Uğur Güney Subaşı Profile picture
Jul 18 20 tweets 3 min read Twitter logo Read on Twitter
Lale Sinemasına kadar dayanabiliyorlar!
1939'un Almanyası'nda puslu bir ekim sabahında camları içerisi görülmeyecek şekilde karartılmış olan dört büyük otobüs, içerisinde zihinsel engelli çocukların bulunduğu bakımevinin bahçesine usulca yaklaşır. Çocuklar gruplar halinde bahçeye Image
(2) çıkarılırlar. İçlerinden biri merak içinde bakıcısına doğru koşarak "Nereye gidiyoruz?" diye sorar. Gözündeki yaşları saklayarak "Cennete" der bakıcı,”Cennete!..”
Bakıcının okuduğu mutlu sonla biten masalları anımsayan çocuğun gözleri parlar. Arkadaşlarına bu mutlu haberi
(3) hemen vermelidir. "Cennete gidiyoruz!.." Aldıkları bu haber sonrası otobüsün içinde neşe içinde şarkılar söylemeye başlar çocuklar..Otobüs Hadamar Enstitüsü'ne vardığında engelli çocuklar araçlardan indirilirler. Binaya girdikleri anda görevli "duşlara" diye bağırır.
(4) "Herkes elbiselerini çıkarsın çabuk!" Aynı korkunç ses "Ellerinizi kaldırın" diyerek öfkeli direktiflerine devam eder. Eller kaldırılmalıdır zira ne kadar çok kişi sığarsa duşlara o kadar çabuk bitecektir temizlik!..
Dünyayı fethetme macerasına kendi çocuklarının yaşadığı
(5) ülkeyi, başka bir gezegenin cehennemine çevirerek başlayan NAZİ’ler iman ettikleri “üstün ırk” idealinin dışında kalan hastalıklı bedenleri, zeka özürlüleri, zihinsel bunalım geçirenleri, felçlileri, kanser hastalarını ve hatta ülkenin yaşlı insanlarını toplumun ayak bağı
(6) olarak görüp birçoğunu acımasızca katlettiler. Oysa kanunları çiğnemek, hak ve hukuku askıya almak üzere oluşturulmuş mafya tipi hukuk dışı örgütlenmelerin bile herkesçe bilinen mesleki bir mottosu vardır; “Hesabın neyse benimle gör, kadınlara ve çocuklara asla dokunma,
(7) mahremden uzak dur!” Bu illegal yapıların belki de uyduğu tek kural da budur.
Devletler, hukuku askıya alıp kendi vatandaşlarına karşı suç işlemeye başladığı ya da başkalarının suç işlemesini kolaylaştırdığı anda “tek bir kuralı” olan mafyatik yapılanmaların bile gerisine
(8) düşüp tıpkı dönemin faşist Almanyası'nda olduğu gibi kolayca çeteleşirler. Ki zaten kendi vatandaşları olan çocukları ve kadınları toplumun gözü önünde bu kadar rahat, bu kadar hunharca öldürebilen bu karanlık rejimlerin “cesaret reaktörü” de hukuksuzlukla gerdeğe girmiş bu
(9) iflah olmaz keyfilik olmuştur her zaman için.
İşte atmaktan ziyade “kustuğu” tweet ile sadece Başak Demirtaş’ın değil, tüm kadınların üzerine iğrençliğini boca etmeyi başaran(!) Osman Taşdemir isimli terbiyesizin bu ayıba, bu kabahate ve bu katlanılmaz suça bu kadar
(10) pervasızca imza atabilmiş olmasının sebeb-i hikmeti; ülkeyi yönetmekten ziyade sık boğaz ederek kontrol altında tutmaya çabalayan malum otoriter- totaliter yapılanmalara destek verenler açısından bu cesaret reaktörü'nün hala aktif, hala çalışır ve ne yazık ki hala kullanışlı
(11) vaziyette olmasıdır.
Temel hammaddesi cari hukuksuzluk olan bu reaktörden güç ve enerji hortumlayan Taşdemir gibi hoyrat sefiller, özellikle sosyal medya platformlarında, imza atacakları her densizliğin, kabahatin ve suçun “yanlarına kar kalacağının”nın açık bilincinde bu
(12) rezil cümlelere böylesine kolayca imza atabilmektedirler.
Her ne kadar hiçbir zaman için “ahlak ve düzey abidesi” yurttaşlardan oluşan 1. Sınıf bir toplum olamasak da yine de eski Türkiye diye özlemle anacağımız o huzurlu ve özgür dönemlerimizde, özellikle de kadınlar ve
(13) çocuklar söz konusu olduğu zaman, bu toplumun kahir ekseriyetini çekip çevreleyen, duracağı ve mümkünse ineceği yeri kendilerine önceden haber veren belirli bir edep ve haysiyet çizgisi her daim olurdu. Belki size garip gelecek ama ırkçılığın, mezhepçiliğin ve hatta
(14) densizliğin bile bir düzeyi, bir hududu, çekilebilir, açıklanabilir yanları olurdu.
Oysa “bu terbiyesiz zalimlerin ne bir kaliteleri var; ne de çekilecek, bir şekilde tolere edilebilecek yanları..Ağır bir sigara dumanı gibi yaşamımızın her anına, her yanına arsızca sinmiş
(15) durumdalar. Daha fenası bu çekilmez “yerli ve milli” dumanı havalandırmaya dair her türlü “hukuki” çabamızın da “havamızı alma” şeklinde sonuçlanması ve başladığımız noktaya geri dönme gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalmamızdır.
Çok genç yaşlarda kaybettiğimiz ünlü yazar Oğuz
(16) Atay Galatasaray’dan dolmuşa binmiş. Radyoda Beethoven’in 5.senfonisi çalıyor..Şoför elbette bunun farkında değil. Atay, dolmuşa beraber bindiği arkadaşının kulağına usulca eğilip; ”Sinan’cığım” demiş,”Taksim’e kadar dayanırsa Türkiye kurtuldu demektir!.” Lale Sineması’nın
(17) önünde şoför çat diye kapatmış radyoyu!..
Beethoven’ın o olağanüstü tınılarına tahammül edemeyip radyoyu kapatan dolmuş şoförü gibi, cari hükümet için gönüllü ya da mecburi çakallık yapmayı zamanla meslekleri haline getirmiş bu pervasız yaratıklar da zorbalığa karşı bir
(18) milim bile geri adım atmadan haklarını arayan bu yürekli kadınların seslerine ve isyanlarına hiçbir şekilde tahammül edemeyip onlara ancak “Lale Sinemasına” kadar dayanabiliyorlar(!) ve yaşlarına başlarına bakmadan bu onurlu kadınlara insafsızca, alçakça saldırıyorlar.
(19) Oysa ne yaparlarsa yapsınlar, hangi iğrenç yollara saparlarsa sapsınlar bu utanmazların cinsiyetçiliğine ve ırkçılığına direnen kadınların, cesaretli anaların ve gözü pek genç kızların yüzlerini bizler asla unutmayacağız. Tüm faşizan işkencelere rağmen Victor Jara’nın tarihe
(20) geçen o ünlü tınılarını nasıl yok edemedilerse başta Başak Demirtaş olmak üzere tüm dirayetli, cesaretli kadınların bu özgürlük türkülerini ve direnişlerini öyle kolay kolay yok edemeyecekler bakın göreceksiniz.
Uğur Güney Subaşı

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Uğur Güney Subaşı

Uğur Güney Subaşı Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @UgurGuneySubasi

Jul 14
Biz İngiltere değiliz. Biz BBC’yiz!
2004 yılındaki MGK kararlarını yıllar sonra haber yaparak devletin güvenliğini veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgilerini basın ve yayın yoluyla ifşa ettiği suçlamasıyla ve tabii kendisini ömür boyu içeride Image
(2) tutmayı sağlayacak diğer birçok ciddi suçlamalarla içeride “siyasi rehin+düşman” olarak tutulmaya hala devam ediliyor gazeteci Mehmet Baransu. Oysa devletin güvenliğini düşünmek ya da savunmak gerçek bir gazetecinin görev ve sorumluluğunda değildir, zaten hiçbir zaman da
(3) olmamıştır. Gazeteci sadece “kamu yararına” ve “gerçeklere” karşı sorumlu olduğu için kendisine ulaşan veya kendisinin ulaştığı haberleri “devletin iç veya dış güvenliğine” bakmaksızın yayınlamakla mükelleftir, o kadar. Fazlası değil.
Read 16 tweets
Jul 2
BARINAK!
O son maç öncesinde şampiyonluk umudumuz yok denecek kadar az olduğu için hani normal şartlar altında şanlı Galatasaray’ımızın şampiyonluğunu ilan edeceği her “şampiyonluk maçı” öncesinde sadece oturduğumuz mütevazı dairemizi değil, o dairemizin bulunduğu katı ve o katın
(2) dahil olduğu emektar apartmanımızı bile “ailece” sarı kırmızıya boğduğumuz eski ve güzel günlerimizin aksine bu defa son derece renksiz, sade bir ortamda ve yine son derece umutsuz bir bekleyişle ekran karşısına geçmiştik.
Ki nitekim de Galatarasay’ın Kayserispor önünde İliç
(3) ve Sabri ile işini çabucak bitirmiş olması bile bizim gibi doğuştan fanatikleri heyecanlandırmaya zinhar yetmemişti. Zira o gece bizim şampiyon olmamızı sağlayarak “Mayısların Galatasaray’ın olduğu” gerçeğini tüm ülkeye ve tabii rakiplerimize bir kez daha hatırlatacak olan
Read 17 tweets
Jul 1
İLİKLİ CÜBBELİLER!
Sanıyorum 2015 yılıydı. Dönemin Amerikan Başkanı Barack Obama, Amerikan Kongresi’nde geleneksel "Birliğin Durumu" konuşmasını yaparken o sırada salonun her tarafını hınca hınç doldurmuş olan kongre üyelerinin hemen hemen hepsi konuşmanın en hararetli yerinde
(2) bir anda ayağa kalkarak başkanları Obama’nın konuşmasını gösterişli bir alkış sağanağı ile yarıda kesmişlerdi.
O coşkulu alkış tufanı salonun her yanına bir zamanlar futbol stadyumlarında sıklıkla gördüğümüz Meksika dalgası hızında dalga dalga yayılırken, bu tufana o esnada
(3) salonun en önünde “asık suratlarıyla” oturan bir grup kadın ve erkek nedense hiçbir şekilde dahil olmamış; dahil olmadıkları gibi de olan biteni yerlerinden kalkmayarak şaşırtıcı bir sükunetle izlemeyi tercih etmişlerdi.
Read 16 tweets
Jun 29
Geri alınmaya çalışılan hayatlar
Hatırlıyorum da, ortaya koyduğu birçok ışıltılı performansla şimdiden adını sinema tarihine altın harflerle yazdırmayı başaran usta aktör Sean Penn’in, yönetmenlik koltuğunda yine kendisi gibi usta aktör Clint Eastwood’un oturduğu ve kızını vahşi
(2) bir cinayete kurban veren nevrotik bir babanın hikayesinin anlatıldığı “Mystic River” filmindeki o müthiş oyunculuğu ile Oscar heykelciğini bir kez daha kucaklarken kendisinin “usta aktör” sınıfındaki ezici rakipsizliğini ve liderliğini dosta düşmana bir kez daha hatırlatmış;
(3) daha doğru bir ifade ile tüm sinema sektörüne adeta ezberletmişti.
Sean Pean’in, kızının acımasızca katledildiği olay mahalline tesadüf eseri gelerek kendisini bekleyen acı haberle yüzleştikten sonraki yürekleri dağlayan “evlat” isyanı, işte o “Mystic River” filminin
Read 10 tweets
Jun 25
Geri Dönüşüm Kutusu
Evindeki bakımsız duvarın dibine eski bir gazete yığını gibi yığılarak “yalnızlığına tutunamadığı zamanlardan nefret ettiğini” gözyaşları içerisinde haykıran efsane Mr Robot dizisinin nevrotik kahramanı Elliot gibi, sizler de hayatınızda bir şeyleri fena halde
(2) batırdığınız için bilgisayarınızdaki o sihirli ‘geri al’ butonunun gerçek yaşamınızda da hizmetinizde olmasını ve bu sayede ama bilerek ama bilmeyerek yaptığınız, bir parçası olduğunuz bütün o ölümcül hatalarınızı, şeytani yanlışlarınızı ya da günahlarınızı bir çırpıda geri
(3) dönüşüm kutusuna yollayarak onlardan sonsuza dek kurtulabileceğiniz ışıltılı, iddialı bir güce hayatınız boyunca sahip olabilmeyi; bu sayede de kaderiniz üzerinde yaradanla birlikte gövdeli hakimiyetler kurabilmeyi düşlediniz mi hiç?
Sizi bilmiyorum ama ben çok düşledim.
Read 19 tweets
Jun 22
Biji Notting Hill
Birbirlerine olan doyumsuz aşklarını tıka basa yeşillerle kaplanmış nefis bir Londra parkının tam merkezine ustaca yerleştirilmiş bir bankın üzerine sere serpe sererek hem güneşin hem de birlikteliklerinin tadını doyasıya çıkartan 2 mutlu insanın 3 kişilik bir
(2) mutluluğa hazırlanmasını hem müthiş duygulanarak, hem de itiraf etmem gerekiyor ki beyaz perdeye yansıyan bu muhteşem romantik anı sinema salonunda tek başına karşılamış olmanın o dünlerde kendime dair hissettiğim büyük hayal kırıklıklarını harlaması eşliğinde izlediğimi daha
(3) dün yaşamışçasına net bir biçimde anımsıyorum.
Ancak yine de, kendi küçük dünyasında sıradan bir hayat yaşayan kendi halinde bir kitapçının (Hugh Grant) dünya yıldızı güzeller güzeli bir aktrise (Julia Roberts) aşık olmasının ve kendisinde bu imkansız aşkın peşinde koşacak
Read 20 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(