GökTürk hükümdar sülâlesi olan Aşına ailesinin atası bir dişi kurt idi. 6.-7. yüzyıllarda Türk halk çevresinde kurt-ata inancı çok yaygındı. GökTürk hakanları, atalarının hâtırasına hürmetten, otağlarının önüne altın kurt başlı tuğ dikiyorlardı.
Böylece kurt-başlı sancak hakanlık alâmeti olmuştu. Ancak bu telâkki çok eski bir Türk geleneğinin devamı idi. M.Ö. Asya Hunlarında, hatta o tarihlerde Batı Türkistan'da oturan Wu-sunlarda kurttan türeme efsanesi ve dişi kurt tarafından verilen süt ile besleniyordu.
Aynı efsane Tabgaçlarda da vardı. Tabgaç ülkesinde "kurt dağları", "kurt nehirleri" ve kurt dağına ait bir sunak bulunuyordu. Uygurların diğer bir menşe efsanesi, bunları da kurt'a bağlıyordu. Türklerle kurt'un efsanevi ilgisi İslâm ve Süryânî kaynaklarında da akisler bulmuştu.
Kaynaklarda Avrupa Hunlarından "Kuzey Kurtları" diye bahsedilmesi ve Hun-Kurt (=Hunwulf: Skir kralının kardeşi) gibi isimlerin görülmesi de Batı Hunlarında kurt geleneğinin izleri olsa gerektir. Batı (Bulgar) Türklerinde kurt kelimesinin özel ad olarak da kullanıldığı anlaşılıyor
Kurt'un Türkçede diğer adı börfûiı ve bu kelime Orhun kitabelerinde, Uygur Türkçesi vesikalarda, Dîvânu Lugâti't-Türk'te ve Oğuz Kağan destanında geçer. Çin kaynaklarında "Fu-li" şekli ile yer adı, şahıs adı, kavim soyadı vb. olarak çok zikredilir.
Ünlü Tabgaç Hükümdarı Tai-Wu (424-452)'nun lakabı Fu-li veya Fo-H (= Böri) idi. GökTürk hakanlığının hassa ordusu mensuplarına da "Fu-li" deniyordu. Etnoloji ilmine göre kurt motifi Türkler için "tipik"tir, yani başka kavimlerde görülmeyen etnografik belirtidir.
Eski Çin kaynaklarında bile Türk aslından olmayan bazı kavimler "kurttan türeyenlerden değildir" şeklinde ayırt edilmiştir. Türk destanlarında kurt, ayrıca yol gösteren, buhranlı anlarda imdada yetişen bir varlıktır.
Uygurların "Kutlu Dağ" efsanesinde kurt, ülkeye bereket ve saadet getirdiğine inanılan kutlu bir kayanın Çinlilere verilmesinden sonra, uğursuzluk çöken memleketin açlığa mahkûm olması üzerine kendilerine yeni yurt arayan Uygurlara rehberlik etmişti.
Batıda (11. yy. sonu) Kumanlarda yardımına başvurulduğuna dair kayıtlar bulunan kurt'un rehberlik rolü de M. 2. asır ortalarına kadar geri gitmektedir.
📚İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Kurdun Türklerde önemli bir yeri ve ehemmiyeti vardır. Kurt GöktürkIer'de olduğu gibi bazen valide, Uygurlarda olduğu gibi bazen pederdir. Oğuzlar’da ise Türk hanlarıyla Türk kavminin müşkil zamanlarında harikulade halas ve fütuhat yolları gösteriyor.
Kurtla İlgili çeşitli kaynaklarda, özellikle Çin kaynaklarında bilgilere rastlanmaktadır. Hatta bunun üzerine efsaneler az değildir. Şüphesiz Türklerin Kurt başlı bayrak kullanmalarında, onu bayraklarının ucunda arma olarak taşımalarında geçmişten gelen bir lakım inançların,+++
++efsanelerin etkisi çok fazladır. Bozkurt efsanesi açık bir şekilde yalnız eski Çin Tarihi kaynaklarında ve Türk kavimlerinin menkıbe ve rivayetlerinde vardır. Bunlardan Uygurca yazılmış bir Oğuz menkıbesinde Oğuz Kağan ilk büyük Türk devletini meydana getirdiği zaman,+++
Türk töresinde Hatun kutsaldır, saygındır ve her yerde baş köşededir! Türk devlet anlayışında Katun/Hatun, devletin kuruluşunda, işleyişinde, bekasında önemli roller oynuyordu. Katun’suz bir devlet teşkilatı söz konusu değildi.
Türk toplumunda ve devlet teşkilatında kadın, en eski zamanlardan beri önemli bir konumda olmuştur. Türk töresinde kadın, daima erkekle eşit olmuştur. Bunun en önemli göstergesi, Türk devlet anlayışında devlet başkanıyla aynı statüye sahip olan eşlerdir.
Türkçe kadın sözü genel olarak kabul edildiği gibi eski Türkçe Katun/Hatun sözünden gelmektedir. Bu ise başlangıçtan itibaren Türk devlet teşkilatında yer alan bir unvandır.
Göktürklerden bahseden ilk Çin kaynakları "Türk" adını oldukça farklı bir şekilde zapt etmişlerdir: T’u-küe. Burada -Çincede r sesinin bulunmamasından sarfı nazar- dikkati çeken nokta "Türk" adının çift heceli olarak tespit edilmiş olmasıdır.
Tanınmış Fransız sinologu P. Pelliot bu Çince işaretin "Türküt" okunması gerektiğini ve bunun da "Türk" kelimesinin, Moğolca cemi eki +t ile yapılmış, çoğul şekli olduğunu ileri sürmüştür.
Ancak +t cemi ekinin yalnız Moğolcaya mahsus olmayıp, Göktürklerden önce bile Türk dilinde kullanıldığı ve İlk ve Orta Çağlarda çok üstün bir kültür dili olan Türkçeden devlet, hukuk, teşkilât tabirlerinin Moğolcaya geçmesinin de gösterdiği üzere,+++
Erkeklerde giyimin önemli kısımlarını gömlek, cübbe ve çuha oluşturmaktadır. Bunun yanında başa takılan şapka çeşitleri ile ayağa giyilen çizmeler Oğuzların giyim kuşam kültürünü en güzel nitelikte tamamlamaktadırlar.
Dede Korkut boylarında erkek giyim kuşamıyla ilgili olarak Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boy’da "Al mahmuzi şalvarlu, atı bahri hotazlu"; "Kırk cübbe bürinüp otuz yidi kala biginün mahbub kızlarını çalan"; "Cılasun koç yigitlere kalaba ölke virdi, şalvar cübbe çuka virdi;
Kam Pürenün Oğlı Bamsı Beyrek Boy’unda "Sen kızıl kaftan geyersin biz ağ kaftan geyerüz." didiler; Dede Korkut Deli Kaçar’a şöyle der: "Gin etegüne tar koltuğuna kısılmağa gelmişem."; "Bir yigit olsa dirisi haberin getürse çırgap çuha altun akça virür-idüm.";
Oğuzlarda kadın giyim kuşamında üst giyimi olarak kaftan, cübbe, don kullanıldığı Dede Korkut boylarında görülmektedir. Gittiği ve gezdiği yerlerde halkın dış görünüşleriyle ilgili geniş bilgiler veren Evliya Çelebi ise Seyahatname`sinde⏬⏬
Edirne kadın ve erkek giyim kuşamını anlatırken; "sayısız ve sınırsız ileri gelenleri samur kürk ve renk renk değerli (atlas) kumaşlar giyip, sarıklarının uçlarını sarkıtıp salınırlar, orta halli olanları çuka ve boğası kaftan giyerler "der.
Buradan da belli olduğu gibi 17. yüzyılda yaşamış seyyah Evliya Çelebi üst ve orta olmak üzere iki sınıf tabakanın yaşamında giyim kuşam farkını vurgulamıştır.
Oğuzlara böylesine büyük önem veren Kâşgarlı Mahmud, her Türk boyunun yaşadığı bölgeleri en batıdan başlayarak doğuya doğru sıralamıştır:
Rum ülkesine en yakın boy Beçenek ‘Peçenek’tir. Sonra Kıfçak ‘Kıpçak’, Oğuz, Yemek, Başgırt, Basmıl, Kay, Yabagu, Tatar, Kırgız gelir.
Kırgızlar Çin ülkesine yakındırlar. Daha sonra Çigil, Tohsı, Yagma, Ograk, Çaruk, Çomul, Uygur, Tangut ve Çin’de olan Hıtay gelir. Bundan sonra Tavgaç gelir, bunların ülkesi de Maçin’dir.
Yirmi boyu, batıdan doğuya doğru sıralayan ve bunları Türk adı altında toplayan Kâşgarlı Mahmud günümüzde, çeşitli adlarla anılan soydaş boyların nasıl tanımlanması gerektiğine de bin yıl öncesinden ışık tutmaktadır.