Timur Soykan'ın Birgün gazetesinde tarikatlarla ilgili ortaya attığı iddiaların kat be kat fazlası,günümüze uyarlamak istedikleri "Köy Enstitüleri"nde ortaya çıktı.
Milli Eğitim Bakanlığının 27.6.1951 tarih ve 64064 sayılı emirleriyle tanzim olunup
2) adli mercilere verilmiş olan ve onlarca belge ihtiva eden bir rapordan sadece beş adet belge naklediyorum:
Köy Enstitüleri'nin mimarı eski Ilköğretim Genel Müdürü Ismail Hakkı Tonguç zamanında,köy enstitülerinde ahlaksızlığın geniş ölçüde terviç edilmesi ve memleket ahlakının
3) ifsadı ve dolayısiyle komünizmin bir esasının daha yerleştirilmesi yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Köy enstitülerinde ahlaka aykırı olaylar, o derece zuhur etmiş ve müsamaha görmüştür ki, emsali hiçbir müessese ile kıyaslanması kaabil değildir. Bu olaylardan tespit edilen
4) ve cüz’i sayılabilecek olanlar aşağıda arzedilmiştir:
1–(12) numaralı belge: (…) Enstitülerde, enstitünün kuruluşundan, 1947 senesine kadar muhtelif zamanlarda kız öğrencilerin büyük bir kısmının, enstitünün öğretmenleri tarafından çok çirkin muamelelere maruz bırakıldığının
5) şüphe götürmez bir delilidir. Küme öğretmeninin, Disiplin Kurulu üyelerinin ve Bakanlık Müfettişi Ziya Karamuk’un imzalarını taşıyan bu belgede; kız öğrencilerin bizzat öğretmenleri tarafından zorla öpülüp sıkılmak ve birçok çirkin muamelelere maruz bırakılmak suretiyle,
6) ahlaksızlığa zorlandıkları anlaşılmaktadır. Bunun neticesi olarak bazı öğretmenler, kız öğrencileriyle mecburi izdivaç yapmak zorunda kalmışlardır.
2–(14) numaralı belge, (…) Köy Enstitüsü mezunu ve bir köy okulu öğretmeni olan (…)’nin, kendi öğrencilerinden bir kızın
7) bikrini izale ettiğine dair, Valiliğin 15.5.1945 tarih ve 559/42-1 sayılı yazısıdır. Yukarda ahlaki durumları arzedilen öğretmenlerin, yetiştirmiş olduğu öğrencilerin mezun olduktan sonra tayin edildikleri okullarda, öğretmenlerinden gördükleri gibi hareket ettiklerinin
8) delili olmak bakımından bu belge, ayrıca bir önem taşımaktadır.”
3 – Bir köy enstitüsü öğretmenlerinden olup, kuruluş zamanından beri aynı enstitüde vazife görmekte olan (…), (22) numaralı belge olarak sunulan ifadesinde; ilk zamanlarda enstitüde kız ve erkek öğrenci
9) münasebetlerinin serbest olduğunu, erkek öğrenciler arasında gayri ahlaki iki teşebbüs ile, bir fail ve mef’ul hadisesinin cereyan etmiş olduğunu, öğretmenlerle kız öğrenciler arasında da çirkin münasebetlerin tahaddüs etmiş bulunduğunu ve bazı öğretmenlerin, bu kızlarla
10) evlenmiş olduklarını beyan etmektedir.
4 – Gene kuruluş zamanından beri bir köy enstitüsünde çalışmakta olan öğretmen (…)’nin, (23) numaralı belgede; kız ve erkek öğrencilerle öğretmenler ve kız öğrenciler arasında çirkin hadiselerin cereyan etmiş olduğunu, bu halin
11) 1950 yılında kız öğrencilerin enstitülerden ayırdedilmesine kadar devam etmiş olduğunu ifade etmektedir.
5 – (24) numaralı belgede; 1945 yılından beri bir köy enstitüsünde vazife görmekte olan yapı sanat başı (…)’nin, bazı öğretmenlerle kız öğrenciler arasında gayri ahlaki
12) münasebetlerin vuku bulmuş olduğunu, bu konuda adı geçen öğretmenlerden birisinin geçen seneye kadar aynı enstitüdeki vazifesine devam etmekte olduğunu ifade etmektedir.
Yukarda vukuu kaydedilen gayri ahlaki olaylar, 21 köy enstitüsünden üç enstitüde, o da mahdut bir zamanda
13) cereyan etmiş olaylardır.Diğer köy enstitülerindeki bu kabil olayların hepsinden burada bahsetmek mümkün değildir. Bu olayların ehemmiyeti ve keyfiyeti itibariyle normal telakki edilmeleri mümkün değildir. Değil öğretmen yetiştiren kültür müesseselerinde, diğer müesseselerde
14) dahi bu derece gayri ahlaki hadiselerin cereyan ettiği görülmemiştir. (…)
Köy enstitülerinde ahlaksızlığın müsamaha gördüğü, terviç edildiği bir hakikattir. Daha okulda öğrenci iken, köy enstitülerinde kız ve erkek öğrencilerin birbirleriyle nişanlandırıldıkları ve muazzam
15) nişan törenleri yapılarak, içkili ziyafetler verildiği, bu içkili ziyafet ve törenlerde o zamanki Genel Müdürü Ismail Hakkı Tonguç’un da bulunduğu, sarhoş olacak derecede içki içtiği ve esasen Hakkı Tonguç’un enstitülere her uğrayışında, içtiği, ilişik belgelerin
16) tetkikinden anlaşılmaktadır. Köy enstitülerinde gayri ahlaki vaziyetlerin bizzat Hakkı Tonguç tarafından da bu suretle terviç edilmiş olduğuna hükmetmek iktiza eder.”
Burada erkek ve kız talebeler arasında yaşanan ahlaksızlıklara ve gebe kalanlara dair belgelere yer
17) vermedim. Timur Soykan'ın yazı yazdığı Birgün gazetesinin günümüze uyarlamak istediği, taciz ve tecavüzleriyle ahlaksızlığın, rezilliğin, iğrençliğin vehasıl her türlü pisliğin yuvası olan Köy Enstitüleri'nin cemaziyelevveli işte budur.
Laiklik Tarikatının Okullarında Tacizci ve Tecavüzcü BAZI Öğretmenler-1
1-İzmir Karşıyaka'da beden Eğitimi Öğretmeni O.Ç, liseli gençleri sözlü ve elle taciz ettiği gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine kondu.
-->>
2) İstanbul Bayrampaşa'da bir öğretmen, İlkokul 5. sınıfta okuyan 6 öğrencisini taciz ettiği
gerekçesiyle 90 yıl hapis cezasına mahkum edildi.
-->>
3)
İzmir'de lise öğrencisi D.C'yi taciz edip şantaj yoluyla 5 yıl boyunca tacize devam eden Türk Dili ve Edebiyat Öğretmeni C.G, idari soruşturma kapsamında görevden uzaklaştırıldı.
M. Kemal Atatürk, “Gökten Indiği Sanılan Kitaplar” sözüyle ne demek istedi?
Esasen M. Kemal’in bu konuşmada ilahi kitapları kastettiğini kemalistlerin az çok “okumuş” kesimi biliyor, fakat yalan yanlış teviller yapmak suretiyle müslüman aile
2) ortamında doğup büyümüş ve Islami hassasiyetlere sahip olmakla birlikte dini-tarihi malumatı zayıf insanları aldatmaya ve böylelikle de bu batıl rejimi ayakta tutmaya çalışıyorlar. Işte bizim bütün gaye ve gayretimiz gerçekleri olduğu gibi ortaya koyup insanların aldatılmasına
3) mani olmaktır.
Bu kısa bilgilendirmeden sonra artık asıl meselemize geçebilirz. Yazıyı ikiye taksim ettik. Evvela M. Kemal’e ait sözlerin “ne” manaya geldiği üzerinde duracağız, ardından “Gökten inen kitaplar” ifadesinin gerek sözlüklerde, gerek Hukuk metinlerinde ve gerekse
#TOGG2022 1) Cumhuriyet 29 Ekim’de mi ilan edildi?
Okullarda “belletilen tarih”e göre M.Kemal 28 Ekim 1923 akşamı Çankaya’da arkadaşlarına; “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” demiş ve ertesi günü de etmiştir.
Sanki daha evvel hiç Cumhuriyet’ten bahsetmemiş gibi.
Halbuki -->>
2) Viyana’da neşredilen “Neue Freie Presse” gazetesinin muhabirine verdiği bir mülakatta “Cumhuriyet’in ilan edileceğini” ifade etmişti.
Acaba 29 Ekim’den ne kadar evvel açıkladı bir tahmin edin…
2 gün?..
5 gün?..
10 gün?..
15 gün?..
20 gün?..
1 ay?..
Hiçbiri… Daha
3) evvel... Tarihini verelim:
22 Eylül 1923!
29 Ekim nerede, 22 Eylül nerede…
Bahsi geçen gazetenin muhabiri bu haberi 26 Eylül’de Ankara’dan Viyana’ya bildirdi. 28 Eylül’de ise gazetede neşredildi ve aynı nüshada “Türkiye bir Cumhuriyet-M.Kemal Cumhurbaşkanı” başlıklı bir
New York'ta yayınlanan "Forward" adlı bir gazetede M.Kemal'in Kudüs Kamenitz Otel'de Elizier Ben Yehuda adlı bir yahudiyle görüştüğü ve Sabetayist olduğunu söylediğine dair bir yazı çıkmıştı.
Türk Tarih Kurumu Müdürü Uluğ Iğdemir'in
2) "Atatürk'ün Yaşamı" adlı kitabında da bu görüşmenin gerçekleştiği doğrulanır ama Sabetayistlik iddiasına temas edilmez.
Kemalistler ise başka kaynaklarda geçmediğini ileri sürerek iki kaynağı reddediyor ve adı geçen yahudiyle görüşülmediğini söylüyorlar.
Bunlara da kaynak
3) beğendiremiyoruz. Ama başka bir kaynak daha var.
M.Kemal ile 1909’da tanışan ve o sırada “Yenice” (Bulgaristan) kaymakamı olan dostu Ibrahim Süreyya Yiğit, tanışma hikayesini anlatırken onun ağzından şunları nakleder:
"Bak Ibrahim Süreyya Bey. Ben Erkanı Harbiye’den 1905’te
1) Bazı kitap tüccarı sözde tarihçiler, Sultan II.Abdülhamid devrinde Bomonti bira fabrikasının açıldığını söyleyerek sanki padişahın bizzat kurduğu şeklinde bir algı oluşturmak istiyorlar.
Halbuki Osmanlı Devleti’ndeki bira fabrikasını yabancı bir şirket kurmuştur.
Dahası,
2) o dönem içki içmek yalnız gayri müslimlere serbest, Müslümanlara ise yasaktı.
Kaldı ki o dönem İstanbul'un yarısından fazlası gayri müslim olduğu için alkollü içkiler daha ziyade Beyoğlu ve Galata çevresinde satılırdı.
Ayrıca Devlet, Müslümanları içkiden koruma vazifesini de
3) ihmal etmemiştir. Bu belgeden de görüldüğü üzere, cami yakınlarında ve müslüman mahallelerinde, hatta müslüman mezarları çevresinde dabi meyhane açmak yasaktı.
M.Kemal ise bizzat bira fabrikası kurmuştur. Üstelik müslümanlara olan yasağı kaldırdığı gibi içmeye de teşvik