Abdülhamid zamanında devlet büyük borçlara batmıştı.. Sonunda Osmanlı borçlarını ödeyemeyeceğini açıkladı.. Osmanlı ya borç veren Avrupa, bu açıklama üzerine 14 Nisan 1884 günü yabancı sermayeli REJİ ŞİRKETİ’ni faaliyete geçirdi..
1- Devletin başında, II. Abdülhamid vardı. Şirketin merkezi ise Istanbul üsküdar idi.. Avrupa'nın kurduğu Reji şirketinin görevi, üreticilerimizin gelirlerine el koyarak Osmanlının borçlarını tahsil etmekti. Bu vergileri Devletin memurları değil, Reji’nin adamları toplayacaktı.
2- Rejinin silahlı korucularının VUR yetkisi vardı. Bazı kaynaklar Reji kolcularının 20.000’in üzerinde Türk köylüsünü vurarak öldürdüğünü yazar. Bu kolcuların vurduğu köylülerden biri, ünlü çökertmede vurulduğu söylenen tütün kaçakçısı “Halil” idi. Ne diyordu çökertme?
3- “Gidelim gidelim, Çökertme'ye varalım.. / Kolcular görürse nerelere kaçalım.. / Teslim olmayalım, yaylım ateş saçalım”..
Üretici ürettiği tüm tütün, tuz ve alkolü Rejinin belirlediği fiyattan Reji idaresine vermek zorundaydı.
4- Köylü Reji'den izinsiz kendi içeceği tütünü dahi saklayamazdı. Misal, köylü kendi içeceği tütünü önce Rejiye 3 kuruşa verir, sonra 10 kuruşa geri alırdı. Bir köyden başka bir köye izinsiz tütün ve tuz taşımanın cezası çok ağırdı.
5- On yıl boyunca o cepheden bu cepheye koşturarak güç yitiren Türkiye’yi kuranlar, Osmanlının 7 düvele ödediği borcu kıt kaynaklarıyla ödedi. Mustafa Kemal önderliğindeki genç Türkiye, 1925'te Tütün Rejisini Avrupa'dan satın alıp, tüm hak ve yükümlülüklerini devlete devretti.
6- 1800'ler, Osmanlı’nın içine girdiği borç sarmalı öyle içinden çıkılmaz bir hal almıştı ki alınan borçlar eski borçları ödemeye bile yetmemekteydi. Alınan tüm borçların %44,56’sı eski borç ödemelerine harcanmıştır.
7- Bunun dışında %35,22’si emisyon ve komisyon giderlerine harcanmış sadece %7,59’u yatırım harcamalarına ayrılmıştır. Yani Osmanlı Devleti aldığı borçları, üretimini arttırarak kendini bu borç sarmalından kurtarabilecek yatırımlara harcamıyordu ama diğer yandan Dolmabahçe...
8- ...gibi görkemli sarayların ve yeni camilerin yapımına devam ediyordu. Günden güne sömürgeleşmesine rağmen, bu yeni görkemli yapılar sayesinde devletin itibarının arttığı sanılıyordu. Borç almak Osmanlı için artık bir alışkanlık haline gelmişti.
9- Öyle ki sadrazam Keçecizade Fuat Paşa açıkça “Bu devlet istikrazsız (borçsuz) yaşayamaz.” demekteydi. Dünyada eşi görülmemiş şartlar sayesinde Osmanlı’ya borç vermenin çok kârlı olması rahatça borç alınacak birilerini bulmayı kolaylaştırıyordu.
10- Ancak bu “mutluluk zinciri” 1870’li yılların ortalarında çıkan küresel kriz ile son buldu. Artık Osmanlı borç alacak birilerini bulamıyordu. 20 Aralık 1881 yılında da Sultan II. Abdülhamit devletin iflasını içeren Muharrem Kararnamesi’ni ilan etti.
11- Muharrem Kararnamesi bir iflas ilanıydı, Osmanlı Devleti iflas ettiğini tüm Dünya’ya ilan etmiş, adeta “benden bu kadar artık bana ne yapıyorsanız yapın” demişti. Nitekim Avrupalı alacaklıların temsilcileriyle birlikte hazırlanan kararnameyle Osmanlı’dan alacağı olan...
12- ...devletlerin temsilcilerinden oluşturulacak Düyûn-u Umûmiye İdaresi’nin kurulması ve Osmanlı’nın belli başlı gelir kalemlerine el koyması kabul edildi.
13- İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya-Macaristan’ın birer temsilcisi, Galatalı bankerlerin iki temsilcisi ve bir Osmanlı temsilcisinden oluşan Düyûn-u Umûmiye yönetiminde Osmanlı temsilcisinin oy hakkı bulunmamaktaydı.
14- Yani Osmanlı ülkesinin ekonomik yönetimini uluslararası bir kuruma bırakmış oluyor ama kurumun yönetiminde bir oy hakkı bile elde edemiyordu. Mustafa Kemal ise daha yeni doğmuştu ve Lozan Antlaşması’na da 42 yıl vardı!
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Elam uygarlığı, eski İran coğrafyasında MÖ. 3200 - MÖ 539 arasında yaşanmıştı.
Semavi dinlerin 'S' sinin olmadığı çağlarda,
Elam halkının inançlarına göre, ölümden sonra insanlar iki kılavuz tanrıça tarafından karşılanır ve ruhları hesaba çeken tanrının huzuruna götürülürdü.
1-Elam geleneklerine göre biri öldüğünde, evinin altına kefensiz olarak gömülürdü. Ölen kişi fakirse, ayak tarafına bir testi, zengin ise başka kaplar konurdu.
2-Çok tanrılı inanca sahip olan Elamlar tapınak kurmaya önem vermişlerdir. Her şehirde küçüklü büyüklü tapınaklar kurulmuştur. Ancak bunlar Asur saldırılarında yıkılmışlar.
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
* Medeniyetler şehri Hatay
* Hatay 4000 yıllık geçmişe sahip...
* Dünyada kurulan ilk şehirdir...
* Buzamana kadar depremde 7 defa olduğu gibi yıkılıp tekrar kuruldu...
* Antakya Mozaik Müzesi, Mozaikleri bakımından Dünyada ikinci sırada...
1- * Dünyadaki ilk kilise olan St. Pierre Kilise’si Hristiyanlığın yayıldığı ilk mağara kilise buradadır...
* Hristiyanlara "HIRISTIYAN"ismi ilk burada verilmiştir...
* Türkiyenin en uzun kumsalları buradadır. 12 km...
2- * İstikameti dolayısıyla tamamiyle "Güneyden" gelip "Kuzeye" dökülen iki ırmaktan biri olan Asi Nehri Güney’den Kuzey’e ters akan tek nehirdir...
* Fetihler dışında müslümanlık Anadoluya ilk olarak buradan girmiştir "Habib-i Neccar Camii Anadolu'da yapılan ilk camidir"
Ahmed Cevdet Paşa’nın şahitliği önemlidir. Sultan Aziz tahttan indirilmeden önceki halet-i ruhiyesi itibariyle “halkın bir hükmü yok” mertebesinde kibir deryasında idi.
1- Sultan Aziz’in tahttan indirilmesinden biraz önce medreseliler birkaç gösteri düzenleyip sadrazam, şeyhülislam ve bazı bakanların görevden alınmasını istediler. Bu gösteriler dağıtılabilir ve elebaşları sürgüne gönderilse bastırılabilirdi.
2- Yetmiş yıldır İstanbul’da isyan unutulmuştu. Hele asker içinde saltanat aleyhine isyan uzak bir ihtimaldi. Buna rağmen tarihi tecrübeler hükümdarların her bireye galip olduğunu, karşılarında sadece kamuoyunun durabildiğini gösterir.
BİR İNSAN VE BİR İLÇE
SALİH GÜN VE TAVŞANCIL..
Salih Gün 1946 yılında Kocaeli’ne bağlı Dilovası bölgesinde bulunan Tavşancıl’da dünyaya geldi. İlkokul mezunu olup sonraki eğitim sürecini okullarda olmasa bile kendi kendine geliştirip siyasete atıldı.
1- 1989 ve 1994 yerel seçimlerinde doğup yaşadığı beldesinde Sosyal Demokrat Halkçı partiden Belediye Başkanı seçildi. 1999 yılında ise 22. Dönem Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili seçilmişti fakat bu yazının konusu o değil.
2- Belediye başkanı seçildiğinde ilk yaptığı işlerden biri beldenin imar planını gözden geçirip deprem riski olan bir bölgede olması sebebiyle en yüksek 3 katı olan imar planı hazırladı. Hazırlanan bu imar planı halk arasında tepkiyle karşılandı.
Pakistan bir zamanlar, nükleer güce sahip tek Türk ve İslam ülkesi idi. Düşmanı huzursuz eden, kıskandıran, dosta güven veren, hızla gelişen, modernleşen, bozulmamış kültürüyle, şuurlu, bilinçli gençliği ile herkesin örnek aldığı, gelecek vaad eden güzel bir ülke idi..
1- Ta ki Afganistan'dan kendilerini Afganistan'nın yahudileri olarak gören, gerçekten de yahudilerden bir farklarıda olmayan taliban'ın peştunlar soyuna mensup milyonlarcasının mülteci olarak Pakistan'a gelene kadar..
2- Şu an Pakistan toplum düzeni bozulmuş, ekonomik sıkıntı çeken, açlıkla boğuşan, gelen mültecilerin kullandığı oylar nedeniyle Amerika yanlısı partilerin güç kazanarak siyasi iktidarsızlığa neden olduğu, ülkeye gelen Afganlı mültecilerin kurduğu..
Kafkas Orduları komutanı iken Bakü'yü Rus ve İngiliz işgalinden kurtardı. Mondros Mütarekesine oturup günlerce ağladı. Sonra dönüp geldi Kurtuluş Savaşımıza katıldı. Savaştan sonra ülkemizin ilk silah fabrikasını kurdu.
Ama...
1-Nuri Killigil ilk endüstriyel silah tasarımcımızdı
Haliç'teki fabrikası 1949 Martında havaya uçuruldu!
Parçalanan vücudundan bir parça tabuta konuldu ama Diyanet, iktidarın baskısıyla cenaze namazını kıldırmadı!
Toprağa verildiği 24 Mart günü Bakanlar Kurulu İsrail'i tanıdı..
2-Nuri Killigil’in Fevzi Çakmak için ürettiği 9 mm’lik Nuri Tabanca.
Silahın kabzasında F ve Ç harfleri bulunmaktadır. Özel olarak ürettiği bu silahı Nuri Killigil, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’a hediye etmiştir. Çakmak'ın ailesi de Harbiye Askeri Müzesine bağışlamıştır.