MANAVLAR HAKKINDA
1-Batı Anadolu'daki birçok şehirde yaşayan Manavlar hakkında son zamanlarda değişik görüşler çok dile getirilir oldu. Manavların aslen Rum kökenli olduğu, Doğu Roma'da sebze-meyveciler olan "Manavis"ler oldukları,..
2-Trakya'dan Doğu Roma Dönemi'nde özellikle Marmara Bölgesi'ne getirilip yerleştirildikleri ve sonraki Türk hakimiyetinde Müslümanlığa geçip zamanla Türkçe konuşmaya başladıkları gibi...
Öncelikle bu görüşler tamamen yanlı ve çarpıtmadır.
3-Manavlar hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Aslında adın kökeni Eski Yunanca'da vardır. Burası doğrudur. Fakat halkın adının kökeni Yunanca değil, Türkçedir. Hem Kırgızlarda, hem Karluklarda, hem Uygurlarda, hem de Oğuzlarda Manag, Manaplar..
4-özellikle beylerin veya önemli alplerin obalarındaki seçkin halkın ismidir. Türkçe'deki p,g yumuşaması birçok örnek gibi burada da ortadadır. Yani Manag, Manap, Anadolu’da Manav olmuştur.
Anadolu'ya giren seçkin Oğuz beylerinin maiyetinde olan ve en batıya ilk giden Türkler,..
5-özellikle Marmara Bölgesi civarında yerleşmişlerdi. Bunlar, bölgenin Türkleşmesi amacıyla kısa sürede yerleşik hayata geçirildiler. Ziraat yapmaya başlayıp, beylere yiyecek sağladılar...
6-Zaten kaynaklarda yer alan "Orta Asya'dan gelen Türk, Türkmen, Yörük, oturursa Manav, gezerse yörük.", sözü Manavları çok iyi anlatır. Ayrıca sonraki Osmanlı Döneminde Manavların durumunu dönem tarihçisi Aşıkpaşazade de çok iyi anlatır.
7-Ona göre Manavlar açıkça Türk'tür. Fakat önceki dönemde, yani Bizans (Doğu Roma) döneminde bölgeye Trakya'dan getirilen Hristiyan Uz, Peçenek ve Kıpçak kökenli Türkler ile yerleşik düzende zamanla karışmışlardır. Aynı şekilde Rumlardan kız alma durumları da olmuştur.
8-Ayrıca az da olsa bölgede Müslümanlığa geçen Rum ailelerinin iki, üç nesil sonra Türkleşip, asıl Türkler ile karışmaları durumu da olmuştur. Bunları da kabul etmek gerek. Fakat burada şunu belirtelim. Rum demek, direk Yunan demek değildir...
9-Rum demek, Anadolu’nun kadim genlerini taşıyan eski kökenli halkların torunları demektir.
Sonuç olarak Manavlar, dilleri ile, kültürleri ile, düşünüş yapıları ile açıkça Türk'tür. Çünkü Türkçe'den başka dil bilmezler. Türk Kültürüne dahiller. Ötesi düşünülemez dahi..
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
🎇Ataların yazdığı Orhun Yazıtları'nı tekrar tekrar okumak lazım. Çünkü orada günümüze de ders verir nitelikte bir çok özlü söz söylenir. Fakat özellikle Bilge Kağan atamızın önemle belirttiği çok önemli bir nokta vardır...
O Der ki;
"Eğer ki Türk Budunu'nu bilge, alp ve tüz yöneticiler yönetirse, Türk Budunu yükselir."
Buradaki Tüz, eski Türkçe adil demektir. Peki Bilge Kağan Ata, neden Türk Budununu bilge, alp ve tüz, yani adil yöneticiler yönetsin diyor?
Çünkü bu ilke, taa MÖ. 3. Binyıllarda itibaren oluşmaya başlayan Üstün ve güçlü Türk töresinin bir kuralıdır da ondan. Atam Bilge Kağan, Tengricilik ile güçlenmiş üstün Türk töresine dayanarak bu temel ilkeleri özellikle belirtiyor.
🎇Kemal Kılıçdaroğlu'nun kökeni hakkında birçok dayanaksız yorum alıyorum. Yok Kürtmüş, yok Ermeni'ymiş diye. Öncelikle belirteyim, Kemal Kılıçdaroğlu'nu savunmuyorum. Eğer imza eşiğini geçerse Sinan Oğan'a Cumhurbaşkanlığı seçiminde oy vereceğim...
2-Öte yandan Kemal Kılıçdaroğlu'na kökeni babında iftira atıldığı da ortada. Bir tarihçi olarak ben kaynaklara dayanarak konuşurum. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Tunceli, Nazimiyeli olduğunu biliyoruz. Atalarının Kureyşan Ocağı'ndan geldiğini de bilmekteyiz.
3-Osmanlı Tahrir defterlerinde "Kureyşli" de denilen bu Alevi ocağı, Osmanlının Kızılbaş dediği aleviler içinde son derece önemli roller oynamış, Orta ve Doğu Anadolu'ya adeta damgasını vurmuş önemli bir Kızılbaş ocağıdır.
Tengrici Türklerin Kam (Şaman) ayinleriyle, Anadolu’daki Alevilerin semahları arasında felsefî olarak, şekil olarak ve motif olarak büyük benzerlikler bulunur. Bunun sebebi, Oğuz göçleri ve Ahmet Yesevi ile başlayan süreç sonucunda Şamanlığın,...
Müslüman Türk dinî yaşayışına çeşitli şekillerde transfer edilmesidir. Özellikle Selçuklu döneminde yaşayan Barak Baba, Buzağı Baba ve Sarı Saltuk gibi Türk Alperenleri ile erenleri, hem kılık kıyafetleri hem de hareketleriyle kamlara benzeyen halk önderleri olmuştur
Önceki Hun, Göktürk ve Uygur döneminden bahseden Çin kaynaklarında açıkça Tengrici Türklerin Sema ve semah benzeri ayinlerinin öncüllerini yaptıkları açıktır. Sonraki Alevi-Bektaşi Semahlarının Evren ile Tengri ile bir olmaya yönelik olması da,
🎇Türklere Karşı Yapılan Duvar: Büyük Gürgan Duvarı
🎇Gürgan veya Kızıl Yılan Duvarı da denen uzun sur, Tıpkı Çinlilerin Hunlara karşı Büyük Çin Seddi'ni inşa etmeleri gibi, İranlılar tarafından Akhun akınlarını durdurmak için inşa edilen 175 km'lik devasal surdur.
Hazar Denizi'nin Güneydoğu kıyılarından başlayarak günümüz Türkmenistan’ındaki Aşgabat şehrine kadar uzanan bu etkileyici duvar, MS. 5. yüzyılda Partların yerini alan İrani Sasaniler tarafından inşa edilmiştir.
Bölgenin güneyi, İran'ın verimli ve geniş Gürgan Ovası'na açıldığından dolayı Türkler, İskit zamanlarından beri buraya akınlar düzenlemiştir. Bu sebeple İskender bile, MÖ. 330’dan itibaren İskit akınlarını önlemek için ilk defa bölgeye kısmi kaleler ve duvarlar inşa etmişti.
🎇Dünya'da yükselen Panteist, Deist-Neopagan Akımlar
🎇Bilim ve teknolojinin gelişmesi, Dünya Toplumlarında, Sami kökenli Tek Tanrıcı Dinlere karşı sorgulamaları artırmıştır. Buna ek olarak hakim siyasi-ekonomik düzenler de eleştirilerin odağındadır.
Dolayısıyla Dünya toplumlarındaki çeşitli kesimler arasında Ateizm ve Deizmin yanında, milliyetçilik akımı ile desteklenen panteist-Neopagan inançlar da yükseliştedir. Eski paganist inançların modern yorumları olan bu inanışlarda, doğacılık, panteizm (Vahdet-i Vücud) ve...
milliyetçilik ön plandadır. Çeşitli varyasyonlar ve yorumlar olmakla beraber Modern Tengricilik de Türk Ülkeleri arasında revaçtadır. Videomda bu konuya değindim:
🎇EY TÜRK ULUSU
🎇Artık Arap gibi düşünmeyi bırakıp, Türk atalarımız gibi düşünmenin zamanı gelmedi mi? Türk atalar, inançları, kültürleri ve töreleri gereği Doğadan olduklarını bilirlerdi. Doğayı severler, doğaya saygı gösterirlerdi.
Doğanın işleyişini bilirler, ona göre hareket ederlerdi. Dolayısıyla sel, deprem, fırtına gibi olayların işlev gereği olduğunu anlarlardı. Ve Türk atalar buna göre tedbirlerini alırlardı. Bu aynı zamanda kuzey Avrasya'nın doğacı felsefesidir.
Ama Ortadoğu'nun çöllerinde böyle bir doğacı felsefe yoktur. Çünkü doğa yoktur. Çöl ve sıcak vardır. Dolayısıyla oranın insanının doğayı anlamasını, doğayı bilmesini, doğayı sevmesini bekleyemezsin. Çölün felsefesinde, insan merkezdedir.