Alp Kılınç Profile picture
Nov 21 24 tweets 7 min read Read on X
30 yıldır hekim olarak çalışan birinin bana ilettiği ihbarı, yazıldığı şekilde sizlerle paylaşıyorum. Hepimizin gittiği hastaneler, devletin sağlık kurumları, tekel bayi gibi nasıl bir ticarethane haline dönüşmüş, hep birlikte okuyalım! Image
Sayın Alp Kılınç,

Size yaklaşık otuz yıllık bir hekim olarak yazıyorum. Patlak veren özel hastaneler olayı var ya, işte o buzdağının sadece görünen yüzü. Bu, yalnızca yılanın kuyruğu. Oysa sorunu kökten çözmek ve vatandaşı bu kabustan kurtarmak için yılanın başını ezmek gerek. Bugüne kadar çok uğraştım ama sade bir vatandaş olarak hiçbir sonuç elde edemedim. Olayların nasıl bu aşamaya geldiğini anlatabilmek için size süreci en başından aktarmam gerekiyor.Image
Yanlış hatırlamıyorsam, sağlıkta performans sistemi 2005 yılında başladı. Ondan önce doktorların maaş ve emeklilik gibi özlük hakları, hakim veya savcılarla aşağı yukarı aynı düzeydeydi. Hastaneler ise üç ayda bir cüzi miktarda döner sermaye dağıtırdı. Ancak sonra bakanlık performans sistemini getirdi. ‘Alın size maaşınızın beş katı para!’ dedi. Eğer performansı tamamlayabilir ve hastane gelirini artırabilirseniz, bu para sizin olacaktı.Image
Bahsedilen meblağ o kadar büyüktü ki, kaymakam maaşının beş, vali maaşının ise üç katına denk geliyordu. Doktorlar bu duruma büyük sevinçle karşılık verdi; herkes muayenehanesini kapattı. Ancak kısa sürede işler çığırından çıktı. Doktorlar, tavandan döner sermaye alabilmek ve daha fazla hasta çekebilmek için birbirleriyle yarışmaya başladı. Deontoloji rafa kalktı, meslek etiği zarar gördü ve doktorlar adeta birbirine düşman oldu.Image
Paranın büyüklüğü karşısında herkes büyülenmişti. Hastalar üzerinde yapılanları, hangi bölümün ne şeytanlıklar çevirdiğini tek tek anlatsam, vatandaş hastanelerin bir kilometre yakınından bile geçmez. Sadece birkaç örnek vermek istiyorum:
Üroloji uzmanı, 35 yaş üstü herkese sistoskopi yapmaya başladı. Performans puanını tavana çıkarmanın en kolay yoluydu; puan getirisi oldukça yüksekti. Döner sermaye tavandan yatmaya başladıkça keyfi yerine gelir, ‘Bütün halk elimden geçti!’ diye gülümserdi. Image
Beyin cerrahı için ise bel fıtığı ameliyatı yapmak neredeyse rutin hale gelmişti. Ameliyat olmak için sadece 18 yaş üstü olmanız ve ‘Hafif belim ağrıyor,’ demeniz yeterliydi. Öyle ki, 80-100 bin nüfuslu bir ilçede yapılan bel fıtığı ameliyatlarının sayısı korkutucu düzeylere ulaştı. Bu rakam, performans sisteminden önce tıp fakültelerinde yapılan bel fıtığı ameliyatlarının sayısını katbekat aşmıştı.Image
Acil servislerde, gece yarısından sonra, yani ortalık sakinleştiğinde, hemşireler hastalar üzerine nöbetçi doktor adına kesi süturasyonu ve apse drenajı eklerdi. Çünkü bu işlemler de performans puanı açısından oldukça avantajlıydı.
Servislerde dönen dolapları, diğer bölümlerin karıştırdığı işleri, başhekimin ne haltlar yediğini detaylıca anlatsam sayfalar yetmez. Hastane gelirini artırmak için hastalar, adeta tahlil, röntgen ve işlem bombardımanına tutuldu.
Normal bir akciğer filminde aldığınız ışının 300 katını tomografide alırsınız. Eğer tomografi çektirdiyseniz, mecbur kalmadıkça 6 ay boyunca tekrar çektirmemeniz gerekir. Ancak hastane geliri artsın diye, her gittiği doktor hastalara tekrar tekrar tomografi çektirdi. Image
Mamografide meme büyük bir basınçla sıkıştırılır ve ışın bombardımanına tutulur. MR’da ise hücrelerin ne kadar ısındığını kimse söylemez. Hastalar, bakanlık tarafından korkutularak hastanelere yönlendirildi: ‘Tarama testlerinizi yaptırın, vitamininize, kolesterolünüze sürekli baktırın!’ diye uyarılar yapıldı.

Sonuç olarak, insanlar poşet poşet ilaç kullanmaya ve durmaksızın hastanelere akın etmeye başladı. Oysa bütün ilaçlar aslında kimyasal zehirdir; dikkatli kullanılmalıdır. Ama ne görüyoruz? Vatandaş her gittiği doktordan poşet poşet ilaçla çıkıyor.
Peki sonra ne mi oldu? İnsanlar sağlığını kaybetti. Kanser vakaları katbekat arttı. Hani diyorlar ya, ‘Kanser çevresel etkenlerden, sağlıksız beslenmeden arttı,’ diye; yalan söylüyorlar. Kanser vakalarının bu denli artmasının tek sebebi performans yasasıdır.

İşin en korkutucu yanı ise halkın bu durumdan memnun olmasıydı. Doktorların kendisiyle ne kadar ilgili olduğunu düşünüyor, tekrar tekrar kontrole çağrılmaktan hoşlanıyordu. Halka göre sağlık sistemi çağ atlamıştı! Ancak zamanla şu korkunç tablo ortaya çıktı: Doktora gitmezsem, tahlil yaptırmazsam yaşayamam; kolesterolüm sınırda, vitaminim sınırda diye gezen bir toplum oluştu.
Performans sisteminin 20 yıl içinde öldürdüğü insan sayısı, bir savaş olsaydı ölecek insan sayısından daha fazla olabilir. Endoskopiler, sistoskopiler, kolonoskopiler, tetkikler ve grafilerin %90’ından fazlası, hatta birçok gereksiz ameliyat, SGK’yı soymak, hastane gelirini artırmak ve aylık performansı tavana çıkarabilmek için yapılmaktadır.

Düşünsenize, kan emici bir vampir gibi sürekli hastadan beslenen bir sistem var; hasta olmazsa, hasta ‘hortumlayamazsa’ çökecek bir düzen. Herkesin iyileşmesi demek, döner sermaye ve performans sisteminin çökmesi anlamına geliyor. Çağ atladık dedikleri işte bu sapık sistem.
Bu korkunç durumu ve hastaların nasıl deney hayvanına dönüştürüldüğünü görünce, 2008 yılında tüm bölümlerin ve başhekimin yaptığı yolsuzlukları yazıya döktüm. İsim ve hastane adı belirtmedim, çünkü zaten tüm hastaneler aynı durumdaydı. Ankara’dan bağlantılar buldum ve yazıyı, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ulaştırılmak üzere teslim ettim.Image
Peki ne oldu dersiniz? Cumhurbaşkanı ve Başbakan yurtdışında, diyerek yazıyı bir hafta bile beklemeden götürüp Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a teslim etmişler. Yani bu şeytani sistemin kurucusuna! Kuzuyu kurda teslim etmişler resmen. Image
Güler misin, ağlar mısın? Sonucu tahmin etmek çok kolay: Yazı yırtılıp çöpe atılmıştır. Yazı doğru kişilere ulaşsaydı sonuç yine aynı mı olurdu, bilemiyorum.

2005 yılından sonra sisteme dahil olan doktorlar, durumun vahametini anlayamazlar. Çünkü eğer suçun içinde doğmuşsanız, suç size normal gelir. Gerçek normali hiçbir zaman tam olarak kavrayamazsınız.

Daha sonra bakanlık, doktorların döner sermaye tavanını azaltmak yerine maaş, emeklilik gibi özlük haklarını kısıtlamaya başladı.
Hani bir iki yıl önce Tayyip Erdoğan, ‘Doktorlara giderlerse gitsinler, 8-9 bin TL nelerine yetmiyor?’ demişti ya, işte o dönemde hastanede taşeron olarak çalışan, sonradan kadroya geçen sekreterler de 8-9 bin TL alıyordu. Tüm özlük hakları yargı mensuplarının üçte birine düşürülmüşken, sekreterle aynı maaşı alan doktorlar sahipsiz kalmıştı. Bu sahipsizlik, onları performans ve yolsuzluk işlerinde daha da agresif hale getirdi. Belki de özlük haklarının yok edilmesi, devlet eliyle kasıtlı bir şekilde yapılmış olabilir.Image
Türk doktorlarını bıktırmak ve gelecek mülteci doktorlara yer açmak için… Yıllar önce bir doktorun yazdığı bir yorum hep aklımda kaldı. Şöyle diyordu: ‘Şehir hastaneleri tıpkı Las Vegas gibi. İçine ilk girdiğinizde büyülenirsiniz. Ama orada yaşamaya başladığınızda, o büyülü ışıkların altında kumar ve fuhuştan başka bir şey olmadığını, çürümüşlüğü görürsünüz.’ Bizim şehir hastaneleri de aynı şekilde. Pırıl pırıl, ışıl ışıl… Ama kokuşmuşluğu ve çürümüşlüğü sadece içindekiler bilir.
Bizim şehir hastaneleri de aynı şekilde. Pırıl pırıl, ışıl ışıl… Ama kokuşmuşluğu ve çürümüşlüğü sadece içindekiler bilir. Bir günde bütün özel hastaneler kapatılsa bile, sadece yılanın kuyruğunu ezmiş olursunuz. Yılanın başını ezmek için döner sermaye ve performans maaş sistemi tamamen kaldırılmalı, sistem 2000’li yılların başına resetlenmelidir.
Ancak bile isteye kurdukları, tüm sağlık personelinin SGK’yı soyarak ve yolsuzluktan nemalanarak, halkın da sağlığını kaybetme pahasına memnun olduğu bu çürümüş sistemin değişmesi çok zor. En iyisi, Ahmet Rasim Küçükusta’nın dediği gibi yapmak; hastane gördüğünüzde olabildiğince hızlı koşun, tabii ters istikamette…
Hesabım, yasaklı cümleleri açık bir şekilde yazdığım için kısıtlamaya alındı ve paylaşımlarım ana sayfalarınıza düşmüyor. Takip ederek veya bildirimleri açarak destek olabilirsiniz. Şimdiden teşekkür ederim. @alpklnctr
DM’den gelen ihbarlarınızı dikkatle okuyorum. Ticarethaneye dönmüş hastaneleri ve yaşanan dehşeti herkesle paylaşacağım. Bu olayların ilk günden söylediğim gibi çok yakından takipçisiyim. Evlatlarımızı ve sevdiklerimizi kaybetmemek için halk olarak hepimizin gündemi bu olmalı. Binlerce masum çocuk katledilmiş. Yaşanan olayların her detayı kan dondurucu. Sizleri açık bir şekilde, tüm gerçekleriyle bilgilendireceğim.Bu acımasızlık karşısında sessiz kalmak mümkün değil; hep birlikte adaletin peşindeyiz! Hastane terörü ve çocuklarımızı katleden bu pisliklerden kurtulmalıyız. Yıllardır yapılan bu katliam son bulmalı. Birçok anne hala evladını arıyor, kimisi öldü denilse de satıldığını ve hayatta olduğunu hissediyor. Dünya ve ahirette bu milletin ahı iki yakanızda olacaktır.
Gönderdiğiniz teyitli ihbarların tamamını okuyup toparlıyorum. Hepsini video haline getirerek Instagram’da paylaşacağım.

instagram.com/alpkilinc?igsh…
İnsanların sağlığıyla yıllardır nasıl kumar oynandığını artık herkes görmeli. Sağlık sistemi sadece hastalara değil, doğan bebeklere bile acımıyor. Hastanelerde doğan bebekler nasıl “satılıp” katlediliyor, bir düşünün. Herkesin yüzünü çevirdiği bu gerçekleri hep birlikte görelim!

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Alp Kılınç

Alp Kılınç Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @alpklnctr

Nov 19
Yeni doğan bebek çetesinin sadece 8 bin TL için bebekleri katlettiğine inanmıyorum. Bu olayın arkasında bambaşka bir şey yattığını düşünüyorum. Sapasağlam bebekleri üniteye yatırıp, devleti dolandırmak için kimse böyle bir pisliğin içine girmez. Bu olayın arkasında çok büyük bir ticaret ve yıllardır yapılan bir katliam olduğunu düşünüyorum. Bu dosyalar yakından takip edilmeli ve kamuoyu bilgilendirilmeli. Bundan birkaç ay önce de sürekli uzuvları eksik çocuk cesetleri bulunuyordu. Ve yine her zamanki gibi çabucak unutuldu.

13 yıl önce Kartal Hastanesi’nde yaşanan olayın da unutulmaması lazım. Bebekleri alıcıya çıkarır gibi makyaj yapıp, canlı canlı ciğerleri patlatılarak öldürülmüştü.Image
Kartal Hastanesi’nde yaşanan skandalı ihbar eden hemşire F.H.’nin ifadesi şöyleydi:

"Hastanede bebekler düşük doğum ağırlıklı gösterilip SGK'dan bunun karşılığında ücret alınıyordu. Ya da 15 kişilik yere 25-30 bebek yatırılıyordu. Denetimden bebekler kaçırılıp hemşire lojmanlarında saklanıyordu. Bazen denetim ekibinin bakmayacağı düşünülen kattaki bazı odalara bebekler saklanıyordu. Ben de bunları zamanla evrak toplayarak, video çekerek belge oluşturdum. Basına ve yetkililere bildirdim."
Hastanede ne kadar zaman bu tip olayların yaşandığının sorulması üzerine F.H., "Bir yıldır hastanede çalışıyorum. Girdiğimden beri bu tür olaylar yaşanıyordu. Fakat daha önce de varmış. Zaten bununla ilgili aileler şikayetçi olmuş, konuya yargıya intikal etmiş" diye konuştu.

'SERVİSTE 20 BEBEK YATIYORSA EN AZ 15'İ SAĞLIKLIYDI'Image
Kaç bebeğin bu şekilde hastanede veya lojmanda tutulduğunu ilişkin soruya hemşire F.H ;

Mesela serviste 20 bebek yatıyorsa en az 15 tanesi sağlıklıydı. Ailelerin bunlardan haberi yoktu. Ailelere sürekli 'emmiyor, solunum sıkıntılı, şekeri düşüyor' gibi bahaneler uyduruluyordu. Genellikle bebeği ailelere ya göstermiyorlardı ya da bebeği kucağa alıp dışarıda gösteriyorlardı. Çünkü, içeride ikişer ikişer yatan bebekleri ailelerin görmesi istenmiyordu. Ya da bebek hazırlanıyordu. Mesela oksijen almıyorsa yanına oksijen konuluyordu"Image
Read 8 tweets
Nov 10
Ülkede ağır bir denetimsizlik var. Şimdi, bu fotoğraflarını paylaştığım kişinin gerçek adı Leyla. Kendisini yabancı uyruklu bir doktor olarak ‘Leyli’ adıyla tanıtıyor. Pek çok kişinin gittiği kliniklerde doktor olarak çalışıyor ve işlemler yapıyor. Bu da yetmiyor; web sitesi açıp oradan da reklam veriyor. Kadın, yasak olan her yolu deniyor ve aylık en az 300-400 bin dolar kazanıyor. Ne vergisi var, ne levhası, ne de diploması!Image
Ülkede eğitimsizlik, denetimsizlik ve sosyal çürüme o kadar derinleşmiş ki, neredeyse her sektör, bilgi ve donanımdan yoksun, diplomasız insanların eline geçmiş durumda. Bu durum, toplumun güvenliğini ve sağlığını riske atıyor, insanları kandıran, sorumsuzca hareket eden bir güruh yaratıyor. Bilgiye, deneyime, liyakate olan saygı azaldıkça, bu çürüme tüm yapıyı sarsan bir hale geliyor.
Bir de utanmadan her videosunda ‘Ben doktor Leyli’ diye başlıyor. Kusura bakma Leyli, bizler köpek gibi çalışıp eşek gibi vergilerimizi öderken, sen Türk olduğunu bile söylemeye utanarak kendini yabancı uyruklu olarak tanıtıyor ve diplomasız bir şekilde doktorluk yapıyorsun. Hem vatanına hem devletine ihanet edip, bir de bizim hakkımızı yiyemezsin!
Read 5 tweets
Oct 7
Discord, Telegram ve birçok sosyal medya uygulamasında kurdukları örgütlerle çocukların beynini yıkayan, onları katil olmaya teşvik eden, onlara görevler veren; hayvanların ve insanların öldürülmesi gerektiğini, kadınlara tecavüz edilmesini söyleyen C31K örgütünün elebaşı

’Hz. Ebu Cehil’in gerçek kimliği:Image
C31K KİMDİR?
Çocuk pornosu yayan, çocuk pornosu ticareti yapan, hayvana işkence eden, dolandırıcılık ve uyuşturucu satışı yapan, kara para aklayan, şehitlere küfür edip şehit ailelerine tehditler yağdıran, cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Allah’a, Kur’an-ı Kerim’e, Kâbe'ye, ülkemizin kurucusu Atatürk’e, Türk bayrağına ve daha birçok dini-milli değerimize hakaret eden, PKK, IŞİD, FETÖ gibi terör örgütlerinin propagandalarını yapan, ülkemizin çeşitli yerlerini hedef alarak bomba patlatma tehditleri savuran bir terör örgütüdür.
13 Ocak 2024'de T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından beş çete üyesinin yakalandığı haberi duyurulsa da, örgüt üyeleri, tutuklanan kişilerin bir kişi hariç kendilerinden olmadığı, bilerek “sevmedikleri” kişileri emniyet güçlerine ihbarda bulundukları açıklamasını yaparak devletle alenen alay etmiştir. Örgüt tiksinç eylemlerini hız kesmeden sürdürmektedir. Çoğunlukla Telegram grupları aracılığıyla toplanan örgüt, gruplarda çeşitli vahşet videoları, çocuk pornoları, terör örgütü propagandaları ve cumhurbaşkanımıza hakaretler yayınlamaktadır. Örgüt aynı zamanda, hayvanlardan sonra “sıranın çocuklara, hatta şehit çocuklarına ve şehit eşlerine geleceğini” sürekli olarak tekrarlamaktadır.
Read 22 tweets
Sep 29
Kazak zenginleri, Donald Trump'ın dostu, genç modeller ve Türklerin Babası'nın yatı üzerine yabancı basında yer alan bir haberi sizlere birebir aktarıyorum! Image
Akdeniz’de Skandal: Polis Baskını, Kız Kaçakçılığı Şüphesi ve Amerika, Rusya, Türkiye ile Kazakistan Elitlerine Bağlantılar: Yeni Bulgular

Antalya. Türkiye’nin en seçkin sahil beldesi. Akdeniz kıyısına demirlemiş 450 ayak uzunluğunda bir yat. Savarona. Bu mega yat, kusursuz bir üne sahipti. Söylentilere göre Afrikalı bir kuğudan ismini almış ve Brooklyn Köprüsü’nün inşaatçısı John August Roebling’in zengin torunu için Hamburg tersanesinde inşa edilmişti. 1929 yılında, aile dünyanın “şimdiye kadar yapılmış en büyük yatını” inşa etmek için servetini harcamayı amaçladı.
1931'de denize açılan bu yat, 1934 yapımı Alman bilimkurgu filmi 'Altın'da, simyacıların denizaltı reaktörü kullanarak metalleri altına çevirmesi hikayesinde yer aldı.
Ancak yat, yüksek ithalat vergileri nedeniyle ABD'ye ulaşamadı.

1938'de, Türk hükümeti tarafından Cumhurbaşkanları Kemal Atatürk’e hediye edildi. Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntılarından Türkiye'yi ayağa kaldıran ve modern, laik bir Avrupa devleti yaratan eski bir askerdi. Ancak, Atatürk güvertede gezip manzarayı bir kadeh rakı eşliğinde hayranlıkla izlemeye uzun süre fırsat bulamadı; o yılın Kasım ayında karaciğer sirozundan hayatını kaybetti.  
Gemi, 1989 yılına kadar limanda harap bir halde bekledi; o yıl, yerel zengin iş insanı Kahraman Sadıkoğlu, gemiyi Türk hükümetinden kiraladı. Zengin turistler ve yerel oligarkları hedefleyerek, geminin restorasyonu için yaklaşık 50 milyon dolar yatırım yaptı ve gemiyi gecelik yaklaşık 30 bin dolara partiler için kiralamaya başladı.

Ancak 28 Eylül 2010 sabahı, yat tamamen yanlış nedenlerle yeniden ünlendi. Bir Türk askeri helikopteri yata indi. Polis, 16 lüks süiti bastı. Etrafa dağılmış halde prezervatifler bulundu. Rusya’dan 18 ile 23 yaşları arasındaki dokuz genç kadın, fuhuş şüphesiyle gözaltına alındı.  
Peki, teknedeki erkekler kimdi ve bağlantıları nelerdi?Image
Organizatör, emlak geliştiricisi ve şu anki ABD Başkanlığına seçilen Donald Trump’ın eski ortağı Tevfik Arif. Polis tarafından, zengin iş insanları ile Doğu Avrupalı 'modeller' arasında buluşmalar ayarlamakla suçlanıyor. Arif, Tevfik’in kardeşi Refik tarafından finanse edilen Doyen Group’un yöneticilerinden Arif Efendi’nin babası. Doyen Group'un Spor Yönetimi bölümü, Neymar, Usain Bolt ve David Beckham gibi küresel yıldızların imaj haklarını temsil etmeye devam etti.

Yatın kiracısı ise Kazak milyarder ve Belçika vatandaşı Alexander Mashkevitch. Metal ve madencilik imparatorluğu Eurasian National Resources Corporation (ENRC)’nin başkanı ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in kişisel dostu. Mashkevitch, yatı Arif’in ortaklarından biri aracılığıyla sekiz günlüğüne 309,000 dolara kiraladı. İddiaya göre, son beş yıldır her yıl bu yatı kiralıyor. Türk Savcı Yusuf Hakki Doğan, yatın o yılın Eylül ve Haziran aylarında iki kez seks partileri için kullanıldığını belirtiyor.

Antalya Şehri Ceza Mahkemesi'ne sunulan iddianameye göre, diğer misafirler arasında Mashkevitch’in ENRC'deki meslektaşları Patokh Chodiev ve Alijan Ibragimov, yedi güvenlik görevlisi, iki masör ve iki kadın daha bulunuyor. Yatta olduğu bildirilen bir diğer isim ise Kazakistan hükümetinde devlet sekreteri olan Kanat Saudabayev. Türk gazetesi Vatan'ın, Rus haber ajansı Regnum’dan aktardığı bilgiye göre, Saudabayev “Ankara ile Astana arasında çılgınca yürütülen diplomatik temaslar sayesinde hapis cezasından kurtuldu”. 

Ancak polis raporlarında Kazakistan’ın üst düzey isimleri yer almıyor. Oligarklar da herhangi bir tutuklama ile karşı karşıya kalmıyor. Sadece Tevfik Arif, yanındakiler ve genç kadınlar gözaltına alınıyor.

Neden mi? Çünkü Turkiye ve Rusya’nın liderleriyle bağlantıları olan, Kazakistan'in en zengin ve en etkili is ınsanlarından olusan bir grup, 'Türklerin Babası' Atatürk'ün yatını, Rus
genç kızlarla para karşılığı seks yapmak için kullanmakla suçlanıyor. Şu an için ise faturayı ödeyen Tevfik Arif oluyor.Image
Read 15 tweets
Jul 19
LC Waikiki mağazası çalışanı Muhammed Yavuz, gördüğü mobbing nedeniyle intihar etti ve ailesine intihar etmeden önce yazdığı mektubu sizlerle paylaşıyorum : Image
Semoşum;

Benim güzel karım seni hep çok sevdim bir çok yanlış yapsamda seni sevmekten hiç vazgeçmedim. Seni ilk gördüğüm gün kendime söz verdim ve ben bu kadınla evleneceğim dedim. Özür dilerim hayatım sana verdiğim sözleri tutamadığım için. Beni affet diyeceğim ama olmuyor. Farzet artık dayanamıyorum. Aslında sen de birkaç gündür farkındasın ve sürekli neyin var diye soruyorsun neden bu kadar zayıfladın diye soruyorsun çünkü boğazımdan lokma geçmiyor her gün eve gelirken arabada ağlıyorum bu kararı verdiğimden beri sizleri yalnız bırakacak olmanın verdiği acıyı kemiklerimde hissediyorum. Yavrum son bir haftadır özellikle neredeyse hiçbir şey yemedim yiyemiyorum sadece ayakta kalabilmek için sıvı tüketiyorum su çay kahve belki bir şekilde vazgeçerim diye yüzünüze bakmaya utanıyorum kaç gündür. Özür dilerim seni ve denizi birde karnındaki bebeğimizi yalnız bıraktığım için özür dilerim seni çok seviyorum aşkım .
Bu not oğlum deniz Aras için.

Özür dilerim babacığım bu acıyı sana yaşattığım için. Seninle uzun eğlenceli mutlu bir hayat yaşayamadışım için özür dilerim.Seni her şeyden çok seviyorum. Diyeceksin ki madem beni bu kadar çok seviyordun neden bıraktın gittin. Haklısın verecek cevabım yok. Sadece özür dileyebilirim anneni çok üzdüm ve çok mutsuz ettim. Annen hamile ve bir kardeşin olacak benim yaptığım hataları yapma annene ve kardeşine sahip çık sen daha yedi yaşındasın. Sana bu kadar zor bir sorumluluk bıraktığım için beni affet yavrum. İlk doğduğun günden bugüne kadar seni sevmediğim hiçbir gün olmadı varlığın hep yaşama tutunma sevincim oldu. İlk baba deyişin ve gelip bana baba diye sarılşın o kadar güzeldi ki anlatamam sana. Bizim neslimiz sevgisiz büyüdü ben seni öyle büyütmeyeceğim, sana baba sevgisini hep yaşatacağım dedim ama olmadı.
Çocukluğumdan beri yalnızım, hep annemden babamdan uzak yaşadım. Bir gün bana benim hiç kuzenim yok mu demiştin, var evladım hem de 3 tane kuzenin var. Benim hatam seni onlardan o kadar uzak tutmam. Altı halan üç amcan var ama sen doğru düzgün onları tanımıyorsun. Lütfen onlardan kopma büyüyünce çünkü onlar da seni çok seviyor. Kardeşine ve annene sahip çık oğlum ben sahip çıkamadım. Beni hep çok sev babam canım oğlum seni çok seviyorum beni özlüyorsan gökyüzüne bak çünkü ben oradan sana bakıyor olacağım. Güzel evladım benim doğmamış kardeşine bir şey yazamadım, sen onu benim için sev iki kişilik sev. Seni çok ama çok seven baban.
Read 40 tweets
Apr 28
Aşağıda anlatacağım olayda ticarete dönen sağlık sektörünün gencecik bir hemşire kadının hayatını nasıl kararttığını anlatacağım. Image
(İşini layıkıyla yapan doktorlarımıza sonsuza kadar minnettarız) 
20 aralik 2023’te kendisinin hemşire olarak çalıştığı Selin K. “İstanbul Cerrahi Hastanesi”nde 15 dakikalık bir operasyona giriyor.
Operasyon çok kısa diye operasyonu ciddiye almayıp  operasyona anesitezi doktoru girmiyor. Anestezi teknikeri Selin K.’yi bayıltıyor. Bu olayda Anaflaktik şok gelişiyor ve hastanın kolu kızarıyor.Image
O kadar tecrübesizce davranıyorlar ki bu durumu Farketmiyorlar. Solunumu etkileniyor ve hastabaşı  monitöründen tansiyonunu, nabzını kontrol etmiyorlar. Hal böyleyken kanaması olunca hoca ek doz istiyor. Hastanın kalbi duruyor. Zahmet buyurup yan odadan gelen anestezi hocası içeri girer girmez hastanın kolunu fark ediyor ve resmini çekin diyor. Sonrasında kalp masajı yaparak 5 dk icinde hastayı hayata geri döndürüyorlar.
Read 10 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(