Mekke'den - Semerkant'a
Orta Asya gezileri sırasında en etkilendiğim şehir Semerkant olmuştu. Özellikle Şah-ı Zinde olarak bilinen ve Hz.Muhammed'eﷺ son dokunan kişi olan Kusem bin Abbas'ın hikâyesi ilgimi çekmişti. @orhandurgut fotoğraflarıyla başlayalım+
Hz.Muhammed'eﷺ dokunan son kişi: Kusem bin Abbas'ın kabri Semerkant'ta. Siması peygambere çok benziyordu. Babası peygamberin amcası Abbas, annesi Ümmü Lübabe, Hz.Hatice'den sonra Müslüman olan 2.kadındı. Hz.Hüseyin'in süt kardeşiydi. Hz.Ali onu Mekke ve Medine valisi yapmıştı+
Hz.Muhammedﷺ vefat ettiğinde amcası Abbas ve onun oğulları Fadl ve Kusem, Hz.Ali(ra) ile birlikte peygamberi yıkayıp, kefenleyen ve kabre indiren isimlerdi. Peygamberi kabre Kusem indirmişti ve çıkmadan ona dünyada dokunan son kişi de o olmuştu.
Hz.Abbas'ın en meşhur oğlu Abdullah ibni Abbas henüz yaşı küçük olduğundan olanları izleyebilmişti sadece. Abbas’ın çok oğlu vardı: Fadl, Ubeydullah, Temim, Haris, Mabed, Abdurrahman, Kesir, Avn ve Abdullah, Kusem'in diğer erkek kardeşleriydi.
Yine Ebu Talib’in fakirlik nedeniyle bakmakta zorlandığı oğlu Ca’fer bin Ebi Talib’i de bakmak üzere Abbas kendi evine almıştı. Kusem ve Cafer'in oğlu Abdullah birlikte büyüdü. Ebu Talib'in diğer oğlu Ali bin Ebi Talib’i de bakmak üzere Hz.Muhammedﷺ almıştı.
Kusem, aynı zamanda Hz.Muhammed'in deﷺ isimlerinden biri. ''İyilikleri ve erdemli davranışları kendinde toplayan kişi'' anlamına gelmekte. Çocukluğu ile ilgili iki önemli hadise dışında fazla bir bilgi yok. Bu iki olay da doğrudan peygamberle ilgili.
İlki, çocuklar arasında oynayan Kusem ve Cafer bin Ebu Talib'in(ra) oğlu Abdullah'ı gören Hz.Muhammed'inﷺ bu iki çocuğu bindiği hayvanının terkisine bindirmesi ve onları sevip, şakalaşıp, dua etmesi. Diğeri ise daha ilginç.
Bu olay da Hz.Muhammed'inﷺ amcası Abbas(ra) ile çocukları için yaptığı duanın aktarılmasıdır. Peygamber bir sabah namazı sonrasında Abbas ve oğulları Abdullah, Ubeydullah, Fazl ve Kusem'i mülâet (bir örtü adı) denilen bir perde altına alarak üzerlerini örttü.
Ardından, ''Ya Rab, bu benim amcam ve babamın öz kardeşidir. Bunlar da onun çocuklarıdır. Onları bu perdeyle örttüğüm gibi, sen de onları Cehennemden öylece koru!'' diyerek dua etmesidir. Bu hadise ileride Emevileri yıkan Abbasiler için bir meşruiyet delili olur.
Emevilere son veren Haşimoğulları'nın Abbas kolu oldu. Her ne kadar en fazla direnişi Ali kolu yapmış olsa da başarıya Abbas oğulları erişti. İleride Abbas oğulları ile Ali oğulları arasında doğan peygambere yakınlık tartışmasında her iki taraf ''Âl-i Aba'' olmalarını öne sürer.
Gerçekten de Haşimoğulları içerisinde Abbas ve Ali kolunun hilafet mücadelesi çok ilginç detaylarla doludur. Bu konuyu ayrı bir bilgisel konusu olarak inceleriz. Kusem Ali - Muaviye mücadelesinde tıpkı kardeşi Abdullah gibi sonuna kadar Ali'nin yanında yer aldı.
Kusem bin Abbas, Hz.Ali'nin(ra) halifeliği döneminde Mekke valiliği görevinde bulundu. Ali(ra) şehit olana kadar da bu görevini sürdürdü. Medine valiliği ve Hac emirliği görevlerinde de bulundu. Hz.Ali'den sonra Muaviye bin Ebu Süfyan Yezîd b. Şecre'yi hac emiri tayin etti.
Kusem bin Abbas bu atamaya karşı çıktı. Bunun üzerinde Muaviye, oğlu Yezid'i 3.000 kişilik bir ordu ile Kusem'in üzerine gönderdi. Kusem, Yezid'in karşısına çıkabilecek yeterli gücü toplayamadı.
Kusem bin Abbas bu atamaya karşı çıktı. Bunun üzerinde Muaviye, oğlu Yezid'i 3.000 kişilik bir ordu ile Kusem'in üzerine gönderdi. Kusem, Yezid'in karşısına çıkabilecek yeterli gücü toplayamadı. Yeterli askeri gücü olmadan bir savaşa girip Mekke'de kan dökülmesini istemedi.
Ancak hac emirliğine Yezid bin Şecre yerine Şeybe bin Osman'ın getirilmesi şartıyla anlaşma yoluna gitti ve Mekke'deki görevini bıraktı. Sonraki yıllarda Kusem siyasi işlerden uzaklaştı. Bir asker olarak fİran ve Horasan'daki seferlere katıldığını görüyoruz.
Hz.Osman'ın(ra) oğlu Said bin Osman bin Affan'ın komutasında Merv ve bugünkü Özbekistan topraklarının fethine katıldı Kusem. Sıkı bir asker, iyi bir kılıç ustasıydı. Amcası Hamza'dan(ra) ve kuzeni Halid bin Velid'den(ra) kılıç dersleri almıştı.
Merv'de kaybedilmekte olan savaşın taktikleri ve cesareti ile kazanılmasını sağlamıştı. Bu başarısından dolayı ganimetten kendisine 1 yerine 1000 hisse önerilmişti. Kusem bunu reddetti. Her zaman olduğu gibi ganimet beşe bölündükten sonra kalandan kendi hakkını aldı.
Kusem bin Abbas, Said bin Osman'la çıktığı seferde Semerkant'ta Hicri 56, Miladi 675 yılında şehit oldu. Semerkant halkının ''Şah-ı Zinde / Yaşayan Sultan'' olarak andıkları Kusem'in mezarı zamanla bir ziyaret merkezi oldu. Çevresinde cami ve medreseler yapıldı.
Kusem'in savaşta şehit edilmesi de namaz kıldığı sırada gizlice kendisine yaklaşan kişilerin saldırmasıyla, silahsızken gerçekleşti. Halk arasında anlatılan sözlü tarihe göre ise Kusem savaşta şehit düşmedi ve saldıranlar onu öldüremedi.
Kendisini öldürmek isteyenlerin elinden kurtularak önünde açılan bir kayanın içine girdi. Daha sonra kendisine açılan kapı kapandı. ''Yaşayan Sultan'' şekilde anılmasının da sebebi, ibadetini yaptığı sırada saldırıya uğramasına karşılık, mucizevi bir tarza ortadan kaybolmasıydı.
Kusem'in Semerkant'ta şehit olduğu haberi Taif'teki kardeşi Abdullah bin Abbas'a ulaştığında, ''Kardeşimin doğduğu yerle öldüğü yerin arası ne kadar uzak oldu'' demiş ve sonra da namaz ve dua ile ona rahmet dilemişti.
Kusem'in Semerkant'ta şehit olduğu haberi Taif'teki kardeşi Abdullah bin Abbas'a ulaştığında, ''Kardeşimin doğduğu yerle öldüğü yerin arası ne kadar uzak oldu'' demiş ve sonra da namaz ve dua ile ona rahmet dilemişti.
Burada kurulan Türk devletlerinin idarecileri buraya büyük önem verdiler. Orta Asya'nın ilk medresesi burada kuruldu. Önlerine çıkan her şeyi yerle bir edip ilerleyen Moğollar Kusem'in türbesinin bulunduğu bölgeye, başlarına bir musibet gelir korkusuyla dokunmadılar.
Kusem'in en önemli özelliklerinin başında simasının Hz.Muhammed'eﷺ benzerliği gelir. Bu özelliğinden dolayı hayatı boyunca büyük bir sevgi ve ilgi gördü. Babası Abbas ona büyük bir sevgiyle bağlıydı. Onu ''üstünlük ve seçkinliğin yüce sahibi nebiye benzeyen Kusem'' diye severdi.
Kusem, Özbekistan ve Türkmenistan'a İslam'ı getirip yayan kişilerdendir. Savaş dışında kalan zamanının tamamına yakınını İslamiyeti oradaki insanlara anlatmakla geçirirdi. Belki de bu yüzden halen Özbek halkının çok sevip, hürmet gösterdiği isimlerin başında geliyor.
V'esselam🌿
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Dünyanın En Işıltılı Taşının Ardında Yatan Kanlı Düzen Bir babayı ve bir oğulu bu duruma düşüren hırsın, acının sebebi ne olabilir?
Elmas ve pırlantanın gerçek bedeli göz alıcı ışıltısının ardında çok iyi gizlendi.
İşte kanlı elmasın serüveni++
Afrika'yı delik deşik talan eden, binlerce masumun canına kıyan elmasın acımasız öyküsü Güney Afrika'da başladı ve hızla civarına yayıldı.
Dünyada elmas ve pırlanta fiyatlarını belirleyen, piyasayı domine eden, en önemli firma De Beers Elmas Şirketi burada doğup büyüdü.
''De Beers'' Dutch dilinde ''Ayılar'' demek. Güney Afrika'ya Hollanda'dan gelip kolonileştirdikleri bir çiftlikte yaşayan De Beers kardeşlerin tarlasında büyük bir elmas yatağının keşfedilmesiyle hem onların hem de Güney Afrika ve civarındaki ülkelerin kaderi değişti.
Prof.Muzaffer Şerif Nasıl "Muzafer Sherif"e Dönüştü?
Film gibi bir hayat. Sosyal psikolojinin kurucularından, literatüre adıyla giren deneyi olan, Harvard, Yale, Princeton, Oklahoma, Pennsylvania ve Columbia üniversitelerinde bulunan bir bilim insanını nasıl küstürüp kaçırdık?+
1906 yılında İzmir, Ödemiş'te zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
1919 yılında, 13 yaşındayken İzmir'i işgal eden Yunan ordusundan bir asker yanındaki kişiyi öldürdükten sonra süngüsünü ona doğrultur.
Fakat muhtemelen yaşı küçük olduğu için öldürmekten vazgeçer.
Ölümler, işgal, savaşlar, esaret, kurtuluşla geçen ilginç bir çocukluğu olur.
Muzaffer Şerif belki de insanların toplu halde sergiledikleri uç davranışları ileride incelemesi için gerekli olan deneyimin en büyüğünü farkında olmadan bu yıllarda edinir.
En özel yiyeceklerden biridir bal. 2009 yılından bu yana bal koleksiyonu yapıyorum. Gittiğim tüm ülkelerden oraya ait yerel ve özel ballardan hem tattım hem de aldım. Dünya ve Türkiye balları üzerine epey araştırma ve okuma yaptım. İşte bal dünyası++
Bal kutsal metinlerde de geçer: ‘’Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü çiçekten, meyveden, ürünlerden ye ve Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!"
Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki, onda insanlara şifa vardır.’’ (Nahl Suresi, 68-69) Gerçekten de onlarca değişik türde bal vardır. Aromaları ve lezzetleri dışında temel olarak çiçek balları ve salgı balları olarak iki ana grupta ele alabiliriz balı.
İslam tarihine bakıldığında birçok önemli hadisenin Ramazan ayında gerçekleştiği görülür.
Kuşkusuz bu gelişmeler İslam tarihinin dönüm noktaları olarak ciddi bir hafızayı da ifade ediyor.
Örneğin Endülüs'ün fethi Ramazan ayında olmuştu.++
"En uzak batı" demek olan Magrib-i Aksa adıyla da bilinen Endülüs’ün, yani bugün İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası’nın Müslümanlarca fethi sadece İslam tarihi için değil, aynı zamanda dünya tarihi için de oldukça önemli gelişmelerden biri oldu.
Miladi 711 yılı, 19 Temmuz günü İslam ordusunun komutanı Tarık bin Ziyad ile Vizigotların komutanı Rodrik’in idaresinde yaşanan savaşı kesin zaferle kazanan Müslümanlar hızla İber Yarımadası’na yayıldı. Endülüs fethinin unutulmaması gereken bir diğer ismi de Tarif bin Malik oldu.
Arkasında onu kovalayıp ele geçirdikleri anda öldürmek isteyen bir ordu, önünde ise bilinmeyenlerle ve tehlikelerle dolu bir coğrafya vardı.
Eşine az rastlanan, insan üstü bir mücadele verdi ve Endülüs Emevi Devleti'ni kurdu.++
Emeviler iktidara geldikleri andan itibaren fetihlere giriştiler ve büyük askeri başarılar elde ettiler.
Afganistan'dan Hindistan'a, İran'dan Kuzey Afrika ve Endülüs'e uzanan inanılmaz büyüklükte bir coğrafyanın hakimi oldular. Kıbrıs'ı, Girit'i, Kafkasya'yı fethettiler.
Ancak fethettikleri coğrafyada son derece otoriter bir yönetim kurdular. Özellikle de devlet idaresi hususunda, İslamiyet öncesinden itibaren rekabet halinde oldukları Haşimoğulları'nı çok sıkı kontrol altında tutuyorlardı. Haşimoğulları'nın her hareketi izleniyordu.