Rad Suresi 11. Ayet; "bir toplum kendindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez" diğer bir ayet, Maide 105; "Ey İman edenler, siz kendi sorumluluklarınıza dikkat edin..."
Bu ayetlerin ışığı altında, biz 'kullar' olarak önce üzerimize düşeni yapmakla mükellef+
olduğumuzu anlıyoruz. Sadece anlamayıp uygulamamız da gerekiyor. Bu sebeple kendimize soralım: İslâm'ı ne kadar anladık ve Allah'ın emirlerine ne kadar uyuyoruz?
-5 vakit namazı ihlasla ikame ediyor muyuz? Namazda Rabbimizin bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu+
hissediyor muyuz? Yalandan, iftira etmekten, kul hakkına girmekten veba salgınından kaçarcasına uzaklaşıyor muyuz? Başkalarının günahını dile getirmek yerine kendimizi düzeltmeye çalışıyor muyuz? Bir ayet duyduğumuzda bunun alemlerin Rabbinin kesin emri olduğunu+
bilerek itaat ediyor muyuz?
Bunu bir yemek tarifi örneğiyle açıklayabiliriz. Bir ustadan yemek tarifi aldıysanız o tarife harfiyen uymanız gerekir ki, sonunda ustanın dediği lezzete ulaşabilesiniz. Usta irmik koyun demesine rağmen siz onun yerine makarna koyup+
sonucun iyi olmasını bekleyemezsiniz.
Dönelim dünya hayatındaki rolümüze. Kur'an bize, dünya hayatının aslında birkaç saatlik bir rüya olduğunu söylüyor. Öyle bir rüya ki, rüyadaki rolümüz uyandığımızdaki gerçek hayatımızı şekillendirecek. Hani iyi yaşayabilmek için+
çalışır üniversite bitirir, stajından acemilik dönemine ne zahmetler çeker ve sonunda 3+1 evim olsun, arabam olsun, çocuklarım iyi eğitim alsın, yaşlılığım rahat geçsin diye uğraşırız ya...işte o bütün uğraşlardan çok daha etkili ve değerli olan uğraş, o rüyada+
Allah'ın emirlerine uymak, Allah'ın ipine sımsıkı tutunmak ve bizim için hazırlanmış özel imtihan maddeleri karşısındaki İslâmî duruşumuzla rüyadan başarıyla uyanmak.
Bu imtihanda bizi en çok zorlayan kendi nefsimizdir. Yani düşmanımız sürekli içimizde aynı ülkemizdeki+
durum gibi. Milli meselelerde bizim yanımızda olmayan, İslâm'a saldırı olduğunda neredeyse saldıranların yanında duracak olan güya 'bizden' olanlar. Onlar kendi imtihanını veriyor bizler de kendi imtihanımızı. Rabbimiz Adem a.s. ve eşini cennete koyarken sadece iki+
bilgi/emir vermişti. Şeytan sizin apaçık bir düşmanınızdır, istediğiniz şeyleri yiyebilirsiniz ama şu ağaca yaklaşmayın, sonunda şeytan Adem a.s.'ı kandırdı. Ancak Adem a.s. Allah'a yönelip af dilerken "Allah'ım benim suçum yok, şeytan beni kandırdı" demedi çünkü+
zaten düşmanı olan şeytanın sözünü dinlememesi gerekirdi. Bizlerin de yeniden diriltildiğimiz gün herhangi bir bahane üretmemiz mümkün olmayacak çünkü tüm yaşadıklarımız hatta düşündüklerimiz bize bir film gibi gösterilecek. Kaçacak yerimiz yok, boşuna nefsimize+
kapılıp gerçek hayatımızı mahvetmeyelim, bu dünya ahireti kazanabileceğimiz yer aklını kullanan üç saatlik seyahatte daha rahat bir koltukta oturmaya karşılık olarak 3 saat sonra gideceği villasını feda etmez. 3 saat ayakta gitsem ne olur önemli olan ebedi hayattaki+
rahatımız değil mi.
Efendimiz s.a.s.'in hayatını defalarca okuyup kendimize örnek almak başarının anahtarıdır. Rabbimiz de zaten Ahzap 21. ayetinde "Resulümde sizin için iyi bir örnek var" diyor.
Kur'an ve efendimiz s.a.s. bize yol gösterirken başarı için daha ne isteriz
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Durum tespiti; yaklaşık 100-150 yıldır bizden çıkmış gibi görünen aslında beyin ve ruhen bize düşman olan bir güruh peydah oldu. Bizim dinimiz başta olmak üzere gelenek, görenek, kültür, müzik, dil...yani bizi biz yapan ne varsa nefret eden, aşağılayarak prim yapmaya+
çalışan. En kötü tarafı da kendilerinde olan bu hastalığı sağlam milli temeli olmayanlara da bulaştırıyor olmaları. Gerçek şu ki, TC kimlikli olmalarına rağmen en azılı Türk ve Türkiye düşmanı bunlardır. Türkiye'ye saldıracak her terör grubuyla ortak çalışma yapmaya gönüllü+
olurlar. Bunların bazıları dönme yahudi, bazıları ajan ama çoğunluğu beyni yıkanmış mankurttur. Bizim için en önemli grup beyni yıkanmış olanlar çünkü beyin yıkama işlemi yapabilmek için ya kafatasına deve derisi sarıp güneşte bırakılırsın ya da kemalist bir eğitim+
İnsanın birçok görevi birçok rolü vardır; çocuk, anne/baba, arkadaş, akraba, işveren, vatandaş ve en önemlisi insan rolü. İnsan olabilmenin de en önemli yönü iman etmekten geçer. Çünkü bizleri yaratan Allah c.c. ne yarattığını bilir. Bizlere muhteşem bir yardım+
olarak Kur'an'ı ve efendimiz s.a.s.'i vermiştir. Kur'an'da teorisini öğrendiğimiz şeylerin pratiğini de efendimiz s.a.s.'in hayatında ve bize ulaşan hadislerinde buluruz. Böylece hangi rolde olursak olalım efendimiz s.a.s.'in hayatına bakmamız bizi en doğru yola+
iletecektir. Rabbimiz bir ayetinde "resulüm gönülden iman edenler için en iyi örnektir" diyor.
Örnek almadan, esinlenmeden yeni bir şey yapabilmek sadece Allah c.c.'na aittir. İnsanlar, davranışları için genelde beğendikleri insanları rol model olarak alır ve+
Küfür tek millettir...çalışma şekli ve şablonları da aynıdır. Önce piyasaya bir yalan sürerler ve bu yalanı sürekli tekrarlarlar. Bunun yalan olduğu belgelenmesine rağmen yalana devam ederler. Bu yalanı bilerek veya bilmeyerek yayılmasını sağlaması için de yalana alışmış+
içinde Allah korkusu olmayan, kul hakkına girmekten korkmayan kalabalıklar lâzımdır. Bu günümüzde işin en kolayıdır zaten. Özellikle de sosyal medyada insanların 280 karakteri bile okumaya üşendiği şu günlerde, kendi çıkarlarına uygun gelen bilgiyi araştırmadan,+
soruşturmadan kendi etrafına yaymaya başlarlar. Hatta kendi inanç ve çıkarlarına ters olanlar bile farketmeden bu algının yerleşmesine vesile olurlar.
Bu mecrada bir karikatür dolaşıma girdi; CB Erdoğan, ay yüzeyinde bir su birikintisi üzerine 'mavi vatan' ibaresiyle+
Şeytan ve yandaşları genelde insanın nefsine hitap ederler. Bir tartışmaya girdiğinizde aslında karşınızdakini sakinleştirme imkânını görseniz bile nefsiniz size "hah şimdi tam zamanı şuna haddini bildir, paçavraya çevir" der. Bu fikir sizin de hoşunuza gider. Gözünüzün+
önünde zevkle canlandırırsınız; karşınızdakini ayağınızın altına alıp size meydan okuduğuna pişman etmiş olmanın zevkini yaşarsınız. Çünkü kan beyine sıçrayınca beyindeki nöronlar hareket edecek yer bulamazlar ve biz akılla değil hırsla karar veririz. Şu an Türkiye benzer bir+
pozisyonda. Bize saldırtılan Yunanistan ve Ermenistan'a bir bakın. İkisini de aynı gün içinde yere sereceğimiz neredeyse kesin. Bu durumda çoğumuz, haydi saldıralım Meis'te, Rodos'ta camii açalım diyor. Bunu derken de, yaHu bu enikler neyine güveniyor da+
Robert Kolej'inden mezun olup da halkına yukarıdan bakmayan az insan vardır. Robert'ten sonra İTÜ'de başarılı olan öğrenci sayısı da azdır. İTÜ'de yüksek lisans eğitimine devam ederken ABD'nin bir üniversitesine kabul edilen, sonrasında da orada yüksek lisans yapan epeyce+
az sayıda genç vardır. O üniversitedeki yüksek lisansını bitirdiğinde ABD'nin tartışmasız en iyi üniversitelerinden olan MIT'de (Massachusetts Institute of Technology) doktora çalışması için kabul edilen ise yok denecek kadar azdır. Bütün bu nadir rastlanan başarılardan+
sonra halâ mütevazı kalmış biri olarak babanızın kurduğu şirkete müdür olup evlenir, bol tatil yapar rahat bir hayat yaşarsanız bu takdir edilecek bir durumdur. Siz bunun yerine ülkenizin acil ihtiyacı olan şeyleri üretmek için gece gündüz çalışıyorsanız artık+
Afrika'nın bazı yörelerinde kadınlar uzun boyunlu görünebilmek için boyunlarına halka takıyor ve halkaların sayısını sürekli artırarak boyunlarını çektirmek suretiyle uzatıyorlar. Sonuçta, çok uzun ama çok kırılgan bir boyuna sahip oluyorlar. Yani ilk darbede boyun+
kırılma tehlikesi yaşıyor ama olsun ölsek de uzun boyunlu olarak ölelim diyor. Çin'in kadim bir geleneğinde ise kadınların ayaklarının küçük olanı makbûl şeklinde yorumlandığı için kadınlar ayaklarını dar kalıplara sıkıştırarak küçültmeye çalışırken+
deforme ediyorlar. Hitler'in ve beyaz sömürgecilerin, kendi ırklarını üstün göstermek için oluşturduğu algı sonucu siyah saçlı kadınlar saçlarını sarıya boyatıyor hatta imkânları varsa bir de mavi veya yeşil lens takıp kendilerini sömürgeci ırka benzetmeye +