Hani derler ya Eşref Vakti diye😉
Tanımları alıntı yaptım.
Milleti kırdı beş on zırzop ile
Kuş gibi girdi Acemler kafese
Topunu sildi süpürdü top ile (Şair Eşref)
Bu cihan böyle olur gâh bana gâh sana
Necâtî
Ben üzümün suyunu severim, sofu danesin
Zira kimi kızını sever, kimi annesin
Yürü bre Hızır Paşa
Senin de çarkın kırılır
Güvendiğin padişahın
O da bir gün devrilir.
Pir Sultan Abdal
Dutalım ben ana diyem Müselman
Varıldıkta yarın divan-ı Hakk’a
İkimiz de çıkarız anda yalan.
Nefî
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At kişnemesinden, kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
Köroğlu
Biz hezâran mest-i mağrûrun humârın görmüşüz.
Nâbi
(Talih meyhanesinde -geldiğin yüksek mevkilerde- çok da gururlanma çünkü biz gururdan sarhoş olanların binlercesini daha sonra sersemlemiş halde görmüşüz.)
Ne ayet dinler ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde
Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde
Dertli
Züğürt düz ovada yolundan şaşar
Zenginin helvası bal ile pişer
Züğürt herlesine un da bulamaz
Ruhsati
19. yüzyılın seçkin halk şairlerindendir. Dizeleriyle zengin – fakir farkını dile getirmiştir.
Kimi görsek etekleriz
Hak’tan ümit bekleriz
Ne utanmaz köpekleriz
Tanzimat döneminin en büyük yazarlarından olan Namık Kemal, Osmanlı’nın arka arkaya büyük toprak parçaları kaybetmesi üzerine sözünü esirgemeden söyler bu sözleri.
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı
Şair Eşref
yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak.
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Arsızca sözleri bilmem ne beyin
Bana çifte atan şaşkın eşeğin
Kendi çiftesiyle beli kırılır
Rıza Tevfik
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
– Boğamazsın ki!
– Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
M. Akif Ersoy
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o meb’us dediler!..
Neyzen Tevfik
Çok konuşan yerli yersiz
Adın doğru kendin hırsız
Karanlıkta dolaşırsın…
Derken belki de cahilliği eleştiriyordu… Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri’nde de saz hocalığı yaptı.
suyun içip ekmeğini yediniz.
dünyada vatandan aziz şey var mı?
beyler bu vatana nasıl kıydınız?
eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
oturmuş göğsüne teksaslı çavuş.
beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Nazım Hikmet Ran
ne londra konferansı;
bir elinde cımbız,
bir elinde ayna;
umurunda mı dünya!
Diyerek dünyayı umursamayanları eleştiriyor sanki Orhan Veli. Kendisiyle ilgili diyeceklerimizi demiştik evvelden.
derlerse ki bu işler bişeye yaramaz
de ki bütün işe yarayanlar
işe yaramaz sanılanlardan çıkar
Aziz Nesin
Türk Edebiyatı’nda çağdaş mizah yazarlığının öncüsü…
Avukat oldum hep boş dava güttüm
Gazeteci oldum çok fazla öttüm
Dıhtılar mapusa birkaç söz ile
Şemsi Yatsıman
önüne de bir kara tel çekmişler
dünya yüzü görmesin diye…
yine de herkesten önce ötüyor sabahları…
erken öten horozu… sözü bir yerlerden
kulağına çalınmış olmalı… belki de
ulusum kan kusar, gezi parkından kovulur vay ki vay
çalgı çengiler olsun düğünler olsun istedik vay ki vay
istanbul’u tozu dumana katan vali yorulur vay ki vay
Barış Erdoğan
Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir..
Ziya Paşa
(Ziya Gökalp Malta'da sürgünde iken, Ali Kemal'in yazdığı düşmanca yazılara bu şiirle cevap vermiştir.)
Ben Türküm! diyorsun, sen Türk değilsin!
Ve İslamım! diyorsun, değilsin İslam!
Ben, ne ırkım için senden vesika,
Ne de dinim için istedim ilam!
Ummadım bu işten asla mükafat!
Bu yüzden bin türlü felaket çektim,
Hiç bir an esefle demedim: Heyhat!
İlk gayem olurdu Türk milliyeti
Çünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak,
Kurtarır her İslam olan milleti!
Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,
Seninki öldürmek her yaşatanı!
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
Türklük hadimine 'Türk değil! ' diyen
Soyca Türk olsa da 'p*çtir', Türk değil!
Ziya GÖKALP
Gelmesin, reddeylerim billahi öz kardeşimi,
Gözlerim ebnâ-yı âdemden o kadar yıldı ki,
Istemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı...
Şair Eşref
(ki mezar taşı çalınmıştır!!!)
Reddedilmez böyle bir söz, amma ki pek can sıkar...
Olsa da millet eşek, eşek diyen bilmez mi ki:
Sadrazamlarla vâliler de milletten çıkar...😂
Şair Eşref
ey bana tıynet-i adem in çamurunda saman var mı diyen
gel bir daha etme bu sual-i hamı
çamurunda saman olsaydı eğer ebül beşer in
çatlayıp ta yarık olmazdı ananın ..mı...
bileceksin ki!
Kul için eğilmez
başın mı vardı?
Göz yaşını nasıl
sileceksin ki!
Kalbe akıttığın
Yaşın mı vardı?
Gemiyi yürüten
kaptan felsefen,
Sensin şimdi
ali kıran baş kesen,
Adımız çıkmışya
işsiz boş gezen,
Meşgul mü eyledik,
işin mi vardı?
Karaları vatan için bağladık,
İmkânsız olana imkân sağladık,
Gönül sofrasında aşın mı vardı? Gencecik fidanı verip toprağa,
Derdini anlatıp güle yaprağa,
Onların sırtından geçinen ağa
Bağrına bastığın taşın mı vardı?!.
Dostlukları ideolojik rekabete yenildi.
Necip Fazıl Nazım Hikmet’i hapishanede ziyaret eder ve der ki ona;
Nazım Hikmet şöyle yanıt verir;
Saygıyla....😂👏
Özel olduğu kadar örnek alınası bir dostluktur.
Diğer tarafta, İstiklal Şairi, Türk edebiyatının devi, Kur’an-ı Kerim mütercimi Mehmet Akif…
Fakat o medreseden çok Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerine gidiyor.
1899…
Mehmet Akif Neyzen Tevfik’e Arapça, Farsça dersleri verirken, Neyzen de Akif’e ney çalmayı öğretiyor.
Mehmet Akif’in onunla ilgili tek sorunu, alkole olan düşkünlüğü…
Mehmet Akif, bir gün ondan söz aldı, “Artık” dedi, “meyhaneye adım atmayacaksın, söz ver!”.
“Vallaha meyhaneye adım atmayacağım” dedi.
Mehmet Akif tabi disiplinli, tertipli bir adam… O sırada Kuran’ı Kerim tercümesiyle uğraşıyor.
İşte o günlerde Mehmet Akif bir şiir yazıyor onun için. O şiir Safahat’ta yer almaktadır. Nereden biliyoruz ona yazdığını? Büyük şair, kendi belirtiyor bir dipnotla, sayfanın altında.
Dipnotta şöyle yazıyor:
“Tevfik Neyzen’in üçbin dörtyüzüncü tövbesinden istifası münasebetiyle.”
Uzun bir şiir, şöyle başlıyor:
Derviş Ahmed bu hidayetle hemen tövbe eder.
Ama bir tövbe ki: Binlikleri çarpar duvara;
Tas, çanak, testi, perişan, serilir tahtalara.
Rakı tufanı, su girdabı alırken olayı;
Anaforlarla dönerken mezeler fırdolayı;
Oradan, mest-i zafer, bakmaya başlar seyire.
Başlar amma, pek uzun boylu seyirden bıkılır…
Derviş Ahmed de bizim, öğleye varmaz sıkılır.
Kalkar, olmaz, yatar, olmaz, döner, olmaz dediği;
Neyle doldursa o bir türlü kapanmaz gediği?”
Peyami Safa ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu Nazım Hikmet’e adamış ve kendisine imzalayıp vermiştir.
Bir dönem Tan Gazetesi’nin ikinci sayfasında yazıyorlardı.
Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” romanını yayınlaması bağları kopardı.
İdeolojik kamplaşma bu dostluğu da bitirdi.