1- Arkadaşlar ben kırk üç yaşındayım. Dünyanın hızla değiştiği bir döneme denk geldim, hala da inanılmaz hızla dönüştüğünü görüyorum.
Biraz uzatıp da anlatacağım, aslında bugünü değil, dünyanın yakın geçmişini konuşmak istiyorum sizinle.
+
Şimdi izninizle başlayalım:
*
Ben doksanları hatırlıyorum (93 lise çıkışlıyım), öncesini de çok okudum, çok dinledim ve araştırdım.
+
Bugüne göre en büyük fark, toplumun ve basının, tv'ler dahil medyanın "düzgün olmayı"
+
Bu fikrime kanıt olarak, basında o dönemde "popçular" üzerine yapılan tartışmaları taramak yeterli olacaktır.
+
Sanırım anladınız:
> Özal: "Benim memurum işini bilir."
Bu dönemde seviyesizlik (vasatlık) normalleşmeye, para ise kıymet bulmaya başladı.
> "Kıroyum ama para bende."
+
Şimdi, haklı olarak diyeceksiniz ki pek nostaljik olmuş, pek masal gibi anlattın herkes yumoş herkes ideal insan.
Tabii ki değildi.
+
Zaten her şey bu kurumlardan daha iyisini hak ettiğimiz konusunda ikna edilmemizle başladı :)
- Özelleştirme adıyla peşkeş,
- Globalleşme iddiasıyla koru(n)ma mekanizmalarını felç etme
- Demokratikleşme etiketiyle hukuksuzlaş(tır)ma
- Yeni Türkiye yalanıyla sığlaşma olarak yaşadık.
> "Bi kereden bişi olmaz.
> "Babalar gibi satarım."
+
Üstelik bu dolar peşinde koşma işini de ikinci kez görüyorum.
+
Eskiden, borçtan korkulurdu.
Şimdi ise borcumuz dağ gibi ve doların çıkışına hayret ediyoruz: aslında paramız pul oluyor, doların çıktığı falan yok arkadaşlar.
+
Bugün ise hukuk (mesela Sayıştay, ki kamunun yani bizim paranızın hakkını koruyan kurum idi, artık işlevsiz), ticaret, sanayi, tarım, hayvancılık, turizm gibi konuların hepsinde
+
> "Borç alan emir alır."
Burada eleştirim, borç parayla pavyona gitmiş olmamız. Dükkana mal alsaydık şimdi satar idik, satsaydık paramız kıymetli olurdu. Şimdi pul olduğuna göre vitrinler kutuyla dolu ama içi boş..
Zira en son hukuğu, yönetim sistemimizi falan da değiştirdik,
+
Çünkü ben kayıplarımıza ve mevcut duruma, son yirmi sene ışığında bakınca, adım adım bu günlere hazırlık için planlı ve kademeli olarak ışıltılı laflar ve kavramlarla kandırıldığımızı düşünüyor, başka bir izahat bulamıyorum.
Kısaca ifade etmek gerekirse bahsettiğim her şey dünyada olanların bize de yansıması idi.
Bir kere küreselleşme (globalleşme) bütün küreyi etkiledi, özelleştirme de aynı şekilde.
Emeğin (orta direk derdik eskiden)
+
Yalnız şu da var ki mesela Avrupa'da, devletler zamanın ruhuna (zeitgeist) uyarken bizdeki kadar fazla güç kaybetmediler.
+
Biz ise çekirdek (bürokrasi ve liyakat, hatta eğitim seviyesindeki kayıplar sebebiyle) falan bırakmadık maaşallah! :)
> Sabancı Holding'in affedilen katrilyonluk vergi borcu: "Ekonomi bakanımıza güvenimiz tam."
> Üçüncü köprü garanti geçişi.
> Havalimanları ve garanti yolcu.
> Şehir hastaneleri ve garanti hasta.
> Dünya rekoru NBŞ.
Amaç ve süreç budur, etimizden sütümüzden olduğumuz gibi derelerimizden ve zeytinlerimizden de oluyoruz.
> Soma'da neden herkes ölümüne madende çalışıyor, araştırın.
> Fındıkta Fiskobirlik gidince ne oldu, Oltan Gıda sonrası rakamlar nedir, şu an türk fındığını kim satar ve en önemlisi +
Arkadaşlar, soyuluyoruz.
Ömrümün şu kısa döneminde ana-babamın ödediği vergilerle yapılan Telekom'un hem devlet bankası krediyle satıldığını, hem devlete ödeme yapılmadığını, hem de kredilerin geri ödenmediğini +
İşte bu yolla soyuluyoruz.
Dünyanın en pahalı akaryakıtını satıyorlar, ödüyoruz, o parayı kredi olarak verip, üzerine malımızı verip; gitti diyorlar.
> Bakın ve görün, kimlerin vergi borcu silindi, kamunun, yani bizlerin alacağından vaz geçildi?
İşte böyle böyle hem de artık devasa boyutlarda soyuluyoruz yerli ve milli.
Rakamsal ve teknik bilgiler isteyen ilgili akışta hazine bulmuş gibi sevinebilir.
Biraz daha teknik bilgi:
+
Bir sonraki sene zenginliği 120 olursa, piyasada hala 100 liralık banknot var ama bu defa her 1 lira 1.2'lik değere karşılık gelecek.
Evet fazla basite indirgedik doğrudur ama temelde değer kaybı uzun sebebi budur.
İşin bir de şu yönü var: borç alma kabiliyeti.
+
Şimdi burada maaşı iyi = GSMH yani ülkenin ürettiği mal ve hizmet. Borcu yok = ilk maaşıyla öder (bizimki toplamda 500'000'000'000 $, ne kadar çok sıfır var değil mi :)
> Babalar gibi satarım. K. Unakıtan
Karakteri sağlam = valla adam olsak bu kadar borç yapmazdık diyeyim siz anlayın gari.
Yani arkadaşlar, ahval ve şerait böyleyken riskimiz büyük bize ancak yüksek faizle para verilir.
> Üretmek yerine istikrarlı olarak borç alıp pavyona gittik.
> Ankara'nın bağları da...
Ne gerek var, dışarıdan alalım, hatta gümrük duvarlarını da indirelim vatandaş ucuza alsın.
> Onlar ortak, biz pazar. AB müktesebatımızın (kazanım) kısa hikayesi.
> Hepimiz aynı gemideyiz.
Yani: "Biz bu paraları yedik ve lakin şimdi siz ödeyin."
Yalnız şu var, bizim ödeyeceğimiz yıllardır bizden çalınan.
+
Böyle uzun uzun anlattım ama sanırım anlamayan yoktur artık :)
- Hukuk lazım (nizamsız hak olmaz), yok.
- Üretim için sermaye lazım > Ekonomik yapı (işte bu yüzden bu hale getirildik).
- Yeniden başlamak için bilgi lazım > Ülkenin eğitim seviyesi (işte bu yüzden eğitim çökmeliydi, başarıldı).
> "Bize cahil adam lazım." şimdi anladık mı bize biçilen rolü?
Üretme, akıl etme, itiraz etme, talep etme. Cahil kal, ucuz işçi ol, bedavaya çalış ve sus.
> Sonuç, en verimli toprakların ortasında Soma faciası.
+
İyi, güzel ve doğru her şeye bu kadar saldırılmasını da kabullenmiyorum.
Bu zinciri okuyunca, neden: "Kasıtlı" dediğimi daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum.
Bu (basit) hesabın yapılamayacağına inanmak mümkün olmadığına göre, cebimizden alıp birilerine vermek bilinçli bir tercih olmalı?