Karanlık odalarda İmal edilen
6 çuval uydurma fotokopilerle operasyon başlattıran Tuncay Güney: "Ergenekon bir ‘OYUN’dur ve herkes üstüne düşeni yapar! Kemalizm iflas etti, global patronlar BAŞKANLIK SİSTEMİ istiyor" demişti. Niye istediklerini sığınmacılarla çok iyi anladık !!!
3 Kasım 2002 seçimlerinden önce yapılan İbretlik röportaj! Söylediklerinin de tümü gerçekleşti.
3 Kasım 2002 seçimlerinden önce yapılan ibretlik röportaj! Söylediklerinin tümü çıktı! (2. Bölüm)
3 Kasım 2002 seçimlerinden önce yapılan ibretlik röportaj!
Söylediklerinin tümü de gerçekleşti. (3. Bölüm)
Birilerinin hayali gerçekleştirildi!
Ergenekon, Balyoz vs ile MGK kalktı, TSK sivil çapsız siyasetçilerin emrine verildi!
Türkiye A. Ş. gibi yönetiliyor!
Ülke Sığınmacı cennetine dönüştü! hayat pahalılığı ve işsizlik tavan yaptı, her aile icralık artık!
Sinan Ogan Türkiye'ye en büyük ihaneti kimin ne şekilde yaptığını samimiyetle açıklamıştı.
"Saraydaki Tek adamın"
İstibdat rejimiyle yönetmesinin sonucunda ülkenin iflasa sürüklenme sürecini ibretlik bir şekilde anlatılan 1986 basımı bu kitap, siyasi ve ekonomik araştırmacıların aradığı kitaptır.
Bu kitabı okuyan bugün ülkenin sürüklendiği iflas bataklığı da anlar.
1896 tarihli bir kalikatürde,
İngiliz Punch dergisi,
İşbirlikçileri 2. Abdülhamid'i İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya'sıyla birlikte
"Osmanlı'yı bir şirkete dönüştürmeye karar verdiklerine dair" bir broşüre baktırıyorlardı...
Kimin izinden gidiyorlar biliyorsunuz artık!..
9-Sürecin sonunda iflas, işgal ve dağılma var!
İşgal yıllarında ise camide ibadet etmek için işgal kuvvetlerinden izin alınıyor ve izin verirlerse camiye girebiliyorduk!
Bu arada işgalci ülkenin bayrağının altından geçeceksiniz ve onlara selâm vereceksiniz, bu da mecburiydi!
Asıl ürpertici gerçeği E. Albay Erdal Sarızeybek açıklamıştı.
Sarızeybek komutanın Saraydaki Tarikat kitabını da mutlaka okuyun.
Bir tarikat düşünün; 5 başbakan, binlerce bürokrat, binlerce işadamı yetiştiriyor, peki ne için?
Menzilden, Fetöye,
Sevr'den BOP'a,
Osmanlı'dan günümüze "NAKŞİ İLLİMUNATİSİ" ... yoksa siz hala okumadınız mı?
Hep Talibanı eleştiriyoruz da içimizdeki Talibanları ne yapacağız!
Üstelik bunlar Laik ülkemizde yetiştirildi!
Ülkenin civataları çıkmış
felaket geliyorum diyor ama kime ne?!...
SİYASAL İSLAM SİYASETİ !
'Madımak Oteli'ni ateşe verip insanları boğarak ve yakarak öldürenleri savunan avukatları akp milletvekili yapıp, üst düzey görevlere getirir sonra İsrail'in hamas, el fetih, el kassam tugaylarına misilleme hakkına gak guk eder..!
Hiç kimse Suriye'ye niye girdiğimizi açıklayamıyor; Türk dostu bu gazeteci hariç.
Filistin'e gerçekten tek destek veren ülke Suriye idi. Suriye'ye durduk yere savaş açıp hem Suriye'yi hem Türkiye ekonomisini çökettiler şimdi timsah gözyaşları döküyorlar!
MAŞALLAH!
TÜRKİYE'NİN SİYASETİ EMİN ELLERDE!
Erdoğan: (Mavi Marmara)
"Otorite biziz, biz izni verdik." (2014)
"Gazze'ye yardım götürürken bana mı sordunuz?" (2016)
Yıllardır Türkiye'yi özel seçilmiş nakşiler yönetiyor!
Osmanlı'yı yıktıran bu tarikat 1925'de Menemen'de de başkaldırdı! 1945'ten sonra yavaş yavaş iktidara taşındı!
2002'de kurulan AKP hükümetindeki 25 bakandan 19'u tarikattandı!..
Atatürk'e düşmanlık temel ilkeleridir!!! ...
Prof Dr Canan Karatay: Sen kalk 4 milyar yıllık dünyada
cehaletin en özgüvenli olduğu döneme denk gel !
CHP Şişli Belediye Meclisi Üyesi Levent Üzümcü'ye katılmamak mümkün mü?
Herkes herseyin farkında ve kimse hiç bir şeyi yanlışlıkla yapmıyor...!
Lütfen sonuna kadar izleyiniz.
'İlk Sivil Elbiseli Atatürk Heykeli'nin nereye dikilmesini istediği
Atatürk'e sorulur.
"Atatürk'ten aldıkları cevap o büyük dehanın dünyasını gösteriyordu."
Lütfen izleyip, öğrenin
sonra paylaşacaksınız zaten.
'Her sözünü tutan Atatürk'ün
ilk kez dinleyeceğiniz Cumhurbaşkanlığı yemini/andı çok şey anlatıyor ama anlayabilene, idrak edene...
AKP'yi proje partisi olarak kurduran dış güçleri tanıyalım mı?!
"20 yıl önceden anlaşması yapılan projeler 20 yıl içinde nasıl oluyor da bir bir hayata geçirildiği halde milli ve yerliyiz diyebiliyorlar!"
Prof. Abdurrahim Karslı'yı tekrar dinleyelim..
Doç Dr Abdüllatif Şener yıllar öncesinden ne dediyse çıktı!
Keşke doğru çıkmasaydı ama adam haklı işte.
Meclis Kürsüsünden öyle bir kazık gösterildi ki küçük dilini yutarsın tabi idrak edebilirsen o büyüklüğü...
Demirel'in temelini attığı ve Ecevit'in açtığı 1. Köprünün
maliyeti 21.774.283 ABD dolarıydı.
Osman Gazi ise 13 milyar $ #DevletBöyleBatırıldı
Şimdiye kadar hiç kimse bu milletvekili kadar açık ve net olarak siyasetin, havuz medyasının ve tarikatların nasıl finanse edildiğini açıklayamadı!
İlk başta Ülkücülük böyleydi.
Sonra Tanrı, Allah oldu.
Bozkurt'un etrafına sarılan hilal daha önemli oldu.
Atsız terk edildi, Ötüken dergisi yasaklandı.
"Tanrı Türkü Korusun" yerine "Kanımız Aksa da zafer İslamın" denilir oldu.
Ahmet Arvasi'nin Türk-İslam sentezi saçmalığı esas alındı ve Türklük kağıt üstünde bırakıldı, sonra o ülkücülerin çoğu menzilci oluverdi! Artık ülkücüler de Türk tarihine birer yabancı-el oldular, tıpkı araplar gibi...bu yüzden sığınmacı arap istilasına gık diyemiyorlar! 50 bin askerin, polisin, öğretmenin, korucunun, kundaktaki bebeklerin katili terör örgütünun liderini Devlet Bahçeli TBMM'ye davet etti!
Sıradanlığın dibi budur!
Oysa İspanyollar ETA'yı,
İngilizler İRA'yı yok sayarak, toplumdan dışlayarak yok etti.
Onların yok etme metodu yerine tam tersi bir metodu niye uyguluyoruz!?
Çünkü İspanya'yı İspanyollar,
İngiltere'ye de İngilizler yönetiyor.
Bizi de yıllardır Vatikan ile Washington'un seçtiği memurları yönetiyor!
Türklerin en büyük hatası kriptoları baş tacı yapan hoşgörüsüdür!
Padişah 2. Mahmut döneminde Sarayı teslim alan Süleymaniye li Halid-i Nakşi tarikatı Alevi Bektaşi dergahlarının malına mülküne çöküp, Hacıbektaş Postunda oturan Hamdullah Çelebi'yi idamla yargılayıp, diğer dedeleri köylerinden sürgün etmiş, dedelerin köylerine geri dönme şartı ise Naksiliği kabul etmek olmuştu.
Benzer bir durumu,
"ben Bizans İmparatoru Muhammed'im" diye madalyon bastıran Fatih Sultan Mehmet yapmıştı!
Dün ne yapıldı ise bugün de aynısı yapılmak isteniyor ve üstelik bunu yapanlar yeniden Osmanlı devrine geri dönelim diyenler.!
1-SAKLI TARİH:
Bahtiyar Aydın ve Dr Çiğdem Bayraktar Ör ile
Osmanlı'dan Günümüze Türkçülük neden Yükseliyor?
Ümit Özdağ özelinde İSTİBDAT DÖNEMİ UYGULAMASI GERİ Mİ GELDİ? VE DAHA PEK ÇOK KONU İÇİN YOUBTUBE LİNKİ EKTE
@BayraktarOr ile
@Saka_larr ⏬
2-Vatikan'ın büyük vergi ve kilise yapım masraflarından kurtulmak isteyen Adriyatik derebeyleri çok daha az vergi ile Osmanlı'ya katılıyor kendilerini güvenceye alıyorlardı. Aynı Osmanlı 400 yılda Yemen'i fethedemedi ve 1 milyonunun çok üstünde Türk genci Yemen'de şehit olmuştur!
Rizeli Şevki Yılmaz, yıllarca Cumhuriyet devrinde Ermeni Manukyan'a kerhane açtılar, Manukyan Müslüman Türk kızlarını satıyor, vergi rekortmeni oluyor diye diye köy kahve dolaşıp Atatürk'ü ve Cumhuriyeti kötüledi. İşin iç yüzünü bilmeyenler de ağladı üzüldü cumhuriyet düşmanı oldu.
Oysa Manukyan'nın dedesine o kerhaneyi Sultan Padişah ll. Mahmut artırmıştı.
Hepsi , MK'tv de SAKLI TARİH programında anlatıldı.
@BayraktarOr ile ⏬
Osmanlı tahtında Sultan 2. Mahmut oturuyor.
Osmanlı-Rus savaşı sürüyor.
Osmanlı ordusunun Tuna garnizonlarında ekmek yok!
Çünkü ekmeği yapacak UN yok, Buğday yok!
Osmanlı, ünlü Yahudi banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild, gerekli buğdayı satın alıp Osmanlı’ya verir.
Osmanlı devleti, aldığı buğdayın ancak yarı parasını ödeyebilir...
Yıl: 1834
Osmanlı tahtında Sultan 2. Mahmut oturmaktadır.
Yunanlar Osmanlı’ya başkaldırmış, savaşmış ve bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Ayrıca, Osmanlı devletinin Yunanlara tazminat ödemesi karalaştırılmıştır...
Osmanlı yine banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild’in bir temsilcisi İstanbul’a gelir, sözü edilen parayı öder, Osmanlı’ya borç yazılır.
Yıl: 1853–1856
Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecit oturmaktadır...
Kırım Savaşı sürmektedir...
Osmanlı ordusunun silaha ve mühimmata ihtiyacı vardır, ama bunları alacak parası yoktur...
Osmanlı, yine banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild aracı olur, Osmanlı’ya 10 milyon 514 bin 976 kuruş borç verip
40 bin tüfek,
2 bin şişhane,
10 milyon fişek ve 50 milyon kapsül alınır.
Yıl: 1855
Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecit oturmaktadır.
Zaten kasasında parası olmayan Osmanlı’nın, Kırım Savaşı sırasında masrafları çok artmıştır.
Çok acele ve çok büyük paraya ihtiyacı vardır.
Osmanlı yine banker Rothschild’a başvurur.
Osmanlı, istediği borç karşılığı Mısır vergisi, İzmir ve Şam gümrüklerinin gelirlerini teminat olarak gösterir, yani ipotek ettirir, Patlak büyür.
Rothschild bu teminatlarla yetinmez. Çünkü Osmanlı devleti, aldığı buğdaydan kaynaklanan borcun yarısını hâlâ ödememiştir.
İşte bu nedenle Rothschild; İngiltere ve Fransa’nın kefil olması koşuluyla Osmanlı’ya borç vermeyi kabul eder.
Osmanlı devletine 5 milyon Sterlin borç verir.
Yıl: 1891
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazinede para yoktur.
Bir kez daha banker Rothschild’e başvurulur.
Rothschild; yüzde 4 faizle, ödeme süresi 60 yıl olan, 6 milyon 316 bin 920 Sterlin borç verir.
Yıl: 1894
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazine tam takırdır.
Borç için yine banker Rorhschild’e başvurulur.
Rorhschild, yüzde 3,5 faizle 8 milyon 212 bin 340 Sterlin borç verir.
Borcun geri ödeme süresi 61 yıldır.
Osmanlı bu borcu yıllık 330 bin Sterlin taksitlerle ödemek üzere borç senetleri imzalar.
Tarih: 1 Kasım 1922
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Osmanlı saltanatına son verdi,
Tarih: 17 Kasım 1922
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçtı.
Tarih: 24 Temmuz 1923
Lozan Antlaşması imzalandı...
Genç Türk devleti, Osmanlı devletinin borçlarını yüklendi.
Bu borçlar arasında banker Rorhschild’den alınmış borçlar da vardı.
Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri gereğince, banker Rorhschild’den alınmış olan borçlar Rothschild Ailesi’ne ödendi...
Değerli Dostlar,
Kamu maliyesi uzmanı Dr. Mahfi Eğilmez, Osmanlı’nın borçlarını hesapladı.
2013 yılının kurlarına göre, Osmanlı devletinin toplam borcu 500 MİLYAR DOLAR tutuyordu.
Bu borcu, büyük devrimci Atatürk’ün önderliğinde “Yeniden Doğan” Türk milleti ödedi...
Değerli Dostlar,
Bu yazının kısa özeti şudur:
Yıkılıp giden Osmanlı’nın 500 MİLYAR DOLAR borcunu, Osmanlı’nın aşağıladığı Türk halkı ödedi.
Bu gerçeği, Osmanlı palavralarıyla kandırılmak istenen halkımız, özellikle de gençlerimiz hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar
çünkü bugünde borç beşyüzü aştı, ödeyecek bir Atatürk daha yok, akıllı olun, halı(devlet) altımızdan kayıyor...
1-Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar
Mahfi Eğilmez
1923'de batılı ülkelerin ortalama kişi başına geliri 6000 dolar, Türkiye'nin aynı standartlara göre düzeltilmiş geliri ise 700 dolardı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk yurtdışı borçlanma Padişah Abdülmecid tarafından 1854 yılında Kırım savaşını finanse etmek için alınmıştır. Tutarı 3,3 Osmanlı altın lirasıydı. Bu borçlanmanın ardından peş peşe borçlanan Osmanlı İmparatorluğu borçlarını ödeyemeyecek duruma gelince borç veren batılı ülkeler bu borçları tahsil etmek için, 1881 yılında, kendi temsilcilerinin yönetiminde, Düyunu Umumiye idaresini kurdurmuşlardır. Böylece Osmanlı İmparatorluğu mali yönetimini başkalarına teslim etmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra bu borçlar Lozan Antlaşmasıyla imparatorluğu oluşturan ülkelere ilgisine göre paylaştırılmıştır.
Lozan Antlaşmasına göre toplam 161.603.833 altın liralık borcun 105.553.623 liralık kısmı yani 1912 öncesi borçların % 62si, 1912 sonrası borçların % 77'si Türkiye'ye kalmıştır. 1928 yılında borçların ödenme takvimini belirlemek üzere Paris'te toplanan borç meclisi toplantıları sonucunda imzalan Paris Sözleşmesiyle Türkiye Cumhuriyetine düşen Osmanlı borçlarının toplamı faizler de dahil olmak üzere 107.528.461 milyon altın lira olarak yeniden belirlenmiş ve ödeme takviminin sonu da 1955 yılı olarak tespit edilmiştir.
Lozan Antlaşması'na öngörülen serbest ticaret zorunluluğunun da 1929 yılında süresinin dolmasıyla birlikte Türkiye ithalat kısıtlamaları ve devletçi ekonomi politikası izlemeye dönmüştür. Bu dönüşü ithal ikamesi politikası, KİT'lerin kuruluşu, sanayi planları (yani planlı ekonomik kalkınma modeli) ve Türk Parasının Kıymetini Koruma mevzuatı izlemiştir.
Türkiye'nin 1929 krizinin yarattığı ortamı da ileri sürerek Osmanlı borçlarının hafifletilmesi, aksi taktirde bu borçların ödenmeyeceği yolundaki başvurusu üzerine borçlar meclisi toplantıları 1930 yılında yeniden başlamış ve borçların miktarı, Türkiye'nin indirim talepleri ve geri ödenme şekli tekrar ele alınmıştır. Üç yıl süren toplantılar sonucunda 1933 yılında imzalanan Paris Sözleşmesiyle Türkiye'nin ödemesi gereken Osmanlı borçları tutarı 8.578.343 altın liraya düşürülmüştür. Böylece Türkiye'nin ödeyeceği Osmanlı borçları yüzde seksen oranında hafifletilmiş oluyordu.
Osmanlı'dan devralınan 107,5 milyon altın lira tutarındaki toplam borcun yüzde sekseninin silinmiş olması büyük bir diplomatik başarı olarak kabul ediliyor.
Bu borçların ödenmesi 1954 yılına kadar sürdü. Osmanlı İmparatorluğu ilk dış borçlanmayı 1854 yılında yaptığına göre bu borçların tasfiyesi 100 yıl sürmüş oluyor.
Bu şekilde tasfiye edilen borçlar bankaların ve çeşitli kuruluşların ellerindeki tahvillerden doğan alacaklardı dolayısıyla kişilerin ellerindeki tahviller ve tutarları bu anlaşmaların dışında kalıyordu. O nedenle bu tahvillerin ve faizlerinin Osmanlı borcu olarak tek tek ödenmesine 1990'lı yılların sonuna kadar devam edildi.
Kaynak:
Hayri R. Sevimay, Cumhuriyete Girerken Ekonomi, Osmanlı Son Dönem Ekonomisi, 1995.
Ali Yavuz, Başlangıcından Bugüne Türkiye'nin Borçlanma Serüveni, SDÜ Fen Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2009, sayı: 20, ss.203 - 226
Gürbüz Arslan, Osmanlı Devletinin Dış Borçları ve Yeniden Yapılandırma Süreci (1930 - 1933), International Journal of History, Vol. 7, Issue 4, December 2015.
2-TTK E. Başkanı Prof dr Metin Hülagü'ye göre(ki Osmanlıcıdır)
1903 yılında Sultan 2. Abdülhamid dünyanın en zengin 3. Padişahıdır. Ancak Anadolu'daki Türkler de o derece fakir ve sefildir.
Sultan vereceği senetlerle Duyunu Umumiye'yi kurdurmayabilirdi..
İtalyan ve Alman Bilim insanları sonunda Etrüsklerin sırrı çözdüler. Buna göre;
Etrüskler, Genç Neolitik ve Tunç Çağı'nda, yaklaşık MÖ 6000'den MÖ 3500'e kadar Bozkırdan bölgeye göç eden Turanilerdir. Biz deyince ırkçı oluyoruz onlardan okuyun. greekreporter.com/2024/08/16/dna…
Bugün kullandığımız Latin abc'yi ilk bulanlardır ETRUSK'ler, Etrüskler tarih sahnesinde " Ön Türkler " olarak biliniyor. Latin abc runik tamgalardan ( harf ) geliştirilmiştir..
Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde latin abc'ye geçiş sürecinde Başbuğ M. Kemal ATATÜRK'e neden latin abc diye sorulmuş. O da latin abc'nin öz de TÜRK abc'si olduğunu söylemiş, alfabrmizin adına da yeni Türk Alfabesi demiştir.
Türk; Hoca Saadettin Efendi'ye göre, leşti, hilebazdı, aşağılıktı…
Türk; Naima'ya göre, azgındı, çirkindi, kabaydı, cahildi…
Türk; Nef-i'ye göre, Allah'ın irfan pınarını yasakladığıydı…
Türk; Baki'ye göre, kabaydı…
Türk; Hafız Çelebi'ye göre, baban bile olsa öldürülmesi gerekendi…
Türk; Sadrazam Kuyucu Murat'a göre, başı vurulması gerekendi…
Türk; Aksaraylı Kerimettin Mahmut'a göre, hunhar köpekti. Me'lundu…
Türk; Merzifonlu Seyyit Abdurrahman Eşref'e göre, eşsiz bir gaddardı…
Türk; Gelibolulu Mustafa Ali'ye göre, pasaklıydı, çirkindi…
Türk; Taşlıcalı Yahya'ya göre, soyu kuruyasıca idi…
Türk; Büyükelçi Moralı Çuhadır Ahmet'e göre, hayvandan farkı olmayandı…
Türk; Tokatlı Nuri'ye göre, şehir dili bilmez hayvandı…
Türk; Şeyhülislam Mustafa Sabri'ye göre, tiksinti duyulandı…
Türk; Vahdettin'e göre, dini, soyu sopu, yurdu belirsiz, cahiller sürüsüydü…
Siniriniz bozulmasın devam etmeyeyim!
Osmanlı…
– Ermenilere, “Millet-i Sadıka”…
– Araplara, “Kavm-i Necip”..
– Rumlara, “Romalı” anlamına gelen “Romeos” derken Türkler'i böyle aşağıladı.
Peki, Türk kendini nasıl görüyordu?
İşte Türk'ün hali; +++
2-++“İlk ders beni şaşırtmıştı.
Bu bölük, o zamanki milletin bir parçasıydı. Hepsi de Anadolu köylüleriydi. Biz Anadolu köylüsünü dindar, mutaassıp bilirdik. Halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler...
Fakat asıl şaşkınlığım ikinci derste oldu. Daha ilk sual cevaplarda anlaşıldı ki, bu askerler yalnız hangi dinden olduklarını değil, hangi milletten olduklarını da bilmiyorlardı.
‘Biz hangi milletteniz' deyince her kafadan bir ses çıktı:
‘Biz hangi milletteniz' deyince her kafadan bir ses çıktı:
‘Biz Türk değil miyiz' deyince de hemen, ‘Estağfurullah' diye karşılık verdiler.
Türklüğü kabul etmiyorlardı.
Halbuki biz Türk'tük. Bu ordu Türk Ordusu'ydu. Türklük için savaşıyorduk...
Asırlarca süren maceralardan sonra son sığınağımız ancak bu Türklük olabilirdi.
Fakat ne çare ki bu “biz Türk değil miyiz?” diye sorunca “Estağfurullah” diye cevap verenlerin görünüşe göre Türk demek Kızılbaş demekti.(…)
Dininde, milliyetinde birleşmiş olmayan bu bölük, dersler ilerledikçe görüldü ki, devletin şeklini, devletin adını, padişahın ismini, devletin merkezini, başkumandanını ve onun vekilini de bilmemektedir.
Hele iş, vatan bahsine dönünce büsbütün karıştı. Kısacası, vatanımızın neresi olduğunu bilen yoktu. Yahut da bütün bilgiler, belirsiz, köksüz, şekilsiz ve yanlıştı…”
Şevket Süreyya Aydemir (1897-1976), öyküsünü yazdığı “Suyu Arayan Adam” kitabında böyle anlattı Türkleri…
VATANDAŞLIK BAYRAMI
Falih Rıfkı Atay (1894-1971),
“Batış Yılları” adlı eserinde kendi kuşağını Osmanlı'nın son çocukları olarak tanımladı:
“Kendime ilk defa ne zaman ‘Türk' dediğimi pek hatırlamıyorum. Bizim çocukluğumuzda ‘Türk', kaba ve yabani demekti.
İslam ümmetinden ve Osmanlı idik. İlmihallerde baş dersimiz ‘din ile milliyetin bir olduğunu' öğrenmekti.
‘Vatan' sözü yasaktı. Onu ben büyüyüp de Namık Kemal'i okuduğum günlerde kitapta gördüm. Kulağımla ancak Meşrutiyet'te duydum.
Biz padişah kulları idik.
Okul çıkışlarında her akşam sıraya girer, ‘Padişahım çok yaşa' diye bağırırdık…”
Buraya kadar yazdıklarımın kuşkusuz amacı var:
Mustafa Kemal de, Osmanlı'nın son kuşağındandı. Türk'ün, Osmanlı iktidarı tarafından nasıl aşağılandığını yaşadı.+
Osmanlı münevverlerinin Babıali'de “Türk” sözünü Arap aksanıyla ifade ederek “Terk” diye yazdıklarını unutmadı. (“Terk” sözcüğünün çoğulu Arapçada “Etrâk” demekti; ve Türklere, “İdrâki biidrak” -anlayışsız Türkler- diyorlardı!)
Oysa…
Türk; Atatürk'e göre, yıldırımdı,
Oysa…
Türk; Atatürk'e göre, yıldırımdı, kasırgaydı, dünyayı aydınlatan güneşti. Bu sebeple…
96 yıl önce…
Tarih: 23 Mayıs 1928.
TBMM, 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nu kabul etti. Böylece…
Asırlardır hor görülen Türk, yurttaşlık payesiyle onurlandırıldı.+
Osmanlı ile Cumhuriyet farkı buydu…
Bugünlerde…
“Osmanlıcı” geçinen kimi AKP'liler, Ekrem İmamoğlu'nun “Türk” değil, “Rum” olduğunu ima ederek onu aşağılamaya çalışıyor!
Demek ki artık…
“Türk”, Osmanlı'da olduğu gibi aşağılanan-horlanan değildi.
3-Bu yazıyı yazalı 10 yıldan fazla olmuş. Milyonlarca insan belki de ilk defa Kürtleşen Türkmenleri öğrenmişti. Hala güncelligini koruyor. turkiye.net/yelpaze/konuk/…
--Amerikalı gazeteci:
Niye değiştirdiniz milletin alfabesini diye soruyor Atatürk'e.
--Atatürk'ün cevabı:
Hayır milletin değil, 10 bin kişinin alfabesini değiştirdim. Doğru alfabeyle de millete de okuma yazmayı öğrettim.
1-Tarih boyunca Türkçe'nin kaydedildiği alfabeler 18 tanedir.
(Dilbilimci Prof Dr Ahmet Buran hocadan alınmıştır) @AhmetBURAN4
@AhmetBURAN4 2-Yıllarca aklımızla alay edercesine bir gecede alfabe değişti de dedemizin mezar taşını okuyamıyorum dedi malum zırtolar, kütüphaneye gidipte hiç bir şey okuyamıyorum dedi aynı zırtolar! Peki bunlar Osmanlı'da alfabe tartışmalarını? Bal gibi biliyorlar.. altayli.net/osmanlida-alfa…