Yeni Türkiye ile Eski Türkiye arasındaki ilginç bir fark da, en rasyonel konuları bile duygusal hezeyanlara dönüştüren eski "tarz"ı aşan rasyonel yalınlık.
Muhalif gazetelerin manşetleri bazen öyle emosyonal olabiliyor ki, asıl konunun ne olduğunu anlamak mümkün olamıyor... >>
YouTube veya TV tartışma programlarında duygusallık katsayısı yüksek, ama içeriği incir çekirdeğini anca dolduran -ve nedense- uzuun programların yüksek tansiyonlu "bağıran konuk"larının Z kuşağında pek karşılığı görünmüyor. Böylelerini 20. YY'da şekillenmiş olanlar seviyor...
İnsanlara esip gürleyerek, hatta söverek -bunu dizi "kalitesinde" espirilerle de süsleyerek- Z kuşağına beğendirmek, destek sağlamak mümkün görünmüyor. Yeni kuşağın benimseyip içselleştirmekte olduğu 'İnsan Haysiyetine Saygı' olgusunu, eski kuşaklar henüz anlayabilmiş değil...
İnternetten yayılan ve globalleşen 'Yüksek İnsanî Değerler'in 'İnsan Haysiyetine Saygı' unsuru; 20'inci yüzyılın ergenlikten hââlâ çıkamamış cinsiyetçi/seksist, bel altı esprilere hâlâ çok gülen ve bir tür dangıl şehirli lümpenliğini "samimiyet" sanan Eski ile uyumsuz...
Yeni kuşak, duygusallığı, gördüğü duyduğu yalın ve rasyonel haberlerden yorumlardan kendisi üretmek istiyor. 20. YY eskisi "duygusal" manşetler, atanların hoşuna gidebilir ama bunlar, "kendin pişir kendin ye" seviyesini aşıp, evrensel kriterleri benimseyen Gençliğe ulaşamıyor...
Türkiye'yi adım adım devralmakta olan kuşak, eskinin kompleksli taklitçi Batıcı sekülerlerinin ezikliğine ve aşağılık komplekslerine sahip değiller, zira bir parçası oldukları 'İnsan Haysiyetini Benimseyen' yaşıtları Avrupalılar Asyalılar Afrikalılar Amerikalılar da onlar gibi...
Kısacası "Eski Türkiye" deyince bunun sadece İslamcıları ifade ettiğini sananlar fena halde yanılır...
Yeni Türkiye, eskisinden bambaşka ve çok daha evrensel, Dünya kalitesini yakalamaya çok daha yakın bir yerde duruyor... #KonstantiniyeNotları
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Çizgi romanları ikiye ayırmak mümkün. İlki, çocukları da kapsayan eğlencelik çizgi hikayeler, ikincisi "asil çizgi romanlar" (Bu sözcüğü, Almanca, "Edelcomics"sözünden alıyorum); bunlar edebî kaliteye sahip, görsel alanda da sanat eseri kitaplar. En sevdiğim: Corto Maltese... >>
İtalyan çizer ve dünya çizerlerinin orijinallerinden Hugo Pratt'ın yarattığı Corto Maltese, özgürlük duygusunun ve hayatta olayların önünde ve yanında korkusuzca sürüklenmekten korkmayanların en iyi ifade edildiği çizgi dizilerin başında gelir...
Corto Maltese hikayeleri 20'inci yüzyılın başında geçer ve Corto, zamanın tarihî kişilikleriyle de karşılaşır mesela Sibirya hikayesinde, Orta Asya'da Enver Paşa, bu kişiliklerden biridir. Hikayelerin gücü, Corto'nun da katıldığı tarihsel olayların doğru yansıtılmasından gelir...
Uzun zamandır sözünü ediyorum, ama giderek daha çok insan tarafından söze dökülüp tarifi yapıldığından, şu konuların nedenlerine yeniden dikkat çekmek gerek: 1. Artık hiç bir partinin/politikacının oyu çantada keklik değil. 2. Sol kökenli yönetimler devrine giriliyor... >>
Çok yakın zaman kadar, hangi partinin ne dediğine bakmaktan ziyade eski temüllere ve kültürel kimliklere göre oy vermek esastı. Neoliberal dönemde böyleydi. Laik modernleri, milliyetçileri, Kürtleri, muhafazakarları, islamcıları, Solcuları "temsil eden" partiler vardı...
"Seçmenlik" bir tür alışkanlık haline gelmişti. Bu nedenle bir tür "mecburiyet" de işliyordu. Kendini temsil ettirmek için seçmenlerin kimliğine uygun partiye mahkum olduğu düşünülüyordu. Kültürcü paradigmanın bozulmakta olduğunu 2012 öncesinde uzun süre yazdım. Bu ne demekti? >
Yaşını başını almış ama ergen kalmış görüntüsü/duyuntusu arzeden Türk politikacılar kendilerini, önümüzdeki dönemi belirleyecek "birkaç alternatif"ten biri hissedebilirler ama önümüzdeki dönemde seçmenin kimselere "mecbur/mahkum" olmadığını fena halde anlayabilirler... >
Türkiye'nin yeni döneme geçişinin tek bir seçimden ziyade kısa süre içinde birkaç seçimle gerçekleşmesi mümkün. Şansın/tesadüflerin yardım ettiği, ama titrini taşımakta zorlananların karşısına, hiç ummadıkları alternatifler çıkabilir. Artık herşey meydanda, internet unutmuyor...
Türkiye'yi yakın gelecekte yönetme ihtimali olanlar, şimdinin "alternatifsiz politikacı"larını çok şaşırtabilir, zira "Şimdinin karşıtı" olmak dışında hiçbir özelliği olmayanların, "Şimdinin türevi" olmaktan başka bi yol izleyemeyeceklerini peşinen anlayan bir seçmen kuşağı var..
"Knives Out" (2019) ya da "Bıçaklar Çekildi" ("Mord ist Familiensache") yıllardır seyrettiğim en iyi kriminal hikaye, -filmden önce, çok iyi bir hikaye. 4 kez gördüğüm film hakkında düştüğüm notlardan bazılarını buraya aktarıyorum... >>
Filmi Netflix'de keşfettim ve çok beğendim, çünkü Agatha Christie'nin yarattığı "Katil kim?" formatını severim ve Christie'nin romanlarının çoğunu okumuş bir olarak hikaye hakkında şunu söyleyebilirim:
İnsan DNA'sı gibi Christie hikayeleri 2 sarmallıysa, bu 4 sarmallı bi hikaye..
Filmin senaryosunu yazan, aynı zamanda rejisörü de olan Rian Johnson'un yarattığı hikaye neredeyse kusursuz, -neredeyse- çünkü aynı zamanda komediye özgü grotesk yanlara da sahip olduğundan,bazen inandırıcılığını zayıflatıyor ama detay zenginliği muazzam...
Türkiye'nin geleceğine bakarken -benim için önemli- iki çizgiden sözedeceğim. Bunlardan biri, benim tercihim olabilecek çizgi, diğeri objektif gerçekler ışığında Türkiye'nin yönelebileceği (benim tercihime daha uzak ama) olası çizgi... >> #KonstantiniyeNotları
Türkiye Mozambik değil. Dünya'nın merkezinde, bütün önemli gelişmelerin ya yanıbaşında ya da ortasında bulunuyor ve bu haliyle yaşananlarla ve yaşanacaklarla hem uyumlu bir siyasi/toplumsal hayat sörmesi gerekiyor, hem de kendi tercihleri hakkında cidden kafa yorması gerekiyor...
Eski "Sol" dille konuşacak olursak şu anda saflaşmanın iki tarafı, bazılarının "gördüğü" gibi "Doğu (Rusya & Çin) ile Batı" değil, 'ESKİ ile YENİ' ve burada, "Eski" dediğimiz şeyin ne olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Eski, sadece belli siyasi gruplar/akımlar değil, bir mantalite..
Türkiye'nin bu bölgede ABD ile paslaşan geleneksel politikası, Rus yayılmacılığını sınırlayan bir faktördü. NATO'nun 2. büyük Türk ordusu (Finlandiya NATO'ya katılırsa 3. Büyük Ordusu), ABD ile birlikte çok önemli caydırıcı güçtü. Ukrayna olayıyla bu yeniden anlaşılıyor... >>
ABD'nin 2003'de Irak'ı işgalinden beri ABD ile Türkiye'nin çıkarları farklı istikametlerde "ilerler" iken Rusya, kararlılıkla, bu ayrışmayı kullandı. Türkiye'de -bir tür Rus neoemperyalizmi ideolojisi olan- "Avrasyacılık" dangılizminin ciddiye alınması da 1990'larda başlamıştı...
Rusya, ABD ile Türkiye'nin birbirinden ayrışmasını, özellikle 2016 sonrası süreci, sonuna kadar kullandı.
ABD ve Türkiye birbirinden ayrıldıkça ikisi de bölgede daha güçsüz profil çiziyorlar, etkileri azalıyor ve bu gerçeği artık herkes -yeniden- anlamış görünüyor...