1⃣ BOP Böceği Fesli Kadir Mısıroğlu'nun Amerika ile yaptığı pazarlıklar
- Ortadoğu'da Amerika'nın petrole ihtiyacı var.
- Bizim de hliafete.
- ABD hilafet nasıl geri gelir diye bana da sordu.
- Kemalizmi yıkmak için ABD'nin desteği lazım.. #FesligillerFamilyası
2⃣ - Amerika'nın ekonomisi için Ortadoğunun petrollerini çıkarmaya ihtiyacı var.
- ABD Ortadoğuda petrolü çıkarmak için islam dünyasında bir taşeron kullanmaya karar verdi. Bu taşeronun müslüman olmasına karar verdi.
- Bu zihniyet Büyük Ortadoğu Projesini ortaya çıkarmıştır.
3⃣ - Büyük Ortadoğu projesinin (BOP) aslı bir İslam projesidir.
- ABD'nin islama olan taraftarlığı anlaşılmasın diye adına BOP denmiştir.
- Amerika'nın (Ortadoğu petrollerini sömürmesi için) bir taşerona itiyacı var. #FesligillerFamilyası
4⃣ Bu taşeron Türkiye olur dediler.
- (Taşeron) Türkiye'nin İslam dünyasında lider olabilmesi için hilafetin gelmesi gerekir
- ABD bu kapsamda hilafeti yeniden geri getirme çarelerini bulacak, bu petrolü istismar etmek için de Türkiye'yi kullanacak.
- Hilafet ABDye tabi olacak.
5⃣ - "ABD hilafet nasıl getirilir" diye bana da sordu. Onlara uzun uzun rapor yazdım. Bu raporu da yayınladım.
- Kemalizm can çekişiyor. Biadını oldurdu. öldü ama gebermedi. Tepiniyor
- Kemalizme karşı gücümüz yoksa Amerika'nın yardımını başımın üstüne kabul ederim. #Fesligiller
6⃣ - Amerika sana diyor ki ılımlı müslüman ol..
- Amerika demek istiyor ki Kemalizmle sen İslam Aleminde lider olamazsın.
BOP Böceği Fesli Kadir Mısıroğlu
7⃣ "Amerika'nın Irak işgalini" desteklemesi için AKP'yi ben ikna etmeye çalıştım.
- 1 saatten fazla Tayyip ile ben konuştum.
- Müslüman ülkelerini yerli biri yöneteceğine Amerika yönetsin daha iyi. #FesligillerFamilyası
8⃣ - Ortadoğu petrolleri Amerika'nın eline geçse yerlilerden fazla halka para gider.
- Saddam'ın yerine bir Amerikalı olsaydı halktan korkarak daha fazla para koklatırdı.
- Saddam gibi dinsizin yerine Amerikalıyı tercih ederim. #FesligillerFamilyası
9⃣ - Büyük Ortadoğu projesinde petrol ABD'ye gidecekmiş. Ben bundan birşey elde ediyorsam varsın gitsin.
- ABD hilafeti geri getirmek istiyor.
- Bu iş için Clinton zamanında bir heyetten bana da teklif geldi, Hilafet nasıl gelir diye..
- Ben de onlara rapor yazdım.
🔟- ABD yeniden hilafet etrafında İslam dünyasını birleştirip halifeyi kendileri tabi olmasını istiyor.
- Amerikan desteğiyle Amerikan kuklası bir halife gelirse... Gelsin de kim gelirse gelsin.
- Süper gücün desteğiyle halifeliği elde ediyorsam elde ettiğim kâra bakarım.
1⃣1⃣ - Ben BOP'a taraftarım.
- ABD BOP'tan menfaat elde edecekmiş. Etmeyecekse bana niye yardım etsin zaten. Babasının hayrına yapmayacak.
- ABD'nin ihtiyacı petrole, benim de ihtiyacım halifeliğin, şeriatın gelmesi.
- Bu menfaat karşılığında yardımcı oluyorsa Allah razı olsun.
1⃣2⃣ Bunun (Hilafetin/Şeriatın) destekçisi Amerika'ymış.
- Amerika'ya da yaramış ki desteklemiş.
- O yarayan şey benim cebimden çıkmıyor..
*
-Şeriat gelsin de isterse Türkiye batsın. Ben razıyım..
1⃣3⃣ Amerika ile şeriat pazarlığı yapan BOP böceği Kadir Mısıroğlu neden şeriat ile yönetilen Arabistan'da değil de Laik Almanya'ya kaçtı?
- Arabistan'da Şeriat sadece fakirler için var, zenginler için yok.
- Onlar halka göstermek için göstermelik bir kere namaz kılar..
1⃣4⃣ - Arap Emirleri Oruç tutmamak icin ramazanda batıya gider..
- Arabistan'da ifade özgürlügü yok. Avrupa'da konuştuğun gibi Arabistan'da konuşamazsın.
- Almanya'da daha hür konuşabilirsin.
- Genç olup da Medine'de yasayanları kınıyorum. Medine'de ne şehit olunur ne gazi.
1⃣5⃣ BOP Böceği Deli Kadir Mısıroğlu'nun Atatürk'ün ruhu ile konuşması
- Ulan dedim ki Mustafa Kemal'i (ruhunu) çağırın. (Gülüşemeler)
-Uğraştı, Gelmiyor.. Nihayet Geldi... Seni deminden beri çağırıyoruz niye gelmiyorsun.
+ "Bırakmıyorlar ki" dedi..
- Niye, kim bırakmıyor?
...
1⃣6⃣ + "Benim halimi bilseniz. Kızıyorsunuz ama bana acırsınız. ben çok eziyet çekiyorum" dedi, (Mustafa Kemal) (!)
- Ona Allah'ın lütfü keremiyle delillendirdiğim bütün hakikatları (!) sordum. Hepsine tasdik aldım.
- (Atatürk) Kendi ağzıyla "evet doğru söylüyorsun" dedi(!)
1⃣7⃣ Rıza Nur'un hatıralarından fitne saçan BOP Böceği Kadir Mısıroğlu'nun yalancı olduğunun kanıtı..
- (Atatürkün ruhu ile konuşarak) Senin bize söylemek istediğin birşey var mı?
- Atatürk dürüstçe "Kadir Bey, Rıza Nur'a güvenme" dedi.
1⃣8⃣ BOP böceği Kadir Mısıroğlu'nun Rıza Nur'un hatıratında yazılanları baz alıp Atatürk'e ve annesine attığı iftiralar:
- "Atatürk'ün babası Ali Rıza değil. Ali Rıza nesebin red davası açmıştır" diyerek Zübeyde Hanım'ın genelev kadını olduğunu ima etmiştir..
1⃣9⃣ İngiliz vatandaşı BOP böceği Fesli Kadir Mısıroğlu'nun kendi ağzından İngiliz sevicisi olduğunun kanıtı:
- 80 ihtilalinden sonra İngiltere'ye düşman gittim, dost olarak döndüm..
2⃣0⃣ Kadir Mısıroğlu'nun yalanları :
- Abdulhamit, Mustafa Kemal'e diploma verirken kalp gözü açıldı ve "demek sen geldin ha!" dedi. Evliya A.hamid işte o an M. Kemal'in Osmanlıyı yıkacak adam olduğunu anladı.
*
Ahmet Anapalı, üstadına dolaylı olarak yalancı ve geri zekalı dedi..
Düzeltme: ..Deli olduğunun kanıtı..
BOP Böceği Fesli Kadir Mısıroğlu
7⃣ "Amerika'nın Irak işgalini" desteklemesi için AKP'yi ben ikna etmeye çalıştım.
- 1 saatten fazla Tayyip ile ben konuştum.
- Müslüman ülkelerini yerli biri yöneteceğine Amerika yönetsin daha iyi. #FesligillerFamilyası
2⃣1⃣ Mandacı Kadir Mısıroğlu'nun Amerika ile yaptığı pazarlığa inanamayan Tatlısu fesligilleri vidyolara montaj diyor.
Buyrun Feslinin kendi youtube sayfasından baştan sona izleyebilirsiniz. 1-6
7-8
9-12
2⃣2⃣ Hain Fesli Maymun:
- Türkiye'yi ne M. Kemal ne İnönü ne Karabekir kurtardı, Bir Maymun kurtardı.
- Gaddar Kral Konstatin bahçesinde beslediği bir maymunun ısırığı sonucu öldü.
(1920'de Konstantin kral değildi. Onun oğlu Alexander kraldı. Alexander maymun ısırığı sonucu öldü)
2⃣3⃣ - Yunan Kralı öldükten sonra tahta 15 yaşında bir çocuk çıktı. (Kral Alexander maymun ısırığı sonucu öldükten sonra tahta tekrar 52 yaşındaki babası Konstatin çıktı. 15 yaşında bir çocuk falan çıkmadı.)
2⃣4⃣ - Yunanistan'da Büyük taaruzdan 1 hafta evvel ihtilal oldu. Krallık yıkıldı. Cumhuriyet ilan edildi. (Yunanistan'da ihtilal Taaruzdan 2 hafta sonra oldu. Krallık yıkılmadı. 2 yıl daha devam etti. 1924'te Cumhuriyet ilan edildi.)
*
Ayaklı yalan makinası maymun..
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Fitne Bükme Serisi
Yeni Bölüm: Burak Turna’nın "Lozan ve Sevr Aynı" Fitnesi
Burak Turna fitne peşinde!
Metal Fırtına gibi spekülatif kurgularla ünlü bir arkadaşımız kendisi. İşin ehli, ama fantastik senaryoda!
Hatırlarsınız, Metal Fırtına’da Anıtkabir’i ABD’ye bombalatıp yerle bir ettirmişti. Bilinçaltında "Anıtkabir’i yıkma" hayali mi vardı, nedir, patlayıverdi herhalde. Üstelik bu işi de ABD’ye yaptırmış.
Şimdi aynı kafayla tarih kitabı yazdı.
Neymiş? Sevr geçersizmiş, Lozan onun kopyasıymış, hatta Sevr o kadar da kötü değilmiş! Daha da ileri gidip Lozan’da yapılan değişikliklerin Türkiye’nin zararına olduğunu söylüyor.
Yani hem “aynı” diyor, hem “zarar verdi” diyor.
Mantık? Kayıp. Hayal gücüyle tarih yazmaya kalkarsan böyle çelişir işte!
Adam öyle iddialarda bulunuyor ki resmen “Milli Direniş olmasa da Sevr uygulansaydı, aynı sınırlara sahip olacaktık” demeye getiriyor. Hee tabii! İngiliz, Fransız, Yunan zaten oturmuş Anadolu’yu bize altın tepsiyle sunmayı bekliyordu, değil mi? Şaka gibi gerçekten. Sevr’de İzmir’i Yunan’a bırakıyorlar, Kürdistan’ı ve Ermenistan’ı parçalıyorlar, Anadolu’yu lime lime ediyorlar, ama Burak Turna bunları “tehlike” bile saymıyor. Neymiş? Sevr’in uygulamalarıymış! Lozan’da bu sınırları Kuvayi Milliye değil, Sevr belirlemişmiş.
Yahu Allah aşkına, bu nasıl bir kafa? Kuvayi Milliye sahada savaş vermemiş olsa, Anadolu’nun halinin ne olacağını görmek için tarih okumaya bile gerek yok! Sevr, bu ülkeyi tarihten silmeye geliyordu; Lozan ise bağımsızlıkla tarihi yeniden yazdı. Nokta!
Amaç belli arkadaşlar: Cumhuriyet’e çamur at, bağımsızlık mücadelesini küçümse, Lozan’ı gölgede bırak. Ama tarih böyle yazılmaz! Lozan, Metal Fırtına’nın aksiyon dolu fantezilerine benzemez; Lozan sahada alınmış bir zaferdir, teslimiyet değil.
Burak Turna’nın bu kurgu kafasıyla fitne yayma çabası tarihin gerçeği karşısında darmadağın olur. Anıtkabir’i bombalattığı o bilinçaltı fitnesi gibi, Lozan’a çamur atma çabası da burada bükülüp tarihin çöplüğüne atılacak. Nokta!
Burak Turna'nın sosyal medyada saçtığı fitnelere tek tek bakalım:
Fitne 1: Sosyal Medyada Dolaşan Sevr Haritası Sahteymiş..! Sevr Sözleşmesindeki ekli harita günümüz sınırlarına daha yakınmış..!
Fitne 2: Vahdettin Sevr’i İmzalamamış..! O yüzden Sevr geçersizmiş..! Onun imzası yokmuş..! Bu nedenle Sevr geçersizmiş ve Osmanlı Devleti üzerinde bağlayıcı bir hüküm taşımıyormuş..!
Fitne 3: Vahdettin ve Meclis Sevr’i onaylamamış..! Bu nedenle Sevr geçersizmiş ve Osmanlı Devleti üzerinde bağlayıcı bir hüküm taşımıyormuş..! Vahdettin ve Meclis Sevr Antlaşması’nı onaylamamış..! Bu nedenle Sevr geçersizmiş ve Osmanlı Devleti üzerinde bağlayıcı bir hüküm taşımıyormuş..!
Fitne 4: Vahdettin Sevr’de Muhatap Alınmamış..! Sevr Antlaşması’nda diğer devletlerin liderlerinin isim ve unvanları yer alırken, Vahdettin’in adı ve unvanının geçmiyormuş..! Bu durum, Osmanlı sultanının ve Vahdettin’in antlaşmada muhatap alınmadığı anlamına geliyormuş..! Bu yüzden Sevr Antlaşması'nın hukuken bağlayıcılığı yokmuş..!
Fitne 5: Sevr ve Lozan’ın maddelerinin birebir aynıymış..!
Fitne 8: Lozan’da Batı Trakya'nın Türkiye verilmesi Versay ve Sevr’in bir uygulaması sonucuymuş..! Bulgaristan'ın Ege denizine ulaşması için Meriç'in uluslararası nehir statüsüne ulaşması gerekitormuş..! Bu yüzden Meriç nehri sınır yapılmış..!
Fitne 9: Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin savaşla alınmamış..! Lozan’daki Türkiye-Suriye sınırı ve 1921 Ankara Antlaşması, Sevr’in bir uygulamasıymış..! Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin savaşarak alınmamış..! 1921 Ankara Antlaşması ile Sevr’in 361. maddesi arasında benzerlikler varmış..! ransızların Kilikya’dan çekilmesi, aslında bir savaş sonucu değilmiş; Fransa, Sevr’den doğan haklarını düzenlemek için çekilmiş..!
Fitne 10: Lozan’daki Ermenistan sınırı Sevr’in bir uygulamasıymış..! 1921 Moskova ve Kars Antlaşmaları Sevr'in uygulanması sonucu imzalanmış..! Lozan'daki Ermenistan Sınırı Sevr'in 88. ve 92. Maddelerinin Uygulamasıymış..! 1921 Moskova ve Kars Antlaşmaları Sevr'in uygulanması sonucu imzalanmış..!
Fitne 11: Gökçeada ve Bozcaada'nın hatta Tavşan Adası'nın Türkiye'ye Bırakılması Sevr'in bir uygulamasıymış..! Doğu Trakya Türkiye'ye bırakılınca Boğazlar'a yakın olan 5 adanın 2'si Türkiye'ye özerk olarak bırakılarak Boğaz geçişinin sağlıklı olması sağlanmış..! bu 2 adanın konumuna bakıldığında Yunanistan'da kalması durumunda Boğaz çıkışını tıkadığı görülüyormuş.. . Bu iki ada tamamen Boğaz trafiği düzenlemesi ile ilgiliymiş..!
Fitne 12: Sevr'de Kapitülasyonların kaldırılması kararı alınmış ve Lozan'da uygulanmış..! Kapitülasyonlar Osmanlı devletinin silahı ve güç unsuruymuş..! En başından beri bu strateji kullanılmış; Bu nedenle Sevr'de kaldırılması kararı alınmış ve Lozan'da uygulanmış..! Zaten Ankara Antlaşmasında Fransızlara bütün imtiyazlar verilmiş..!
Fitne 13: Sevr/Versay/Lozan birbirlerinin kopyasıymış..! Versay Antlaşması’nın 434. maddesi, Sevr Antlaşması’nın 133. maddesi ve Lozan Antlaşması’nın 25. maddesi birebir aynıymış..! Bunun gibi toplamda 100'den fazla benzer madde varmış.
Fitne 14: Sevr’e göre İzmir, Türk toprağıymış..! Yunanistan yalnızca idareciymiş..! İzmir'in Türklere bırakılması Sevr'in 143. maddesinin uygulamasıymış..! Parası ve bayrağıyla tamamen Osmanlı'ymış..!. Yunanistan'a 5 sene sonra halk isterse devrolma hakkı veriyormuş ama Sevr 143 gereği mübadele yapılınca bu imkan sona ermiş..!
Fitne 15: Lozan’da Kürdistan'dan bahsedilmemesi Sevr Uygulamasıymış..! Sevr'deki Kürdistan maddesi, koşullu bir proje olarak sunulmuş..! Kürtler bir yıl içinde bağımsızlık talebinde bulunur ve bu talep kabul edilirse gerekli çalışmalar yapılacakmış..! Ancak Kürtler bağımsızlık istemediği için bu madde rafa kaldırılmış..! Kürdistan konusu, Lozan’dan yıllar önce Sevr'in emri doğrultusunda karara bağlanmış..! Dolayısıyla Kürdistan'ın kurulmaması Sevri'in bir uygulamasıymış..!
Şimdi Fitneleri tek tek bükme zamanı:
Fitne 1: Sosyal Medyada Dolaşan Sevr Haritası Sahteymiş..!
Sevr Antlaşması ve Sözde “Sahte Harita” İddiaları
Pek çok kişi, özellikle sosyal medyada, Sevr Haritası olarak Marmara'nın İngilizlere; Ege kıyıları ve Trakya'nın Yunanistan'a; Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu'nun Ermenistan'a; Güneydoğu'nun Fransızlara; Akdeniz kıyılarının ve Ege'nin iç tarafının İtalya'ya; Güneydoğu'nun ise İngiltere ve Fransa'ya bırakıldığı haritaları paylaşmaktadır. Bu harita, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölünmesini ve İtilaf Devletleri'nin planladığı yeni sınır düzenlemelerini göstermektedir. Ancak bu haritanın gerçekliği bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir.
Burak Turna gibi bazı Resmi Tarih Düşmanları, hakaretler savurarak bu haritanın sahte olduğunu öne sürüyorlar. Onun yerine günümüz sınırlarına daha yakın diye iddia ettikleri Sevr Antlaşması metninde yer alan Türkiye'nin Güneydoğusunu gösteten çözünürlüğü düşük haritayı göstermektedir. Oysa bu haritada Ermenistan sınırları tam bell değil, egemenlik dışı altında kalan Kürdistan da gösterilmektedir.
(İlginçtir ki; İzmir'in ve Batı Trakya'nın Yunanistan'a verildiği diğer haritayı göstermemektedir mesela)
Harita sahte ya da eksik olsun, Sevr’in asıl amacı belliydi: Osmanlı topraklarını bölmek, Türk milletini tarih sahnesinden silmek.
Mustafa Kemal Atatürk aslında Türk değilmiş, Selanikli Safarad Yahudisi ve/veya Yahudi Dönmesi (Sabetaist) imiş..! Sabetay Sevi'nin soyundan geliyormuş..! Kripto Yahudiymiş..!
Din bezirganları, bu fitneye en çok sahip çıkan kişilerdir ve sosyal medyada sıkça paylaşırlar. Bu hesaplara baktığınızda, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı olduklarını ve Osmanlı’yı övdüklerini görürsünüz. Asıl amaçları ise "Türkiye Cumhuriyeti'ni bir Türk kurmadı, Yahudi kurdu" diyerek rejimi değiştirmek ve Cumhuriyet’i yıkıp, saltanatı ve halifeliği geri getirmektir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk olduğu, Selanik’te doğmuş olsa da kökeninin Türk olduğu, ailesinin ve kökeninin tarihi belgelerle kanıtlanmıştır. Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde bir asker olarak yetişmiş ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini başarıyla yönlendirmiştir. Sosyal medyada bu tür teorileri paylaşanlar genellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkelerini, laikliğini ve modernleşmesini hedef almayı amaçlarlar.
Atatürk'ün annesi ve babasının kökeni, köyü ve ailesi bellidir; o köyde hâlâ Yörükler yaşamaktadır. Atatürk’ü karalamaya çalışanlar, bu tür fitnelerle onun Türk milletinin gözündeki değerini sarsacaklarını düşünüyorlar. Ancak, Atatürk'ün Türk olup olmaması, ya da hangi kökenden geldiği önemli değildir. Önemli olan, Türk milleti için yaptığı fedakarlıklardır. O, Türk milletinin özgürlüğü ve yükselmesi için hayatını ortaya koymuş, savaşmış ve ülkesine büyük hizmetlerde bulunmuştur.
Atatürk'ün büyük devlet adamlığından dolayı Arnavutlar, Bulgarlar, Yunanlılar, Makedonlar, Sırplar, Yahudiler -hatta Masonlar bile- Atatürk'e sahip çıkmak için birbirleri ile yarışıyorlar. Dünyada 60 küsür ülkede heykelleri var, adına cadde ve meydanlar var. Bir tek içimizdeki kripto etnik artıklar değerini anlamadı. Kökeni üzerinden fitne saçarak itibarını yok edeceklerini düşünüyorlar.
Eğer Atatürk Yahudi olsaydı, bu durumun resmi belgelerle, örneğin ketuba kayıtlarıyla kanıtlanması gerekirdi. Her cemaatin kendi kayıtları ve belgeleri bulunur, ancak ilginç bir şekilde bugüne kadar böyle bir belge ortaya konamamıştır. Bu tür iddialar, gerçekleri çarpıtmak ve halk arasında fitne yaratmak amacıyla ileri sürülmektedir.
Atatürk, kendi ağzından "ben Yahudiyim" demediği için, özellikle samimi bir Müslümanın bu tür dedikodulardan uzak durması gerektiği açıktır. İslam dinine göre, bir kişi ömrünü ateist, Yahudi, Hristiyan ya da putperest olarak geçirmiş olsa da, son nefesinde tövbe edip Kelime-i Şehadet getirirse, Müslümanlığı kabul edilebilir. Çünkü din, Allah ile kul arasındaki bir meseledir. Bu durumda, bir Müslümanın başka bir insanın dini konusunda sorgulama yapması veya tartışmaya açması, Allah'a şirk koşma anlamına gelebilir. Bu nedenle, inanç meselesi Allah’a aittir ve kimse başka birinin dini konusunda yargılama yapma hakkına sahip değildir.
Ayrıca, Yahudilik bir ırk dini olarak kabul edilir ve Yahudi hukukuna göre soy, anneden geçer. Bu geleneksel kural, bir kişinin Yahudi sayılabilmesi için annesinin Yahudi olması gerektiğini belirtir. Atatürk’e Yahudi iftirası atanlar, dolaylı olarak Zübeyde Hanım’a da Yahudi iftirası atmış olurlar. Oysa Zübeyde Hanım, hayatını tamamen dindar bir Müslüman olarak geçirmiştir. Mümin birine kafir iftirası atmak, Allah’a şirk koşmak anlamına gelir ve büyük bir günah işlemek demektir. İnsanların inançlarına saygı göstermek, dinin özüne uygun bir davranış olmalı, asılsız suçlamalardan kaçınılmalıdır.
Atatürk’e Yahudi imasında bulunan din bezirganları, saltanatı ve halifeliği geri getirip, Osmanoğlu soyundan birini başa getirmeyi planlıyorlar. Ancak bu kişiler, Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihindeki önemli bir gerçeği göz ardı ediyorlar: Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Polonya kökenli bir Yahudi’ydi. Dolayısıyla, Kanuni Sultan Süleyman ve onun soyundan gelenler, yani günümüzdeki Osmanoğulları soyundan olanlar, Yahudilik inancına göre aslında birer Yahudi sayılabilirler. Atatürk’e Yahudi yaftası yaparak rejim değiştirmeyi hedefleyenler, farkında olmadan bir başka Yahudi’yi başa getirmek istediklerinin bilincinde değiller. Dolayısıyla, bu durum çelişkili ve tutarsız bir yaklaşımı ortaya koyuyor.
Ayrıca Atatürk yahudilik inancına eleştirel bakan bir insandır. Kendi gözetimi altında hazırlanan ve bazı bölümlerini bizzat Atatürk'ün kaleme aldığı "Türk Tarihinin Ana Hatları" kitabında Yahudilik ve Tevrat eleştirisi yapılmıştır. (Kaynak: Türk Tarihinin Ana Hatları, Tük Tarih Matbaası, 1930, s. 2.)
Atatürk'ün direktifi ile liseler için hazırlanan "Tarih IV" kitabında Tevrat'ın yaratılış kısmından açıkca "hikâye" diye bahseder.
KAYNAK: Tarih IV. İstanbul Devlet Matbaası, 1931, s. 243
Tevrat'ta anlatılanları "bilim dışı, efsane, hikaye ve kıymetsiz" olarak gören ve bunu okul kitaplarına yazdıran bir kişinin, Yahudi sever ya da kripto Yahudi olup olmadığı gibi bir çıkarım yapmak, kesinlikle bilimsel ve mantıklı bir yaklaşım değildir. Bu tür iddialar, somut delil ve belgeye dayanmayan, magazinsel dedikodularla yayılmakta olan dezenformasyon girişimleridir. Din bazlı yanlış bilgileri yayarak sistematik algı yaratmaya çalışan din bezirganları ve fitneciler gibi kişilere itibar edilmemesi son derece önemlidir. Bu tür kişiler, toplumu yanıltarak doğruyu söylemekten kaçınmakta ve yanlış yönlendirmektedir.
Bu konuda saçılan fitnelere cevap verip doğrusunu söylemek her vatanseverin asli görevidir. Fitnelere karşı durmak ve yanlış bilgilerin önüne geçmek, sadece toplumun değil, milletin huzuru ve birliği için de kritik bir görevdir.
Öncelikle, Atatürk'ün Safarad Yahudisi ya da Yahudi Dönmesi (Sabatayist) olduğu iddiası üzerinden ortaya saçılan fitnelere ve bu fitneleri besleyen kaynaklara bakalım:
Fitne-1: Yahudi soyundan geldiği için Atatürk'ün soyağacı 5816'dan dolayı açıklanmıyormuş..!
Fitne-2: Atatürk doğduğu zaman Selanik'te çoğunlukla yahudiler yaşarmış..! Dolayısıyla Atatürk de bir yahudiymiş..!
Fitne-3: Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi Sabetayistmiş..! Dolayısıyla Atatürk de bir yahudi dönmesiymiş..!
Fitne-4: Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım Dönmelerin cemaatine mensupmuş..! Dolayısıyla Atatürk bir yahudiymiş..!
Kaynak: Ataullah Kopanski; "Sabres of Two Easts
Fitne-5: Atatürk ilkokulda Sabetaycı Şemsi Efendi okulunda okumuş..! Şemsi Efendi bir Sabetayist yahudiymiş ve okulunda sadece sabetaycıları okuyormuş..! Dolayısıyla Atatürk de bir yahudi dönmesiymiş..!
Kaynak: Ilgaz Zorlu, Evet, Ben Selanikliyim
Fitne-:6 Atatürk'ün sarışın-mavi gözlü olması onun yahudi olduğunun göstergesiymiş..!
Fitne-7: Atatürk'ün karısı Latife Hanım sabetayistmiş..! Sabetay aileler (güya)Sabetay olmayana kız vermediği için Atatürk de bir yahudi dönmesiymiş..!
Kaynak: Soner Yalçın'ın Efendi adlı kitabı ve Cengiz Şişman'ın Suskunluğun Yükü adlı kitabı
Fitne-8: Atatürk'ün Etrafında Nuri Conker gibi çok sayıda sabetayistlerin olması onun Yahudi dönmesi olduğunun kanıtıymış..!
Kaynak: Cengiz Şişman'ın Suskunluğun Yükü adlı kitabı ve Marc David Baer'in "Selanikli Dönmeler" adlı kitabı
Fitne -9: Atatürk yahudi şapkası ve kıyafetleri giyiyormuş..! Taktığı Fötr/Silindir Şapka yahudi şapkasıymış..! Kıyafeti de yahudi kıyafetiymiş..!
Fitne -10: Mustafa Kamal Itamar Ben Avi'ye Sabatay Sevi'nin soyundan geldiğini söylemiş..!
Kaynak: Itamar Ben Avi'nin Anıları -1961 Yılı Baskısı
Kaynak: Uluğ İğdermir, "Atatürk'ün Yaşamı
Kaynak: Hillel Halkin; "When Kemal Ataturk Recited Shema Yisrael"; Forward; 8 Ocak 1994
Fitne -11: Atatürk Nuri Conker'e Selanik'ten ne çıkar diye sormuş..! Conker de "Bol Yahudi Çıkar Paşam!" demiş..! Atatürk " Napolyon korsikali İtalyandi. Fransız olarak öldü" diyerek aslında kökeninin Türk olmadığını imâ etmiş..!
Kaynak: Atatürk'ün uşağı Cemal Granda'nın Sözde Anıları
Fitne -12: Atatürk'ün İngiliz valisi olma teklifini sunduğu Ward Price Aubrey Herbert'e gönderdiği mektupta Atatürk'ün yahudi olduğunu söylemiş..!
Kaynak: Damat Ferit
Fitne -13: Küçük Asya'daki isyâncı Genç Türk partisinin başı ve orada güçlü bir orduya liderlik eden Dönme Türk Mustafa Kemal (aslında Selânikli bir Yahudi)...!
Kaynak: Mehmet Hasan Bulut, "İngiliz Derviş"; Letters from James Henry Breasted to His Family; John A. Larson
Fitne -14: Atatürk'ün Gerçek Babası İbrahim İhsan'mış..! İbrahim İhsan da yahudi dönmesiymiş..!
Kaynak: Bahattin Çağdaş ve Ilgaz Zorlu(!)
Fitne -15: Mustafa Kemal ve Cavit bey Selanik dönmesi olan gizli yahudilerdenmiş..!
Kaynak: Joachim Prinz'in The Secret Jews adlı kitabı ve Gershom Scholem(!)
Fitne -16: İngiliz Belgelerinde Mustafa Kemal'in Selanikli yahudi olduğu yazıyormuş..!
Kaynak: The Times History of the War, Volume XXI. London: The Times Printing House, 1920.
Fitne -17: Yahudiler bile Mustafa Kemal'in bir dönme olduğunu doğrulamışlar..!
Kaynak: Jewish Virtual Library
Fitne -18: Ermeni yazar Ara Papian Atatürk'ün yahudi olduğunu kanıtlamış..!
Kaynak: Ara Papian; 8 Şubat 2011; Some Facts on the Origins of Mustafa Kemal Ataturk
Fitne-1: Yahudi soyundan geldiği için Atatürk'ün soyağacı 5816'dan dolayı açıklanmıyormuş..!
Mehmet Ali Öz tarafından 2017’de kaleme alınan "Atatürk’ün Ailesi: Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Atatürk’ün Soykütüğü" isimli kitap Atatürk’ün ailesi ile ilgili yedi nesil ilerisini tanıma fırsatını bizlere sunmaktadır. Atatürk’ü tanımak ve ailesi ile ilgili bilgileri öğrenmek isteyen herkese hitap eder niteliktedir.
Eser dört bölümden meydana gelmiştir:
İlk bölümde; önsöz, Türklerin Balkanlara ve Rumeli’ye yerleşmeleri ve Selanik hakkında bilgiler mevcuttur.
İkinci bölümde Zübeyde Hanım, ailesiyle ve soyu ilgili bilgiler vardır. Zübeyde Hanım’a atılan iftiralara cevap verilmiştir.
Üçüncü bölümde Ali Rıza Efendi, ailesi ve soyu ile ilgili bilgiler arşiv belgeleri ile açıklanmıştır.
Dördüncü bölümde Ali Rıza Efendi’nin çalıştığı yıllar ve emekliliği gibi konular bulunmaktadır.
Fitne: İsrail Devletinin asıl kurucusu Filistin'i İngilizlere veren Mustafa Kemal'miş..!
-Filistin'in kaybedilmesinin sorumlusu Mustafa Kemal değil,
-Filistin düştüğünde o cephede değildi,
-Filistin kaybedilmesin diye çok mücadele etti, daha fazla sorumluluk istedi ama kabul edilmediği için istifasını istedi,
-Filistin cephesinde tekrar atandığında Filistin zaten kaybedilmişti ama yine de son bir umut olarak kahramanca mücadele etti,
-Onbinlerce Türk askerinin daha ölmesini ve esir alınmasını engelledi,
-Son ana kadar İngiliz ve Arap orduları ile savaştı. İngilizlerin savaşarak Anadolu'ya girmelerine izin vermedi
-Katma savaşında aldığı zafer sayesinde günümüz sınırı çizildi diye ne kadar anlatsak da nafile..
Peki Filistin'in kaybedilmesinde, sonucunda İsrail Devletinin kurulmasında en çok kimin payı oldu?
Abdulhamit Dönemi ve sonrası Filistin'e yerleştirilen Yahudiler İngilizlere birlik ve istihbarat desteği sağlayarak Filistin'in savunulmasını olumsuz etkilemiştir.
Birüssebi Muharebesi’nin kaybedilmesinden sonra Yahudiler İngilizler’in buyruğuna girerek bir birlik oluşturdular. 1. Dünya Savaşında fiilen askerlerimizle savaşmışlardır.
İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Arthur James Balfour, General Allenby’ın esas hedefi Kudüs olan Üçüncü Gazze Taarruzu’nu başlatırken, 2 Kasım 1917’de şu tarihinde İngiltere’deki Yahudiler’in Lideri Lord Rothschild’a bir deklarasyon gönderdi:
“...Yahudi Siyonist emellerine bir sempati deklarasyonu olan aşağıdaki bildirinin, kabine tarafından onaylandığını Krallık Hükümeti adına bildirmekten büyük mutluluk duymaktayım:
Krallık Hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır.
Filistin’de Yahudi olmayan toplulukların sivil ve dini haklarına ya da başka ülkelerde yaşayan Yahudiler’in hak ve politik statülerine zarar verecek hiçbir şey yapılmayacağı kabul edilmektedir.
Bu deklarasyonu Siyonist Federasyon’un dikkatine sunmanızı rica ederim.”
Peki İngilizlerin Filistin'de yahudilere devlet kurması için mektup gönderdikleri Lord Rothschild kimdir?
Edmond James de Rothschild, Filistin’de arazi alarak Yahudiler Filistin'e yerleşmesini sağlayan kişidir.
Rothschild Filistin'deki ilk araziyi Abdulhamit'in de onayıyla 1882’de satın almıştır. Daha sonra buralara Yahudilere yerleştirmiştir. Öyle ki 1918 yılına gelindiğinde Filistin’in 7.120.000 dönüm toprağından, 650.000 dönümü Yahudi toprağı olmuştu.
Osmanlı Devleti, Abdulhamit zamanında Filistin’de durumu net bir şekilde öğrenmek için tahkik heyetleri göndermiştir. Gönderilen heyetlerden birinin raporu şu şekildedir:
“Baron Rothschild, 22.987 dönüm araziye sahiptir. Ayrıca Baron’un adamları aracılığıyla satın aldığı arazi 24.206 dönümdür. Merci’iyyun kazasında yine adamlarınca alınan arazi miktarı 12.800, yine örgütü marifetiyle elde ettiği arazi, Cisr-i Benan’da 2.500, Şecera’da 13.000 dönüm miktarındadır. Safed’deki arazilerinde 138 hane vardır ve 153 aile yaşamaktadır. Merci’iyyun kazasındaki arazisinde 70 hane ve bu kadar aile vardır. Örgütün idaresindeki Cisr-i Benan ve Şecera arazisinde 18 hane ve 20 aile mevcuttur. Baron’un Filistin’de sahip bulunduğu köylerdeki işler, Beyrut’ta bir merkez tarafından idare ve kontrol edilmektedir.”[24] 1898 yılına geldiğimizde ise Filistin’deki yerleşim yeri sayısı 22’dir. Bu 22 yerleşim biriminde 4.722 göçmen ikamet etmektedir. Satın alınan arazi miktarı ise 195.680 dönümdür."
Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde ise Yahudilerin Filistin’de, 418.000 dönüm toprağı ve 47 yerleşim merkezi vardı.
Doğu Avrupa ve Rusya’dan "Aliyah" olarak adlandırılan toplu Yahudi göçlerine karşı, II. Abdülhamit ve hükûmet, yasakların çiğnendiğini gösteren birçok rapora rağmen ciddi bir adım atmamıştır. Yasa dışı olarak gelen Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerine ve tarım yapmalarına izin verilmiyordu. Ancak Filistin’de yaşayan Musevilerin toprak satın almalarına izin verilmekteydi. Bu şekilde yapılan yasaklamalara ve fermanlara rağmen Filistin’deki Yahudi yerleşiminin kalıcı olmasının ve geniş alanlara yayılmasının önü açılmıştır. Filistin’e yerleşen Yahudiler de Rothschildlerin kolonilerinde yaşamaya, tarım yapmaya ve kendilerine yurt kurmaya başlamışlardır. Bu şekilde Filistin’de yaşayan Yahudi nüfusu, II. Abdülhamit tahta çıkmadan önce olan orana göre tam üç kat artmıştır.
Ayrıca II. Abdülhamid’in, Rothschild Ailesi’yle yakın ilişkiler kurmaya özen gösterdiği belgelerden anlaşılmaktadır. 28 Temmuz 1888 tarihinde, Ailenin Paris Grubunun lideri Mayer Alphonse de Rothschild (1827-1905) ve kızı Bettina Caroline de Rothschild’e nişanlar verildi.
14 Kasım 1890’da, Filistin’de toprak satın alan Edmond James de Rothschild’in eşi Adelheid de Rothschild’e, Şefkat Nişanı tevcihi için Osmanlı Dahiliye Nezareti’ne başvuru yapıldığı görülmektedir. Müracaatı yapan Elie Scheid, Baron Edmond’un ve eşinin vekilidir. Adelheid de Rothschild, Filistin’de, Kudüs yakınlarında Safed’de, masrafı kendisi tarafından temin edilen bir hastane inşa ettirmektedir. İşte bu faaliyet nedeniyle üçüncü rütbeden Osmanî nişanı verilmiştir.
9 Temmuz 1894 tarihinde, Ahmet Cevat Paşa tarafından Saray’a gönderilen ve kısa bir süre önce borç anlaşması yapılan Rothschild Ailesi’nin önderi ve aynı zamanda Birinci Lord olan Nathaniel (Natty) Mayer de Rothschild’in taltif edilmesine dair şu yazı ilgi çekicidir.
Ahiren Hükümet-i Seniyye ile Rothschild Bankası beyninde icra olunan konversiyon muamelesinde mezkûr banka tarafından menafi-i Devlet-i ‘Aliyye’ye muvafık-ı şerait dermiyân kılınmış olmasından dolayı Mösyö [Nathaniel Mayer de] Rothschild’in suret-i münasebe ile atıfet-i Seniyye-i Cenâb-ı Hilâfetpenâhî’ye mazhariyeti layık-ı şan-ı âlî görünmüş ve kendisinin İngiltere’de Lord unvanını ve Lordlar Meclisi Azalığı sıfatını haiz olmasını mebni nişan-ı zi-şan ile taltifi muvafık-ı emsâl bulunmamış olduğundan bermantuk-ı emr ü ferman-ı Hümâyûn Hazret-i Padişahî mumaileyhe bir hediye ve ihsan-ı celîlüş-şan olmak üzere tedarik ettirilen mahfaza arz ve takdim kılınmağın şekl-i imali rehin-i tensib-i âlî olduğu halde Londra Sefareti Seniyyesi vasıtasıyla mumaileyhe irsal ettirilmesi hakkında her ne vecihle emr ü ferman buyrulur ise hükm-i münifi infaz olunur efendim.
Buna göre Hükümet, borç anlaşması yaptığı için Rothschild’i mükâfatlandırmak amacındadır. Fakat Hükümet, İngiltere’de Lord unvanına sahip olan ve Lordlar Kamarası üyeliği de bulunan Rothschild’e, mevcut Nişanların da maksada hizmet edemeyeceğini düşünmektedir. Saray’la görüşüldükten sonra, mahfaza hediye edilmesine karar verilir. Bu defa da mahfaza -mücevher kutusu- Çubukçuoğlu Stefan Efendi’ye ihale edilir. Fakat fiyatı hususunda, yetkililer uyarılır.
Sultan Abdülhamid’in mahfaza -mücevher kutusu- hediye ettiği Nathaniel (Natty) Mayer de Rothschild (1840-1915) Rothschild Ailesi’nin Birinci Lordu’dur. Nathaniel, ilk defa 1891 yılında Londra Sefiri Rüstem Paşa aracılığıyla Rus ve Polonyalı muhacir Musevilerin Filistin’e kabul edilmesini önermişse de bu önerisi kabul edilmemişti. Osmanlı Devleti’nin 1891 ve 1894 yıllarında yaptığı iki borçlanma da Nathaniel de Rothschild’den alınmıştı.
Elimizde bulunan belgelerden ortaya çıktığına göre, Rothschild Ailesi fertlerinin başka bir ziyareti de II. Abdülhamid devrinde gerçekleşmiş ve 1888 yılına tesadüf etmiştir. Bu tarihte Sultan Abdülhamid, Baron Rothschild görüşmesi Beyoğlu’nda çıkan Moniteur Européen gazetesi tarafından tespit edilmiştir. Gazetenin, 30 Temmuz 1888 tarihli haberine göre, görüşme şöyle cereyan etmiştir.
Baron Rothschild ile kerimesi dün Talya vapuruyla Dersaadet’i terk eylemişlerdir. Talya Vapuru Pire’ye uğrayıp sonra Ancona ve Marsilya’ya gidecektir. Baron Rothschild’in geçen Cuma selamlığından sonra [27 Temmuz 1888] Yıldız Sarayı Hümâyûnu’nda gördüğü iltifat Hazret-i Cihanbânî ve huzûr-ı Hümâyûn’a kabulden fevkalgaye mahzûz olduğu temin ediliyor. Zât-ı Hazret-i Padişahî Baron ile bir saat kadar müddet mülakat ederek envai …bulunmuştur ve Anadolu şimendiferlerinin Baron tarafından teşkil edilecek bir heyet-i sarrafiye tarafından inşa arzusunu dermiyân buyurmuşlardır. Bu arzu-yı Cihanbanî Mösyö Rothschild’ce büyük mahzûziyeti celbetmiş olup mumaileyh tedkik-i keyfiyet edeceğini vaad eylemiştir. Baron’un mazhar olduğu envai iltifatlardan başka avdeti esnasında Zât-ı Hazret-i Padişahî kendisine bilhassa imâl ettirilmiş on bin aded sigara hediye buyurmuşlardır.
*
II. Abdülhamit’i savunanların en çok öne çıkardığı konu, Theodor Herzl’in Osmanlı dış borçlarına karşı Filistin’i istemesi üzerine, II. Abdülhamit’in onu reddedip huzurundan kovmasıdır. Bu hurafe üzerinden de II. Abdülhamit vatansever olarak anılır. Ancak ortaya çıkan belgeler ışığında, II. Abdülhamit’in, vatan toprağının karış karış Yahudiler tarafından alınmasına ses seda çıkarmadığını, çıkarılan kânunlar ile de bu işlemin kolaylaştırılmasını sağladığını, vatan toprağını satın alan Yahudilere de nişanlar taktığını, mücevher kutuları hediye ettiğini, Başbakanlık Osmanlı Arşivinden çıkan raporlar ve resmî yazışmalar ışığında görmekteyiz.
👉Filistin Cephesi İftiralarını Çürüten Yazı Dizisi👈
Hepiniz bildiği üzere Atatürk düşmanı Arap sevicileri Osmanlı ordusunun Sina/Filistin/Suriye Cehpeleri üzerinde aldığı başarısızlıkları Atatürk'ün üstüne yıkmaya çalışırlar. Hatta Atatürk'ün İngilizlerle anlaşıp hainlik yaptığını öne sürerler.
Arap sevicilerinin özellikle Filistin cephesi üzerinden fitneler saçmalarının asıl amaçları Atatürk'ü bir hainmiş gibi gösterip "Türkiye Cumhuriyetini bir hain kurdu" demeye getirmek ve sonrasında Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkıp tekrar saltanatı ve hilafeti getirmek.
Akıllarınca tekrar ümmet birliği (Osmanlı vb.) kuracaklar.
Arapların isyanlarından hiç bahsetmeyerek "Araplar isyan etmedi, asıl biz Araplara ihanet ettik" imâsında bulunarak Arapların saltanata ve hilafete tâbi olacağını düşünüyorlar, iyi mi!
Bu fitnelerin bir diğer amacı da Atatürk'ün İngilizlerle işbirliği yapmış gibi gösterip "kendilerinin emperyalizm uşaklığını yapmalarını haklı göstermek".
Atatürk İngilizlerden yardım aldıysa biz de pek âlâ yardım alabiliriz demeye getiriyorlar. Kadir Mısıroğlu'nun Amerikan projesi BOP'u desteklemesi de bu yüzden.
Fitneci Fesli, Muritlerine;
"Kemalizmi yıkmak için ABD'nin desteği lazım";
"Kemalizme karşı gücümüz yoksa Amerika'nın yardımını başımın üstüne kabul ederim.";
"Amerikan desteğiyle Amerikan kuklası bir halife gelirse... Gelsin de kim gelirse gelsin." demesi de bunun ispatı.
Ayrıca sosyal medyada "Mehmetçik Filistin/Gazzeye gitsin" diyen bütün hesaplara bakın, hemen hemen hepsi Atatürk'ün (güya) Filistin'de hainlik yaptığına inanırlar. Bunları amaçları Filistin'e asker gönderip NATO ile aramızı bozmak. Sonrasında Türkiye'nin işgalinin önünü açmak.
Atatürk düşmanlarının oyunlarını bozmak Laik Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkmak isteyen bütün vatanseverlerin görevidir.
Milli bayramlarda Atatürk resmi paylaşarak Atatürkçülük yapılmaz. Asıl Atatürkçü; Atatürk hakkında ortaya atılan iftiraları kaynakları ile bilen ve en önemlisi bunlara nasıl cevap vereceklerini öğrenen uygulayan kişidir. Kendisini durmadan geliştirendir.
Bu iftiraların doğrusunu öğrenip ve fitnecilere cevap vermek sadece Atatürkçülerin/Kemalistlerin görevi değildir, aynı zamanda "Atatürk'ü sevmeseler de samimi müslüman olduğunu iddia eden insanların" da görevidir.
Hucurat 6. Ayet ve Nisa 168. Ayet der ki;
"Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın"; "Zulme sessiz kalmak da zulümdür."
*
Atatürk üzerinden fitne saçanların her bir iftirasına cevap verseniz de konuyu değiştirmek için başka iftira atarlar ortaya. Doğal olarak diyalog Arap saçına döner.
Bu yazı dizisinde Filistin cephesi üzerinden Mustafa Kemal Atatürk'e mâl edilen bütün fitnelere detaylıca cevap verilecektir ve en azında konunun Filistin cephesi üzerinden konunun arap saçına dönmesine engel olacağız.
Bu yazı dizisinde konuyu hiç bilmeyenler Filistin cephesi konusunu kolaylıkla -hem de detaylı bir şekilde- öğrenecek, bilenler ise bilgilerini pekiştirecektir.
Öncelikle bu konuda ortaya atılan bütün fitnelere tek tek göz gezdirelim:
Filistin Cephesi Üzerinden Söylenen Yalanlar
Fitne -1: Gazze Mustafa Kamal yüzünden düşmüş..!
Fitne -2: Kudüs Selanikli Kemal yüzünden düşmüş..!
Fitne -3: Mustafa Kemal Kudüs'ü Kurşun atmadan teslim etmiş..!
Fitne -4: Kamal Gazze'de savaşmaktan korktuğu için kaçmış..!
Fitne -5: 1. ve 2. Gazze muharebelerinde İngilizlere karşı kazandık. 3.'yü de pek âlâ kazanabilirmişiz ama Mustafa Kemal kazanacağımıza inanmayıp İstanbul'a gitmenin yollarını aramış...!
Fitne -6: Filistin'i Mustafa Kemal yüzünden kaybetmişiz..!
Fitne -7: Filistin cephesindeki yenilgilerin sorumlusu Mustafa Kemal'miş çünkü o en tepedeki komutanmış (Yıldırım Orduları Komunatıymış)..!
Fitne -8: Filistin (Nablus) Cephesindeki başarısızlığın sorumlusu Mustafa Kemal'miş..! Filistin'de bir başarı varsa süvari birlikleri ile BENZERSİZ BİR ZAFERE imza atan Allenby'e aitmiş..!
Fitne -9: İngilizlerle Anlaşan Ajan Kamal Filistin/Nablus'ta İngilizlerin rahat geçmesi için 7. Ordu'da gedik açmış..!
Fitne -10: Mustafa Kemal Filistin'de dostu Allenby ile haberleşmiş..! Sonrasında Askerleri kimseye haber vermeden çekmiş..!
Fitne -11: Selanikli Mustafa Kamal, Filistin/Suriye Cephesi'nde İngiliz ajan Lawrence ile birkaç defa görüşmüş..! Lawrence; Kamal’a “Sen Anadolu’ya odaklan; buraları Arap milliyetçilere vereceğiz” demiş..!
Fitne -12: Mustafa Kemal Deraa vadisinde isyancı Araplara esir düşmüş, onu esir düştüğü bölgeden serbest bıraktıranın da İngiliz casusu lawrence imiş..!
Fitne -13: Filistin Nablus muharabesinde Mustafa Kemal askerleri emir almadan ve kimseye haber vermeden çekmiş..! O yüzden Filistin'i kaybetmişiz..!
Fitne -14: 8. Ordu Komutanı Cevat Paşa ve 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın yaveri Mustafa Kemal'in Filistin'de hainlik yaptığını doğrulamış..!
Fitne -15: Mustafa Kemal Filistin'den kaçıp askerleri başsız bırakmış..!
Fitne -16: Allenby 36 saat içinde 8. ve 7. Orduyu yok etmiş..! Kattettiği mesafe yürüse 36 saat etmezmiş..! Demek ki birileri (yani Atatürk) buyur gel paşam demiş..!
Fitne -17: Mustafa Kemal 60-75 bin askeri esir vermiş..!
Fitne -18: "Yıldırım Orduları Komutanı Kamal orduları 600 km çektiği için Filistin'i, Kudüs'ü, Lübnan'ı, Suriye'yi ve Irak'ı kaybetmişiz..!
Fitne -19: Liman Von Sanders Paşa Filistin hezimetinin sorumlusu Mustafa Kemal demiş..!
Fitne -20: İsrail Devletinin asıl kurucusu Filistin'i İngilizlere veren Mustafa Kemal'miş..!
Fitnelere tek tek cevap vermeden önce Filistin Cephesi konusunuda hızlıca daha detaylı bilgiye sahip olmak aşağıdaki harita üzerinden anlatımlı videoyu şiddetle izlemeniz şiddetle tavsiye edilir:
Fististin cephesi üzerinden söylenen iftiraları/fitneleri dünyadan tamamiyle çürütecek yazı dizisine hazır mısınız?
O zaman başlayalım.
*
Öncelikle Filistin konusu üzerinden Mustafa Kemal'e mal edilmiş fitnelere tek tek bakalım:
Fitne -1: Gazze Mustafa Kamal yüzünden düşmüş..!
Fitne -2: Kudüs Selanikli Kemal yüzünden düşmüş..!
Fitne -3: Mustafa Kemal Kudüs'ü Kurşun atmadan teslim etmiş..!
Fitne -4: Kamal Gazze'de savaşmaktan korktuğu için kaçmış..!
Fitne -5: 1. ve 2. Gazze muharebelerinde İngilizlere karşı kazandık. 3.'yü de pek âlâ kazanabilirmişiz ama Mustafa Kemal kazanacağımıza inanmayıp İstanbul'a gitmenin yollarını aramış...!
Fitne -6: Filistin'i Mustafa Kemal yüzünden kaybetmişiz..!
Fitne -7: Filistin cephesindeki yenilgilerin sorumlusu Mustafa Kemal'miş çünkü o en tepedeki komutanmış (Yıldırım Orduları Komunatıymış)..!
Fitne -8: Filistin (Nablus) Cephesindeki başarısızlığın sorumlusu Mustafa Kemal'miş..! Filistin'de bir başarı varsa süvari birlikleri ile BENZERSİZ BİR ZAFERE imza atan Allenby'e aitmiş..!
Fitne -9: İngilizlerle Anlaşan Ajan Kamal Filistin/Nablus'ta İngilizlerin rahat geçmesi için 7. Ordu'da gedik açmış..!
Fitne -10: Mustafa Kemal Filistin'de dostu Allenby ile haberleşmiş..! Sonrasında Askerleri kimseye haber vermeden çekmiş..!
Fitne -11: Selanikli Mustafa Kamal, Filistin/Suriye Cephesi'nde İngiliz ajan Lawrence ile birkaç defa görüşmüş..! Lawrence; Kamal’a “Sen Anadolu’ya odaklan; buraları Arap milliyetçilere vereceğiz” demiş..!
Fitne -12: Mustafa Kemal Deraa vadisinde isyancı Araplara esir düşmüş, onu esir düştüğü bölgeden serbest bıraktıranın da İngiliz casusu lawrence imiş..!
Fitne -13: Filistin Nablus muharabesinde Mustafa Kemal askerleri emir almadan ve kimseye haber vermeden çekmiş..! O yüzden Filistin'i kaybetmişiz..!
Fitne -14: 8. Ordu Komutanı Cevat Paşa ve 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın yaveri Mustafa Kemal'in Filistin'de hainlik yaptığını doğrulamış..!
Fitne -15: Mustafa Kemal Filistin'den kaçıp askerleri başsız bırakmış..!
Fitne -16: Allenby 36 saat içinde 8. ve 7. Orduyu yok etmiş..! Kattettiği mesafe yürüse 36 saat etmezmiş..! Demek ki birileri (yani Atatürk) buyur gel paşam demiş..!
Fitne -17: Mustafa Kemal 60-75 bin askeri esir vermiş..!
Fitne -18: "Yıldırım Orduları Komutanı Kamal orduları 600 km çektiği için Filistin'i, Kudüs'ü, Lübnan'ı, Suriye'yi ve Irak'ı kaybetmişiz..!
Fitne -19: Liman Von Sanders Paşa Filistin hezimetinin sorumlusu Mustafa Kemal demiş..!
Hepiniz bildiği üzere Atatürk düşmanı Arap sevicileri Osmanlı ordusunun Sina/Filistin/Suriye Cehpeleri üzerinde aldığı başarısızlıkları Atatürk'ün üstüne yıkmaya çalışırlar. Bu konuda da bir sürü fitne saçmaktan da hiç çekinmezler.
Arap sevicilerinin bu fitneleri saçmalarının sebebi Atatürk'ü bir hain gibi gösterip aslında "Araplar isyan etmedi, biz Araplara ihanet ettik" diyerek tekrar hilafeti getirmek ve ümmet birliği (Osmanlı) kurmak.
Sosyal medyada "Mehmetçik Filistin/Gazzeye gitsin" diyen bütün hesaplara bakın, hemen hemen hepsi Atatürk'ün (güya) Filistin'de hainlik yaptığına inanırlar.
Bu fitnecilerin her bir iftirasına cevap verseniz de konuyu değiştirmek için başka iftira atarlar ortaya. Doğal olarak diyalog Arap saçına döner.
Atatürk düşmanlarının oyunlarını bozmak her Atatürkçünün/Kemalistin boynunun borcudur. Atatürk'ü seven herkesin bu konuda ortaya atılan iftiraları, iftiraların kaynaklarını ve bu iftiralara nasıl cevap vereceklerini bilmeli/öğrenmeli.
Bu yazı dizisinde bütün fitnelere detaylıca cevap verilecektir ama yazı dizisine geçmeden önce Filistin Cephesi konusunuda hızlıca daha detaylı bilgiye sahip olmanız için aşağıdaki harita üzerinden anlatımlı videoyu şiddetle izlemeniz tavsiye edilir:
++ youtube.com/channel/UC17By…
Fitne -1: Gazze Mustafa Kamal yüzünden düşmüş..!
Fitne -2: Kudüs Selanikli Kemal yüzünden düşmüş..!
Gazze 7 Kasım 1917'de, Kudüs ise 9 Aralık 1917'de düştü (3. Gazze Muharebesi). Mustafa Kemal Paşa Kudüs düşmeden gerçekleşen Gazze ve Birüssebi Muharabelerinde hiç savaşmadı. Gazze ve Kudüs düştüğünde ise Mustataf Kemal Paşa İstanbul'daydı ve Genel Karargâhta yeni görevlendirilmişti. Veliaht Vahideddin ile (Vahdettin) çıkacağı Almanya seyahatine hazırlanıyordu. Yani Gazze ve Kudüs'ün düşüşü ile Mustafa Kemal'in Atatürk'ün hiçbir alakası yok.
Gazze ve Kudüs nasıl kaybedildi?
Alman Miralayı Kreß von Kressenstein'in komutanlığındaki Osmanlı İmparatorluğu, Mısır’ı İngiltere’den geri almak, İngiltere’nin sömürgesi olan Hindistan Yolu (Kral Yolu)’nu kesmek ve müttefik olduğu Almanya üzerindeki İtilaf (Antlaşma) Devletleri’nin baskısını azaltmak amacıyla, Filistin-Sina-Süveyş Kanalı-Mısır istikametinde iki defa askeri harekat düzenlemiştir. Alman Miralayı Kreß von Kressenstein'in amacı Mısır'ı İngilizlerden almak gibi gözükse de asıl amacı İngilizleri Mısır'da tutarak, Almanyan'ın batısında gerçekleşen Batı Cephesi'ne İngilizlerin kuvvet göndermelerini engellemekti.
2-3 Şubat 1915 tarihleri arasında Birinci, 4-14 Ağustos 1916 tarihleri arasında İkinci Kanal Harekatı başarısızlıkla sonuçlanmış, müteakiben taarruza başlayan İngilizler, 4 Mart 1917’de Gazze sınırına gelmişlerdir.
İngilizler Filistin'de yahudi devleti kurmak istiyorlardı ve bu amaç doğrultusunda Gazze’yi ele geçirmek için, üç defa taarruz gerçekleştirdiler.
1. Gazze Muharebesi
26 Mart 1917 General Archibald Murray komutanlığında İngilizler Gazze'ye saldırdı. İngilizlerin üstün kaynak ve insan gücüne rağmen Osmanlı Ordusu'nun direnişi sayesinde İngilizlerin Filistin'deki ilk ciddi denemesini fiyaskoyla sonuçlandı.
2. Gazze Muharebesi
1. Gazze Muharebesinde ağır yenilgi alan İngilizler toparlanarak 1 ay sonra 17 Nisan 1917'de in Gazze-Beerşeba hattındaki Osmanlı savunmasını kırmaya yönelik ikinci girişimini gerçekleştirdi. Bu muharebelerde ilk defa tank kullanıldı. Ayrıca İngilizler tarafından ilk defa kimyasal gaz kullanıldı ama Gaz, hava şartları nedeniyle etkili olmadı. Bu ikinci girişim de Britanya açısından başarısızlıkla sonuçlandı.
3. Gazze ve Beerşeba (Birüssebi ) Muharebesi
Gazze'de alınan ağır yenilgiler sonrası General Archibald görevinden alındı ve yerine Sir Edmund Allenby atandı.
General Edmund Allenby'nin kumandanlığında Büyük Britanya güçleri 2. Gazze Muharebesi sonrası kaynak ve insan gücü olarak her geçen gün daha da güçlendi. Bu sırada İngiliz ajanı Lawrence önderdiğindeki Arap isyanı da şiddetlenmişti. Türk ordusu birçok koldan savaş vermekteydi.Bu yetmezmiş gibi (Abdulhamit zamanı Kudüs'e yerleşen) yahudi Aaronsohn ailesinin kurduğu Nili istihbarat örgütü Filistin'de İngilizler lehine ajanlık yapmaktaydı. Osmanlı ordusunun bütün bilgilerini paylaşıyorlardı.
Osmanlı'da ise 11 Temmuz 1917'de Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına Alman Mareşal Falkenhayn atanmıştı. 7. Ordu Komutanlığına ise Mustafa Kemal Paşa getirildi. Almanya, Batı Cephesi’nde başarılı olamamış, ekonomik gücü askeri harekatını destekleyemeyecek şekilde zayıflamıştı. Alman generallaer Türk Ordularını sadece kendi çıkarları için kullanmak istiyorlardı. Bunu farkeden ve Türk ordusunun ağır yenilgi alacağını öngören Mustafa Kemal Paşa, ülkenin yaşadığı problemleri ve çözüm tarzlarını kapsayan bir rapor hazırlardı ama raporu ciddiye alınmadı.
Mustafa Kemal Paşa, Filistin-Suriye cephesinde uygulanması gereken strateji ve taktik konusunda Grup Komutanı Mareşal Falkenhayn ile anlaşamadığından 7.Ordu Komutanlığı görevinden istifa ederek, 1917 yılının Ekim ayı ortalarında İstanbul'a geldi.
Allenby bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra Gazze-Teleşşeria hattında tertiplenen 8.Orduya taarruz ederek, 31 Ekim 1917’de Birüssebi’yi, 7 Kasım 1917’de Gazze’yi ele geçirerek, Filistin’in batıdan giriş kapısını İngilizler adına açtı.
Kudüs'ün düşüşü
Allenby, 31 Ekim 1917’de Filistin'e başlattığı sefer sonucunda önce Birüssebi, sonra da Gazze’yi ele geçirmiş, geri çekilen Türk kuvvetlerini takibe koyulmuştu. Yaklaşık 40 gün süren çatışmalar sonucunda Türk askeri kuvvetleri 8 Aralık’ı 9 Aralık’a bağlayan gece Kudüs’ten çekilmek zorunda kaldı. 9 Aralık öğleninden sonra Kudüs belediye başkanı ve 60. Tümen komutanı, Tümgeneral J.S.M. Shea'ya teslim oldu.
9 Aralık günü Allenby önderliğindeki İngiliz birlikleri karşılarında bir direniş görmeden Kudüs’e girmişlerdir.
Sonuç
Gazze ve Kudüs'ün kaybedilmesine sebep olan Gazze muharabelerinin hiçbir yerinde Mustafa Kemal Atatürk yer almamıştır. Aksine Alman komutanlarının 1. Dünya Savaşını uzattığını farkederek bu konuda uzunca bir rapor yazarak uyarılarda ve önerilerde bulundu ama raporunun ciddiye alınmadığını görünce istifa etmek zorunda kaldı. Öngörülerinde de haklı çıktı.
Sonuç olarak Atatürk düşmanlarının iftiralarını araştırdıkça onun ne kadar da iyi bir komutan olduğunu anlamış ve ona olan hayranlığımız daha da artmış oldu.
1⃣ Atatürk düşmanı vatan hainleri Sosyal medyada bir fotoğraf paylaşıyorlar.
Güya İngiliz ajanı Aubrey Herbert İttihat ve Terakki üyeleri ile birlikte Selanik’te bir hatıra fotoğrafı çektirmiş.
Fotoğrafta güya Mustafa Kemal ile Cemal Paşa da varmış.
Akıllarınca Mustafa Kemal ve İttihatçılar Abdulhamit’i devirmek için İngilizlerden yardım aldılar demeye getiriyorlar.
++
@AkmanAkar4
@Kusu__Ebabil
@KadirDemirbas6
@cemaltoptanc21
@Ahmetya25922833
@Nisyan06
@Bulentferhat555
·..
2⃣ Kendilerinin Amerikan, İngiliz seviciliklerini örtmek için bu yalanı uyduruyorlar. Güya Mustafa Kemal de Osmanlı’yı yıkmak için İngilizlerden yardım aldı, dolayısıyla biz de Amerika’dan halifelik pazarlığı yapabiliriz demeye getiriyorlar.
İşte böyle K4R4KT€R#S!Z, $€R€F$!Z dinbaz bu herifler.
*
Gelin, Bu fotoğraftaki yalanları tek tek inceleyelim. bakalım kaç tane yalan bulacağız.
++
3⃣ Öncelikle bu fotoğrafın çözünürlüğünü arttırınca bahsi geçen kişinin Mustafa Kemal’e hiç benzemediği gayet net.
Bu fotoğraftaki diğer yalanlardan bahsetmeden önce bu fotoğrafın hikayesini anlatayım size.
*
Abdulhamit’in ilk tahta çıktığı zamanlara dönelim:
++