TANERUNAL Profile picture
Jul 31, 2022 84 tweets 33 min read Read on X
İslam maskeli Gizli Ermeni,Gizli Rumların maaşlı trolleri bu günde #AtatürkMüslümanDeğil etiketi açmışlar
AKP ve diğerleri,Son 1200 yıllık tarihimizin emsalsiz kahramanı, devlet adamı, Büyük kurtarıcı Atatürk'ün İslam'a yaptığı hizmetlerin binde birini yaptı mı?
Vatan hainisiniz! ImageImage
GİZLİ ERMENİ VE RUMLARIN TROLLERİ, VATAN HAİNİSİNİZ!

Yazıklar olsun!
Yediğiniz içtiğiniz aldığınız nefes bile haram olsun!
Bu gün İngilizlerin sömürgesinde uşaklık yapmıyorsak bunu Atatürk'e borçluyuz
Vatan hainiesiniz ImageImage
Tüm dünyanın önünde saygıyla eğildiği vatanımızı kurtarmış ülkemizi, Çağdaş zengin ve Tam Bağımsız hale getirmiş bir devlet adamının dininden size ne?

Sizler Atatürk'ün İstiklal Savaşı sırasında yendiklerinin içimize bıraktığı nifak tohumlarısınız!

Alayınız vatan hainisiniz! ImageImage
4- ATATÜRK'ÜN DİN ANLAYIŞI
Değerli Arkadaşlarım,
Atatürk’ün dîni yönü ya tam tanıtılamamamış ya da içimizdeki hainlerin yanlış tanıtma çabaları daha çok başarılı olmuştur
Atatürk Türk gençliğinin önemli bir bölümüne din düşmanıymış şeklinde gerçek dışı bir şekilde tanıtılmıştır! Image
5- Cumhuriyetimizi yıkmak, Din istismarıyla ceplerini doldurmak, saltanat kurmak için halkı aldatan, bidat ve hurafeleri dindenmiş gibi göstererek insanlarımızı zehirleyenler Atatürk'ün din maskesiyle zararlı faaliyetlerin tekrar oluşmaması yönünde aldığı tedbirlere tepkilidir. Image
6-Türk düşmanlarının, güzel vatanımızı meczuplar ülkesi haline getirmek isteyenler,r iftiralarla sürmektedir.
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar iftiralarla Atatürk’ü dine karşıymış gibi gösterme çabası içindedirler! Image
7-Gerek Atatürk'ü savunduğunu sanarak din aleyhtarlığı yapılırken, gerekse #AtatürkMüslümanDeğil şeklinde İftiralarla Atatürk aleyhtarlığı yapılırken sanki dindar olmakla Atatürkçü olmak birbirine zıt olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Tüm bunlar gerçeklere aykırıdır. Image
8-Atatürk hayatı boyunca din aleyhine bir tek söz söylemediği gibi tam tersine dini, gerçek dindarı, hakiki din adamını övmüştür.
Atatürk daha sonra liseler için yazdırdığı tarih kitaplarının “İslam Tarihi” bölümünü, bizzat kendisi kaleme almıştır. Image
9- Atatürk'ün Kur’an-Kerim’i tercüme ve tefsir edebilecek ölçüde Arapça bilgisine sahip olduğu da bilinmektedir
Devrin en önde gelen Bilim adamlarına 3 ayrı Kuran tefsiri yazdırmış onlarla birlikte incelemiş hatalarını İslam bilim adamlarının önünde göstererek düzelttirmiştir Image
10- Atatürk, Erzurum Kongresinde irad ettiği nutukta, sözlerinin şöyle bitiriyordu: “En son olarak niyaz ederim ki, Cenab-ı Vahibü’l Amal Hazretleri, Habib-i Erkem hürmetine, necib milletimizi muvaffak buyursun!, Amin” demiştir. Image
11- Büyük Millet Meclisi’nin açılışında önce Hacı Bayram Camii’nde kılınan namazdan ve Hacı Bayram türbesinde sonra Büyük Millet Meclisi’nde dualar edilir ve Mustafa Kemal,yaptığı konuşmada,:
“... Cenab-ı Hakkın avn-ü inayeti bizimledir” diyerek, ihlasının göstermiş olur. Image
12-Yaveri Muzaffer Kılıç:“28 Ağustos’ta Kocatepe’de Mustafa Kemal:“Ya Rabbi! Sen Türk ordusunun muzaffer et, Türklüğün Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!” dediğini anlatır.(Atatürk'e yazıcılık yapan dedemde bu sahneye şahit olmuştur) Image
13-Yaveri Muzaffer Kılıç"İşte bu duadan sonra Atatürk'ün gözlerinden birkaç damla yaşın süzüldüğünün gördüm”der
Paşaları karşısına alarak,tüm sorumluluğu üstlenerek Büyük Taarruza karar veren, Vatanımızı kurtaran Devletimizi kuran,Atatürk'e #AtatürkMüslümanDeğil demek hainliktir! Image
14- Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda küçük şehirlerde ve kasabalarda Cami yok denecek kadar azdı.
Kiliselerin sayısı Camilerle yarışıyordu. Müslüman Türk insanı, Hristiyan Rumlar karşısında ezikti. Image
15- Türk insanı, adeta Türk olmanın utancını duyuyordu. Din adına insanların kafasına yerleştirilen yalanların hurafelerin yerine gerçek İslam dininin öğretilmesi gerekiyordu. Camilerde Ecnebi asıllı hoca kılıklı ajanlar cirit atıyordu. Image
16-Atatürk, Diyânet İşleri Başkanı Rifat Börekçi ile birlikte meydana getirdiği heyetle, halkın anlıyabileceği Kuran'ın tercümesi çalışması önemlidir
Atatürk Sadece Kur'an değil sağlam hadislerin tesbit edilerek kitap halinde dağıtılması hususunda çalışmalara başlamıştır. Image
17- Cumhuriyet döneminde çıkan ilk Kuran tefsiri, Mehmet Vehbi Efendi'nin Hulastu'l Beyan isimli eseriydi.
Hazırlığı eski yıllara dayanan eser, 1924 yılında 15 Cilt olarak basıldı. Ancak Atatürk bu eseri de yeterli görmemiştir.+
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. ImageImage
17- Atatürk'ün emri ile hazırlanan ve 1927 yılında tamamlanan Prof. Dr. İsmail Hakkı İzmirli'nin tercümesi beğenilmiştir.
Ancak Türk tarihinin en önemli tefsir çalışması, Atatürk'ün emriyle hazırlanmaya başlanan "Hak dini Kuran Dili" isimli eserdir.+ ImageImage
18- Elmalı'lı Hamdi Yazır tarafından, bizzat Atatürk'ün görevlendirmesiyle 1924 yılında başlatılan bu çalışma, 1936 yılında tamamlanmıştır.
Hak dini Kuran Dili Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Türkiye'nin her tarafına 110 bin adet basılarak ücretsiz olarak dağıtılmıştır. ImageImage
19- Ercüment Demirer, bakınız ne diyor: "Cumhuriyet’in ilk Diyanet İşleri Başkanı rahmetli Rifat Börekçi' den defalarca dinledik!
" Rifat Börekçi, bize şöyle söylemişti: "Ata'nın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır, ezilir, büzülürdü.+ Image
20-Rifat Börekçi "Paşam beni mahçup ediyorsunuz dediğim zaman Din adamlarına saygı göstermek, Müslümanlığın icaplarındandır" buyururlardı.
Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi devamla "Atatürk, Yüce dinimize ve din adamlarına karşı çok saygılıydı inançlıydı + Image
21- Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi devamla "Atatürk şahsi çıkarları için kutsal dinimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi."diyordu.
#AtatürkMüslümanDeğil tagı açanlar haindir. Image
22- Osmanlı'da hutbeler, Arapça olarak okunurdu.Halk, hutbenin ne olduğunu anlamadığı için sadece dinlediği müziğe önem verir, müziğin makamları ile ilgilenirdi.
Hutbelerle en çok ilgilenenler de musiki meraklıları olurdu. +
23-Hocanın ne dediğini kimse anlamadığı için köylerde ve kasabalar sahte hocalarla doluydu
Camiler, birer ilim ve irfan yuvası olmaktan çıkmış ne olduğu anlaşılamayan bir ibâdetin icra edildiği cehâlet yuvaları haline gelmişti.
#AtatürkMüslümanDeğil tagı açanlar haindir.
24- Atatürk bu cehâlete son verdi. 1 Mart 1922 tarihinde mecliste yaptığı konuşmasında :
"Camilerin mukaddes minberleri, halkın rûhî, ahlâki gıdalarına en yüksek ve en verimli kaynaklardır. +
#AtatürkMüslümanDeğil tagı açanlar haindir. Image
25-Minberlerden halkın anlıyabileceği dille, ruh ve Beyine hitap olunmakla müslümanların vucudu canlanır"+
Atatürk hutbesinde "Halkın anlıyabileceği dillehutbe beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir,kalbi cesaret bulur." diyordu.
#AtatürkMüslümanDeğil tagı açanlar haindir. Image
26-Atatürk, bir yıl sonra 7 Şubat 1923 tarihinde, Balıkesir Paşa Camii'nde bir Cuma Hutbesi okudu. Bu konuşmasında şunları söyledi.
"Sevgili milletdaşlarım,hepiniz bilirsiniz ve kabul buyurursunuz ki, Allah birdir ve şanı büyüktür.+
#AtatürkMüslümanDeğil tagı açanlar haindir. Image
27- Bunun için, Cenab-ı hakkın selâmı, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun.
Peygamber Efendimiz Hazretleri Cenab-ı Hak tarafından insanlara haka-yıki tebliğe memur ve resùl olmuştur. +
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
28-O, insanlara feyiz ruhu vermiş ve dinimiz de yeryüzünde son din-i mübin olmuştur. İslâm dini mükemmeldir.
Aklî ve Mantıkîdir. Bu böyle olmamış olsaydı, kendisiyle diğer kavanin-i tabiiye arasında tezat olması icab ederdi.+ Image
29-Çünkü Bilcümle kavanin-i kevniyenin menba-ı Cenab-ı Allahtır.
Efendiler, Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır.
Herşeyden evvel itaat ve inkıyad-ı tamme ile ibadet, din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek için yapılmıştır+ Image
30-Çünkü Bilcümle kavanin-i kevniyenin menba-ı Cenab-ı Allahtır.
Efendiler, Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır.
Herşeyden evvel itaat ve inkıyad-ı tamme ile ibadet, din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek için yapılmıştır+ Image
31- Hutbede ünün meselelerine temas ederlerdi. Yani hutbelerde o günün askeri, siyasi, mali ve içtimai hususlarına yer verilirdi. "demiştir.
Atatürk Cumhuriyet tarihinde Camilere çıkıp vaaz veren ve bu gün Türkçe dinleyerek öğrendiğimiz hutbelerin yolunu açan devlet adamıdır. Image
32- Atatürk, eski tüm Kur'an çevirileri üzerinde İslam bilimadamları ile birlikte çalışmalar yapmıştır. Bu çeviriler üzerinde yaptığı çalışmalarda bir çok kusurlar bulunduğunu tesbit ederek, teşekkül ettirdiği heyetlere durumu incelettirmiş,doğrusunu yazdırmıştır. + Image
32-Mesela bir tercüme de"Erkeklerin baldızları ile evlenebileceğinden" bahsediliyordu.
Atatürk "Kuran'da tam tersinin yazdığını,Karısı yaşarken kişiye baldızının haram olduğunu"söyledi. Atatürk'ün tesbitlerinin doğruluğu görüldü.Heyet üyeleri gözlerinden kaçtığı için üzüldüler. Image
33- Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı geliştirmekle, daha önce ülke düşmanı ajanların cirit attığı,ülke aleyhine her türlü oyunun tezgahlandığı fesat yuvaları halinde çalışan müesselere çeki düzen vermiş, İslâmiyetin öğrenilmesi konusunda uzmanların yetişmesine önder olmuştur Image
34-Tekkeler,bu günkü Cemaatler gibi Din dışı faaliyetlere yönelmişler, öğreti meclisinden ayrılmış, bazı tekkeler, tıpkı bu gün olduğu gibi işret, zina, ve livata gibi İslâm dininin kesin olarak haram eylediği kötü şeylere sahne olmuşlardı
#AtatürkMüslümanDeğil diyenler haindir Image
35-Dönemin ünlü İslam önderlerinden Kenan Rufai şunları söylüyordu:
"Tekkelerin kapatılması çok isabetli oldu. Tekke şeyhlerinin bir çokları cahildi, şeyh demek mürşid demektir, cahil bir insan mürşid olamaz, gerçek mürşid sadece tekke'de değil her yerde halkı irşad edebilir." Image
36- Mustafa Kemal Paşayı İslam dinine düşman olarak göstermek mümkün değildir. #AtatürkMüslümanDeğil etiketi iftiradır.
Gazilik unvanı her şeyden önce İslami bir unvandır ve hiçbir gayri Müslim bu unvanını kullanamaz. Bu unvan , bizzat TBMM tarafından verilmiştir. Image
37- Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizim için Cumhuriyet, egemenlik, bilim, akıl demektir.
Türklerin kurduğu 16-20 Cihan devleti var ; Cumhuriyet hariç hanedan devletidir.
Sadece yaşadığımız Cumhuriyet yeni bir sistemle kurulmuştur. Egemenlik , kayıtsız şartsız millete verilmiştir. Image
38- #AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanların hedefi, Atatürk ü halktan yabancılaştırmaktır.Bu Milli bir kahramanı halkın gözünden düşürme çabasıdır
Bu oyunların arkasında İslam maskeli Gizli Ermeni, Gizli Rum hainler vardır. Atatürk düşmanlığı Türk düşmanlığıdır. Vatana ihanettir!
38- #AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanların hedefi Buradaki amaç, AB ilerleme raporlarına bile giren , Atatürk'ü Türklerden yabancılaştırmak ve Türkiye’yi ele geçirme çabasındaki siyasi anlayıştır. Arkasında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP),Vatikan , AB ve İsrail vardır… Image
39- Atatürk İslam dinini gerçek haliyle halka anlatmıştır.
"Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şey, Müslüman erkeğin ve Müslüman kadının beraber olarak bilim ve bilgi kazanmasıdır." (31. 01. 1923, İzmir) Image
40- Atatürk Bakınız ne diyor : "Bizim dinimiz en makul ve tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur." 31. 1. 1923 İzmir Image
41- Atatürk Bakınız ne diyor : "Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini korumalarını emrediyor." 5. Şubat 1923 Akhisar.
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
42- Atatürk Bakınız ne diyor "Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam öyle inanıyorum." 29. 10. 1923, Fransız Muhabiri Maurice Pernot’ya Demeç. Image
43- "Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, fitneye dayanan bağnaz hareketlerden sakınıyoruz. (1925) Image
44- Atatürk Bakınız ne diyor :"Arkadaşlar, efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır. "
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
45- Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani, bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam öyle inanıyorum. (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara, 1997, Cilt III, s.93) Image
46- Hangi şey ki akla, mantığa, kamu çıkarına uygundur, biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur.Eğer bizim dinimiz aklın, mantığın uyduğu bir din olmasaydı en mükemmel olmazdı, son din olmazdı. (AAMD. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara, 1997, Cilt II, s.131). Image
47- Bizim dinimiz en makul ve doğal bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. (1923, İzmir) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 94)
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
48-Bazı kimseler çağdaş olmayı dinsiz olmak sanıyorlar. Asıl dinsizlik onların bu düşüncesidir. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, Müslümanların dinsizlere esir olmasını istemek değil de nedir? (1923, Adana) (AAMD Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara 1997, Cilt II, s. 132) Image
49- Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, akıldadır. (1923, Adana) (AAMD Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara 1997, Cilt II, s. 132) Image
50- Atatürk bakınız ne diyor : "Din, lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. (Atatürk'ün Hususiyetleri, Kılıç Ali, Sayfa ll6
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
51- Atatürk "Bizi yanlış yola sevkeden habisler (kötü kişiler) biliniz ki çok kerre din perdesine bürünmüşlerdir.
Saf ve nezih (temiz) halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatabilmişlerdir.
Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz," +
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
52- +görürsünüz ki mileti mahveden, esir eden, harab eden fenalıklar, hep din kisvesi (görünümü) altındaki küfür ve mel'anetten gelmiştir,
Onlar her hayırlı hareketin karşısına dinle çıkarlar. Halbuki hamdolsun hepimiz Müslümanız, hepimiz dindârız,+ Image
53- Atatürk "Dinimizde Ruhban yoktur. Dinin icablarını öğrenmek için derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur.
Analarımızın, babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile bize dinimizin esaslarını anlatmaya kâfidir"diyordu.
Atatürk'ün Adana Seyahatleri, Taha Toros, Image
54- Atatürk "Din, vardır ve lâzımdır. Temeli sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi, fakat binası uzun asırlar ihmale uğramış"diyordu.
Yakınlarından Hâtıralar, Sahife 102, Asaf İlbay

#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
55- Atatürk "Milletimiz Din ve Dil gibi kuvvetli iki fazilete mâliktir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekib alamamıştır ve alamaz..."diyor.
1923, Söylev ve Demeçleri, Cild II, Sahife 66
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
56- "Din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddî menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir.
İşte biz Dinimizi kendi çıkarmarı için kullanan bu vaziyete muhalifiz (karşıyız) ve buna müsaade etmeyeceğiz."
1930, Atatürk'ün Hususiyetleri, Kılıç Ali, Sahife:ll6 Image
57- "Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif (karşı) değiliz." Yakınlarından Hatıralar, Asaf İlbay, Sahife:l03.
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
58- "Hayat felsefesinin garip bir tecellisidir ki, her faydalı ve her yeni şeye karşı mutlaka bir kuvvet çıkar. Buna bizim dilimizde gericilik (İrtica) derler. İşte bu gericiliğin yok edilmesi için gerekli önlemleri önceden almış olmak gerekir." 18.01.1923, İzmit Image
59- Biliriz ki, Allah dünya üzerinde yarattığı bu kadar iyilikleri, bu kadar güzellikleri insanlar yararlansın, varlık içinde yaşasınlar diye yaratmıştır. Bugün evrenden esirgediği algılamayı, aklı insanlara vermiştir. (17. 02. 1923, İzmir İktisat Kongresini Açış Söylevi) Image
60-Allah, Hazreti Âdem Aleyhisselâm'dan itibaren çok sayıda nebiler, peygamberler ve resuller göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son dini ve uygarlık gerçekleri verdikten sonra artık insanlıkla aracı kullanarak temasta bulunmaya gerek görmemiştir.(01.11.1922, TBMM.) Image
61- Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve din istismarıyla mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını sağlamıştır. (1930)
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
62-"Ahcam bir fesat ve hainlik ocağı bulunan memlekette nifak tohumları saçan,Hıristiyan vatandaşlarımızın huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket nedeni olan Rum Patrikhanesini artık topraklarımız üzerinde bırakamayız" 25.12.1922,Le Journal Muhabiri Paul Herriot’ya Beyanat Image
63-"Kur’an-ı Kerim’de,“dinde zorlama yoktur” buyurulduktan başka, “Ey Muhammed! Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı.
Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?” buyurulur ve daha pek çok yerde, “peygambere düşen sadece tebliğ etmektir”hükmü yer alır"+ Image
64- Atatürk devamla şunları söylüyor : "Bu sebeple din ve vicdan hürriyeti, İslamiyetin vazgeçilmez düsturlarının başında gelir."
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
65- Atatürk şunları söylüyor “Herşeyden evvel hakikat olarak bilelim ki, bizim dinimizde bir özel sınıf yoktur. Rububiyeti ve Ruhbanlığı reddeden Yüce dinimiz, inhisarı hiç kabul etmez...”
#AtatürkMüslümanDeğil etiketi açanlar haindir. Image
66-" Dinimizin hakikatı öz düşüncesini tetkik, öğretecek, bilimsel ve fenne uygun sahib olmalıyız"1923 Söylev ve Demeçleri, Cild II, Sahife:90
"Güzide ve hakikî ulemay-ı kirâm da yetiştirecek Yüksek Kuruluşlara mâlik olmalıyız. " 1923 Söylev ve Demeçleri, Cild II, Sahife:90 Image
67- "Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir.Hiç bir kimse hiç bir kikmseyi; ne bir din ne de mezhep kabulune icbar edebilir (zorlayabilir). Din ve mezhep hiç bir zaman politika âleti olarak kullanılamaz. " (Atatürk'ün Hususiyetleri, Kılıç Ali, Sayfa l7) Image
68-Değerli Arkadaşlarım,
Bu konuda daha fazla yazarak sizleri yormak istemiyorum.
Gördüğünüz gibi her bir söylemi bu gün yaşadığımız sorunların oluşmaması için söylenmiş olup İslam Dinine ve akidelerine uygundur + Image
69-Atatürk düşmanlığı yapanlar #AtatürkMüslümanDeğil etiketi açarak Vatanımızın kurtarıcısına iftira atanlar Türk Milletinin gerçek düşmanlarıdır
Atatürk Türkçü ve Türk Milliyetçisiydi kesinlikle dinsiz veya İslam dinine karşı değildi
Dini kendi emellerine alet edenlerekarşıydı Image
70-Cumhuriyetin kurucuları Vatan yolunda mücadele etmişlerdi kuşkusuz ki inançlı insanlardı. Dinlerine bağlıydılar.
Ancak bu bilge kişiler dindar olmakla evreni ve yaşamı dinsel esaslara göre anlamak ve düzenlemenin çok farklı şeyler olduğunu anlamışlardı.+ Image
71-Cumhuriyeti kuranlar Dinin zarar görmemesi için siyaset dışı tutulmasını hukukun ve bilimin, yaşamı yönlendirmesine karar vermişlerdi
Dinin Allah ile kul arasında zarar görmeden kalmasını Din eğitimi ile ilgili yoğun bir hizmetin yapılmasının gerekliliğine inanmışlardı+ Image
72-Devlet, insanlara, topluma hizmet için vardır.
Bir ulusal devletin kanatları arasında farklı dinde mezhepte insanlar, gruplar yaşar.
Din ve mezhep güden bir devlet yönetiminin vatandaşlara karşı tarafsız olması, onlara eşit davranması mümkün olamaz.+ Image
73- Devlet çok önemli bir kurumsal düzendir. Devlet bireylere ve topluma eşit düzeyde, taraf tutmadan hizmet vermek için kurulmuştur.
Yansızlığını yitiren bir devlet, meşruluğunu ve birleştiriciliğini de yitirir. Ulusal birlik zedelenir, toplumsal dayanışma çözülür.+ Image
74-Devletin resmen belirli bir dini benimsememesi, vatandaşların kendi dinî akidelerne bağlılıklarında onlara özgürlük ve inanç güvencesi sağlar
Laiklik dinsizlik olmayıp bireylere inanç ve fikri özgürlüğünün yanı sıra, vicdan özgürlüğü ile itikat ve ibadet özgürlüğünü sağlamıştr Image
Değerli arkadaşlarımızın zamanlarını almayalım.
Bu geceki paylaşımımız da #AtatürkMüslümanDeğil etiketi açan hainlere, Atatürk'ün deyişleriyle ve tarihin gerçekleriyle cevap verdik.
Tüm Değerli Arkadaşlarımıza yürekten Sevgiler, Saygılar, Selamlar.
01 Agustos 2022 Saat 05.30 Image
76-Cevap :Atatürk inançlıydı gibi göstermek diye bir durum söz konusu değil. Savaş dönemi arkasından Cumhuriyet kurulmuş bütün yıkıcı faaliyetler din üzerinden yapılıyor. Önde gelenler az sayıda asker az sayıda bilim adamı gerisi yöreden seçilen Hocalar. Halk iyice uyuşturulmuş.+
77-Atatürk inançlıydı gibi göstermek diye bir durum söz konusu değil. Savaş dönemi arkasından Cumhuriyet kurulmuş bütün yıkıcı faaliyetler din üzerinden yapılıyor. Önde gelenler az sayıda asker az sayıda bilim adamı gerisi yöreden seçilen Hocalar. Halk iyice uyuşturulmuş.+
78-Atatürk Devlet kurucusu toplumsal düzeni sağlamaya çalışıyor nereden başlayacağını biliyor ona göre davranıyor. Daha sonra ezanın Türkçe okunmasını destekleyecek kadar da Ulusçudur. Türkçecidir.
Ne yaptıysa Türklüğü, milletimizi ilelebet yaşatmak için yapmıştır.
79- CEVAP Sevgili Kardeşim, Tagları açanlar bunları değil bizi okuyor ve şaşırıyor. Tag gündeme geldikten ve belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra cevap mahiyetinde paylaşıyoruz. Ancak okuyanımız fazla olduğu için Tagda yukarıya yerleşiyor. Oyunları bozuluyor. Çok rahatsızlar
Sözlerimiz Ermeni ve Rum Vatandaşlarımızla ilgili değil. İstiklal Savaşı ve öncesinde İngiliz Fransız ve her türlü ihanetle işbirliği yapan, Anadoluyu kan gölüne çeviren, sonra kimlik değiştirerek bir de İslam maskesi takarak aynı ihaneti sürdürenlerin torunlarıyla ilgilidir.
81- Değerli Arkadaşlarım,
#AtatürkMüslümanDeğil etiketini açanlar tiwit atmayı bıraktılar Şu anda tagı açtığınızda bizim twitlerimiz görülüyor.
Bundan sonra meydanı vatan haini trollere bırakmayalım. Aynı etiket altında yazalım anlatalım ki tagı açanlar gerçekleri görsün

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with TANERUNAL

TANERUNAL Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @TNERUNAL

May 19
ATATÜRK SAMSUN’A NEDEN GÖNDERİLDİ?
ATATÜRK'Ü SAMSUN'A VAHDETTİNMİ GÖNDERDİ?
ATATÜRK SAMSUN'A GİDİŞİ İLE İLGİLİ TÜM GERÇEKLERİ ANLATIYORUZ..
İSLAM MASKELİ TÜRK DÜŞMANLARININ YALANLARINA CEVAP VERİYOR, YAŞANILANLARI TÜM GERÇEKLİĞİYLE ANLATIYORUZ..

Değerli Arkadaşlarım,
İhanet odakları insanlarımızı zehirleyerek Türk milletinin verdiği kurtuluş savaşını önemsizleştiriyor etkisizleştiriyor, daha da vahimi ters yüz ederek Kurtuluş Savaşında Türk Milletine ihanet eden Vahdettin ve İstanbul hükümetlerini kahraman, Atatürk ve silah arkadaşlarını onlara ihanet etmiş gibi göstermek için senaryolar uyduruyor ellerindeki çeşitli imkanları ve din maskesini kullanarak oluşturdukları zehiri körpecik beyinlere zerk ediyorlar.

Bu ihanet odağı devşirme zihniyetin uğraştıkları sadece Atatürk değil, Atatürk’ün güç aldığı Türk milletidir. Atatürk düşmanlığı yaparak Türk çocuklarını 1200 yıl sonra Türk adı ile kurabildikleri, hürriyetlerini elde edebildikleri devletlerine ve milletlerine düşman etmeye çalışıyorlar. Biz bu ihanete sessiz kalamayız.

Atatürk’e ihanet edenlere bakınız bunların hiç birisi Türk değildir. Tamamı sapık fikirlere ve yaşantıya sahip kanı bozuk meczuplardır.

Biz nasıl Vatan yolunda kanını dökmüş, canını vermiş şehit ve gazilerimizin yolundan gidiyorsak, bunlar da İstiklal Savaşında İngilizlerle Yunan ile işbirliğine girerek Türk Milletine ihanet eden kanı bozuk dedelerinin intikamını bizden almaya çalışıyor ve alıyorlar.

"Rövanş" dedikleri. "Devre arası" dedikleri, "Osmanlıcılık" dedikleri veya Sözde "İslamcılık/ümmetçilik" dedikleri şey, gayrı Türk/Türk düşmanı dönme devşirmelerin Cumhuriyeti yıkarak, Batı’nın son 210 yıl önce Şark Meselesi adını vererek başlattığı, 102 yıl önce Atatürk tarafından yerle bir edilen “Türksüz Anadolu” hayallerinin yeniden gerçekleştirilmesidir.

Yaşanılan hiçbir şey tesadüf değildir. Maruz kaldığımız ihanetler adım adım gerçekleşmeye devam etmektedir.

CUMHURİYETİN KURULUŞ AYARLARINA DÖNMELİ, TAM BAĞIMSIZ ULUSDEVLETİMİZİ KURMALIYIZ.

Sevgili Okurlar,
Atatürk’ün anlatımı ile tam bağımsızlık, "Siyasî, malî, ekonomik, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bunların herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğunu ifade eder.” "Bizim bahsettiğimiz Tam Bağımsızlık işte budur.”

Bu gün Türkiye Atatürk'ün bahsettiği hiç bir konuda bağımsız değildir. Türkiye Bağımsızlığını kaybetmiştir. Para banka borsa faiz oyunlarıyla tüm ürettiğimiz elimizden alınmaktadır.

Hele son 25 yıldır yapılan tüm işler ülkemizin aleyhinedir. Yönetenlerin Türk milletinin aleyhine yaptığı icraatların hiç birisi tesadüfi değildir. Artık mankurtların uyanma ve ayağa kalkma zamanıdır.

İvedilikle çözülmesi gereken sorunumuz her türlü emperyalizmin bertaraf edilmesidir. Milliyetçilik, Ülkücülük, Türkçülük, Atatürkçülük budur.

Ülkemiz soyulurken kendi memleketimiz de -Atatürk'ün tabiriyle "Ecnebi sermayesine bekçilik yaparken" hangi milliyetçilikten veya ülkücülükten bahsedeceğiz? Gençlerimiz yanlış bilgilendirilmekte din istismarcısı emperyalizmin uşaklarına hizmet ettirilmekte bu da yönetenler tarafından ülkücülük milliyetçilik olarak anlatılmaktadır.

Artık milletçe Türk olmanın gerektirdiği haysiyetli bir şekilde Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönmek tekrar tam bağımsız ulus devletimizi tesis etmek şarttır.

TEPELERDEKİ DEVŞİRMELER DEDELERİNİN İNTİKAMINI ALIYOR!

Sevgili Okurlar,
İstiklal savaşı bu milletin dişiyle tırnağıyla verdiği bir savaştır ve yüzyılların en önemli hadiselerinden birisidir. Tarihte böylesine işgale uğramış bir Millet’in böylesine bir kurtuluş savaşı vererek istiklaline kavuştuğu görülmemiştir.

Biz herkesin milliyetine de inançlarına da saygı duyarız. Ancak Türk’ün kurtuluş savaşını yok farz etmek ve Hainliği ile ilgili belgeleri yayınlayacağımız Vahdettin’e mal etmek isteyenlerin Türk Milletine bir kinleri mi var ki Tarihimiz böyle saptırıyorlar?

Millî Mücadeleyi ve Atatürk’ü milletin gözünden düşürmek isteyenler, “Atatürk’ü, Vahdettin göndermeseymiş, Atatürk vatanı kurtarmazmış” diyorlar.

Onlara göre “Mustafa Kemal’i keşfeden, seçen ve sandıklar dolusu altın vererek Anadolu’ya gönderen tek basiretli insan Vahdettin’miş”. Veya “Madem Mustafa Kemâl’i Vahdettin göndermiş, İstiklâl Savaşı’nın kahramanı da o sayılırmış!” diyorlar.

Aslında bu kavga kimisi sözde din tacirliğine soyunmuş dönme devşirme ve Türk düşmanı bir güruhun İstiklal Savaşına olan kızgınlıkları ile Türk milletinden tarihin intikamını almak için uydurdukları yalanlardır.

İngiliz veya Amerikan mandası olmamamızın Türkiye’nin bölünüp parçalanmamasının işbirlikçilerin evlatlarındaki kinin yansımasıdır.

Onlarda Vahdettin’i Mustafa Kemal’in göndermediğini Vahdettin’in Anadolu’ya giden bir takım erkânın bavulundaki bilgileri dahi çaldırarak İngilizlere ilettiğini en az bizim kadar biliyorlar. Onlarda Padişahın tahtını korumanın dışında hiçbir savaşımı olmadığını tahtını korumak için İngilizlerle işbirliği yaptığını kendi adları gibi biliyorlar.

Bir takım gayri ciddi iddialarla milleti aldatıyorlar. Üstelik Türklük adına Milliyetçilik adına İslamcılık adına bu yalanlar söyleniyor. Hâlbuki İslam'da, Türklükte kendini Cumhuriyet idaresinde bulmuştur.

İslamcıyız diyenlerin istedikleri şey bu gün dinler arası diyalog masalında da görüldüğü gibi İslam değil Batı’ya teslimiyettir. İslamcılık/ümmetçilik, İslam Dinini değil Türk düşmanı devşirmelerin taktığı bir maskedir.

YÜZBİNLERCE MUSTAFA KEMAL GELİYOR..

Geçmişte Atatürk düşmanlığını kimseye bırakmayanlar Milletin Ulusal Bayramlara gösterdiği derin sevgiyi görünce Atatürkçülerin ruhunu okşayacak bir davranışa girmeye çalıştılar. 86 yıl önce ebediyete intikal etmiş Atatürk’ün büyüklüğü karşısında ezildiler. Daha 50 gün önce yaşadığımız yerel seçimin bile galibi Atatürk'tür.

“Atatürk, Devletimizin kurucusudur vatanımızın kutarıcısıdır bu günümüzü borçlu olduğumuz insandır. O bir "kök hücredir" ve Türkiye'yi çökertmek isteyenler bunun farkındadır. Bu sebeple Atatürk'e saldırıyorlar. Bu sebeple, Atatürk'ün resmini başa aşağı çevirerek veya yerinden indirerek "güç bizde" mesajı vermeye çalışıyorlar.

Fakat kök hücrenin rolünü bilmedikleri veya unuttukları anlaşılıyor. Kök hücrenin vücudun yani vatanın her yerine yetişebileceğini, milletin bağrında çoğalabileceğini ve hasarlı dokuları tamir edebileceğini unutuyorlar. Zaten Atatürk de "Ben öldükten sonra Türk Milleti yüzbinlerce Mustafa Kemâl çıkaracaktır. Bir Atatürk'ün, cihan karşısında yarattığı mucizeler çok olmuştur. Yüz binlercesinin yapacağı şeyler daha azametli olacaktır." demişti.

Bu sebeple, Atatürk'ün şahsında Türk Milleti'ne saldıranlar, bu ülkede "Yüzbinlerce Mustafa Kemal" bulunduğunu, baş aşağı gittikleri zaman anlayacaktır!(1)

Sevgili Okurlar,
Tarihimizi bir elbisenin astarını dışarı çıkararak giyer gibi ters yüz ederek anlatan hainler güruhu tarihi ters yüz etmekte Murat Bardakçı’dan Ekrem Buğra Ekinci’ye kadar üretilen gerçek dışı senaryolar üzerinden yalanlar söylenmektedir.
Hepsine cevap vereceğiz...

Değerli Arkadaşlarım anlatmaya devam ediyoruz ..

Çok önemli olan bu bilgiselimizi muhakkak okuyunuz Ulusal Kurtuluş Savaşımızın neferleri olarak RT+RT+ RT okutunuz.Image
Image
Image
ATATÜRK'ÜN SAMSUN'A ÇIKIŞI
BÖLÜM-2

VAHDETTİN TÜRK MİLLETİNE İHANET ETMİŞTİR. BİNLERCE TÜRK KANININ DÖKÜLMESİNİN SORUMLUSUDUR.

KAYMAKAM KEMAL BEY VE URFA MUTARASARRIFI NUSRET BEY'İN İDAMININ YEGANE SORUMLUSU VE MÜSEBBİBİDİR.

ATATÜRKÜN GENEL KURMAYDAN ALDIĞI BÜYÜK YETKİLERLE SAMSUN'A GİDERKEN VAHDETTİN'E UĞRAMASI PROTOKOL GEREĞİDİR.

ANLATIYORUZ
OKUYUNUZ RT+RT+RT OKUTUNUZ

Değerli Arkadaşlarım,

600 yıllık bir hanedanın sonuncu sultanı, İngitere’ye şu iki satırlık mektupla iltica etmiştir:

"Dersaadet İşgal orduları Başkumandanı
General Harrington cenablarına İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devleti fahimesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahalli ahara naklimi talebederim efendim."

Vahdettin'in Kaçışından Ölümüne kadar ihanetleri ve israfın zirvesinde ki yaşantısı bir ibret vesikasıdır. Hepsini anlatacağız.

Atatürk'ün kurtuluş savaşını başlatmasında bir basamak teşkil eden Samsuna çıkış hadisesinde de muhtelif senaryolar uyduruldu ve tarih ters yüz edilerek: "Atatürk'ü Vahidettin göndermiş, o göndermeseymiş Atatürk vatanı kurtaramazmış!" denildi.

Hatta utanmadan sanki Atatürk'ü keşfeden ve İstiklal Savaşı yapması için Anadolu'ya gönderenin Vahidettin olduğu bu nedenle kazanılan zaferin aslında Vahidettin'in eseri olduğu söylendi.

Nihal Atsız Mustafa Kemal'in "Teşkilat yapması için" gönderildiğini, (2) Mevlanazede Rıfat "Vahidettin'in Atatürk'e Ihtiyati Kuvvet hazırlama görevini gizli bir şekilde verdiğini" (3) A. Dilipak "Vahidettin'in Anadolu'daki Halk hareketini örgütlemek istediğini" (4) H. Hüseyin Ceylan “Anadolu'nun kurtuluşu için gönderdiğini(5) Kadir Mısıroğlu Sevr'i düzeltmesini temin edecek bir takım protesto hareketleri için gönderildiğini(6) Necip Fazıl ise "Milletten gelen ayarlı göz korkutma planına direnme (7)si için gönderildiğini" söylüyorlar. Sadece bu mu hayır!
Çelişkili söylemleri de var.

Mesela N.F. Kısakürek’e göre “vahdettin, Kurtuluş Savaşını yürütmesi için M. Kemal’i gizlice görevlendirmiş, bunun için de kendisine bir “hattı hümayun” ile oldukça çok para vermiştir. Dolayısıyla Anadolu’da ulusal direnişi başlatma ilk düşüncesi Sultan Vahdettin’indir. Dahası bu savaş için M. Kemal’i bizzat padişah iknaetmiştir.” (8)

Kadir Mısıroğlu’yla T.Mümtaz Göztepe de aynı doğrultuda düşünürler. Ortak görüşleri şöyle: “Sultan vahidettin, ufukta beliren korkunç tehlikelere karşı Anadolu’da bir direnme hareketi düşünüp, bunu tepesindeki işgal güçlerine karşın en dikkatli bir biçimde planladı. Bu cümleden olarak yaverlerinden M.Kemal Paşa’yı geniş yetki ve olanaklarla donatarak Anadolu’ya gönderdi. İşte yakın tarihimizde Mili Mücadele adı verilen Türk Yunan savaşı ve onun sonucu lan zaferin gerçekleşmesini sağlayan hareketlerin en önemlisi budur. Bu da Sultan Vahdettin’in eseridir.”
Ancak bu büyük fakat talihsiz padişahın sonradan Kuvayı İnzibatiye’nin kurulması ve bilinen fetvaların ortaya çıkması gibi M. Kemal Paşa ve o’nun giriştiği savaşımın aleyhinde görülen kimi davranışlarda bulunduğu görülmüştür. Fakat bunların birincisi düşmanın gözünü boyamaya yönelik bir uyarlamaydı. İkincisi ise bizzat düşman baskısının eseri idi” (9)

Mısıroğlu’nun “Sultan Vahiddedin’in kişiliği döneminin olaylarını tam bir Türk ve Müslüman duyarlılık ölçüleriyle incelediğini ileri sürdüğü (10)Hüseyin Hilmi Işık da Vahdettinci cepheden eğilerek Padişahı şöyle aklamaya çalışıyor:
“Sultan Vahdettin Han, silahları alındığı, düşman filolarının Çanakkale Boğazı’nı aştığı, İmparatorluğu parçalamaya başladıkları bir zamanda halife oldu. Bir felaket olan Sevr Antlaşmasını imzalamadı. Osmanlı ordusu olarak kendini korumak için bırakmış olan biricik taburu, Ayasofya çevresinde sipere sokup Cami’ye çan takmak veya müze yapmak isteyenlere ateş ediniz! Buyruğunu verdi. (…) Vatanın düşman çizmesi altında kalan İstanbul’dan kurtarılamayacağını anladı. Güvendiği paşaları Anadolu’ya gönderip, Kurtuluş Savaşını hazırladı. Anadolu’ya subay, cephane, para kaçırdı. (…) Kuvayi İnzibatiye diye hazırladığı birlikleri de açıkça gönderip, kumandanlarına ‘Anadolu’daki güçlere katılınız” gizli buyruğun verdi. "İstanbul’daki işgal ordularına sezdirmeden, Kuvayi Milliyeyi kurdu ve güçlendirdi” (11)

Hâlbuki bunların hiç birisinin yaşanılan gerçeklerle alakası yoktur. Tamamı kuyruklu yalandır.

VAHİDETTİN TÜRK MİLLETİNE İHANET ETMİŞTİR!

Vahdettin Mustafa Kemal’i bir Kuvay-ı Milliye hareketi oluştursun diye göndermediği gibi Vahidettin tarafından Anadolu’daki hürriyet ateşinin söndürülmesi Türk’ün bağımsızlık savaşının yok edilmesi için bu günkü koşullarda bile hayret edilecek oldukça büyük meblağlarda bir masraf ve saçılan paralarla 12.000 civarında Türk düşmanı hırsız soysuz katil bir araya getirilerek bir ordu kurulmuş bu orduya Kuvay-ı inzibatiye dinilmiş ve bu haydut sürüsü Türk Milletine saldırtılarak Türk kanı döktürülmüştür.

Yine sonraki paylaşımlarımızda anlatacağımız gibi Padişah Vahdetin tarafından Atatürk ve Silah arkadaşları ile onlara bağlı Türk Ordusu ve Tüm vatanseverlerin halk tarafından katledilmesi için Kutsal Fetvalar yayınlatılmış bu fetvalar sebebiyle Anadolu yangın yerine dönmüştür.

Bunlar İngilizlerin eseri değil bizzat Padişahın ve onun emir ere gibi davranan Türk düşmanlığıyla sabıkalı, Kürtçü, Arnavut – İşbirlikçi Damat Ferit’in Türk milletine olan ihanetinin eseridir.

Bu ihanetlerin affedilmesinin mümkün olmadığı gibi Bu ihanet sebebiyle Kurtuluş savaşı riske girmiş, çok büyük tehlikeler atlatılmış Türk milleti Yunandan çektiği kadar da Padişah kuvvetlerinin ve fetvalarının meydana getirdiği isyanlardan ve zulümlerden çekmiştir.

Vahdetin bununla da kalmamış Kürt İsyanları çıkması için İngilizlerle birlikte hareket etmiş bu suretle zaten ordu kurma çalışmaları sürerken hazır edilen kuvvetler doğuya bölünmüş ve çok sayıda Mehmetçiğin kanı akmıştır. Bu kadar ihanet olmaz diye utanmaları gerekirken tarihi ters yüz etmeleri hepimizi üzmektedir.

Atatürk Türk Milletinin sığınağı olan Cumhuriyetimizi ve Tam Bağımsız Ulus Devletimiz kurmuştur.

Bu kahramanca mücadele yapılırken Vahidettin, Damat Ferid başta İstanbul hükumetini oluşturan gayrı Türk devşirme ve Türk düşmanı hainler alenen düşmanla işbirliği yapmışlar, Türk Milletine karşı Yunan ve İngilizlerle birlikte hareket etmişlerdir.

Nitekim Kaymakam Kemal Bey'i ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Beyleri hiç bir suçları olmadığı halde düzmece mahkemelerde yargılatan ve alelacele idam ettiren Vahdettin'dir. Aynı Vahdettin Nemrut Mustafa gibi tescilli hainlerin cezalarını affetmekten çekinmemiştir.
Vahdetin Fetvalar yayınlatarak ve bunları İngiliz uçakları ile dağıttırarak Yurt genelinde isyanlar çıkartmış, suçsuz günahsız çok sayıda askerimizin şehit olmasına sebep olmuştur.

Bu sebeple “İşgal vardı Vahidettin bir şey yapamazdı“ şeklindeki kuzu postunda yapılan savunmalar yersiz ve anlamsızdır, Vahidettin’in elleri kanlıdır.

Bilinçli olarak İngilizler ile İttifak yapmış Yunan Ordusuna "İslam Ordusu" demiştir. Bu kanın kıyamete kadar silinmeyecektir.

21 Aralık 1918 günü Padişah, Meclis-i Mebusan'ı 4 ay sonra yeni bir seçim yapılmak üzere feshetti. Tevfik Paşa kabinesi'ne ise tekrar görev verdi.

Ermeni sürgününün hesabını güden İtilâf devletleri önce Enver, Talat, Cemal, Nazım, Bahattin, Şakir ve Bedir olmak üzere bir yediler listesi hazırlar ve 10 Şubat 1919 günü bunların teslim edilmesini Almanya'dan ister. Curzon'un "Siyasal önem taşıyanların en büyükleri" dediği "Yediler'i" Almanya teslim etmeyerek onurlu bir tutum izledi. Halbuki sıra bunların altındaki savaş suçlularının cezalandırılmasına gelince durum değişiverdi.

Mahkeme heyetinin başına önce Hayret Paşa, sonra da Kürt (Nemrut) Mustafa denilen meşhur bir maceraperest getirildi. Artık ortalık kasıp kavruluyor, bu memleketin suçsuz, günahsız vatan millet uğruna kanını dökmüş, senelerce cephe cephe koşturmuş kıymetli evlâtları İttihatçı denilerek bu mahkemece toplanıyor; uydurma suçlarla idam ediliyordu. Mahkemelerde sanık olarak hep aynı yalancı şahitler bulunuyor, bu şahitleri ise genelde ermeni cemâati ve kiliseleri buluyordu. Bu memleketteki vatanperverleri bir yandan İngilizler, bir yandan da Nemrut Kürt Mustafa cezalandırıyordu.

Eski Valilerden Sabit Bey ile Cemal Azmi Bey, 6 Ocak 1919 günü hükümetçe mahkemeye sevk edildiler. Diyarbakır valisi ve İlk İttihâtçılardan olan Dr. Reşit, İstanbul'da tutuklanıp "Bekirağa" bölüğüne konulmuştu. Ocak ortalarında da Diyarbakır Mebusları Fevzi ve Zülfü Beyler, Ermenileri öldürttükleri ve doğu aşiretlerini İngilizler aleyhine kışkırttıkları iddiasıyla tutuklanmışlardı.

Bu tutuklamalar sürerken Vali Dr. Reşit, hapishaneden kaçmayı başarmıştı. Bu durumun İttihâtçılar arasında bir dayanışma ve başkaldırma meydana getirmesinden çekinen İngiliz Generali Caltrope ve hükümet yetkilileri yoğun bir İttihâtçı avına girişmişlerdi. Takip'ler Ermeniler'in de katılımıyla olanca hızıyla sürmüş; Reşit Galip, bu duruma dayanamıyarak 6 Şubat 1919 tarihinde intihar ederek yaşamına son vermiştir.

İngilizler suçlu saydıkları Osmanlı vatandaşlarının isimlerini içine alan ve kara listedenilen bir listeyi, Ermeni-Rum Şubesi ile birlikte hazırlamış ve hükümete teslim etmişlerdi. Bir önceki yönetimde görevli olmaktan başka hiç bir suçu bulunmayan çoğu günahsız devlet adamı, Osmanlı Padişahının desteği ve hükümetin girişimiyle tutuklanmıştı. Tutuklananlar arasında Ziya Gökalp, Hüseyin Cahit Yalçın, İsmail Canbulat, Tevfik Rüştü Aras gibi isimler de vardı. 30 Ocak’ta başlıyan bu tutuklamaların sayısı Şubat, ayının ortalarında 100'ü geçmişti.

İş bu kadarla bitmez. Ermeni ve Rumlar'a kötü davrandığı öne sürülen Vali ve kaymakamlar ile Ermeni ve Rum mallarına el koyduğu iddia edilen masum Türk görevlileri, İngilizlerin isteğiyle kurulan harp divanlarında cezalandırılmak istenir. Nitekim sürgüne gönderilen, Ermeniler'e kötü davrandığı iddia edilen Boğazlıyan Kaymakam'ı Kemâl, Nisan 1919 da idama mahkum edilir 10 Nisan 1919 da asılır. Tamamıyla düzmece şahit ve ifâdelerle adeta katledilen bu günahsız yiğit vatan evlâdının asılması, bütün yurtta millî bir matem olarak kabul edilir.

20 Temmuz'da yine aynı şekilde Bayburt Kaymakamı Nusret Bey idama mahkum edilir. Durum bütün yurtta üzüntü ile karşılanır, ancak 5 Ağustos'ta asılmasına kimse engel olamaz. Bütün yurtta mahkemeler kurulur. Artık düşman en acımasız bir şekilde dişini göstermeye başlamıştır.

6 NİSAN 1919'da İngiliz Yüksek Komiseri Caltrope "BÜTÜN TÜRKLER’İN İDAMINDAN" söz etmekte iken Osmanlı Padişahı Vahdettin Damat Ferit Paşa aracılığıyla ve kendi el yazısıyla İngiltere Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe'a bir öneride bulunuyordu. Vatansever bir Türk evladının okurken tüylerinin diken diken olduğu öneri "Osmanlı İmparatorluğu'nun 15 yıl müddetle İngiliz sömürgesi olması”ydı.

Damat Ferit aynı gün İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck'e Sultanla birlikte hazırlandığını belirttiği gizli bir proje verir. Bu raporda bahsedilenler ise vatan hainliğinin belgeleri şeklindedir.

"1- Ermenistan, (Doğu Anadolu'dan verilecek topraklarla) bağımsız veya özerk bir Ermeni Cumhuriyeti haline getirilecektir.

2- İngiltere, Türkiye'nin bağımsızlığını ve iç güvenliğini korumak, gerektiği yerleri 15 yıl süreyle işgal edecektir.
3- İngiltere, Osmanlı bakanlıklarında İngiliz müsteşarlar bulunduracaktır.

4- İngiltere, her ile bir başkonsolos atayacaktır. Bunlar 15 yıl süreyle vali danışmanı olarak görev yapacaklardır.

5- Belediye ve parlamento seçimleri, İngiliz konsoloslarının kontrolü altında yapılacaktır.
6- İngiltere'nin, devlet merkezinde ve illerde maliyeyi denetleme hakkı olacaktır."

Vahdettin Kuvay-ı Milliye ye açtığı savaşta İngilizlerle birlikte hareket etmiş, hatta onların çıkarlarını onlardan daha fazla savunur hale gelmiş, zaman zaman onlardan daha fazla yararlanmak için kendini ve saltanatı küçük düşürücü hareketlerde bulunmuştur.

Ülkesi işgale uğramış amirallerin önünde üç beş kelime kendisini küçük düşüren laubali sözler sarf ettikten sonra “Çenemin düşüklüğünü bağışlayın” diyecek kadar acz ve zavallı bir bir padişahtır. Ülkenin başkenti İstanbul haksız yere işgal edilirken o İngiliz amirale sevgi ve saygılarını iletiyor ve görüşme yolları arıyordu.

Kürt Mustafa divanlarında Türk çocukları onun gözünün önünde suçsuz günahsız yere idam edilir, bütün Anadolu kan ağlarken o Damat Ferit gibi devşirme Türk düşmanı bir ahlaksızı, akıl ve izan sahibi yöneticilerin tüm itirazlarına rağmen sadrazam yapıyordu. Nice asker-sivil vatansever, işgal ordusu tarafından tutuklanır topluca Malta adasına sürülürken Vahdettin seyrediyordu.

Nitekim İngilizler, Ferit Paşa'nın iş başına gelmesinin ertesi günü "Türk savaş suçluları"na ilişkin yeni bir liste vermişler, bunların tutuklanmalarını istemişlerdi.

Daha ilk günden vur dediklerinde öldürmeye hazır olan ve hem kendi, hem de Padişahı adına İngilizlere bağlılık bildiren hain Ferit Paşa, 21 Kişiyi tutuklayarak göze girmeye çalışmıştı. Tutuklananlar arasında Eski Sadrazam Sait Halim Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Ali Fethi Okyar, Ali Münif, Hasan Fehmi yer almıştı. Savaşa girişirken Cihat fetvası veren Şeyhülislam Ürgüplü Hayri Efendi yatağından kaldırılamayacak kadar ağır hasta olduğu için evinde göz altına alınmıştı.23 Ocak'tan 20 Nisan'a kadar İngilizler, Fransızlar ve Amerikalılar tarafından hükümete verilen kara listedeki ittihatçı suçlu sayısı 233'ü bulmuştu.

Vahdettin, hiç gereği yokken, İngiliz Sevenler Derneği’nin bir numaralı üyesi olmuştur. İngilizlerin desteğiyle tahtını tacını kurtaracağını sanmak, milliyetçi direnişi engellemeye çalışmak yerine Ankara hükümeti yanında yer alsaydı Padişahlık kaldırılsa bile bir takım elim hadiselerin yaşanmasına sebep kalmazdı.

Vahidettin keşke bir Osman Gazi, bir II.Murat, II.(Genç) Osman, III.Selim veya II. Mahmut olsaydı da aleyhinde konuşmasak hatta gerektiğinde övebilseydik. Hatta Genç Osman’ı veya Kanuni’nin şehzadelerini anlatırken olduğu gibi göz yaşı dökseydik.

Değerli Arkadaşlarım,
Dünyanın hiç ama hiçbir yerinde hiçbir millet veya topluluk, en imkânsız şartlarda savaşlar kazanarak, vatanlarını, namuslarını kurtarmış üstelik devletlerinin kurucusu önderlerine asla ve asla hakaret ettirmezler.

Bu hakareti yapanı hemen tutuklar en ağır cezayı verirler. Hakareti ima eden bir hain sokakta bile gezemez. Hiçbir makamda oturamaz. O vatanın sınırları içerisinde bu haine nefes almak çok görülür. Bu Tüm Avrupa veya Amerika kıtası ülkelerinde bile böyledir.

Atatürk ve Cumhuriyet aleyhinde yapılan tüm yayınlar maksatlıdır. Bunlar bir şebeke örgütlü bir çete olarak çalışıyorlar. Bunun için yüzlerce trol maaşlı olarak aynı mekanlarda çalıştırılıyor. İktidardan beslenmeleri bu yapılanları meşru kılmaz. Vatana ihanetin mazereti yoktur.

Ancak yasal olarak suçlamak çözüm getirmiyor.
Tepki verilmezse daha çeşitli yollarla yeni saldırılar yapılacak, bu saldırılar geçmişte yaşadığımız gibi samimiyetle mücadele veren Türkçü, Atatürkçü, Milliyetçi, Kemalist vd tüm vatanseverlere saldırı şekline dönüşecektir.

Birçok Tv kanalında ve gazete de Türk çocuklarını mankurtlaştıran yayınlar devam etmektedir. İhanet her bir koldan hızla sürmekte, Sosyal Medya’da bir avuç vatansever Kurtuluş Savaşındaki kahraman telsizciler gibi yok şartlarda buna karşı mücadele vermeye devam etmektedirler.

Bu ihanetlere karşı sessiz kalmayacağız.

Bilgiselimize devam ediyoruz bir sonraki bölümde Atatürk'ün Samsun'a neden Gönderildiğini anlatacağız.

Okuyunuz RT+RT+RT okutunuz..Image
Image
Image
ATATÜRK'ÜN SAMSUN'A ÇIKIŞI
BÖLÜM-3

ATATÜRK SAMSUN'A NEDEN GÖNDERİLDİ?
ATATÜRK'E HÜKÜMETÇE VERİLEN GÖREV NEYDİ?
ATATÜRK'DEN HÜKÜMETÇE İSTENİLEN, SAMSUN VE ÇEVRESİNDE HALKIN YAŞADIĞI ZULME ÇARE OLMAKMIYDI?
YOKSA DÜŞMAN KUVVETLERİYLE BİRLİKTE HAREKET EDEREK TÜRK HALKINI SESİNİ ÇIKARAMAZ HALE GETİRMEKMİYDİ?

Sevgili Okurlar,
Atatürk Samsun’a neden gönderilme sebebi neymiş onu anlatıyoruz.

Fatih'in İstanbul'u almasından sonra kıyıda bir miktar Rum azınlık kalmıştı. Etnik yapı, savaş döneminde yaşanılan olaylar, Rum ve Ermenilerin nakledilmesi ve Pontusçu eylemler bölgede büyük huzursuzluklara neden oluyorlardı.

Dağa çıkmış ellinin üzerinde çete vardı. Bunların çoğu Rum'du. özellikle Bafra'daki on iki Rum köyünün 1500 genci bu amaçla silahlanmış ve eşkıyalığa başlamışlardı. Çeteye katılanların sayısı 25000'e ulaşmıştı. (12) Bunlar, İstanbul'un işgâli ile birlikte Türk köylerine saldırılar düzenlemişlerdi.

I. Ordu Komutanı Nurettin Paşa'nın gözlemlerine göre Pontus örgütünün amacı, Yunanistan'ın ikiz kardeşi olan Pontus Devletini kurmaktı. Çalışmalar Sivas ve Akdağmadeni'ne dek genişletilmişti. Askersel olarak örgütlemiş bir "ordu" kurulmuştu. Öğretmenler ve papazlar bu ordunun etkin elemanlarıydı. Örgütün başına Trabzonlu Vasiliso Yuvanidis diye biri getirilmişti. Böylece Rum nüfus arttırılmaya çalışılıyordu.

Bu işler Samsun Metropolit yardımcısı Eftimos Zilos'un yönetimindeydi. Büyük devletlerin desteği sağlanmaya çalışılıyor, Vezirköprü ile Samsun arasındaki dağlarda korunaklar oluşturuluyordu.

Genel Savaşın bitiminde Yunan gemileri İstanbul'dan Karadeniz'e açılınca destek olarak zamanın geldiğini sanıp Türk köylerine saldırdılar. Böylece İtilaf (Anlaşık) Devletlerin saldırıları kasıtlı olarak Rum çetelerince Türk köylerine oluyordu. (13)

Fakat aciz durumda olan dönemin Osmanlı yönetimi olayın bu gerçek yüzünü açıklayamıyor ve direnemiyordu. (14)

Bölgede bulunan yabancı sermaye kuruluşları dahi Pontusçu Rumların art düşüncelerine katılıyor, Rum çetelerinin kötülüklerini Türkler yapmış gibi yayıyorlardı. Amerikan Tobacco Company (Tütün ortaklığı)'nin 11.1.1919'da Samsun yöresinde Türk köylerinin silahlandırıldığını duyurarak bu karalama yarışına katılışı en bariz örneklerden biridir. (15)

Emperyalizmden gücünü alan Pontusçu Rumlar ayrı bir devlet olma gayreti içerisinde Türk köylerine saldırıyorlar yakıp yıkıyorlar ve eşkıyalık yapıyorlardı. Karadeniz Bölgesinde toplanan Rum ileri gelenleri 23.2.1919'da Rum Karadeniz Cumhuriyeti'ni kurma düşüncesiyle ve Binyatoğlu, Kolossi, Theodis imzalarıyla bu isteklerini İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiserliği'ne bildirdiler. (16) Osmanlı devletinin çöküşü bu kesimlere ayrılma gücü veriyordu.

23 Temmuzda Trabzon Rum Metropoliti Hrisantos, destek sağlayabilmek için Avrupa gezisine çıktı. Trabzon'a Ingiliz askerleri gönderilmesini, Ingilizler'in yönetiminde yerli jandarma birlikleri kurulmasını istiyordu. Parsi Barış Görüşmelerine Pontus Devleti için birer muhtıra sundu.

18 Ekimde Batum'da Pontus Cumhuriyeti ilan edildi. Avrupa'da yüz bulamayınca Hrisantos, uzlaşma önerdi. Ötede bir takım Pontus öncüleri Barış görüşmelerine başvurup, Türk çetelerinin kıyımından söz ediyor, Avrupa'yı kendilerine acındırmaya çalışıyorlardı. Bir yandan da Sovyetlerle ilişki içerisine giriyor, yardımlarını sağlamaya çalışıyorlardı.

Tarih boyunca Osmanlılarca bakımsızlaştırıldıklarını ileri sürüyor, Kafkasya'dan Sinop'a dek uzanan bölgede resmi dili Türkçe ve Rumca olan bağımsız bir Pontus Devleti tasarlıyorlardı. Bu tasarıları onları bölgenin sürekli huzursuzluk kaynağı yapmıştı.

Avrupa desteğini sağlama peşinde olan Pontusçular, Avrupa'da kurultaylar düzenliyorlardı. Amaç dünya kamuoyunu yanlarına çekmekti. Marsilya toplantısında 1.500.000 Ortodoks Pontuslu Rum'un korunması Anlaşık devletlerden istendi.

Sonunda, bölgede "Türk kıyımının sonunun geldiği" savunuluyor, muhtıralar veriliyordu. Helenizm dostu ünlü Ingiliz tarihçisi Arnold J. Toynbee dahi bu ileri sürülen istatistik ve sınırları "Hayal ürünü" olarak görüyordu. Bu aşırı istekler bölgede huzursuzluklara kaynaklık ettiğinden M. Kemal'in Anadolu'ya gönderilişine önemli ölçüde neden olmuştu.

SAMSUN VE ÇEVRESINDE YAŞANANLAR

Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti'nde sıkıntılı bir dönemin de başlangıcı oldu. Ateşkes hükümleri, işgalciler tarafından sık sık çiğnendiği gibi, uzun yıllar Türklerin egemenliğinde kalmış bulunan azınlıklar da işgalcilerden cesaret bularak kanunsuz eylemlerde bulunmaktan geri durmuyorlardı.

Bu yüzden azınlıkların yaşadıkları bölgelerde sık sık Türklere yönelik saldırgan tutumların sergilendiği görülüyordu. Bu gelişmeler olurken İngilizler, Anadolu'nun bazı bölgelerinde Türklerin, Rum ve Ermenilere yönelik saldırılarda bulundukları iddiasını yürütmekteydiler.

Aynı sıkıntı Samsun ve çevresinde bazı küçük bölgelerde yaşanmakta ancak yapay olarak oluşturulan bu sorunlar kamuoyuna ve müttefiklere büyütülerek yansıtılmaktaydı.

Samsun, strateji bakımından da büyük önem taşıyordu. Karadeniz'in güney kıyılarında, orta Anadolu'ya açılan en rahat kapı şüphesiz Samsun limanı idi. Kuzeyden Anadolu içerilerine sarkmak isteyenler için bu kapı elde bulundurulmalı veya en azından güvenliği sağlanmalıydı. Henüz ne yapacağı bilinmeyen Enver Paşanın, eğer Anadolu'ya geçmeye yeltenirse Samsun yolunu seçmesi ihtimali de İngilizlerce gözden uzak tutulamazdı. (17)

Osmanlı Harbiye nezaretinin 30 Kasım 1918 tarihli şifre telgrafına göre, "Anadolu Kuzey Kıyılarındaki Türk limanlarını ziyaret eden İngiliz ve Fransız harp gemileri, Samsun'da mütareke hükümlerinin henüz uygulanmamış olduğunu ve Hıristiyanları toptan öldürmek için Müslüman ahalinin silahlandırıldığını" bildirmeleri üzerine, İngiliz ve Fransız fevkalade komiserleri şikâyette bulunmuşlardır. Sinop'ta çıkan karışıklık dolayısıyla buraya da iki gemi gönderilmiştir. (18)

9. Ordu kumandanının kanaatince "Itilaf subayları Rum ahalinin sözlerine kapılmaktadırlar. Samsun'da ve Batum'da vapur bekleyen çok sayıda terhis erleri vardır. (19) Ahalinin silahlandırılmış olduğu iddiası, Rum çeteleri tarafından şikayetlerini daha serbest yapabilmek için uydurulmuş bir haberdir. Gizlice silahlandırılmış olan Rum eşkıyası itilaf donanmasının gelmesiyle taşkınlığa başlamışlardır. Musul ve Irak bölgelerinden gelerek Samsun'da toplanan Alman ve Avusturya askerleri de gitmek için gemi beklemektedirler.

Nitekim Samsun’a çıkıldıktan sonar 9. ordu kıtaatı müfettişi Mustafa Kemal Paşa da hükümete yolladığı 22 Mayıs 1919 tarihli raporunda, samsun'a çıktığı günlerde bölgenin asayiş durumunu şu suretle tasvir etmektedir: "Umumi harp seferberliğinin başlarında Samsun livası içinde asker kaçaklarından ve Müslüman, ermeni ve rum unsurlarından bir takım çeteler adi hırsızlık ve katl yaparlardı. Rum ve Ermeni tehciri sırasında bu unsurlardan azılı çeteler siyasi bir mahiyet almış, Rus istilası başlayınca Ruslar tarafından teşvik ve denizden takviye edilmiş, fakat sık kovalama karşında tehlikeli bir hal almamıştı. Rus bozgunundan sonra mütarekeye kadar şikayet devam etmiştir. Mütarekeden sona, Yunanlılık emeli güden bütün Rumlar her yerde şımardılar.

Samsun havalisinde de Pontos hükümetini kurmak için birleştiler. Bütün rum çeteleri bu maksat uğrunda, siyasi bir şekil aldı. Son zamanlarda Samsun havalisindeki Rum nüfusunu arttırmak için Rusya'da ne adar Rum var ise buraya getirilmesine çalışılmıştır. Bugün, Samsun havalisinde 40 kadar Rum çetesi vardır.

Buna karşılık Türk ahali, hükümet tarafından korunamadığından bazı Laz çetelerini Trabzon havalisinden getirterek mal ve namuslarını muhafaza zorunda kalmışlardır bu suretle 13 müslüman çetesi faaliyettedir. Hakiki durum budur. Samsun'da nüfus ekseriyeti Rumlardadır. Bunlar hükümete arşı soğukturlar. Fakat liva içinde ezici çoğunluk Türklerdedir".

Yine Mustafa Kemal Paşanın 25 Haziran 1919 tarihli raporuna göre: "Istanbul'da, Galata'da, Minerva hanının üçüncü ve dördüncü katlarında, Rum muhacir komisyonu gibi aldatıcı bir ad altındaki Kordas yahut Etniki Eterya cemiyetinin bir şuebis de çalışmaktadır. Bu vaziyet Yunanistandan gönderilen çeteleri ve Istanbul'da kaydettiği Rumları, Trakya'ya, Izmir'e ve Karadeniz kıyılarına göndermektedir. Fener patrikhanesi merkez komitesi de, bu cemiyete yardım etmektedir." (20)

İngilizler 9 Mart'ta Samsun'a 200 Asker, bir müfreze de Merzifon'a gönderdiler. Artık olaylar, biri birinin sebebi ve sonucu olarak akıp gidecekti Nitekim, Samsun'a İngiliz askerinin gelmesi ilk tepkisini çok çabuk gösterdi. 17/18 Mart gecesi oradaki Türk birliklerinden makineli tüfek bölüğüne bağlı Hamdi adında bir teğmen askerlerini alarak dağa çıktı.

Teğmen Hamdi olayı, gerçekten Türkiye'nin geleceği açısından dikkate değer bir hadisedir. Bu olay, milliyetçi, memleketçi Türk subay kadrosunun hazır olduğu bir davranışı ifade ediyordu. Ittihatçı bir hareketin başlamasından zaten kuşkulu bulunan İngilizler ve hükümet bu küçük olaydan dolayı daha çok endişeye kapıldılar. Zamanın Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa'nın aşağıdaki sözleri bu endişeyi belirtmektedir.

"Samsun’daki birliklerden bir makineli tüfek bölüğüne mensup Mülazim Hamdi Bey'in bir makineli tüfek ve bir miktar askerle dağa çıkarak Türk çetelere zahir olması işgal kuvvetleri kumandanını büsbütün şüpheye düşürmüştür. Erkânı Harbiyei Umumiye'ye memur olan Itilaf kuvvetlerinin irtibat zabitleri sık sık yanıma gelerek benden bu hususta tafsilat istiyorlardı." (21)

Nihayet, İngilizlerin tahrikiyle Türk makamlarının dikkati de Samsun bölgesine çevrilmiş oluyordu.
Bölgedeki asayişsizlik ve Türk halkın Rumlara karşı silahlandırıldığı hakkında İngiliz Yüksek Komiserliğinin ve Karadeniz Ordusu Başkumandanlığının bitip tükenmeyen ve son günlerde artan şikayetlerini önlemek gerekiyordu.

Bunun için tek çıkar yol, olağanüstü yetkilerle, muktedir ve güvenilir bir kumandanı Samsun'a göndermekti. (22)

Bu sıralarda Türk Genelkurmayı, muhtemel tehlikelere karşı orduyu hazır hale getirmek için plan hazırlamakta ve bu maksatla Ordu Müfettişlikleri kurulmasını düşünmekte idi.

Kaldırılan ordu Kumandanlıklarının yerini dolduracak olan bu Müfettişlikler, normal olarak talim ve terbiye ile uğraşmaktan başka, ötede beride dağınık bulunan silah ve cephaneyi depolarda toplayacak ve bölgelerinde asayiş ve inzibat sağlayacaklardı.
İngiliz Kumandanlığı Kurmayı ile bu hususta anlaşmaya varılmıştı. (23)

O halde Samsun'a gönderilecek kumandan bir ordu müfettişi olabilirdi. Hükümetin, İngiliz şikayetlerini önleme çabası ile Genel Kurmayın ordu Müfettişlikleri kurma yolundaki çalışmaları böylece, şekil ve zaman bakımından birbirine uygun düşmüştü.

Mustafa Kemal'e verilen görev Necip Fazıl'ın, Abdurrahman Dilipak'ın, Kadir Mısırlıoğlu'nun Vehbi Vakkasoğlu'nun, Mevlanazade Rıfat'ın dediği gibi Milli Mücadeleyi başlatması için değil, Mustafa Kemal Paşa gibi hatasız ve başarılı bir komutan vasıtasıyla Anadolu da Saltanatı ve İstanbul Hükümetini İngilizlere karşı zor duruma sokacak bir kargaşanın veya milli bir faaliyetin başlamasına engel olmaktı.

Biraz daha açmak gerekirse Atatürk’e verilen görev "Pontusçuları veya bölgede yıkıcı faaliyetlerde bulunanları sindirmek veya bertaraf etmek değil, Türklere karşı yapılan alçakça saldırılara karşı Türklerin direnişe geçmesini önlemek, Türkleri sindirmek, böylece İngilizlerin bu konuda hükümete baskı yapmalarını önlemek içindi."

Değerli Arkadaşlarım,
Bilgiselimize devam ediyoruz bir sonraki bölümde Atatürk'ün Samsun'a neden Gönderildiğini anlatacağız.
Sizlerden istirhamım Okuyunuz RT+RT+RT okutunuz..
Bilgi en büyük güçtür..
Read 4 tweets
Apr 23
1- TÜM DEĞERLİ ARKADAŞLARIMIZIN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN

Değerli Arkadaşlarım,
104 yıl önce bu gün, 23 Nisan 1920'de Ankara’da Ulusal bir coşku ve kükreyişle Tam Bağımsızlık meşalesi yakılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu.

Bilindiği gibi, geniş bir tanım ile Atatürkçülük anlayışımız “Türk Ulusunun tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devletin Ulus egemenliği esasına dayandırılması, aklın ve bilimin rehberliğinde çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılması amacı ile esasları Atatürk tarafından bizlere Ulusal çıkar ve hedef olarak gösterilen fikir ve ilkelerin bütünüdür.”

EGEMENLİK TÜRK MİLLETİNE AİTTİR PAYLAŞILMAZ?

Değerli Arkadaşlarım,
Egemenlik kavramı, hakimiyet sözcüğü ile eş anlamlıdır. Egemenlik; hükmeden, buyuran, buyruğunu yürütebilen üstün bir gücü ifade eder. Kendisinden daha üstün bir başka gücün varlığını kabul etmemek, egemenliğin özünde vardır.

Egemen bir güç kendi yetki alanında herhangi bir üst otoriteye bağlı ve bağımlı olmayan güç demektir.

Egemenlik Ulusal bağımsızlıkla sürdürülebilir. Egemenlik içeride ve dışarıda birileriyle paylaşılamaz ve kesinlikle devredilemez.

Bayrak, devletin dili, eğitim dili, vergi toplama, yargı yetkisi ve ordu besleme, İçeride veya dışarıda her türlü ulusal çıkarlarımız Ulusal egemenliğimizin korumak zorunda olduğumuz ilkeleridir.

TAM BAĞIMSIZ ULUS DEVLETİMİZİ YENİDEN TESİS EDECEĞİZ.

Değerli Arkadaşlarım,
Avrupa Birliği istiyor veya ABD istiyor diye sözde bir milliyetçilik görüntüsü altında “Pancar Ekemez, Tütün dikemez” yasaları çıkarır, “ABD ve AB istiyor” diye 30 yıldır halkı inim inim inletirseniz Ulus egemenliğinden söz edemezsiniz

2000 yılında “20 milyon köylüyü ve çiftçiye şehirlere yerleştireceğim” diye taahhüt verir Son 22 yıldır üretim yerine ithalat zenginleri türetir, 3 dolara aldığı eti 500-800 liraya Tüketiciye yedirir, tarım ve hayvancığı öldürürseniz bu gün olduğu gibi köylerde toprakları ekecek çiftçi kalmaz!

Milyonlarca yabancıyı Sigortasız çalıştırırsanız, Hem Türk halkını açlığa ve sefalete mahkum edersiniz hem SGK’yı çökertirsiniz hem de emekliye yatırdığı primlerin karşılığı olan haklarını veremezsiniz!

Türk Milleti her konuda tersine yapılan işler ile çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalmış durumdadır.

Çözüm Tam Bağımsız Ulus Devletimizin Çağdaş esaslara göre yeniden tesis edilmesi tıpkı Cumhuriyetin ilk 15 yılında olduğu gibi Türk Milletinin köylüsünden şehirlisine topyekün zenginleştirilmesidir.Image
Image
Image
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ, TÜRK MİLLETİNİN "TAM BAĞIMSIZLIĞI" VE "ULUSAL EGEMENLİĞİ" ESASINA GÖRE KURULMUŞTUR.

Değerli Arkadaşlarım,
Türk devletinin güçlü, Türk milletinin mesut ve müreffeh olduğu bir kuruluş esasını öngören Atatürk’e göre, Türk Devleti’nin dayandığı iki ana esas vardır. Bunlar

1-Tam bağımsızlık
2- Kayıtsız şartsız Ulusal egemenliktir.

Atatürk, Tam bağımsızlığı, “siyasî, malî, ekonomik, adlî, askerî, kültürel, kısaca her hususta bağımsızlık ve serbestlik” olarak tanımlamaktadır. (Ne yazık ki bu gün ne siyasi ne mali ne askeri ne diğer alanlarda tam bağımsızlığımızdan söz edilemeyeceği gibi, işbirlikçi, gayrı Türk, gayrı milli yöneticiler vasıtasıyla içeriden ve dışarıdan kuşatılmış vaziyetteyiz.)

“Ulus” ve “egemenlik” sözcüklerinin birleşmesinden oluşan “Ulusal Egemenlik” ise Milletin/ Ulusun egemenliği demektir.
Ulusal Egemenlikte Milletin sahip bulunduğu devletin üstünde hiçbir yabancı gücün etkisi olmadığı gibi Milletin/Ulusun üstünde hiçbir sınıf, zümre veya kişiye ayrıcalık tanınamaz; Ulusun üstünde başka bir irade ve herhangi bir güç yoktur.

Ulusal egemenliğe dayalı yönetimler; "ulusun kendi haklarına sahip çıkması ve kendi iradesine dayalı bir yönetimi olması" anlamına gelir.

Değerli Arkadaşlarım,
Millet/Ulus, yurttaşlardan oluşur. Cumhuriyet, yurttaşların/Vatandaşların yasalar önünde eşitliğini esas alır.

Ulusal egemenlik; diğer yönleri yanında, kendi kaderini eline alış, kendi geleceğini belirleyiş Ulus iradesinin üzerinde hiçbir güç ve otorite tanımayıştır.

Ulusal egemenlik, bir günde hayata geçmemiştir. Savaşın ve Türk devriminin eseridir.

Ulusal Egemenlik, Cumhuriyet öncesindeki Osmanlı birikiminin, Tanzimat’ın, Birinci ve İkinci Meşrutiyet’in zengin deneyimine rağmen kolay kazanılmamıştır.

Ulusal Egemenliğimizin tesisi Atatürk’ün dehasının, özverili önderliğinin, kararlılığının ve kahramanlığıyla örgütlediği Kurtuluş Savaşı’nın eseridir..Image
Image
Image
3-KURTULUŞ SAVAŞI TÜRK MİLLETİ DIŞINDA BAŞKA MİLLETLER YARATMAK VEYA ÇOK ORTAKLI DEVLET KURULMASI İÇİN YAPILMAMIŞTIR.

Değerli Arkadaşlarım,
Bir milletin Ulusal Egemenliğini anlayabilmesi ve onu güvenle koruyabilmesi, Cumhuriyetçi, vatansever, Atatürkçü Gençliğe hitabenin idrakinde 20'sinden 80'ine ruhu genç olanlarla mümkün olacaktır.

Ulusal Egemenlik, her türlü ulusal meselede manipüle edilerek ulus aleyhine karar alan zayıf kişiler veya mankurtlaştırılarak belleksiz köleler haline getirilmiş beyinlerle sağlanamaz.

Tüm vatanseverler sürekli uyanıklık içinde bulunarak Ulusal Egemenliğimize, vatanımıza kastetmek isteyenlere karşı anında refleks gösterebilmelidir.

Her birimiz bu vatan savunmasında, özel niteliklere sahip, sürekli kendini geliştiren, yenileyen, mümkün olduğunca eğitim seviyesini yukarı taşıyan, vatanı için gerektiğinde gözünü kırpmadan ölmeye hazır vatansever, aktif güçler olarak her daim hazır olmalıyız.

Eğer bu uyanıklık içerisinde olamazsak Ulusal egemenliğimizi koruyamaz vatan topraklarına tutunamayız.

Değerli Arkadaşlarım,
Bir milletin siyasal eğitiminde, sosyal eğitiminde, vatan sevgisinde noksan varsa, öyle bir millet egemenliğini elinde tutamaz. Bu bakımdan millî egemenliği yaşatma hususunda Türk gençliğinin çağın gereklerine göre en üstün nitelikte ve derin bir vatan sevgisiyle yetiştirilmesi gereklidir.Image
Image
Image
Read 6 tweets
Nov 12, 2023
1- MUSTAFA ATMACA DENİLEN MECZUP VATAN HAİNİDİR.
ATATÜRK’E VE CUMHURİYETİMİZE SAVAŞ AÇMIŞ NE KADAR HAİN VARSA AYAĞINI DENK ALMALIDIR.
İHANET İSTER DİN MASKESİYLE İSTER ETNİK MASKEYLE GELSİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ BU İHANETİ YERLE BİR EDECEK GÜÇTEDİR.

TÜM HAİNLERE TARİHİ GERÇEKLERLE CEVAP VERDİĞİMİZ OKUYUNUZ RT+ RT+ RT OKUTUNUZ

Değerli Arkadaşlarım,
Üçler Döner’in sahibi "Hacı Dönerci" lakaplı çukur yaratık, "Laik köpekler yüzünden Yemen’i Filistin topraklarını kaybettik." dediği için tutuklandı.
AKP trolleri ve Türk Atatürk Cumhuriyet düşmanı hainler #MustafaAtmacaYalnizDeğildir tagı açmışlar.
“Filistin’i Atatürk’ün ve Cumhuriyet yönetiminin verdiği” iftirasını utanmadan haykırıyorlar.

Üstelik bunu İslam Dini maskesiyle yapıyorlar..

Halbuki Yemen 1905’de Filistin ise Osmanlı Devleti tarafından imzalanan Mondros mütarekesi öncesi kaybedilmişti. Bu kaybın Cumhuriyet yönetimi ile hiç bir ilgi ve alakası yoktu.

Ayrıca, Mustafa Kemal, Filistinliler başta tüm Arapların ihanetine, İngilizlerin sayıları 400.000’i bulan dönemin en modern silahları ile donatılmış ordusuna, 2 yıldır hiçbir zsilah ve mühimmat desteği olmamasına, birlikte savaştıkları diğer orduların dağılmasına rağmen başında bulunduğu 7 Ordu ile arada bir düşman kuvvetlerine saldırarak ele geçirdiği mühimmat ve silahlarla çekirge yiyerek savaşa devam ederken, Osmanlı hükümeti Harekatı yürüten Yıldırım Ordular gurubu başkomutanı Liman Von Sanders'in başkanlığında Adana'ya çekilmelerini emretmiş böylece kuvvetler Adana'ya çekilmiş Mustafa Kemal Paşa bu sebeple Adana'ya gelmiş Osmanlı Hükümeti başarılarından dolayı Mustafa Kemal Paşayı Yıldırım Orduları Başkomutanı tayin etmiştir.

Osmanlı Sarayı bu arada Mondros Mütarekesini imzalamış Türklere küçük bir toprak parçası bırakılmıştı.

1918 yılında yaşanmış ve tarihte yerini almış acı olaylar ile 5 yıl sonra 1923 yılında bu günkü sahip bulunduğumuz vatan topraklarını geri alarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletini sorumlu tutarak ve en çirkin sözlerle iftira atmak İslamcı geçinen hainlere yakışan bir durumdur. +


Image
Image
Image
2- MONDROS TÜRKLERİN İDAM FERMANIDIR
Halbuki Daha yeni Yıldırım Orduları Komutanı tayin edilen Mustafa Kemal Paşa Montros mütarekesi metninin eline geçtiği 2 Kasım gününden itibaren Saraya karşı direnişe geçmiş "Bu mütarekenin Türklerin idam fermanı olduğunu bu sebeple kabul edilmesinin mümkün olmadığını” söylemiş, Görevde kaldığı 10 gün boyunca Saray ile sürekli yazışarak “Mütareke maddeleri üzerindeki itirazlarını ve sebebiyet vereceği zararları” dile getirmiş, daha değişik bir ifadeyle iptalini istemiştir.
(Prof. Dr. Rıza Selahi Sonyel’in kitaplarında yazışmaların tarih, saat, sayı, arşiv kayıtları ve tüm tafsilatlarıyla Devlet kayıtlarından alıntılar halinde bulunmaktadır)

MUSTAFA KEMAL VE DRENİŞ ÖRGÜTLENMESİ

Dönemin girdiği büyük savaşlardan zaferle çıkmış fikirleriyle duruşuyla en saygın ve güçlü paşası konumunda bulunan Mustafa Kemal'in bu direnişi Osmanlı Hükümetinde tartışmalara ve hükumet değişimine sebep olmuş, Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal Paşa Mondros mütareke metnini tanımayarak İngilizleri bulundukları yere mıhlamış “Tarsus, Adana, Antep Urfa başta tüm Güney illerimizde silahları teslim etmeyerek askeri kuvvetleri ve silahları ileride yapılacak bir kurtuluş hareketi için gizli bölgelere kaydırmayı başarmıştır.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk görevde kaldığı bu on gün içerisinde Saniyeleri bile dikkatli kullanmış “Urfa'dan Tarsus'a kadar tüm Güney illerimizin ileri gelenleri ile toplantı yaparak Adana, Antep Urfa Tarsus gibi il ve ilçelerimizde ileride yapılacak direnişlerin başkanlarını ve direniş şekillerini ve bölgeye aktarılacak silahları örgütlemiştir.” (Bu konuda çalışmalar yayınladık daha ayrıntılı olarak tekrar yayınlarız)+

Image
Image
3- GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

13 Kasım 1918'de, İtilaf devletleri, savaş gemilerinden kurulan büyük bir filo Çanakkale Boğazı'nı geçerek İstanbul'a girmiştir. Amiral Caltrope buraya çıkacak İtilaf askeri kuvvetlerinin Rusya'ya gönderileceğini bildirmiş ise de İstanbul resmen olmasa da fiilen işgal edilmiş, Osmanlı Hükümeti'ne ait birçok resmi ve özel binalara el konulmuştu.

Mustafa Kemal’in telgraf üzerinden sürdürdüğü direniş ve kısmen ikna ettiği Ali Rıza Paşa ve hükümetinin görevden alınması üzerine, 10 Kasım 1918 günü kendisi de görevden alınarak trenle İstanbul'a hareket etmek durumunda kalmıştır. Haydar Paşa rıhtımına ayak basınca, 62 düşman gemisinin zafer bayraklarını açarak İstanbul limanına girdiğini görmüştür.

Bütün sahiller Rumlar'ın, Yahudiler'in, Levantenler'in sarhoş çığlıkları ile inlemektedir. Mustafa Kemâl büyük bir üzüntü içerisinde gemileri ve zafer çığlıklarını izler.. Sonra kaşları çatılır... Yüzünde gergin ve kararlı bir ifade belirir. Arkadaşlarına dönerek "Geldikleri gibi giderler" der.

Mustafa Kemâl, Mondros mütarekesinin imzalanmasından bu yana uyumadan sürdürdüğü direniş hareketleri sebebiyle yorgun ve Mütarekenin neticeleri ile ilgili öngörüleri sebebiyle çok üzgün bir halde Beyoğlu'ndaki sanki Bizans'ı yeniden fethediyormuşçasına çılgınlık yapan Rumlar'ın ve Levantenler'in arasından geçerek Perapalas'a gelir.

"TÜRK MİLLETİ HAYSİYETİNİ ŞEREFİNİ TÜM DÜNYAYA TANITTI" Atatürk
Çanakkale Kahramanına göre artık güvenilmesi gereken Padişah değil, Türk milletidir. Osmanlı gibi pek çok imparatorluk kurmuş Türk Milleti’nin tekrar sahneye çıkması gereklidir. Nitekim daha sonra büyük önder şunları söylüyordu; "Düşmanlarımız, aynı zamanda Osmanlı Devleti'yle beraber Türk Milleti’nin de mahvolduğunu zannetti. İşte bunda çok aldanıyordu. Osmanlı Devleti gibi çok devlet kurmuş olan Türk Milleti mahvolamazdı. Ve mahvolmamıştı. Bilâkis hayatına vurulan darbelerden harici ve dahili düşmanların acı darbelerinden birdenbire bütün teyakkuzların bütün intibahlarını takındı. Hayatını, şerefini kurtarmak için kemâl-i şerefle başını kaldırdı. Ve müttehiden ve müsteniden (birlik ve dayanışma içinde) ortaya atıldı." (1923’te İzmir’de I. İktisat Kongresini açarken yaptığı konuşma)

Mütarekenin uygulanmasını sağlama sorumluluğu, tek başına İngiltere krallık Hükümetine ait olacaktır. Bu maksatla gerekli görülecek böyle bir askeri hareketin yürütülmesine İngiltere, müttefiklerine sormaksızın her zaman yetkilidir. (Karşımızda küçük bir Yunun kuvveti vardı diyen vatan hainleri iyi okusun)
İstanbul'a "Bir imparator gibi giren Fransız generali D'Esperey" en üst komutan gibi görünebilir Gerçekte duruma egemen olan General Milne'dir. Milne, daha başında bağımsız davranma emrini almıştır.
Bunun yarattığı sürtüşmeler karşısında Lloyd George, 15 Eylül 1919'da Claemencu'ya "İstanbul’da bir Fransız komutanın bulunmasının, İngiltere'nin İslâm dünyasındaki nüfuz ve onuruna vurulan bir darbe olacağı"nı yazmış ve bunu Fransa'ya kabul ettirmiştir.+



Image
Image
Image
Image
Read 6 tweets
Feb 26, 2023
AHBAP Derneği’ne 46 milyon lira karşılığında çadır sattığın ortaya çıkan Kızılay Depremin ilk günü Türk eczacılar birliğine adedi 160.000.-TL'den çadır satıyor!
Kızılay'ın 12 şirketi, 12 genel müdürü var. Ve 12 CEO ve 12 CEO yardımcısı var.
Maaşlarsa uçuyor!
Tam bir çiftlik.
Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık’ın öğretmeni Prof. Dr. Rukiye Nurten Ömeroğlu sosyal medya hesabından “utanıyorum” diyerek tepki gösterdi.
Halk en kazların başında çığlık atar yardım bekler çocuklarımız açıkta titrer milletçe Kızılay nerede diye haykırırken,
Kızılay depremin 3. gününde yani 9 şubatta tüzük değişikliği yaparak, kendisine altın gümüş ve borsaya yatırım yapma hakkı tanımış!
Başka söze gerek var mı?
Read 18 tweets
Jan 26, 2023
1-TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR
BU VATAN TÜRK VATANIDIR. TOPRAĞIN KARA BAĞRINDA YATANLAR TÜRKLERDİR. BU VATANIN SAHİBİ TÜRKLERDİR. ELBETTE Kİ BU VATANDA SADECE TÜRK FİKRİ, TÜRK ÜLKÜSÜ, TÜRK DAVASI HÂKİM OLACAKTIR.
OKUYUNUZ OKUTUNUZ
2- TÜRK, ATATÜRK, CUMHURİYET DÜŞMANLIĞINA KARŞI 23 VATANSEVER SİVİL TOPLUM KURULUŞU VE TÜM VATANSEVERLER 28 OCAK 2023 SAAT 11’DE ANKARA ULUS ATATÜRK HEYKELİNİN ÖNÜNDE BİR ARAYA GELİYORUZ
3- TÜRK, ATATÜRK, CUMHURİYET DÜŞMANI İŞBİRLİKÇİLERİN ÜLKEMİZİ PARÇALAMAK VE "TÜRKLERDEN ARINMIŞ BİR ANADOLU"YÖNÜNDEKİ FAALİYETLERİNE KARŞI ÜLKÜCÜ, DEVRİMCİ, TÜRKÇÜ, ATATÜRKÇÜ VD TÜM VATANSEVERLER, 28 OCAK GÜNÜ ULUS ATATÜRK HEYKELİ ÖNÜNDE VATAN İÇİN EL ELE VERİYORUZ.
Read 175 tweets
Jan 25, 2023
Atatürkçü, Türkçü, vatansever, aydın bir bilim adamı, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Doç. Dr. Sinan Ateş suikastle katledilmiş, bunun hesabını sorması gereken @dbdevletbahceli eliyle MHP sessizliğe bürünüyor!
Soran "Ajan Provakatör" ilan ediliyor!
Sinan'ımızın hesabını soracağız! ImageImage
ADI SİNAN ATEŞ CİNAYETİYLE ANILAN MİLLETVEKİLLERİ VE OCAK YÖNETİCİLERİ İSTİFA EDEREK YARGI VE HALK NAZARINDA KENDİSİNE YÖNELEN SORULARI CEVAPLAMAK ZORUNDADIR!
BU İŞİN ARKASINDA VEYA İÇİNDE HER KİM VARSA HESAP VERMEKTEN KAÇAMAYACAKTIR!
Edip Semih Yalçın,İzzet Ulvi Yönter,Olcay Klavuz,
Ahmet Yiğit Yıldırım başta haklarında ki iddialar ayyuka çıkmış partililer ve Ocak yöneticileri görevlerinden istifa ederek yargı ve halk nazarında suçsuzluklarını kanıtlayarak MHP'nin daha fazla zarar görmesini önlemelidirler!
Read 4 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(