Bergen sadece 30 yıl yaşadı. Hayatını halise duyduğu ölümüne aşka adadı tek istediği şarkı söylemekti. kader buna izin verilmedi. Önce yüzüne kezzap atılıp güzelliği elinden alındı sonra 6 kurşunla hayatını kaybetti.
Bergen 15 Temmuz 1959'da Mersin'de Sabahat Çakır ve Selahattin sarılmışer çiftinin kızları olarak dünyaya geldiğinde ailesi ona belgin adını verdi. Bergen boşanmış bir anne babanın çocuğu olarak büyüdü. Annesi ebe babası boyacıydı.
Anne, babası boşandıktan sonra Ankara'ya taşındılar. İlkokula başladı ve çok zeki bir çocuktu ve müziğe de yetenekliydi. Mandolin çalıp şarkı söylüyordu. Öğretmenlerinin teşvikiyle konservatuar sınavlarına girdi.
İlk okulu bitirir bitirme sınavı birincilikle kazanarak Ankara Devlet Konservatuarı piyano bölümüne girdi.
O piyano çalmak değil şarkı söylemek istiyordu. İki yıl devam edebildiği okulu maddi yetersizlikler sebebiyle bırakmak zorunda kaldı. PTT'de iş buldu ancak memuriyete yaşı tutmuyordu. Mahkeme kararıyla yaşı bundan sebep 1 yıl büyütüldü, işte orada çalışırken ilk kez aşık oldu.
Taksi Soförü Yalçın ona zorla sahip olan Yalçın bir gün karşısına geçip başkasıyla evleneceğini söyledi. Bergen aşkın ilk tokadını orda yemişti. 1977'de arkadaşlarıyla eğlenmek için bir pavyona gittiler hayatının başından beri Türk filmlerinden izlerle ilerliyordu.
Arkadaşlarının ısrarı üzerine sahneye çıkıp şarkı söyledi, sesinden taşan acı içinden de taşıyordu.
Mekanın sahibi bergendeki ışığı hemen fark etmişti ve ona bir teklifte bulundu. İstediği zaten hep şarkı söylemekti sahne yaşamı işte böylece başlamış oldu. Bütün büyük isimlerin bir sahne adı vardı. Büyük hayaller olduğuna göre onunda bir ismi olmalıydı, gazetede
Norveç'in Bergen şehrinden bahseden bir haber gördüğünde Bergeni sahne ismi olarak düşlemiş ve çok sevmişti. İşte Belgin böyle Bergen olmuştu. Pavyonda uzun süre bakana çok beğendiyseniz küçük oğlunuza alın diyecek kadar çetin cevizdi.
Ne olduysa Adana'da oldu bu adam her gece pavyonda karşısına kurulup bir saniye ayırmadan onu seyretti.
Her gece usanmadan kulise çiçek gönderdi. Bergen kafasına attığı çiçekleri, şimdi karşında nerdeyse ağlayacak gibi duran adam hayatının kabusu ve büyük aşkı olacaktı. Adı halisti.
Halis gurur yaptı gelmedi uzun süre pavyona ama çiçekleri yollamayı sürdürdü ve beni tanırsan seversin diye yazdı kartlara Bergen çiçekleri ilk kez o gece çiçekleri çöpe atmamıştı.
Bergen taksitle araba almıştı senetlerini ödeyemeden yandı kül oldu halis söndürmeye çalıştı yangını, ağlama, üzülme ben sana yenisini alırım dedi. O gün aşık oldu Halise sonradan öğrenecekti arabayı halisin yaktığını, ona yeni bir araba alarak aklını çelmek için yapmıştı bunu.
Büyük aşk bununda üstesinden geldi ve evlendiler. Bergen defalarca dayak yedi sonra arada eve gelmeyen halis'in zaten evli olduğunu öğrendi, meğer nikah memuru da yalandı şahitlerde her şey yalandı.
Ne halisle olabiliyordu ne de halissiz sahneye çıkmasını istemiyordu boşanacağım diyordu ve boşandı da. Bergen sahneyi bırakmasıyla bu sefer gerçekten evlendiler. Her gün yüzü gözü dağlan kadın her defasında sahneye kaçtı bergen her seferinde kara gözüne bakarak affetti halisi.
Aniden bir telefon gelmişti Ankara'daki evi yanmıştı yine yanında halis kısacık cümleleriyle üzülme diyordu. Yine evi eski haline getirmişti. Yine o mu yakmıştı?. ben yakmadım diyordu. Sahneye çıkmayacaksın dedikçe Bergenin kanı hızlı akıyordu bir nevi hangimiz delikanlı yarışı
başlamıştı. Bergen kaçtı, Halis kovaladı bir gün Adana delikanlısı Halis üç gün sonra bütün gazeteler senden bahsedecek dedi. Halis 500 bin lira ile bir kiralık k**til tutmuştu. Kiralık katil 31 Ekim 1982'de sahne çıkışında
Berge'nin hayatını değiştirecek o hamleyi yaptı, elindeki kezzap dolu kovayı bergen'e doğru savurdu yüzünde vücudunda önce sıcaklık sonra yanma hisseden Bergen'in iki gözü de görmüyordu.
Halis yine ordaydı, Bergenin vücudunun nerdeyse tamamı yanmıştı dönemin ünlü bir estetiyseni yüzünü eski hale getirmek için bir dizi ücretsiz ameliyat yaptı. Sol gözü zamanla görme yetisini geri kazanmıştı ama sağ gözü maalesef kurtulamamıştı.
Bu tahlisiz olay yaşamımda şöhretin başlangıcı anlamı taşıyordu. Hastanede tam 45 gün geçirdi. Bir rüya görmüştü. Müslüm Gürsesle tanrı istemezse şarkısını söylüyordu. Şarkının en çok cehennem ateşi ahirette olur sen beni dünyada ateşe attı kısmını derinden hissediyordu.
Tüm gazeteler acıklı hikayesinden bahsediyordu. Sektör bu acıyı kullanma fikrini sevmişti. Halis hapisteydi. Bergen İstanbul sahnelerinde şarkılarını söylüyordu. Sahnede bazen sağ gözüne taşlı bantlar güneş gözlüğü takarak saçlarıyla kamufle ederek çıkıyordu bu imajı ikon olmuştu
Tüm sosyete sahne aldığı salonu doldurmak için sıradaydı. 1986'da şöhreti zirve yaptığı yıl oldu kaydettiği acıların kadını albümü kadını o kadar çok satmıştı ki, Sezen Aksu'nun git albümünü bile ardında bıraktı.
Sonra ilk ve son sinema filminde oynadı ve onunda adı Acıların kadınıydı. Halis ile de değişen bir şey olmadı aralarında ilginçtir ama Bergenin aşkını bu olay bile bitiremedi bu süreçte kısa süre görmemişti. Sonra ziyaret etmeye başlamış ve ihtiyaçlarında karışlamıştı.
Ve onu bu hale sokan adamla görüşmeyi hiç bırakmadı ve bunun adına hep aşk dedi. "Bazen insanlar hiddetli sever, ölesiye sever, yaşadıkları kötü olaylar sevgisinden bir şey götürme" demişti. Bergenin acıları bununla da bitmiyordu.
Adana'da sahne aldığı bir geceydi sahne çıkışı mekanın fotoğrafçısı tarafından bacağından 6 defa bıçaklandı. Halis hapisten çıktı kimse değişmiyordu, adam kıskanç kadın inatçıydı tekrar ayrıldılar. 14 Ağustos 1989 Mersin Pozantı Bergen gece Kayseri'de verdiği konserden
Mersin'deki yazılığına gitmek üzere otomobil ile hareket etmişti yanında 2 koruması ve annesi vardı. İki kez evlenip ayrıldığı eski kocası Halis serbest kardeşiyle birlikte kendilerini takibe başlamıştı. Kayseri yol ayrımında
Bergenin otomobilini durdurarak şarkıcıyı kendi arabasına aldı. Sonra bir lokantanın önünde durdular. Halis, bergen ve annesiyle tartışmaya başladı. Tartışmanın hararetlendiği anda Halis silahını çıkarıp önce annesine üç kez peşinden
Bergene bir kaç el ateş etti sonra silahını iki korumaya çevirdi ancak kursunu isabet ettiremedi ve aracına binerek kaçtı. Ertesi gün tüm gazetelerde Bergen vardı Bir yol kenarı Lokantası'nda sırtından vurularak öldürülmüştü. Henüz 30 yaşında erkek terörüne kurban gitmişti.
H. S. aylarca yakalanamadı daha sonra Almanya'da yakalandı ve 11 ay Almanya'da hapiste kaldı. Türkiye'ye getirildi 7 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı.
H. S.'in, Bergen'i vurduktan sonra "Seni mezarında bile rahat bırakmayacağım" demesiyle. Bergen'in annesi, kızının mezarını saran kocaman bir kafes yaptırdı.
kaynak: kriminal youtube
Daha fazla esrarengiz olaylar için bizi takip edebilirsiniz. @Sucluincelemesi
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1996 yazı Manisa'nın Kırkağaç ilçesinde oldukça sıradan geçiyordu. Ta ki halkın huzuru dehşet veren bir olayla bozulana kadar. Peki o yaz neler yaşanmıştı:
O yaz okulların tatil olmasıyla Kırkağaç'a bağlı İlyaslar Kasabası'nda tütün kırarak geçinen Kurt ailesinin en küçük oğlu Mustafa merkezdeki sanayi mahallesinde çalışmaya başlamıştı.
300 Kişilik Köyün Tamamının Delirdiği: Lanetli Ekmek Olayı
1951 yılında Fransa’da yaşanılan bu olay, 300 kişinin delirmesine ve 7 kişininde ölmesine sebep oldu.
Fransa’nın Pont-St. Esprit köyünde herkes birbirini tanıyor ve mutlu bir şekilde yaşıyordu. Ancak tarih; 16 Ağustos 1951 yılını gösterdiğinde beklenmedik olaylar yaşanmaya başladı.
lise öğrencisiydi okuldan sonra bir plastik fabrikasında çalışıyordu. Okulunda gayet başarılıydı aynı zamanda bütün arkadaşları tarafından sevgiyle anılırdı. Hayatını normal bir şekilde yaşamaya devam ediyordu.
taki 25 Kasım 1988'de bazı canavar ruhlular onun hayatını değiştirene kadar. Hioshi Miyano ve Nobuharu Minato tecavüz ve soymak amacıyla bir kadına saldırmayı planlıyorlardı.
3 mart 2009 saatler gece yarısını geçmişti, Etiler'de bir kağıt toplayıcı Nispetiye Caddesi Dilek Yıldızı sokaktaki çöp konteynırlarından birini karıştırırken bir gitar kutusu buldu. Kutuyu konteynırdan çıkarmaya çalıştı, ancak çok ağır olduğu için çıkaramadı.
Kutuyu açtığında k*f*sı kesilmiş bir kadın cesedi çıktı. Kağıt toplayıcı ve çevredeki vatandaşlar hemen polise haber verdi. Kimliğini belirtecek üstünden hiçbir şey çıkmadı.
HERKESİN ANLAYABİLECEĞİ BİR DİLDE VE SADELİKTE RUSYA - UKRAYNA SAVAŞININ TARİHSEL SÜRECİNİ ANLATACAĞIM
aslında gerçekten benzer kökenlerden geliyorlar. fakat ukraynalıların kendi dili, kültürü ve ulusal bilinçleri var. örneğin kazak'lar da biz türklerle aynı kökenden geliyor. ama farklılar. kültürleri başka; yaşayışları başka. ukraynalılar ve ruslar da böyle.
s.s.c.b dağıldıktan sonra s.s.c.b'yi oluşturan devletlerden biri olan ukrayna bağımsızlığını ilan etti.
Hapların İçine Konan Siyanürle 7 Kişinin Ölümüne Sebep Olunan Esrarengiz 'Tylenol Cinayetleri'
1980’li yıllarda Johnson & Johnson markasına ait Tylenol ile zehirlenerek ölen 7 kişinin gizemli hikayesi yatıyor. 7 kişi de Tylenol kapsüllerinin içine konulan siyanür sonucunda ölmüş ve katilin kim olduğu ya da neden böyle bir şey yaptığı, hiçbir zaman açığa çıkmamış.
Böylesine büyük bir şirketin 7 kişinin ölümünden suçlanması elbette o zamanlar hem Amerika’da hem de dünya çapında büyük ses getirmiş, Johnson & Johnson büyük bir çöküş yaşamıştı.