Muhafakâr İslamcıların 21 yıllık iktidarını 90’lı yıllarla mukayese etmek gerekirse;
90’lı yıllarda siyasette askerî vesayet vardı, şimdilerde tek parti iktidarının oligarşisi var. 90’lı yıllarda başörtülüleri üniversiteye, dindarları orduya, kamuya almıyorlardı, şimdilerde iktidar yanlısı olmayanları mülakatlarla eliyorlar.
90’lı yıllarda güya gençliğin imanını sorularla çalıyorlardı, şimdilerde çalınan sorularla gençliğin geleceğini çalıyorlar.

Hayatın rutin akışında birbirimizin niyetinden emin değiliz. Hatta sırf karşımızdakine üstünlük sağlamak için bile isteye kötü olmayı tercih ediyoruz. Buna rağmen siyasette ısrarla işleri çekip çevirecek, çalıp çırpmayacak, bize adil davranacak “dürüst politikacı” arayışımız var. Oysa iyi ya da kötü olmak zannedildiği gibi insanın elinde olan bir şey değildir. Aynı insan bir hayatın belli bir evresindeki tercihleri sebebiyle çok kötü başka aşamasında ise iyi olabiliyor. Toplumsal yaşamda kuralları, hukuku, hakkaniyeti, adaleti gözeten bir millet değiliz.

Ülkeyi yönettiğini iddia eden tayfanın tımarhanelik deliler olduğundan eminiz. Cumhurbaşkanını devirmek diye bir suç icat etmişler. Bir taraftan halkın iradesi, darbeciler, Haşhaşiler diye höykürüyorlar diğer yandan muhalefetin cumhurbaşkanını devirecek şizofrenisiyle yaşıyorlar. Demokrasilerde muhalefetin görevi halkı ikna edip iktidarı, başkanı, başbakanı devirmektir. Seçimle gelen seçimle gider. İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan hep demokrasiyle devrildiler.

Onlar zaten ibadete açık olan Ayasofya’yı tekrar ibadete açtılar. Ayasofya müze olduğunda da yan bölümlerinde namaz kılınıyordu. Bunu siyasete tahvil etmeye çalıştılar ama yemedi. Saadet Partisi CHP ile geliştirdiği politik müttefiklik çerçevesinde genel merkezini ülkedeki siyasî krizin çözüm üssüne çevirdi. Yetmedi CHP’yi samimi bir diyalogla halkın mukaddesleriyle tanıştırdı. Yetmedi CHP’nin genel merkezine Filistin bayrağını astırttı.

Biz hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanırız. Kul sadece niyetiyle ve ameliyle buna vesile olur. Allah’ın sadece hayra rızası vardır; şerre rızası yoktur. CHP’nin helalleşme düşüncesiyle halkın inancıyla barışması, onların iftarlarına icabet ediyor olması ülke adına müspet bir gelişmedir. Ve her açıdan takdire şayan bir durumdur.
Bizim öteden beri ısrarla savunduğumuz şey de budur.

Bu togg mevzuu daha çok su kaldırır.
Aklıma Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık adlı romanındaki Yahudiler geliyor. Yahudiler her baharda panayır kurmak için Macando’ya geliyor. Medeniyet fıkarası yerlileri buz, mıknatıs ve dürbün gibi kısmen ileri aletlerle önce çeşitli gösteriler yapıp onları büyülüyorlarmış.
Sonra yerlilerin hayran oldukları o şeyleri onlara satıp bütün paralarını alıyorlarmış.

II. Dünya Savaşı’nın sonunda Amerikan birlikleri İtalya’nın güneyinden girip Avrupa’nın içlerine doğru ilerlerken ilginç bir şey yaşandı. Naziler Amerikan birliklerinin askeri hedeflerini şaşırtmak için bazı tankçı birliklerine İngilizce öğretti. Tanklarını da Amerikan birliklerinin yıldızıyla boyadı. Ve hızla ilerleyen Amerikan birliklerinin arasına soktu. Naziler bölgeyi bildikleri için Amerikan ordusunu sürekli yanlış hedeflere yönlendirdiler. Amerikalı generaller durumu anlayana kadar epeyce uğraşmak zorunda kaldılar.

- TRT bay en başkanın babasının tapulu malı, Millet İttifakı liderleri için yasak bölge!
- % 2’lik bir partinin etrafı mayın eşeklerinden geçilmiyor. Sevda Turkusev, Fatih Erbakan, Cübbeli Ahmet Züppesi, İhsan Şenocak, Ali Aktaş, İdris Cevahir iktidarın twitterda görev verdiği mayın eşeklerinin bazıları. O mayın eşeklerini temizlemekle meşgulüm!
- Saadet Partisine seçim yardımı yok; genel başkanın adının karşısına “terör” yazmışlar. HDP’ye hazineden yardım yapanlar da Millet İttifakı’nı da HDP ile yanyana olmakla suçlayanlar.

Yaklaşık 60 araştırma şirketinin ocak ayından bu güne kadar yaklaşan genel seçimlerle ilgili seçmenler üzerinde yaptığı anketlerin ortalama sonuçlarına göre Millet İttifakı % 44 oy oranına sahip görünüyor. Oturma grubunun oy oranı ise % 37 civarında seyrediyor. İstatistiklere bakıldığında % 11 gibi oldukça önemli bir seçmen grubu ittifaklardan birini tercih etme ya da anketlerde kanaatini belirtme konusunda kararsız görünüyor.

İktidarlarını sürdürebilecek bir erdemleri yok, onun için diğer küçük partilerin tazeliğine, toyluğuna talipler.
Eşkıyaların adalete inancı bölük pörçüktür. İktidarlarını sürdürdükleri sürece sorun yok. İktidarı kaybedeceklerini anladıkları anda eşkıyalar, çeteler, militanlar yeni bir çılgınlık için hazırda bekliyorlar. Ama nafile. Yalan ve talan uğruna savaşılacak bir şey değildir.
Rubicon köprüsünü geçip hukuku rafa kaldırdıklarının üzerinden çok fazla zaman geçti.

Millet İttifakı’nın dominant partisi CHP’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin başkanlarıyla TBMM çatısı altında yaptığı görüşmenin retoriğine dair...
Kemal Bey’in basın açıklamasında temas ettiği esas konu siyasetin normalleştirilmesi taahhüdüydü. Yani iktidar yıllarca terörle mücadele adı altında siyaset zeminini imha etti.
Belediyelere kayyum atama, genel başkanları tutuklama, partileri kapatmakla tehdit etme türünden antidemokratik teşebbüslerle siyaset kurumunu işlemez hale getirdi.

BBP genel başkanı sayın Mustafa Destici, batmakta olan Titanik’in güvertesinde hüzünlü şarkılar çalan zavallı bir kemancı gibisiniz. Birazdan Titanik batacak ve okyanusun dibini boylayacaksınız ama siz hâlâ umutsuzca keman çalmaya devam ediyorsunuz. Kendinize biraz saygınız varsa cesaretinizi toplayın ve hemen terk edin orayı. Yoksa hiçbir saygınlığınız kalmayacak!
Aslında ulusal bir politikacı olarak şu kadarını görüyor olmanız gerekirdi.
MHP’nin Türk siyasetindeki yamuk duruşunun bedelini ülke olarak birlikte ödüyoruz.

Felsefe (philosophia) hikmetli söz demektir. Ya da tanrıların zikri. Bu söz –- yani tanrıların zikri— insana temas edince buz gibi dağıldı. Ortaya mantık, politika ve hukuk çıktı. Mantık insana ait sözlerin ve fillerin tutarlılığını temsilen aslında özünde ahlak demektir. Onun için mantığı ve matematiği zayıf insanların ahlakı da zayıftır. Yani felsefe, dünyada var olmanın anlamına ve ahlaklı davranmanın, erdemli bir insan olmanın ehemmiyetine dair ciddi bir şeydir.

Onlar geçmişte Metin Yüksel’i şehit etmiş faşistlerle örtük koalisyon yapınca mesele olmuyor.
Onlar genel başkanları bir komplo ile öldürülmüş, partisi bir kamyon şoförü tarafından çalınmış, cismi ve mefkûresi berhava edilmiş BBP’nin cesedi ile ittifak yapınca hiç mesele olmuyor Onlar Türk solunun en puştu, bütün komünistleri devlete ihbar eden, hem Maocu hem de Kemalist olabilen, SSCB sonrası elinde patlayan çakma komünistliğini vatanperverliğe Doğu Perinçek ile ittifak edince hiç mesele olmuyor.

Ortaçağ Avrupa’sında kiliselerdeki papazlar halka şöyle diyordu. “Günahlarınızın bağışlanmasını istiyorsanız, öldükten sonra cennete gitmek istiyorsanız cüzzam ve frengi hastalığına yakalanmamak istiyorsanız kümeslerinizdeki en iyi yumurtaları, horozları, tarlanızdaki en iyi darıları, fırınlarınızdaki en nefis ekmekleri, kısacası altın ve mücevher dâhil sahip olduğunuz en değerli şeyleri kiliseye bağışlamanız gerekiyor.” Tanrı ancak bu şekilde günahlarınızı bağışlar, sizi cennetine kabul eder.

Dünyada olup biten her şeyin sırrına erdiğini zanneden Mustafa İslamoğlu beni Twitter’da engellemiş. Beni hangi sebepten dolayı engellediğine ise bir türlü akıl sır erdiremedim. Galiba dün gece vaaz diye yaptığı Stand Up gösterisine ilişkin yaptığım yorumlardan dolayı. Mustafa İslamoğlu’nu lisede toy bir talebeyken okurduk. Yürek Devleti, Medine döneminde Müslümanların arasında kurduğu bir sosyal ilişki biçimiydi. Merhamete dayanıyordu. Şimdiden bakıldığında bir sürü saçma sapan şeyini okumuştuk. Televizyonda yığınla vaazını izlemiştik.

Bu ülkede kimsenin dillendirmeye cesaret edemediği en büyük gerçekler herkesin gözü önünde olup biten en basit gerçeklerdir. İnsanların zekâsı ortada büyük bir entrika varmış da onu çözmeye çalışıyorlarmış gibi çalıştığından bu denli basit ve sarih gerçekleri görmezler. Görseler bile ona inanmak istemezler.
Fetö’nün ülkedeki bütün köşe başlarını tuttuğu dönemde Latin Amerika üzerinden tesis edilmiş bir narko-trafiği vardı. Bu narko trafik işi ile Fetö’nün kendi müritlerini uyutan Haşhaşi yapısı uyuşuyordu.

90’larda üniversite talebesiyken Acun’u TV ekranlarında toy bir muhabir olarak izliyorduk. En büyük marifeti topçu Alpay ile yaptığı aptal röportajlardı.
Sonra Acun büyüdü, büyüdü akıl almaz servetlere ulaştı. Milletin algısında hep “çok düzgün, çok efendi çocuk” kaldı. Sıradan bir magazin muhabiri bir televizyon kanalı alacak kadar parayı nasıl kazandı, diye hiçbir savcı sormadı. Bir gazeteci nasıl bir mesleki başarı gösterdi ki, ada satın alabiliyor, gençleri oraya davet edip barbarlar gibi yarıştırıp eğlenebiliyor?

Bir zamanlar Fetö tarafından bu iktidarın kullanışlı aptallarının da dâhil olduğu “Türkçe Olimpiyatları” düzenleniyordu. Politikacı kılıklı cahil adamlar oralarda akıllarından büyük sözler ediyorlardı. O zamanlar “âlem Remzi’den razıydı!” Biz de bir yazar olarak soruyorduk. Bu Türkçe bir lisan mıdır, yoksa bir spor mudur ki, bunun olimpiyatını yapıyorsunuz? Türkçenin bilimi olur, roman, hikâye, deneme, şiir, türkü vs. edebiyatı olur, çok iyi kullanıldığı (Shakespeare’an) sineması olur.

Rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun bürokrasideki aykırı tavrı bu ülkede devletin arkasına sığınmış köpüklü deliliğe isyandan başka bir şey değildi aslında. Valilik ve kaymakamlık görevi yıllarında bu ülkedeki bürokrasinin medeniyet görgü sorununa değindi her defasında. Bizde devlet denilen şey kanuna, kurala, hukuka uyan bir şey değildir. Aksine kanundan, kuraldan kendisine anlaşılmaz bir paye çıkaran bir tür hırsızlıktır. Bizde devlet bütün köpüklü delilerin, eşkıyaların, çobanların, kibirli adamların üzerinde uzlaştığı bir hırsızlıktır.

TOGG konusunda hep aynı şeyi yazmaya devam edeceğim. Bu ülkede insanın neye reva görüldüğünü anlamanız için ooyyo.com adlı ikinci el oto sitesine girmeniz, Amerika ve Almanya’da müşteri bekleyen birinci sınıf otomobillere bir göz atmanız yeterlidir. Gayet makul fiyatlardaki bu lüks otomobillerin hepsi müşteri beklerken biz bu ülkede otomobil diye tenekelere para veriyoruz. Bu ülkenin siyasetçisinde, bürokratında ve işadamında olan gâvurluk dünyada hiçbir ülkede yoktur!