Gize Piramitleri’nin (Keops, Kefren, Mikerinos) binlerce yıllık bir de bekçisi vardır.
Bu bekçiliği yapan aslan bedenli insan başlı Sfenks’tir.
Sfenks ilk kez Batı Dünyası tarafından fark edildiğinde büyük bir bölümü çölün kumlarıyla kaplanmış durumdaydı.
Bu bekçiliği yapan aslan bedenli insan başlı Sfenks’tir.
Sfenks ilk kez Batı Dünyası tarafından fark edildiğinde büyük bir bölümü çölün kumlarıyla kaplanmış durumdaydı.
Napolyon ve askerleri Sfenks’i ilk kez 18. YY’in başında gördüklerinde, anıtın sadece başı ve omuzları çöl kumlarının üstündeydi. Uzun yıllar boyunca Sfenks bu şekilde kaldı. 1816- 1818 yılları arasında yapılan titiz kazı çalışmalarıyla bedeninin büyük bir bölümü
kum altından çıkartıldı. Ancak pençeleri ile pençelerinin önündeki mabetlerin kum altından çıkartılması farklı zamanlarda gerçekleştirilen sistematik çalışmalarla ortaya çıkarıldı.
Büyük Sfenks, yaklaşık 73 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğinde,
Büyük Sfenks, yaklaşık 73 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğinde,
dünyanın en büyük heykelleri arasında yer alıyor.
Dördüncü Hanedan döneminden kalma bir levha Sfenks’ten şöyle söz eder: “Dünya var olalı beri en büyük sır burada gizlenmiştir. En büyük sır Sfenks’in sırrıdır.”
Dördüncü Hanedan döneminden kalma bir levha Sfenks’ten şöyle söz eder: “Dünya var olalı beri en büyük sır burada gizlenmiştir. En büyük sır Sfenks’in sırrıdır.”
Heykelin yüz tarafının doğuya dönük olmasının temel nedeni her sabah güneşin doğuşuyla beraber güneş tanrısı RA’yı hemen görmek içindir. Kalıntılar incelendiğinde ön ayaklarının arasında bir sunak alanının olduğu ortaya çıkmıştır.
Sfenks ”dünyanın en büyük tek taş” heykelidir.
Sfenks’in Firavun Kefren zamanında İkinci Piramitle birlikte inşa edildiği varsayılmaktadır. Böylelikle Sfenks’in yapılışı Dördüncü Hanedanlık (MÖ 2723 – 2563) döneminde gerçekleşmiş ve dolayısıyla da
Sfenks’in Firavun Kefren zamanında İkinci Piramitle birlikte inşa edildiği varsayılmaktadır. Böylelikle Sfenks’in yapılışı Dördüncü Hanedanlık (MÖ 2723 – 2563) döneminde gerçekleşmiş ve dolayısıyla da
Sfenks’in yüzü Firavun Kefren’e aittir gibi bir görüş benimsenmiştir. Bu fikir herhangi bir gerçek temelden yoksundur ancak yine de ders kitaplarında bu şekilde geçer.
Sfenks’in yönündeki ilginç ayrıntı Sfenks, kesinlikle Otuzuncu Paralel boyunca doğuya doğru bakmaktadır.
Sfenks’in yönündeki ilginç ayrıntı Sfenks, kesinlikle Otuzuncu Paralel boyunca doğuya doğru bakmaktadır.
Sfenks’in baktığı bu paralel üzerinde özel olarak bilinen şehirlerden bazıları şunlardır: Mısır’ın Heliopolis şehri, Sümer’in Eridu ve Ur kentleri, Bisutun yazıtlarının yer aldığı Pers şehri Persepolis, İndus Uygarlığının Harappa şehri, Tibet’in kutsal şehri Lhasa.
Sfenks kendi sakladığı sırlar kadar, başka bilinmezliklere de ışık tutmaktadır. Bunlardan biri de dünya tarihini değiştirecek kanıtlara sahip olmasıdır. Bu kanıtlardan biri, aşınmasının nedenlerinde gizlidir. Günümüzde yapılan birçok araştırma Sfenks’teki aşınmanın
rüzgar ya da kumdan çok, su nedeniyle olduğunu göstermektedir. Buna ilk dikkatleri çeken araştırmacılardan biri Schvvaller de Lubicz olmuş.
Bir diğer ünlü araştırmacı J.A. West “Serpent in the Sky” isimli kitabında şu görüşlere yer vermiş:
Bir diğer ünlü araştırmacı J.A. West “Serpent in the Sky” isimli kitabında şu görüşlere yer vermiş:
Sfenk’in su erozyonuna maruz kaldığına dair kesin kanıtlar vardır. Eski Mısırın köklü iklim değişikliklerine ve dönemsel su ile ilgili felaketlere maruz kaldığı ispatlanmıştır. Bugünkü kronolojik hesaplamalara göre
Mısır’da meydana gelen en son su baskını MÖ. 10.000 lerde gerçekleşmiş.
J.A. West, bunu tek bir cümleyle şöyle özetlemiş:
"Sonuçla şunu düşünebiliriz Eğer su tarafından tahrip edilmişse, bu erozyona sebebiyet veren Tufan ya da Tufanlar öncesinde Sfenks’in yapılmış olması gerekir"
J.A. West, bunu tek bir cümleyle şöyle özetlemiş:
"Sonuçla şunu düşünebiliriz Eğer su tarafından tahrip edilmişse, bu erozyona sebebiyet veren Tufan ya da Tufanlar öncesinde Sfenks’in yapılmış olması gerekir"
1817 , Giovanni Battista Caviglia tarafından yürütülen arkeolojik kazıda Sfenks’in bir kısmı ortaya çıktı, ancak Sfenks’in tamamı 1925 yılında başlayıp 1936 yılında biten Émile Baraize önderliğindeki arkeolojik kazıda gün yüzüne çıktı.
1925 yılında çekilen bir fotoğrafta Sfenks’in başının üstünde bir geçit bulunuyor, bu geçit günümüzde yok. Çünkü Émile Baraize 1936 yılında bu ve diğer gizli geçitleri gelecekteki kaşiflerin, araştırmacıların ve antika hırsızlarının bu yerlere girmemeleri için kapattırmış.
1987 yılında Waseda Üniversitesi’nden (Tokyo) gelen bir ekibin lideri Sakuji Yoshimura, Khufu Piramidi ve Sfenks üzerinde elektromanyetik bir sondaj çalışması gerçekleştirdi ve Sfenks’in gövdesinde altına uzanan bir oluk ve gizli odalar buldular.
Japonlar Sfenks’in güneyinde, yerin 3 metre altında 2.5 metre yükseklikte bir oluk, kuzeyinde ise güneydeki ne benzeyen bir oluk daha ve bu olukları birbirine bağlayan bir tünel buldular. Sfenks’in ayağının önünde ise yüzeyin 2 metre altında 1 metrelik bir boşluk daha keşfedildi
Sfenks’in burnunu kimin kırdığı asla tam olarak çözülememiş, burunsuz Sfenks çizimlerine 1737 yılında bile rastlanmıştır.
