Arap Dünyasının Yaşayan En Etkili Çağdaş Sanatçısı:
Dia al-Azzavi🌿
Uluslararası çağdaş sanatın önemli isimlerinden Azzavi'nin yarın ünlü Oxford Ashmolean Museum'da sergisi açılıyor.
Sanatçı 1970'lerin sonlarından beri Londra'da yaşıyor ve eserlerini orada üretiyor. +
Dia al Azzavi, Uluslararası alanda tanınan saygın bir ressam ve heykeltıraş. En çok anıtsal ve renkli tuvalleriyle tanınan sanatçı, Arapça'da 'defatir' olarak bilinen bir tür sanatçı defteri / kitabı da dahil olmak üzere birçok eser veren bir isim.
Eser: Defatir / Bag of Bones
Resim ve metnin bir kombinasyonu olan Arapça defatir, Türkçe defterler demek ve çeşitli formlar almakta - akordeonlar, kare ve dikdörtgen kitapçıklar, puro kutuları veya diğer heykelsi çalışmalar - ancak geleneksel bir şekilde okunması veya görüntülenmesi amaçlanmamış.
Dia al Azzavi, genellikle İslam öncesi geleneklerden alınan veya çağdaş şairlerle yapılan ortak çalışmalara dayanan yapıtlarında, resimlerin kapılarını araladığı özgür ve duygusal bir dünya kurguluyor.
Görsel: Day of The Hawk Adonis
Ashmolean'da yarın açılacak olan sergi, Defatir'in 40 yılı aşkın sanatsal üretiminin gelişimini araştırıp ortaya koyuyor. Aynı zamanda, Azzavi'nin eserlerinin çoğuna hakim olan, kelimelerin ve görüntülerin bir birleşimi olarak kendine özgü resim dilinin evrimini de ele alıyor.
Sergi, Defatir'in Iraklı genç nesil sanatçılar üzerindeki etkisini de araştırıyor.
Eser: A wolf howls memories of a poet
Eser: 'Of Layla': Qasim Haddad by Dia al-Azzawi
Eser: Book of Shame / Utanç Kitabı
Irak'ın Amerikan işgali döneminde yağmalanan kültürel mirasını konu edinmiş.
Eser: Liar / Yalancı
Azzavi'nin eserlerindeki defter formu ki zaten adı da defterin çoğulu olan Defatir, sanatçının alamet-i farikası.
Eser: 'Defatir': Who do you sing to?
Ahmad Abdel Muti Hijazi by Dia al-Azzawi
Kime şarkı söylüyorsun?
Dia al Azzavi'nin tüm eserleri içerisinde beni en derinden etkileyen sarsıcı yapıtı:
Mosul Panorama of Destruction
Musul'un Yıkım Panoraması
Musul'da terörün yol açtığı korkunç yıkım ve trajedi yaşanırken, şehre yalnızca 15km uzaktaki Erbil'e bağlı bir köyün şantiyesindeydim.
Eser: Dawn long visit / Uzun şafak ziyareti
Eser: The scent of love / Aşkın kokusu
Eser: Sargon
Dia al Azzavi İslam kültür coğrafyasının yaşayan en önemli çağdaş sanatçılarından. Eserleri yoğun ilgi görüyor ve uluslararası sanat çevrelerinde büyük bir itibar ve saygınlık görüyor.
1950'lerde Azzavi, "Öncüler" adlı Bağdat sanat grubuna dahil oldu ve kendisi gibi Iraklı olan sanatçı Faik Hasan ile çalışmaya başladı. Bu grup, geleneksel ve çağdaş Irak sanatı arasında bir köprü kurarak süreklilik sağlamayı amaçladı.
Azzavi bu dönemde kendi estetiğini geliştirmeye başladı ve Irak tarihindeki Gılgamış Destanı, İmam Hüseyin ve Kerbela Faciası gibi dramatik anlardan ilham aldı.
Azzawi, Bağdat'taki Güzel Sanatlar bölümünde Arkeoloji okudu, 1962'de mezun oldu ve daha sonra, seçkin Iraklı sanatçı Hafidh al-Droubi'nin rehberliğinde Güzel Sanatlar Enstitüsü'nde okudu ve 1964'te buradan da mezun oldu.
Gündüzleri antik dünyayı, geceleri ise Avrupa resmini inceliyordu. Azzawi, "Bu karşıtlık, Avrupa ilkeleriyle çalıştığım ama aynı zamanda mirasımı işimin bir parçası olarak kullandığım anlamına geliyordu" der bu durum için.
📷Sabra ve Şatilla Katliamı / Sabra and Shatila Massacre
Azzavi'nin korkunç işkencelerin utanç abidesi olan zindan: Ebu Gureyb'de yaşananları konu edinen bir eseri:
Bağdat'a, Eve Doğru:
Eser: Watching Others / Başkalarını İzlemek
Eser: The Body's Anthem / Vücudun Marşı
Looking at His Garden / Bahçesine Bakmak
Azzavi, çağda sanatın önemli isimlerinden. Yayınlanmış 14 kitabı ve çok sayıda makalesi var. Sanat dergilerinin editörlüğünü, Irak Arkeoloji Kurumu Direktörlüğü'nü yaptı.
Onu ve eserlerini keşke #İstanbul da da görebilsek.
V'esselam🌿
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
İngiliz işgalinde Hindistan halkına uygulanan zulüm açlıkla sınırlı değildi.
İngiltere'ye ait East India Company (Doğu Hindistan Şirketi) 60 Bin Hintli dokuma ustasının baş parmaklarını keserek onları tezgâhta dokuma yapamaz hale getirdi.++
Yazar William Bolts, 1772 yılında yayınladığı
''Consideration on India Affairs'' adlı kitabında şu bilgiyi verir:
''Şirket, el tezgâhlarında çok kaliteli yerli kumaş imal eden Hintli ustaların baş parmaklarını keserek İngiliz makina dokuması tekstil sektörünün önünü açtı.''
1808 yılında ölen Almanya doğumlu İngiliz yazar William Bolts'un bu kitabı yayınladıktan hemen sonra titizlikle toplatıldı.
Bolts, kitabında Doğu Hindistan Şirketi'nde edindiği tecrübeyi ve şahit olduğu parmak kesme olaylarını kaleme almıştı:
19.Yüzyıl'da Amerikalı yerleşimcilere, kıtanın doğu kıyısından batı kıyısına kadar genişlemeyi hedef gösteren Manifest Destiny çağrısıyla katliamlar tekrar başladı.
İnanılır gibi değil ama Kızılderili nüfusu hızla 12 milyondan 237 bine geriledi.++
Yuki Kızılderilileri kapatıldıkları rezervasyon çiftliğinde zorlama ile çalıştırıldılar. Yukilere yalnızca kişi başına günde altı buğday başağı olarak açlık diyeti (starvation diet) uygulandı ve yetersiz beslenme ile hastalıklardan çok sayıda ölümler görüldü.
Kaliforniya'da kendini human (insan) olarak tanımlayan beyaz yerleşimciler Yukileri ''Subhuman'' (insan-altı, alt-insan, insanımsı, insan olmayan, insanla aynı kategoride bulunmayan, insandan daha aşağıda bulunan) olarak tanımlıyordu.
Az önce İsviçre'de yaşayan ama aslen Kuveytli olan çok sevdiğim bir dostumla görüştüm. Bana göre müthiş bir hayat hikâyesi var. Bir ara söz etmiştim. Şimdi konuşunca tekrar paylaşmak istedim:
Hikâye 2 Ağustos 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle başlıyor. ++
Dostum o tarihte henüz 20'li yaşlarının başlarında. İşgal ile hemen herkes kaçıp ülkeyi boşaltırken, o ve kendisi gibi bir grup genç kalıp ülkelerini işgalcilere karşı savunuyor. Savaşanların çoğu öldürülüyor. Kendisinin de aralarında olduğu az sayıda direnişçi ise esir düşüyor.
Esirler Irak'ta Basra yakınlarında bir yer altı zindanına atılıyor. Burada gördükleri kötü muamele ve berbat koşullar nedeniyle esirlerin çoğu kolera ve tüberküloz nedeniyle ölüyor. Bir buçuk yıl sonra halem hayatta olan dostum esir takası ile serbest kalıp ülkesine dönüyor.
Fatih, ilk altın Osmanlı parasını #İstanbul ’da bastırmıştı.
Fetihten 23 yıl sonra, 1476 (Hicri 882) yılında basılan ve 'Sikke-i Sultani’ adı verilen Fatih Sultan Mehmet'in bu ilk altın parasının işçiliği de kusursuzdu.++
Sadece 129 adet basılan bu ilk altın sikkeden günümüze çok az sayıda örnek ulaşabilmiş.
Hicri 882 / Miladi 1476 tarihli bu altın Osmanlı sikkesi ilklerin sikkesidir:
-İlk Osmanlı altını, -Fatih’in ilk altın parası, -İstanbul’da basılan ilk Osmanlı parası işte bu paraydı.
Fatih, az sayıda basılan bu ilk altının ardından bir yıl sonra, Hicri 883 / Miladi 1477’de bir altın sikke daha bastırdı ve bu defa bolca basılan bu altın para hızla tüm Avrupa, Afrika ve diğer Akdeniz ticaret havzalarına yayıldı.
Tarihçi Heredot’un ‘Arabia Felix’, ‘Mutlu Arabistan’ olarak nitelendirdiği Arap Yarımadası, güneybatı Asya ile kuzeydoğu Afrika arasında uzanan dünyanın en büyük yarımadalarından biri.
Yarımadanın en büyük ve bence en güzel ülkesi ise burası++
Dünyanın bu özel coğrafyası gerçekten şaşırtıcı sürprizlerle dolu.
Üç tarafı denizler ve okyanus ile çevrili olan Arap Yarımadası'nın kültürel mirası ve doğal zenginliklerini en iyi görebileceğiniz yer Suudi Arabistan'dır.
Çöller, masmavi ve cam gibi denizler, vadiler ve dağlar.
Suudi Arabistan Arap Yarımadası'nın en büyük ülkesi. Ülkenin batısı Kızıldeniz kıyıları, doğusu ise Arap Körfezi'nin sahilleriyle çevrili.Kinde Krallığı, Himyeriler ve Nebatiler bu olağanüstü toprakların kadim medeniyetleri.Mimarisi, müziği ve sanatlarıyla büyük bir dünya burası.