Geist Arbeiter Profile picture
Apr 19 36 tweets 5 min read
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma devrinden itibaren bu ülkede dört temel kimlik siyasetine rastlanmaktadır.

Bunlardan kronolojik olarak ilk sırada geleni, ilk bakışta şaşırtıcı görünebilecek olmakla beraber, nasyonalizm yani milliyetçiliktir.+ Bunun şaşırtıcı görünmesinin sebebi, milliyetçilik kavramından sadece Türk milliyetçiliğinin anlaşılmasıdır. Oysa çok-uluslu bir imparatorlukta Türklerden daha erken modernleşen Rum tebaanın “Yunanlılaşması” (1790-1830) ilk gerçek nasyonalizm tecrübelerinden biridir.
Apr 1 8 tweets 2 min read
Berkes ve Avcıoğlu aynı çevrenin (Yön Dergisi) insanları. ATÜT gibi bazı konularda ayrılsalar da son tahlilde merkezi devlet otoritesinin güçlenmesini modernleşmenin olmazsa olmaz şartı sayan, cumhuriyeti ve sosyalizmi bu tür bir devlet aygıtının üzerine oturtmak isteyen kimseler.
Buna karşılık Yön’den bir önceki onyılda çıkan Forum Dergisi çevresi, esas sorunu devletin tahkim edilmesi değil politik otoritenin üzerinde bir hukuk otoritesinin kurulması olarak değerlendirdiği için Sened-i İttifak’ı çok önemli bir merhale sayar. Hatta bu
Mar 22 14 tweets 2 min read
Bugün Türkiye’de karşı karşıya olduğumuz durumu çok sayıda kimsenin art niyetli olmasa bile doğru biçimde okuyamadığını düşünüyorum.

Bir taraftan Zafer, diğer taraftan Dem Parti’ye yakın birçok isim, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması karşısında oluşan infiale “Ümit Özdağ tutuklanırken neredeydiniz?” ya da “Dem’li belediyelere kayyum atanırken aklınız neredeydi?” gibi tweetlerle mesafe alıyor, çocukça bir “Madem öyle, bizden de böyle” tutumu takınıyorlar.

Arkadaşlar, Türkiye, her iki seçimde bir iktidarın el değiştirdiği,
Mar 20 12 tweets 2 min read
Yüz yıl önce bir aydın yabancı bir kültürden niş bir alıntı yaptığında, bu onun kalitesinin bir işareti olarak görülürdü. Bugün ise derhal o milletle gizli bir bağlantısı olduğunun, belki de onların hesabına çalıştığının işareti olarak görülüyor.
Bunun sebebi şudur: Çünkü yüz yıl önce okuma yazma imtiyazı küçük ve seçkin bir azınlığa aitken, okumayı bilenler düşünmeyi de bilirlerdi. Bir kitap, hatta bir gazete kamuya açıldığında, karşısında muhatap olarak süzebilen, seçebilen, nüfuz edebilen kafalar bulurdu.
Feb 15 17 tweets 3 min read
Biz Türkiye’nin sekülerleşme tarihini bugünün gözüyle değerlendirirken şöyle bir şablon kullanırız: Osmanlı İmparatorluğu’nda kaynağını dinden alan bir şer’i hukuk olduğu gibi, bir de kaynağını sultanların iradesinden alan örfi hukuk vardı deriz. Bu örfi hukuk geleneği sayesinde 19. Yüzyıl’a gelindiğinde Batı’daki haklar bildirgesi metinlerini andıran Tanzimat ve Islahat fermanlarının çıkarıldığını, her dinden tebaaya eşit şekilde uygulanan yasama faaliyetinin mümkün hale geldiğini söyleriz. Bu yol izlenerek nihayet bir anayasa yapılmış, meclis açılmış
Feb 10 14 tweets 2 min read
İnsanlar dayanılmaz baskılara maruz kaldıklarında değil, dayanılabilir baskılara maruz kaldıklarında isyan ederler. Dayanılmaz baskılara maruz kalanlar, güçleriyle birlikte umutlarını da kaybedecekleri için, bütünüyle siner ve her şeyden vazgeçerler. Dünyanın birçok yerinde, ama en çok Türkiye gibi ülkelerde, solun yaptığı en büyük analiz hatası buradadır.

“İşler artık insanların dayanamayacağı hale geldi, bu böyle gitmez” denerek beklenen devrimler, neredeyse istisnasız olarak, her zaman mevcut durumdan çok daha baskıcı
Feb 7 26 tweets 4 min read
Empedokles’ten Aristoteles’e, İbn Sina’dan Katip Çelebi’ye dört unsur ve toplumsal sınıflar (flood) Image Felsefe tarihinin en eski ayrımlarından biri, tekçi (monist) ve çoğulcu (plüralist) yaklaşımlar arasındadır.

Bu ayrım, evrenin ya da varlığın ilk yapıtaşını su, hava ya da ateş gibi bir tek unsura indirgeyen Thales, Anaksimenes ya da Herakleitos’a karşı, her şeyin temelinde
Jan 26 23 tweets 4 min read
Ben tarih okumaya başladığımda, muhtemelen kelimelerece dökebilecek kadar berrak şekilde farkında olmadığım, mutlak bir ilerleme inancına sahiptim.

Mesela gazetecilik tarihini mi inceleyeceğim? Elbette günümüzden yüz küsür yıl önce çıkan gazeteler, gerek estetik, gerek içerik+ bakımından bugünkülerden daha basit şeyler olacağını farz ediyordum.

Sonra bu metinleri inceledikçe gördüm ki içlerinde fikren bana en yakın olanlar bir yana, en uzak olanlar bile çağımızdaki örneklerinden fersah fersah üstündü. Hatta günümüz gazeteleri, 100-120 yıl önce
Jan 19 26 tweets 4 min read
Türkçede 19. Yüzyıl’ın sonlarına kadar ilim kelimesi dini bilgi anlamında kullanılırdı. İlim sahibi kimseye âlim denirdi ve ilimle âlimin her ikisi de geleneksel devlet ideolojisini temsil eden medrese kurumuyla ilişkilendirilirdi.

Bu bilgi ve öğretmen çeşidinin halk katındaki+ alternatifleri ise irfan ve arifti.

İrfan medrese yerine hayatta, dolayısıyla lonca ya da dergâhta edinilebilecek bir bilgi çeşidiydi. Bazen derviş, bazen baba, bazen dede suretinde karşımıza çıkan arifler de birer kitap adamı olmaktan çok hayat adamıydılar.+
Dec 26, 2024 30 tweets 4 min read
Buyrun ikinci bölüme ⬇️ En son 13. Yüzyıl’ın Anadolu’da Mevlevilik ve Bektaşiliği doğururken Suriye’de Selefiliğin temellerini attığından söz etmiştik. 13. Yüzyıl, Moğol istilası demektir. O zaman ikinci bölüme de buradan başlasak gerektir.
Dec 21, 2024 65 tweets 9 min read
İslam Mezheplerinde Sağ ve Sol (flood) ⬇️ Image Yaşar Nuri Öztürk, Hallac-ı Mansur hakkındaki kitabının çıktığı günlerde kendisiyle yapılan röportajlardan birinde “Hallac İslam’da solu temsil ediyor” demişti: “Çünkü Hallac Karmatîdir. Proleter çocuğudur.”
Dec 14, 2024 43 tweets 6 min read
Günümüzde resmi ideolojinin artık Kemalizm’den ziyade bir tür neo-İttihatçılık şeklini aldığı sık sık dile getiriliyor.
Bu teorik kaynaklarıyla tahlil edilmeye değer bir konu. Hep beraber inceleyelim. Image
Image
Öncelikle İttihatçılıktan neyin kastedildiğini netleştirmek gerekiyor, zira İttihatçılığın dış politikası gibi iç mantığı da Balkan Savaşları’ndan sonra epeyce değişmiştir.

19. Yüzyıl’ın sonlarında yola din ve etnisite farkı gözetmeksizin bütün imparatorluk halklarını Osmanlı
Dec 11, 2024 14 tweets 2 min read
Hukuk ve devlet, muhtemelen ortak bir kökenden türeyip sonradan ayrığmış olmaktan ziyade, başlangıçta farklı kökenlerden evrimleşip sonradan ortak bir çatı altında buluştular ya da buluşmaya çalıştılar. Bu çaba devam ediyor. Bir zamanlar devletin, tek bir kuşak içinde olmasa bile zamana yayılmış bir çeşit sözleşme/mukavele’nin ürünü olduğuna inanılırdı. Bu teori, uygarlığa yaptığı bütün katkılara rağmen, ortaya çıktığı andan itibaren ciddi eleştirilere uğramıştır. Devletin kökeninde sözleşmeden
Oct 26, 2024 8 tweets 2 min read
Dumlupınar’da (1922) Fransa’dan aldığımız kamyonları kullanmış olduğumuz doğrudur; fakat bunun sebebi bütün Kurtuluş Savaşı boyunca Fransa’yla dost olmamız değil, bir yıl önce (1921) kazandığımız Sakarya zaferinin ardından Fransa’nın Ankara Hükümeti’yle sulh yapmış olmasıdır.+ Mütareke yılları (1918-1923) boyunca gerek İstanbul, gerekse Ankara hükümetlerinin İtalyanlarla iyi geçinmiş olduğu doğrudur; fakat bunun sebebi umumi harpten önce İngilizlerin İtalyanlara vaat ettikleri toprakların, savaştan sonra Yunanlılara bırakılmış olmasıdır.
Oct 6, 2024 11 tweets 2 min read
Tarihsel metin okumalarındaki ilk ders şudur:

Bir metinde belirli bir topluluk hakkında ne söylendiği ile o topluluğun bugünkü resmi adına hangi anlamın yüklendiği apayrı iki konudur. Bunun ayırdında olmayan hiçbir çözümleme ciddiye alınmaz. Günümüzün Türkiye Türkleri, kendisine tarih boyunca Türk demiş insanların torunları değildir.

Fakat tarih boyunca -bugün Türkçe olarak adlandırdığımız- dilin çeşitli versiyonlarını konuşmuş insanların torunlarıdır.

“Türk” kelimesini 17. Yüzyıl’da hangi anlamda kullanmış +
Sep 19, 2024 20 tweets 3 min read
Milyonlarca yıllık evrimin
tarihin spot ışıkları altında gerçekleşen en somut örneğini gözlemleyebildiğimiz alan, dillerinin gelişim sürecidir. “İlk insan ne zaman ortaya çıktı? Neye benziyordu? Onu insan olarak tanımlanmayan yakınlarından ve atalarından ayıran kriter neydi?” gibi soruları yanıtlamak için yüz binlerce yıl geriye gitmek gerekir.

Ama bunun yerine “İlk Fransız kimdi? Neye benziyordu? Onu Fransızca olarak
Aug 14, 2024 19 tweets 3 min read
Türkiye’deki sekülerleşme deneyimini Batı’daki örnekleriyle karşılaştırmak isteyenler sık sık şu iki hatadan birine düşerler:

1- İslam’ın aksine Hristiyanlığın bir şeriata sahip olmadığı hatası,
2- Bu ilk görüşün tam aksine Hristiyanlığın (özellikle Katolikliğin) çok ağır bir şeriata sahip olduğu, ancak Batı’nın rönesans ve reformla kendini bu bağdan sıyırdığı (ya da onu değiştirdiği?) hatası.

İşin doğrusu şudur: Hristiyanlığın bir şeriatı vardır. Ama bu şeriat, Hristiyanlığın nihai mesajı olan “incil” (gospel/müjde) değil, incil öncesi dönemi
Jun 4, 2024 14 tweets 2 min read
Görünürde kimseye bir zararı olmasa bile, değer verdiğimiz bir insanın ırkçı, etnik ya da dinsel ayrımcı fikirlere sahip olması bizi neden üzer?

Çünkü belirli bir eğitimden geçtikten ve belirli bir hayat deneyimine sahip olduktan sonra, birçok uzlaşmazlık ve kaos arasında en değerli meziyetin, bir gruba ait olmaktan ziyade bir değerler sistemine sahip olmak olduğunu fark ederiz.

Zor bir duruma düştüğümüzde bizi böyle değerlere sahip insanların yargılamasını beklediğimiz gibi, empati yetimiz sayesinde, başka insanlar bu duruma düştüğünde
May 28, 2024 24 tweets 4 min read
İki çocuk birbiriyle kavgaya tutuştuğunda, aklıbaşında insanlar bir büyüklerinin gelip aralarındaki sorunu çözmesini beklerler.

“Çocukları kendi hallerine bırakalım, onlar kendi sorunlarını kendi çözerler” diyemeyiz, çünkü onları kendi haline bırakmak demek, güçlü olanın + güçsüz olana kendi isteğini dayatması demektir.

Aynı şekilde sorunu üçüncü bir çocuğun çözmesini de bekleyemeyiz. Çünkü nihayet o da bir çocuk olduğu için, diğer iki çocukla benzer isteklerin ve çıkarların çekimi altındadır. Dolayısıyla vereceği hüküm, bu istek ve çıkarları
May 10, 2024 19 tweets 3 min read
Cumhuriyet’ten önceki yazı diline Osmanlıca mı yoksa Osmanlı Türkçesi mi diyeceğiz tartışması sorunu çözmüyor.

Çünkü sorunun aslı, aynı dönemde yaşayıp aynı alfabeyi kullandıkları halde bir Ömer Seyfettin’le bir Cenap Şahabettin’in kullandığı dil arasındaki farkta düğümleniyor. Günümüzde Arap alfabesiyle yazılmış Türkçe metinlerin hepsi “Osmanlıca” ya da “Osmanlı Türkçesi” olarak adlandırılıyor. Kütüphanelerde tasnifler bu isimle yapılıyor.

Ama üzerine biraz düşünülürse bu isimlendirmenin ne kadar yanlış olduğu görülebilir. Mesela Osmanlı Devleti’nin
May 6, 2024 18 tweets 3 min read
Hemen yapalım. 20. Yüzyıl’ın başlarında Türkçülük akımı içindeki ilk büyük ayrım, şu iki fraksiyon arasında ortaya çıkmıştır:
1- Balkanlardan kovulan Osmanlı İmparatorluğu’nu, Asya’ya açılan bir Türk İmparatorluğu haline getirmek isteyenler, yani Turancılar.
2- Sadece Osmanlı+ sınırları içindeki Türklere dayalı bir ulus-devlet kurmak isteyenler, yani milliyetperverler. Ya da Batılıların ifadesiyle nasyonalistler.

Kemalizm, özellikle 1920 tarihli Misak-ı Milli programından itibaren, bu ikinci grubun en önemli temsilcilerinden biri haline gelmiştir.+