My Authors
Read all threads
‘Adalet’ üzerine söyleşi.

(Günümüzde yaratılan ‘Adalet’siz atmosferin sebepleri neler?

Aradığımız ‘Adalet’e nasıl ulaşırız?

‘Adalet’ üzerine ülkemizde tarihçe, dahil...

Buyurun söyleşiye değerli dostlar 👩‍⚖️)
ADALETSIZLIĞIN KIME’SI OLUR MU?

Sonda söyleyeceğimi başta da söyleyeyim!
Ülkem insanının tamamına yakını “Adalet” istemiyor.
İstiyor olsaydık eğer; hepimizin avazımızın çıktığı kadar “Adalet, Adalet, Adalet” haykırması gerekirdi.
Hemen karşı çıkıp:”Adalet istiyoruz ya” diyeceksiniz biliyorum.
“Adalet için çabalıyoruz” diyeceksiniz bunu da biliyorum.
Ama şunu da biliyorum ki, kimse adaletsizlik kendine vurana kadar adalet aramıyor!
Falan yerde kanunlara, hukuka, anayasaya, adalete aykırı bir karar verilmiş, bir icraat yapılmış, bir fiil işlenmiş ise; önce bakıyoruz, acaba adaletsizliğe maruz kalan bizim mahallenin insanı mı?
Acaba bizim değerlerimizi savunan, düşüncelerimizi taşıyan, sevdiğimizi seven, doğrularımızı kabullenen biri mi?
Değilse, (belki) hiç duyulmayacak kadar cılız bir sesle tepki gösteriyoruz. Hele ki hiç sevmediğimiz, düşman bellediğimiz kesime yapılıyorsa, ya alkış tutuyoruz ya da hiç ses etmiyoruz.
Adaletsizlik bulaşıcıdır!
Adaletsizlik baskındır!
Adaletsizlik güçlüyü, tanrı yapar!
Adaletsizlik, güçsüzü yok eder!
Tüm semavi dinlerde, ahlak dinlerinde, hatta genellersek, dini inancın da olmadığı toplumsal normlarda, korunması gereken en önemli temel etken “adalettir”…
 
Bakın şunu net bir şekilde söyleyelim.
Dillendirelim.
Aklımızın, beynimizin bir köşesine değil, her köşesine kazıyalım.
Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir bireyi; TCK’da, yani Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak yazılı bulunan fiiler haricinde, yapmış olduğu hiçbir fiilden ötürü “suç la na maz!”
 
Hukuk bunu gerektirir,
Demokrasi bunu gerektirir.
Bizde geçerli olan; “benim gibi düşünmüyorsan, suçlusun!”
Suçlamak da bir yere kadar. Sıkıyor artık. Daha da büyütmeli suçu. Mesela terörist demeli, mesela vatan haini demeli.
Eğer bugün adaletsizlik yapanlara, yarın bir başkaları adaletsizlik yapacak olursa; onun da karşısında durabilecek olgunluğa erişir isek eğer, işte o zaman adaleti gerçekten isteyen millet oluruz.
Ama maalesef, bugün görünen köy; Ülkem insanının tamamına yakını “Adalet” istemiyor.
SUÇA ORTAKTIR SUSANLAR!

Derdime vâkıf değil canan beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar herkesi şadan bilir
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim âlâmı bir ben birde Allah’ım bilir.”
 
Fuzûlî…
Bir haksızlık hasıl olduğunda, kime yapıldığına bakmaksızın, bertaraf etmek için kolları sıvamıyor, klavyenin tuşlarına basmıyor, sesimizi çıkarmıyor isek; suçluların suçlarına ortak sayılırız.
Suçlular, suça bulaşanlar, suçtan nemalananlar, suça batanlar birlikte olmak zorundadır, ayrışamazlar. Birbirlerinden nefret ederler ama ortak menfaat için bir arada bulunmak zorundadırlar.

Peki ya suçtan etkilenenler?

Onlar neden birlik olamıyor?
Halbuki suçtan etkilenenler, suç işleyenlerden sayıca kat be kat daha fazladır her zaman.
Çünkü toplumun her kesiminde; “bana dokunmayan yılan, bin yaşasın” düşüncesi hakim.

Geçmişte örnekleri mevcut. İsteyen tarihin kirli, tozlu raflarına bakabilir.

Neden tarihin rafları kirli ve tozlu biliyor musunuz?
Çünkü geçmişe dönüp bakmıyoruz, geçmişten ders almıyoruz. Geçmiş en etkili öğreticidir. Okuldan kaçan haylaz öğrenciler gibi geçmişten kaçıyoruz.

Dünya tarihinde haksızlıklar, zulümler, birden halkın tamamına yapılmamıştır. Önce bir grup kurban seçilir.
Tıpkı “cadı avı” vahşetinde olduğu gibi. Sonra başka gruba, daha sonra başka gruba… Derken toplumun her kesimini kapsar hale gelir.
İlk gruba haksızlık yapıldığında, diğer gruplar sessiz kalır. Bir de sevmediği bir topluluğa yapılıyorsa bundan zevk duyarlar.

Sonra iş işten geçer. Azınlık olan suçlular güçlü, çoğunluk olan suçtan etkilenenler güçsüz olur. Artık ses çıksa da tesirini yitirir.
Tarihte böyle olmuş. Bugün böyle oluyor, ders alınmaz ise bundan sonra hep böyle olmaya devam edecek.

Çocuklarınıza, haksızlık kime yapılırsa yapılsın karşı çıkmayı öğretin.
Çocuklarınıza öğretmeden önce siz de öğrenin.
Haksızlık, yalnız kapınıza dayandığında; “imdaat haksızlık” diye bağırmayın. Başkasının kapısının önünde de görseniz “Haksızlık Vaaaaar!” diye gür bir seda ile haykırın.
Haksızlığa ışık tutup yol göstermeyin.

Haksızlığa omuz vermeyin.

Haksızlığa destek olmayın.

Haksızlığa sahip çıkmayın.

Haksızlık karşısında susmayın…
ADALET, ADALET, ADALET…

Hani deriz ya:”herşeyin başı sağlık” diye. Bu yüzden, olabildiğince sağlığımızı korumaya çalışırız.
Biliriz ki sağlık olmadı mı, olanların hiç bir manası kalmaz.
İnsanlar için herşeyin başı sağlık, ülkeler ve milletler için ise herşeyin başı “adalettir”!

Adalet olmazsa, adavet olur. Adavetin olduğu yerde de ne huzur kalır ne de yaşanılır bir ortam.
Yaşadığımız dünyada şikayetçi olduğumuz her konunun sebebi “adaletin” olmamasıdır.
Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.
Temele taş bulmak gecikebilir.
Devlete baş bulmak gecikebilir.
Adalet gecikmez tez verilmeli. 

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Benim ülkemde “hep bana, tek bana” adaleti mevcut. Herkes önce kendine, kendi evine, kendi mahallesine bakıyor. Eğer adaletsizlik ateşi kendi alanına sıçramadı ise, adaletsizliğin adını ağzına almıyor. Adaletsizlik ateşi kendi mahallesine sıçradığı an, başlıyor ağlamaya…
Ülkemi de, dünyayı da sarıp sarmalayan, sadece zenginleri, güçlüleri değil; toplumun her kesimini sarıp sarmalayan bir adalet arzuluyorum.
Adaleti halklar talep eder, yöneticilerde yerine getirir. Getirmek zorundadırlar.

Çünkü; hiçbir yönetim, hiçbir legal/illegal güç halkın karşısında varlığını sürdüremez.
Yaşadığınız ülkeyi orman bilin, eğer bir yerde ateş yanıyorsa, orman sakinleri o ateşi büyümeden söndürmez ise, ateş sadece düştüğü yeri yakmakla kalmaz. Tüm ormanı esareti altına alana kadar, ormanda bir tane ağaç kalmayana kadar,tüm ağaçlar kömür olana kadar yakmaya devam eder.
Adalete ekmek kadar, su kadar muhtacız. Dünyadaki tüm sorunların yegane sebebi adaletin olmayışıdır.

Maalesef dünyada güçlülerin adaleti var. Ya da adalet güçlülerden yana…
Çocuklarınıza her sabah aynaya baktığında: “Ben adaletli bir insan olacağım” demesini öğretin.

Öğretin diyorum ama biz adaletli miyiz?

Adaletin ne olduğunu biliyor muyuz?

Adaletsizliğin Kime’si olur mu diye soruyor muyuz?
Ülkenin “yediden yetmişe” her ferdinin adalet kavramını anlaması, anlaması da yetmez benimsemesi, hayatının en önemli meselesi haline getirmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Haluk Savaş, önce KHK ile görevinden ihraç edildi, daha sonra tutukluklandı. Cezaevinde iken kanser teşhisi konuldu bu nedenle tahliye edildi. Daha sonra beraat etti. Yani suçsuz yere yatmış, haksız yere özgürlüğü alınmış,herşeyin başı olan sağlığı elinden alınmış oldu.
Beraat etmesine rağmen pasaportundaki engeli kaldırmadılar. Yurtdışında tedavi olmak için haftalarca mücadele etti. Sosyal medyada tepkilerin yükselmesinden sonra, izin (!) verildi. Geçen gün kanserden vefat etti.
Kara Efe, Arlet Natali Avazyan sayesinde tanıdığım küçük bir çocuk. Kanser hastası idi. Tedavi için yurtdışına gitmesi gerekiyordu. Babası tutuklu olduğundan annesinin ve kendisinin yurtdışına çıkışına izin vermediler.
Ne müslüman, ne Türk olan sadece insan olan Natali Hanım, Kara Efe için aylarca gözyaşı döktü. Herkese ulaşmaya çalıştı. Sonunda yurtdışına gitmesine izin (!) verdiler. Ancak annesine izin vermediler. Annesiz gitti yurtdışına Kara Efe…
Gitti ama doktorlar geç kalındığını söylediler ve geçtiğimiz aylarda vefat etti.
Adaletsizliğin Kime’si olur mu diye sormuştum önceki bir yazımda. Siz de sorun kendinize gerçekten adalet istiyor musunuz? Yoksa sadece kendinize mi istiyorsunuz?

Gerçekten adalet istiyor olsaydım/olsaydık adaletsizlik ateşi nereye düşse bizi de yakardı.
Ama yakmadı…
Adalet konusunda yazdığı yazılara, değerli kalemi için Sayın Nabi Bey Kardeşime çok teşekkür ederim.

@YusufNabi17 🙇🏼‍♀️👏🏻🙏🏻🤗❤️🇹🇷🐞📚🐸🌳📚
‘Adalet’i halkın çoğunluğu sosyal medyada arar oldu.

Herkes acısını ileterek çare ister oldu.

Peki tarihte bu noktaya gelinceye kadar,

Adaletsizliklere susup, yeni kanun tasarılarında, ya da kaldırılan kanunlarda;

Şimdiki duruma geleceğimizi bilmiyor muyduk?
23 Nisan 1920’den sonra yani, TBMM’nin açılışından sonra;

Alınan kanunlar çerçevesi, 1938’den sonra her dönem siyasi parti tarafından neredeyse hep daraltıldı desem?

Misal, 1961 Anayasası vardır.
Elbette çağ değiştikçe adaleti sağlamak için yenilikler gerekli. Ama kişiye göre kanun tasarıları ile de günümüzde halk adaletsizliğe mahkum oldu.
Peki adaletin de itibarını zedelemeye çalışarak onu aradan çıkarıp, adaletsiz ortamı sağlayarak;

Türkiye Hukuk Devleti olarak işlemez demek için belki...

Şeriat kurallarına uygun ortam hazırlama istekleri de mümkün gibi görünüyor...
Biliyorsunuz ki efendiler, kanunları hedef alan siyasetçiler hep birlikte yol alarak, birbirlerinin önünü açan kimselerden oluştu.

Onlar, kaldıkları yeri takip edip, hep yola devam ettiler.

Sonuç; biz yolda yokuz!
Önce İmam Hatipliler, İlahiyat Fakülteleri yerine Hukuk Fakültelerini seçtiler. Daha sonra geniş nüfus kazanmak için çok çaba sarfederken, Yargıçlarımızın itibarını bile bırakmadılar, Adalete inancımızı bırakmadılar, Barolara kadar kuşatıldık!
Asla değişmez denilen kanunlara Saygı gösterilmedi.

Kendi Kanun Tasarılarını kabul ettirmek için gecenin köründe (uyuyarak maaş kazanan) milletvekilleri oy kullanmak için uyanıktı.
Vatandaşlık haklarımızı bilmiyorum! Çünkü sürekli kanunları takip edemedim. Hepsi yayınlandı mı?

Hakimlerimiz, Savcılarımız, Avukatlarımız bunca değişimin içinden nasıl çıkıyor onları tebrik etmek de lazım...
Yarın bir kişi de gelip diktatörlük yaparak, kanunları eski haline getirseydi belki ütopik ama ancak böyle hızla toplanırdık.

Aldığımız hasarlar çok ciddi boyutta.

1 asır da en az bunca hasar belki toparlanacak.
Değiştirilen ya da yeni alınan kanunlarda misal, milletvekili ve siyasetçiler için verilen maaştan tutun da tüm bonuslu durumlara, adil bir yasa tasarısı sunuldu diyelim;

Hangi siyasetçiler oy kullanacakta kendi bonuslarından vazgeçecek ve oy kullanacak?
Belki %5!

Kaybederdik!
Adaleti yeni kanunlarla sarstılar! Adalet istismar edildi.

Misal;

Kalem tutan suçlu, çocuk donu indiren suçsuz bulundu.
Diyeceksiniz ki yine mi Atatürk’ün Devrimlerinin önemini anlatan zinciriniz olacak;

Değerli dostlar o halde soruyorum, Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunu getirmiş olmasalar,

Bunca adaletsizlik olur muydu?

Düşünelim ne vakitler yeni kanunlar getirilmiş;
Çocuk istismarı için alınan kanunlara bakın,

Bir sürü Akp’li milletvekilini korumak için acil kabul görülen kanunlar var.
Çocuk istismarı ve tecavüz konuları için kocaman bir yasa tasarısı kabul edildi. Bu konu çok mühim!
Hani Diyanetin de evlendirebileceği hususlar da vardı bu kanun tasarısında.

Amaç neydi? Adalet burada çocuk evliliklerinin önünü açarken kumalık için kapı aralanmadı mı?

Aralandı değil mi? Size bir örnekle anlatayım durumu.
Bir çocuk tabi kız ise, soruyorlar evlenmek ister misin tecavüzcünle; çocuk mahalle baskısından korkarak, ailesi evlendirebiliyor.

Pedofili karaktere sahip şahıs peki bir çocukla duracak mi? Diğerleri ne olacak?

Kumalık için baya algı operasyonları yapılıyor ve yapılacak!
Peki durum erkek çocuklarda; daha da vahim halde değil mi?

Çoğu içine kapanırken, kimi intihar etti kimi de gidip ailesine iletti.

Ensar olayında,

Aile Bakanı ne demişti;

Bir kereden bir şey olmaz!

Sonuç; Ensara destek artarken itibarını koruyarak güzel mevkilere...
Çocuklara saldıran zihniyetlere gerçekten adalet sağlanmadı! Ama herkes adalet diyerek twit yazarken okumak bile çok acı çektirir oldu.

Bir başka olaydan da örnek vermek istiyorum;
Tren katliamlarında (benim tanımım) yakınlarını kaybedenler, bu ölümlere sebep olanlar için adalet istediler!

Ve adalet istemek için toplandıkları söyleşi de, dayak yiyerek;

Ceza aldılar.

Suçlu olan şahsiyette daha yüksek mertebeye atanarak adaletine havale...
Bir sürü olaya bakınca,

İnsanlar haklarını korumak istiyor, ya da adaletin sağlandığını görüp, yarın için devletine güven duymak da istiyor.

Sonra kim “adalet istiyorum” derse, soruşturmaya dahil oluyor...
Misal;

Fakir fukara faturasını ödeyemiyor, intiharlar ediyor.

Ama diğer yanda Cengiz’e 50 milyon yardım edilebiliyor!

Peki kimsesiz olan neden kimsesiz, kimseli olan neden kimseli?

Düşünmeliyiz!
Misal;

Faili meçhul olan öldürülmüş aydınlarımız var,

Suçlarına bakarsak kalem tutmak.

Bu faili meçhullerin çoğunu hiç bilmeyeceğiz,

Çünkü birilerinin kimseleri olmaktan hizmet etmişlerdir.

Peki ölenler ve geride bıraktıkları!

Cana kıymanın adaleti yok!
Peki Kadınlarımız için adalet arayanlar artmadı mı çok arttı değil mi?

Başlık konusundan uzaklaşarak tek bir yorum yazarak sizi güldüreyim... +
(İstanbul Sözleşmesi için Bilal hayır dedi, ama Sümeyye evet dedi...

Muhalefet olan aile üyeleri bir şey de çok başarılı oldular.

Evet diyenler ve hayır diyenleri bir çatıda toplar gibi yönetir ya da destek için elde tutar fikri göründüler.

Gerçek buydu işte, siyaset)
Bir kadın tecavüz edildi öldürüldü, pardon sayılamayacak çoklukta...

Kocalar ufacık öfke patlamalarında karılarını öldürdü, sadistçe...

Kız çocukları tecavüz edilerek öldürüldü.

Hatta birini 20 gün tecavüz edip, organlarının iltihaplanacak kadar zarar görmesine değin.
Ve çok daha fazlasını okuduk, ve çok daha fazlasını okuyacağız;

Kadınlar hedef olunmuş halde.

Sahi kadının özgürlükleri alınmış gibi bu Hukuk Devleti’nde nasıl korumasız duruyor?

Biraz geçmişe dönelim;
Atatürk’ün kadına verdiği önem ve kadınlarımıza verdiği özgürlükler ile;

Kılınan karalardaki kanunlar şu an kabül mü görmüyor?
Özetle iletmek isterim ki;
Atatürk’ün kanunlarının dışına çıkınca, çok uzaklaşıp hatta karşısında hukuk uygulanınca;

Halk kimsesiz ve adaletsiz kalıyor!

Demek ki eksiklik burada!

Çünkü o dönemlerde bugünlerde yaşanan sıkıntıların zerresi yoktu!

Kanunlarda kadınlar kıymetliyse, insanlık bakidir.
68 dönemini, Seksen dönemini; 12 Eylül gibi dönemleri... iyi takip ederseniz öncelikle kanunlar ile yapılan darbeleri caiz kılma ve suçlanmamak için kendi koltuklarını sağlama alıp, kelleyi de kafada dik tutarlar😅
Efendilerim, adalet ile kimlerin sorunu olur?

Suçlu onlardır!

Adalet’i istemeyen kimse, o suçludur.

Ama yönetim tersini yapıyor ve istiyor.

Susayım burada🤫
Bir başka konu, tarikatçi ve cemaatlere adalet adı altında suçlarına destek, haberi yapan ve karşılarında adalet isteyen kimselere de suçlamalar arttı.

Konu çok taze haberlerden örnek;

Tarikat şeyhi 12 yaşında kızı istismar eder, Oda tv suçlanır😂 bu ülkemizdeki adalet!
Bir de paralel din siyaseti ile Zekeriya Öz gibilerin yıkıntıları da kanun dışı zararlar oldu!

Böylelikle adaletin de itibarı zedelendi.

Suç işlemenize gerek yok, suçlu bakarsak bitersiniz gibi..

Bizden olmayan karşımızda olur, dercesine...
Oysa Avukatlarımızın önemini Barolara saldırmalarıyla hatırladık.
Şiddet çok arttı. Hele biz polis devleti olduktan sonra.. Daha sonra da Ahlak Bekçilerine şiddet izni vs...

Derken girdik şiddet olaylarının ortasına! Önüne gelen döver, kendini insandan çıkarıp sadist varlıklara ulaşan kimselere ne desek, anlamaz değil mi?

Adalet olsaydı?!
Etnik ayrımlar da bazı adli olaylarda taraf olunduğuna tanık olmak da ayrı mühim mevzu!

Haklı ya da haksız ayrımı yerine, dönemsel gündemlere göre oyun izlemek de ayrı ceza bizlere.
Varlık Fonu, Devlet Hazinesi, Devletün malları, Devletin kurumları...

Derken hepsi bir kişinin elinde!

Adalet, yarınlarımızı korumak için mülksüz kalmamıza önlemdi.

Bugün aç, yarın garanti açız!

Garantili dedim!
Ormanlar yakılır Hakkı aranmaz,

Kaz Dağlarında maden olmasın diyenler suçlu bulundu!

Koskocaman Hasan Keyfi ne hale getirdiler...

Adaletli bir şekilde yönetilseydik, zengin kaldırdık!
Kadın cinayetlerine ve tecavüzlerine biraz daha değinerek, başka adaletsiz konulara geçmek istiyorum.
Bir ülkeye en iyi şekilde nasıl zarar verirsiniz?

Öğrendiğim;

Gelecek nesli yetiştirecek anneleri hedef alarak,

Onlara zarar vererek ya da dolaylı şekillerde...

Bunun için Barış Altay’ın muhteşem bir videosu vardı bulayım hemen.
Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar adaletsizlik yok!
“CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı hazırladığı rapora ilişkin yaptığı açıklamada “Türkiye'de kadınlar erkekler tarafından öldürülmeye, katledilmeye devam ediyor. 2019 yılında 474 kadın öldürüldü. En az 166 kadın cinsel saldırıya uğradı ve yine en az 96 çocuk istismar edildi.
Kadın cinayetleri her geçen yıl hızla arttı. 2016'da 329; 2017'de 409; 2018'de 440 ve 2019 yılında 474 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Oysa, Ak Partinin iktidara geldiği 2003 yılında bu sayı 83'tü. Görüldüğü gibi 16 yıldaki dehşet verici artış yüzde 471 civarındadır” dedi.”
2019 da yaptığı rapordan alıntıyı paylaştım.

Fakat; 2020’de patlama yaşadık!

Katil, sapık, suç arttıkça da masumların adaletini görmek için yandık tutuştuk.

Sonra bu suçluları şu tarz sebepler ile haklılık görüldü;
İlişkiye girmek istemiş dendi, ama tecavüz edilen neden şikayetçi oldu denilmedi. Suçları indirgendi.

Yurt dışına kaçamaz dendi kimi için, kimi için de koca indirimi karısını katlinden...

Vs gibi, adaletsiz yargılamaları maalesef kanunlar çerçevesinde yapıldı.
Burada altını çizmek istediğim bir başka husus;

Adaleti sağlamak için emek veren, fedakarlık eden hukukçularımıza saygılar ve başarılar sunuyorum.

Amacım, hukuksuzluğun eksikliğiyle yaşadığımız sorunları iletmektir.
“CHP'li Tığlı, “Emine Bulut'un “ölmek istemiyorum” sözüne 10 yaşındaki kızının “Anne Lütfen Ölme” feryadını kimse unutmasın. Eskişehir'de öldürülen Ayşe Tuba Arslan'ın savcılığa yaptığı 23 suç duyurusunu dikkate almayanları kimse unutmasın.
Aydın'da Zeliha Erdemir'in savcılığa yaptığı 46 suç duyurusuna ragmen koruma almadığını kimse unutmasın. Şule Çet'ı, Ceren Damar'ı, Nadire Kadirova'yı ve Ceren Damar'ı kimse unutmasın.
Şili'de başlayan ve kadınların direnişini simgeleyen danslı protesto “Las Tesis”i yasaklatanları da kimse unutmasın” ifadelerini kullandı.”
Unutmayacağımız çok adaletsizlikler var...

Ama kadın silah tutmaz, olur ya silah tutarsa tecavüzcüsüne de suçlu olur.

Bu konuda paylaştığım bir habere yaptığınız yorumlar çok değerliydi.

Hemen zincire ekliyorum.
Bu haberde bu kız birini öldürseydi suçlu olurdu.
Demek ki suçluyu seçerken imrenin önemi burada ortaya çıkıyor.

Peki hakim algıdaki adalet?

Onlar da kurbağa misali, mini etekliler, türbansızlar, hayır oyu verenler, çalışanlar vs... onlara bir şeyler yapmak caizmiş ya; tecavüze uğrayanlar suçlu görülüyor.
1938’den sonra adalete yapılan darbeler ile devam edeceğim;

Darbe dönemlerinde kanunların ihlali, yenileri...vs.

68 döneminde misal TRT için bile kanunlar yenilenmişti, ya günümüz😂!

Tarihi bilmek gerekli.
Dostlar bu arada yazıyorum ama, umarım hukuk okuyan takipçilerimiz de bizi aydınlatır.
Ben okuduğum haberlerden yola çıkarak yazıyorum, gözlemlerimle de..

Fakat hukuk okuyan kimseler de yazarsa, cehaletimle eksik kalmasın bu başlık.

Çok önemsiyorum bu konumuzu.
Değerli Dostlar, 61 Anayasası ve 82 Anayasası mühimdir! Aralardaki yıllarda yapılan küçük değişiklikleri saymazsak... (2002 sonrasındaki adalete darbeler yazmakla bitmez.) gzt.com/jurnalist/evre…
Nihat Erim CHP’li bir milletvekili idi. Sonra cemaatin gücü artınca CHP’den ayrılıp bağımsız Başbakan olarak atandı, güçlü nüfuslularla. Tabi çok sonra, yaptığı hataların cezasını da muhtemelen öldürülerek gördü...

Adaleti sarsacak kanunları getirmenin tehlikesi...
Şimdi aklıma gelmişken eski adalet başlıklarımızı bu başlığa eklemek istedim.
Adalet nerede diyerek, iki yıl önce sorduk; bugün hepten yok!
Adli Davaları aklımıza kazıdılar!
Çok üzüldüğüm adalet arayan dedenin haberi...
3 yıl önce adalet başlığımızda 128 karakter yazıyorduk. Bir de nostalji yaparak o eski başlığımızı ekliyorum.
Misal bu olay suçtur, ama davası açılmaz!
Bu olay suçtur, hak hukukuna aykırı durumdur!
Mizah yapmak sanattır, yoksa suçtur!
Aslına bakarsanız çok suç işlendi bu memlekette de azına özelleştirme denildi.

Bu Özal’ın büyük bir suçudur.
Fabrikaları satmak suçtur, kurumları satmak suçtur, kendi malın olmayan devlet malını mülkünü kendinin gibi ihale açmak suçtur.

Ama kanunlar onandığı için suç değil caizdir.
Hak aramak suçtur, karşıda olmak suçtur;

Yalaka ve yandaş olmak her türlü suçunu siler.
Dıgıdık dıgıdık yalan haberlerle kandırmıyorsa haberler, suçludur gazeteciler!

Adalet konusunda yazmam da suçtur, sussam vicdani suçumdur!
Son bir haberle kapatıyorum zincirimi, yollar geçse de acısının tazeliği geçmiyor!
2001'di.
18 yıl önceydi.

Hediye…
Beş yaşındaydı.
Gayet sağlıklı bir çocuktu.
Hayat doluydu.
Evinin önünde oynuyordu.
Otomobil çarptı.

Çarpan kişi kaçtı.
Hediyecik acilen hastaneye kaldırıldı.
“Hayati tehlikesi yok” raporu verildi.
Çarpan kişi yakalandı ama…
Bu rapor üzerine, serbest bırakıldı.

Oysa…
Hediye, kafasına aldığı darbe nedeniyle hem zihinsel, hem bedensel engelli olmuş, yatağa bağımlı hale gelmişti.
Babası, inşaat işçisiydi.
Kızının hakkını aramak için, kızını bu hale getiren kişiye hesabını sormak için mahkemeye başvurdu, dava açtı.
Hediye'ye dört ay önce “hayati tehlikesi yok” raporu verip, çarpan kişinin kurtulmasını sağlayan hastane… Dört ay sonra “trafik kazası neticesinde yüzde 90 zihinsel ve bedensel engelli” raporu verdi!
Hediye'ye otomobiliyle çarpan kişi bu rapora itiraz etti.
“Kaza sonrasında engelli kaldığını kabul etmiyorum, kızın bu halinin kazayla alakası yok”dedi.
Adli Tıp Kurumu'ndan rapor istendi.
Adli Tıp Kurumu inceledi.
“Hediye'nin bu hale gelmesinin kazayla alakalı olduğunu söyleyemeyiz, çünkü elimizde röntgen filmleri yok, bunları görmeden karar veremeyiz” dedi.
Halbuki, söz konusu röntgen filmleri dosyada vardı.
Hediye'nin babası söz konusu röntgen filmlerini Adli Tıp'a göndermek için mahkemeden talep etti.
O da ne?
Filmler buhar olmuştu, yoktu!
Ne kadar sonra bulundu biliyor musunuz?
İki yıl sonra!
Evet, dosyada zaten varolan ve aniden kaybolduğu söylenen röntgen filmleri, babanın sabırlı ve inatçı takibi sonrası iki yıl sonra bulundu.
Adli Tıp'a gönderildi.
Adli Tıp gene inceledi.
“Hediye'nin bu hale gelmesinin kazayla alakalı olduğunu söyleyemeyiz, çünkü elimizde MR çekimleri yok, röntgen filmleri yeterli değil, MR'ı görmeden karar veremeyiz” dedi!
Yıllar yılları takip ediyor, Hediye büyüyor, fotoğrafta gördüğünüz gibi, gariban babacığı sırtına alıyor, mahkeme mahkeme taşıyordu.

İki defa mahkeme değişti.
16 defa hakim değişti.
Dört defa savcı değişti.
Üç defa Adli Tıp raporu değişti.
74 defa duruşma ertelendi.
Hediye'nin babası, 2012 yılında, yani trafik kazasından 11 yıl sonra, 75'inci duruşmada dayanamadı, sesini yükseltti, adalet istiyorum dedi.
Vay sen misin…
“Hakime bağırdı” suçuyla tutuklandı.
Yargılandı.
Dokuz ay hapis cezası verildi.
İçeri atıldı.
Beş ay cezaevinde yattı!
Hapisten çıktı, kızını yeniden sırtına aldı, mahkeme mahkeme taşıyarak hukuk mücadelesini
sürdürdü.

2015…
Hediye öldü!

Evet, biz de ilk duyduğumuzda şu an sizin hissettiklerinizi hissetmiştik.
Beş yaşından beri tüm motor fonksiyonlarını yavaş yavaş kaybeden Hediyecik, 19 yaşına gelmişti, çiğneme yutma yeteneğini bile kaybetmişti, mamayla besleniyordu, soluk alıp vermekte güçlük çekiyordu, davasının sonucunu göremedi, son nefesini verdi.
Yılbaşına iki gün vardı.
Babası Hediye'ye yılbaşı hediyesi olarak kırmızı bir palto almıştı.
Kızı konuşamıyor, derdini anlatamıyordu ama, mahkemeden mahkemeye giderlerken üşüdüğünü, titrediğini hissediyordu.
İnşaat yevmiyelerinden biriktirmiş, kızına o paltoyu almıştı.
Hediye'nin cenaze namazı kılınırken, tabutunun başındaki çaresiz baba paltoya sarıldı,
hıçkıra hıçkıra, haykıra haykıra ağladı, ağladı, ağladı.

Hediye gitmişti ama…
Baba peşini bırakmadı.
Hediye'ye ilk müdahaleyi yapan doktor hakkında suç duyurusunda bulunuldu, 15 yıl geçmişti, doktor emekli olmuştu, 15 yıl sonra ilk defa duruşmaya çıktı.
“Adli Tıp Kurumu karar verebilmek için MR çekimlerini görmek istiyor, neden MR çektirmediniz?” diye sordular.
Emekli doktor “MR'ı nasıl çektirseydim, MR cihazı yoktu” dedi.
Bunun üzerine Adli Tıp Kurumu'nun tekrar rapor hazırlaması istendi.
Adli Tıp Kurumu ne dedi biliyor musunuz…
“Hediye'nin bu hale gelmesinin ve sonra da ölmesinin, kazayla alakalı olduğunu söyleyemeyiz, çünkü elimizde MR çekimleri yok, MR'ı görmeden karar veremeyiz” dedi!
Beş defa adalet bakanı değişti.
Altı defa yargıtay başkanı değişti.
Dört defa anayasa mahkemesi başkanı değişti.

18 defa adli yıl açılışı yapıldı.

2019'a geldik.
Kazadan 18 yıl sonra…
Hediye öldükten dört yıl sonra…
Dava nihayet sonuçlandı.

Hediye suçlu bulundu!
“Hediye'nin zihinsel ve bedensel engelli haline gelmesiyle, ölmesiyle, o trafik kazasının alakası yok” kararı verildi.
18 yıldır devam eden mahkeme masraflarının, Hediye'nin babası tarafından ödenmesine hükmedildi.

Hal böyleyken…
Saray'da adli yıl açılışı yapıldı.
“Yargı Reformu” yapılacağı açıklandı.

Hakim savcı avukat olarak değil, bir müvekkil olarak yazıyorum…
Gazeteci olarak değil, bir baba olarak yazıyorum…
Adaletin bağımsızlığını savunarak, adli yıl açılışının sarayda yapılmasını protesto eden barolar gibi barolarımız olmasa, hepimizi diri diri gömerler, üste cenaze masraflarımızı bize ödetirler!
Saraya tıpış tıpış giderek, hukuk tarihine hayal kırıklığı olarak geçen Metin Feyzioğlu yargı reformunu pek beğenmiş ama…
Papa'nın müslüman olma ihtimali, Akp'nin bu memlekete adalet getirme ihtimalinden fazladır!

@yilmazsozcu
Şu acıyı okumak bile zor! Ağlatanlara umarım adalet tecelli eder!

Bir cehennemin olmamasından ne kadar çok korkuyorum anlatamam!

Bunca zulüm cezasız kalmasın umarım!
Yaşamın özü bence Adalet! O olmazsa kosmosun değeri kalmıyor!!!
Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh.

Keep Current with İlkay 📚🌳🐸

Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!