“İnsan, olması gerektiği şeye ancak Bildung sayesinde ulaşabilir,” diyor Hegel. Alman kültür hayatının en önemli kavramlarından biri olan Bildung’a gelin birlikte bakalım. 🔎
Bildung tanımlarında dikkati çeken ilk şey, Bildung’un Almanlara özgü bir kelime olduğunun ısrarla vurgulanmasıdır. Grimm kardeşler meşhur sözlüklerinde Bildung tanımını vermeden önce “Mesela Hollandalılar ‘abbildung’ için ‘afbeelding’ derler ama ‘beelding’ demezler” diye uyarır.
Kelimenin kökeninde resim, imaj, biçim anlamlarındaki “Bild” vardır. –ung son eki kelimeye bir oluş anlamı kazandırmaktadır. Aynı kökten “bilden” fiili ise şekillendirmek, oluşturmak anlamlarında kullanılmaktadır.
Tansu Açık, Bildung ve benzeri kavramların Almanca’da diğer çoğu Avrupa dillerindekinin aksine Latince kökenli olmamasının özgün bir felsefe geliştirebilme imkanı sunduğunu belirtir. Bildung’u diğer dillere tercüme etmek ya da eşdeğerini bulmak bu sebeple zorlaşmaktadır.
Bugün daha dar bir kullanımla eğitim kelimesinin karşılığı olarak da görülebilen Bildung’un tarihsel-felsefi anlam sınırlarını ise kavram tarihçisi Reinhart Koselleck mükemmel bir şekilde verir: “Bildung ne Ausbildung’dur [eğitim] ne de Einbildung [kuruntu ya da imgelem]”.
Sınırları bu şekilde çizilen Bildung’u tek bir cümle ile özetlemek gerekirse Bildung, insanın dışarıdan (Aus-) aldığı etkileri kendi iç dünyasına (Ein-) yönelik bir gayretle birleştirerek, özü itibariyle sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirme ve özerkleşme sürecinin adıdır.
Bildung kavramı, teolojik bir kökene sahiptir. Hristiyanlıkta Tanrı’nın insanı kendi suretinde yarattığına dair inançla yakın bağı vardır. Burada suret (“Bild”) ve yaratma (“bilden”) Bildung kavramının inşasına katkıda bulunmuştur.
Kavram sonraki yüzyıllarda direkt bir dini referansa sahip olmasa ve seküler bir çerçevede değerlendirilse de bu teolojik/metafizik yükü taşımaya devam eder. Nitekim Herder, “Her insanın içinde şimdi ve gelecekte ne olması gerektiğine dair bir imge (“Bild”) vardır,” der.
Modern eğitim hayatının inşasında Bildung üzerinden önemli etkileri olan Wilhelm von Humboldt ise “Bildung’un kökeni tamamen ruhun derinliklerindedir ve dış etkilerle ancak tahrik edilebilir, asla ortaya çıkarılamaz,” demektedir.
Bildung, bugün önemini ihsas ettiren anlam aralığına 19. yüzyılın son çeyreğinde kavuşur. Bildung, 18. yüzyıldaki Aydınlanma’nın bir ürünü olduğu kadar ona verilen bir cevaptır aynı zamanda. Koselleck’e göre 19. yüzyıl “Bildung Çağı”dır.
Bildung, Aydınlanma’yı belli ölçüde Almanlaştırarak onun yönünü değiştirir. Aydınlanma bireye dışarıdan ve yukarıdan etki eden bir program olarak belirirken, Bildung bireyin içinden dışarıya doğru hareket etmektedir.
Bildung, Aydınlanma’nın akıl üzerindeki vurgusunu, kavramın içinde yer alan teolojik/metafizik yük ile zenginleştirmektedir. Bu anlamda Aydınlanma’nın insanın gelişimini yasalaştıran ve tektipleştiren bakış açısını, insanın içindeki ele avuca sığmaz cevher ile genişletmiştir.
Bildung aynı zamanda çoğu zaman birbirlerinin yerine ya da karşıt olarak kullanılan iki diğer kavramın, yani uygarlık (Zivilization) ve kültür’ün (Kultur) üçüncüsü olarak da ortaya çıkmıştır.
Fransız ve Alman geleneklerini temsil eden, toplumların maddi ve manevi birikimlerine işaret eden uygarlık ve kültür, toplum ile insan arasındaki alışverişte dışsal bir ilişki tarzı sunarken, Bildung direkt insanın içsel sürecine işaret eder.
Uygarlık toplumsal düzeyde evrenselliğe, kültür ise yerelliğe/milliğe işaret ederken, Bildung bireyin aldığı dışsal etkileri ve tabiatı gereği sahip olduğu yetileri işleyip kendini keşfetmesi ile özerkleşmesi ve bu bağlamda evrenselleşmesidir.
Bildung sahibi olarak kendini şekillendiren (“gebildet”) birey, mekan ya da sınıf gibi farklı değişkenlerden bağımsız bir Bildung sahibi bireyler cemaatinin üyesi olur. Fakat bu durum Bildung’un bireyde başlayıp biten bir süreç olduğu anlamına gelmez.
Bildung sahibi bireyin, kendisini gerçekleştirmesi için çevresini de benzer şekilde dönüştürmesi, Bildung’un işlevsel kılınabileceği ortamı yaratması gerekir. Bu da Bildung’un toplumsallaşması anlamına gelir.
Tarihsel-felsefi bir kavram olan Bildung’u pratik bir program haline getiren isim ise Wilhelm von Humboldt olmuştur. Humboldt, 1809-1810 yıllarında Prusya yönetimi altında görev almış ve önemli bir eğitim reformu programı oluşturmuştur.
Bu program çerçevesinde temel eğitimden üniversite eğitimine kadar Bildung idealleri kılavuz rolünü oynamıştır. Özellikle 1809 yılında kurulan Berlin Üniversitesi, mesleki eğitim ya da uzmanlaşma yerine olgun bireylerin yetişmesini önceleyen bir programa sahiptir.
Humboldt’un reformları ortaya atarken başvurduğu Bildung idealleri kurumsal düzeyde kalıcı olmasa da, bu idealler yine de modern üniversite anlayışının oluşmasında önemli bir paya sahip olmuştur.
Bildung’a bağlı olarak ortaya çıkan bir başka kavram ise Bildungbürgertum’dur. Bürgertum Almanca burjuvaya karşılık gelse de Bildungsbürgertum’la kastedilen belli bir sınıf değil, sınıfından bağımsız olarak eğitim yoluyla statü kazanan bütün bireylerdir.
Bildungsroman ise bir bireyin, çevresi ile ilişkisi ve iç dünyasında yaşadığı gelgitler ile gençlikten olgunluğa doğru dönüşümünü anlatan bir roman türü olarak 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Goethe’nin Wilhelm Meister’ın Çıraklık Yılları en önemli örneklerindendir.
Kavram tarihçisi Reinhart Koselleck’in Bildung kavramının tarihsel-felsefi oluşuma dair “Bildung Kavramının Antropolojik ve Semantik Yapısına Dair” başlıklı önemli makalesi için yazarın İletişim yayınlarından çıkan kitabı “Kavramlar Tarihi”ne başvurulabilir.
Tansu Açık’ın yine Bildung kavramını bütün genişliği ile ele alan “19. yy. Bildung Çağı?” başlıklı makalesine ulaşmak için bkz. academia.edu/24386067/19_yy…
Tansu Açık’ın Edebiyat Fakültesi Konferansları bünyesinde yaptığı “19. Yüzyıl Alman Üniversite Modeli ve Bildung Kavramı” başlıklı konuşmasının metne dökülmüş hali için bkz. sosyalbilimler.org/alman-universi…
“Bildung” paylaşımını arkadaşımız Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Fazıl BAŞ hazırladı.
Çok teşekkür ediyoruz.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bugünün akademisinde nadiren karşılaşılan bir biliminsanı profiline sahip olan, birçok alanda birden uluslararası düzeyde usta olarak kabul edilen, ABD’li gelişimsel psikolog, karşılaştırmalı primatolog, dilbilimci ve antropolog Michael Tomasello’yu (“Mike”) yakından tanıyalım.
Tomasello, 18 Ocak 1950’de Florida’da doğdu. 1972’de Duke Üniversitesi’nde psikoloji lisansını aldı. Lisans sırasında aldığı “biyolojik psikoloji” dersine hayran kalmıştı. Mezuniyetinden sonra Georgia Üniversitesi’nde deneysel psikoloji doktora eğitimine başladı.
Tez konusu bebeklerin ilk sözcükleri idi. Konuya ilkin Piaget’nin perspektifiyle yaklaştı (Piaget hk:
📚📝
Bölümümüz bünyesinde, Darülaceze Vakfı @DarulacezeVakfi işbirliğiyle yaşlanma ve yaşlılık çalışmaları odaklı yeni bir akademik dergi yayın hayatına merhaba dedi: Senectus.
Senectus sıkı bir hazırlık çalışmasının, sahadaki sivil aktörlerle yakın bir ilişki ve işbirliği arayışının ürünü.
İşbirliği ve destekleri için @DarulacezeVakfi’na, Vakıf Başkanı Sn Fatih R. Saraçoğlu’na, Belgin Turgay’dan başlayarak vakıf yönetim üyelerine çok teşekkür ederiz.
Hazırlık çalışmalarında bölüm öğretim üye ve yardımcıları özveriyle çalıştılar. Murat Şentürk @muratsenturke Hocadan başlayarak tüm arkadaşlarımıza, derginin A-Z’ya neşir sürecinin aksamaksızın yürütülmesini sağlayan Adem Başpınar @adembaspinar Hocaya çok teşekkür ederiz.
💰📄🔓⛓️
Bugün kripto paralarla özdeşleşen Blockchain (Blok zincir) teknolojisi kripto para sisteminin dışında hayatın pek çok alanında kullanılıyor. Kripto paraların ortaya çıktığı 2008 yılından bu yana kullanım alanı gittikçe genişleyen bu teknolojiyi birlikte tanıyalım.
Aslında her şey 1991 yılında Stuart Haber ve W. Scott Stornetta isimli iki araştırmacının bir dokumanın orijinalliğini nasıl koruyabiliriz sorusuyla başlamıştı. Haber ve Stornetta, bir dokumanın orijinalliğini doğrulamak için ilk olarak onları bloklar halinde parçalamış >>>
>>> ardından bu blokları birbirlerine özel şifrelerle bağlamışlardı. İlk başta kulağa basit gelen bu şifreleme işlemi, aslında çok ince bir detay barındırıyordu: Haber ve Stornetta blokları birbirine bağlamak için şifreleri oluştururken bloklar içindeki bilgiyi kullanıyordu.
✍️🔎
Tutkularını siyasete taşıyamamış başarılı bir bürokrat, yazar ve şair; bir asırlık ömrüyle Türkiye’ye tanıklık etmiş bir ismi, Ömer Cahit Kayra’yı (1917 - 30 Ocak 2021) birlikte tanıyalım.
👇👇👇
“… O vakit İstanbul’daki Senegalli askerleri hayal meyal hatırlıyorum, bir de işgal İstanbul’unu.”
1917 yılında varlıklı bir ailenin, Tiflis muhaciri Ahıska Türkü bir anne ile Azerbaycan muhaciri bir babanın çocuğu olarak Trabzon’da dünyaya gelmiştir.
Kayra’nın ablaları ve abisinin çocukluk yılları Trabzon’da geçmiş ama ailenin bitmeyen göç çilesi 1916 yılında Rus işgalinin ardından tekrar başlamıştır. Böylece Kayra çocukluk yıllarını işgal İstanbul’unda geçirmiş, Kurtuluş Savaşı’na erken yaşta tanıklık etmiştir.
✍️📌
Çarşamba Toplantıları'nın 48. oturumunda "Türkiye’de ve Dünya’da Haçlı Seferi Çalışmaları: Karşılaştırmalı Bir Tarihyazım İncelemesi" başlıklı konuşmasıyla Doğan Mert DEMİR'i @doganmertdemir dinliyoruz..
📝 "Haçlı olmanın nerede başlayıp nerede bittiği; bunun getirdiği hak ve sorumlulukların araştırılması alandaki akademik çalışmaların başlangıcı oldu. Omuzlara takılan Haç sembolüyle Kudüsü fethetmeyi amaçlayan kutsal bir görev olan Haçlı unvanı zamanla yozlaştı."
📝 "Konuşmamda başvuracağım Doğu ve Batı kavramlarını kullanırken Eric Hobsbawn’dan yararlanacağım. Batı kavramı, Hobsbawn’a göre “entelektüel bir kurgu”dur. Yani sınırları kesin olarak tayin edilebilecek coğrafyaya işaret etmez. Doğu'yu da bu şablon çerçevesinde kullanacağım."
2. Dünya Savaşı’nda ABD ordusuna çok fazla asker alınması sonucunda orduda moral ve verimlilik gibi birtakım sorunların artması nedeniyle bu sorunların keşfedilmesi ve bunlara çözüm aranması amacıyla yürütülen bu çalışmayı tanıyalım...
👇👇👇
Sosyal bilimcilerin ordudaki incelemelerine ve bu incelemelerin bulgularına dayanan TAS, 1949-1950 yılları arasında yayımlanmıştır.
Samuel A. Stouffer öncülüğünde, sosyolog, psikolog ve istatistikçilerin yanı sıra askerî ve sivil personelin de aralarında bulunduğu büyük bir ekip çalışmasının ürünü olan TAS, ilk önemli disiplinlerarası çalışmalardan biri olarak nitelendirilmektedir.