Sabetayist ailenin damadı İngiliz ve Yunan muhibbi Kadir Mısıroğlu’nun ardından! / Ömür Çelikdönmez
1979-1980 öğretim döneminde ortaokul son sınıftaydım, Milli Türk Talebe Birliği’ne gidiyordum ve orada elime tutuşturulan “Lozan Zafer mi, Hezimet mi?” kitabını okumuştum.
1- Bu kısır döngüden kurtulmam yıllarımı aldı. Nihayet “İngiliz İslamcılığı”nın müdafisi Kadir Mısıroğlu her canlı gibi öldü. “Hurufiler”, ölümünün Ramazan ayına denk gelmesinin kutsiyetinden dem vuruyor!. Allah bilir. Kadir Mısıroğlu Kimdir? Nerede doğdu, nerede okudu zaten… https://t.co/GI7xwPlJZptwitter.com/i/web/status/1…
2- En mümeyyiz vasfı Cumhuriyet düşmanlığı. Ektiği tohumlar başak verdiğinden maalesef günümüzde Yunan İşgalini, Milli Mücadele’ye tercih edenlerin sayısı hiç de az değil. En kötüsü düşünme melekelerini dumura uğratan enformatik dezenformasyonun İngiliz kaynaklı olduğunu… https://t.co/SgtFPZ0Iritwitter.com/i/web/status/1…
3- Nasıl İngiliz vatandaşı oldu?
Britanya’ya (İngiltere) sığınmasını ballandıra ballandıra anlatır.
“…12 Eylül 1980 İhtilâli oldu ve 13 Ekim 1980 tarihinde bütün merkez Umûmî Heyeti hakkında tevkif kararı verildi. Bunun üzerine hakkımda daha evvel açılmış olan davaların, MSP… https://t.co/hoSwRlEleHtwitter.com/i/web/status/1…
4- Dâvete icabet etmediğimden bilâhere Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı‘ndan tard edildim. Bu sebeple İngiltere’den siyasî iltica hakkı istedim. Bunun için 7 Eylül 1983 tarih ve 18158 numaralı kararın yayınlandığı Resmî Gazete’yi göstermem kâfî geldi.
5- Daha sonra ecdaddan kalma gayri menkullerim hazinece haraç – mezat sattırıldı. Bu yetmiyormuş gibi 1984 yılında da kitap depomuz yaktırılarak iktisaden çökertilmem için elden geleni yaptılar. 1991 Yılında çıkarılan Terör Kanunu” ile TCK.ndan mâhud 163.madde çıkarılınca aziz… https://t.co/qWckHqT30ptwitter.com/i/web/status/1…
6- Şimdi sormazlar mı?
Lozan'da Türkiye'yi en çok zorlayan İngiltere, nasıl oldu da “Lozan zafer değil hezimettir” diye kitap yazan Mısıroğlu'na siyasi iltica verdi! Yoksa İstiklal Savaşı belgelerinde geçtiği gibi eşi Aynur Aydınarslan’ın babasının İngiliz casusu olmasının bunda… https://t.co/MvTyY20CZytwitter.com/i/web/status/1…
7- “Yunan Mezalimi” diye kitap yazdı, yıllar sonra “Yunan aşığı”(!) oldu! Onlarca kitaba imza attı. “Moskof Mezalimi”, “Ermeni Mezalimi” ve hatta “Yunan Mezâlimi" -Türk’ün Siyah Kitabı- gibi kitaplarını yayınladı. https://t.co/Dv6JKUKYKc
8- Ama “İngiliz mezalimi”ni yazmak nedense aklına gelmedi? Kaderin cilvesine bakın ki “Yunan Mezalimi” kitabını yazan Kadir Mısıroğlu, yıllar sonra bir video konuşmasında; “Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne… https://t.co/rEACXoZHkztwitter.com/i/web/status/1…
9- Kadir Mısıroğlu’nun eşi Aynur (Aydınarslan) Mısıroğlu Sabetayist / Avdeti / Dönme bir ailenin kızı… Aynur Mısıroğlu, 1937 yılında Çengelköy’de doğup Beşiktaş’ta büyümüş. “Abbasağa’da Çeşme Sokağı vardı orada otururduk. Ben ilk orta ve liseyi Beşiktaş’ta okudum” diyen… https://t.co/yPl1ehZP4ftwitter.com/i/web/status/1…
10- İstanbul’un İngiliz işgalinde olduğu süreçte 1920-1921’de Karaağaç Ambarı'ndan silah ve mühimmat malzemesi çalındığında Karaağaç Anbarı'nda görevli Topçu Yzb. Vasıf Efendi hakkında istihbarat çalışması yapılmıştır. Topçu Yzb. Vasıf Efendi bazı kaynaklarda “İngiliz Casusu”… https://t.co/L89GBraddZtwitter.com/i/web/status/1…
11- Vasıf Efendi ve ailesi Mübadil olarak Tokat’a yerleştirilir. Aile Tokat, Merkez, Soğukpınar nüfusuna kayıtlı. Nüfus kayıtlarına göre Kadir Mısıroğlu’nun eşi Aynur Hanım’ın babası Vasif Aydınarslan 1895 Selanik doğumlu... https://t.co/lrC4TRzF4b
12- ...annesi Huriye Aydınarslan da, 1900 Selanik doğumludur. Aile 1927 yılında İstanbul’a göç eder. Aynur Aydınarslan, 1937’de İstanbul Çengelköy’de doğar. Kadir Mısıroğlu ve Aynur Aydınarslan, İstanbul Hukuk Fakültesi’nde öğrencilik yıllarında 1961’de tanışır ve evlenirler.… https://t.co/UxzuNm22Lmtwitter.com/i/web/status/1…
13- Kadir Mısıroğlu’nun oğlu Abdullah Sunisi ile evlenen Aslı Güner, İstanbul Özel Alman lisesinden mezundur. Abdullah Sunisi’den boşandıktan sonra Alexander Bierstedt isimli bir Evangelist Alman ile evlenen Aslı Güner, Türk vatandaşlığından çıkıp Alman vatandaşlığına geçer.
14- Müslümanlığı terk eden Aslı Güner, Almanya’da yaşamaktadır.
Kadir Mısıroğlu, İngiliz Ajanı Rıza Nur’un hatıralarını ‘Heidi Schmid’ müstear adıyla yayınlar…
15- Rıza Nur, Atatürk'e iftiralarla (ingiliz gizli servisi tarafından hakaretler eklenmiştir) dolu hatıratını, Fransa'da bulunduğu yıllarda İngiliz gizli servisinin oryantalist istihbaratçılarının telkinleri ile yazmıştı. Uzmanlar bu sözde hatıratını İngiliz gizli servisinin… https://t.co/Us4GuKoYsgtwitter.com/i/web/status/1…
16- Rıza Nur'un İngiliz ajanı olduğunu ilk kez Amerika / Kentucky Üniversitesi, Ortadoğu ve İslam Tarihi öğretim üyesi Prof. Robert Olson gündeme getirir. Türkçe’ye “Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı” ismiyle tercüme edilen kitabında, İngiliz Genelkurmay… https://t.co/JeacNZrgAktwitter.com/i/web/status/1…
17- Sen kalk bu ülkeyi Yunan ve İngiliz işgalinden kurtaran Milli Mücadelenin önderi Mustafa Kemal Paşa’ya “Sebatayist” iftirasını at, sonra da sebatayist (Yahudi Dönmesi) ailenin kızıyla evlen! Eşcinselliğini itiraf eden Rıza Nur’un kitabını da Alman bir kadın ismiyle “Heidi… https://t.co/4za5DXfPwwtwitter.com/i/web/status/1…
100 yıl sonra Halil Konakçı denilen biri çıktı. Hatay ın arap ve Kürt kimliğini ispata çalışıyor. Mısırlı, Suudlu imamlar önce Arap milliyetçisidir, İranlı mollalar Fars ırkçısıdır hatta. Yunanlı papazları, İsrailli hahamları zaten herkes biliyor, onları saymıyorum.
Dimitri Kitsikis: "İngiliz/Yunan istihbaratı uydurdu ve propoganda için kullandık"
Atatürk'ten sonra Türkiye'yi yönetenler arasında kaç Türk var araştırın. Ben söylersem ortalık karışır.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu
Silindir Şapkalı Sadrazam'ımız.
Hani İngiliz şapka giyin istanbulu size verelim demişti? Şapka yalancıları nedir bu iş?
Şapka Fetişistlerine duyurulur. İlk işi ders kitaplarından Türk kelimesini çıkarmak olmuştur.
ÖZAL'IN KİTABI
Sadece Avrupa'da basıldı; Türkiye'nin haberi olmadı. Fransızca bilmeyen ve Francis Lamand'a yazdırdığı bu kitabında bizzat Turgut Özal şu ifadeleri kullanır:
"Bizi Türk sayarak dışlıyorsanız bilin ki, bizim Türk denecek bir şeyimiz yoktur, uygarlık adına neyimiz… https://t.co/b60lRq6TQMtwitter.com/i/web/status/1…
Kurtuluş savaşı ve işgal dönemi manşetleri!
Utanmadan bunları yazdılar. İşgali alkışladılar. Savaş bitince tam tersine çevirip Mustafa Kemal'e ingilizlerin adamı dediler.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
BİR YÖRÜĞÜN SİTEMİ: "YÖRÜKLER ÇOK HIZLI ASİMİLE OLDU"
Yörüklerin 100-200 metrekarelik apartman dairelerinde, 5-10 metrekarelik balkonlarda ömrünü tüketmek için milyonlarca lirasını müteahhitlere yatırmasının ana nedeni çok hızlı asimilasyona uğramalarıdır.
1- Yörüklerin geçmiş yaşamlarında yakın komşuluk bile yokken, şimdi aynı binada çok sayıda komşu ile birlikte yaşamak zorunda kaldılar.
Yörükler, hayvanlarını otlatmak için gerek sahilde gerekse de yaylalarda birbirlerine uzak yerlerde ev kurardı.
2- Hayvanların otladığı alanlar karışmasın diye böyle yerleşildi.
Sebzeciliğin yalnızca ılıman Akdeniz ikliminde yapılabildiği 1980'li yıllara değin Yörükler yetiştirdiği sebzelerin satışından tatlı kazançlar elde ettiler.
Aytunç Altındal, Kenan Evren döneminde Marksist yayınlar yapan ender kişilerdendi. Altındal, komünistlerin, solcuların işkence gördüğü, infaz edildiği 12 Eylül döneminde bile yayınını sürdüren tek komünist(!) derginin sahibiydi. (Süreç Dergisi)
1- Altındal, 80'li yıllarda Marksizm adı altında sürekli olarak Atatürk'ün de hilafet istediğinden bahseden yazılar yazarak hem Atatürk'e iftira atmış hem de Türkiye Cumhuriyeti'ni Osmanlı'ya hazırlamıştı.
2- Sadece hilafetçilik yapmazdı Altındal, laikliğe de sık sık saldırırdı. Saldırıları tarihi gerçeklere uygun olmayıp, mantıksızcaydı. Hatta 1986'da, "Kemalist laikliğe son verilmesi ve Osmanlı sekülerizmine geçilmesi" gerektiğini söylemiş, daha sonraları daha da ileri giderek, "laikliği Yahudi dönmelerinin getirdiği" savını da ortaya atmıştı.
ALEVİ VE KÜRTLERİ KANDIRAN SEYİT RIZA'DA ERMENİ’DİR.
İngilizlerin 1919’da İngiltere'de yayınladıkları bu kitapta Ermeni dönmesi oldugu hatta sultan Alparslan'in 1076'da yıktığı o küçük Ermeni krallığını sancağını taşıdığını...
1- ...Sevr gereği Doğu’da Ermenistan kurulacaksa bu Ermenistan’nın kimlerle kurulması gerektiğini..
Yine; 1915 tehcirinden dolayı Ermeni tebası, halkı bulmanın zor olduğunu ve bunu aşmak icin daha önceden planlanan projelerin bu kitapta deşifre edildigini okuyunca şok olacaksınız..
2- Kitabın yazarı ise İngilizlerin Diyarbakır konsolosluğunda özel görevli konsolos yardımcısı olan Tomas ve eşi Ester Mugirdicyanlar.
Bu konsolosun özel görevi ise, tehcirde Alevi ve Kürtlerin içine sızdırılan Hoybun ve Taşnak Ermenilerinin kaydını tutup organizasyonunu yapmak.
ÖZAL'IN DEVLET GEZİLERİNDEKİ REZALET (Kamuoyunu ayağa kaldıran ibret belgesi. Konuştuğum kişinin ismini gizli tutuyorum.) / EMİN ÇÖLAŞAN
"Böyle utanç verici şey olmaz"
- Beyefendi siz Sayın Turgut Özal'ın Uzakdoğu harekatına katıldınız. Kimliğiniz, adınız soyadınız kesinlikle gizli kalacak. Benden başka belki gazetede iki kişi bilecek, ama gizlilik
kuralına kesinlikle uyulacak. Bana ve okurlarımıza bu harekatın değişik yönlerini anlatmanızı rica ediyorum. Neler oluyor Türkiye Cumhuriyeti adına düzenlenen bu seferlerde?
1- - Efendim, biliyorsunuz iki gezi oldu. Birisi esas itibariyle Japonya gezisiydi. Uçağın transit iniş kalkışları hariç, Japonya ve Singapur'a gidildi. İkincisinde ise Çin Halk Cumhuriyeti, Bangkok ve Hongkong.
Yanılmıyorsam her iki kafilede de 170-180 kişi vardı. Belki biraz daha fazla olabilir.
- Kimlerden oluşuyordu kafile?
- Önce Sayın Başbakanımız ve eşi hanımefendi... Şöyle sayayım. Önce devlet görevlileri. Başbakan, eşi hanımefendi, bunların müşavir ve sekreterleri, memurları, milletvekilleri ve korumalar. Bunlar resmi heyette yer alanlar. İkincisi çok sayıda ünlü işadamımız. Üçüncüsü ise basın mensupları. Tabii bir de uçakta görevlli THY yetkilileri var.
2- - Gezilerin amacı ne oluyor?
- Amaç, Türkiye Uzakdoğu'ya açılacak ve o bölgeyle yakın ilişkiler kurulacak. Bunun için işadamları da kafileye katılıyorlar ve orada iş bağlantısı yapmaya geldiklerini söylüyorlar. Oysa çoğunlukla başka işlerin bağlantısını yapıyorlar.
- O bölümü sonra soracağım size.. Şimdi kafileyi taşıyan uçağa bindiniz. Neler oluyor uçakta? .. Bir de, uçak paralı mı?
- Uçak paralı. .. Resmi heyette yer alanların ücretini devlet ödüyor. Bunlar ayrıca devletten harcırah alıyorlar. Geri kalanlar da bilet ücreti ödüyor. Bu ücret bir milyon lira civarında. Tabii herkes Allah ne verdiyse dövizlerini cebine dolduruyor ve uçağa biniyor.
- Uçak yolculuğu nasıl geçiyor?
- Uçakta önde Sayın Başbakan, eşi ve protokol sırasına göre görevliler oturuyor. Onun arkasındaki bölümde Özal ailesi için hazırlanan çalışma ve yatak odası var. Bunların arkasında gazeteciler ve işadamları oturuyor. Ama kalkıştan hemen sonra bu düzen bozuluyor ve herkes birbirine karışıyor. Turgut Bey uçağa biner binmez soyunup kravatı falan çıkarıyor ve sohbet başlıyor.
Tabii bu arada herkes kendisine yakın olabilmek için birbirini omuzlamaya başlıyor. Çünkü işadamının derdi var, gazetecinin derdi var. İşadamı Türkiye'de kolay göremeyeceği Başbakan'ı hazır bulmuşken sorunlarını iletmek istiyor.
Nasıl olsa herkes evde... Bu yazıyı okuyacağınıza ve hatta olanağı olanların çıktı alarak yada belleklere bilgisayarda kaydederek saklayacağına inanıyorum. Nesilden nesile aktarılacak değerler silsilesine katkı sunan Yüce Atatürk'ün İranlı bir sosyologun gözüyle anlatımıdır.
İranlı Sosyolog ve Siyaset Bilimci
ÜLGEN TÖLGE’nin, ATATÜRK hakkındaki saptamaları:
ATATÜRK kimdir?
1- ATATÜRK üst insandı. Onu başka İnsanlarla karşılaştırmak doğru olmaz. ATATÜRK'ün vatan sevgisine inanmıyorum. Üst insanlarda vatan sevgisinden daha yüce bir duygu olduğuna inanıyorum.
“Vatan kuruculuğu…”
Tüm uyarılara rağmen hasta hasta Hatay'a gitmiş, saatlerce ayakta konuşma yapmış, dönüşte son ve ölüm komasına girmiştir.
2- Farklı düşünüyorum bu konuda. Çünkü o zaman sevilecek vatan diye bir olgu yoktu ki. Osmanlının yok ettiği ümmetçi karanlık geçmişin harabeleri vardı. Vatan sadece toprak yığınından oluşmuyor. Vatan; Yüce değerlerin zarfıdır.
Dün bu sayfada, "İsmet Paşanın tarihe bıraktığı vebal" başlıklı bir yazı yazacağımı duyurunca, bazı arkadaşlardan yorum yapanlar bile oldu. Halbuki bizim amacımız İsmet Paşa hikayesinin tamamı üzerinde durmak değil, Milli Şef döneminin sadece eğitim politikası ve Köy Enstitüleri üzerine kısa bir değini yapmaktır. Takdir edilir ki sayfamız geniş bir değerlendirmeye elbette müsait değildir.
Konuya şöyle girelim: Atatürk’ün ölümünden bir gün sonra Cumhurbaşkanı seçilen İsmet Paşa ile yeni bir sayfa açılmış oluyordu.
Bu seçim sonrası Atatürk ile 17 yıllık onurlu beraberlik sona ermiş, yerini hüzünlü bir yoldaşlığa bırakmıştı.
Bu dönemin ilk göze çarpan noktası, İsmet Paşa'nın, eski küskünlerle barışma ve yumuşama politikasına kapı aralamasıdır. Atatürk'le küskün eski muhalifler de "diktatör öldü yaşasın İsmet Paşa" faslından onun kanatları altına sığınmıştır. İsmet Paşa'nın kendine özgü bu siyasetinin adı da "hamiyyet" siyasetidir.
1- Biz bu yazıda İsmet Paşa döneminin sadece eğitim alanında yaşanan yozlaşma zaafına değineceğiz.
Bu da şudur: Atatürk’ün sağlığında planlanan ve 17 Nisan 1940 tarihli kanunla kurulan Köy Enstitüleri kapatılacak, Laik eğitimden oportünizme kapı aralanacaktır.
Çağdaş eğitim ve Cumhuriyet Laikliğinin en önemli unsuru olan Köy Enstitülerinin kuruluş felsefesini Hasan Âli Yücel şöyle ifade etmişti:
“... Biz köylere, istiklal mücadelesinden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri götürecek adam isteriz. Ümmet devrinin adamı imamdır. İmam, çocuk doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiğinde mezarı başında telkin verip bağırarak, doğumdan ölüme kadar bu cemiyetin manen hakimidir. Biz bunun yerine devrimci düşüncenin adamını köye göndermeyi isteriz. İmam nasıl doğarken ezan, vefatında telkin ile doğumdan ölüme kadar elinde tuttuğu köyün hakimi ise, bizimki de bir taraftan maddi, diğer taraftan manevi köyün imamı olsun, istedik...”
2- II. Dünya Harbi sonunda Batı ikliminden demokrasi rüzgarları esmeye başlayınca, çok partili demokrasiye geçilmesi (1946) İsmet Paşa ve CHP’nin hem fazileti hem hendikabı oldu.
CHP'nin VIII. kurultayında (17 Kasım 1947-4 Aralık 1947) parti içindeki İslamcı kanadın kodamanlar harekete geçtiler.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri dinci muhafazakar kesimin dışlanmışlığı ve kültürel yabancılaşma, medrese yobazlığına elverişli bir zemin hazırlamıştı.
CHP güya din istismarını önlemek için 19 Kasım 1948 tarihli kararla, dini eğitim ve imam-hatip yetiştirilmesi için eski uygulamayı gevşetmek zorunda kalmıştı...