90’lar mafya, fakirlik, terör, faili meçhuller ve sömürge ile yıkılmış bir enkazın olduğu karanlık bir dönemdi. Menenjit gibi onlarca salgın hastalığın yıllarıydı. TV'lerde erotik şovlar, ezoterik şarlatanlıklar ve aptallığın yüceltildiği soru sotanlarınsa ölü bulunduğu yıllardı.
11 yıl da 10 hükümet kuruldu(1991-2002)
ANASOL-D, ANASOL-M ve Ecevit azınlık hükümeti zamanında 22 banka hortumlandı ve battı.
Sadece hortumlanan bankaların halka faturası 65 milyar dolardı.
90’larda hükümetler 10 yılda halkın 137 milyar dolarını batılı bankalara peşkeş çekti.
90'lar insanların doğrudan açlığa bağlı sebeplerle hasta olduğu, menenjit ve bir çok salgın hastalığın insanları zihinsel, görme ve duyma engelli bıraktığı yıllardı.
Hergün cambaza bak yapar; İrtica geliyor kork, yunan geliyor kork, kürtler geliyor kork, kork ve sus yıllarıydı.
15 yıl boyunca dört ayda bir hal ilan edilirdi. Ohal valileri vardı. PKK ve Hükümetler el ele verip 3 bin 428, yerleşim yerini yok ettiler. Onbinlerce insan aynı Esed'in Suriyelileri sürdüğü gibi sürüldü yılların kutsanması, özlenmesi akıl hastalığının ötesinde hainlik olur.
90'lar denilen yıllar içinde her yıl ortalama 5 bin sivil ölürdü. O dönemlerde 11.200 asker ve polis şehit edildi.
5.900 sivil insan vurularak öldü. Üç buçuk pop şarkısı nakaratıyla kanlı katliam gecelerini temizlemeye çalışmak ihanettir.
90'lar Suikas cehennemiydi.
TBMM Suikast /Faili Meçhul komisyonu vardı.
1995 - 908 faili meçhul suikast
1999 - 1736 meçhul suikast dosyası birikti.
Evinde, arabasında, uykuda, ameliyatta, alışverişte vuruluyordu insanlar.
Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Bahriye Uçuk 90'larda vuruldu.
90’lar lar karanlık bir çağ gibiydi. Mit Müsteşar Yrd. Hiram Abbas arabasında kurşunlanıyordu. Emniyet Müdürleri, Valiler suikastle şehit ediliyordu.
O sırada, askeri vesayet, yargı vesayeti, IMF, medya vesayeti, sermaye vesayeti, yabancı şirketler yağmalıyordu ülkeyi.
90'lar Domuz bağları ve mezarlık evler cehennemiydi. 90 larda ceza evleri örgütler tarafından parsellenmiş terör eğitimi verilen kamplar gibiydi. Mafyanın terördün elinden aldığı cemevlerine hükümet "en azından terörden kurtuldu" diyordu.
Zamanında darbeci hainlerin hızlıca asmak için kurdukları mahkemelerin DGM’lerin yıllarıydı 90'lar.
Cumhuriyet aleyhine suçlar diye yazılırdı ama
hakimlerin keyfine göre insalar "mahallemizde su yok" dedi diye, "Allahuekber" dedi diye Kürtçe konuştu diye ceza alırlardı.
90'larda kanun yoktu, savunma yoktu, CHP'lilerin atadığı yargıtayın CHP tarafından atanmış ceza hakimlerinin keyfi vardı.
Hücererde işkenceler, ilaçlar, deliren insanlar. Çocuklar müebbetle yargılanırken medya ne yapıyordu?
O günlerde medya beyaz balina Aydın'ı, Yasemin Evcim'in erotik gece şovlarını, dansözleri gösteriyor "Rakının kitabını yazan adam" diye ayaşların alkol eğitimi verdiği programları yayınlıyordu.
90 larda bebekler hastenelerde senetle doğardı rehin kalırladı "ya karın ya çocuğun" diyordu hasteneler. 3. çocuğu olana "köpek gibi doğuyorlar" manşetleri atılırdı. Mahalleleri köyleri dolaşır zorla doğum engelleyici müdahaleler yapılırdı.
90 larda bıçak parasız ameliyat yoktu.
90 larda istanbulun adı mega köyü.
90 larda bir caddeye çakıl döküp giden belediyeler vardı.Mahlelere tankerle su gelirdi.
90 larda su tankeri önünde insanlar kavga eder birbirini öldürür gazeteler "sıraya girmeyi bilmeyen cahiller" diye yazardı.
90'larda Istanbul baştan sonra çamurdu. Zehirli hava, ve kanalizasyon akan sokaklardan bulaşan hastalıklar vardı.
Çöp patlayıp insanlar öldü diye "ne işi vardı orada" dediler.
O sırada 90'ların duayen gazetecileri; maymun Çarli, Allah diyen aslan, konuşan eşek haberleri yapıyordu
90'larda başbakanlar Avrupa başkentlerini dolaşıp memur maaşı ödemek için para dileniyordu.
Kemal derviş hepi topu 1 milyar dolar parayla gelecek diye başbakan önünü ilikleyerek karşıladı.
Kemal Derviş bir çanta para bütün Türkiye’yi gasp etti,
90 larda gecelik faiz 7500'dü.
90 larda verem savaş dispanserleri vardı.
Gökten salgın hastalık yağıyordu, menenjitler, kabakulaktan, kızamıklardan ya ölüyordu çocuklar ya da engelli kalıyordu.
Ana akım medya "sizde doğurmayın" diyordu
90'lar güzellemesi aptal oyalamaktan başka bir şey değil.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Muhalefet siyasetçilerinde hakim bir ahlak var. Gerçek mağdurlar yerine sürekli yalan söyleyenleri kürsüye çıkartıp yalan söyleyenler üzerinden siyaset üretiyorlar. Türkiye'de işi ters gitmiş, mağdur olmuş bir ihtiyaç sahibi insan mı hırlamıyorlar?
Neden böyle yapıyorlar?
Sayın Akşener ve Sayın Kılıçdaroğlu bu şekilde yalancı şahitler üzerinden siyaset yaptıkları için bu meseleye "basın ekibi hatası" olarak bakmak yerine; strateji takip ederek bir plana matuf hareket ettiklerini kabul etmeli ve onları bu şekilde tahlil etmeliyiz.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 23.04.2022 Cumartesi günü elektriği kesik olduğu iddia edilen bir aileyi ziyaret ediyor. CHP yayın organı ANKA tarafından servis edilen haber CHP'nin yandaş medyası tarafından gerçekmiş gibi yayınlanarak propaganda yapılıyor.
Akaryakıt, doğalgaz ve elektriğe zam geldi.
3 Kasım 2021 tarihinde yapılan açıklamalarda zamların 2022 Ocak ayında olacağı haberlerde yazıyor.
Sürpriz olmuş gibi yaparsak buna numara yapmak denir. Sosyal medya numara yapar, yapsın!
Bu zamlarla ilgili bir kaç çeşit pozisyon var.
1- Troller:
“Cumhurbaşkanı mesajı RT etme, başka bir şey yazma, PKK haberi yapma, sadece zam konuş, zam konuşmak yetmez küfret, beddua et” diye işini yapan üç beş dolara kiralanmış itler.
Taş atınca kaçıyorlar. Önemsizler.
2- Çakallar:
Avam yardakçılığı. Yani bugünki adıyla popülizm. Zam haberi üzerinden güya ortadan etkileşim toplama telaşında olanlar. Canım benim. Onlar kendini hemen belli eder zaten. Böyle oldukları için çok etkileşimli ama sıfır etkili mesajları oluyor. Yapsınlar.
Yalan söylüyorlar.
Hayatları yalan. Dolandırıcı serseri bunlar.
"Kızlı erkekli gezemiyoruz" diye numaradan kendini yere atıp salya sümük ağlıyorlar. üç beş kuruş alınca koşarak kaçıp öbür sokakta "rakı içemiyoruz" diye ağlayorlar.
Kolpacı sokak serserileri.
Çanakkale'de cinsel istismar ve tehdit suçlarından 2009 tarihli sicili olan biri. Sürekli izin alan, sürekli rapor veren, okula gelince de hadi geziye çıkalım diyen şamatacı.
Çocukları topluyor, liste dışından isimler alıyor Belgrad ormanına gidiyorlar.
Öğretmen değil ortamın serserisi gibi. Nereye gittikleri belli belli değil. Kimler geliyor belli değil. Çocukların bazılarını ormanda bırakıyor. Aileler çocuklarını ormandan alıp okulu arayıp şikayetçi oluyorlar.
Hikaye bu. Hep böyleler.
Sadece Dolar kuru üzerinden ekonomimin battığına hükmetmek rüzgara göre ezber tekrar etmek olmuyor mu?
Evet dolarla alınan petrol ya da diğer ithal hamdedelerin fiyatı artıyor ve artacak.
Ama bu bir dalgalanma.
-Anlatıldığı kadar kötü olsaydı BİST çökerdi ama yükseldi.
-Anlatıldığı kadar kötü olsaydı ihracat rakamları böyle gelmezdi.
-Anlatıldığı kadar kötü olsaydı
44 Avrupa ülkesi arasında en çok ve en lüks otomobil satılan ülke Türkiye olmazdı.
-Anlatıldığı kadar kötü olsaydı kamu maliyesi en ufak bir aksama olmadan sürmezdi.
-Anlatıldığı kadar kötü olsaydı merkez bankasının döviz rezervleri artmazdı.
-Anlatıldığı kadar kötü olsaydı sosyal yardımlar hiç gecikmeden üstelik artarak bu şekilde devam edemezdi.
-Anlatıldığı kadar kötü olsaydı sanayiciye, yatırımcıya bu kadar yüksek kredi dağıtılamazdı.
Bazı medya patronları 28 Şubat sürecinden kalan alışkanlıkla siyasilere karakter suikastı yapmaya devam ediyor. Son olay Bismil’den.
Olayın mağduru AK Parti Bismil İlçe Başkanı Veysel Yağmur. Azmettirici TV100 ve Habertürk’ün patronları. Baş tetikçi ise malum Fatih Altaylı.
Diyarbakır’da AK Parti Bismil İlçe Başkanı Veysel Yağmur’un “HDP İlçe binası açılışına katıldığı”na dair haberler yalan çıktığı belgelenmişti.
Asparagas haberlerde yer alan etkinliğin, bir eczane açılışı olduğu, açılışa ilin ileri gelenlerinin katıldığı netleşmişti.
Taraflarca söz konusu haber yalanlanmasına rağmen Habertürk Yazarı Fatih Altaylı, bugün köşesinde aynı yalanı cumhur ittifakını ve ilçe başkanını hedef alarak sürdürdü. Altaylı'yı, Habertürk'te yer alan bir başka haber yalanladı. Haber ise kısa süre sonra yayından kaldırıldı.
Her meselde “Türkiye’yi nasıl yakarız” diye dolanan kundakçılara dikkat etmeliyiz.
“Cemevine saldırı oldu” diye kendini yere atıp numara yapan bu yalancılar yüzünden her ayrıntıyı yazmak zorundayız. Bunlar kundakçı, bunlar kardeşliği hedef alan bölücüler.
Meselenin aslı şöyle:
Cemevinin camlarını kırıp içeri giren iki genç alevi. Bildikleri adrese gelmişler.
Cemevi dedesi iki genci de ailelerini de tanıyor. O sebeple karakola şikayetçi olmuyor.
Camı kırıp içeri girenler Cemevine yakınında oturuyorlar.
Bu gençler cemevinin bahçesine gelip içiyorlar. Sarhoş olunca uyumak için camı kırıp içeri giriyorlar.
Mahalleli bunları tanıyor. Uyuşturucu madde bulundurma ve kasten yaralama suçlarından sabıkaları olan herkesin tanıyıp bildiği kişiler.