indirim talepleri ve geri ödenme şekli tekrar ele alınmıştır. Üç yıl süren toplantılar sonucunda 1933 yılında imzalanan Paris Sözleşmesiyle Türkiye'nin ödemesi gereken Osmanlı borçları tutarı 8.578.343 altın liraya düşürülmüştür. Böylece Türkiye'nin ödeyeceği Osmanlı borçları yüzde seksen oranında hafifletilmiş oluyordu. 

Osmanlı'dan devralınan 107,5 milyon altın lira tutarındaki toplam borcun yüzde sekseninin silinmiş olması büyük bir diplomatik başarı olarak kabul ediliyor. 

Bu borçların ödenmesi 1954 yılına kadar sürdü. Osmanlı İmparatorluğu ilk dış borçlanmayı 1854 yılında yaptığına göre bu borçların tasfiyesi 100 yıl sürmüş oluyor. 

Bu şekilde tasfiye edilen borçlar bankaların ve çeşitli kuruluşların ellerindeki tahvillerden doğan alacaklardı dolayısıyla kişilerin ellerindeki tahviller ve tutarları bu anlaşmaların dışında kalıyordu. O nedenle bu tahvillerin ve faizlerinin Osmanlı borcu olarak tek tek ödenmesine 1990'lı yılların sonuna kadar devam edildi.   

Kaynak:
Hayri R. Sevimay, Cumhuriyete Girerken Ekonomi, Osmanlı Son Dönem Ekonomisi, 1995.
Ali Yavuz, Başlangıcından Bugüne Türkiye'nin Borçlanma Serüveni, SDÜ Fen Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2009, sayı: 20, ss.203 - 226

Gürbüz Arslan, Osmanlı Devletinin Dış Borçları ve Yeniden Yapılandırma Süreci (1930 - 1933), International Journal of History, Vol. 7, Issue 4, December 2015.

mahfiegilmez.com/2011/12/osmanl…Image
2-TTK E. Başkanı Prof dr Metin Hülagü'ye göre(ki Osmanlıcıdır)
1903 yılında Sultan 2. Abdülhamid dünyanın en zengin 3. Padişahıdır. Ancak Anadolu'daki Türkler de o derece fakir ve sefildir.
Sultan vereceği senetlerle Duyunu Umumiye'yi kurdurmayabilirdi..
Read 6 tweets
Dec 16, 2024
İtalyan ve Alman Bilim insanları sonunda Etrüsklerin sırrı çözdüler. Buna göre;
Etrüskler, Genç Neolitik ve Tunç Çağı'nda, yaklaşık MÖ 6000'den MÖ 3500'e kadar Bozkırdan bölgeye göç eden Turanilerdir. Biz deyince ırkçı oluyoruz onlardan okuyun.
greekreporter.com/2024/08/16/dna…

Bugün kullandığımız Latin abc'yi ilk bulanlardır ETRUSK'ler, Etrüskler tarih sahnesinde " Ön Türkler " olarak biliniyor. Latin abc runik tamgalardan ( harf ) geliştirilmiştir..

Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde latin abc'ye geçiş sürecinde Başbuğ M. Kemal ATATÜRK'e neden latin abc diye sorulmuş. O da latin abc'nin öz de TÜRK abc'si olduğunu söylemiş, alfabrmizin adına da yeni Türk Alfabesi demiştir.

#SonDakika #karyağışı
2-Fethiye Sarper Erdemgil: Dünyayı yöneten Türk Geni: R1-B
ngazete.com/fethiye-sarper…
Read 19 tweets
Nov 21, 2024
Türk; Yavuz Sultan Selim'e göre, eşek idi…

Türk; Koçi Beye göre, mezhepsiz ecnebiydi…

Türk; Hoca Saadettin Efendi'ye göre, leşti, hilebazdı, aşağılıktı…

Türk; Naima'ya göre, azgındı, çirkindi, kabaydı, cahildi…

Türk; Nef-i'ye göre, Allah'ın irfan pınarını yasakladığıydı…

Türk; Baki'ye göre, kabaydı…

Türk; Hafız Çelebi'ye göre, baban bile olsa öldürülmesi gerekendi…

Türk; Sadrazam Kuyucu Murat'a göre, başı vurulması gerekendi…

Türk; Aksaraylı Kerimettin Mahmut'a göre, hunhar köpekti. Me'lundu…

Türk; Merzifonlu Seyyit Abdurrahman Eşref'e göre, eşsiz bir gaddardı…

Türk; Gelibolulu Mustafa Ali'ye göre, pasaklıydı, çirkindi…

Türk; Taşlıcalı Yahya'ya göre, soyu kuruyasıca idi…

Türk; Büyükelçi Moralı Çuhadır Ahmet'e göre, hayvandan farkı olmayandı…

Türk; Tokatlı Nuri'ye göre, şehir dili bilmez hayvandı…

Türk; Şeyhülislam Mustafa Sabri'ye göre, tiksinti duyulandı…

Türk; Vahdettin'e göre, dini, soyu sopu, yurdu belirsiz, cahiller sürüsüydü…

Siniriniz bozulmasın devam etmeyeyim!

Osmanlı…

– Ermenilere, “Millet-i Sadıka”…

– Araplara, “Kavm-i Necip”..

– Rumlara, “Romalı” anlamına gelen “Romeos” derken Türkler'i böyle aşağıladı.

Peki, Türk kendini nasıl görüyordu?
İşte Türk'ün hali; +++
2-++“İlk ders beni şaşırtmıştı. 

Bu bölük, o zamanki milletin bir parçasıydı. Hepsi de Anadolu köylüleriydi. Biz Anadolu köylüsünü dindar, mutaassıp bilirdik. Halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler...

Fakat asıl şaşkınlığım ikinci derste oldu. Daha ilk sual cevaplarda anlaşıldı ki, bu askerler yalnız hangi dinden olduklarını değil, hangi milletten olduklarını da bilmiyorlardı.

‘Biz hangi milletteniz' deyince her kafadan bir ses çıktı:

‘Biz hangi milletteniz' deyince her kafadan bir ses çıktı:

‘Biz Türk değil miyiz' deyince de hemen, ‘Estağfurullah' diye karşılık verdiler.

Türklüğü kabul etmiyorlardı.

Halbuki biz Türk'tük. Bu ordu Türk Ordusu'ydu. Türklük için savaşıyorduk...

Asırlarca süren maceralardan sonra son sığınağımız ancak bu Türklük olabilirdi.

Fakat ne çare ki bu “biz Türk değil miyiz?” diye sorunca “Estağfurullah” diye cevap verenlerin görünüşe göre Türk demek Kızılbaş demekti.(…)

Dininde, milliyetinde birleşmiş olmayan bu bölük, dersler ilerledikçe görüldü ki, devletin şeklini, devletin adını, padişahın ismini, devletin merkezini, başkumandanını ve onun vekilini de bilmemektedir.

Hele iş, vatan bahsine dönünce büsbütün karıştı. Kısacası, vatanımızın neresi olduğunu bilen yoktu. Yahut da bütün bilgiler, belirsiz, köksüz, şekilsiz ve yanlıştı…”

Şevket Süreyya Aydemir (1897-1976),  öyküsünü yazdığı “Suyu Arayan Adam” kitabında böyle anlattı Türkleri…

VATANDAŞLIK BAYRAMI

Falih Rıfkı Atay (1894-1971), 

“Batış Yılları” adlı eserinde kendi kuşağını Osmanlı'nın son çocukları olarak tanımladı:

“Kendime ilk defa ne zaman ‘Türk' dediğimi pek hatırlamıyorum. Bizim çocukluğumuzda ‘Türk', kaba ve yabani demekti.

İslam ümmetinden ve Osmanlı idik. İlmihallerde baş dersimiz ‘din ile milliyetin bir olduğunu' öğrenmekti.

‘Vatan' sözü yasaktı. Onu ben büyüyüp de Namık Kemal'i okuduğum günlerde kitapta gördüm. Kulağımla ancak Meşrutiyet'te duydum.

Biz padişah kulları idik.

Okul çıkışlarında her akşam sıraya girer, ‘Padişahım çok yaşa' diye bağırırdık…”

Buraya kadar yazdıklarımın kuşkusuz amacı var:

Mustafa Kemal de, Osmanlı'nın son kuşağındandı. Türk'ün, Osmanlı iktidarı tarafından nasıl aşağılandığını yaşadı.+

Osmanlı münevverlerinin Babıali'de “Türk” sözünü Arap aksanıyla ifade ederek “Terk” diye yazdıklarını unutmadı. (“Terk” sözcüğünün çoğulu Arapçada “Etrâk” demekti; ve Türklere, “İdrâki biidrak” -anlayışsız Türkler- diyorlardı!)

Oysa…

Türk; Atatürk'e göre, yıldırımdı,

Oysa…

Türk; Atatürk'e göre, yıldırımdı, kasırgaydı, dünyayı aydınlatan güneşti. Bu sebeple…

96 yıl önce…

Tarih: 23 Mayıs 1928.

TBMM, 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nu kabul etti. Böylece…

Asırlardır hor görülen Türk, yurttaşlık payesiyle onurlandırıldı.+

Osmanlı ile Cumhuriyet farkı buydu…

Bugünlerde…

“Osmanlıcı” geçinen kimi AKP'liler, Ekrem İmamoğlu'nun “Türk” değil, “Rum” olduğunu ima ederek onu aşağılamaya çalışıyor!

Demek ki artık…

“Türk”, Osmanlı'da olduğu gibi aşağılanan-horlanan değildi.

Zamanın ruhu değişmişti: Türk; uluydu, yüceydi…

Atatürk başarmıştı.

Vatandaşlık Bayramınız kutlu olsun.

Alıntı kaynak:
Soner Yalçın: Rum mu dediniz?  Sözcü Gazetesi
sozcu.com.tr/rum-mu-dediniz…Image
3-Bu yazıyı yazalı 10 yıldan fazla olmuş. Milyonlarca insan belki de ilk defa Kürtleşen Türkmenleri öğrenmişti. Hala güncelligini koruyor.
turkiye.net/yelpaze/konuk/…
Read 4 tweets
Nov 1, 2024
--Amerikalı gazeteci:
Niye değiştirdiniz milletin alfabesini diye soruyor Atatürk'e.
--Atatürk'ün cevabı:
Hayır milletin değil, 10 bin kişinin alfabesini değiştirdim. Doğru alfabeyle de millete de okuma yazmayı öğrettim.
1-Tarih boyunca Türkçe'nin kaydedildiği alfabeler 18 tanedir.
(Dilbilimci Prof Dr Ahmet Buran hocadan alınmıştır) @AhmetBURAN4 Image
@AhmetBURAN4 2-Yıllarca aklımızla alay edercesine bir gecede alfabe değişti de dedemizin mezar taşını okuyamıyorum dedi malum zırtolar, kütüphaneye gidipte hiç bir şey okuyamıyorum dedi aynı zırtolar! Peki bunlar Osmanlı'da alfabe tartışmalarını? Bal gibi biliyorlar..
altayli.net/osmanlida-alfa…
Read 7 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(