1- ÖZGÜRLÜK ANITI'NIN YÜZÜ / THE FACE OF the STATUE OF LIBERTY
1841 yılında doğan güzel Fransız kadın Düşes Isabelle Boyer, bir dikiş makinesi üreticisi olan sanayici Issac Singer'ın karısı, heykeltıraş Frederico Bertoldi tarafından 1884'te tamamlanan Özgürlük Heykeli'nin
2- yüzünü tasvir etmek için kullanılan modeldi.
Not:
Sanırım resim mevcut özgürlük anıtından alınan resimden similasyon yöntemiyle üretilmiştir. indepest.com/2022/06/08/his…
3- Ek bilgilendirme :
İlk tasarımda Singer hanım model oluyor, benzerlik zaten fotodan da görüldüğü gibi ortada. Fakat ilk tasarm Sultan Abdulazizin ödediğiği, Süveyş kanalı açılışı için sipariş verilen asıl heykeldir. Tamamlanıp Marselya'dan Mısıra hareket etmesi için
4- küçük parçalar halinde hazırlanıyor,paketleniyor..Orada monte edilecek... Fakat Mısır valisi/hidivi Said Paşa'nın ölümünden sonra yerine geçen paşa, ismini hatırlamıyorum, bu kocamen heykelin halk tarafında kafa karıştıracağını düşünür ve nakliyeyi iptal eder...
5- Heykelin konusu, eski Mısır'a atfen bir tarzda kıyafetlerle... Asya'ya işik Mısır'dan doğar...
Dolayısıyla yeni Hidiv bunu pek uygun bulmaz, Süveyş kanalının açılışında olmaması talimatını verir...
Heykel birkaç zaman Paris'te depoda kalır. Daha sonra FR-ABD dostluk çalışması
6- çerçevesinde Fransa'nın Amerika'ya bir hediye (heykel) vermesi kararlaştırılır. Ne hikmetse, sipariş yine aynı heykeltraşa verilir!!! (lobi ve marketing ekipleri iş başında...) Bertoldi depodaki hazır heykeli alıp yeni konuya günceller.
7- Örneğin sol elinde bulunan Kuran-ı Kerim bir tablete dönüşür ve üzerine ABD için önemli gün olan 4 Temmuz roma rakamlarıyla eklenir...
Bu esnada Bartholdi heykelin yüzünde de biraz değişiklik yapar, annesinin siluetini işlemeye çalışır. Annesinin fotoğrafına internette hiç
8- rastlamadığımdan o taraftaki benzerliğe yorum yapamicam. Singer hanımın fotosunu da açıkcası ilk defa şimdi gördüm. Çok benziyor. Dudak kısmı 1:1 aynı, sonradan değiştirilmemiş mesela....
Snuçta Singer hanım model olmuştur ve benzerlikde ortadadır. Konunun Osmanlı ile
9- bağlantısı çok enteresan bir hikayedir. ben tün detay ve derinlikleri burada anlatamam, tamamını da hatırlamıyorum. Ama sosyo politik arka planı bile kendii başına bir konu. İngilizlerin Hindistan üzerine hesapları bile burada var...
Bu bilim tarihindeki en korkunç deneylerden biri, bir fare kolonisinin davranışı aracılığıyla bilim insan toplumlarını açıklamak için yapılan bir girişimdir. "Evren 25" fikri 1958 ve 1962 yılları arasında Norveç fareleri üzerinde deneyler yapan
2-Amerikalı bilim adamı John Calhoun'dan geldi.
Calhoun,yüzlerce farenin yaşayıp üreyeceği bir "ideal dünya" yarattı.
Daha spesifik olarak Calhoun "Fare Cenneti" olarak adlandırılan kemirgenlerin yiyecek ve su bolluğunun yanı sıra büyük bir yaşam alanının olduğu özel tasarlanmış
3-bir alan. Başlangıçta, kısa sürede üremeye başlayan dört fare çiftini yerleştirdi ve bu da nüfuslarının hızla artmasına neden oldu. Ancak 315 gün sonra üremesi önemli ölçüde azalmaya başladı.
Kemirgen sayısı 600'e ulaştığında aralarında bir hiyerarşi oluştu ve sonra
1- İtalya’nın kuzeyindeki küçük çiftliklerinde şarap üretimi yapan Alessandro ve Edi çifti, uzun suredir bekledikleri güzel haberi 1958 yılında alırlar. Edi, hamiledir. Ancak gebeliğinin 4. ayında büyük bir sancıyla hastaneye kaldırılan Edi’ye yan etkileri hayli fazla olan güçlü
2-antibiyotikler uygulanır.
Yaklaşık 1 ay sonra Edi hastaneden taburcu edilse de yıllardır bekledikleri bebekleri için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.Birçok Dr.tarafından muayene edilen Edi’nin aldığı kahreden cevap değişmez;bebekleri engelli olarak dünyaya gelecektir.
3- Belki kolları ya da bacakları işlevsiz olacaktır, belki de gözleri ya da kulakları.
İtalya’nın koyu Katolik bir ülke olmasından ötürü kürtaj 1978 yılında ancak yasal zemin bulabilmiştir, bu nedenle 1958 yılında kürtaj illegaldir. Ancak ceninin durumu öylesine vahimdir ki
1- Bu fotografa iyi bakın; Ne görüyorsunuz?
Belki tramvayda, otobüste bu adamı görseniz, akıl hastanesinden kaçmış sanırsınız!...
öyle değil mi???
Yahut bazılarınız ""iiiy şuna bak ya, çulsuz sey""diye aşağlayıcı bakışlar bile atacaktır...
Bu adamın adı;
2- "Grigori Jakowlewitsch Perelman" kendisi Millenyum Problemleri'ne ait "Poincaré sanrısını" çözmüştür...
100 yıllık matematik problemini çözerek imkansızı başaran deha matematikcidir...
Problemi çözmenin ödülü ise 1 milyon dolar'dı ve ödülü "ben sergilenecek hayvan değilim "
3- diyerek reddetti.
Şu zamanda insanlar, 3 kuruş daha fazla kazanmak icin birbirilerini kazıklarken, savaşırken, bu adam o paranın tek kuruşunu bile kabul etmedi...
Kumru, akşam saatlerinde annesiyle birlikte gittikleri yerden eve döndü. Kapıda asılı Ekspres Kargo’dan gelen ve üzerinde ‘kargonuzu gelip alın’ yazan ihbarnameyi gördü.
Annesi çok telaşlandı. ‘Kim yolladı?’, ‘Ne yolladı?’ sorularını arka arkaya sıraladı.
2-Kumru,annesine ‘merak etme ben yarın gider alırım’ dedi ve dalga geçerek de ‘Belki de bombadır’ diye ekledi…
Kumru, 6 Ekim Cumartesi günü Ankara Çankaya’daki evinden çıktı. Kuzgun sokaktaki kargo şirketine gitti. Annesini çok telaşlandıran paketi alıp eve dönecekti.
3- Arabasını park etti. Kargo şirketine girdi. İhbarnameyi görevliye uzattı. Beklemeye başladı.
Koliyi imzalayarak aldı. Yırtık olan pakette iki kitap gördü. Arabasına döndü. Paketi yan koltuğa bıraktı. Arabasını çalıştırıp eve doğru yola çıktı.
1- Roma döneminde liman inşasında bugünkünden daha iyi bir 'beton' kullanılmıştı
Modern beton karışımlarımız sadece on yıllar içinde aşınırken, Roma döneminde, liman yapılarına 2.000 yıllık uzun ömür veren bir beton türü vardı.
2- Beton antik Roma dönemi binalarında yaygın olarak kullanıldı. Tahminlere göre, zamane mimarları betonlarını oluşturmak için deniz suyu eklemeden önce kireçle volkanik kaya tozunu karıştırdılar. Sonradan eklenen tuzlu su, bu maddeyi inanılmaz derecede sağlam yapan
3-bir kimyasal reaksiyonu tetiklemeye yarıyordu. Öyle ki modern beton 50 yıl dayanabilirken,Roma döneminde üretilmiş beton 2000 yıldan fazla üstelik çoğunlukla su altında kaldı.Araştırmalar gösterdi ki;içeriğindeki alüminli tobermorit ve buna bağlanan phillipsit adlı bir mineral,
1- "Eski Mısırlılar bazı hastaları küflü ekmek yiyerek tedavi ettiler ve kimse nedenini anlamadı.
“1928 yılına kadar, beş bin yıl sonra modern bilim geldi ve bilim adamı Alexander Fleming penisilinin bakteriler üzerinde antibiyotik olarak büyük bir etkisi olduğunu keşfetti.
2-"Ekmeğin konu ile ilişkisi nedir?
Ekmek çürüdüğünde, bazı bakteri türlerini tedavi etmek için kullanılan en ünlü antibiyotik olan penisilini türeyen Penisillium adlı bir mantar salgılar.
Bu bilgiler Zaten Mısırlılar tarafından 5000 yıldır biliniyor… #archaeology #historyofart
3-Fakat şunu belirtmek gerek,küflerin yüz binlerce farklı türü var ve bazıları gerçekten ölümcül derecede zararlı küfler.Penisilin türü küflerin bakterileri yok ettiği gibi,bir çok küf cinsi de insanları ve diğer hayvanları hasta edecek mikotoksinler üretirler.
Bu mikotoksinlerin