Ümit Doğan Profile picture
Aug 18, 2023 12 tweets 9 min read Read on X
"Müslüman olmadan Türk olunmaz." diyenler, sonuna kadar okuyun!

1⃣- Papa Eftim bir Hristiyan. Atatürk denince gözlerinden yaşlar boşanacak, her sene İstanbul'un fetih yıl dönümünde Fatih'in ruhuna dua edecek kadar katıksız bir Türk milliyetçisi.

Papa Eftim, birazdan bahsedeceğimiz hizmetlerden dolayı Atatürk tarafından övülmüştür. Atatürk büyük saygı duyduğu ve "Baba Eftim" diye hitap ettiği Papa Eftim'i, "milli mücadelede bize bir ordu kadar yardım etti" diyerek onere etmiştir.
2⃣- Papa Eftim'e "baba" diye hitap eden bir başka önemli isim Alparslan Türkeş'tir. Özellikle MHP'li arkadaşların bu bilgileri dikkatle okumasını tavsiye ederim. Alparslan Türkeş, büyük saygı duyduğu Papa Eftim'e tıpkı Atatürk gibi "Baba Eftim" diye hitap etmiştir.

Fotoğraf, Türkeş'in Papa Eftim'in kurduğu Türk Ortodoks Patrikhanesini ziyaretinde, 1994 yılında çekilmiştir.
3⃣- Papa Eftim hakkında yazdığım "Türk Papa" kitabı için, torunu Sevgi Erenerol ile görüştüğüm zaman şu soruyu sormuştum:

“Neden Baba Eftim? Papa Eftim’e gerek Atatürk, gerek Alparslan Türkeş neden ‘Baba’ diyerek hitap ediyorlardı? Bu sevgi ve saygıyı nasıl kazanmıştı?"

Sevgi Hanım şu cevabı verdi:
"Babalık sıfatını taşıdığı için. Baba nedir? Hep verir… Hep verir... De-dem kimseden hiçbir şey istemezdi, ne varsa hep dağıtırdı. Cebinde kaç lirası varsa verirdi. Yüz lirası mı var, on kişiye paylaştırırdı. Biraz da bana kalsın demezdi. Bir kere çok sevecen birisiydi, çok sevgi doluydu ve herşeyin sevgiyle çözüleceğine inanan bir insandı. Sevgiyle herşeyi halledebilirsiniz derdi bize. Bana da zaten Sevgi ismini vermesinin nedeni oydu. İnsanı yaşatan sevgi, iman ve ümittir derdi hep. Bu üç şeyin varolması lazım derdi. Zaten bizim ailenin üç çocuğunun da ismi bu şekildedir. Ben Sevgi, kız kardeşim İman, o sonradan İnan oldu ve erkek kardeşim Ümit."

Alparslan Türkeş, Papa Eftim ve ailesi ile yakından ilgilenmişti. İstanbul'a her gelişinde yanına uğrar hal hatı sorardı. Papa Eftim'in ailesi Kayseri'ye düzenlenen kurultaylarda Türkeş'in yanında otururlardı. Hatta torunu Sevgi Erenerol, MHP'den milletvekili adayı gösterildi.

Papa Eftim'in milli mücadelede yaptığı işler, emperyalizmin öyle zoruna gitmişti ki, yüz yıl sonra Papa Eftim'in torunu Sevgi Erenerol Ergenekon kumpasında yargılanıp müebbet hapis cezası aldı. Suçu Papa Eftim'in torunu olmak, onun fikir ve düşünceleri yaşatmaktan ibaretti.
4⃣- Papa Eftim'in milli mücadelede yaptığı hizmetlere geçmeden önce ona ait bir kaç fotoğraf paylaşalım.

➡️Papa Eftim TBMM önünde milli mücadelenin kazanılacağı konusunda halkın cesaretini arttırmaya yönelik bir konuşma yapıyor. Bu konuşmayı yapmasını bizzat Atatürk istemişti.

➡️Papa Eftim, Atatürk'le ilgili anılarını anlattığı sırada gözyaşlarını tutamıyor.

➡️Papa Eftim, 29 Mayıs'ta Fatih'in ruhuna dua ediyor. Yanılmıyorsam yıl 1949.

5⃣- Papa Eftim, milli mücadelede ne yaptı?

1918 yılına gelindiğinde Fener Rum Patrikhanesi, Osmanlı Devleti’nin peş peşe girdiği savaşlar sonucunda epeyce yıprandığını ve bir daha toparlanamayacağını düşünüyordu. Megalo ideayı hayata geçirmek için faaliyetlere başlamıştı. Yunanistan ile sürekli işbirliği halinde olan Fener Rum Patrikhanesi bir yandan Anadolu’daki Türk Ortodoksları Rumlaştırma politikası izlerken, bir yandan da Avrupa’ya Anadolu’da ki Ortodokslar Rum kökenlidir mesajı vermeye çalışmıştı. Patrikhane Rumlaştırma politikasına “Anadolu’daki Türk Ortodokslarına Yunan Dili Öğretme” faaliyetleri ile başlamıştır. Burada ki asıl amaç ise bu insanlara yalnız dil öğretmek değil, Yunan mefkure, gelenek ve göreneklerini de aşılamaktı. Patrikhane bunun için büyük bir eğitim teşkilatı kurmuş, Rum okullarında Türkçe okutulmasını yasaklamış, açmış olduğu okullara Megalo İdeacı öğretmenler yerleştirmişti. Patrikhane’nin Anadolu’nun dört bir yanına gönderdiği tüccarlar, rahipler ve öğretmenler sabırlı ve sistemli bir şekilde faaliyet göstererek buradaki Türk halkını öz benliklerinden uzaklaştırmaya çalışmışlardı. Papa Eftim’in yapacağı iki şey vardır. Ya Ortodoks bir din adamı olarak bağlı bulunduğu ruhani merkez olan Fener Rum Patrikhanesi’nin talimatları doğrultusunda hareket edecek,ya da dinen bağlı bulunduğu kurumu karşısına alıp, mensup olduğu Türk milletinin yanında yer alacaktı.

İşte bu çok zor karar aşamasında Papa Eftim, tereddüt dahi etmeden milletinin yanında yer almayı seçti. Keskin'den yayınladığı beyanname ile "Yunanlı değiliz, şanlı Türk milletinin evlatlarıyız!" diye haykırdı.

Şöyle dedi Papa Eftim: "Patrikhane'nin bize Türklüğümüzü unutturmak ve dilimizi değiştirtmek için aldığı bunca tedbirler hiç kar etti mi? İşte Türk tabiiyetimiz ve dilimiz olduğu gibi bakidir. Halis Türk ve Türk evlatları olduğumuzu her halimizle ispat etmekteyiz. "

Bu beyanname sonrasında Papa Eftim hakkında yakalama kararı çıktı. İstanbul'un emrini vatansever Keskin Kaymakamı Avni Bey yerine getirmedi. Papa Eftim'i teslim etmedi.

Papa Eftim, delege olmadığı halde Sivas Kongresi'ne katıldı. Dönüşte Keskin'de bir miting düzenleyerek İstanbul Hükümetini tanımadığını ve yalnız Mustafa Kemal Paşa'dan emir alacağını bildirdi.
6⃣- Papa Eftim, tıpkı Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’yle fetva savaşına giren Müslüman din adamlarımız gibi, aynı özveri ve milli duygularla Atatürk’ün “fesat ve ihanet ocağı” olarak nitelediği Fener Rum Patrikhanesi ve arkasındaki şer odakları ile savaşa girmişti.

Papa Eftim ve Patrikhane arasındaki savaş gittikçe şiddetleniyordu. Bir tarafta emperyalist odakları temsil eden, onların maşası haline gelmiş Fener Papazları, diğer tarafta Kuvvacı Papa Eftim sürekli mücadele içindeydiler.

Fener Papazları “Hunhar, canavar suratlı, zalim Kemalistlerin zulümlerinden biz Hıristiyanları kurtarmaya gelin, Kemalistlerin Ankara’da ki zehirli yuvalarını bir an evvel yıkmak için acele edin. yazan broşürler dağıtarak Avrupa’dan yardım istemeye başlamışlardı.

Papa Eftim buna cevaben basına demeç veriyor “Fener Patrikhanesi'nin Avrupa siyasilerini propagandalarla yanlış yola sevk ettiğini bütün delilleriyle ve açıklıkla gösterebiliriz.” diyor, Türk Hükümeti'nin Hristiyanlara zulmetmediğini haykırıyordu.
7⃣-Burada Papa Eftim’in üstlendiği rolün önemini iyi anlamalıyız. Sırf Karadeniz bölgesinde vukuu bulan Pontus İsyanının ne derece kötü sonuçlar doğurduğunu hatırlayalım.

Yüzyıllardır Osmanlı İmparatorluğuna sadık kalarak yaşamış bu insanların isyan etme sebebi, bölgelerinde yaşayan ve onları Fener Patrikhanesinin oyunlarına karşı uyaracak bir Papa Eftim’in olmayışıdır.

Aynı şekilde Orta Anadolu’da yaşayan Ortodoksların isyan etmeyişinin ve milli mücadeleyi desteklemelerinin sebebi de bu bölgede Papa Eftim’in varlığıdır. Papa Eftim, KARADENİZ’DE YANAN PONTUS ATEŞİNİN ANADOLU’YA SIÇRAMASINI ÖNLEYEN ADAM olarak tarihe geçmiştir.

Anadolu'yu dolaşıp Hristiyan halka milli mücadelenin desteklemesi çağrısında bulunan Papa Eftim'i durdurmak için birde suikast düşünülmüştür. Miralay Kondilisi başkanlığında bir ekip görevlendirilir ancak plan çabuk fark edilip gereken tedbirler alınır. İşte belgesi:
8⃣- 1922 yılına gelindiğinde Papa Eftim ve ona tabii Türk Ortodoksları için artık Patrikhanesi çatısı altında yaşamak imkansız bir hal almış, Anadolu’da bir Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulması zaruri hale gelmişti. Papa Eftim Kayseri'de Türk Ortodoks Patrikhanesini kurdu. Anadolu'da Ortodoksluk Sadası gazetesini yayınladı.

Türk Ortodokslarının anadili Türkçe olduğundan dolayı İncil’in Türkçe okunması ve kiliselerde Türkçe vaazlar verilmesi gerektiği tüm Ortodoks kiliselerine bildirildi.

Cumhuriyetin ilanından sonra Papa Eftim, Kayseri’deki Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin İstanbul’a taşıyarak Fener Papazları ile olan mücadelesine devam etti.

Atatürk Kuran’ı Kerim’in Türkçe tefsirini yazması için Elmalılı Hamdi Yazır’ı görevlendirirken, Papa Eftim’de Hristiyanlıkla ilgili dini kitapların Türkçeye çevrilmesi için büyük çaba sarf ediyordu. Emri altındaki kiliseleri Atatürk devrimlerine uyumlu hale getirmişti.

Fotoğrafta Papa Eftim, din adamlarının ibadethaneler dışında dini kıyafetlerle dolaşmasını yasaklayan kanuna destek vermek amaçlı sivil elbiseleriyle poz veriyor.
9⃣- Atatürk’ün ölümünden sonra gelen devlet adamları Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne yeterli ilgiyi göstermediler. İkinci Dünya savaşının çıktığı sıralarda Türk Ortodoks Patrikhanesinin yıldızı sönmeye başladı.

1946 yılında Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Türk Yunan dostluğunun pekiştirilmesi adına Papa Eftim’den Balıklı Rum Hastanesi’nin Fener'e iade edilmesini istedi. Papa Eftim Türk-Yunan dostluğuna inanmadığını, ancak ihtiyacı olmadığı için iade edebileceğini söyledi.

1949’yılında Athenagoras Fener Rum Patriği olarak Türkiye’ye geldi ve ABD’de Başkanı Truman’ın mesajını iletmek üzere Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından kabul edildi.

Bu görüşme ile İnönü kendi eliyle imzaladığı Lozan'ı yok sayıyor, hukuken muhatap olabileceği en yüksek kişi Fatih Kaymakamı olan Patriği Cumhurbaşkanı sıfatıyla kabul ediyordu. Atatürk’ün fesat ve hıyanet ocağı dediği Fener Patrikhanesine ilk taviz böylece verilmiş oluyordu.

Demokrat Parti iktidarında Fener’e verilen tavizler daha da artarken, Türk Ortodoks Patrikhanesi hükümeti nazarındaki itibarını iyiden iyide yitirmeye başladı. Menderes döneminde Papa Eftim’e Hizmeti Vataniye Kanunu uyarınca Atatürk tarafından bağlanan maaş bile kesildi.

Turgut Erenerol bu talihsiz dönemi şöyle anlatıyordu:

“Demokrat Parti dönemi bizim için en berbat dönemlerden biri oldu. Adnan Menderes o dönemlerde Athenagoras’ın ayağına gidip elini öptü. Athenagoras’ın elini öperek Amerika’dan hep dolarları alacağını zannediyordu."
🔟-Çile ve mücadele ile geçen ömrünü 14 Mart 1968’de tamamlayarak hayata gözlerini yuman Papa Eftim hakkında birçok olumsuz görüş ileri sürüldü.

Papa Eftim, Atatürk ilke ve devrimlerinden asla taviz vermemiş, bu nedenle hakkında davalar açılmış, dindaşları tarafından ihanetle suçlanmış, ırkdaşları tarafından hakettiği ilgi ve itibarı görememiş, buna rağmen mücadelesinden aslan taviz vermemiş büyük bir dava adamıdır.

Türk Ortodoks Patrikhanesi Papa Eftim’in ölümünden sonra da onun çizdiği yoldan ayrılmamış, onun davasının bayraktarlığını yapmıştır.

Sevgi Erenerol bu konuda şunları söylemektedir: “Papa Eftim’in ölümünden sonra Patrikhanemiz, Papa Eftim kimlerle mücadele ettiyse aynı mücadeleyi sürdürmüştür. Yani Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlık eden herkesle.”

Bu nedenledir ki 2007 yılında Türk Ortodoks Patrikhanesinin adı Ergenekon kumpasına karışmış ve Patrikhane, var olduğu iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü’nün karargahı olmakla itham edilmiştir.

Patrikhane Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol dava kapsamında tutuklanmış, müebbet hapis cezasına çarptırılmış, 17-25 Aralık sonrası yeniden yargılama süreci sonunda tahliye edilmiştir. Sevgi hanım, siyasi bir suçtan müebbet cezası alan ilk kadın olarak tarihe geçmiştir.
1⃣1⃣- Sevgi Erenerol, Ergenekon davasında kendi şahsının hedef alınmadığını, asıl hedef alınan ve tasfiye edilmek istenenin Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin tüzel kişiliği olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir:

“Asıl hedef ben değildim, Patrikhaneydi. Ben olmasam bir başka yakınım tutuklanacaktı. Sonuçta ben tutuklandım. Biz bir savaşın içindeydik. Bu savaşta ya Türkiye Cumhuriyeti varlığını sürdürecek, yahutta yok olup gidecekti. Bu mücadelenin neticesinde başımıza her şeyin gelebileceğini biliyorduk. Tutuklandım. Öldürülebilirdim de. Bu bizim kendi seçtiğimiz bir yoldu.”

Sevgi Erenerol’un Ergenekon hakimlerine söylemiş olduğu şu sözler de, davanın perde arkasının anlaşılması açısından oldukça önemlidir:

"Bartholomeos’un başa getirilmesi ile birlikte uluslararası arenada ekümeniklik dillendirilmeye başlandı. Ancak Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin varlığı amaçlarına gerçek anlamda ulaşmaları için en büyük engeldi. Bu yüzden bu operasyonda benim tutuklanmamı sağladılar.

91 YIL SONRA BU OPERASYONLA TÜRK ORDUSUNA AÇILAN SAVAŞTA, TÜRK ORDUSUNUN GENEL KURMAY BAŞKANI SANIK SANDALYESİNDE OTURTULURKEN, ONUN YANINDA PAPA EFTİM’İN TORUNU SEVGİ’NİN OTURTULMASI BİR TESADÜF MÜDÜR? Asla!

Türk Ordusu nasıl ki Mustafa Kemal’in deyimiyle Türk birliğinin çelikleşmiş iradesiyse, Türk Ortodoks Patrikhanesi’de Mustafa Kemal düşüncesinin çelikleşmiş iradesidir. Tekrar ediyorum. Bugün bu salonda Genel Kurmay Başkanımızın yanında olmak benim için şereftir, namustur!”

Atatürk’ün miras bıraktığı milli ve manevi değerlerin yılmaz savunucusu olan büyük dava adamı Papa Eftim’in kurduğu Türk Ortodoks Patrikhanesi, onun açmış olduğu yoldan taviz vermeden mevcudiyetini devam ettirmektedir.
1⃣2⃣- Gördünüz mü, Müslüman olmadan nasıl Türk olunuyormuş?

Peki şimdi soruyorum, siz Papa Eftim kadar Türk müsünüz?

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ümit Doğan

Ümit Doğan Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @tsumut71

May 18
PONTUS SOYKIRIMI İFTİRASI (FLOOD)

1⃣- Yunan Parlamentosu, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs gününü sözde “Pontus Soykırımını Anma Günü” olarak kabul eden bir yasa çıkardı. Yasa, 23 Şubat 1994 tarihinde oybirliği ile kabul edildi, 7 Mart 1994 tarihinde Yunanistan Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Bu asılsız iddiaya geniş bir taraftar kitlesi toplayabilmek ve kamuoyu oluşturabilmek amacı ile kongre, kitap, makale, bildiri vb. eylemlerle Türklerin, Doğu Karadeniz Bölgesindeki 350 bin Ortodoks’a soykırımı uyguladığı anlatılarak propaganda faaliyetleri yürütülüyor.

Her yıl 19 Mayıs’ta Yunanistan’da sözde soykırımı anma programları düzenleniyor. Atatürk’e, Topal Osman’a ve Nurettin Paşa’ya lanet edilen bu törenlerde Türkiye sözde soykırımla suçlanıyor. Bir kaç örnek verelim.

19 Mayıs 2001 anma törenlerinden bir gün önce Türk Bayrağı yakılmış, törende konuşan Yunanistan Savunma Bakanı Akis Cohacopulos, “Pontuslu Rumlara Türkler tarafından yapılan soykırım, Helenizm tarihinin en karanlık sayfasıdır.” ifadelerini kullanmış, eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos da, Türkiye’nin katiller tarafından yönetildiğini ve bu nedenle iki ülkenin işbirliğine gidemeyeceğini iddia etmişti. Yunanistan Parlamento Başkanı Apostolos Kaklamanis’in, “Pontuslu Rumlara yönelik soykırım tartışılmaz bir tarihi gerçektir. Türk devletinin sistemli cinayetleri, sayısız Yunan, yabancı ve hatta Türk kaynağınca doğrulanıyor. Pontus soykırımını tanımak Türkiye’nin dünyaya borcudur ve cinayetleri kınayıp resmen özür dilemelidir” şeklinde açıklama yaptığı 19 Mayıs 2002 tarihli anma töreni Selanik’teki Türk Başkonsolosluğu’na protesto yürüyüşüyle sona ermişti. 19 Mayıs 2005’te yapılan anma töreninde söz alan Selanik Belediye Başkanı Vasilis Papayorgopulos da, Selanik’te gelecek yıl bir Pontus Soykırımı Anıtı yapılması için Belediye Meclisi’nin karar aldığını açıklamıştı. Türkiye aleyhinde sloganlar atan göstericilere konuşan Nikos Çiarçionis, dünya tarihinin karanlık bir sayfasını oluşturduğunu öne sürdüğü Pontus soykırımının uluslararası alanda Ermeni ve Yahudi soykırımlarıyla birlikte tanınması gerektiğini söylemişti. Her yılın 19 Mayıs’ında Selanik ve Atina’da benzer etkinlikler düzenlenmekte, konuşmalar yapılıyor. Türkiye’den bazı oluşumların da bu sözde soykırım iddiasına destek verdikleri, Atatürk’ü Pontus Rumlarına soykırım yapmakla itham ettikleri biliniyor.
2⃣-Peki, Atatürk gerçekten soykırım yapmış mıdır?

Net bir şekilde ifade edebiliriz ki Atatürk’ün yaptığı bir soykırım değil, terörle mücadele faaliyetidir. Atatürk Pontus terörüyle mücadele etmiştir. Neden terör ifadesini kullandık? Terör kısaca, belirli bir amaca ulaşmak için hukuk dışı yollarla yapılan eylemdir.

Pontus Terörü, Yunan bağımsızlık hareketleri doğrultusunda, Megalo İdea’nın bir uzantısı olarak Karadeniz kıyılarında bir Pontus Rum Devleti kurulması amacıyla ortaya çıkmıştır.

Mondros Mütarekesinin getirdiği ağır şartlar ve asayişteki bozulmayı fırsat bilip bölgedeki Türk nüfusu yok etmek isteyen Pontus çeteleri Müslüman köylerini basıp kadın, yaşlı ve çocuk demeden katliam yapmışlardır. Siyasi emellerini kanlı eylemlere dönüştürmek için uygun bir ortamın oluşmasını fırsat bilerek kasaba ve köylerinde eli silah tutan herkesi silahlandırmışlardır. Bölgedeki çetelerin en tehlikelisi olan, Bafra civarında konuşlanmış ve mevcutları iki bin46 kişiyi bulan “Nebyan Çeteleri”, Nebyan Dağı bölgesindeki 11 Rum köyünde yaşayan isyancılar tarafından kurulmuştur. İlk kanlı eylemlerini de Kasnakçımermer köyünden iki Müslüman köylü üzerinde tatbik etmişler, bu iki zavallıyı sırt sırta bağlayarak diri diri yakmak suretiyle senelerce devam edecek olan kanlı sahneyi açmışlardır. Nebyan çeteleri, bu mıntıkada bulunan 6 İslam köyü arasından 150 haneli Çağşur köyüne ani bir baskın düzenlemiştir. Bu baskın, Nebyan çetelerinin giriştikleri ilk toplu faciadır. Bundan sonra yüzlerce benzer katliam yapacaktır bu çeteler. Yalnız Bafra yöresi değil tabiki. Bütün Karadeniz bölgesinde yaşanacaktır bu katliamlar.Image
3⃣-Diğer taraftan, bölgedeki Rumlar, Türkler tarafından katliama maruz kaldıkları şeklinde asılsız haberleri yayarak İtilaf Devletleri’nin bölgeye müdahale etmesini sağlamaya çalışmışlardır. Olası bir işgalin önüne geçmek isteyen Osmanlı hükümeti, Karadeniz Bölgesi’nde Rumlar ve Türkler arasında yaşanan karışıkları incelemek, çeteleri dağıtmak ve asayişi sağlamak üzere Mustafa Kemal Paşa’yı 9. Ordu Birlikleri Müfettişi sıfatıyla Samsun’a göndermiştir.

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’da yaptığı incelemeler sonucunda Mondros’tan sonra şımaran Rumların Pontus hükümeti kurulması gibi bir safsata etrafında toplandıklarını, çeteleriyle düzenli bir program altında tamamen siyasi bir hüviyet kazandıklarını görmüştü. Genellikle savunma durumunda olan Müslüman çetelerse Türk köylerini Rum çetelerinin saldırılarına karşı korumak gibi bir amaca hizmet ediyorlardı. Mustafa Kemal Paşa’nın bu izlenimlerini, yazdığı bir rapor ile İstanbul’a bildirmesiyle Pontus terörüyle olan tavizsiz ve kararlı mücadelesi de başlamış oluyordu.

1919 Mayıs’ında Samsun’da asker terhis edilmiş, Jandarma kuvveti ise yok denecek kadar az kalmıştı. Müslüman köylerini korumanın bir yolunu arayan Mustafa Kemal Paşa, Rum çetelerine karşı kazandığı başarılarla tanınan Giresunlu Topal Osman Ağa ile görüştü. Millî Mücadele’de beraber çalışacaklarını söyleyerek İstanbul hükümetinden aksi emir gelse bile Pontus çeteleriyle olan mücadelesine son vermemesini, tam tersine mücadeleyi hızlandırmasını istedi. Böylelikle düzenli ordu tekrar oluşturulup Pontusçuların üzerine sevk edilinceye kadar, bölge halkının güvenliğinin sağlanması hedeflenmişti.

Bu görüşmeyle Mustafa Kemal Paşa; çeteleri dağıtmak üzere görevlendirilmiş olmasına rağmen, bölgedeki Türk çetelerinin en önemlisi olan ve hakkında alınan idam kararı nedeniyle firari durumdaki Topal Osman’ı yakalayıp çetesini dağıtmak yerine onunla Pontus konusunda işbirliğine gidiyor, dolayısıyla hükümetin verdiği görevin tam tersini yapmış oluyordu.

Bu davranış, onun İstanbul ile bağları tamamen kopardığını ve vatanı kurtarmak için artık bağımsız hareket etmeye başladığını gösteriyordu.Image
Read 7 tweets
Apr 28
MESNEVİDEKİ MÜSTEHCEN HİKAYALER (FLOOD)

"Mesnevi'yi okudum, böyle hikayeler yok" diyenler oluyor. Arkadaşlar sizin okuduğunuz tam metin değildir. Sansürlüdür. Bu hikayeler Mesnevi'de var.

1⃣- Şimdi Mesnevi'nin hangi cildinde hangi müstehcen hikayelerin olduğundan bahsedelim.Image
2⃣- KABAK HİKAYESİ

Mesnevi'de yer alan müstehcen hikayelerin en meşhurudur. Kadın kölesinin eşekle cinsel ilişkiye girmesini kıskanıp kendisi de eşekle cinsel ilişkiye giren ve bunun sonucunda ölen kadının hikayesidir. Nefsin insanı nasıl kötü hallere düşürdüğünü anlatır.Image
Image
3⃣- Cuha’nın Çarşaf Giyip Kadınlar Kılığında Camiye Girmesi

Mevlana burada Cuha dediği kişinin ahlaksızlıklarından ve kadın kılığına girdiğinden bahseder.

Mikail Bayram'a göre burada eleştirdiği kişi Ahi Evran Nasreddin Hoca'dır.

(Mesnevî, Çev. Veled İzbudak, Cilt 5, s. 272-273)Image
Image
Read 16 tweets
Apr 26
Jandarma görmesin diye Kuran-ı Kerim’leri tarlalara saklardık...

Atatürk döneminde jandarmalar köy köy gezip kimlerin Kur’an okuduğunu kontrol ediyor ve “Sen misin din dersi veren?” diyerek hocaları alıp götürüyormuş.

Tamamen hayal ürünü olan bu anlatıyı belgelerle çürütelim ve Atatürk döneminde dini kitapların okutulmasından bahsedelim. Lütfen sonuna kadar dikkatle okuyun.

Birazdan belgeleriyle göreceğiniz üzere Atatürk, Kuran-ı Kerim'i ve din kitaplarını yasaklamak bir tarafa, hem askerler için hem köylüler için ayrı ayrı din kitabı hazırlatmıştır. Köylerde her evde mutlaka bir Kur’an-ı Kerim ve din kitabı bulundurulması için resmî adımlar atmıştır. Okullarda din ve Kuran-ı Kerim dersleri okutulmuştur. Başlıyoruz.
1⃣- Askere Din Kitabı

26 Mart 1925’te Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Diyanet İşleri Başkanlığından askerlerin İslam dinini öğrenmeleri için kışlaların uygun yerlerine asılmak maksadıyla ayet-i kerime ve hadis-i şerif yazılı levhalar hazırlanıp gönderilmesini ve askerlere okutulmak üzere bir din kitabı hazırlanmasını istemiştir.

Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ahmet Hamdi Akseki tarafından görmüş olduğunuz Askere Din Dersleri kitabı hazırlanmış ve silah altındaki tüm askerlere okutulmaya başlamıştır.Image
Image
2⃣- Köylü Din Dersleri Kitabı

1928 yılında köylümüzün İslam dinini layıkıyla öğrenmesi için yine Ahmet Hamdi Akseki tarafından Köylüye Din Dersleri adlı bir kitap yazılmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu kitabın köylülere ulaştırılmasının sağlanması için müftülüklere talimat verilmiştir.Image
Read 11 tweets
Apr 19
YOZGAT KÖYLÜSÜNÜN OSMANLI VERGİ ZULMÜNE BAŞKALDIRISI: "CELALİ İSYANLARI" (FLOOD)

1⃣- Yozgat'tan yükselen seslere şaşıranlar için paylaşıyorum. Yozgat tarih boyunca direnişin şehri olmuştur. Osmanlı'ya karşı meşhur Celali İsyanları yine Yozgat'ta patlak vermiştir.Image
2⃣- 1519'da başlayan Bozoklu Celal'in İsyanı çıkmıştır. Bu isyandan sonra meydana gelen ayaklanmalar Bozoklu Celal'e ithafen Celali İsyanları olarak anılmaktadır. Bu isyanlar Osmanlı tarihinin en uzun süren ve en geniş alana yayılan isyanlarıdır.
3⃣- Celali İsyanları ağır vergi yükü altında ezilen ve vergi zulmüne uğrayanların ayaklanmasıdır. İsyanın temelini köylerini terkeden çift bozanlar oluşturur. Çİftbozanın ne demek olduğunu açıklayacağız.
Read 16 tweets
Apr 15
MADDE MADDE ABDÜLHAMİD GERÇEKLERİ

Rize'de tarih öğretmeninin Abdülhamid kostümüyle ders anlatması üzerine tekrar paylaşıyorum.

1⃣- Okuyucularım bilirler. Üzerinde çalışmadığım, yeterli bilgi sahibi olmadığım konularda yazmamaya, fikir beyan etmemeye özen gösteririm. Sultan Abdülhamid konusunu araştıran, bu konuda kitap yazan bir tarihçi olarak adı sık sık siyaset sofrasına meze edilen II. Abdülhamid hakkında bir iki cümle yazmak istiyorum.Image
Image
2⃣- 1940’lı yılların sonuna kadar devam eden olumsuz Sultan Abdülhamid algısının bu tarihten sonra yavaş yavaş kırılmaya başladı. Son yıllarda ise durumun tam tersine döndüğünü, Sultan Abdülhamid adının gereğinden fazla yüceltildiğini, onun bir devlet adamının ötesinde fevkalade bir şahsiyet olarak bizlere sunulduğunu görüyoruz.
3⃣- Sultan Abdülhamid, Osmanlı’nın buhranlı bir zamanında tahta geçmiş, her padişahın yapması gerektiği gibi yaparak devletinin toprak bütünlüğünü korumaya çalışmış ancak bunda başarılı olamamış bir hükümdardır.
Read 29 tweets
Apr 14
Atatürk "Gökten İndiği Sanılan Kitaplar" dedi mi? (FLOOD)

Atatürk’e din üzerinden saldıranların en büyük dayanağı 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açılış konuşmasında geçen şu sözlerdir:

“Aziz milletvekilleri, Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla (değişmez kurallarıyla) asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.”

Burada geçen “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” ifadesi malum çevreler tarafından dini reddiye olarak yorumlanıp saldırı argümanı olarak kullanılmakta, güya Atatürk’ün dinsizliğine kaynak olarak sunulmaktadır.

Biraz zamanı geri sarıp bu konuşmanın hangi gelişmeler neticesinde yapıldığını inceleyelim.⬇️
1⃣- Atatürk, Türkiye’nin kalkınmasında önemli yer tutacak olan ekonomik kalkınmanın köklü şekilde hayata geçirebilmesi için devletçi ekonomi anlayışında değişiklikler yapılması gerektiğini düşünüyordu.

Celal Bayar, genel müdürlüğünü yaptığı İş Bankasını kısıtlı olanaklara rağmen güzel yerlere getirmesiyle Atatürk’ün dikkatini çekmiş, devletçi ekonomi politikasının özel teşebbüsü engellediğini gören Gazi’nin gözüne girmeyi başarmıştı. Bu dönemde İsmet İnönü kadrolarıyla İş Bankası kadroları her alanda çatışma hâlindeydi. 1932 yılında bir kâğıt fabrikası kurulmasına karar verilmiş, İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey ihaleyi İş Bankasının almasına sıcak bakmadığı için buna engel olmuştu.

Yaşanan gelişmeler sonucunda Bayar, Atatürk tarafından İktisat Vekili yapılmış ama bu durum kâğıt fabrikası meselesinde Mustafa Şeref Bey’den yana tavır koyan İsmet İnönü’nün hoşuna gitmemişti.Image
2⃣-1937 yılına gelindiğinde Atatürk ve İnönü arasında başka bir anlaşmazlık yaşandı.

Türk dış politikasının en önemli ayağını oluşturan Hatay meselesi hakkındaki fikrini açıkça ifade eden Atatürk, Fransız büyükelçisine “Hatay benim şahsî davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz.” diyerek bu konudaki tavrını ortaya koymuştu. Hatay’ın Türkiye’ye bağlanması için çalışmalar yapılmasını isteyen Atatürk, Başbakan İnönü ile Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın da hazır bulunduğu bir pazar günü toplantısında Hatay’ın Türkiye’ye bağlanması gerektiğini söyledi.

Atatürk, bu konuda diplomatik nota hazırlanmasını ve Fransız elçisiyle görüşülüp Türkiye’nin kararlı tutumunun bildirilmesini istedi.

Ancak İnönü, Hatay meselesinin Türkiye ile Fransa arasında soruna yol açacağını, hatta savaşa sebep olacağını düşünüyordu.

Bazı bakanlar da İnönü ile aynı doğrultudaydılar. Şükrü Saraçoğlu “Bir Hatay için savaşı göze almak, Fransa’yı karşımıza çekmek ne demek? Bizim nüfusumuz her yıl Hatay ölçüsünde zaten büyüyor.” diyordu.

Hükûmetle görüş ayrılığı yaşayan Atatürk, Fransa ile müzakerelerin yumuşak tavırdan uzak, kesin ve netice alacak kararlılıkla yürütülmesini emretti.Image
Read 7 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(