Yakın geçmişin en kanlı Mehdilik girişimlerinden biri olan Kâbe baskınının üzerinden tam 44 yıl geçti.
Hakkında kitaplar yazılıp, dizi film de çekilen bu eylemin lideri, beraberindeki 200 adamıyla bir sabah namazında Kâbe'ye gelen Cuheyman el Uteybi'ydi.++
Geçenlerde bir müzayedede satışa sunulan bir madalya hemen dikkatimi çekti. Üzerinde Kâbe tasviri bulunan madalya, Kâbe baskınında görev yapan asker ve polislere bir başarı ve cesaret madalyası olarak verilmiş. Cuheyman el Uteybi'nin başını çektiği eylemin detayları çok ilginç.
20 Kasım 1979 günü Mescid-i Haram'ın içi dünyanın birçok farklı yerinden Hac ibadeti amacıyla Mekke'ye gelen 50 bin Müslüman sabah namazı için Kâbe'nin avlusunda toplanmıştı. Kalabalığın içine 40 yaşındaki Cuheyman el Uteybi'nin ve lideri olduğu 200 kişi de katılmıştı.
Sabah namazının kılınmasının ardından, Uteybi ve adamları hızla harekete geçti. Namazı kıldıran imamı iterek mikrofonu eline alıp adamlarına seslenmeye ve talimatlar vermeye başladı.
Mescid-i Haram avlusunun ortasında üzerleri örtülü ve içlerinde ölüler olan tabutlar vardı.
Bu Mescid-i Haram'da günde 5 vakit namaz sonrası sürekli toplu cenaze namazı kılındığı için, her zaman görülen olağan bir durumdu. Ancak bu sefer durum farklıydı. Cenaze görünümü verilen bu tabutların içleri Cuheyman ve adamlarının kullanacağı silah ve mühimmatla doluydu.
Cuheyman'ın adamları hızla Mescid-i Haram'ın kapılarını kapatmaya başladı. Başta minareler olmak üzere dışarıyı yüksekten göre tüm noktalara keskin nişancılar yerleşti. Çok fazla silah ve cephaneleri vardı. Belçika yapımı tam otomatik tüfekler, dürbünlü keskin nişancı silahları..
Cuheyman'ın yakın adamlarından biri mikrofonu alarak içeride zorla alıkoydukları insanlara amaçlarını açıklamaya başladı:
"Müslüman kardeşlerim, bugün Mehdi'nin gelişini ilan ediyoruz… Adaletsizlik ve baskı altındaki dünya artık Mehdi'nin eliyle adil bir şekilde yönetilecek."
Cuheyman el Uteybi'nin sağ kolu Halid el Yami herkese "Mehdi'nin geldiğine işaret olan çok sayıda emare görüldüğünü" söylüyordu. Yami, yüzlerce Müslümanın rüyalarında Mehdi'yi gördüğünü iddia ediyordu. Mehdi artık aralarında dolaşıyordu ve adı "Muhammed el Kahtani" idi.
Halid el Yami konuşma yaparken ara ara Cuheyman konuşmasını kesip adamlarına Kâbe'nin kapılarını kapatmaları, nişancıların pozisyonlarını hızla almaları için emirler yağdırıyor, çatı ve kapıları tutmalarını, içeri biri girmeye çalışırsa hemen vurmalarını emrediyordu.
Mescid-i Haram'ın içi dünyanın birçok farklı noktasından gelen ve hiç Arapça bilmeyen insanlarla doluydu. Olan biteni anlamlandıramıyorlar, yaşanan kargaşanın içerisinde panik ve korku halinde silahlı adamların koşturma ve bağırışlarına bakıp izliyorlardı.
Nasıl şaşırmasınlar ki? Bulundukları yer Kuran'ın şiddeti, öldürmeyi kesinlikle yasakladığı İslam'ın en kutsal yeriydi. Burada bağıran ve sağa sola ateş eden silahlı adamlar görmek hepini şok etmişti. Bir kısmı halen kapanmamış çıkış kapılarına doğru ilerlemeye çabalıyordu.
Silahlı eylemciler bir saat içinde Mescid-i Haram'ın kontrolünü ellerine geçirdi.
Suudi Arabistan'daki Kraliyet Ailesi'nin otoritesine meydan okuyorlardı artık.
Bu silahlı adamlar, Medine'de ortaya çıkan El Cemaat el Selefiye el-Muhtesibe (JSM) adlı bir hareketin üyeleriydi.
Bu hareketin üyeleri, Suudi Arabistan'da dini ve toplumsal değerlerin yozlaştığını, petrol geliriyle gelen zenginlik ve bolluk içinde yaşayan insanların giderek tüketici bir topluma dönüştüğünü ve buna bir son verilmesi gerektiğini savunuyordu.
Suudi Arabistan, gelişen dünya koşullarına hayatın olağan akışı içerisinde uyuyordu. Araçlar, ev aletleri herkesin ulaşabildiği sıradan şeyler oluyordu. Kentleşme süreci başlamış, kadınlar ve erkekler aynı kamusal alanları paylaşmaya başlamıştı. Radikaller için bu büyük sorundu.
Cuheyman el Uteybi, geçmişi kriminal olaylarla dolu biriydi. Yasadışı ticaret, uyuşturucu kaçakçılığı gibi işlere karışmıştı. Ancak tövbe ettiğini ve dine sığındığını belirten Cuheyman etkileyici konuşabilen, karizmatik ve lider biriydi. Kitleleri etkileyebiliyordu.
Ek olarak Cuheyman, tam 18 yıl Suudi Arabistan Kraliyet Muhafız Alayı'nın komutanlığını da yapmıştı. Ciddi bir askeri eğitim almıştı ve Kâbe baskınını planlarken bu deneyimi çok işine yaramıştı. Uteybi, devlete yakın duran din adamlarının yozlaştığını iddia ediyordu.
Devlete yakın duran din adamlarını dünyevi çıkarlar ve menfaat peşinde koşmakla suçlayan Cuheyman, Muhammed el Kahtani adındaki genç bir din adamının Mehdi olduğuna inanmaya başladı. Yakınlıkları hızla arttı ve Kahtani'nin ablası Cuheyman'ın ikinci karısı oldu.
Suudi Arabistan yönetimi, durumu anlayıp tepki verene kadar epey bir süre geçti. Fahd bin Abdülaziz el Suud veliahd prensti ve Arap Birliği zirvesi için Tunus'taydı. Kraliyet Muhafız Alayı'nın başı olan Prens Abdullah ise Fas'taydı. Baskını bastırma kararı nasıl alınacaktı?
Karar alma ve müdahale süreçlerini ülke yönetiminin en üstünde bulunan Kral Halid ve Savunma Bakanı Prens Sultan bizzat yönetti. Duruma önce normal polislerle müdahale edildi ancak anında geri püskürtülünce Ulusal Muhafız Alayı daha etkin silahlarla devreye girdi.
Fakat onlar da keskin nişancılar tarafından teker teker vuruldular. Cuheyman ve ekibi baskını ve sonrasını çok iyi hesaplamışlardı. Kolay pes etmeyeceklerdi. Minarelere doğru topçu ateşi başladı. Havada helikopterler ve askeri uçaklar devamlı uçuyordu. Cuheyman ise çok sakindi.
Karısı devamlı yanındaydı ve onu bir an bile terk etmiyordu. Çatışmalar esnasında uyuduğu bile oluyordu. Halıları, plastik eşyaları yakıp duman oluşmasını sağlıyorlar, ardından sütunların arkasına gizlenip karanlığın içinden çıkarak Suudi birlikleri tuzağa düşürüyorlardı.
Mescid-i Haram içinde dar bir alanda göğüs göğüse çatışmalar uzadıkça uzuyordu. Yüzlerce kişi ölmüştü. Cuheyman, Mehdi olduğuna inandığı arkadaşı Muhammed el Kahtani'nin ölümsüz olduğuna inanıyor, kurşunlardan korkmadan çok rahat çatışıyordu.
Suudi güvenlik güçleri çatışmaların altıncı gününde ağır askeri araçların da desteğiyle avluda kontrolü ele geçirdiler. Cuheyman ve ekibi Mescid-i Haram'ın altındaki yüzlerce odası bulunan tünellere çekildiler. Fakat ölü ve yaraların çürümesinden korkun kokular çıkmaya başladı.
Yer altındaki labirentlerde saklanan eylemcilerin suları ve hurmaları hızla tükendi. Berbat bir durum içerisindeydiler. Hükümet onları canlı ele geçirmek istiyordu. Sonunda Fransa'dan yardım istendi. Taif'e gelen Fransız anti-terör timleri formaliteden Kelime-i Şehadet getirdi.
Ardından Mekke'ye, Mescid-i Haram'a giren Fransız anti-terör timleri zeminde belirli aralıklarla delikler açıp içeriye bolca gaz ve su bastılar. Ardından el bombaları atarak zehirli gazın labirent gibi tünellerin her yerine iyice ulaşmasını sağladılar. Plan başarılı oldu.
Cuheyman ve arkadaşları çaresiz yukarı çıkıp teslim oldular. İçler acıcı bir haldeydiler. Suudi kraliyet ailesinden prensler Cuheyman'ın etrafını sarmışlardı. İçlerinden Cuheyman'ı kraliyet muhafız alayı komutanı olduğu dönemden tanıyan Prens Suud el Faysal ona yaklaşıp konuştu:
"Bunu neden yaptın Cuheyman?" diye dordu. "Şeytan beni kandırdı, kaderim böyleymiş" diye cevap verdi Cuheyman. Mehdi olduğuna inandığı Muhammed el Kahtani çatışmalar esnasında öldürülenler arasındaydı. Prens Suud el Faysal "Bir isteğin var mı Cuheyman?" diye tekrar sorunca,… https://t.co/IRWJdf0dbEtwitter.com/i/web/status/1…
Sekiz farklı şehre dağıtılan eylemcilerin yaklaşık bir ay süren yargılamaları sonrasında tamamına yakını kılıçla başları vurulmak suretiyle idam edilir. Cuheyman'ın ise önce iki kolu, sonra iki bacağı ve en son başı uçurulur. Gördüğünüz fotoğraf iki kolu kesildikten hemen sonra:
Kâbe Baskını'nı gerçekleştirenler arasında bulunan ancak geri planda kalan Bin Ladin ailesinin bir ferdi idam edilmekten kurtuldu. Geri kalanların tamamına yakını tüm yalvarmalarına rağmen affedilmediler ve yaptıklarının bedelini çok ağır ödediler. Sol alttaki foto Mehdi olduğuna… https://t.co/J5yQlONZU4twitter.com/i/web/status/1…
Kâbe Baskını Suudi Arabistan'ın toplumsal yaşamını derinden etkiledi. 1979'a kadar diğer Körfez ülkeleri gibi normal bir hayat sürüyordu ülkede. Kadınlar araba kullanıyor, sinemaya gidiliyordu. 44 yıl önce yaşanan kanlı Kâbe Baskını her şeyi değiştirdi.
Suudi Arabistan aradan geçen 44 yılın ardından yeniden eski çizgisine yavaş yavaş dönme çalışmaları içinde. Yaşanan baskın Suudi Arabistan'ın dışında tüm İslam dünyasına çok etkisi yarattı. "Amerikalılar Kâbe'yi bombaladı" şeklinde çıkan yalan haber sonrası Pakistan'da ABD… https://t.co/P9TOe6kYKutwitter.com/i/web/status/1…
Kâbe Baskını'nı gerçekleştiren Cuheyman'ın olay esnasında henüz 1 yaşında olan oğlu Hathal bin Cuheyman el Uteybi ise Suudi Arabistan Ordusu'nda albay rütbesiyle görev yapmakta.
1979 Kâbe Baskını çok sayıda kitap, dizi ve belgesele konu oldu. Detayları hakkında halen araştırmalar yapılmakta. En büyük dileğim, kutsal toprakların bir daha böyle bir acı yaşamaması ve tüm İslam dünyasının terör, şiddet ve cehaletten bir an önce kurtulması. Konu ile ilgili… https://t.co/16RIo0Gcehtwitter.com/i/web/status/1…
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Kuzeyin Venedik'i St.Petersburg dünyadaki en güzel şehirlerden biri. Her köşesi tarih ve kültür dolu, Dostoyevski'nin, Puşkin'in, Aurora Zırhlısı'nın şehrindeki en müthiş mekan ise galeri bakımından dünyanın en büyük müzesi olan Hermitage.+
Petersburg Rusya'da en çok gittiğim şehir. Ucundan beyaz gecelerin yakalanabileceği şu günlerde daha da etkileyici olan bu masalsı şehir tam anlamıyla bağımlılık yapacak kadar cazibeli bir müzeler şehri. Mimari dokusu, yemekleri ve kent tarihi ile ayrı güzel.
Görmeden ölünmemesi gereken ilk 10 şehir listesi yapsam ilk beşte yer alır St.Petersburg. Kuşkusuz bu büyülü şehrin benim için en etkileyici ve gezmeye asla doyamadığım yeri, bir kültür ve sanat mabedi olan Hermitage.
3 milyon sanat eserinden oluşan bir ihtişamın adresi burası.
Tarih 3 Aralık 1984. ABD'li Union Carbide şirketi Hindistan Bhopal'de kurduğu böcek ilacı fabrikasından yanlışlıkla 40 ton metil isosiyanat gazını dışarı atınca 25.000 kişinin ölümüne, 558.000'den fazla insanın zehirlenmesine neden olmuştu. ++
Bu felaket gerçekten tahminlerimizin üstünde bir yıkıma yol açtı. Çevreye, doğaya verdiği zarar Çernobil faciasından daha korkunçtu. Kaza sonrasında, Bhopal doğal afet bölgesi ilan edildi. Fakat batıda olsa dünyanın yerinden oynayacağı bu felaket öyle çok da fazla ses getirmedi.
Doğuya gittikçe insan hayatına ve onuruna verilen değerin, önemin azaldığı kötü bir zaman dilimindeyiz hep birlikte. Maalesef bu böyle.
Greenpeace'in Bhopal'deki kazadan 20 yıl sonra, 2004 yılında yaptığı ölçümlerde, toprakta normalin 6 milyon katı toksik madde bulundu.
Babası son derece zengin bir elmas, yakut ve mercan taciri olan genç bir delikanlı varmış. Bu gencin kardeşi gibi yakın bildiği dostu olan bir de arkadaşı… twitter.com/i/web/status/1…
Yedikleri, içtikleri ayrı gitmezmiş, babası zengin olan genç bu arkadaşının her başı sıkıştığında yardımcısı olurmuş. Yıllar geçmiş, gün gelmiş gencin zengin babası ölmüş. Tüm işleri hızla bozulmuş ve iflas edip çok fakirleşmiş. Gencin arkadaşı ise alabildiğine zenginleşmiş.
Fakirlik ve çaresizlikten bunalan genç artık çok zengin biri olan çocukluk arkadaşının yanına gitmiş. Ona bir yol gösterir ve hatta yardımcı olur diye düşünmüş giderken. Arkadaşının saray gibi olan köşküne ulaşıp kapıdakilere kendini tanıtıp ev sahibine haber vermelerini istemiş.
Abbasi Halifesi el-Hadi zamanında ve içinde bulunduğumuz hac günleri sırasında Mekke yakınlarındaki Fah Vadisi'nde gerçekleşen elim bir hadise Fah vakası. Haşimoğulları'ndan Ali ve Abbas kolları arasında yaşanan savaşta yüzlerce kişi ölmüştü.
++
Fah Vakası'na giden yol aslında Kureyş Kabilesi'nin iki boyu ve birbirleri ile de yakın kuzen olan Emevilerle Haşimoğulları arasındaki mücadeleye dayanır. Emevilerin 90 yıllık iktidarına Haşimoğulları'nın Hz.Abbas kolu uzun yıllar planlanan çok kanlı bir darbe ile son vermişti.
Abbasilerin bu darbesinden önce Haşimoğulları'nın Hz.Ali kolundan gerek Hz.Hüseyin gerekse Hz.Hasan ve onların çocukları ile torunları çok sayıda isyan ile Emevilere karşı direnip mücadele etmişler ancak her seferinde kaybedip yenilmişler ve bedelini hayatları ile ödemişlerdi.
Haçlılar çok acımasızdı. Kendi tarihçileri yamyamlıklarını anlatır. Kuşatmaya katılan Caen'li Radulph bu sahneleri hiçbir ahlaki gerekçe göstermeden anlatır: "Maarrat'ta birliklerimiz pagan yetişkinleri tencerelerde kaynattılar, çocukları şişlere sapladılar ve ızgarada yediler.
Haçlı Seferlerinin en büyük özelliklerinden biri de t organize yamyamlığıdır. Bizzat sefere katılan Hristiyan din adamları tarafından teşvik edilen insan eti yeme çılgınlığı Haçlı kaynaklarında en ince detayına kadar yazılıdır. 1.Haçlı Seferi sırasında bu vahşilik çok yaşandı.
Fransa Enstitüsü üyelerinden Funck Brentano 1934’te yayınladığı Les Croisades (Haçlılar) isimli eserinde haçlıların yaptıklarını açıkça yazar. Üstelik Müslüman tarihçilerden değil, Haçlı kaynaklarından yaptığı alıntıları ile kitabın 24. sayfasında şöyle açıklar durumu: