1) Türkçülerin en büyük düşmani Osmanlilar'dir. Yemez, içmez, yatar, kalkar, Osmanlıya söverler. Ona karşı Timur'u, Şah Ismail'i överler. Hele Moğolları yere göğe koyamazlar.

Osmanlı da çok Türk öldürmüştür, bu doğru. Otlukbeli Zaferinden dönerken Fatih her menzilde Timurlu, 2) Akkoyunlu, Karakoyunlu kesmiştir. Fakat bunlar Cumhuriyet döneminde katledilen Türklerle kıyaslandığında devede kulak kalır. Eğer kötülük Türk öldürmekse Cumhuriyet Osmanlıya daha ilk adımda birkaç tur bindirmistir.

Yine Timur'un, Şah Ismail'in, Cengiz Han'in katlettiği Türk

Türkiye'nin NATO'dan çıkarılması uzun zamandır Batı'da tartışılan bir konu. Kimileri diyor, derhal atmalıyız. Kimileri diyor, bu Batı için felâket olur.

Türkiye'de de kafalar karışık. Yöneticiler endişeli. İsveç'e mırın kırın edilmesinin arkasında yatan gerçek bu. Eskiden olsa böyle mi olurdu? "Ey İsveç, sen kimsin ya" diye başlayan tarihî bir nutuk irad edilirdi. Saldırgan devlet yerine otururdu.

Şimdi Türkiye'deki endişeyi Batılılar da okuyor. Baktılar, fazla ses çıkmıyor, saldırılar bu sefer Hollanda'ya sıçradı. Yeterli tepki gösterilmedikçe

1) Isveç'i resmî seviyede çok pis kınadık. Daha kendine gelemez herhalde. Tarihini açarak kötülemeye de başladık: Işte bir zamanlar yerli halkı zorla asimile etmiş, kimliklerini yasaklamış bilmem ne. Bunu gören, beni takip eden ve benim de takip ettiğim bir arkadaş da yapıştırmış 2) cevabi: "Biz daha 90'lara kadar Kürd kimliğini kabul etmiyorduk, Türkçe'den başka dil konuşmak yasaktı. Başkasını kınamadan önce kendimize mi baksak?"

Mirzabeyoğlu bu türden tartışmayı bitiren cevaplara "habtetme" der. Argosu, "cuk oturtma". Doğru değil mi, kendimiz kendi

1) Büyük Doğu-İbda şuuruyla donanmadığı sürece İslami kesim bir hiçtir. Bunu daha önce bin defa görmüştük, bir kez de bu Şerefsiz İsveç olayında görüyoruz. Kuran yakılıyor, İslami değerler ayaklar altına alınıyor, İslami kesime bakın, ağlamaktan başka ne yapıyor?

Bugün, 28 Şubat 2) döneminde yaşadıklarımızın aynısını yaşıyoruz. Dine saldırılıyor, Müslümanlar ağlaşarak saklanacak delik arıyor. Bu Müslümanlık falan değildir, kendinizi kandırmayın. Başörtüsü yasağı geldiği zaman da konuştuk bunları üniversitede: "Böyle ağlaşarak bir yere varamazsınız. Ama

1) Diyanet Cuma hutbesinde evlilik yaşını 18 olarak belirledi. Sol kesim için bu da çok düşüktür. Onlara göre evlilik yaşı, en az 30-35 olmalıdır. Ama cinsellik yaşı, 13-15 olabilir. Eşcinsellik sözkonusu olduğunda, 3'e, 5'e kadar ineni var. "Eşcinsel çocuklar yaratmak" kavgası, 2) halen bazı büyük sol partilerin çatısı altında sürmektedir.

Ama bizim ölçümüz sol kesim değil. Onların bir kısmının kötü niyetli olduklarını, asıl maksatlarının evlilik ve aileyi ortadan kaldırmak olduğunu biliyoruz. Fakat ülkemizdeki evlilik ve cinsellik sorunu, çok daha

Koskoca İstanbul Belediye Başkanına siyasî yasak getirilmesi ve başkanlığının elinden alınıp rakip partiye verilmesine ilişkin bir hüküm veriliyor, yanında kendi partisinden bir tek il başkanı var. Ona da git orada ne konuşuyorlar bize söyle diye gece gece görev yazısı göndermişler, ayazda alakasız alakasız dikiliyor. Peki genel başkan nerde? Hamburger yemeye gitti. Birisi "hamburgeri Hamburg'da yiyeceksin" demiş herhalde. O da özenmiş, bugün mahkeme olduğunu tamamen unutmuş.

Akşener bu işin rantını yemeye en yakın isim. Millet bunu görüyor,

1) Balkanların ayaktakımı -ki hristiyan ve alkoliktirler- arasında, kadına bakış noktasında şu darbimesel vardır: "Döveceksin, bilmemne edeceksin."

Bizim fetvaci dayıların kadına bakışı da tam olarak budur. Ayaktakımı perspektifinden... Dini ve dinî örnekleri de bu bakışa alet 2) ederler. Cennetten bahsetmeye kalktıklarında çevrelerine yaydıkları şehvet hissinin dinî bir şey olduğunu sanırlar.

Şeriata dair kafalarındaki tek mesele, Hazret-i Aişe örneğidir. Rivayetlere göre Hazret-i Aişe, çocuk denecek yaşta nikâhı kıyılmış, buluğa erdiğinde dünya

1) Türkiye kamplar ülkesidir. İki, üç veya dört kamp vardır. Bu kamplar son derce sığ ve basit fikirler etrafında oluşmuştur. Yine o kadar basit ve sığ fikirlerle güdülür. Kampların herbiri kendini çok donanımlı, karşısındakileri çok cahil görür. Kampların varlığını ve özelliğini 2) bilmeden söz söyleyen, sırf onların dışında kalmaz, aktif veya pasif düşmanı olur. Daima bir kampın kolayca anlayacağı, seveceği, ihtiyaç duyacağı sözler söylemek zorunluluğu vardır. O zaman sizi sığdıracak yer bulmazlar.

Çoğu zaman üç beş kelimelik cümleler de değil, basit

1) Solcu mv'ler, Müslümanların kader inancına sövme fırsatı buldukları için ne kadar mutlu oldular, gördünüz değil mi? Her zaman ele geçmiyor böyle fırsatlar. İngiltere'ye gol atacak ilk Türk futbolcu nasıl sevinir hayal etmeye çalışın, öyle mutlu oldular.

Fakat bu mutlulukta 2) yalnız olmasalar gerek. Bu fırsatı onlara veren, Müslümanların kader inancını ayağa düşüren, al da at dercesine onların önüne atan sağcı mv'lerdir. Gol soldansa asist sağdan. Bir müslüman gibi "sorumlu benim" diye ortaya çıkacağı her yerde suçu Allah'a ve kadere atan sağcılık!

1) Buraya mercek tutalım: İnsanların rahatça, adeta bakkaldan bir paket sigara ister gibi kolaylıkla cinayet işleyebilmeleri normal mi? Kesinlikle değil. Hepimiz biliyoruz ki, bu kadar kolay cinayet işlemek, insan fıtratına terstir. Anormal bir şeydir. Bir tür hastalık halidir. 2) Pekâlâ, insanların başka insanları kolayca, rahatlıkla, hiçbir vicdan sızısı duymadan dolandırabilmeleri, onların ellerindeki avuçlarındakini kapabilmeleri, normal midir? Tabii ki bu da insan fıtratına terstir. Normal bir insan, bir başkasının rızkına vicdansızca çökemez.

1) Yalnız Kurt diye bir dizi var ATV'de. Ben bunu geçen hafta farkettim. Oturdum, ilk bölümünden başlayarak seyrediyorum. Feto üzerine yapılmış şimdiye kadarki en cesur dizi. Bu yönüne girmiyorum. Ama felsefesi üzerine konuşmak istediğim bazı şeyler var.

Ak Parti ile MHP arası, 2) ne tam Ak Partili ne tam MHP'li olan, yerine göre ikisi de olabilen bir "milliyetçi muhafazakâr" kesimin varlığının çok uzun zamandan beri farkındayım. Daha Kurtlar Vadisi çıkmamıştı o zamanlar. Böyle yazar çizer bir kesim var ve onların oldukça fantastik bir dünyaları var:

CHP'deki Atatürk-Öcalan kavgası nereye varır?

Hiçbir yere varmaz. Tabana yansımaz. Trakya'daki seçmenin böyle bir kavgadan haberi bile olmaz. Ege'de de durum değişmez. Zafer Partisi ve Vatan Partisi belki 3-4 oy fazla alır, geçer.

Ak Parti trolleri bu konuyu çok kaşıyor. Sürekli İmamoğlu'nun veya Kılıçdaroğlu'nun HDP ile ilişkilerini işliyorlar. Ama buradan yol alabileceklerini sanmıyorum. İnsanlar ekmek derdindeyken şovenist propagandalara pek dönüp bakmıyorlar.

Cumhur İttifakı bu yanlış stratejiyi değiştirse, hattâ radikal bir değişikliğe