Karia kralının kızıydı bu.
Yörenin en zehirli yılanı sokmuştu. 1,5 metre boyunda, kurşuni renkli engerek. Genç kız acı içinde yere yığıldı.
Kral kahroldu. Biricik kızı ölürken, onun elinden bir şey gelmiyordu.
Kral da çaresizliğin acılarıyla sabahladı. Hekimler genç kızın akşama kadar can vereceğini söylüyordu. Kral kızının başında, Karia’lılar da tapınaklarda dualar ediyordu.
-Kral, "hemen alın içeri" dedi, "hemen!" Aldılar.
Simi Adası'ndan gelen bir balıkçıydı. Kralın yaşlarında, uzun boylu, iri omuzlu, yanık tenli, yeşil gözlü...
(Dünyanın en eski farmakoloğları, eczacıları kamlar/şamanlardır)
Buldular. Kral Simi’li balıkçıyı saray hekimleriyle tanıştırdı. Ve ikinci talimatını verdi; "Bu topraklardaki dağları, taşları, ormanları tarayın. Tüm çicekleri, +++
Yine Şamanizmi bilmeyen tarihçiler Derler ki, tarihin ilk bilimsel farmakoloji merkezinin Anadolu'da kurulmasının nedeni, işte bu Simi’li balıkçıdır....
İşte bu yüzden "Koca Karia İlacı" sözü yüzyıllardır Anadolu'da; "Koca Karı İlacı" diye kullanılır.
(Bu efsanenin çeşitli anlatımları vardır, ama kimse bilmez Karia'nın Ön-Türk olduğunu)