☑️ Hatra: Roma İmparatorlarının Ele Geçiremediği Antik Şehir
☑️ Günümüz Irak, Ninova şehri yakınlarında bulunan Hatra Antik şehri, MÖ. 1. yüzyılda İskit-Parni boyu kökenli Partlar tarafından dini ve ticari bir merkez olarak kurulmuştur. Çölün ortasında bulunan şehir, yer altından
çıkan kaynak suları sebebiyle o zamanlar vaha görünümünde idi. Aslında bölgenin sakinleri, Partların hâkimiyetini kabul eden Zerdüşti ve Hristiyan rahiplerinden oluşan Aramiler idi. Partlar, burada Hatra'yı kurduktan sonra bölgedeki ticari yolların bir numaralı durak noktası...
olmuştur. Şehirde, önceki Asur döneminden kalan Tanrı Asur, Güneş Tanrısı Şamaş ve Aramilerin Sabah Yıldızı (Venüs) Tanrıçası Shahiro’ya ait kült eserleri olduğu için şehir dini olarak da merkezi bir konumda olmuştur. Böylelikle Hatra, süreç içinde çok gelişmiş ve başta güçlü...
surları olmak üzere birçok anıtsal yapıya sahip olmuştur. Özellikle MS. 115-117 yılları arasında Roma ve Partlar arasındaki Mezopotamya'ya hâkim olma mücadelesinde Hatra, stratejik bir ileri karakol olmuştur. Roma'yı en güçlü haline getiren İmparator Traianus (98-117),...
karşılaştığı tüm düşmanlarına boyun eğdirmiş, ancak Hatra'yı 6 ay kuşatmasına rağmen ele geçirememiştir. Kuşatmanın başarısızlığı, Traianus'un stresten hasta olmasına ve kısa süre sonra da ölmesine sebep olmuştur. Çevre bölgede, 140 yılında Araplar tarafından Partlara bağlı özerk
bir yönetim kurulmuş ve başkenti Hatra olmuştur. Roma imparatoru Septimus Severus (193-211), 197 yılında Partlar üzerine sefere çıkmış, onları bozguna uğratmış ve başkentleri Tizpon'u ele geçirmiş, ancak Hatra'yı kuşatmasına rağmen ele geçirememiştir. 224'te Partların...
yıkılmasından sonra İrani Sasaniler kurulunca, Hatra'nın Arap kralı Romalılara tâbi olmuştur. Kısa bir süre Roma garnizonu olan şehri, 244 yılında Sasani kralı I. Şapur kuşatmış ve uzun süren bir saldırının ardından ele geçirerek yakıp yıkmış ve harabeye çevirmiştir. Bundan sonra
şehir kumlara gömülüp kaybolmuştur. Taaki 1906'da tekrar gün yüzüne çıkarılana kadar. Hatra, özellikle Saddam Dönemi’nde turizme kazandırılmıştır. Ancak 2014 yılında İşid’in Irak kolu olan ISIL tarafından Petra’daki birçok eser parçalanmış ve yok edilmiştir.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
🎇Geyik Taşı Kültürü'nün (MÖ. 1400-700) Türklüğü Üzerine
🎇İskit-Saka Kültürü’nün atası sayılan, yani ilk Saka-İskit Kültürü’nü ortaya çıkaran Geyik Taşı (Deer Stone) Kültürü’ne (MÖ. 1400-700) Yenisey-Hint İrani denmeye başlandı.
2-Sebebi belli: Saka Kültürü’nün ana nüvesini Türklüğe mal etmemek. Türkçe dilini, arkeolojik ve kültürel veriyi bir yana bırakıp, sadece genetik üzerinden ilerlersek bile Geyik Taşı’nın gayet de Ön Türk Kültürü olduğu ortaya koyulabiliyor.
3-Öncelikle Geyik Taşı’nın atası diyebileceğimiz Baykal Eba’da sanılandan daha yüksek Doğu Asya genetik katkısı (ANA) var. Paleo Sibir (%60 ANA+%40 ANE) + Ek Amur Göçü (%100 ANA) = Baykal Eba (%80 ANA+20 ANE). Yani Amurlu ek bir göç dalgası, ANA mirasını %20 arttırıyor.
Açık konuşalım. Benim Çepni atalarım (haplogrup C2a) bu durumun Gürcü, Ubıh versiyonunu daha çok yaşamış. Ama Anadolu genelinde konuşursak, Anadolu-Kafkas-Balkan-hatta Avrupa yerlisi Haplogrup (R1b, J2, G2, İ2 alt dalları) taşıyan birçok Anadolu Türk'ü yurttaşımız var. Bunların+
çoğunluğu gayet ortalamadan fazla Doğu Asya genetik mirası da taşıyabiliyorlar. Bunun sebebi tarihi kaynaklara göre kısaca şu: Batıda, ilk yüzyıllarda Bizans yönetimine kızarak beylikler bünyesine katılarak Hanefi müslüman olan ve asıl Oğuzlardan kız alıp veren çok fazla şehirli
nüfus var. Haçlı seferleri dönemi Türklere teslim olup din değiştiren ve hatta iç güveysi olup Yörük-Türkmenler arasına katılarak Türkleşenler var. Doğuya doğru daha sonraki dönemlerde peyderpey köylerin Müslümanlığı seçip, zamanla asıl Oğuz köyleri ile karışması durumu var. +
Ön Türkçe MÖ. 1000'de ortaya çıkmadı Tayfun Bey. Dilsel analizlere göre bizim şimdiki konuştuğumuz Türk dilini konuşan atalar, MÖ. 500'den itibaren, Ön Türkçe'nin daha arkaik formlarını konuşan ataların dillerini absorbe-asimile etti. İşte o daha önceki Ön Türkçe versiyonlarını+
konuşanlardan bir kısmının Sümerlerin ataları ile iletişime geçme ihtimali bulunuyor. Bu konuda ayrıntılı bir yayın yapmam lazım. Sizin ve diğer kimi insanların anlamadığı olay bu. En eski Ön Türkçe versiyonları, MÖ. 6000-4000 arası Doğu Asya'daki ortak atadan ayrılmış.
Batıya yayılmış zaten. Amur kökenli Ön Türk atalar, oralarda Paleo Sibiryalılar ile etnogenez süreçlerinde daha önceki kültürleri oluşturmuş (muhtemelen Okunevo veya Kelteminar gibi) Genetik analizler de bunu destekliyor. Ancak bizim konuştuğumuz Türkçe versiyonun atası+
Türkçe ile Sümerce arasında çeşitli ses denkliklerine dayanan ortak kelimeler dışında bir bağ yoktur. Türkçeden farklı olarak;
-Sümercede isim-fiil ayrımı yok.
-Ön ek var.
-Fiil çekiminde zaman değil, görünüş hâkim.
-Yarı geçişken bir dil.
-İnsan/insan olmayan ayrımı var. +
-Tamlanan tamlayandan önce gelir.
Bu sıralanan özelliklerin hiçbiri Türkçe ile örtüşmez. Son dilsel çalışmalara göre Sümerce ile en benzer dil Kuzey Hindistan-Tamil dilidir. Tabletlerde kendileri hakkında söyledikleri kara kafalı tabiri, kültürel olguları ve geldikleri yere dair
söyledikleri, bu görüşü kuvvetlendirir. Genetik olarak maalesef direk Sümerler incelenmedi. Ancak onlar ile alakalı görülen bataklık Arapları ve Elamlardan birkaç örnek alındı. Bataklık Araplarında J1'in bir türevi var. Güney Yemen işaret ediliyor. Elamlarda ise +
Esenlikler, R1a ve R1b'nin tümü, ilk Türkçe konuşanların haplogrubu demiyorum. R1a-Z93'un türevleri ve R1b-l23'ün türevleri, zamanında ilk Türkçe konuşanların yoğun oranda sahip olduğu haplogruplar diyorum.
R1b-l23 kısmı, ilk Hint-Avrupa göçerleri ile yoğun oranda gerek savaşlar, gerek hâkim olmalar ile karışmış. Biz bunu makalelerden açıkça anlıyoruz. MÖ. 3500 ile 2500 arası durmadan, parça parça İtil boylarından Avrupa'ya doğru akıntı var. Ve bunlar açıkça kurgancılar.
Fakat bunlar durmadan asimile olmuş, ardından yeni göç olmuş, tekrar asimile olmuş. Çünkü bir süre sonra kurgan yapmayı ve at kurbanını bırakmışlar. Hint Avrupalı gibi gömülmüşler.
Kürtçüler, Hint-Avrupacılar ve Doğu Avrasyacı enikler son dönemlerde (Ulaanzuukh) SlabGrave Kültürü'nün ilk Türkçe konuşulan kültür olduğunu savunmaktalar. Bu sayede Türklüğü Doğu Avrasya'ya sınırlarken, İskitleri, Hunların büyük bölümünü ve +
2-sonraki birçok Türk boyunun (Oğuzların yüzde 75'i-Karluklar-Ön Bulgarlar, Peçenekler, Ogurlar vs.) dönme Hint-Avrupalı-Aryan-Ugric vs. olduğunu dolaylı yoldan söylemekteler. Slab Grave'nin neden ilk Türkçe konuşanlar olamayacağını kanıtlayan zengin arkaik ve batılı Türkçe'nin
3-yanında, arkeolojik veriler ve DNA verileri var. Bu seferlik DNA üzerinden ilerleyelim. Resimde görülen Haplogruplar (özellikle Q-M120) Slab Grave orjinli. Bu haplogrup sonraki Türklerde çok nadir bulunur.