EN "DERİN" DERGAH:GÜMÜŞHANEVİ TEKKESİ /BÖLÜM 4
1-Evet dostlar flood serimizin 4. bölümünde, bir önceki bölümüzde bahsettiğimiz Mustafa Kemal'in "Büyük Planının" 3. ve en önemli gördüğü bölümünü işleyeceğiz... İlginç tarikat bağlantılarını ortaya koyacağız...
1-Evet dostlar flood serimizin 4. bölümünde, bir önceki bölümüzde bahsettiğimiz Mustafa Kemal'in "Büyük Planının" 3. ve en önemli gördüğü bölümünü işleyeceğiz... İlginç tarikat bağlantılarını ortaya koyacağız...
2-Ve bu planın tam da orta yerindeki ARUSİ TARİKATI ile Sebetayizm bağlantısını irdeleyeceğiz...YAHUDİ SERMAYESİ'nin önce ARUSİ TARİKATINA sonrasına GÜMÜŞHANEVİ TEKKESİ'ne nasıl "eklemlendiğini" göreceğiz...
3-Siz hazırsanız biz de hazırız... İşte başlıyoruz... Çayı kahveyi kapan gelsin...
4-Dün flood serimizde bahsettiğimiz gibi Mustafa Kemal'in bir "BÜYÜK PLANI VARDI" ve devlet içerisinde tek güç olması ile sonuçlanan ve planın 2. aşamasını oluşturan "siyasi ayağın" tamamlanması ile birlikte çok öenm verdiği hatta "Yaşamsal" olarak nitelediği 3.aşamaya geçti...
5-Planın bu aşaması "Milli Burjuvazinin Oluşması" temelindeki ekonomik ayaktı... Devlet mutlaka yatırım yapacak,sanayi tesisleri açacaktı ancak özel teşebbüs eli ile sermaye birikimi ve milli burjuvazi yaratılması genç Cumhuriyetin geleceği için hayati önem taşıyordu...
6- Osmanlı İmparatorluğu döneminde ekonomiyi Rumlar,Ermeniler ve Yahudiler ellerinde tutmuşlardı.Gerek İttihatçıların Türkçü politikaları ve başlattıkları "Milli Burjuvazi, Hareketi",+++
7-+++ gerek 1.Dünya Savaşı'nı fırsat sayarak 1838 Baltalimanı Anlaşmasını iptal etmeleri ve yabancı mallardan alınan gümrük vergisini %15'lere kadar çıkarmalarının üzerine Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı eklenince Rumlar ve Ermeniler tasfiye olmuştu....
8- Genç Cumhuriyet'in erken dönem yıllarında ekonomide aktif olabilecek 2 grup kalmıştı:Yahudiler ve Türkler... Ancak Türklerin pek çoğu da SEBETAYİST'ti... Yani? Yanisini daha iyi anlamak için SEBATAYİZMİ tanımamız gerekecek...
9-NOT;:SABETAYİZM OLACAKTI:)) Evet dostlar SABETAYİZM'in kurucusu, İspanya'dan Osmanlı'ya sığınan Yahudi bir ailenin 3 çocuğunun en küçüğü Sabetay Sevi'ydi... Sabetay Sevi 7 Temmuz 1626'da dünyaya gözlerini açtı.Bu tarih İbrani takvimine göre 5386 yılının Ab Ayının 9. günüydü...
10-9.Gün Yahudiler açısından çok önemliydi.Çünkü mabedleri Romalılar tarafından bu günde yakılmıştı.Ayrıca kendilerini kurtaracak "MESİHİN" de Ab Ayı'nın 9. gününde geleceğine inanıyorlardı...
11-Sevi'nin ilk öğretmeni Haham Isaac d'Alba kendisine Tevrat ve Talmud'u öğretti. Ayrıca Sevi'yi yahudi mistizminin kilidi olan KABALA öğretisi ile tanıştırdı.Bu konuda dersler verdi.
12-Sabetay Sevi 18 yaşına geldiğinde artık KABALA dersleri veren bir hocaydı... Sürekli KABALA üzerinde kafa yoruyor ve arınmak için yıkanıyordu...
13-Giderek içerisine kapanan Sevi'nin bu durumu ailesini rahatsız etti. Ve SEVİ 2 kez ailesince evlendirilmesine rağmen eşlerine inancı gereği "yaklaşmadığı" için ilk 2 eşinden boşandı...
14-Izak Lurya'nın KABALA ekolü Dünya genelinde Yahudiler arasında çok saygın ve etkiliydi. Izak Lurya öğretileri ve Zorya SEVİ için ise ayrı bir önem taşıyordu.Bu öğretilere göre MESİH 1648 yılında gelecekti...SEVİ bir süre sonra bu MESİH'in kendisi olduğunu ilan etti...
15-Kendisini Mesih ilan edişi hahamlar arasında rahatsızlık yarattı. Ve kısa süre sonra afaroz edildi. 1650 yılında İstanbul'a geldi kısa süre içinde nüfuz edindi, çevresi genişledi.İstanbul'da hahamlara MESİH olduğunu söylemeye başlayınca üzerinde baskı arttı...
16-SEVİ soluğu Atina'da alsa da baskılar burada da devam etti.Yeniden İzmir'e döndü.Kısa bir süre yeniden İstanbul'a gitse de fazla kalmadı ve İzmir'e döndü. Kiğmliğini değiştirmeden sakin bir 3 yıl geçirdi. Bu evrede "MESİHLİK" iddiasının birinci dönemini sonlandırdı...
17-SEVİ 1662'de Mısır üzerinden Kudüs'e geçti. bu esnada Osmanlı Girit seferinin finansmanı noktasında zordaydı. Ve Kudüste bulunan Yahudi cemaati önderleri bu finansmanın sağlanması işi organize etme görevini Sabetay Sevi'ye verdiler....
18-1664 yılında Sabetay Sevi'nin hayatında çok önemli bir değişiklik olacaktı.Bir Hristiyan olarak büyürken "Birgün Mesih ile evleneceğim" diyen Sara ile tanışacak ve evlenecekti...
19-SEVİ, Kudüs'e dönüş yolunda 1665 yılında Mesihliğini 2.kez ilan etti... Peki neden 1665?
20-Bu tarihte Sabetay SEVİ, Yahudiler üzerinde çok büyük bir etkisi olan ve keramet sahibi olduğuna inanılan Gazzeli Nathan ile tanışmıştı. Ve Gazzeli Nathan 1665'te SEVİ'nin "Beklenen Mesih" olduğunu onaylayarak duyuracaktı...
21-O tarihlerde Avbrupa'da Yahudiler katliama maruz kalmaktaydılar... Gazzeli Nathan'ın onayı sonrasında "Bekledikleri Kurtarıcı Mesih'in" geldiği inancı aralarında büyük bir coşkuya sebep oldu.
22-SEVİ'nin ünü Almanya'dan,Yemen'e Dünya'nın dört bir yanına yayıldı.Takipçileri çığ gibi arttı...
23-SEVİ, Avrupa ve Mısır'a MESİH olduğunu belirten mektuplar gönderiyordu...
24-Kendisine muhalif olanlar ise O güç kazandıkça daha da saldırgan bir hal alıyorlardı.SEVİ'ye muhalif olanların başını çeken Portekiz Yahudileri'nin iş yeri taşa tutuldu ve SEVİ taraftarları Portekiz Yahudileri'nin merkezi olan Portugal Sinagogu'na yürüdü.
25-Burada büyük bir törenle 2.kez tüm Dünya'ya MESİHLİĞİNİ ilan etti. Bu bir meydan okumaydı!
26-Bu arada giderek güç kazanan Sabetay Sevi,Osmanlı'ya da kafa tutmaya başladı.İzmir'de rahatsızlık had safhaya çıkmıştı ancak Sevi'nin tutuklanmaması için izmir kadısına yüklü miktarda rüşvet verildiği ayyuka çıkmıştı.Sonunda İstanbul'a şikayet edildi...
27-Sabırları ise Yahudiliğin kutsal günü AB AYININ 9. günün kutsal gün değil kendi doğum günü olarak kutlanması gereğini ilan etmesi ile taşırdı...Yahudiliğin de esasları ile oynuyordu ve bunu MESİHLİK otoritesine dayandırıyordu...
28-Neticede tutuklandı.... Gelibolu'ya gönderildi.Ancak kısa sürede buradaki yetkilileri ikna edip kendisini ziyarete gelen Yahudileri kabule başladı.Bu ziyaretçiler arasında önemli isimler vardı...Bu kişiler aracılığı ile Dünya'nın dört bir yanına mektuplar iletti.
29-Kısa süre içinde SEVİ'nin tutulduğu Gelibolu Kalesi SEVİ'nin takipçileri için bir "HAC" merkezi haline geldi...
30- En sonunda padişah IV.Mehmet'in de kafes arkasından izlediği bir divanda kendisine İDAM yahut İHTİDA (Hristiyanlıktan Müslümanlığa dönüş.Yahudiler için Dönmelik terimi kullanılır) seçenekleri sunuldu.SEVİ İslamiyet'i kabul ederek adını Aziz Mehmet olarak değiştirdi.
31-Kendisine 150 Akçe ortakapu takaüt parası bağlandı.Yanındaki arkadaşına da Çavuşluk verildi.... (KAYNAK:ABDURRAHMAN ABDİ PAŞA VEKAYİNAMESİ,2008-Shf:247)
32-Yahudilik bu "DÖNMEKLİK" sonrasında büyük bir yıkım ve travma yaşadı... Ancak işte burada devreye SEVİ'nin en önemli koruyucusu, "HAMİSİ" olan Yahudilerin üzerinde büyük etki sahibi olan Gazzeli Nathan bir kez daha girecekti...
33-Gazzeli Nathani SEVİ'nin kurtuluşu gerçekleştirmek için tüm miletlerin arasında dolaşması gerektiğini, bilinçli olarak kendilerinden uzaklaştığını,aslında Yahudiliği terk etmediğini SEVİ'nin Batıni ve Zahiri olarak 2 ayrı kişiliğe büründüğünü ve +++
34-+++MESİH olarak tarihi-mistik görevini yapmak için bu bedeli ödemek zorunda kaldığını anlattı...Yıkım içerisindeki Yahudilerin "TUTUNACAK BİR DALA" ihtiyacı vardı ve Nathan'ın bu sözlerine sarıldılar...
35-Ancak SEVİ'nin "dönüşü" duyulunca SEVİ'nin takipçileri toplumda horlanmaya ve dalga geçilmeye başlandı.Onlar da SEVİ'nin yolunu izleyerek İslamiyeti tercih etmiş gibi yaparak kendilerini kamufle etmeye başladılar...
36-SEVİ'nin dönüşü ciddi bir kırılma yaratsa da ölene kadar kendisini takip edecek 200 büyük aile olacak ve bu aileler daha sonra kendi aralarında evlilikler yolu ile "özel bir bağ" kuracaklardı...
37-Bu ailelerin çoğu Balkanlarda özellikle Selanik'te yerleşti... Anadolu'da ise İzmir, İstanbul'da Şişli,Nişantaşı,Bursa'daydılar...
38-SEVİ 1676'da öldü... Ölümünden sonra SABETAYİSTLER 3 ANA KOLA AYRILDI: YAKUBİLER,KAPANCILAR,KARAKAŞİLER... Ve Osmanlı'nın son döneminde 2.Abdülhamid'e karşı faaliyet gösterdiler....
39-2.Abdülhamid SEVİ'nin takipçileri hakkında Hahambaşı Kaymakam Moşe Levi'den detaylı bilgi aldı... (KAYNAK:ABRAHAM GALANTE:SEBATAY SEVİ VE SABETAYCILARIN GELENEKLERİ,2000,SHF:105-106)
40- Sabetay Sevi öldüğünde ardında "18 EMİR" bıraktı... Adeta Museviliğin 10 EMİR'ine alternatif yaratmıştı!
41-Bu emirlerin başında MESİHE İMAN geliyordu.Zina yasağı,yalancı şahitlik yasağı,hergün gizlice mezamir okunacağı... Ama şimdi sıkı durun bakın SEVİ 18 EMİR'de neleri de takipçilerine EMİR olarak bırakmış?
42-Müslümanlar ile evlilik YASAK...TÜRKLERİN/MÜSLÜMANLARIN GÖZÜNÜ BOYAMAK İÇİN RAMAZAN ORUCU TUTMAK,KURBAN KESMEK ŞART,GÖZ ÖNÜNDE OLAN TÜM MÜSLÜMAN ADETLERİNE ÖZENLE UYULACAK...OĞULLARIN SÜNNETİNE ÖZEL DİKKAT EDİLECEK...
43-Ve Sabetaycılar bu emirlere ve "TAKİYYE" kurallarına sıkı sıkıya uydular... Öyle ki bir adım da ileriye gittiler...
44-İslami tarikatların içerisine girdiler...
45-Hangi tarikat dersiniz? Genç Cumhuriyet'te pek çok üst düzey mason ve yahui kökenli isimle birlikte önemli Sabetayist ailelere mensup isimler başta Üzeyir Garih'in babası Ezra Garih olmak üzere HALİDİYE kolundan Küçük Hüseyin Efendi Dergahı içerisindeydi...
46-Bunu bazı önemli isimleri de yazarak dün yayınladığımız serimizin 3. bölümünde yazmıştık... İşte burada Mustafa Kemal'in "BÜYÜK PLANININ" 3. BÖLÜMÜ devreye girecekti...Yani "Ekonomik Ayak"...
47-Mustafa Kemal Atatürk ülkede ekonomi ile uğraşak 2 gruptan birisinin Yahudiler diğerinin Türkler olduğunu ama bu ekonomik güce sahip Türk ailelerin de SABETAYİST olduğunu çok iyi biliyordu...
48-MİLLİ BURJUVAZİ PROJESİNİ inşa edinceye kadar Fevzi Çakmak eli ile kontrol altında bulundurduğu Küçük Hüseyin Efendi Dergahı içindeki Sebatayist Türk ailelerden ve "devlete sadık olaağını" düşündüğü Yahudi sermaye sahiplerinden yararlanacaktı.
49-Mustafa Kemal MİLLİ BURJUVAZİYİ bu 2 grubun elleri ile inşa edecekti...
50- MİLLİ BURJUVAZİ PROJESİ bir "DEVLET PROJESİ" olarak konumlandırıldı... Proje için ise seçilen isim Ankara'nın en eski ailelerinden birisi olan Koç'ların temsilcisi, genç,hırslı ve zeki esnaf Vehbi KOÇ'tan başkası değildi...
51- Devlet Vehbi Koç'un önünü açarken bir yandan da piyasalardaki Yahudi sermayesinin ezici üstünlüğünden KOÇ'u korumaya gayret ediyordu... Ancak bu o kadar kolay değildi...
52-İşte bu gelişmeler esnasında belki de büyük bir "KIRILMA" olan bir ölüm gerçekleşti... 1930 yılında Küçük Hüseyin Efendi öldü...Ancak Küçük Hüseyin Efendi ölmeden kendisinin sohbetlerine katılan GÜMÜŞHANEVİ DERGAHI Abdülaziz BEKKİNE ile çok yakın bir bağ kurmuştu...
53-Ve ölümünden kısa süre önce bu ilişki o kadar yakın hale gelmişti ki Küçük Hüseyin Efendi müritlerine ölümünün ardından GÜMÜŞHANEVİ DERGAHI'na ve Abdülaziz BEKKİNE'ye biat etmelerini vasiyet etmişlerdi...
54-İşte Küçük Hüseyin Efendi'nin ölümünden sonra dergahı 2'ye ayrıldı... Önemli sayıda müridi kendisinin vasiyeti üzerine GÜMÜŞHANEVİ TEKKESİ'ne geçerek Abdülaziz BEKKİNE'ye intisap ettiler... Bu geçenler arasında Üzeyir Garih'in babası Ezra Garih de bulunuyordu...
55-GÜMÜŞHANEVİ TEKKESİ bu "İlişkiler Ağını" devralması ile birlikte bir anda HALİDİYE kolunun siyaseten ve ticareten en güçlü dergahı haline geldi...
56-Bu arada Küçük Hüseyin Efendi Dergahı'ndan ayrılmayanların başına Şeyh olarak Ömer Fevzi Mardin geçti... Ve Nakşi-HALİDİ Küçük Hüseyin Efendi Dergahı'nın "Evrim Süreci" başladı...
57-Şeyh Ömer Fevzi Mardin'in Nakşilikten daha çok ASURİ yönü ön plana çıktı serimizin 3.bölümünde detaylıca tarihsel gelişimini incelediğimiz ASURİLİK Dergahın "Ana Karakteri" haline geldi... Ömer Fevzi Mardin, dergahta ASURİLİĞİ "KURUMSALLAŞTIRDI"
58-Ömer Fevzi Mardin'in en önemli özelliği YAHUDİLERE karşı özl ve aşırı dikkat çeken bir sevgi beslemesiydi. Örneğin Varlık Vergisi'nden YAHUDİLERİN de muaf tutulmalarını istiyen açıklamaları vardı.Dara düşen YAHUDİLERE yardım yapılmasını müritlerine nasihat ediyordu...İlginç...
59-Ömer Fevzi Mardin'in başında olduğu ASURİ DERGAHI ile Küçük Hüseyin Efendi Dergahı'ndan kopan pek çok Yahudi kökenli ve Sabetayist ismi barındıran GÜMÜŞHANEVİ TEKKESİ ilişkileri çok sıkı biçimde sürdü...Hatta bir süre sonra ilişkiler giriftleşti...
60- Öyle ki sanki aralarında bir paylaşım yapmış gibiydiler.İkisi de devlette her alanda kadrolaşmanın şart olduğuna inanan bu 2 dergahtan GÜMÜŞHANEVİ TEKKESİ akademisyen,üniversite öğrencileri,ASURİ DERGAHI ise iş adamı ve bürokratları aynı hedef doğrultusunda koordine ediyordu.
61-ASURİ DERGAHI da ticarete meyyili bir dergahtı.Örneğin Şeyh Ömer Fevzi Mardin'in oğlu Haşim Mardin Türkiye'nin ilk deniz filosuna sahipti...
62-Dedesi önemli bir tekke olan ÖZBEKLER TEKKESİ Şeyhi Edhem Efendi olan Atlantic Record'un sahibi Ahmet Ertegün ise DEDESİNİN TEKKESİNE DEĞİL Ömer Fevzi Mardin'in şeyhhi olduğu ARUSİ DERGAHI'na intisap etmişti...
63-Peki Ahmet Ertegün'ün Amerika'da kurduğu Atlantic Record'un diğer ortağı kimdir? Şeyh Ömer Fevzi Mardin'in yeğeni Arif Mardin!
64- Bu arada KOÇ'lar büyürken piyasada bir firma sürekli önlerinde engel olmaktadır...
65-KOÇ'lar el attıkları hemen her sektörde bu firma ile sert bir rekabet halindedir: BURLA BİRADERLER...
66-Birileri "BÜYÜK PLANI" anlamış, satranç tahtasına BURLA BİRADERLERİ sürmüştür...
67- Atatürk karşı hamle olarak Sabetayistlerin elini biraz daha zayıflatmak ve göz dağı vermek amacı ile bir gecede Mason Locaları'nı kapattırır...
68- Ama bu hamle çok da fayda vermeyecektir...
69-Burla Biradereler Türkiye'deki kağıt sektörünü ellerinde tutmaktadırlar... Hali ile BASIN ELLERİNDEDİR...
70-Ayrıca Hürriyet ve Cumhuriyet Gazeteleri'nin finansmanının BURLA BİRADELER tarafından sağlanmakta olduğu iddialar arasındadır...Öte yandan o dönemde gazetelerin resmi ilan işi Yahudi Hoffman firması elindedir.Yani BURLA BİRADERLER VE HOFFMAN'a yakın olmayan gazete yaşayamaz!
71-Bu arada Küçük Hüseyin Efendi'nin torunu Sabiha Hanım ise KOÇ AİLESİ'nin aile dostudur ve sıkı ilişkiler kurulmuştur...
72- Atatürk hayatta belki de sadece MİLİ BURJUVA PROJESİ'ni o da ömrü vefa etmediği için tamamlayamadan 10 Kasım 1938'de hayata gözlerini yumarken, İsmet İnönü konunun "Hayatiyetini" kavrayamamıştır...KOÇ eskisi kadar büyük destek alamamaktadır...
73-Vehbi Koç 1944 yılına gelindiğinde çok önemli bir karar alıyor... Bir yol ayrımında olduğunun farkında olan KOÇ ya Uluslararası güçler ile işbirliğine gidecek yahut "DEVAM ETTİRİLİP ETTİRİLMEDİĞİNDEN" DAHİ ŞÜPHE DUYDUĞU "MİLLİ BURJUVAZİ PROJESİNE" sadık kalacaktır...
74-KOÇ, Küresel Güçler ile ortak temasa geçme kararı alarak yolunu çizer ve buna yönelik ilk hamlesini yapar...
75-KOÇ, en büyük rakibi BURLA BİRADERLER'in "BEYNİ" olan Bernar NAHUM' a iş teklif eder.Bu Bernar NAHUM açısından çok güç bir karardır.KOÇ, küresel düzeyde çok güçlü ilişkileri olan NAHUM'u tüm şartları zorlayarak ikna eder...
76-Ve babası Haim Nahum, Türkiye'yi Lozan'da temsil eden Bernar NAHUM KOÇ'a transfer oluyor... KOÇ, BURLA BİRADERLERİ KALBİNDEN VURMUŞTU...
77-Bernar NAHUM,KOÇ'u küresel güç odakları ile "Aynı Masaya" oturtan isim olacaktır... Ve KOÇ AİLESİNİN Küresel bir oyuncu olma serüveni böyle başlayacak, MİLLİ BURJUVAZİ PROJESİ ise böylelikle başarısızlıkla sona erecektir...
78-1950 yılında ise Adnan Menderes liderliğinde DP "Yeter Söz Milletin!" sloganı ile iktidara yürüyordu... Söz gerçekten milletin miydi, yoksa Sabetayistlerin KARAKAŞİ kolu'nda mıydı söz?
79-Daha önce Tevfik Rüştü Aras ile bir Dışişleri Bakanı çıkaran KARAKAŞİLER şimdi en tepedeydi... Peki bu sermaye güçlerini nasıl etkileyecekti? Tabii ki güç Yahudi ve Sabetayist odaklar elinde toplanacaktı...
80-Mesala Küçük Hüseyin Efendi ekolünü babası gibi takip eden Üzeyir Garih arkadaşı İshak Alaton ile 1953 yılında sadece 5 bin TL sermaye ile ALARKO'yu kuracaktı...
81-Ama sadece 5 sene sonra MENDERES ihalesiz şekilde Ankara'da döneme göre çok büyük bir iş olan para matbaası hava tertibatı işini onlara verecek, ALARKO'nun ilk büyük sermaye birikimi sağlanacaktı...
82- Peki bu sermaye neden Sebatayist ve Yahudi odakların elinde olmalıydı? Bunun için niye dergahlar desteklenmeliydi?Küresel güçler DERGAHLARA hangi planla "el attı"? Hangi ilginç görüşmeler gerçekleşti?
83-İşte bu soruların yanıtını vereceğimiz flood serimizin 5.bölümü ile yarın 20.15'te sizlerle olacağız.Bugün 4. serimizin burada sonuna geliyoruz... Ve klasikleştiği şekilde bitiriyoruz floodumuzu "Takdirleriniz beğenilere,beğenileriniz RT'lere yolculuk etsin"
84-Bizimle olup okuyan ya da daha sonra bizi okuyan tüm dostlara selam olsun...Saygılar...
