Anadolu kadını, asırlar boyunca başını örtmek amacıyla; “yaşmak”, “kadın fesi”, “ferace”, “maşlah”, “tepelik”, “hotoz”, “tandırbaş”, “kundak yemeni”, “salma yemeni” yahut “felek tabancası” isimleri verilen birbirinden farklı, geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan modeller kullandı..
1- Bugün kullanılan, bir kesimin sıkma baş diye adlandırdığı türban denilen model ise, 1960’lardan sonra ortaya çıkmış bir modeldir...
İlk çıktığı dönemlerde “şulebaş” adı verilen bu baş örtme biçiminin yaratıcısı, Şule Yüksel Şenler’dir...
2- Kayseri’ye yerleşmiş, Kıbrıslı bir ailenin altı çocuğundan biridir Şule Yüksel…
Aile İstanbul’a göç edince, ilkokulu bitirdikten sonra okula devam edemez...
O'da öyküler yazmaya başlar; bu öyküler "Yelpaze" Dergisi’nde yayınlanır.
3- Sonra "Yeni İstanbul" Gazetesi gençlik köşesinde yazmaya başlar. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra kurulan Adalet Partisi’ne katılır. AP Bakırköy Gençlik Kolları, Edebiyat ve Kültür Kolu Başkanı olur. Faruk Nafiz Çamlıbel’in çıkardığı "Kadın Gazetesi"nde köşe yazmaya başlar.
4- O dönem siyasal görüş olarak aşırı milliyetçi Nihat Atsız’a yakınlaşır.
Ama ağabeyi Özer’in (Üzeyir) hastalığı yaşamını değiştirir. Ölüm döşeğindeki ağabeyinin ricasını kırmaz Risale-i Nur toplantılarına katılır. O toplantılardan sonra kapanmaya karar verir...
5- Fakat, Anadolu’nun geleneksel başörtülerini köylülüğü ifade ettiği için beğenmez... Yeni bir model yaratır. (2010'da, Yeni Şafak Gazetesi yazarı Özlem Albayrakla yaptığı röportajda, türbanı keşfetme yolculuğunda, Hollywood yıldızı Audrey Hepburn’dan etkilendiğini söyler.
6- “Modern bir şey bulma çabam vardı o zamanlar. Bu Audrey Hepburn’ü bir filminde görmüştüm, aynen böyle ama, saçları görünüyor arkadan bağlamış. Dedim bu çok modern bir şey. İlk önce kendim de yarım örtündüm. Daha sonra tam örtünmeye karar verdim.”) tr.m.wikipedia.org/wiki/Audrey_He…
7- Yarattığı yeni model, "kır ve taşra" ile özdeş geleneksel örtünme pratiğinden farklı, modern ve şehirli bir örtünme şeklinin hem yaratıcısı hem öncüsü olur.
(Türban kelimesi; tülbent” dediğimiz ve Farsça aslı “dülbend” olan kelimesinin Fransızca “turban”a dönüşmüş halidir.
8- 18. asrın sonlarında Fransa’da, Osmanlı İmparatorluğu’nun Paris elçisi Moralı Esseyid Ali Efendi’nin sarığının Fransız hanımlara verdiği ilhamla ortaya çıktı. Parisli hanımlar 1790’ların sonunda, Ali Efendi’nin sarığına benzer şapkalar takmaya, saçlarını kıymetli kumaşlarla..
9- ..sarmaya başladılar ve bu yeni moda “türban” adını alır.)
Örtünmesiyle birlikte çalıştığı yayın organı da değişir.
Kanlı Pazar olayını kışkırtanlardan olduğu söylenen, Amerikancı İslamcı Mehmet Şevket Eygi’nin Bugün gazetesinde, köşe yazıları yazmaya başlar...
10- Amerika'nın ehven (uzlaşılabilir, zararsız) ve Müslüman dostu bir ülke olduğunu söyleyen Eygi ile birlikte, ABD'nin 6’ıncı Filo’sunu destekler.
O dönemler de; Mehmet Şevket Eygi ile, icat ettiği yeni baş örtme biçiminin yaygınlaşması için...
11- ...kapı kapı dolaşıp tesettür çağrısında bulunur... Şule Yüksel Şenler, Türkiye'nin ilk türban eylemcisi olur. Türban savunucusu Şenler, İstanbul’da başlattığı eylemini Anadolu’ ya da taşır. instagram.com/p/CogSs5xqZft/…
12- Eygi dışında, daha sonra Alman asıllı sonradan Müslüman olmuş türbanlı Rotraud Scheer ve onun altı yaşındaki oğlu ile, neredeyse tüm Anadoluyu gezer, il il dolaşıp kadınlara tesettüre bürünmeleri çağrısını iletir ve yaratıcısı olduğu türban modelinin propagandasını yapar...
13- Her gün bir yerde panele katılır.
"Başı açık kadınlara laf atılıyor; oysa kapalı kadınlara ana-bacı gözüyle bakılıyor" diyordu... Kadınlar, “sonradan Müslüman olmuş “türbanlı” , “tesettürlü”, “bir tel saçını bile göstermeyen, pardösülü, kalın çoraplı” Alman kadını...
14- ...Maria(Cemile) ve onun 6 yaşındaki “tesettür misyoneri” oğlunu görmek için koşuyordu bu toplantılara... “Bakın; Alman kadını bile Müslüman olunca tepeden tırnağa örtünmüş, oğlu bile 'örtünmeyen cehenneme gider' diye haykırıyor...
15- ...ne duruyorsunuz, bu Alman kadından ve çocuğundan utanın, haydi örtünün..!” diye haykırıyordu Şule Yüksel Şenler...
Laf atan Müslüman erkeği değil de, laf yiyen Müslüman kadını düzeltmeye çalışıyordu..!
16- Önceleri; ağabeyinin isteğiyle Nurcu olup, türban takan Şule Yüksel Şenler, daha sonra ikinci eşinin isteğiyle Nakşibendi olup, kara çarşafa girer ve kendi icadı olan şulebaşı biçimindeki örtünmeyi de günah bulur...
17- Huzur Sokağı" romanıyla en çok okunan yazarlar arasında yer alan, Recep Tayyip Erdoğan ile Emine Hanım birlikteliğinin ara bulucusu Şule Yüksel Şenler, 81 yaşında hayata veda eder. (29 Mayıs 1938 - 28 Ağustos 2019)
18- Kaynak:
- Cengiz Özakıncı; İblisin Kıblesi, Soğuk Savaş Döneminden Yeni Dünya Düzeni'ne
- Murat Bardakçı; İthal Türbanın Kısa Öyküsü-Habertürk 5 Aralık 2007
19- - Özlem Albayrak; Baş Örtüsünü Kitlelere Yaymak İçin Rabbime Dua Ettim- Yeni Şafak 30 Ağustos 2019
- Soner Yalçın; Şulebaş, Türban Tasarımından Kara Çarsafa Uzanan Sıra dışı Bir Hayat- Hürriyet 3 Şubat 2008 (devamı görsel açıklamasında...)
Satranç kraliçesi Anna Muzychuk, Suudi Arabistan'da oynamayı reddetti: "Çarşafı giymek ya da otelden çıkmak için bir adamın eşlik etmesi gibi özel kurallarla oynamayı reddediyorum. Dünya şampiyonluğunu kaybedeceğim.
Ama ikinci sınıf bir insan gibi hissetmek istemiyorum."
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
TÜRKİYE'NİN 60 YILLIK HAYALİ: BAŞKANLIK SİSTEMİ / MEĞERSE İSTEMEYEN YOKMUŞ!
İşte gazete kupürleriyle Türkiye'nin 60 yıllık başkanlık sistemi hayali...
Eğleniyor muyuz ağalar?
1- Menderes'den bu yana Türk siyasi hayatının en büyük hayallerinden biri olan Başkanlık sistemi yeniden Türkiye gündeminde. 7 Haziran seçimlerinde hem Türkiye'yi yönetecek vekilleri hem de Başkanlık sistemine zemin hazırlayacak meclis aritmetiği için sandık başına gideceğiz.
2- Ahmet Özal: "Parlamentoya seçtiğiniz insanları kendi bölgenizden, ırkınızdan seçmeye çalışırsınız" diyen Ahmet Özal, Başkanlıkta ise tek bir kişiye oy veriyorsunuz. O ayrım yapamaz" dedi.
MHP Ankara eski il yönetim kurulu üyesi Mehmet Sakarya’nın kaleminden..!!!
BİZ UYUDUK…!?
ABD 2002 yılında ülkemizi işgal ettirdi. Kime mi..!?
T.C. kimliği taşıyan, fakat aslında fanatik Türk düşmanı olan mollalara..!?
Hafızanızla zaman tüneline girin, Yaşadıklarımızı bir film gibi seyredin! Hafızın şiir okuması ve göstermelik kodese aldırılması…
1- Mağdura bu millet bayılır… ABD yani CIA bizi bizden iyi tanır…
Ben o sırada MHP Ankara İl yönetimindeydim. Bahçeli ani kararla istifa ettirildi, Hükümet yıktırıldı. İstifa haberi geldiğinde, İl yönetimi toplantıdayız, Dedim ki;
“Herkes intihar edebilir, Genel başkanımız da siyaseten intihar etmiştir, yalnız partiyi de peşinden sürüklemiş, onu da öldürmüştür”
2- Başkan Yaşar Yıldırım kireç gibi oldu.
“Abi ipimizi çekiyorsun” dedi…
“Başkan” dedim “benim ipim yok, 1966 yılından beri bu hareketin içindeyim.Her düşündüğümü söylerim… Rahmetli Başbuğumun döneminde de böyleydim”
Dediğim çıktı, Bahçeli’nin İsifasıyla hükümet yıkıldı, seçime gidildi… MHP barajın altında kaldı… Arapçı, daha doğrusu ABD’nin adamları kazandı… ABD, FETÖ, CIA, Yerli işbirlikçileri elele verdi, önce askeriyeyi çökerttiler…
TÜRKİYE’DE İLK OTOBÜSÜ YAPAN GÖRELE’DEN, SANAYİ SİTESİNİ YAPAMAYAN GÖRELE’YE NASIL GELİNDİ?
1949 yılında Görele’de ilk otobüsü imal eden ve hayatta kalan tek usta olan Hüseyin Avni Tavacı hatıralarını anlatırken gözyaşlarını tutamadı
“Kahrımdan ağlıyorum!”
Görele, 1948-1949’lu yıllarda Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi ve adını tarihe altın harflerle yazdırmayı başardı.
Bir elin parmakları kadar çılgın marangoz ustasının bir araya gelerek hayat verdiği mucize o yılların Türkiye’sinde kısa zamanda duyuldu.
Balıkçı tekneleri yapan eller keser ile otobüs iskeletini oluşturacak kestane ve kayın ağaçlarını yontmaya başladı.
Ulusoy, Görele’de yaptırdığı ilk otobüsü ile İstanbul’a yolcu taşıdı. Görele, İstanbul’dan Hopa’ya, Sivas’tan Iğdır’a kadar otobüs imal edip sattı. Otobüs imalatı, elektriği bile olmayan Görele’de yeni iş imkânlarına kapı açtı. Bugünkü 5 yıldızlı otellere şapka çıkartan otel sayısı Görele’de 6’yı buldu. Görele’de lokanta, bakkal ve kahvehane gibi küçük iş yerlerinin geçmişi otobüs imalatı yıllarına dayanıyor...
1948–1949 yıllarında Görele’de birkaç marangoz ustasının çılgın fikri bir anda Görele’nin üzerine güneş gibi doğdu. 1945 yılında sadece 1940 kişilik nüfusa sahip olan Görele henüz elektrik ile tanışmamış. Evlerde ve iş yerlerinde gaz lambaları var.
Görele Çavuşlu arasında kurulan küçük tersanede balıkçı tekneleri imal eden Halil ve Remzi Firiğin usta (Halil Firidin’in yoğun bakımda olduğunu öğrendik) Halil, Hüseyin ve Galip usta Görele’ye tekne tamir etmeye gelir.
1- Alman harbinin sona erdiği yıllardır.
Görele’de otobüs imal ediliyor!
Savaş sonrası Görele’ye kamyonlar gelmeye başlar. Osman Aklaya, Samsun’dan “UĞUR” adında otobüs getirir. Osman Yanık, bu otobüs ile Trabzon’a Görele’den yolcu taşımaya başlar. O yıllarda Trabzon’a yolculuk deniz yolu ile yapılmaktadır. Osman Yanık bir sefer sonrasında Görele’ye Trabzon’dan doç kamyon alarak döner. Marangoz Niyazi ve yeğeni İsmail Tavacı ile birlikte, ağaçtan otobüsün ağaç iskeletini oluşturmaya başlarlar.
Bu Görele’de oluşturulan ilk otobüs iskeletidir.
Ağaçtan oluşturulan iskelet tamamlandıktan sonra otobüsün dış aksanı saç ile kaplanır.
Görele’de küçük çapta başlatılan otobüs imalatı kısa zamanda Türkiye’de özellikle İstanbul’da duyulur ve merak uyandırır.
Gurbetçiliğin emekleme dönemi olan o yıllarda İstanbul’da yaşayan Göreleliler memleketlerine dönmeye başlarlar.
2- Bunlardan biri de Hüseyin Avni Tavacıdır.
1951 yılında İstanbul’dan Görele’ye dönen Hüseyin Avni Tavacı, Görele’de tarih yazan ustalardan hayatta kalan tek ustadır.
Hüseyin Avni usta, Osman Yanık ustanın atölyesinde çalışmaya başlar.
O yıllarda elektriği bile olmayan Görele’de gerçekleştirilen mucize, Görele’nin adını Türkiye ve dünyaya altın harflerle yazılmasına vesile olur.
Hüseyin Avni usta, “Otobüslerin iç konforu bana aitti. İç konforlarını ben yapardım” derken sanki o yılları yeniden yaşıyordu. Hüseyin Avni usta, “hasarlı kaza yapmış kamyonları alıp Görele’ye getiriyorduk.
Biz burada kamyonu sadece torpido aksamı kalacak şekilde soyuyor ve şasesi üzerine otobüsün iskeletini oluşturuyorduk” diyor.
Görele’de otobüs imal edildiği haberinin kısa zamanda Hopa’ya kadar ulaştığını anlatan Hüseyin Avni usta, Ulusoy’un ilk otobüsünü kendisinin yaptığını söyledi.
Muhafazakârlar ve Osmanlıcıların Mutlaka öğrenmesi Gereken Faideli Bilgiler:
Osmanlı'da köle ticareti ve Itri dedikleri zat-ı muhterem Osmanlı'da "Esirciler Kethüdası", yani köle ticareti yapanların başıdır..
1- “Muhallebi çocuğu ne demek?
Sultanla sevişmeden önceki 3 gün boyunca sadece muhallebi yiyerek, bağırsaklarını temizleyen oğlanlara takılan lakap.
2- Kulağı kesik deyişi nerden gelmektedir?
Osmanlının ilk yıllarında yarı çıplak koyun postu sarıp gezen Kalenderi dervişleri kulaklarına demir küpe takar başlarını kazıtır, bazıları da erkeklik organlarına halka takar gezerdi. Bunlar kadınlarla olan ilişkiyi yasaklarlar...
Türkiye'nin 4. sondaj gemisine, donanmayı haliç'e zincirleyip çürüten ve bu yüzden pek çok savaş ve toprak kaybetmemize sebep olan Abdülhamid Han ismi verilmiş ve şaşırmıştık.
Bizler şaşırdık ama Abdülhamid pek şaşırmamış ve; "Benim saltanatım sizin vatanınızdan, bayrağınızdan, donanmanızdan daha değerlidir." demişti zamanında.
Değil vatanı ve milleti için kendini feda etmeyi, siz ölün yeter ki bana bir şey olmasın demişti.
Ziraat bankası şubelerinde hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum Mithad Paşa'nın resmi vardır. Peki neden var?
1- Ziraat Bankası, kurucusunu boğazlatan Abdülhamid'in oyununa sponsor oldu
Mithat Paşa'nın kurduğu Ziraat Bankası, 2. Abdülhamid'i öven oyuna sponsor oldu. Abdülhamid oyunu 81 ili dolaşacak.
Osmanlı Devleti’nden günümüze ulaşan ilk banka olarak bilinen Ziraat Bankası, 1863 yılında Mithat Paşa tarafından kuruldu. Ziraat Bankası'nın internet sitesinde bankanın kuruluşuyla ilgili şu bilgiler yer almakta:
Ezilen çiftçilerin dertlerine çare bulunabilmesi için devletin zirai kredi işine el atması düşüncesi, dönemin gazetelerinde ve resmi ağızlarda yer bulmaya başlamıştı.
2- O dönemde Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Yugoslavya'nın Niş kenti valisi olan Mithat Paşa, çeşitli alanlarda başarılı çalışmalarda bulunmasının yanı sıra; çiftçilerin içinde bulundukları zor koşullara da yakından tanık olmuştur. Yaptığı araştırmalarla, bu alanda teşkilatlanmanın zorunlu olduğu ve çiftçilerin, tefecilerin elinden kurtarılması için devlet yardımının gerektiği ancak bu yardımın halk hareketiyle desteklenmesinin önem taşıdığı sonucuna varmıştır. Böylece 1863 yılında çiftçilerin oluşturduğu kaynakla, Mithat Paşa öncülüğünde devlet eliyle ve devlet himayesinde kurulan ve adına "Memleket Sandıkları" denilen organizasyon; milli bankacılığın ilk örneği olarak tarihe geçmiş ve bu girişim bugünkü Ziraat Bankası’nın temelini oluşturmuştur."
AMERİKA NASIL YANLIŞLIKLA KENDİSİNE İKİ ATOM BOMBASI ATTI?
Kazanın kelime anlamı; "Can ve mal kaybına neden olan kötü olay" diye geçmektedir.
Ancak Dünya tarihinde bir kaza var ki, meydana gelse değil can veya mal kaybı, bir ülkeyi yerle bir edebilirdi...
Dünya tarihini değiştirebilecek olay 1961 yılında Amerika'da yaşandı.
Amerika Birleşik Devletleri kaza ile kendi ülkesine iki atom bombası attı.
İşte Amerika'nın şans eseri felaketin eşiğinden döndüğü olay: GOLDSBORO KAZASI
1- Robert Oppenheimer'ın yarattığı bu canavar 1945 yılında, Hiroshima ve Nagasaki'de test edildi. Deneme binlerce insanın canına mal olsa da, yok ediciliği karşısında tam not aldı ve tüm güçlü ülkeler bu silaha sahip olmak için nükleer yarış içine girdi.