Bu bey o dönem Anadolu’nun en güçlü beyliği olan Karamanoğulları Devletinin beyi Karamanoğlu Mehmet Bey idi.
Halen kullandıgımız Türkçe’nin o dönemde de Anadoluyu etkisine alan Farsça ve Arapçaya karşı dik durmasının en temel etkeni, Anadoluda en güçlü beyliğin Türkçü ve Türkçeci olmasıdır.
Türk dünyası ile olan soy birliğimizi dil birliğimiz aktif şekilde ayakta tutuyor.
Gelecekte olacak Türk birliğinin en temel alt yapısı dil birliğinden geçer.
Türk ve Türklük düşmanlarının en temel hedefi Türk Dünyası arasında dil birliğinin olmamasıdır.
Bakın bu konuda Azerin neler diyor..
Peki, bu konuda son yıllarda neleri yaptık..?
Neleri yapamadık..?
Ciddi bir yozlaşmanın olduğu dilimizde, konunun hassasiyetini Yusuf YANÇ bey veryansın ederek şiirleştirdi.
Her satırından alınması gereken ciddi dersler olan bir hatırlatma..
Sonuna kadar okumanızı isterim.
Karamanoğlu Mehmet Bey'i Arıyorum
Karamanoğlu Mehmet Beyi arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı;
Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste,
meydanda Türkçeden başka dil konuşulmaya diye,
Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri,
Fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın demo, sunucunun spiker,
Gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun diskjokey,
Hanım ağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet,
Mağazanın süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?
İlan tahtasının bilboard, sayı tabelasının skorboard,
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde welcome,
Çıkışında goodbye okuyanınız var mı?
Korumanın, muhafızın body guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?
Sekinin, alanın platform, merkezin center,
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?
İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria,
Sergi yerlerimizi center room, show room,
Büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantamızın fast food,
Yemek çeşitlerimizin menü,
Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı?
İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?
Karamanoğlu Mehmet Beyi arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı,
Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?
Yusuf YANÇ
Bu güzel şiirin youtube’da seslendirilmiş halini dinlemenizi de isterim.
Anadolu topraklarında gözü olan küreselcilerin ve sözde millicilerin son yıllarda dillerine pelesenk ettikleri Tek’ lere inat.
Tek millet degil TÜRK MİLLETİ,
Tek bayrak değil TÜRK BAYRAGI,
Tek vatan değil TÜRK VATANI,
Tek devlet değil TÜRK DEVLETİ,
Tek dil değil TÜRK DİLİ.
Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Son dönemde ümmetçi ve Osmanlıcı eğitim sisteminde tarihin arka planında bırakılan, Anadolunun Türkçeyi kullanmasına 745 sene önce yayınladığı ferman ile vesile olan Karamanoğlu Devleti Hükümdari Mehmet beyi saygıyla anıyorum.
Atatürk, Afet İnan’a yazdığı mektupta aynen şöyle demektedir;
“Afet, vaziyetim şudur; bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış ilerlemiştir. Hükümet benim reyimi almaya lüzum görmeksizin Fissinger’i getirtti.”
Atatürk’ün ölümünden sonra düzenlenen birinci raporda ölüm sebebi karın içinde sıvı, asit toplanması olarak gösterilirken, ikinci raporda ise alkolle ilgili karaciğer iltihabı neden olarak gösterilmiştir.
Bu çelişkiye rağmen Atatürk’e biyopsi de otopsi de yapılmamıştır.
Anadolunun herhangi bir yerinde mesela Manisa'nın Akhisar ilçesinin Kayalıoğlu kasabasında yaşayan bir çiftçisiniz...
Çok sevdiğiniz bir eşiniz, 14 yaşında bir kızınız, 10 ve 7 yaşlarında da iki oğlunuz var...
Yaşlı anneniz ve ailenizle beraber yaşıyorsunuz...
Yaşamınızı rençberlikle kazanıyorsunuz...
Osmanlı tebaasındansınız, askerliğinizi yapmış, düzenli vergilerini veren ve gücünüz elverdiği ölçüde ibadetlerinizi yerine getiren Müslüman bir Türk Evladı'sınız...
Arada yaşadığınız sıkıntılara rağmen hayatınızdan memnunsunuz...
Bir nevi başarısızlıklar veya şanssızlıklar üzerine yoğunlaşmış olan mühendis Edward A. Murphy Jr tarafından ortaya atılan Murphy kanunları için kaynak araştırması yapıldığında pek çok değişik hikaye ile karşılaşılıyor.
Konu hakkında yazılmış pek çok kitap da bulunuyor.
Hikayenin başlangıcı Kaliforniya’daki Edwards Hava Üssü’nde 1949 yılına kadar gidiyor.
Murphy’nin, Amerikan Hava Kuvvetlerinin MX981 kod adlı, çarpışma testi araştırma projesi sırasında John Stapp tarafından meşhur edilmesine dayanıyor.
Kanunun isim babası, o sırada mühendis bir yüzbaşı olan Ed Murphy.
Algılayıcılarda kablolamadan doğan sürekli hatalardan bıkan Murphy, kablolamayı yapan teknisyene kızgınlığını “bir işi yanlış yapmanın bir yolu varsa, bu adam onu mutlaka bulur” diyerek dile getiriliyor.
Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür.
Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur.
Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür.
Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı.
Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamıyacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır.
Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır.
Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz.
Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromu’nun çıkış noktasıdır