Anadolunun yalınayak perişan haldeki çocuklarına karşı kürkün içinde cigara keyfi yaparken.
Bu karede ise etkileyici ayakkabıları ile Anadolu çocuguna "şefkat!" gösterisi.
Saçma sapan bir hoter uğruna kıyılan canlar.
(Temsili)
Kemalin lüks yatı, Ertuğrul'un bacasında düşen kurumlar M. Kemal'in üstünü kirletince, yeni bir yat almaya karar verilir. Şubat 1938'de T.C hükümeti tarafından 1.2M $ (Günümü değeri 52M $ civarıdır) karşılığında, halkın süpürge tohumu yemesine bakılmaksızın alındı.
M. Kemal akıllı adammış ki o sefalet için de masraflardan tasarruf edip iş bankasına ortak da oluvermiş. Yatlar, köşkler, saraylar, aylık 1600 reşat altını da cabası. Ne ata ama değil mi.
Evet yaaa!..
İsraf olmasın diye gittiği her yerde bu barakalarda kalması da takdire şayan(!). Dolmabahçe, Beylerbeyi, Yıldız Sarayları ve daha cabası...
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Yusuf (as) 'ın, Mısır Kral'ının yanında görev alması.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde parlamentoya girmenin ve bu şekilde İslam'ı hâkim kılmanın küfür olmayacağına dair delili olarak getirelen iddia.
İlimlerini tağutların saltanatını koruma adına harcayan ehli okusun.
1) Allah'a (cc) Hamd. Resülüne salat ve selam olsun.
Bismillah.
Allah nasip ederse bugün demokratların parlemantoya girmeleri ve bu yolla islamı hakim kılmak veya şerait getirmek için bunu bir araç olarak kullandıkları iddialarını çürüteceğiz.
2) Kuran-ı Kerim'de Yusuf Suresi'nde ayrıntılı bir şekilde Yusuf (as)'ın kıssası anlatılmıştır.
Öncelikle bu floodu okumadan meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için Yusuf Suresi'nin okunmasını daha sonra bu yazının okunmasını tavsiye ediyorum.
Allah'ın dışında hüküm koyma, teşri yapma yetkisini bir partiye, bir şahsa veya parlemontaya verenlerin durumu nedir?
Delilleri ile oy kullanma meselesi.
👇👇👇
1) Allah’a Hamd, Resülü'ne salât ve selam olsun.
Bismillah..
Bugün ki konumuz, Rey/Oy kullanma meselesidir. Davetçilerin sıklıkla karşılaştığı bir durum, insanlara oy kullanmanın şirk olduğunu anlattığımız ve ayetleri tebliğ ettiğimiz halde inkar etmeleri ve yalanlamalarıdır.
2) Öncelikle şunu belirtmek isterim ki;
-Oy meselesinin küfründe, yani kişiyi İslam dininden çıkarması konusunda hiç bir kapalılığa yer kalmayacak şekilde açıktır. Bu konuda bir çok ayeti delil olarak zikredebiliriz.
De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Gelin sizinle bizim aramızda ortak bir kelimede buluşalım: Yalnızca Allah’a ibadet edelim, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayalım, (Allah’ı bırakıp da) birbirimizi Allah’ın dışında rabler edinmeyelim.
” Şayet yüz çevirirlerse deyin ki: “Şahit olun ki biz Müslimlerdeniz/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardanız.”
Ömer, yaralandıktan hemen sonra Abdurrahman b. Avf’ın elini tutup namaz için öne geçirdi. Abdurrahman (ra) cemaate namazı kısa bir şekilde kıldırıp tamamlattı.
Cemaat namazdan çıkınca Ömer (ra): “Ey İbni Abbâs, bak bakalım beni kim yaraladı!” dedi.
İbn-i Abbâs (ra) bir müddet dolaşıp döndü ve: “Muğîre bin Şu’be’nin kölesi” dedi.
Ömer: “Şu sanatkâr olan mı?” diye sordu.
Abdullah: "Evet” dedi.
Ömer: "Allah canını alsın, ben yalnızca ona mârufu, doğru olanı emretmiştim!.. Ölümümü, Müslim bir kimsenin elinden kılmayan Allah’a hamdolsun!" dedi.
Sonra evine taşındı. Onunla birlikte biz de gittik. Sanki insanların başına o güne kadar hiç musibet gelmemişti.
İnsanlar yıllarca bir diktatör tarafından yönetiliyormuş gibi 18 sene boyunca uygulanan ve rejimin en büyük dayatması olan Türkçe ezan, M.Kamal tarafından "dinde reform yılı olarak ilan edilen 1932 yılında" kanunen hayata geçti.
30 Ocak 1932 tarihinde ise ilk Türkçe ezan, Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camii'nde okundu. 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi'nde de, Ayasofya Camii'nde Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu. 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi.
Yıllarca halkın yaptığı ibadette ne dediğini anlaması için uygulandığı iddia edildi, fakat hiç Türkçe bilmeyen Kürt ve Arapların yaşadığı köylerde de ezanın Türkçe okutulmasının neden zorunlu olduğu sorusuna hiçbir zaman cevap verilemedi!
Çağımızın en büyük putu nedir diye sorulacak olursak bunun cevabı mutlaka #Demokrasi olurdu. Evet, bir Müslümanın #Demokrasiyi kabul etmesi bu yüzden mümkün değildir, ve çok çarpıcı bir ifade ile söylüyorum #Demokrasi bir dindir.
#Demokrasi asıl itibari ile Yunanca bir kelime olup ‘demos’ ve ‘kratos’ kelimelerinin bileşiminden oluşmaktadır. ‘Demos’, ‘halk’ anlamına gelmektedir. ‘Kratos’ ise ‘idare’ demektir.
2- Bu iki kelime ‘demokrasi’ şeklinde telaffuz edilir. Manası ise harfi harfine ‘halkın idaresi’, ‘halkın otoritesi’ ya da ‘halkın yasama yetkisi’ demektir.
Demokrasi, “Halkın İlahı bile olsa başka hiçbir otoriteye boyun eğmeden kendi kendini yönetmesi, idare etmesi demektir.