ATATÜRK’ÜN VAHDETTİN HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ, KENDİ EL YAZISI İLE.⬇️⬇️⬇️
1) Binlerce yıldan beri bağımsızlık kavramının seçkin örneği olan Türk milleti, bir tekme ile bu çukurun içine yuvarlanmak isteniyor. Fakat bu tekmeyi vurdurmak için bilinçsiz bir hain gerekliydi.
2) Nasıl ki yasal olarak ölüm cezasına çarptırılanların bile ipini çekmek için duygularından arınmış bir yaratık aranır. Ölüm kararını verenlerin böyle aşağılık bir araca ihtiyaçları vardır. O kim olabilirdi?
3) Türkiye devletinin bağımsızlığına son veren, Türkiye halkının hayatını, namusunu, onurunu yok eden, Türkiye’nin ölüm kararını ayağa kalkarak bütün görünümüyle kabul etmek eğiliminde olan kim olabilirdi?
4) Ne yazık ki bu milletin hükümdar, sultan, padişah, halife diye başında bulundurduğu Vahdeddin... Vahdeddin, bu alçakça davranışıyla yalnız kendine yakışan bir işlemi kabul etmiş olmaktan başka hiç bir şey yapmış olmadı.
5) Vahdeddin, bu davranışıyla kendini öldürdü ve temsil ettiği yönetim biçiminin yok olmasını zaruri hale getirdi.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Merdan Yanardağ'ın ekranda okumasıyla gündeme gelen bu şiir ne anlama gelmektedir? Osmanlı’ya hakaret mi içermektedir? Şiirin tarihi kökeni nedir?
BAŞLIYORUZ.
1) Öncelikle şiir de hakaret olmadığını belirtelim. Buradaki “kaltak” kelimesi “üzeri kaplanmış tahta eğer” anlamındadır. “İffetsiz kadın” anlamına gelmez.
16. Yüzyıldan günümüze kadar gelen bu anonim şiir, Osmanlı vergi sistemini eleştirmektedir.
2) Dr. Faruk Sümer, 1972 yılında basılan Oğuzlar (Türkmenler) kitabının giriş kısmına bu şiiri almıştır.
Şiir, Türkmenlerin hayat şartlarını zorlayan ve çekilmez hale getiren Osmanlı vergilerine karşı bir başkaldırışı ifade eder. Faruk Sümer’den devam edelim:
Antlaşmanın ortaya çıkmasıyla birlikte Atatürk, Ali Fuat Paşa'ya şu telgrafı çekiyor:
1- Damat Ferit ile İngiliz temsilcileri arasında 12 Eylül 1919’da imzalandığı ve Vahdettin tarafından onaylandığı ileri sürülen bir gizli antlaşma, Fransızlarca ele geçirilip yayınlanmıştır.
2- Yabancı basında epeyce yankı yapan gizli antlaşma 22 Ocak 1920 günü The New York Gerald Tribune adlı Amerikan gazetesinde yayınlanmıştır.
Atatürk'ün TBMM'de saltanata bağlılığını bildiren beyanatları, alternatif tarih yazarlarınca Vahdettin’in Millî Mücadeleyi başlattığına kanıt olarak kullanılmıştır. Bunun doğru olmadığını açıklayacağım. @Ebsofuoglu@ahmetsimsirgil@anapaliahmet
siz de okuyun.
BAŞLIYORUZ.
1-Necip Fazıl, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktıktan kısa süre sonra İngilizlerin baskısıyla İstanbul’a davet edilmesi üzerine saraya çektiği telgrafta kullandığı “Dilhah-ı milk-dârilerinden mülhem azm-i iman ile vazife-i âcizanemde müdâvim bulunurum.” cümlesine dikkat çekmiştir.
2- Kısakürek’in “vesikaların vesikası” diye nitelendirdiği cümlenin günümüz Türkçesindeki karşılığı aynen şöyledir:
“Mülkün sahibi olan Padişah’ın arzularından ilham aldığım azim ve imanla aciz görevime devam ediyorum.”
Yurt dışındaki VAHDETTİN'İN Atatürk'ü Öldürme Planları ve iktidarı tekrar ele geçirme çabaları.
1- 3 Mart 1924’te kabul edilen 431 sayılı kanunla halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanlı hanedanının Türkiye dışına çıkarılmasına karar verildi.
2- Yasa onaylanır onaylanmaz İstanbul Valisi Haydar Bey ile Emniyet Müdürü Sadettin Bey Dolmabahçe Sarayı’na giderek Halife Abdülmecit Efendiye derhâl yola çıkmak için hazırlanmasını söylediler. Öfkeye kapılan Abdülmecit Efendi Vali Haydar Bey’i makamından kovdu.
3- Emniyet Müdürü Sadettin Bey, gerekirse kendisini zor kullanarak götürmek için emir aldığını bildirdi. Saray sarılmış ve telefon hatları kesilmiş olduğundan Abdülmecit Efendi boyun eğmek zorunda kaldı.
Vahdettin ve Damat Ferit milli mücadeleyi durdurmak için Atatürk'ü öldürmek istediler. İngilizlerle işbirliği yapılarak kiralık katil tutuldu.
ATATÜRK'E ATILACAK HER BİR KURŞUN İÇİN ÖDENECEK ÜCRETİN PAZARLIĞI YAPILDI.
Belgeleri aşağıda. (İstihbarat Raporları)⬇️⬇️⬇️
1- Vahdettin'in milli mücadeleyi durdurmasını emreden Hattı Hümayunu, Damat Ferit Hükümetinin beyannamesi ve Kuvayi Milliyecilerin katledilmesini emreden Şeyhülislam Fetvası işe yaramayınca, alçakla bir yolu seçtiler. Suikast. Mustafa Kemal'i öldürüp milli mücadeleyi bitirmek.
2-Daha önce hiç duymadığınız bilgilere hazır olun. Başlıyoruz. Kronolojik sıraya göre göreceğiz.
İngilizler İstanbul'a dönmeyen Atatürk'ü Erzurum'da bulunduğu sırada öldürmek için Sofi Ziya ve Ahmet Nuri ile birlikte yirmi kişiyi görevlendirildiler.
Milli şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in son sözleri "Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet." olmuştu.
Vahdettin'in onayıyla idam edilen Kemal Bey'in geride çocuklarına Atatürk nasıl sahip çıktı?⬇️⬇️⬇️
BU İBRETLİK HİKAYEYİ LÜTFEN SONUNA KADAR DİKKATLE OKUYUN🙏
1- İngilizler Ermeni komitacılara cesaret vermek ve onları kullanmaya devam etmek için Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra Ermeni tehcirinin sorumlularının yargılanması konusunda faaliyete geçmişlerdi.⬇️⬇️
2- İstanbul’daki İngiliz Amirali Webb, İngiltere Hükümetine gönderdiği telgrafta “Ermenilere zulmeden herkesi cezalandırmak için Türkleri toptan idam etmeli. Cezalandırma işlemi, (...) ibret verici bir şekilde yargılayarak kişileri cezalandırma biçiminde olmalı.” diyordu.⬇️⬇️⬇️