Dün Gaziantep’te düzenlenen “Ulusal Risk Kalkanı” toplantısına davetli idim. İlk toplantıya arazi çalışması nedeni ile katılamamıştım.
Sayın Bakan ve katılımcılara aşağıda maddelediğim görüşlerimi doğrudan iletme fırsatım oldu. Bu maddeleri şimdi sizlerle de paylaşmak isterim:
1. Türkiye'de kara ve denizde 10 km’den uzun 600’ün üzerinde aktif fay bulunmaktadır. Her bir fayın ivedilikle ayrıntılı çalışılabilmesi ve bilimsel olarak tehlike ve riskin yeni yöntemlerle belirlenebilmesi için bağımsız bir yer bilimleri araştırma kurumu oluşturulmalıdır.
2. Amerika’da USGS’e bağlı “California Earthquake Center” ya da Japonya’daki “Active Fault Research Center” benzeri bu kuruma aktif tektonik, sismoloji, geodezi, deprem mühendisliği ve büyük veri analizinde yüksek lisanslı ve doktoralı araştırıcılar alınmalıdır.
3. Bu uzman yer bilimci ve veri analizi ordusu ile kısa sürede 600’den fazla aktif fayın oluşturduğu tehlike ve buna bağlı olarak kentsel risk haritaları oluşturulmalı, üretilecek deprem senaryolarının ürünü olan ivme haritaları ise kamu yararına açık kaynak şeklinde sunulmalıdır
Bu ilk önerilerim, içinde bulunduğum komisyonda bulunan bazı üyeler tarafından “Böyle bir kurum oluşturmak ve bu kurumun yapacağı işler bizden talep edilen şeyler değil” denilerek, fay yasası, deprem kataloğu, kurumlar arası veri paylaşımı gibi öneriler listeye alındı.
Kısaca, Türkiye'nin tüm faylarının çalışılması, bir kamu kurumundaki 10-15 kişi ile ve bazı üniversitelerde yapılacak ve 4-5 yıl sürecek projeler ile, hatta bazı emekli hocalarımıza göre hizmet alımı ile halledilebilirmiş.
Önerilerim ise komisyonun iş yapmasını kitlermiş.
Bu durumda gördüğüm tek olumlu nokta ise Bakan’ın ve yardımcılarının konformist bürokratik oyalanmalara izin vermeyecek aksiyoner politikaları dikkatle dinlemesidir.
Fay yasası ile hali hazırda özel şirketlere danışmanlık yapan emekli akademisyenlerin, komisyonları bu şekilde kendi işlerine ve klikleşmiş eski bağlantılarına yönelteceği izlenimini maalesef tekrar edindim.
Ticari ajandası olmayan, yepyeni bir anlayış ve yönetimle oluşturulacak
bir kurum ve onlarca yer bilimciyi, ülkenin savaş vermesi gereken tehlikeye karşı ortak bir projede buluşturacak olan bu çabayı başarmak için, geçmişi olan bu ilişki ağına inat elbette kendi yolumuzdan yürüyeceğiz.
Akademik kariyerleri boyunca bireysel ekonomik ve güç çıkarları dışında hareket etmeyenlerin, siyasi kariyerlerine yatırım yapmak için deprem korkusu üzerinden popülist söylem geliştirerek kurullarda boy gösterenlerin, yeni girişimleri baltalamasının hesabı bir gün elbet verilir
Tweetlerimi biraz sert dile getirmiş olabilirim ama bu ülkenin daha fazla oyalanacak zamanı kalmadı...
Bilginize sunarım.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Arazi çalışmasından dün itibarıyla döndük. Çalışma arkadaşlarım. Dr. Ufuk Tarı, Dr. Aynur Dikbaş, Dr. İrem Elitez ve Doç. Dr. Orkun Özcan ile Çardak ve Doğu Anadolu fayında kırıkların üzerinde 30 cm uydu görüntülerinden haritaladığımız fayın üzerinde kolay ulaşılmayan,>
yerbilimleri literatürüne yeni katkılarda bulunacak gözlemlerimizi BİHA ile arazide cm hassasiyetinde sayısallaştırdık. Kimi zaman sert rüzgar, kar ve çamurla uğraşarak kısa zamanda çok fazla veri topladık. Bu çalışmaya destek olan off-road arazi araçlarını bize tahsis eden>
Elbistan ve Kahramanmaraş Off-road kulüplerine, bu hızlı arazi çalışması için devlet ve milletin imkanlarını organize eden bize inanmış olanlara teşekkür ediyorum. İTÜ camiası olarak ilk günden bugüne arazide çalışan çok sayıda araştırıcımız yepyeni bilgilere sahipler.>
Böyle olmayacak, tane tane anlatmak gerekiyor sanırım. Teşbihte hata olmaz diyerek bir örnek üzerinden anlatayım, belki bu sefer anlaşılır.
Diyelim ki ölümcül bir hastalığa yakalandınız. Doktorunuz teşhis için birçok gözlem, tahlil ve görüntüleme teknolojisi kullandı ve dedi ki;
Eğer gereken tedaviyi olmazsan 6 ay ila 1 yıl arasında ömrün kaldı. Tedaviye hemen başlamalısın. Siz de diyorsunuz ki; tedaviyi filan boşver bana hangi gün, hangi saat, hangi dakikada öleceğimi söyle.. Ölüm üzerinden bir örnek vermek istemezdim ama anlaşılır olması için yazıyorum
20 yıldan fazladır Marmara'da birden fazla 7.0 üzeri deprem olacağını yerbilimciler olarak söylüyoruz da ne oluyor? Bölge her gün daha da kalabalıklaşıyor. Radikal önlemler alınmıyor. Evet, deprem olacak. Ne zaman olacağını (yıl/tarih/gün) olarak aynı o doktor gibi söyleyemeyiz.
Üç ezber; 7.6 büyüklüğünde bir deprem için en az 250 km kırık lazım.
Aktif faylar genç çökellerle yaşlı kayalar arasında sınır oluşturur.
Yanal atımlı faylar dik yüzeylere sahiptir.
98 kmlik fay 7.6 üretti.
yüzey kırığı morfolojik işaretli faydan uzakta.
Çardak fayı batı da güneye, doğuda kuzeye eğimli makaslama zonları ile birleşmiş burulmuş bir fay.
Not: fayın üzerinde bulduğumuz atımlar fayın tekil olduğu yerlerde 7-12.5 m arası. bu kesimlerin arasında çok sayıda parçaya bölündüğü ve atımı bölüştüğü de vaka. dağ yamacındaki bahçede 5.7-6.2 m arası atımlar var. @AynurDikbas@_noesca_@ufuktari@orkan_ozcan@itu1773
Marmara Denizi’nde beklenen depremler ile ilgili farklı açıklamalar okuyorsunuz ve kafanızda doğal olarak birçok soru oluşuyor. Öncelikle bilimde tartışmanın normal olduğunu bilmemiz gerekir. Bilim, yanlışlanarak ilerleyen bir çalışma disiplindir.+
Eğer bilimde yanlışlama olmazsa gelişme de olmaz ve ona artık bilim diyemeyiz. Farklı tartışmalar olması zaten elzemdir. Yeter ki tartışanlar çalışmalarında bilimsel metodları kullanmış olsun.
Şimdi gelelim Marmara’da tek mi yoksa birden fazla mı fay olduğuna.. Her şeyden önce her ne kadar farklı bilimsel çalışmalar yapıyor olsak da, Marmara Deniz’inde deprem olacağı konusunda tüm yer bilimleri camiası hemfikirdir.
2026’ya kadar Marmara’da deprem olacağına dair haberler üzerine önemli açıklama:
Bugünden tam 20 yıl önce bir dergide yazdığım, deprem tekrarlanma aralıkları ve tarihsel depremler arasındaki zaman ilişkisine dair basit bir tahmini, sanki bugün söylemişim gibi medyada paylaşanlara
yayanlara, bu haberi okuyanlara bilgi vermem gerekiyor.
Tarihsel depremleri incelediğimizde Ayasofya’nın kubbesinde hasara neden olan üç ayrı zamanda deprem olduğunu biliyoruz. MS.557, MS.989 ve MS.1509’da Ayasofya’nın kubbesini yıkan bu depremlerin her birinden önce +
İzmit ve civarında MS.553’te, MS.976’ta ve MS.1490’da depremler gerçekleştiğini de biliyoruz. Bu açıklama, bu tarihsel depremler arasındaki zaman aralığı ile ilgili bir bilgiyi içeriyordu.
Ege bölgesi ile özellikle İzmir ve Muğla'nın depremselliği ile ilgili sizlerden çok fazla soru geliyor. Bu bölgenin ve Ege Denizi'nin fay rejimi ve deprem üretme potansiyeli ile ilgili olan bu tweet serisi, umarım sorularınıza cevap verir.
Teknik bir flood olacak, spekülasyon yok
Ege bölgesindeki fay sistemi, Kuzey Anadolu (KAF) ve Doğu Anadolu Fay (DAF)'larından farklıdır. KAF ve DAF yanal ve oblik atımlı faylardır (bkz. Yanal-Oblik Fay nedir?)
Ege bölgesinde karada bulunan ve kıyıya yakın faylar ise düşey atımlıdır (Bunlara jeolojide "Normal Fay" denir)
Ege kara faylarında sınırlı sayıda paleosismoloji çalışması yapılmıştır. Bir fayda daha önce olmuş tarihsel depremlerin araştırılmasına paleosismoloji denmektedir.