ANADOLU’DA
BİR MİLLÎ MÜCADELE KAHRAMANI;
“ PAPA EFTİM EFENDİ ”
19 Mayıs…
Bizler için elbette çok önemli bir bayram...
Adeta Anadolu Türklüğü için ikinci bir Ergenekon’dur.
Ancak...
19 Mayıs her ne kadar bizler için yeniden var oluşun başlangıcı ise de...
Karaman Türkleri için ne yazık ki kopuşun,felaketin, üzüntünün belki de yok oluşun başlangıcıdır.
19 Mayıs bizler için bayram, onlar için ise matemdir,hüzündür, hüsrandır..!
Bir çoğumuz Papa Eftim Efendi’yi hiç tanımaz...
Belki adını dahi duymamıştır.
Papa Eftim…
Aslen Yozgat Akdağmağdeni doğumlu olup,Kırıkkale’nin Keskin ilçesi Metropoliti olarak ilk görevine başlamış bir Ortodoks Türkü’dür.
Yani günümüzde bilinen şekli ile Karaman Türkü’dür.
Peki...
Ortodoks Türkleri ya da Karaman Türkleri kimlerdir..?
Türkler’in Avrupa’ya geçişleri iki güzergâh üzerinden olmuştur;
Karadeniz’in kuzeyi ve Anadolu.
Orta Asya Türk boylarından olan Peçenekler…
800’lü yıllarda Karadeniz’in kuzeyinden ilerleyip Macarları da yerlerinden ederek Balkanlar’a yerleşirler.
Bizans ile komşu olurlar.(MS.860).
Bu komşuluk bazen barış ve yardımlaşma içinde bazen de çatışma ve savaşlarla devam eder.
Sekiz boydan oluşan
Peçenekler’den bir boy asıl topluluktan ayrılarak, Bizans ile işbirliği içine girmiş ve Bizans topraklarına yerleşmiştir.
Diğer taraftan bu bölgede ister istemez Hristiyanlık ile de temas başlar.
Zaten…
O dönemlerde İslâmiyet yeni yayılmaya başlamış, hatta o bölgede İslâmiyet hemen hemen hiç yoktur.
Bu temaslar neticesinde Hristiyanlaşan Türkler’in büyük çoğunluğu Bizans ordusunda görev yapmaya başlar.
Bunların kimisi gönüllü, kimisi de paralı asker olarak görev alır.
Bizanslılar korunmasız durumda olan ve doğudan gelecek tehlikelere karşı kendilerini korumak, sınır güvenliklerini sağlamak için “Turkpoller” olarak adlandırdıkları bu Türkler’den yararlanmaya başlarlar.
Özellikle de…
Bizans’ın doğu uç sınır bölgesi olan Karaman ve Kayseri bölgelerinde görevlendirirler.
Malazgirt Savaşı’nda Türkpoller bir anda taraf değiştirmişler ve Sultan Alparslan tarafına geçerek, savaşın ve zaferin kaderine çok önemli katkı sağlamışlardır.
Anadolu tamamen Türkler’in eline geçtiğinde, İç Anadolu’da en fazla da Karamanlı Beyliği içinde yerleşik durumda olan Ortodoks Türkler’in hepsi Karaman Türkleri olarak anılır.
(Bir dönem Kayseri ve civarı Karaman Beyliği’ne bağlı idi)
Karaman Türkleri…
Türkçe konuşup Grekçe yazıyorlardı.
Kendilerini belki de en güzel şu şiir ile ifade ederler;
•Gerçi Rum isek de
Rumca bilmez,Türkçe söyleriz.
•Ne Türkçe yazar okuruz
Ne de Rumca söyleriz.
•Öyle bir mahludî tarikatımız var
•Hurufumuz Yunanîce,
Türkçe merâm eyleriz.
(Huruf: Yazı, alfabe)
PAPA EFTİM EFENDİ
Bu kısa bilgilerden sonra asıl konumuza geçecek olur isek…
Millî mücadele yıllarında Yunanlılar Fener Rum Patrikliği’ni kullanarak Rum Pontus Devleti kurma planlarına (hayallerine) başlamışlardı.
Eftim Efendi bu oyuna engel olmak için,TBMM ve Adalet Bakanlığı’ndan da izin alarak 3-16 Temmuz 1922 tarihlerinde tüm Türk Ortodoks bölge temsilcileri ile Kayseri,
“Zincidere Manastırı”nda bir toplantı yapar.
Bölgeler adına toplantıya toplam 72 temsilci katılır.
Toplantıda aldıkları karar gereği,
Fener Rum Patrikliği’nden ayrılarak bağımsız bir “Türk Ortodoks Patrikliği” kurarlar.
Bir de bildiri yayınlayarak;
Fener Rum Patrikhanesi’nin siyasallaşarak, Türkiye’nin aleyhinde faaliyetlerde bulunduğunu tüm Dünya’ya deklare ederler.
Ve…
“ Artık Fener Rum Patrikanesi bizim için yok hükmündedir ! ” derler.
“Anadolu’da Ortodoksluk Sedası” adında bir gazete çıkarmaya başlarlar.
Millî mücadelede hemen hepsi bir şekilde Türk Ordusu içinde görev almış, birlikte hareket ederek sayısız yararlılıklar göstermişlerdir..
İşte bu desteklerinden dolayı Gâzi Mustafa Kemal tarafından Papa Eftim Efendi İstiklâl Madalyası ile onurlandırılır.
Büyük Taarruz’dan önce Ankara’da ilk toplanan TBMM bahçesinde, Atatürk’ün de hazır bulunduğu bir miting sırasında halka seslenen Papa Eftim Efendi;
”Düşmanlarımızın herşeyi var. Bizim ne silahımız ne de cephanemiz var..
Fakat göğsümüzde imanımız var, mutlaka kazanacağız !
Yaşasın muzaffer Türk Ordusu ! ” diye haykırır.
Gâzi kendisine daima
“Papa Eftim Efendi” şeklinde değil “Baba Eftim Efendi” diye hitap ederdi...
Atatürk kendisi için;
”Bir ordu kadar yararlılık gösterdi ” demiştir.
Ne yazık ki…
Büyük Türk mücahiti Eftim Efendi’nin büyük gayretleri ile biraraya gelen Türk Ortodoksları “yanlış” bir siyaysî karara kurban edilerek 1924 Mübadelesi ile adeta sürgün edilmişlerdir.
Sadece vefa borcu olarak
Papa Eftim ve ailesi Lozan Anlaşması’nda özel bir madde ile mübadele dışı kalmıştır.
İleride…
Gâzi’nin “en büyük hatam ve pişmanlığım” diye açık açık dile getirdiği bu mübadele, aslında onlar için bir sürgündür !
Selanik’te bir kütüphanede tesadüfen bulunan 1924 yılında yazılmış Karamanlıca bir şiir kitabındaki dörtlükler bu durumu çok güzel izah eder;
•Türkiya’dan kaldırdılar bizleri
•Kan ağlıyor hepimizin gözleri
•Heç kimsenin gülmez oldu
yüzleri,
•Bir yatırki yere sürdüler bizleri.
•Civarı Keyseri etraf köyleri,
•Her birisi seray gibi evleri,
•Çok irad getirir boyuk bağları
•Mübadele deyup terk edup
gelduk...
Günümüzde…
Yunanlılar Karaman Türkleri’ne bizden daha çok sahip çıkmakta ve daha da ileri giderek onların aslında baskı ile Türkleşmiş Yunanlılar olduğunu iddia etmektedirler.
Gönderilen Türkler’in bir kısmı evliliklerle asimile olmuş, bir kısmı oradan da başka ülkelere göç ederek ama asıl dillerini kaybederek Türklüklerinden uzaklaşmışlardır..
Mübadele yıllarına kadar Kayseri’de bulunan Eftim Efendi, daha sonra İstanbul’a yerleşerek
“Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesi” başına geçer.
14 Mart 1968 de vefat eden Papa Eftim Efendi,
“Türk dostu” denilmesine dahi tahammül edemez;
”Ben Türk dostu değilim !
Ben Türkoğlu Türk’üm !”demiştir hep.
Dahası…
kendisini Selçuklu Türk’ü olarak kabul ederdi...
Zaten çocuklarının isminden de belli değil mi ?
“Selçuk Bey” ve ”Tuğrul Bey”
Günümüzde torunu Sevgi Erenerol Hanımefendi, İstanbul’da Karaköy’de “Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi”nde (Fener Rum Patrikhanesi’nden de dışlanmış olarak) her fırsatta gururla dile getirdiği Türk kimliği ile mücadelesini tek başına sürdürmektedir.
Sevgi Erenerol Hanımefendi sadece Türklüğünü savunduğu için ve Fener Rum Patrikhanesi’ni de tanımadığı için, dış güçlerce destekli Fetö kumpasları neticesinde, Ergenekon davalarında (Kilisede silahlı eğitimler yapılıyor kumpasına maruz bırakılıp) müebbet hapse mahkum edilir…
Daha sonraki süreçte yeniden yargılanarak mahkumiyetinin 6. yılında tahliye edilir.
Şimdi…
Türkiye’de bir çok cadde ve bulvara;
-Kennedy Caddesi
-Dögol Caddesi
-Simon Bolivar Bulvarı gibi
başka ülkelerin kendilerince önemli figürlerinin isimleri jest olarak verilirken…
Millî Mücadeleye ömrünü adamış,Türklüğü ile daima gurur duymuş, İstiklâl Madalyası sahibi “Eftim Efendi”nin ismini yaşatacak ne yazık ki bir sokak ismi dahi yoktur !
Oysa…
Ömrünün ve mücadelesinin çoğunu geçirdiği Kayseri’de Kiçikapı Meydanı’ndan Yoğun Burç’a kadar olan o küçük bulvara…
Yani…
Yeni Millî Mücadele Müzesi,
(eski Kayseri Lisesi) önündeki caddeye “EFTİM BULVARI” ismini vererek...
Kendisini müzede bir resimle geçiştirmek yerine...
Biz Kayserililer’in engin cesaret, hoşgörü ve saygısı ile örnek bir davranış sergilesek daha hoş olmaz mı…?
Yeni Millî Mücadele Müzesi,
(eski Kayseri Lisesi) önündeki caddeye “EFTİM BULVARI” ismini vererek...
@KayseriBSB öyle değil mi?
Yoksa Türk olmak ya da Türklük zorunuza mı gidiyor?
Benim mahallemin ismi Mehmet Akif
Ersoy'du, sonra Ertuğrulgazi yaptınız bunu da hatırlatayım.
Kalın Sağlıcakla.
……………………………………………...
Mustafa Cingil
22/05/2022
Pazar
Osmanlı Nafıa Nazırı Kirkor Ağaton Efendi’nin ölmesi üzerine yine bir Ermeni olan Garabed Artin David, Nafia Nazırı (Bakanı) olarak atanır.
Katolik bir Ermeni olan Garabed Artin atandıktan kısa bir süre sonra, 19 Aralık 1868 tarihinde, Rumeli demiryolu anlaşmalarının yapılabilmesi için Avrupa’ya dış borç aramaya gönderildi.
İlk olarak Viyana’ya giden Garabed burada büyük bir hüsn-i kabul gördü. Fakat işi üstlenecek birine rastlayamadı. Viyana’dan Paris’e geçerek Belçikalı eşi dolayısı ile Brüksel bankerleri arasında yer alan Baron Maurice de Hirsch ile temas kurdu.
19 Mayıs 1919 yılı ülke şartlarıyla 19 Mayıs 2022 şartları nerede ise aynıdır. O dönem ülke saltanat (monarşi) ile yönetiliyordu. Şimdi de monarşi ile yönetiliyor.
Halkın iradesi Padişaha bağlıydı. Şimdi de egemenlik milletten alınıp saraya bağlandı. Zararlı cemiyetler, dış güdümlü tarikatlar tekrar vücut buldu. Buğdayı gene dışarıdan alıyoruz. Halk gene ağır vergiler altında eziliyor.
Duyun-ı Umumiye bile güncellendi. Türkler gene aşağılanıyor. Gene milletin çocukları her gün şehit oluyor, kimsenin umurunda bile değil. Onlar yoksullukları nedeniyle ölüme gidiyor.
Biliyorum bugün yine birileri kuyruğuna basılmış kedi gibi zıplayacak.
Türkün ölümsüz başbuğu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü anacağız çünkü.
Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarının canı cehenneme! Bugün onları adam hesabına almayacağım. Bugünkü sözlerim Atatürk’e mesafeli, nötr ya da açık açık karşı olan sevgili milliyetçi arkadaşlar(!) size.
Bir insanın, hem Milliyetçiyim deyip, hem de Atatürk’e mesafeli olmasını aklım almıyor çünkü.
Söyler misiniz, sizin Atatürk’ü sevmeniz için Atatürk’ün daha başka ne yapması gerekirdi?
Ne Kurtuluş ne de Kuruluş, günümüz tarihçilerinin yazdığı gibi 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a çıkması, Amasya Kararları’nın alınması,
Erzurum ve Sivas Kongreleri’ni yapıp 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmesi, 23 Nisan 1920’de Meclis’i açması, sonrasında I. İnönü, II. İnönü, Dumlupınar, Sakarya, Büyük Taarruz ve zafer, düşmanın denize dökmesi ile kazanılmadı.
Sayın Okurlarım!
Böylesi bir anlatım hem konuyu ciddiye almamaktır, ondan daha vahimi hem de, bu anlatım sadece masalsı bir anlatımdır.
Ya bu tarihler arasında Mustafa Kemâl Atatürk’ün çektikleri, yaşadıkları, çileli günleri, elinde tek bir güç yok iken bedeninde ve
CIA’nın Yeşil Kuşak Projesi: Fethullah Gülen, Opus Dei ve Moon Tarikatı
Opus Dei Tarikatı, Moon Tarikatı ve Gülen Cemaati arasındaki şaşırtıcı benzerlikler ve ilişkiler yumağını aşağıda özetlemeye çalışacağız.
OPUS DEI TARİKATI: Kurucusu Madrid’li bir Katolik papazı Josemaia Escriy de Balagar. Opus Dei kelime anlamı “Tanrı’nın İşleri”
MOON TARİKATI: Kurucusu önceleri Budist, sonradan papaz olan Sun Myung Moon. Moon, 1954 yılında K.Kore’den kaçarak,
G.Kore’ye yerleşti ve tarikatını da burada kurdu. Moon Tarikatı’nın resmi adı “Birleştirme Kilisesi”dir. 1951 ABD müdahalesinin hemen ardından kurulmuştur. Bugün G.Kore nüfusunun yaklaşık %40’ını Budistlikten Hristiyanlığa devşirmiştir.